23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PAZAR YAZILARI TASARIM: İLKNUR FİLİZ Yine hapı yuttuk iyi mi! Sürpriz değil aslında. Her yıl aynı süreçlerden geçiyoruz. Önce maaşlara zam gelecek diye sevindiriyorlar sonra yeni vergilerle zammın fazlasını geri alıyorlar. Piyasadaki zamlar ayrı. Sinemaya, tiyatroya, kahveye, ekmeğe, peynire, süte, sözün kısası yiyecek içecek ne varsa her şeye zam. Ne hikmetse enflasyon da hep düşük. Öyle diyorlar. Bana soran yok tabii. Emekli maaşlarına birazcık zam geldi. Maaşa göre 100200 kron (10 kron 1 Avro) dolayında. Bozdur, bozdur harca. Yeni yılla birlikte yürürlüğe giren yasaya göre her birey televizyon vergisi ödemek zorunda. Bir evde bir televizyon var ama evde kaç kişi yaşıyorsa herkes TV vergisi ödemekle mükellef. Vergi miktarı aşağı yukarı emeklilere gelen zammı götürüyor. Metro, otobüs, banliyö ulaşımına gelen zamlar da kemerler biraz sıkılarak karşılanacak. Adaletsiz vergi Televizyon vergisi Çevreci Parti’nin baskısıyla yasalaştı. Toplanan vergiler küresel ısınmayı durdurmak amacıyla alınacak önlemler için harcanacak. Önlemler için verilecek paralara kimsenin itirazı yok ama, insanlar vergi verince adaletli mi diye düşünüyor. Küresel ısınmaya yol açan nedir? Sorumluları kimlerdir? göre, oligarkın lüks jetinin bu seyahat diye bir dizi soru gündeme geliyor. te atmosfere saldığı zehirli gaz 49 ton. Çevre Partisi’nin baskısıyla daha ön Bu da bir İsveçlinin beş yılda saldığı atık ce de “Uçuş vergisi” diye bir yasa çı gaza tekabül ediyor. karılmıştı. Böylece uçak biletlerine 500 kronun üzerinde bir Sarı Yelek uyarısı zam gelmişti. Atmosfe Bjerström, buradan hareketle re salınan zehirli gazla çevre vergilerindeki adaletsizli rın yüzde 8’inin uçak ğe dikkat çekiyor ve bir noktaya lardan yayıldığı biliniyor. Seyahat çılgınlı OSMAN İKİZ daha işaret ediyor. “Dünya nüfusunun yüzde 10’unu oluştu ğı yüzünden artan ha ran zenginler, atmosfere salınan va ulaşımıyla bu oranın daha da büyü atık gazların yüzde 50’sinin sorumlusu” mesinin kaçınılmaz olduğu belli. Peki diyor. Bunlar bildiğimiz gerçekler ama “Uçuş vergisi” çözüm mü ve de adaletli tekrarında fayda var. O da güncel örnek mi? İsveç Televizyonu’nun çevre sorun ten hareketle uyarıyor: “Küresel ısınma larıyla ilgili yorumcusu Erika Bjerström yı frenlemek için 30 yıl boyunca her yıl bu soruna değinirken ilginç bir olayı ör 3 trilyon dolar harcanması gerekiyor. Bu nek alıyor, aktarıyorum: “Rus oligarkla faturayı kimler ödeyecek. Politikacılar rından biri ailesiyle Fas’a uçuyor. Lüks bu adaletsiz vergi uygulamalarına bir çö jetleri havaalanına inipde aile tam uçak züm bulmazlarsa, Paris’teki Sarı Yelekli tan çıkacağı sırada anne, bebeklerinin ler neler olacağını gösterdi.” İsveçli poli odasına koyacakları alarmı Moskova’da tikacıların uyarılara kulak asıp ayılacağı unuttuklarını fark ediyor. Fas’ta bebek yok. Anlayacağınız yine hapı biz yuttuk. alarmı aramaktansa Moskova’ya dönüp unuttukları bebek alarmını almak üze Irkçılık tehdidi re geriye uçuyorlar, bebek alarmını alıp tekrar Fas’a dönüyorlar.” Hikâye inanılır gibi değil ama görgüsüzlüğün sınırı olmadığını da biliyoruz. Bjerström’ün uzmanlardan aldığı bilgiye Birileri dünyanın çivisini oynattı, sonuçları ortada. Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişe geçmesinin nedeni göç dalgaları. Sokaklar Romanyalı, Bulgaristanlı dilencilerden geçilmiyor diye kaç kez yazdım. Bu yaz güney kentlerinden birinde geceleri parkta uyuyan, ruh sağlığı tam yerinden olmayan bir Romanyalıyı 1516 yaşındaki çocuklar kafasına vura vura öldürdü. Mahkeme görüldü. 16 yaşındaki evde göz hapsinde, diğerleri yaşları küçük olduğundan serbest... Irkçılık sinsi sinsi yayılıyor. İsveç Tabipler Birliği yabancı kökenli doktorlara İsveçli hastaların ırkçı davranışlarıyla ilgili kapsamlı bir araştırma yaptı. Hastaların hakaretine maruz kalan yabancı doktorların sayısı her geçen gün artıyor. Gazetelerde yabancı kökenli doktorların başından geçen olaylara yer verildi. İsveç’te doğmuş yabancı kökenli genç kadın doktor acil serviste başından geçen olayı şöyle anlatıyor. “Gece aort damarı kan sızdırmaya başlamış olan bir hasta geldi. Ölüm riski vardı, hemen müdahale etmek gerekiyordu. Beni görünce ‘Türk ellerinle bana dokunma’ diye haykırdı. Donup kaldım. Hemşireler ve hastabakıcılar da şok oldu. Müdahale etmek zorundaydık. Hastayı kurtardık.” Benzer örnekler çok. Toplum mühendisliğiyle çok kültürlü toplum kuracaklarını zanneden politikacılar, İsveç gibi hoşgörülü bir milleti bile çıldırttı. osman.ikiz@gmail.com Fenerbahçelilerin gitmek istemediği Olomouc gezegeni Bizim Fenerbahçe taraftarlarının, nefret ettiği bir şe hir var Avrupa’da... Çekya’nın Olomouc şehri! Şehir, şu anda 110 Ahmet Cevher KANTARCI bin nüfusa sahip, İstanbul’un neredeyse bir mahallesi gibi. Ama Fenerliler, gitmeseler de, görmeseler de nefret ediyorlar! Nefretin sebebi, 1992 yı lında, bizim koca Fenerbahçe’ye üstelik de 12 bin 400 kişilik stadyumlarında yedi adet gol atmaları! Fener yedi gole sadece bir gol le karşılık verebildiği için, sinir katsayısı da ha da artıyor, sarı lacivertlilerin! Prag’ta ya şayan bir dostum, bu yedi gole şahit oldu ğu 4 Kasım 1992 gününden beri, Olomouc’a adımını atmamış, tekrar morali bozulmasın diye. Düşünün, Prag’ta yaşıyor ama kombi ne Fener bileti var! Kalkıp önemli maçlar için şirketinin işlerini bırakıp, Türkiye’ye gidecek kadar hasta Fenerli! Fenerliler’in nefret etti ğinin tam aksine, Galatasaray ve Beşiktaşlı lar, bu yedi golden dolayı Sigma Olomouc ta kımını çok seviyor! Üniversite kenti Gazetecilik mesleği nedeniyle, dünyanın pek çok ülkesine ve şehirlerine seyahat imkânı buldum. Ama diyebilirim ki, Olomouc bu arz kürenin üzerinde ayrı bir gezegen! 110 bin nüfuslu şehirde tıp fakültesinin, hatta pedagoji fakültesinin bile bünyesinde bulunduğu Palacky Üniversitesi var! Biraz garip gelecek ama uluslararası insani ve sosyal çalışmalar derslerinin ağırlıklı verildiği teoloji fakültesi bile mevcut! Pedagoji Fakültesi’nin önünden geçerken, “acaba ülkemizi yönetenleri üçer aylık sürelerle, burada hızlandırılmış kursa göndermek mümkün mü?” diye düşünüyorum her seferinde. Palacky Üniversitesi, 1573 yılında Çek tarihinin ikinci üniversitesi olarak kurulmuş. Birincisi Prag’taki Charles Üniversitesi. 110 bin nüfuslu şehirde, Olomouc’un kendine ait opera, bale ve flarmoni orkestrası mevcut. Öyle göstermelik falan değil. Her hafta bir opera ve bale eserini seyretmek, flarmoni konserine gitmek mümkün. Konser salonunun hemen yanında Opera Pastanesi var. Etkinlik günleri, bu pastanede oturup insanları seyretmenin keyfine doyum olmuyor. 90 yaşlarında eşler, smokin ve tuvaletleri ile pastaneden biralarını yudumlarken hemen yan masada yırtık pantolonlu gençler de, bir şeyler yiyip içiyorlar. Kimse kimseye bu zıtlıktan dolayı yan gözle bile bakmıyor. Biraz sonra görüyorsunuz ki, şık kıyafetli ihtiyarlar ve spor giyimli gençler konser salonunun kapısına doğru yürüyorlar. Opera Pastanesi’nin pastalarını ve yemeklerini anlatıp, moralinizi bozmak istemem! Prag için aynı şeyi söylemem mümkün değil ama Olomouc bence dünyanın en kibar insanlarının toplandığı bir gezegen. Yol sorduğunuzda, kolunuzdan tutup neredeyse aradığınız yere kadar götüren insanlar çoğunlukta. Kadınlar herhangi bir nedenle konuştuğunuzda öyle içtenlikle ve sevgiyle bakıyorlar ki, size aşık olduklarını sanabilirsiniz. Ama asla yanlış anlamamanız gerekir, çünkü bu sadece insani bir sevgiden ve saygıdan kaynaklanıyor. Otobüslerde ve tramvayda ayakta kalan bir tek yaşlı göremiyorsunuz. Gençler yaka paça oturtuyorlar sizi... Kızımın arkadaşları nedeniyle tanıyıp gönül verdiğim, çok mutlu olduğum Olomouc gezegenimden haberler şimdilik bu kadar! Oysa daha anlatacak çooooook şeyler var Olomouc’ta olan ve artık bizim ülkemizde maalesef bulunmayan! ackant@gmail.com ırkçılara geçit yok Avustralya’nın Melbourne kentinde göçmen karşıtı aşırı sağcılarla, ırkçılık karşıtları karşı karşıya geldi. Güvenlik güçleri iki tarafın arasına güvenlik koridoru çekerken küçük çapta çatışmalar yaşandı. St. Kilda Plajı’nda Afrika kökenli gençlerin ülkeye gelmesini protesto eden aşırı sağcı göçmen karşıtı gruplara karşı faşizm karşıtı eylemciler “Naziler burada hoş karşılanmıyor”, “Mülteciler hoş geldiniz, ırkçılara hayır” sloganları attı. Polis en az 6 kişinin gözaltına alındığını duyurdu. Otuz yıl sonra Samoa’da ‘her şey yerli yerinde’ Daha Avustralya, Sidney Havaalanı’nda bekle dı. Yaşamımızın en güzel yıllarını Pasifik’teki adalarda me salonunda heyecan geçirdik diyebilirim. İyi ki başladı. Yolcular ara gitmişiz, iyi ki yaşamışız. sında otuz yıl öncesin Uçaktan inip pistte yü den aşina yüzlerle kar Nadir Paksoy rüyerek havaalanı binası şılaşınca içimi sıcak bir na girmek hoş oldu. Pasa duygu kapladı. Yanık port kontrolünde Türk va tenli, hafif çekik gözlü, iri yapılı ve tandaşlarından dönüş bileti ve dönüş çoğunun kollarında dövme bulunan ülkesinin vizesi olup olmadığını kont kişileri görünce oğlum Gezgin “Bun rol ediyorlar. Ben 30 yıl önce burada lar Samoalı değil mi” diye merak hekimlik yaptım deyince görevli kont la sordu. Ne de olsa doğum yerinden rol yapmadan damgayı bastı. Oğlum dolayı bu insanlar oğlumun memle Samoa pasaportuyla doğduğu ülke ketlisi sayılırdı. ye ilk kez girmenin heyecanını yaşı Altı saatlik bir uçuştan son yordu. Artık yeniden Samoa’daydık. ra Samoa Adaları’nın başkenti Apia Bagaj bekleme salonunda küçük bir Havaalanı’na indik. İstanbul’dan beri grup gitarlarıyla yerel şarkıları çalıp bu üçüncü uçak yolculuğu idi. Toplam söyleyerek yolcuları karşılıyordu. havada kalış süresi 24 saat oldu. İs tanbulSingapur 10, SingapurSidney 8 ve SidneySamoa 6 saat tuttu. Ara da birkaç gün mola da verdik. Uçağın kapısı açıldı, ılık bir tropikal kokuyu bunca yıla rağmen unutmamı şım. Eşime (Esin) “Ne rüya, ne şaka; galiba gerçekten yeniden Samoa’da yız” dedim. Şafak sökmek üzereydi... Samoa bizden vize istemiyor sade ce dönüş biletini ve dönüşte ilk va rış yerine ait (Avustralya) vizeyi soru Çıkışta önceden ayarladığımız şofö yor. Gezgin böyle soruyla karşılaşma rümüz Tafu bekliyordu. Dışarı çıktık. dı. Doğumdan ötürü vatandaşı oldu Ilık tropikal havayı derin derin içime ğu Samoa pasaportunu gösterip ül çektim. Bölgeye özgü ağaç, çiçek ve keye girdi (Avrupa Birliği ve İngiltere bitkilerin karışımı, ılık nem kokusu... de Samoa’dan vize istemiyor). Yeni yıla ilk giren... Trafik artık soldan Hava yavaş yavaş ağarmaktaydı. 180. boylam çizgisinin üzerindey Hindistancevizi, “ekmek ağacı meyva dik, Greenwich (Londra) “0” noktası sı” (breadfruit), muz ağaçları, Pasifik na göre yerkürenin tam öbür yüzün patatesi sayılan “taro” bitkisinin (biz deydik. Yeni yıla ilk giren ülkedeydik. de Alanya’da da var, ‘göleviz’ diyor Benim bu bölgede Birleşmiş Milletler lar) geniş yaprakları arasında dar as (BM) adına 5 yıla yakın hekimlik yap falt yoldan kente doğru ağır ağır ilerli tığım ve son iki yılımın geçtiği ada yorduk. Geçen yıllar çevrede fazla bir daydık. Diğerleri Pasifik’teki Vanua değişikliğe yol açmamıştı. Geleneksel tu, Mikronezya ve Tokelau adalarıy duvarsız Samoa evleri fale’lerin tah ta perdelerde kapandığı dikkatimizi çekti. Araba sayısında biraz artış gözledik. Sağdan olan trafik, İngiliz usulü soldan olmuş. Samoa’ların hemen hepsinin Yeni Zelanda’da, kısmen de Avustralya’da yaşayan akrabaları var. Oralardan araba ithali daha kolay ve ucuzmuş. Ülkede direksiyonu sağda olan otomobil sayısı artınca, çareyi trafiğin yönünü değiştirmekte bulmuşlar. Birkaç yıl önce 31 Aralık gece yarısı kiliselerde dualar edilmiş mumlar yakılmış ve gece yarısını 1 dakika geçince yeni yılla birlikte trafik akışı sağdan sola geçivermiş. Sadece trafik değil, coğrafi konumu da değişmiş Samoa’nın. Eskiden 180’inci boylamın yani “gün ve tarih değişim çizgisinin” sağında yer alırken soluna geçmişler. Eskiden Yeni Zelanda ve Avustralya’dan 1 gün geride iken şimdi gün ve tarih aynı olmuş. Diğer deyişle yeni güne ilk başlayan yer Samoa, yeni yıla ilk giren ülke de. Çünkü coğrafya çizgisinin sağı ile solundaki ülkeler arasında bir günlük fark var. Bunları düşünürken Apia’ya vardık. Tafu’ya kalacağımız yere varmadan önce oturduğumuz sokağa ve evin önüne gitmesini söyledik. Yüreğimin hızlandığını hissettim... Bütün gece uçakta olmama rağmen üzerimde zerre kadar yorgunluk yoktu. Karmaşık duygu sarmalı içindeydim. Pasifik’e ilk gittiğimde 30, ayrıldığımda 35 yaşındaydım; tekrar döndüğümde ise 65. Oturduğumuz sokak ve ev, çalıştığım hastane, daha sonra gezeceğimiz başkent Apia, Samoa Adası kırsalı tıpkı şarkıdaki gibiydi. Bizlerin biyolojisini saymazsak “her şey yerli yerindeydi”. Biraz araba, biraz cep telefonu dışında “değişim” denilen olgu Samoa’ya pek uğramamıştı. nadirpaksoy@gmail.com 156 OCAK 2019 PAZAR Düğünün şimdi sırası mıydı? Kanada bu yıl iki mühim seçime gidiyor. Bu iki seçimden birisi ni sanda 10 eyaletin ve 3 özerk bölge nin yerel yöneticilerini koltuğa otur tacak, diğeri ise ekim ayında fede ral seçimle hükümet kuruluşunu, ye ni parlamentoyu belirleyecek. İkisi de pek mühim! Şimdiden tüm siyasi par tiler kolları sıvadı. Ayrılıkçı ve her şe ye Fransız duran “Bloc Québécois”in de aralarında ol duğu 5 ana si yasi partinin, tabii bu ara da umut peşindeki irili Mahmut ŞENOL ufaklı öteki lerin seçim gündemi hayli yoğun! Kanada’nın “yakışıklı başbaka nı” Justin Trudeau’nun bu seçimler de koltuğu kaptıracağını söyleyenler de var; söylerler, dilin kemiği yoktur... Fakat ne olur ne olmaz demeli; o ne denle, merkez solda güreşen genç si yasetçimiz şimdiden ter atmaya baş ladı. Her kesimden siyasetçi de harıl harıl çalışırken yüzde 4’lük oyu olan çevreci hareketin Yeşiller Partisi ise düğün telaşesine kalkıştı. Partinin en büyük etkinliği nisan ayında yapılacak düğün dernekle parti başkanını evlendirmek olacak görünü yor. Parti başkanı, 64 yaşındaki Eliza beth May dünya evine girmeye hazırla nıyor. İlk eşinden 24 yaşında kızı olan May, yıllarca tek başına bir hayat ge çirmişti. Yalnızlık Allah’a mahsus! Kıs met bugüneymiş. May geçen yıla ka dar yakın dost olarak arkadaşlık ettiği John Kidder’a kalbini kaptırdı. İngiliz Kolombiyası British Colum bia eyaletin de “şerbetçio tu ziraatıyla iş tigal eden” da mat bey de şimdi deli di vane bir âşık olarak yeni ha May ile Kidder yatına hazırla evlilik yolunda. nıyor. Dama dın iki çocuğu, dört torunu var; nişan lısı May, onları şimdiden benimsemiş tir. Hasılı iyi bir aile kuracaklar; fede ral seçimlerden çıkıp hükümet kura mayacağına bakılırsa, bu olumlu bir adım sayılabilir. İngiliz Kolombiyası’nın Victoria şeh rinde geniş katılımlı kilise töreni yapı lacağı duyurulmuştu, ayrıca o günün akşamına bir büyük davet verilecek. Düğün telaşesiyle siyaseti boşladı diyerek Yeşil Parti içinde May’e kar şı muhalif sesler yükselmekte gecik medi. Ona karşıt parti teşkilatından çıkan çatlak seslere bakılırsa, “Düğü nün şimdi sırası mıydı? Bunca sene bekledi, biraz daha beklese ne olur du ki!” diyenler var. Zaten en bereket li muhalefet karşı tarafa değil, parti içinde yapılanıdır. Düğüne çeyrek ka la bu serzenişlerle karşılaşan Genel Başkan kulaklarını tıkamıştır. Gönül bu, ferman dinlemez! Aşk kapıyı bir kere çalınca açmamak hiç olmaz; bir daha gelip gelmeyeceği bile belli olmaz. Hem zaten aşk dediğiniz postacı mı, kapıyı iki kere çalsın! İşte herkese nasip olmayacak biçimde aşka yakalanan May’in başında kavak yelleri esmeye başlayınca düğün siyasetin önüne geçti. Bu işe en sevinenlerden birisi Başbakan Trudeau’dur, Yeşillerden çalacağı birkaç puanlık artık oyları bile hesaba çekiyor. Çevreci düğün Öte yandan düğünün şaşalı geçeceği haberleri Yeşiller ve çevreciler arasında huzursuzluk yarattı. Öyle anlaşılıyor ki, düğün masrafları varlıklı görünen damat beyin kesesinden harcanacaktır. Fakat gelin hanım, düğünde yapılacak her tür ikramın “düşük karbonlu” olacağını kamuoyuna şimdiden garantiledi. Her şey çevreci geri dönüşüme göre sipariş edilecek, tüm gıda maddeleri hormonsuzorganik olacak. Hatta bazılarına bakılırsa Yeşilci gelin, gelinliğini de yeşil renkte tasarlamaktadır; kim demiş siyaset yapmıyor diye! Düğüne Başbakan ve eşi özel konuk olarak davetli. May, genç başbakana haber göndermiş: “Margot Kidder’ın erkek kardeşiyle evlenmekteyim!” “Bayan Margot kimdi yahu?” diye Trudeau aile albümünü karıştırmak zorunda kaldı mı, bilmiyoruz. Şimdiki başbakanın babası, efsanevi başbakanlardan Pierre Trudeau’nun, üstelik evliyken, 1980’lerde romantik bir aşk yaşadığı şimdi hayatta olmayan ünlü sinema oyuncusu Margot düğünün davetlisiyle davet edeni arasındaki ailevi bir isim. Hatırlamadınız mı; Süperman filminde gazeteci kadını oynayan Margo işte canım! senolasenola@gmail.com C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle