18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 6 Nisan 2018 EDİTÖR: ASLAN YILDIZ Osmangazi Üniversitesi’nde silahlı saldırı: 4 ölü Akademide katliam CAN HACIOĞLU Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Eğitim Fakültesi’nde, bir öğretim görevlisinin düzenlediği silahlı saldırı sonucu 4 akademik personel yaşamını yitirdi. Saldırgan Volkan Bayar’ın Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nden doktora yapmak üzere üniversiteye geldiği, akademik ve idari personele yönelik sözlü saldırıları nedeniyle hakkında soruşturma yürütüldüğü öğrenildi. Meşelik Kampusu’na dün saat 15.00 sıralarında, gelen araştırma görevlisi Volkan Bayar, fakülte binasının 3. katında Dekan Yardımcısı Mikail Yalçın, Fakülte Sekreteri Fatih Özmutlu, araştırma görevlisi Yasir Armağan ile öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Serdar Çağlak’ı silahla öldürdü. Saldırgan, sorgulanmak üzere Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. ESOGÜ Rektörü Prof. Dr. Hasan Gönen, saldırgan Volkan Bayar’ın Yükseköğretim Kanunu’nun 35. maddesi kapsamında Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nden doktora yapmak üzere ESOGÜ’ye geldiğini söyledi. Silah bulundurmak zor değil ‘24 kurşuna bakar’Olay yerine gelen Osmangazi Üniversitesi’nde hayatını kaybedenlerin yakınları sinir krizi ve baygınlık geçirdi. ESOGÜ Rektörü Prof. Dr. Hasan Gönen, “Akademik ve idari personele yö Bayar’ın, hakkındaki şikâyet ile ilgili ifade talimatını katliam günü öğrendiği, zanlının bir yıl nelik sözlü saldırıları nedeniyle hak önce de yine kendisi hakkında şikâyette bulunan 24 öğretim üyesini tehdit ettiği belirtildi. kında yürütülen soruşturma vardı. Problemli bir kişiydi. FETÖ ile ilgili başkalarına suçlamada bulunmuştur. Kendisi ile ilgili soruşturmamız sürüyordu. Hedefinde muhtemelen dekan SİNAN TARTANOĞLU ‘REKTÖRLÜĞÜN KORUMASINDAYDI’skişehir Osmangazi Üniversitesi’ni kana Ebulayan araştırma görevlisinin, hakkında vardı. Dekan bey (Prof. Dr. Cemil Yüce) makamında yokmuş, onu bulamayınca sanıyorum cinnet getirmiş durumdaydı. 4 görevlimizi vurmuş. Başka bir arkadaşımıza da silah doğrultmuş ama kurşun sıkışmış, bir şey yapamamış” dedi. CNN Türk’e açıklama yapan Rektör Gönen, “Fakülteye silah nasıl girdi” sorusuna, “Kampus içinde silah bulundurmak zor bir şey değil, zaten akademik personelden böyle bir şey için şüphelenmiyorsunuz” diye yanıt verdi. Eskişehir Valisi Özdemir Çakacak, soruşturmanın 3 savcı tarafından yürütüldüğünü ve saldırganın eşinin de gözaltına alındığını açıkladı. ki son şikayet ile ilgili ifade talimatını katliam günü öğrendiği belirtildi. Zanlının bir yıl önce de yine kendisi hakkında şikayette bulunan 24 öğretim üyesi hakkında “24 kurşuna bakar” tehdidinde bulunduğu belirtildi. YÖK’e ve rektörlüğe bu ve benzeri şikâyetlerin defalarca iletildiği ancak Bayar hakkında hiçbir işlemin yapılmadığı anlatıldı. Bayar’ın şikayeti ile hem ihraç edilen hem tutuklanan Prof. Ahmet Aypay’ın eşi Ayşe Aypay, Bayar için “Rektörlüğün özel koruması altındaydı” dedi. Öğretim araştırma görevlisi Volkan Bayar fakülte binasında 4 kişiyi görevleri başında öldürdü. Sınav gününde olan fakülte, büyük panik yaşandı. Edinilen bilgiye göre; zanlı sadece bulundurma ruhsatı olduğu için evinden çıkarmaması gereken silahı ile okula gelerek 18 merminin tamamını cinayetler için kullandı. Saldırgan Bayar’ın üniversitedeki birçok akademisyen hakkında FETÖ’cülük suçlamasında bulunduğu bildirildi. Şubat 2017’de çıkarılan KHK ile Osmangazi Üniversitesi’nden 16 akademisyen ihraç edildi. İhraç edilenler arasında katliamın yaşandığı Eğitim Fakültesi’nden Prof. Ahmet Aypay da vardı. Aypay’ın eşi aynı üniversitenin öğretim üyesi Ayşe Aypay, kendisinin Bayar’ın hakaretleri nedeniyle savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, savcılığa davet edildiği için saldırıdan kıl payı kurtulduğunu anlattı. Aypay eşi Ahmet Aypay’ın ihraç edilmesinin, adli soruşturma sonucu tutuklanmasının, katliamı gerçekleştiren Bayar’ın iftiralarına dayandırıldığını Cumhuriyet’e şöyle Ayşe Aypay, isyan etti. Saldırgan Bayar ve yine aynı üniversitede anlattı: YÖK bilgililendirme yaptı. Buna göre Eğitim Sen’den silahlanma vurgusu Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Faik Alkan, olayın üniversitelerin geldiği son durumu gösterdiğini belirterek, “Türkiye toplumu OHAL ve KHK’lerle ne hale geldi. Olay da bunların göstergesidir. Bir de bireysel silahlanma konusu var. Herkes silah almayı düşünüyor ve alıyor” diye konuştu. olan eşi ile ilgili 56 gün önce tekrar şikayet edildiği, rektörlük tarafından muhakkak görevlendirildiği, soruşturmaya ilişkin evrakların ve ifade vermesi gerektiği şeklindeki talimatın dün, yanı katliamdan kısa bir süre önce Bayar’a ulaştığı öğrenildi. Anca söz konusu şikayetin ihbar veya FETÖ’cülük ile ilgili olmadığı, sadece hakaret ve tehdit iddiaları ile ilgili olduğu öğrenildi. Ayrıca Bayar’ın kendisi hakkında rektörlüğe şikayette bulunan 24 akademisyen için 1 yıl önce fakülte koridorlarında “24 kurşuna bakar” ifadeleri ile bağırdığı öğrenildi. Bayar’ın bu ifadeleri de şikayet edildi. ‘Toplumsal barış için kaygı verici’ CHP milletvekili Utku Çakırözer acılı aileler ve rektör ile görüştüğünü belirterek şunlara dikkat çekti: lÜniversiteler ve kamu kurumları içinde, hukukun askıya alındığı OHAL döneminde FETÖ soruşturmaları nedeniyle ortaya çıkan gerginliklerin, husumetin adam öldürme noktasına gelmiş olması ürkütücü. Toplumsal barışımız açısından kaygı verici. Bugün yaşadığımız olay yarın başka yerde yaşanabilir. l Olayın sadece ‘hakaret ve tehdit’ iddiaları üzerine açılan bir soruşturmaya duyulan aşırı öfkeye, cinnete bağlanmak istenmesi yetersiz kalır. Hatalı olur. Onun ihbarları bazı kişilerin ihracı ya da tutukluluğu için zemin hazırladı mı? Bir ihbarcının üniversite makamları tarafından korunduğu iddialarının üzerinde durulması gerekir. lHerkes katil zanlısının psikolojik sorunları olduğunu belirtiyor. Eğer öyle ise nasıl araştırma görevlisi kadrosunda tutulabiliyor. Hem nasıl ihbarları ciddiye alınıyor? FETÖ soruşturmasından ihbarda bulunduğu kişilerle aynı ortamda bulunmasına nasıl izin veriliyor? lMadem psikolojik sıkıntıları var. Ve hem fakülte yönetimi hem de rektörlük bunu biliyor. O zaman nasıl silah alabiliyor? “Bu şahsın iftiraları hiçbir delil, hiçbir belge olmadan, kimse de sormadı saten bir delilin, belgen var mı diye, onun iftirası üzerine, derhal ihraç edildiler. Savcılık da derhal işlem başlattı. Kalp hastası olduğu halde ölümcül bir kriz daha önce atlatmış olduğu halde, belge ve delil olmaksızın tutukladılar. 5.5 ay hapishanede yattı.” Eşim beraat etti ama Eşinin tahliyesisin ardından beraat ettiğini anlatan Ayşe Aypay, “Beraati kesinleşti. Yanı kesin olarak iftiraya uğradığı ortaya çıktı. Fakat rektörlük beraatleri olduğu halde görevlerine geri döndürmedi. Hala yapmıyor. 1.5 yıldır işsizler” dedi. Eşi ile birlikte ihraç edilen diğer akademisyenlerin saldırganı YÖK’e defalarca şikayet ettiğini belirten Aypay, “Belgeli belgeli dilekçeler var. Bayar’ın bir sahtekar olduğu, yurtdışına usulsüz gönderilen burslu öğrencilerden olduğunu belgeleyen şikayet dilekçeler var. Daha sonra da şikayet dilekçeleri verildi. Rektörlüğe verildi. Ben de FETÖ’cüyüm Bayar’a göre, iddianamelerde FETÖ ablası olarak geçiyorum” dedi. Aypay’n yaptığı şikayetlerle ilgili saldırgan hakkında iftiracı olduğu yönündeki 3 adet şikayet incelenmeden Rektörlüğe gönderildi. Çünkü YÖK 2015 yılında yaptığı bir değişiklikle rektör ve dekanlar hariç tüm akademisyenlerin disiplin işlemlerini üniversite rektörlüklerine devretmişti. Rektörlüğün ise soruşturmayı sürdürdüğü belirtildi. ‘Rektörlüğün özel koruması altındaydı’ Bayar’ın silahı ile kolayca üniversiteye girmesi ile ilgili olarak da Aypay şunları anlattı: “Volkan Bayar girer. Rektörlüğün öyle özel koruması altındaydı ki, hiç mesaiye gelmezdi. Rektörlüğe 5 dakika uğrardı. Bütün asistanlar görev başındayken Bayar hiçbir göreve tabi tutulmazdı. Özel izinliydiler. Eşi de araştırma görevlisi. Bütün vakti eşi ile birlikte kampüsün içinde gece gündüz gezmekti, herkes şahittir.” Bayar hakkındaki FETÖ ile ilgili hedef gösterdiği için korunduğu yönündeki iddiaların rektörlük cephesinde kabul görmediği, gelen tüm şikayetlerin incelendiği ve gereğinin yapıldığının belirtildiği öğrenildi. l ESKİŞEHİR Emirden katliam raporu IŞİD Emiri Durmaz, 10 Ekim katliamı sonrası Suriye’ye rapor sunmuş ALİCAN ULUDAĞ 103kişinin yaşamını yitirdiği10 Ekim Gar Katliamı davasının dosyasına çarpıcı bir delil girdi. Gar saldırısını organize eden IŞİD’in Gaziantep Emiri Yunus Durmaz’ın katliamdan sonra kapsamlı bir rapor hazırlayarak, Suriye’deki üstlerine gönderdiği ortaya çıktı. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada okunan ve Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dava dosyasına gönderildiği ortaya çıkan raporda, polisin operasyonu sırasında kendisini patlatan Yunus Durmaz’ın 10 Ekim saldırısını yapmak için Suriye’deki yöneticilerden 5 kez cevap istediğini anlatarak, raporda şunları kaydetti: Aceleyle tertip yaptım: Cevap ayın 9’un da Ebu Talha’yla (sanık Erman Ekici) geldi ben de aceleyle tertip yaptım. Daha önce defalarca para ve araba eksiğim oldu yine de içeriye haber göndermeme rağmen karşılık verilmedi. Mecbur amel yapmak için elimde kullandığım arabaları amele dahil ettim. 3 tane emmi kardeşe görev verdim. Ebru Bera: Gerçek adı İbrahim Halil Durgun (Canlı bombaları Ankara’ya getiren isim). İstanbul’a diye yola çıktı: Görevi malzeme koyulacak depo araba ayarlamak. Kendisi işadamı olup rutin hayatına devam ediyordu ve İstanbul’la da bağlantıları vardı. Sürekli kendisini İstanbul’a davet ediyorlardı. Bende bunu kılıf olarak gördüm ve kardeşleri kendisi ile gönderme kararı aldım. Kullandığım araba ile İstanbul’a iş maksadı gidiyor gibi gidilecek şekilde plan yaptık. Arkadaşlarını arayarak İstanbul’a geleceğini haber ederek yol açıktı.  Bombacıları bırakacak kamerasız alan: Bombacıları bırakacak kamerasız alan: Kundi: Gerçek adı Yakup Şahin Görevi: hedef böleye kardeş ve malzeme taşımak (Canlı bombaları taşıyan araca eskortluk yaptı) Davud ( sanık Hakan Şahin): Ankara’da kendisinden bulunan özel bir hastalıktan dolayı tedavi gören biriydi. Ben de bu sebeple ayın altısında kendisinin hastalığını kontrol ettirmesi ve tasarrut için Ankara’ya yolladım. Ve kendisine dedim sakın amel bölgesine girme, sadece ben kardeşleri bırakıp geleceğimiz kamerasız bir adres bul, bana gönder dedim. Adres gönderdi. Kundi Ankara’dan yeğeni Davud’u hastaneden ziyaret edecek sonra da alıp Antep’e dönecekti. Her şeyi rutin hayata uygun bir şekilde planladım. Kundi önceden gözcü olarak gidecek yolda polis araması olursa arkadan gelen Ebru Bera’ya haber edecek ve ara mesafeleri en az 30 dk olacak. Daha sonra Davud’un verdiği adrese kardeşleri bırakacak oradan onlarda taksiye binerek hedef bölgeye gidecekti.  Durmaz, raporun sonuç bölümünde şunları kaydetti: “Arabalar kameralardan tespit edilerek Gaziantep’e kadar izleniyor. Sürelerin kimlik bilgileri tespit edilerek evler basılıyor. Ebu Bera’nın ortağına (sanık Resul Demir) basın yapılarak, Ebu Bera’ya sorular soruluyor. Oda askerlerin evlerini ayarlayan kardeşin yanına (Yakup Karaoğlu) polislerle beraber gelerek Ebu Bera’nın yerini söylemesini istiyor. Ben de Ebu Bera’nın arabasını bir depoya koydum. Ancak zanımca arabanın yerini arabadaki GPS sisteminde buldular. Ben de bunun üzerine arabanın gittiği her yeri boşaltmaya başladım. Ben evdeki malzemeleri toplayarak evime getirdim. Benim evim kamerasız ve şehrin son evlerinden biriydi. Gidecek yerimiz kalmadığından ben ve 2 kardeş 2 gün evimde kaldıktan sonra evin çevresinde polisleri fark ettik. Bütün binalarda bizi sorduklarını fark ettik. Sonra evime geldiler, kapımı çaldılar biz de atlatma pozisyonuna geçtik. Komşuma sordular ve gittiler. Anladık ki evimi de bulmuşlar. Ben de binanı yan çıkışından Allah’a tevekkül ederek yanımıza sadece tabanca ve el bombası alarak tek tek evden Allahın yardımıyla çıktık. Eğer kimse yoksa gidip evdeki malzemeleri alacaktık. Ancak evin önünde polisler vardı. Evimde 6 Keleş 2 bin tane 9’lik mermi vardı. Ayrıca olayın heyecanından askeri bilgilerin olduğu hafıza kartını ve Suriye ile konuştuğumuz telefonları unutarak çıktık. Basılan depoda 2 bin 500 kg amonyum, 60 kg TNT, yarım makara kortek, 3 tane aracımız ellerine geçti. Şu an 8 kardeşimi askerlerle bir kardeşimizin evinde bekliyoruz.” Hazirana ertelendi Mahkeme, duruşma sonunda müşteki lerin davaya katılmalarına karar verdi. İlhami Balı’nın eşinin tanık olarak dinlenmesi talebini reddeden mahkeme, mütaalasını hazırlaması için dosyanın savcıya gönderilmesine hükmetti. Duruşma 1213 Haziran’a ertelendi. haber 11 Hayatın baharı ve iktidarın sonbaharı İnsanın hayatında, iktidarın bir parçası ya da kurbanı olmadan önce onu sorgulamak için kullanabileceği çok kısa bir süre vardır. Çocukluktan hemen sonra, yetişkinlikten hemen önce... Gençlikte. Sadece gençlikte görülebilecek gerçekler ve sorulabilecek sorular çok kıymetli; Sisteme karşı yükselecek itirazlar çok değerlidir. İmam hatipli çocukların öncelikli bir iktidar olarak önlerine çıkarılan inancı; Boğaziçili çocukların da tepelerinde balyoz gibi sallanan faşizmi sorgulaması aslında aynı kıymetli kaynaktan beslenen ortak bir enerji. Dine inançlarını yitirmeye başlayan, deizme yani sadece Tanrı inancına yönelmeyi tercih eden imam hatipli çocuklar... Ve iktidarın baskıları karşısında susmayan, ideallerini dile getirmekten korkmayan Boğaziçili çocuklar... Büyüdüklerinde ve bu ülkenin birlikte yaşayan, çalışan yetişkinleri olduklarında geçmişlerindeki ortak bir zulmün yarasını paylaşacaklar. Şu an bu ülkedeki iktidar, dışladığı çocuklara onları tutuklayarak, tehdit ederek alenen kasıtlı bir kötülük yapıyor. Ama sahip çıktığı ve dindar ve kindar bir nesil yetiştirmek için avucuna aldığı çocuklara da kötülük yapıyor. Gücünü her açıdan o kadar hoyrat ve hesapsız kullanıyor ki kendi kuyusunu kazıyor. Gençler, ister dualarla büyüsünler ister sloganlarla... Henüz kirlenmemiş bir algıyla gerçekleri yetişkinlerden daha iyi görürler. Ve kendi çağlarının adına yeryüzüne yeni sorular getiriler. Bu soruları cevaplayamayan otoriteler, eninde sonunda iktidardan düşerler. Cumhuriyet’in hatası da buydu. Yeni nesillerle doğru ilişki kurmayı beceremedi. Koca ülke, nesiller arasında yaşanan kopukluğun açtığı boşluğa bakımsız ağaç gibi eğildi. Şimdiki iktidar da aynı hatayı yapıyor. Bir yandan imam hatiplere hapsettiği, beynini yıkamaya yeltendiği bir nesli neferi zannederek gaflete düşüyor. Diğer yandan muhalif gençleri tehditlerle yıldırabileceğini sanıyor. Birbirlerinden farklı olsalar da her türlü iktidarı sorgulayan... Ve baskılara rağmen kendi sorularını sorup, kendi cevaplarını bulmaya çalışan gençlerden öğrenilmesi gereken en önemli şey merak ve cesaretin kıymetidir. Onlara bakın... Ve korkulara kapılmadan, inancınızı kaybetmeden, yılmadan, sinmeden önceki... Gençken yaşadığınız hayatı hatırlayın. İtirazlarınızı ve itirazlarınıza olan güveni hatırlayın. Meraklarınızı ve sorularınızı hatırlayın. Kandığınız şeyler karşınıza çıkmadan ve kendinize olan inancınız kaybolmadan önceki o kıymetli ve kısa zamanı hatırlayın. Aldığınız ama çoğunu uygulayamadığınız keskin kararları hatırlayın. Bir de geldiğiniz noktaya bakın. Çocukların sizin yaptığınız hataları yapmasını istemiyorsanız... Onların cesaretini desteklemelisiniz. Kendi korkularınızı onlara aktarmadan.... Kendi yargılarınızı onlara aşılamadan... Bırakın içlerinde ya da dışlarında devrimler yapsınlar. Baskıcı tüm sistemlere dirensinler. Kendi dünyalarını kursunlar ki... Hem kendilerini kurtarsınlar... Hem de sizi kurtarsınlar. Özgürlükçü Demokrasi 20 kişi tutuklandı Özgürlükçü Demokrasi gazetesi ve Gün Matbaacılık’a el konulmasından sonra başlatılan soruşturma kapsamında 28 Mart’ta gözaltına alınan 23 kişinin Emniyet işlemleri önceki gün sona erdi. Soruşturma kapsamında gözaltında alınanlardan 20 kişi dün Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’ne çıkarıldı. Dosya üzerinde inceleme yapan savcılık 20 kişiyi tutuklama istemiyle İstanbul 11 ve 12’nci sulh ceza hâkimlikleri’ne sevk etti. İki mahkeme, 20 kişiyi “örgüt üyeliği, örgüte yardım ve örgüt propagandası” suçlamalarıyla tutukladı. l İSTANBUL / Cumhuriyet Köşe yazısına ceza Gazeteciye hapis Gazeteci Yeliz Koray, daha önce yazıişleri müdürlüğü yaptığı bir internet sitesinde, geçen yıl temmuz ayında 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili olarak “Yerim destanınızı” başlıklı bir köşe yazısı yazmıştı. Koray’ın köşe yazısı birçok internet sitesinde ve sosyal medya hesaplarında yayımlanmıştı. Şikâyet üzerine gözaltına alınan Yeliz Koray, sevk edildiği mahkemece adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı. Hakkında “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçundan dava açılan Yeliz Koray, dün Kocaeli 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıktı. Mahkeme, Yeliz Koray’a 1 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Koray’ın cezası, sabıkası olmadığı için ertelendi. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle