19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: SERPİL ÜNAY 912 EYLÜL 2019 PERŞEMBE Kurbanlar isyan etti: Ulaştırma Bakanı çocuklarımızı nasıl öldürdüğünü izah etsin ‘Şu an biz de ölüyüz’ 11Eylül:Küresel AYM’den itfaiye kararı ‘İtfaiye devletin görevi’ ALİCAN ULUDAĞ Anayasa Mahkemesi, belediyelerin özel şirketlerden ihale yoluyla “itfaiye hizmeti” almasına olanak veren Belediye Yasası’nın ilgili maddesinin anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verdi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile özel bir şirket arasında yapılan itfaiye hizmeti alımı sözleşmesi davalık oldu. Sözleşmenin iptali için açılan dava, bu kapsamda Danıştay’a taşındı. Danıştay 13. Dairesi, Belediye Yasası’nın 14. maddesinde yer alan “yaptırır” ifadesini “itfaiye hizmeti” yönünden iptali amacıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Yüksek Mahkeme, oyçokluğuyla yasa maddesinde belirtilen “yaptırır” ibaresinin “itfaiye hizmeti” yönünden anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verdi. Kararda, şöyle denildi: “İtfaiye hizmetinin bizzat varlık nedeni ve doğası, anayasanın devletin temel amaç ve görevlerine ilikşkin 5. maddesi ve kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına ilişkin 17. maddesiyle ilgisi ve kamu düzeni ve güvenliğiyle ilişkisi, anılan hizmetin genel idare esaslarına göre memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi gereken asli ve sürekli bir görev olduğunu da daha belirgin olarak ortaya koymaktadır. Bu itibarla genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli bir görev niteliği taşıyan itfaiye hizmetinin anayasanın 128. maddesi uyarınca kamu görevlileri eliyle yürütülmesi zorunlu olup devletin söz konusu görevi ifa ederken anılan kamu hizmetini kamu görevlisi olmayan kişilere gördürmesine yol açacak düzenleme yapılabilmesi mümkün değildir.” l ANKARA Üç eski savcı için ihlal kararı Anayasa Mahkemesi, 15 Tem muz darbe girişiminin ardından FETÖ üyesi olmak iddiasıyla meslekten ihraç edilen ve bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen ve yargılama sonunda beraat eden 3 eski Cumhuriyet savcısıyla ilgili hak ihlali kararı verdi. Yüksek mahkeme, eski Serik Cumhuriyet Savcısı Mustafa Açay, eski Artvin Savcısı olan E.A. ve eski Alaşehir Savcısı Ali Aktaş hakkındaki kararında başvurucuların, “suç işlendiğine dair kuvvetli belirtilerin ve somut olguların ortaya konulmadan” tutuklandığını belirtti. Mahkeme, iki eski savcıya 27 bin 50 TL, diğerine ise 25 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti. l ALİCAN ULUDAĞ / ANKARA CİHAN, YURTDIŞINA ÇIKTI: ‘Devlet neyse de mafyadan korkuyorum’ Giresun’un Eynesil ilçesinde 11 yaşındaki Rabia Naz Vatan’ın şüpheli ölümüyle ilgili süreci başından beri takip eden ve kamuoyunMetin Cihan da duyulmasını sağlayan gazeteci Metin Cihan, Twitter hesabından yaklaşık iki aydır yurtdışında olduğunu duyurdu. Cihan, “Zor zamanlar geçiriyorum. Devlet yine neyse ama mafyadan korkuyorum. Karşımda mafya varmış gibi hissediyorum. Maalesef hâlâ Rabia Naz’ın ölümünü örtbas etme derdindeler” dedi. Cihan, cinayete ilişkin “Süreç boyunca Aile, Adalet ve İçişleri bakanlıkları müfettişler atadı. Bütün çabalar duvara tosladı. Baba Şaban Vatan, 1 buçuk yıldır uyuyamıyor. Rabia Naz’ın katilleri ise muhtemelen lüks hayatlarında huzurlu uykular uyuyor. Bunu kabul edemiyorum” dedi. Destek kampanyası Cihan’ın yurt dışına çıktığını duyurması üzerine dün akşam sosyal medyadan, ‘#MetinCihanYalnızDeğildir’ etiketiyle bir çok siyasi ve sanatçının da katıldığı destek kampanyası başlatıldı. Mesajlarda bir kez daha, ‘Rabia Naz’a ne oldu?’ diye soruldu. l Haber Merkezi Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 8 Temmuz 2019’da meydana gelen 7’si çocuk 25 kişinin yaşamını yitirdiği tren faciasına ilişkin davaya dün devam edildi. Duruşmada kazada yaşamını yitirenlerin yakınları ve yaralıların ifadeleri dinlendi. Kazada oğlu Serhat Şahin’i kaybeden baba Hüseyin Şahin, “Oğlumun mezarına gidiyorum başım eğik. Ulaştırma Bakanı istifa edip çocuklarımızı nasıl öldürdüğünü karşımıza gelip izah etsin” dedi. Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Çorlu Halk Eğitim Merkezi’nin salonunda dün sabah başlayan ve bugün devam edilen duruşmaya, sanıklar TCDD 1. Bölge Müdürlüğü Halkalı 14. Demir Yolu Bakım Müdürü Turgut Kurt, Çerkezköy Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat, köprüler şefi Çetin Yıldırım ve hat bakım onarım memuru Celaleddin Çabuk, kazada hayatını kaybedenlerin yakınları ve yaralananlar ile tarafların avukatları katıldı. Kazada 5 yaşındaki oğlu Ömer Alperan Can’ı kaybeden Melike Can bebek arabasıyla binaya girmeye çalıştığı sırada arama noktasında polisin engellemesiyle karşılaştı. Polisin yan taraftan geçmesi gerektiğini söylediği Can, “Yeter. Ben beş yaşındaki evladımı gömdüm. Bu çocukla ne yapacağım ben” sözleriyle polis ekiplerine tepki gösterdi. ‘Şikâyetçiyim’ Kazada 16 yaşındaki kızı Sena Köse’yi ve iki yeğenini kaybeden Aysun Köse, “İlk hafta TCDD’den taziyeye gelmişlerdi. ‘Yol bekçilerini neden işten çıkardınız’ dedim. Bölge müdürü ‘bizim işlerimiz sinyalizasyon ile yapılıyor yol bekçilerine gerek yok’ dedi. Sonrasında bunu araştırdım ve buradaki sinyalizasyon tamamlanmamış. İmza yetkisi olan, teknik olarak bunu yapamayan herkesten şikâyetçiyim” dedi. Kaza sırasında trende bulunan kızları Özgenur ve Gülce Dikmen ile yeğe Faciada ölenlerin yakınları önceki gün yürüyüş yaparak bir kez daha ‘adalet’ istedi. nini kaybeden Fundanur Dikmen, olayı gözyaşları içinde anlatırken “Çocuklarımın üzerindeydim devrilmenin ardından. O sırada patlama meydana geldi. Ben bayılmışım. Bir amca beni uyandırdı. Kendimi dışarıya attım ve çocuklarım yoktu. ‘Özge iyiymiş, kızlar da iyiymiş’ dediler. İnsanların vagon altında olduğu belliydi. O göreve gelenler eğitim almamışlar mı? Türkiye Cumhuriyeti’nden şikâyetçiyim” dedi. Kazada kızı Yağmur Laçin’i kaybeden Cabbar Laçin, mahkeme heyetine “Sizin kızınız ölseydi ne yapardınız? Ben gerçek bir adalet istiyorum. Torunumun yüzüne bakamıyorum... Susuyorsun ve işine devam ediyorsun” diye seslendi. Faciada eşini kaybeden Ekrem Tuna ifadesinde sanık sıralarını göstererek “Bu garibanlarla işim yok, ben yukarıdakilerin burada olmasını istiyorum. Yazık değil mi bu kadar millete. Gözüme toprak girene kadar bu işin peşindeyim” diye konuştu. Kazada 5 yaşındaki çocuğu Ömer Alperen Can’ı kaybeden Ahmet Can, “Olaydan bir gün sonra hiçbir şey olmamış gibi başkanlık kutlaması yapılabiliyor. Devlet acımızı bile görmezden geldi. Allah kimseye çocuğunu mezara koymayı nasip etmesin” dedi. Alperen Can’ın annesi Melike Can ise “Ben yarıma kadar çamur içinde saplıydım. En az bir buçuk saat sonra yardım geldi. Benim her yerim yırtık pırtık içindeyken Sağlık Bakanı gelecek diye üzerimi değiştirdiler. Sağlık Bakanı gelene kadar çamurlarla yattım” ifadelerini kullandı. Eşi Ersen Gül’ü faciada kaybeden 2 çocuk annesi Hatice Canan Gül, “İki çocuğum babalarının cennette olduğunu sanıyorlar. Oraya gitmek istiyorlar. Bize bu acıları yaşatanlardan şikâyetçiyim” dedi. Kazada eşi Emel Duman’ı kaybeden Erkan Duman, “Oğlum Efe de trendeydi. Oğlumu buldum. ‘Annem öldü baba’ dedi. ‘Ölmemiştir oğlum’ dedim. ‘Ben de öldüm baba’ dedi. Efe belki beş dakika hastaneye gecikseydi onu da kaybedecektim. Ceset torbalarının fermuarları açıktı tek tek eşimi aradım. Helikopterlere yaralılar binmedi, cesetler yüklendi. İnsanlar orada can çekişe çekişe öldü. Şu an biz de ölüyüz” dedi. Kazada oğlu Serhat Şahin’i kaybeden baba Hüseyin Şahin ise “Oğlumun üzüntüsüyle annemi de kaybettik altı ay sonra kalp krizinden. Annemi kaybetmemizin de sorumlusu da bunlardır. Ulaştırma Bakanı istifa edip çocuklarımızı nasıl öldürdüğünü karşımıza gelip izah etsin” dedi. l Haber Merkezi Max ZIrngast’a beraat ODTÜ’de Siyaset Bilimi öğrencisi olan Avusturyalı gazeteci Max Zirngast, “TKP/Kıvılcım üyesi olmak” suçundan yargılandığı davada beraat etti. Soruşturma aşamasında yaklaşık 3 ay tutuklu kalan Zirngast’ın yurtdışı çıkış yasağı da kaldırıldı. İddianamede “TKP/Kıvılcım üyesi olmak” üyesi olmakla suçlanan Zirngast’ın arasında bulunduğu 4 kişinin yargılandığı davanın ikinci duruşması dün görüldü. Sanıkların Toplumsal Özgürlük Partisi Girişimi adı altında faaliyetlerde bulunmak, Kampus Cadıları’nı kurmakla suçlandığını anımsatan savcı, sanıkların TKP yönlendirmesi ile faaliyetlere katıldıklarının tespit edilemediği, atılı suçu işlediklerine dair cezalandırılmalarını gerektirir her türlü şüpheden uzak, yasal ve yeterli delil elde edilemediği ifade edildi. “Şüpheden sanık yararlanır” şeklindeki evrensel hukuk ilkesine dikkat çeken savcı, bu nedenlerle tüm sanıkların beraatını istedi. Yargıtay, MİT tır’larının durdurulmasına ilişkin davanın gerekçeli kararını açıkladı ‘FETÖ’nün planlı organizasyonu’ Yargıtay 16. Ceza Dairesi, arasında savcıların olduğu 54 kişinin yargılanıp çeşitli hapis cezalarına çarptırıldığı MİT tır’larının durdurulmasına ilişkin davanın gerekçeli kararını açıkladı. MİT tır’larının durdurulmasının, doğrudan hükümeti ve MİT’i hedef aldığı, FETÖ’nün planlı bir o¨rgu¨tsel organizasyonu oldugˆu vurgulanan gerekçeli kararda, “Suriye devleti topraklarında gerc¸ekles¸en ic¸ savas¸ nedeniyle sınır koms¸usu olan u¨lkemize yo¨nelik ac¸ık ve yakın tehdidin gerc¸ekles¸mesinden o¨nce mes¸ru savunma durumunda kalan devletin, yetkili organları marifetiyle halin gereklerine uygun, orantılı ve o¨nleyici tedbirleri almak hakkına sahip oldugˆunda kus¸ku duymamak gerekir. Hic¸bir devlet felaketlerin gelip c¸atmasını bekleye mez” denildi. Gerekçeli kararda, devlet dıs¸ı silahlı akto¨rlerin su¨rekli ve sistematik silahlı saldırılarına maruz kalan Tu¨rkiye’nin, sınırlarını, vatandas¸larını, bekasını korumak ic¸in Suriye’nin kuzeyinde O¨zgu¨r Suriye Ordusu (O¨SO) ile birlikte gerc¸ekles¸tirdigˆi askeri operasyonlarda uluslararası hukuk ac¸ısından mes¸ru savunma hakkını kullandıgˆının açık olduğu belirtildi. “MİT tır’larının durdurulmasının, FETÖ’nün planlı bir o¨rgu¨tsel organizasyonu oldugˆunun kabulu¨ zarurettir” tespitine yer verilen gerekçede, şunlar kaydedildi: “Dogˆrudan Türkiye Cumhuriyeti hu¨kümetini ve MI·T’i hedef alan, mahiyeti, icra s¸ekli, o¨rgu¨tu¨n amacına yaptıgˆı hizmet ve katkı ile dogˆurdugˆu sonuc¸lar itibarıyla bireysel hareket eden kis¸ilerce gerc¸ekles¸tirilmesi mu¨mku¨n bulunmayan, ancak bir o¨rgu¨tu¨n faaliyeti kapsamında mensupları tarafından gerc¸ekles¸tirilebilen, birc¸ok asıl faillerinin FETO¨/PDY tero¨r o¨rgu¨tu¨ mensubu oldugˆu somut delillerle kanıtlanan olayla ilgili olarak, organizasyon ic¸inde yer alan sanıkların FETO¨/PDY silahlı tero¨r o¨rgu¨tu¨ u¨yesi oldugˆu kabul edilecektir.” Kararda, go¨revli MI·T personeli ve digˆer yetkililerin uyarılarına ve uluslararası hukuktan kaynaklanan mes¸ru mu¨dafaa hakkının kullanılması kapsamında icra edilen faaliyetin suc¸muş gibi gösterilemeyeceğinin sanıklar tarafından da bilinmesine rağmen, sanıkların tam bir o¨rgu¨tsel cesaret ve motivasyonla, bilinçli hareket ettikleri vurgulandı. l ANKARA/Cumhuriyet savaş günü... 11 Eylül saldırılarının üzerinden 18 yıl geçti, sonuçları hâlâ devam ediyor. 11 Eylül 2001’de ikiz kuleleri yerle bir eden, dünyanın en büyük terör saldırısında 2 bin 977 kişi yaşamını yitirmişti. Böylesi büyük bir organize eylemi, kimin nasıl kurduğu, devamında nelere dönüştüğü belirsiz El Kaide örgütü üstlenmişti. Dönemin ABD Başkanı Bush, 11 Eylül’ü “teröre karşı küresel savaş” için milat ilan etmişti. Terörün kaynakları Asya’nın ortasında, Ortadoğu’nun uçlarındaydı. İlk hedef Afganistan oldu. “Sonsuz özgürlük” adı verilen operasyonla Afganistan’ı işgal eden ABD, o günden bu yana giderek bölgeyerek yerleşti. Burada yaşayan insanların, terör unsurlarının önemli bölümü “daha güvenli” olduğu için Pakistan’a geçti. Bu yoğun göçle Pakistan’ın demografik yapısı bozuldu. Pakistan, Afganistanlaştı! Türkiye de bundan payını aldı. Çok büyük bir bölümü kayıt dışı olmak üzere, Türkiye’de 500 bine yakın Afganlı var. Özellikle Orta Anadolu’da çobanlık mesleğini onlar devraldı. Afganistan’ın geleceği ise belirsiz. Sonsuz özgürlük, sonsuz kaosa dönüşmüş durumda. HHH Afganistan’dan sonra sıra Irak’a geldi. ABD, oluşturduğu koalisyon güçleriyle birlikte Mart 2003’te, Saddam’ın gidip, demokrasi, huzur ve refahın geleceği bir ülke vaadi ile Irak’a girdi. Bağdat’ı ele geçirdiğinde ilk koruma altına aldığı yer Petrol Bakanlığı oldu. Devamında ise nüfus ve tapu kayıtlarının bulunduğu yerler kuşatıldı. Saddam gitti, ama yerine beklenen huzur, refah henüz Irak’a hâlâ ırak. ABD, 11 Eylül’ün sonuçlarının Irak’la kalmayacağını her fırsatta duyurdu. Önce Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) duyuruldu, sonradan başına “genişletilmiş” sözcüğü eklendi. Bu, Fas’tan Afganistan’a kadar 20’ye yakın ülkede yönetimlerin ve sınırların değiştirilmesi anlamına geliyordu. ABD’nin bu coğrafyada gözüne kestirdiği ülkelere yönelik tanımlaması şöyleydi: “Terör gruplarını besleyen, kitle imha silahları üreten serseri ülkeler!” 2010 yılı aralık ayında Tunus’ta bir seyyar satıcının arabası elinden alınınca kendini yakmasından sonra başlayan protesto gösterileri baharlaştı! Kısa sürede Libya ve Mısır’ı da etkisi altına aldı. Kaddafi ve Mübarek’in, on yıllar süren iktidarları sona erdi. Libya ikiye bölündü... Mısır darbelere sürüklendi. HHH ABD’nin “serseri devletler” listesinde Suriye de vardı. Irak işgalinin iyice yerleşme sürecine girmesiyle 2004’te dillendirilmeye başlanan Suriye, 2005’te Lübnan’ın eski başbakanı Hariri’nin çok kanlı bir suikast sonucu öldürülmesinin ardından tam hedefe kondu. 2010 sonundaki Arap Baharının, Şam yellerine dönüşmesi uzun sürmedi. Mart 2011’de Beşar Esad’ın kitle gösterilerine silahla karşılık vermesi, olayları hızla büyüttü, iç savaşa dönüştürdü. 29 Nisan 2011’de 252 Suriyelinin Hatay Cilvegözü sınırından Türkiye topraklarına girmesiyle Suriye iç savaşının sonuçlarıyla en ciddi karşılaşan ülke Türkiye oldu. Tunus, Libya ve Mısır’da kaybeden tarafları tutan AKP iktidarı, Suriye’de sonuçları daha ağır adımlar attı. ABD ile başlatılan eğitdonat projesi terör örgütlerinin işine yaradı. 2015 yılına gelindiğinde, Şam yönetimi düştü düşecek derken Rusya daha aktif devreye girdi. Libya ve Mısır’da geriden gelen Rusya, Suriye’de, “Ben de varım” dedi. Geldik bugüne... 11 Eylül’ün 18’inci yılında, ABD’nin ne pahasına olursa olsun hedef seçtiği bölgelerdeki planları sürüyor. Suriye’de ortaya atılan “güvenli bölge”nin, Türkiye için değil, Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit edebilecek ABD destekli örgütler için olduğu açık. AKP iktidarı bunu döndürmek, “kabul edilebilir” bir noktaya getirmek için uğraşıyor. İpin ucunu bu kadar kaçırdıktan sonra! Rusya ise bir yandan Suriye’ye daha çok yerleşiyor, bir yandan Türkiye ile ABD’nin arasını açıyor, bir yandan Şam rejimini güçlendiriyor. “Herkesle dans ederim” deyip bunu büyük siyasetmiş gibi sunmanın sonuçlarını gördük. Güvenli bölgenin sadece adında güven var. İnönü’nün, “Büyük devletlerle ilişki kurmak ayıyla yatağa gitmeye benzer” sözünün kardeşi de var: “Ayıyla dansa kalktığınız zaman, dansın ne zaman biteceğine ayı karar verir!” Uğur Dündar’A KİTAP OKUMA CEZASI Gazeteci Uğur Dündar, 2014 yılında yazdığı bir köşe yazısında AKP İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’a hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandığı davada 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı. Ceza, kitap oku Uğur Dündar ma yaptırımına çevrildi. Küçükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya katılan Dündar’ın avukatları, beraat talep etti. Sanığın yaşı, kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu ile yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığı dikkate alan mahkeme, hapis cezasını yaptırıma çevirdi. Dündar, 5 ay 25 gün süreyle haftada en az 2 saat olmak kaydıyla “şerefe karşı suçlar” ile ilgili makale, tez ve kitap okuyacak. l AA Yüzde 93 engelli gazeteci cezaevinde Yüzde 93 engelli olduğu için geçen yıl tahliye edilen gazeteci Metin Duran, Adli Tıp Kurumu (ATK) raporu dolduğu gerekçesiyle yeniden tutuklandı. Hakkında “Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” iddiasıyla verilen 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası onandıktan sonra 30 Mart 2018’de tutuklanan ve ATK’nin “cezaevinde kalamaz” raporu sonrası 17 Eylül 2018’de tahliye edilen Duran, önceki gün evinden alınarak Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’ne götürüldü. Raporun yenilenmesi gerektiği belirtilirken, Duran’ın avukatlarının savcılığa itiraz etmesi üzerine, Mardin Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Duran’ın yeniden cezaevine götürülüp götürülmeyeceği ATK’den gelecek kararla belli olacak. l Haber Merkezi RTÜK gazetecilik öğretti! Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), gazetecilere, “Olumlu haberleri görün” telkininde bulundu. Son zamanlardaki en büyük şikâyetlerden olan şiddet gösterimi konusunda “medyanın azami hassasiyet göstermesi” beklenirken, “Haberler genelde olumsuzlukları içerir diye bir olgu ile hareket edilmemeli, ülkemizde güzel şeylerin yaşandığını da görmek gerekir” denildi. RTÜK, ayrıca haberlerde de akıllı işaret döneminin başlayacağını duyurdu. Açıklamada, “reyting kaygısının insanlık onurunun önüne geçmemesi gerektiği” belirtildi. Kadına karşı şiddet başta olmak üzere sadece cinayet ve kötümser olayları haberleştirmenin ve bu görüntüleri olduğu gibi yayımlamanın ülkeye ve millete haksızlık olduğu belirtilen açıklamada, bu konuda yurttaşlardan gelen şikâyetlerin de ciddi oranda artış gösterdiği ifade edildi. l ANKARA/Cumhuriyet Wikipedia yasağı genel kurula sevk Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, Wikipedia’nın Türkiye’de erişime kapatılması nedeniyle yapılan bireysel başvuruyu genel kurulda görüşülmesi için sevk etti. Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK), Türkiye’yi çeşitli terör gruplarıyla aynı düzlemde göstermeye çalışan yazı ve yorumları nedeniyle Wikipedia’yı 2017’de erişime engellemişti. Wikimedia Vakfı, yasağın kalkması için bireysel başvuruda bulunmuştu. Prof. Dr. Yaman Akdeniz, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, “Anayasa Mahkemesi Twitter için 10, YouTube için 45 günde karar vermişken Wikipedia için AİHM başvurusu hükümete gönderildikten sonra harekete geçmesi çok vahim” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle