06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 16 NİSAN 2021 CUMA KÜLTÜR Ataol Behramoğlu’nun şiirleri Fransızcada Ataol Behramoğlu’nun şiirlerinden bir seçki, Fransa’da “Le Merle Moqueur” yayınevince “Kuşatılmış İlkbahar”(Un Printemps Assigée) adıyla yayımlandı. Fransızcaya Moez Majed çevirileri olarak Türkçe asıllarıyla birlikte yayımlanan seçkide Fransız şairleri Francis Combes ve Michel Ménéché’nin Behramoğlu şiirini tanıtan önsözleri de yer alıyor. Bunlarda çağdaş Türk şiirinin önde gelen temsilcisi Behramoğlu, “Her şeyi yaşamak sabırsızlığının şarkısını dolaysız bir anlatımla söyleyen, dünyayla sımsıkı bağlantısına inancının gücüyle yazan, hayalleri gerçeklikten bir kaçış değil, kökleri bu gerçeklikte bir şair” olarak tanıtılıyor. Şiirleri Fransızcaya çeviren Moez Majed “Günümüzün yaşayan en büyük Türk şairinin şiirlerini çevirip yayımlamaktan ötürü mutlu ve gururluyum. Bu eser, Foça’da 2019 yazında gerçekleşen bir çalışmanın sonucudur” diyor ve ekliyor, “Parlak bir anı”. Bütün anılar o kadar da ışıklı, mutlu olamıyor. Ataol Behramoğlu’nun şiirlerinin Fransızcaya çevrilmesine sevinenler içinde eski öğrencileri de var. François Gouyette “Ataol, 1980 darbesinde Türk Şairler Birliği’nin başkanıydı. Bir süre Fransa’da yaşamak zorunda kaldı ve Anadolu Kültür Enstitüsü’nde Türkçe dersleri verdi. 1989’da benim öğretmenim olmuştu” diye kutluyor bu yayını. Ataol Behramoğlu’nun en son Gürcü dilinde yayımlanmış eserleri daha önce İngilizce, İtalyanca ve Japonca’ya çevrilmişti. Belgesel denince Sabahattin Ali ile ‘Gece Kapladı Her Yeri’ İş Sanat’ın gelenekselleşmiş dinletilerinin yeni konuğu Sabahattin Ali hikâyeleri oluyor. Dinleti, Atilla Birkiye tarafından hazırlandı. Serdar Yalçın müzik yönetmenliğini üstlendi. Mehmet Birkiye ise sahneye uyarladı. Sabahattin Ali’nin unutulmaz hikâyelerinin yer aldığı dinleti Tilbe Saran, Metin Belgin, Bülent Emin Yarar ve Hakan Gerçek tarafından seslendirilecek. Ali’nin üç hikâyesi “Gece Kapladı Her Yeri” başlığı altında sahnelenecek. Dinletide yazarın çaresizlik, hüzün ve sevgi temalarını işlediği “Hanende Melek”, bir aşk hikâyesi olan “Gramofon Avrat” ile halk öyküsü “Hasan Boğuldu” hikâyeleri yer alıyor. İş Kuleleri salonunda seyircisiz kaydedilen dinletinin ilk gösterimi 19 Nisan saat 20.30’da yapılacak ve sezon boyunca İş Sanat’ın YouTube kanalı ve internet sitesinden izlenebilecek. Mahmut Çınar’dan 2 yıl sonra albüm Mahmut Çınar, 2019’da yayımladığı “Bul Beni” adlı solo albümünden 2 yıl sonra “Ben Sana Küstüm” ile dinleyicisiyle buluşuyor. İlk kez 2016 yılında yazdığı şarkıların yarı amatör kayıtlarıyla sosyal medya üzerinden adını duyurmaya başlayan Çınar, 2017’den itibaren Pasaj Müzik / Garaj Müzik etiketiyle tekli çalışmalarını yayımladı. Üç şarkıdan oluşan albümün ilk teklisi “Ben Sana Küstüm” yine Garaj Müzik etiketiyle çıktı. Son Feci Bisiklet’in yeni şarkısı Yeni neslin başarılı müzik gruplarından olan Son Feci Bisiklet, yeni şarkıları “Bilirim”i müzikseverlerle buluşturdu. İstanbul Pür Recording Studio’da kaydedilen şarkının söz, müzik, mix ve mastering’i Arda Kemirgent imzası taşırken, düzenlemeler grubun kendisine ait. Fringe ile ‘kuralsız dans’ Istanbul Fringe, 18 Nisan Pazar günü online Işıl Bıçakçı eğitmenliğinde Kuralsız Dans Atölyesi düzenliyor. Teknik kurallardan ve estetik kaygılardan sıyrılıp bedenin özgürlüklerini keşfetmek isteyen herkesi çağıran Kuralsız Dans Atölyesi’nin biletlerine tiyatrolar.com.tr adresinden ulaşılabiliyor. Süha tbeoFmelelaitaunrhssliıebtyan“eesKdl’ıgdüieSelvsüte4eühlrbyaegeılüAlldgDnrıeıelrsneğeyr’ealiarnspaliieıdnnlrame”bnmoaudlkaıayt.nraııalnk Arın Fethiye Belgesel Günleri, dördüncü yılını 17 Nisan’da Köy Enstitülerinin 81. kuruluş yıldönümünde Süha Arın’ı anarak başlıyor. KONUK YAZAR Emel Seçen Etkinlik, yarışmalı öğrenci filmleri ile profesyonel belgesel gösterimi olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Bu yılın teması “Kültürel Değerler”. Sinemanın ana konularından biri olan belgesel sinemayı öne çıkarmayı hedefleyen programda hem emeğe saygı hem de vefa borcu olarak her yıl bir usta anılıyor. Vefatının 17. yılında Süha Arın, “Belgesel sinema, evrensel mesaj taşımalı” diyerek Safranbolu’nun UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmasında çektiği “Safranbolu’da Zaman” belgeseliyle büyük katkı sağlamıştı. Otuzdan fazla yapıtı bulunan Süha Arın, “Dolmabahçe ve Atatürk”, “Hattiler’den Hititler’, “Sessiz Emekçiler”, “Cemal Reşit Rey”, “Topkapı Sarayı” gibi çok sayıda belgeseliyle yaşamı boyunca birçok ödüle layık görüldü. Ders verdiği Ankara Üniversitesi SBF BYYO’dan öğrencilerinin ise sinema ve televizyon alanında yetişmesini sağladı, içlerinden Yalçın Yelence, Nesli Çölgeçen, Cemal Karman ve Kemal Sevimli gibi ünlü yönetmen ve belgeselciler çıktı. 4. Fethiye Belgesel Günleri’nde Süha Arın’ın “Tahtacı Fatma” filminin yanı sıra belgeseller gösterilecek. Liseli öğrenci filmleri seçkisi içinden ise üç film ödüllendirilecek. Etkinlik Filmleri Tahtacı Fatma, Süha Arın, 1979, 28’; Livera’da Kalandar, Hüseyin Özden, 2016, 29’; Saya, Burak Doğan; 2019, 20’; Anadolu’nun GözleriMuğla, Cemalettin İrken; 2015, 28’; Kar Şerbeti, Civan Hüseyin, 35’; Son Delbekçi Kadınlar, E. Onur Ulusoy – Elif Dalkıran, 2018, 30’ Ortaklar Öğretmen OkullularAdabelenliler Derneği üyelerinin emektaşlığı ve Adabelen Derneği’nin sahiplenmesiyle, Fethiye Belediyesi ve FETAV’ın desteği ile gerçekleşecek olan etkinlik, 17 Nisan’da 13.0018.30 saatleri arasında YouTube kanalından https://www.youtube.com/ watch?v=3veWfWOUD0Q adres linki üzerinden, çevrimiçi olarak gerçekleşecek. Performansın sergisi açıldı... Leman Sevda Darıcıoğlu Beyaz Güller, Pembe Simler. Uluslararası performans sanatı platformu Performistanbul sanatçılarından Gülhatun Yıldırım, Mk Yurttaş ve Leman Sevda Darıcıoğlu’nun performans dokümantasyon ve yerleştirmelerinin yer aldığı “Hafızanın Dönüşümü”, 12 Mayıs’a kadar Performistanbul Canlı Sanat Araştırma Alanı’nda (PCSAA) ziyaret edilebiliyor. SENKRON “Eşzamanlı Video Sergileri” kapsamında, SAHA desteğiyle hayata geçen Performistanbul küratörlüğündeki “Hafızanın Dönüşümü”nde, üç sanatçının performans dokümantasyon ve yerleştirmesine sırayla yer veriliyor. ‘Piyano Çalmak Güzelliklerde Yaşamaktır’ Devlet Sanatçısı Ayşegül Sarıca’ya “2018 Onur Ödülü Altın Madalyası”nı sunan SevdaCenap And Müzik Vakfı’nın Serhan Yediğ editörlüğünde hazırlanan “Piyano Çalmak Güzelliklerde Yaşamaktır” biyografi kitabı Şubat 2021’de basıldı. Kitapta sanatçının arşivinden ilk kez yayımlanan Schubert’in “Gezgin Fantazisi” yorumu da yer alıyor. Yediğ, siyasi sanatsal tarihi arka plan ve tanıklıklarla zenginleştirdiği kitabın önsözünde kitabı şu sözlerle betimliyor: “Müzikle doğrulmuş uzun bir hayatın duruluğuna, bilgeliğine tanık olacağız”. Ayşegül Sarıca’ya Onur Ödülü Altın Madalyası, Vakıf Başkanı Ali Başman tarafından, “solist ve oda müziği yorumcusu olarak yurtiçinde ve yurtdışında gerçekleştirdiği çalışmalar, aldığı ödüllerle ülkemizin tanıtımına katkısı, örnek kişiliği ve yetiştirdiği öğrencilerleuluslararası alanda klasik müziğin gelişimine sağladığı yararlar” dolayısıyla sunmuştu. Törende, “Sanat dünyasına verilen bu değerin canı gönülden devamı dilerim” diyerek kendisini ayakta alkışlayan salonu selamlayan Sarıca, şef İbrahim Yazıcı yönetimindeki Agora Gençlik Senfoni Orkestrası eşliğinde Mozart’ın Do Majör Piyano Konçertosu’nu seslendirmişti. Okuryazar etkileşimi Gerçek okur, ekranlarda söz cambazlığı yapan, çokbilir görünme heveslisi yazarlara katlanamaz. Onunla yetinmeyip konuyu saptırarak akıl vermeye kalkanları, içtenlikli olacağım diye sulandırıcı üslup oyunlarıyla gerçeğin üstünü örtenleri, sözcükleriyle yandaşlık boruları öttürenleri ise yazardan bile saymaz. Sürekli birbirini öven, her yapılanda eksiklik arayan dedikodu aktarıcılarının ömrü de uzun sürmez. Gerçek okurla o tür yazarlar arasında etkileşimden söz edilebilir mi? Uzmanlığın, kişiliğin bir parçası olduğu çağımızın kültür ortamında, düşünsel etkileşim ancak karşılıklı bilgi akışımıyla sağlanıyor. Onları birbirine bağlayan ise aralarında kurdukları düşünceduyguanlayış ortaklığıdır. Yazılarıma o duyguyla ışık tutan iki dostumun iletileri yöneltti beni bu konu üzerinde düşünmeye... Zulal Benlioğlu Diş doktoru, heykel sanatçısı Zulal Benlioğlu “Söz uçar yazı kalır” başlıklı yazıma yönelik şu yorumu yapıyor: “Sözcükler ve kökenleri hep ilgimi çeke gelmiştir. Ama ‘alfa’ harfinin öküz, ‘beta’nın ev anlamına geldiğini bilmiyordum. Cevat Şakir’in Anadolu’yla ilgili bir kitabında Asya Türklerinde öküzün kutsanıp buradan Oğuz sıfatını türettiklerini öğrenmiştim. İngilizcede ise ‘oks’ sözcüğünde öküz anlamında, gene aynı bağlantının kullanılmış olması beni şaşırtmıştı. Bu büyük ve ulu hayvandan dolayı hükümdara Ogüst denmesi ise ayrı bir güzellik. Zaten belli dönemlerde hakanın hem yönetici hem tanrı özelliği taşıması epeyce sürmüş. Hatta bu yüzden de tolgalarını boynuzlarla donatmışlar. Ağustos ayının da kelime ile akrabalığı zaten ortada. Büyük üniversite Oxford ise ‘öküzün geçtiği yol’ anlamında imiş...” Yazarla okur arasında doğan bu bilgi aktarımı, “bir konuyu ele alıp bütün ayrıntılarıyla en ince noktalarına değin gözden geçirip irdeleyen” açımlamanın ürünüdür. Örneğin ben, yazıda yalnızca alfa ile beta sözcüklerini örnek verirken, Benlioğlu, onlara, kaynaklarını, anlam alanlarını belirterek başka sözcük türevlerini katıyor. Zafer Gençaydın Ressam, bilim insanı Prof. Zafer Gençaydın da “Kral Oidipus” başlıklı yazıma yönelik görüşünü bildiriyor: “Her yazınızın, uyandırdığı yeni çağrışımlarla beni zenginleştirdiğini özellikle söylemeliyim. Eğer bir resim, yapanına birkaç resim daha yaptırmıyorsa, iyi değildir denir. Bence yazarlar için de aynı şey geçerlidir; bir yazı, okuyanın düşünce ve duygularını değiştirmiyorsa neye yarar? Bu yazınız da tüm insanlığın çağlar boyu oluşturarak kader diye teslim olduğu düşüncelerinin, bana göre alınacak derslerle dolu bir özetiydi ve o nedenle de bende çağrıştırdıklarını kısaca dile getirmeye çalıştım...” Çağrışımsal etkileşim Sanatsal açılımın terimlerinden biri olan çağrışım, sözlüklerde “bir düşüncenin, görüntünün ya da davranışın kişide yarattığı algı”; etkileşim ise “bir kimsenin başka bir kimseyle bütünleşerek birbirini tamamlaması” diye tanımlanıyor. Bu tanımlarla, sanatsal yapıtların somut verilerle değerlendirildiği de vurgulanıyor. Müzik gibi sessel, resimheykel gibi görsel, şiirromanöykü gibi yazınsal türlerde, önceki sanatçıların izini arayışın özünde çağrışımsal algı yatıyor. Gençaydın’ın iletisi, çağrışımın somut verilerini içermesi açısından ayrıca ilginç. Yazıyla resim sanatını bir ana düşünce odağında özdeşleştiren Gençaydın, somut verilerle beslediği düşüncesini şu cümleyle de inandırıcı kılıyor: “Bir yazı, okuyanın düşünce ve duygularını değiştirmiyorsa neye yarar!” Sanat da değişimsel bir arayış değil midir? ‘Kazı ve Yüzey’ SALT Galata’da Sanatçı Deniz Gül’ün “Kazı ve Yüzey” başlıklı sergisi SALT Galata’nın üç katında ve çevrimiçi ortamda kapılarını açtı. Sözcüklerin çok yönlülüğü ve çeviri çalışmaları üzerine araştırmalar yapan sanatçı pratiğinin temel unsurları olan metin, heykel ve enstalasyonları bir his, fikir ya da rastlantının canlandırılması gibi sesten yola çıkarak söz, nesne ve eylemleri dile getirmeye odaklanıyor. “Kazı ve Yüzey”deki işlerinde ise şimdiye dek başvurduğu görsel mecralardan uzaklaşan sanatçı, dilin yalnızca bir iletişim aracı şeklinde tanımlanmasına karşı, üretiminde sözcükleri kullanıyor. İzleyiciyi, “Dil nasıl icra edilir? Ekonomik, ekolojik ve toplumsal kriz zamanlarında sözcüklerin süreçlere müdahilliği ve etkileri nasıl takip edilir” sorularına duyduğu meraka ortak etmeye öncelik veren Gül, dille kurulan bildik ilişkilere yeni bakış açıları geliştirmeyi amaçlıyor. Yazma eylemini sözün değişip dönüştüğü, “kuralsız bir oyun alanı” olarak tarif eden Gül’ün Klavuz (20162021) işi, satır satır taradığı Türkçe yazım kılavuzunda çağrışımlara dayanan ve mutlak bir anlama ulaşma çabası olmayan yazılı müdahalelerden oluşuyor. Büyük müze soygunu belgeselde Sanat tarihinin en büyük soygunlarından biri olan ABD’nin Boston şehrindeki Isabella Stewart Gardner Müzesi soygunu tüm detayları ve bugüne dek bilinmeyen yönleriyle Netflix’te yayına giren bir belgeselde anlatılıyor. “This Is a Robbery: The World’s Biggest Art Heist” adı belgesel, 1990 yılında gerçekleşen ve 13 değerli sanat eserinin ortadan kaybolmasıyla sonuçlanan soygunu ayrıntılı bir şekilde inceliyor. ARTnews’in haberine göre Rembrandt ve Vermeer’in aralarında olduğu sanatçıların da eserlerinin çalındığı 500 milyon dolarlık soygun hakkındaki belgeselin, eserlerin yerini tespit edememiş olsa da konuyu tekrar canlandırdığı için arama çalışmalarına yardımcı olacağı düşünülüyor. Colin Barnicle tarafından yönetilen belgesel ekibi filmde, müzenin eski güvenlik görevlileri, müze yönetimi, gazeteciler, polisler, savcılar, şüphelilerin avukatları ve IRA’nın eski basın sözcüsü gibi birçok isimle yaptıkları röportajlara yer veriyor. Fransa’da binlerce yıl öncesine ait 40 tabut... Fransa’da arkeologları şaşırtan bir keşfe imza atıldı. Ulusal Arkeolojik Araştırma Enstitüsü’ne (INRAP) bağlı arkeologlar, antik dönemde birçok topluma ev sahipliği yapan Fransa’nın Korsika bölgesinde 300600 yılları arasında olduğu tahmin edilen 40 tabutun bulunduğu mezarlık keşfetti. Arkeologlar, bulunan cesetlerin 3 ve 6. yüzyıl arasında gömüldüğünü tahmin ettiklerini açıkladı. Mezarlığın bulunduğu IleRousse kasabasında, antik dönemde de insanların yaşadığı ortaya çıktı. Bulunan 40 tabutun sayesinde kasabanın 18’inci yüzyıl öncesine ait sırlarla dolu geçmişinin çözülebileceğine inanılıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle