Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
D O Pİ NG OD AK Dressel'in ölümünden sonra açılan soruşturmada, doktoru Armin Klümper, sporcuya Megagrisevit vermediğini söyleyecekti, ama doktor anabolizanların zararını da kabul etmiyordu. Dressel, 1986'dan beri Stromba adında bir başka anabolizan daha kullanmaktaydı. Bu ilaçları hangi kaynaktan sağladığı meçhuldü. Freiburglu Dr. Klümper, 1981'den beri Dressel'in hekimiydi. Klümper, aynı zamanda en tanınmış Alman spor hekimi sıfatına sahipti. Freiburg Auvvald'daki Spor Travmatolojisi Kliniği, Alman profesyonel sporcularının "kâbesi" sayılırdı. Bırçok ünlü futbolcu (Hoeness, Breitner, Rummenigge) ve dünya şampiyonu onun tezgâhından geçmişti. Klümper kokteyli adı verilen özel karışımlar, binden fazla sporcu tarafmdan kullanılmaktaydı. Ünlü spor hekiminın görüşüne göre Dressel, "turp gibiydi." 24 Şubat 1987'de onu en son muayene ettiğinde, "her zamankinden sağlıklı bulmuştu." Belki de bundan cesaret alan Dressel, gunde üç dört saat ağır antrenman yapmaktaydı. Örneğin uzun atlama antrenmanı: 30 metre koşu, atlama ve 8 metre/saniyelik bir hızla yere çakılma. Belkemiğı, bu antrenmanda arkaya doğru maksimal bir zorlanma yapıyordu, gövde aynı şekılde yana bükülüyor ve aynı zorlamalar her gün defalarca yinelenıyordu. Spor adamları bu işkenceyı, "Streotıp ekstrem yüklen^ meler" olarak tanımlıyordu. Vücudun"" sahip olduğu kınetik (hareket) enerjınin tümü, saniyeler içınde belkemiği ve sağrı kemiği üstünde yoğunlaşıyordu. Bu aşırı yüklenmelerın sayısı, bir heptatloncunun karıyerı boyunca rahatlıkla 300 bine ulaşmaktaydı. Yıne de Dressel durumundan şikâyetçi değıldı. 8 nisan çarşamba günü yaptığı gülle atma çalışması, Dressel'in son antrenmanı olacaktı. Birdenbire beline şlddetII bir ağrı saplandı. Dressel kıvranmaya başladı, ağrı kalçasına doğru yayılıyordu. Daha önce iki kez daha benzer şıkâyetleri olmuştu. Hem&n ortopedist doktor A.'ya başvurdular. Dr. A., belkemiğinin sol tarafında ağrıyan yere iki üç mifimetre kadar "Xylonest" adlı bir lokal anestetik zerk etti. Akşama doğru Dressel tekrar Dr. A.'yı aradı. Iğneler işe yaramamıştı. Doktor "MyoMelcain" adlı yeni bir ilaç denedi. Perşembe günü öğleden sonra Dressel'in durumu daha da kötüleşmişti; kalçası ve bacakları hiperestezik (dokunmayaduyarlı) ve soğuktu. Dr. A., röntgen filmi istedi ve günde iki defa "Voltaren" ampul enjeksıyonu uyguladı. Ayrıca "Baralgin" ve "Valium" gibi ağrı kesici ve sakinleştirici ilaçları da ihmal etmedi. Dr. A.'nın konsültasyona çağırdığı Nörolog Dr. B., Dressel'e lumbago teşhisi koydu ve konservatif bir tedavi önerdi. Dressel, perşembeyi cumaya bağlayan geceyi de uykusuz geçirdi, yapılan onca tedaviye karşın ağrılan sürüyordu. Cuma sabahı bu kez Dr. A., böbrek koliğinden kuşkulandı ve Meta Attritin adlı yeni bir ağn kesici kullandı.Dressel'i ölumden artık yalnızca 16 saat ayırıyordu. Böbrek koliği kuşkusu üzerine konsültasyona çağrılan Dr. C , kontrast madde vererek böbrek (ilmlerıni çekiyor, ultrason ile böbrekleri incelıyor ve hastanın ürolojik yönden bir sorunu olmadığına, ıdrar yollarında bir tıkanma veya böbrek taşı bulunmadığına karar veriyordu. Meslektaşları ile yaptığı konsültasyon sonucunda hastaya bir başka ağrı kesici ilaç "Buscopan" enjekte ediliyordu. Bu arada, spor travmatolojisi uzmanlan devreye giriyor ve tamamıyle doğru bir teşhis koyuyorlardı: Omurilik sinirlerinde ağır bir iltrhaplanma söz konusuydu. Gerçekten daha sonra yapılan otopsıde bu teşhis doğrulanıyordu. Doping kurbanı Birgıt Dressel Otopsi, başka gerçekleri de gün ışığına çıkaracaktı. Dressel'in kalbinde, yaptığı ağır antrenmanların bir sonucu olarak kalp kasları arasında bağ dokusu artışı vardı. Kalbinde aşırı efor yüzünden büyüme ve genişleme söz konusuydu. Kroner damarlarından biri tıkanmaya yüz tutmuştu. Büyük bir olasılıkla Dressel'in yüksek tansıyonu vardı. Diğer bulgular ise şunlardı: Belkemiği yana doğru eğrilmişti (Skolyoz). Her iki diz kapağında meniskopati. Başlangıç durumunda eklem iltihabı. Omurilikten çıkan sinirlerde iltihap. Dressel'in spor hekimi Klümper, 24 şubattaki muayenede sporcuda, "artroz" tespit etmiş ve oldukça fazla yan etkisi olan altın bileşikleri içeren "Cefossin" adlı ilacı uygulamıştı. Dressel'in ölümü üzerine, hazırlanan adli tıp raporunda bu ilacın yan etkilerine dikkat çekiliyordu: "Altın bileşikleri içeren ilaçlar, perıferik nöropati, nöromiyopati yapabilir. Kanda akyuvarların ve trombositlerin azalması (lökopeni ve trombopeni) olası yan etkilerair. Söz konusu ilaçlar, böb rek hasarı da yapabilırler. 10.4.1987 günü Birgıt Dressel'in klınık muayenesınde tespit edilen tablo, bu ılaçların yukanda söz edilen yan etkilerine kısman uymaktadır." Aslında altın bileşikleri Klümper'in kullandığı ilaçlarından yalnızca biriydi. Klümper, hastasına dört yüzden fazla iğne yapmıstı. Klümper'in spesyaliteleri arasında, sitoplazmatık tedavı" adını verdiği taze hücre özleri de bulunmaktaydı. "Ney Dop" adındaki kokteylinin bileşiminde ise beyin, beyincik ve fetus hücrelerı mevcuttu. Hastaneye yatırıldığında Dressel'in durumu ağırlaşmıştı. Susama hissi, dudak ve parmak uçlarında morarma ön plana geçmış, hastanın yaşamını tehdit eden bir sok tablosu ortaya çıkmıştı. Dressel'in solunumu ve nabzı hızlanırken, tansıyonu hızla düşmeye başladı. Hasta, reanimasyon servisine nakledildı ve yapay solunum aletine bağlandı. Bir saat sonra son teşhis konuluyordu Toksıt bir olaya muhtemelen ilaç zehırlenmesıne bağlı hemolız (al yuvarların parçalanması). Dressel'in kullandığı sayısız ilaçtan bir tanesi ya fazla doz kullandığı ıçin zehirlenmeye yol açmış ya da alerjik bir reaksıyon sonucunda şoka neden olmuştu. Acil serviste görevli hekimin bulguları şöyleydi: "Komaya eğilimli hastanın genel durumu oldukça kötü. Masta, yapay solunum aygıtına bağlandı. Bütün vücutta yaygın ağır siyanoz (morarma) mevcut. Mukozalar soluk. Göz akında sarılık var, göz bebekleri geniş. Kol ve bacaklarda refleksler altnamıyor. Solunum hırıltılı. Kalp sesleri zayıf, aritmik, nabız: 120/dakika. Kan basıncı: 40 mmHg/sistolik..." Ve ölüm gecikmedi. İki saat içinde verilen dört ünite tam kan, bikarbonat ve adrenalin, Dressel'i şoktan çıkaramadı. Adli tıp uzmanlarının hazırladığı raporda, "Dressel'in 1984'ten beri kullandığı 'hücre özlerinin' hastanın bağışıklık sistemini altüst ettiği ve bunun yanı sıra hastanın sürekli kullandığı veya ağrı tedavısı sırasında aldığı ilaçların toksik alerjik bir reaksiyona neden olabıleceğıne" değıniliyordu. Ancak sorumluların tespiti mümkün değildi. Alerji yapan ilacın hanglsi olduğu ve kimin tarafmdan verildiği de ortaya çıkmadı. "Bayan Dressel'in ölümünde rol oynaması muhtemel faktörler tam olarak anlaşılamadığından hastanın doktorlarından biri veya birkaçı hakkında kovuşturma veya cezai işleme yer olmadığı" savcı tarafmdan hazırlanan mütalaada belırtıldi. Dressel dosyası kapanmıştı, ama profesyonel sporcuları birer enkaza dönüştüren yoğun antrenman ve ilaç kullanımı, dolu dizgin sürmekteydi. Spor adına insan organizmasımn dayanma gücünü zorlamak, aynı zamanda sporun insancıllığını zorlamak değil miydi? (Spiegel, 37/1987) Bir Milyon Bilgisayarlı Eğitim Reşit Canbeyli Okulsuz köy ve semf/er, öğretmensız dersler ve kitap buiamayan öğrenciler gibi atiık'alısılmts eksiklerle yeni bir eğitim yılına daha girmisken, yetkililer eğitim sisteminı temelden değjştirebilecek bir girişimi "müjdelediler". Onümüzdeki beş yıl içinde ılk ve orta öğrenım okullarına bir milyon bilgisayar sağlanacak. Eğitim sisteminin bozukluklannaan yakınan bir çok kisi konuyu yeterince ince/emedun, bu gelişmeyi, eğitimin temel iorunlarına bir cözüftı getireceği umuduyla o/um/u karşılayabilir. Ne varki, bir çok eğitimcı ve bilgisayar uzmanının da belirltikleri gibi, DU çapta bir projenin kendı içinde çok ciddi iorunları vardır. Ayrıca, pro/enın uygu/onmos/y/o allernatif çözümlerin bir yana itilmış o/mosı, bilgisayarlı eğitime umutla bakmayı olanaksız kılmakta, en azından bu girişimi kuşkuyla değerlendırmeyı gerektirmekte Bir mı'/von bilgısayarın devreye girmesıyle, eğitimde köklü bir değişiklik olması kaçıntlmazdır. Proienın malıyelı ise 650 milyarı bulacak, belki de yan yatırımlar ve iarf malzemesı harcamalarıyla bu mikrarı aşacaktır Böyle geniş kapsamlı bir yenılik yapılmadan önce sorulacak ilk soru, her yanıyla akiayan eğitim siiteminde önceliğin neden bilgisayarlara verildiğidir. Bu soruya o/um/u bir yanıt almsabile, bilgisayarların eğitim sıstemını gerçekten düzelteceği, hem de narcanacak parayla geliştirilecek alternatif projelerden daha bajon/ı olacağının kanıtlanması gerekir. ileride e/e alınacak bu ikinci konuyu şimdilik bir yana bırakıp, ilk soruvo dönelim. Neden bilgisayara ağırlık verilmekto? Eğitim sisteminde okuldan kitaba kadar sayısal yetersizlik ve kalıte sorunu varken, bilgisayara bu kadar yüklü bir yatırım ve öncelik tanınması anlamlı mı? Buna yanıt olarak, eğitimin diğer sorunlannın da bilgisayarlarla birlikte e/e alınacağı ileri surülebilır Ancak, böyle bir yaklaşımdan bugune kadar söz edilmediği gibi, bilgisayarlann aimmasıyla birlikte diğer çözümlü're malı destek sağlama olanağının büyuk olçüde ortadan kalkacağı da bir gerçek. Yenı okulların yapımı, eldekılerin iyileitırilmesi, zengin içerikli, çağdaş kitapların yazılması ve öğretmen öörencı etkileşimini kolaylaştınp geıiştirecek yöntemlere ağırlık veri/mesi yerıne, neden bilgisayarlar ön plana çıkarılmakta? Bilgisayarlı eğitim projesinin çağdas bır girisim, eğitimde gözüpek bır değişiklik olarak sunulacağı açık Aslında bu girişim, çağdaşlasma ve eğitim reformuna kalıplaşmısgörüflerle yo/t/aşmanın ürünüdür. Teknoloıik gelısmelerı keşıf sırasında çok, eğlenceye olanok tanıdığı ölçüde benimsemıj, örneğin bır iletışim aracı olan telefonla ilgılı sorunlan çözmeden, televizyon ve video göstericisi gibi eğlence araçlanna yönelmış bır toplumda, "çağdas" görünmenin kolay yo/u, kıtabı, 77. yüzyılda gelıştirilip hâlâ eğitim sıstemimize yeterince girmemış mikroskop ve teleskobu ve daha bırçok^ temel araç ve gereci bır yana itıp, bilgısayarı ön plana çıkarmaktır. Sonuçfo, bu "çağdas" görünü'm altında, pahalı bir elektronik çöplu'k yaratıldıâının anlasılması ise yıllar alacaktır. Bu sure içinde ise "Bir lisan, bir insan" özdeyisini yaratmıs bir toplumun çocuklarını, öğrenmeye en yatkın olduklan bir çağda, bırakınız bir ycbancı dilı, kendı ana dillerini bile öğretmekte aüçlük Çbken bir eğitim siitemi, tarihindekt an pahalı yatırımla öğrencileri bilgisayar karsısında sutkun, 'Basic' dilinde cahil bırakacaktır.