16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
hafta sonu EDİTÖR: CAFER KURT HuzurlarınızdaDevlet adıyla dolandırmanın mucidi: Bay Suduri 116 OCAK 2019 PAZAR TIR SİNEMAYA ÇEVRİLDİ S Öon yıllarda telefonla “Biz terörle mücadeleden arıyoruz, hakkınızda soruşturma var” zellikle de sıkıyönetim ya da baskı dönemlerinde kullanılan bu yöntemin ilk mucidi ise diyerek dolandırıcılık yapan çetelerin ağına İkinci Dünya Savaşı nedeniyle ilan edilen Örfi iyi eğitimli insanların bile düştüğü bir gerçek. İdare (sıkıyönetim) adını kullanarak İstanbul’da Devlet adıyla dolandırma yöntemi oldukça eski. ki azınlıkları dolandıran Suduri Çetesi. Dolandırıcılık konusunda Akdeniz ülkelerinin dünyada haklı bir şöhreti vardır. Bu örnekten de görüleceği gibi bizim insanımız “Devlet” denince sorgusuz sualsiz verilen emri Kimsenin aklına gelmeyen dolan yerine getirir. O nedenle bizdeki dırıcılık yöntemleri sıcakkanlı Akdeniz insanlarının aklına gelir. Kıta Avrupası’nın kalkınmış ülkeler miyase ilknur dolandırıcıların en önemli silahı devlet adını kullanarak insanları dolandırmaktır. sıralamasında sonlarda yer alsalar da, dolandırıcılık, örgütlü suçlar söz konu Baskı dönemlerinde... su olduğunda ilk sıraları Akdeniz ül Son zamanlarda hemen her gün duy keleri paylaşır. İtalyanlar mesela bu duğumuz ve artık gazetelerin üçüncü alanda hayli şöhretlidir. Bulgaristan sayfa haberi olmasından öteye geçme keza İtalyanlardan sonra ikinci sırayı yen olayların başında, kendisini sav alır. Ancak bir konu var ki, işte onda cı ya da Terörle Mücadele Dairesi’nden Türk insanının eline ne İtalyanlar ne polis olarak tanıtan dolandırıcıların, de diğerleri su dökemez: “Devlet adıyla aradığı kişinin hakkında terör soruş vatandaşını dolandırmak” turması olduğu yalanını uydurarak Devletin Osmanlı’dan beri ceber banka hesaplarındaki paraları şavulla rut bir anlayışla yönetilmesinden mi ması gelmektedir. İşin ilginç yanı; he dir nedir, yurdum insanı “Ben dev men her gün basında bu haberler yer let görevlisiyim” diyenin önünde su almasına, emniyetin insanların tele çu olsun olmasın diz çökmeye hazır fonlarına uyarı mesajları göndermesi dır. Anımsayanlar bilir; 12 Eylül’den ne karşın, akademisyenlerin, bürok birkaç yıl sonra sanırım Milliyet ratların bile tongaya basıp hesapların Gazetesi’nin muhabirleri ellerinde ga daki parayı dolandırıcılara kaptırdığı zetenin telsiziyle Eminönü’deki Mı nı görüyoruz. sır Çarşısı’nın yanındaki alandan ge Peki, devlet adıyla dolandırma yönte lip geçen insanlara telsizlerini göste mi sadece şu son bir iki yılda mı kulla rerek “Ellerinizi kaldırıp duvara yas nılmaya başladı? Tabii hayır, bizde va lanın” diye bağırdığında kimse bu ko tandaşını bilgilendirmeden, sorgusuz mutu verenlere “Siz kimsiniz ve ne sualsiz karakola çekme, sorgulama ge hakla bizi durdurup ellerimizi kal leneği ne kadar eskiyse, devletin adını dırmamızı istiyorsunuz” dememiş ve kullanmak suretiyle dolandırma yönte hepsi verilen emri yerine getirmişti. mi de o kadar eskidir. Bu yöntem daha çok sıkıyönetim ve sıkıyönetimsiz baskı dönemlerinde kullanılıyor. Devlet adını kullanarak ilk dolandırıcılık şebekesi 1944 yılında ortaya çıkarılmış. “Suduri Çetesi” olarak bilinen ve liderliğini Suduri Hersek adlı kişinin yaptığı çete, kendilerini Örfi İdare (Sıkıyönetim) subayları olarak tanıtarak özellikle gayrimüslim vatandaşları ağına düşürmüş ve hatırı sayılır bir servet edinmişti. Bugünkü dolandırıcıların aksine telefon kullanmak yerine bizzat hedefine aldığı doktor, tüccar ve sanayici azınlıklardan olan kişilerin iş yerine giderek para karşılığında güya haklarındaki soruşturmalardan onları kurtarmıştır. Sırmalı elbiseyle giderdi Kendisine sırmalı bir de subay elbisesi tedarik eden ve dolandıracağı kişilerin iş yerlerine bu resmi elbise ve elinde sahte Örfi İdare mührü ile imzalanmış soruşturma evrakları ile giden Suduri Hersek, arkadaşları Kıvamleddin, Hüsamettin ve Süleyman’la birlikte insanları ağlarına düşürmekte pek de zorlanmamışlar. Nihayet Rum asıllı bir doktorun Örfi İdare’ye yaptığı şikâyet sonucu Bay Suduri ve arkadaşları yakayı ele vermiş, aylarca süren davaları sırasında görülmüş ki, Sirkeci ve Sultanhamam piyasasından dolandırmadıkları insan kalmamıştır. Doktor ihbar edince ortaya çıktı 18Şubat 1944 tarihli gazetelerde “Bay Suduri” ve çetesinin yakalanmasına ilişkin haberler şöyle verilmişti: “Şantaj yaparak 100 bin lira alan Kumpanya yakalandı Kendilerine Örfi İdare (Sıkıyönetim) Komutanlığı mensubu süsü verenler Örfi İdare Mahkemesi’ne tevdi olundular. Dolandırıcıları ihbar eden doktor hadiseyi anlatıyor. Kendilerine Örfi İdare Komutanlığı mensubu süsü vererek muhtelif kimseleri tehdit etmekten ve dolandırmaktan Suduri Hersek adlı biri ile diğer beş kişi hakkında Örfi İdarece yapılan tahkikat bitmiştir. Dosya, askeri mahkemeye yollanmıştır. Suduri’nin idare ettiği anlaşılan suç ortakları, Nazım, Kıvameddin, Hüsamettin, Süleyman ve Menda adlarındadır. Bunların tacir, doktor ve işadamlarını dolandırdıkları kimselerden ele geçirdikleri para yekununun 100 bin lirayı geçtiği öğrenilmiştir. Tahkikata göre, bunlardan Suduri, Örfi İdare Komutanlığı emir subayı Binbaşı Kadri ismine sahte hüvviyet varakası hazırlamış ve müracaat ettiği kimselere kendisini bu isimle tanıtmıştır ve müracaatlarında, güya haklarında takibat yapılıyormuş da para verirlerse takibatı durdurabilecekmiş gibi tavır takınmıştır. En son Beyoğlu’nda oturan Dr. Nikdaidis’e müracaatlarında, “Seni kürtaj yapıyorsun diye hudut dışı etmek üzereler. Bana 500 lire verirsen, işi idare ederim” demiş, doktor razı olmuş görünüp, ilgili makama bu müracaatı haber vermiştir. Bunun üzerine Suduri, parayı doktordan alırken suç üstü yapılarak yakalanmıştır. Suduri’nin Hüsamettin’le Menda’ya danışarak, tehditle para koparılabilecek olan kimseleri öğrendiği ve Nazım, Kıvameddin, Süleyman taraflarından da çevirdiği işlerde yardım gördüğü tesbit olunmuştur. Kendilerine müracaat edilen kimselerin yirmiden ziyade olduğu ve bu arada Beyker Şirketi’nin müdürünün de bulunduğu sonucuna varılmıştır. Eski bir sporcu olan Suduri; 1937’de sahte Ticaret Mektebi diploması kullanmaktan ağır ceza mahkemesinde bir yıl ağır hapse mahkum olarak cezasını çekmiştir. Suç ortaklarından Nazım, Gümrük Muhafaza memuru, Kıvameddin ma rangoz, Hüsameddin maliye memuru, Menda mali işlerde müşavir ve aynı zamanda ticari müesseselerin vergi takipçisidir. Süleyman ise işsizdir. Sanıkların 1.No’lu Örfi İdare Mahkemesi’nde sabahtan akşama kadar devam eden duruşmalarında 10 şahit dinlendi. Dolandırılan vatandaşlardan oluşan bu şahitler, Dr. Andonaki Nikolaidis, Beyker Şirketi Müffetişi Jozef Benrubi, tacir ve fabrikatör Otton Anderiyadis, ip taciri Bekir Urgancı, evvelce emlak üzerine ticaret yapan Yervant Pekmezyan ve oğlu Antuvan Pekmezyan, ithalatçı tacir Manol İstargilos, zahireci Anastas Nevşehirlioğlu, tüccar David Hahmişmilli, mum imalatçısı Mehmmet Hilmi Kumral’dır. Şahitler anlatıyor... Şahitlerden dokuzu, kendilerine vaki müracaatlarda nasıl dolandırıldıklarını anlattılar. Sabah celsesinde ilk dinlenilen Dr. Nikolaidis oldu. İkinci tanık Beyker Şirketi müfettişi Jozef Benrubi, sanıklardan Menda Elyazır’ın bir yıl evvel kendisini telefonla arayarak Örfi İdare’den bir subayın hakkımda tahkikat yapacağını bildirdiği ve tahkikat mevzuunun da İzmit’e sık sık gitmemle ilgili olduğunu söylemiş ve şöyle demiştir: Menda’nın çağırdığı gün yazıhanesine gittim. Üsteğmen üniformasını giymiş olan ve şimdi Suduri olduğunu öğrendiğim kişi ile tanıştım. İzmit’e bir yıldır gitmediğimi, bununla beraber ticaret işleri icabı nereye gitsem ikametgah tezkeremi vize ettirdiğimi izah ettim. Bana güler yüzle, tatlı dille ve kendi eliyle hakkımdaki tahkikatın müsait neticeye bağlandığına dair bir rapor yazdı. Ben de karşılığında istediği parayı verdim.” İlham kaynağı oldu Duruşmalar sırasında Suduri’nin ağına düşen tüccarlar ya vergi kaçırdığı ya gümrüksüz mal soktuğu ya da stokçuluk ve karaborsacılık korkutmacasıyla çeteye para kaptırdıklarını anlatırlar. Sonuçta Sudur ve çetesi ağır cezalar alarak hapse gönderirler. Ancak Suduri’nin açtığı bu yol, diğer dolandırıcılara da onlarca yıldan beri ilham kaynağı olmuştur. Bizim halkımızın devlet adına kapısını çalan herkese para verdiğinden devlet adıyla dolandırma yöntemi de daha uzun yıllar kullanılacağa benzer. 3 ayda 60 bin çocuk TIR içinde film izledi 2017 yılında yapılan bir araştırmaya göre Türkiye’nin 7 ilinde sinema salonu bulunmuyor. Birçok yerde ise sadece kent merkezinde bulunan sinema, özellikle çocuklar için erişilebilir değil. SİBEL BAHÇETEPE Bir tır düşünün, kapıla rı açılınca sine ma salonuna dö nüşen...İçinde kırmızı koltuk ları olan, ücret siz mısır ikramı nın yapıldığı, ço cukların doya sıya eğlenebil diği...105 çocuğun aynı anda film izleye Projede yer alan ekip bildiği bu tır, Anadolu’da hiç sinema izlememiş çocuklara hayal gibi gelen Proje sahibi: Muhammet Çakıral, Erol Gözen Genel Koordinatör: Ümit Ulusan Müzisyenler: Cem Erdost İleri, Mesut Ulusan Art Direktör: Yüksel Ünal bu fırsatı ayakla İkramlar ve fotoğraflar: Ümit Beyaz rına götürdü ve Eğitim Danışmanı: Nedret Kilimcigöldelioğlu 3 ayda tır’da 60 bine yakın çocuk film izledi. Proje gönüllülerinden müzisyen Cem Erdost İleri, “Çocuklar İçin Gezen Sinema” adındaki projenin asıl amacının, sinemaya hiç gitmeyen çocuklara bu imkânı vermek olduğunu söyleyerek “Gittiğimiz yerlerde, film gösterimi öncesi çocuklara bağlama, ney, gitar da çaldık, kitap okuma etkinlikleri de yaptık, onlarla sohbet etme imkânı da... Aslında biz, proje ile çocuklar arasında sanat ve kültür köprüsünü oluşturmak istedik” diyerek projeyi özetliyor. Proje gönüllülerinden müzisyen Mesut Ulusan ise projenin devamının geleceğini belirterek, şöyle devam ediyor: “Tır’ın ikinci etabı yine sinemaya ulaşımı kısıtlı olan il ve ilçelere gitmek olacak. Bunun görüşmeleri devam ediyor. Başka projelerimiz olacak. Mesela mülteci çocuk kamplarına girip o çocuklara da dokunmak istiyoruz. Suriyeli çocuklar için proje yapmak istiyoruz.” İlk durak Yıldızeli “Anadolu’da hiç sinema görmemiş çocular var. Ama benim bu projede yer almamda en çok şu etkili oldu: Ben içine kapanık bir çocuktum. Kimse ile ile konuşmazdım. Ama öyle bir ortama girdim ki Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nda (TEGV) hayatım değişti. Bağlamayı elime aldım, çaldım, baktım herkes alkışlıyor, sonra dedim ki ‘Ben müzisyen olacağım.’ Orada 3 yıl eğitim gördüm, 7 yıl da gönüllü eğitmenlik yaptım. Bir çocuğun hayatına dokunmanın ne demek olduğunu, kendi hayatımdan biliyorum. Tır ile gittiğim köylerdeki çocukların gözünde bunu görüyorum. Örneğin, film gösterimleri öncesinde çocuklara bağlama, gitar, ney çalıyoruz, sohbet ediyoruz. Çocukların bakışını değiştiriyoruz. Çocuk sinemaya gittik, izledik diyor ama orada kitap da okuyoruz birlikte, türkü de söylüyoruz...Belki de çocuk yeteneklerini fark ediyor. Sinema benim için bir araç. Aslında biz, sinema sayesinde çocuklar sanat ve kültür Trabezunta Film, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün desteği ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın işbirliği ile “Çocuklar için Gezen Sinema” adlı projesini 2018 eylül ayında hayata geçirdi. İlk olarak Sivas Yıldızeli’nde bir köye giden tır ardından Er köprüsünü oluşturmak istedik.” Tır’ın kapıları açılıp sinema sa lonuna dönüştüğünde çocukların çok heyecanlandıklarını söyleyen İleri “Bizim yapmak istediğimiz çocuğa dokunmak ve dünyasını değiştirmek” diyor. İleri, günde en az 700 çocuğun tır’da film izlediğini söylüyor. zincan, Erzurum, Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan, Artvin, Bayburt, Gümüşhane, Trabzon, Rize, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Kastamonu, Karabük, Bartın, Zonguldak, Düzce illerinde sinema salonu olmayan ilçe ve köylerde gösterimler yaptı. Aralık ayında sona eren projede, 612 yaş arasında sinemaya gidemeyen ya da olanakları kısıtlı olan 60 bine Köfteciden sinemaya Müzisyen Mesut Ulusan ise “çocukların hayatına dokumanın” kendileri için çok önemli olduğunu belirterek “Sinemanın çocukların hayatında bu kadar çok şeyin değiştireceğini hayal etmiyordum. Gördük ki çocukların dikkate alındığı ve önemsendiği duygusu çok önemli” diyor. yakın çocuk, tır’da film izleme imkânı buldu, ücretsiz mısır yedi, doyasıya eğlendi. Gönüllü hareketi Destek Muhammet Çakıral’ın sorumluluğunu, Erol Gözen’in genel koordinatörlüğünü yürüttüğü projede, her biri hayatını çocuklara adamış, aralarında müzisyen, akademisyen, yapımcı gibi farklı meslek gruplarından bulunan bir grup gönüllü yer aldı. Proje gönüllülerinden müzisyen Cem Erdost İleri ve Mesut Ulusan ile proje sonrası bir araya geldik. İleri, projenin 24 Eylül 2018’de startını verdiklerini anımsatarak “Bu proje için bir grup gönüllü hareketi de denilebilir. Bu projede bir ekip rotayı belirledi, gösterim sırasında ekibin ihtiyaçlarını belirledi. Bir ekip gösterim sırasında tır’da yer aldı, bir diğer ekip ise gösterim yapılırken bir sonraki gidilecek yere ulaşarak ön çalışma yaptı” diyor. İleri, kendisinin böyle bir projenin içinde yer almasını şu sözlerle anlatıyor: çağrısı Proje sorumlularından Erol Gözen, akşamdan mısır patlatıp hazırlık yaptıklarını, gösterim öncesinde de çocuklara sinemada uyulması gereken kuralları anlattıklarını söylüyor: “Çocuklar önce çok büyük şaşkınlık yaşıyorlar tabii TIR’ın içine girince. Ses sistemi, görüntü kalitesi açısından sinema standartlarında bir ortamla karşılaşıyorlar. Sonra da hem sinemanın büyülü dünyasını keşfediyor hem de kolektif bir şey yapmanın tadına varıyorlar. Şu anda projenin ilk etabını tamamlamış olduk, toplam dört etapta tüm Türkiye’yi gezmiş olmayı hedefliyoruz.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle