24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 9 Aralık 2018 12 EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN hafta sonu Gidelim buralardan Gastronomi dünyasının Oscar’ları: MIchelIn yıldızları ‘Havalı’ rlaessttikotreanna TAYFUN İŞBİLEN Otomobil kamyon gibi araçlar için lastik üreten dev bir firma, bu firmanın seçtiği başarılı restoranlar ve bu restoranlara akın edip kocaman tabakların ortasına süslü şekilde yerleştirilmiş birkaç gram otla ete servet ödeyen zenginler. Evet, Michelin ve onun yıldızlı restoranlarından bahsediyoruz. Kapitalizmin tarihindeki en başarılı pazarlama öykülerinden birisidir, birazdan anlatacağız. Ancak düşük gelirli Fransızların son vergi zamlarına tepki olarak başlattığı ‘sarı yelek’ isyanıyla bu öykü son haftalarda tepetaklak oldu: Lastikler isyancıların barikatlarında yandıkça, lüks Fransız restoranları müşterisiz kaldı. Bazı restoranlar, iki haftada 50 bin Avro’dan fazla zarar ettiklerini açıkladı. Fransız şeflerin spesiyalitelerine abone olan ABD’li, Çinli, Japon milyarder gurmelerin ortalık tam olarak sakinleşmeden tabak başı yapması zor görünüyor. Zarar daha da büyüyecek. ‘Anlaşılmak’ değil... Yer Fransa olunca, konu hep gastronomi ve şaraba bağlanır, şaşırmamak lazım. Örneğin Fransız Bakan Darmanin de, ‘sarı yelek’ olaylarını lüks restoranlar üzerinden analiz etti: “Paris restoranlarında bir arkadaşıyla birlikte şarap hariç 200 Avro hesap ödeyenler, 950 Avro’yla geçinmeye çalışan insanlara akıl vermeyi bırakıp onları daha çok dinlemeli, anlamaya çalışmalı” dedi. Tabi bu yorumu hiç takdir toplamadı, çünkü 950 Avro’yla yaşamaya çalışanların derdi ‘anlaşılmak’ değil, o lüks restoranlarda yemek yiyebilecekleri bir gelire kavuşmak. Zengin oyuncağı... Neyse biz barikatları bırakıp lastikle restoranların o eski güzel günlerine dönelim. Asırlık bir başarı öyküsüdür. 1890 yılında Fransa’nın toprak yollarında at ve öküzlerin çektiği arabaların arasında 2 bin 500 civarında otomobil dolaşırdı. Saatte en fazla 25 km hızla giden, bisikletlilerin bile solladığı bu otomobiller birer ulaşım aracı olmaktan çok, zenginler için bir oyuncaktı. Otomobillerin daha hızlı gidememesinin nedeni motorları değil, tekerlekleriydi. Bu tekerlekler, çelik jantlar üzerine sıkı sıkıya sarılmış havasız lastiklerden ibaretti. Haliyle çok sarsıyordu. Hız artıkça, sarsıntının şiddeti de artıyor, araç dağılıyordu. İşte Michelin kardeşler bu sorunu çözmek için otomobillere bisikletlerdeki gibi havalı lastikler takmayı akıl etti. Yani araçlarda bugün kullanılan şambrelli lastikleri icat ettiler. Bu o kadar da kolay olmadı tabii. Rehber kitaplar Bazı yaratıcı fikirlerle teknik sorunları aşmaları gerekti. Michelinlerin havalı lastikleriyle otomobiller rahatlıkla 70 km sürate ulaşmaya başladı ve oyuncaklıktan kurtulup birer ulaşım aracına dönüştü. Artık otomobil sahipleri, araçlarıyla daha uzaklara gidiyordu. Hayli yaratıcı insanlar olan Michelin’lerin aklına bu sefer, müşterileri başka kentlere gidip daha çok gezsin ve lastikleri daha çabuk eskitsinler diye bedavaya turistik rehber kitaplar dağıtma fikri gelir. Bu kitaplarda yol haritaları, birçok kentteki restoranların, hotellerin isimleri adresleri yer alıyordu. Zamanla bu rehber kitaplar dünyanın birçok ülkesi için basılacak ve parayla satılmaya başlanacaktır. Artık restoranlarla ilgili değerlendirmeler kimliği gizli profesyonel Michelin müfettişleri tarafından yapılmaya başlandı. Her yıl yeniden basılan bu kitaplarda en başarılı restoranların yanına sayıları 1’le 3 arasında değişen rozet işaretleri konuldu. İşte bunlar ünlü Michelin yıldızlarıdır. Bir bakıma gastronomi dünyasının Oscarları sayılır. Ancak Oscar ödülü sahibinde kalırken bir sonraki yıl basılan ki tapta Michelin yıldızını kaybetme riski hep vardır. İntihar eden şefler Yıldızını kaybetme korkusu yüzünden strese girip intihar eden şefler olmuştur. Ama ne olursa olsun dünyanın bütün iddialı restoranları ve şeflerinin rüyalarını Michelin yıldızları süsler. Tokyo’dan New York’a, Londra’dan San Sebastian’a hangi ülkede ve kentte olursa bir restoranın ‘Michelin yıldızı’ alması önemli bir olay kabul edilir, konu medyadan duyurulur. Türkiye’de Michelin yıldızlı restoran yok. Michelin yıdızlı bir restoranda yemek bize Kopenhag’ta nasip oldu. Neyse ki restoranda bir Türk garson çalışıyordu da fazladan ekmek getirdi. Yoksa aç kalmıştık. Tabii biz gene de yemekleri çok beğendimizi söyledik. Garson, restoranın Michelin yıldızlı olduğunu hatırlatıp Kraliçe’nin de zaman zaman orada yemek yediğini söyleyince, ‘hangisi daha önemli diye sorduk, Michelin yıldızı mı, yoksa Kraliçe’nin orada yemek yemesi mi? Cevap ilginçti: ‘Kraliçe, Michelin yıldızından sonra gelmeye başladı’. Özlem Yavuzyılmaz Sökmen, 39 yaşında. Marmara Üniversitesi mezunu. 16 yıllık diş hekimi. Arya’nın annesi. 21 yıl sonra İstanbul’dan doğduğu topraklara geri döndü İstanbul’a gelmek de İstanbul’dan gitmek de zordur. Hayat akıp giderken her şey yo şey gelmesin diye, işlek olan ana cadde değil, daha sakin olan ara sokaklar olacak şekilde değiştirmiştim. Stad lunda zannederken şehrin karmaşa yumdaki patlamada, evimizde otu sında kayboluverir insan. Son yıllar rurken deprem olurmuşçasına sarsıl da giderek arttı İstanbul’dan gitme isteği. Kime dokunsam, göç planları ya HİLAL KÖSE pıyor. Bir yandan hak veriyorum bu dığımız uzak bir geçmiş değil. Ağlaya ağlaya geçirdiğim 15 Temmuz gecesi sabahında ise ‘N’olur gidelim bu fikre, bir yandan da içim içimi yiyor. Yalnız radan’ dedim. Dedim ama nereye gidiyor kalmak fikri ürkütüyor. İçimde bin bir te duk ki? Eşim de ben de ‘İşimiz İstanbul’da’ laşla arkadaşlarımı dinlerken sol yanımdan kıskacında idik. Zonguldak’ta ne yapabilir vurdu beni Özlem Yavuzyılmaz. Yurt ve ev dim? Orada hiçbir geçmişi olmayan eşimi arkadaşım, eski dostum. Onun da gitmeyi buna nasıl ikna edebilirdim? Son zamanla kafasına koyduğunu hiç bilmiyordum. rım hep bunları düşünerek geçti. Geçen se n Özlem, doğum günümü kutlamak için ne Arya’nın aramıza katılmasıyla aileme aradın, biz Zonguldak’a göçtük dedin. Be olan özlemim ve desteklerine olan ihtiyacım ni şok ettin. Nasıl oldu bu iş? Vedalaşa iyice arttı ve gemileri yaktım. madık bile... n Beşiktaş’ta oturdun çok zaman. Be Hilal ben de kendimi birdenbire şiktaş, öğrencilik yıllarımızdan beri baya Zonguldak’ta buldum. Ailemi ziyarete gel baya değişti... miştik. Eşyaları toplamaya bile gideme İstanbul’u, Beşiktaş’ı gördükten sonra dim. Mustafa halletti her şeyi. Seninle de sevmeye başlamıştım. Sürekli gittiğimiz sa İstanbul’la da vedalaşamadım. O yüzden bir hildeki çay bahçesini hatırlarsın sen de. Hiç tarafım çok buruk. yorulmadan saatlerce iki büklüm oturabi Gidelim ama nereye? lirdik o taburelerde. Kaç çay içtiğini sayan yoktu. Huzurluydu orası ve Beşiktaş’ın tü n Herkes gitmeyi konuşuyor bugünler mü. O yıllarda ‘başıma birşey gelir mi’ endi de. Kimi zorunluluktan, korkudan, kimi şesi yaşamazdık. Saat kaç olursa olsun evi kalabalıklardan kaçmak için. Ya sen? mize dönebilirdik. Yıllar sonra evlenip öğ Biliyor musun Beşiktaş’ta ev fiyatları düş rencilik yıllarımdaki evimin bir iki sokak tü. Çünkü insanlar gitti. Hani diyor ya şiir ötesine yerleştim. Ama her şey artık çok de ‘o güzel insanlar o güzel atlara binip git farklıydı. Sahildeki çay bahçesi yoktu, her tiler’ diye, işte öyle. Çünkü İstanbul bizim yer kahve diyarı, şusu busu ile doluydu.Ya geldiğimiz zamandaki gibi değil, bambaşka şamaya alan bul bulabilirsen. Ve tabii artık bir yer. Günde 10 saat çalışıyordum. İş çı kadına yönelik şiddeti bu kadar yoğun yaşı kışı, yorgun argın bir iki saat de trafik çile yorken hep dikkat etmek zorundaydın, ‘ev si çekmeyeyim diye genelde yürürdüm.Yü de olman gereken saatler’ vardı. Bakma yi rüyüş yolumu da son yıllarda, başıma bir ne bu anlamda Beşiktaş ‘kurtarılmış bölge’. NE İÇİN YAŞIYORSUN? n Gitmekle kalmak arasında kalanlara bir tavsiyen var mı? Artıları ve eksileriyle iyice tartmalılar. İstanbul’un pek çok cazip yanı da var. Bir kere o ‘Boğaz’ başka hiçbir yerde yok. Kültürel aktiviteler desen İstanbul’la yarışacak bir yer olduğunu sanmıyorum. Ama işte bunları ne kadar yaşayabiliyorsun? Sana ne katıyor? Neler alıp götürüyor? Bu bir öncelikler meselesi. Ne için yaşıyorsun? Nkeadeçnıbşu Nazım Serin uzman psikolog İstanbul’dan göç konusu, sosyolojik, ekonomik, siyasi, çevresel ve psikolojik bolutlu geniş bir olgu. Megakentte yaşamak, son 20 yıldır insanlar üzerinde giderek ağırlaşan ve belli bir noktadan sonra çekilmesi zor hale gelen bir “ruhsal yük” oluşturmaya başlamıştı. Bu durum, son üç yıldır istatistiklere de yansıyan “İstanbul’dan göç” olgusunu ortaya çıkardı. Bu durum, aşırı stres, yoğun endişe, kalabalıklar içinde yalnızlık, iç gerilim gibi insanın ruh sağlığını zorlayan, hatta bozabilen faktörlere yol açtı. Ne olacak sorusu İstanbul’da yaşam çoğu kişi için hep bir “Ne olacak” sorusunun içerdiği endişe ile karakterize hale geliyor. Sosyal ilişkilerde yüzeysellik, coğrafi mesafeler, iş yoğunluğu gibi faktörlerin arkadaşlık ve dostluk ilişkilerini baltalaması, varoşlardaki köylü akraba dayanışmasının dışında kalan, “beyaz yakalı”ların kendilerini kocaman bir kentte yapayalnız hissetmelerine yol açıyor. Bu da bir sahil kasabasında kafe açma veya butik otel işletme fantazisi kurarak kenti terk etme motivasyonunu besliyor. İstanbul, yaşattıklarıyla “kendimizle temasımızı”, yani kendimizle bağlantımızı kesiyor. Her insanın kendini “özüne ait ihtiyaçlarıyla”, gerçek duygularıyla ve yetenekleriyle ifade etmeye ihtiyacı var. Karmaşasıyla ve kendimizi yaşamaya zaman bırakmayan özellikleriyle ne fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarımızı, ne duygularımızı, ne de düşüncelerimizi dinginlik içinde tam olarak duyumsamamıza, algılamamıza ve fark etmemize izin veriyor. Tam bir “hengame içinde” ünlü Rus şair Andrey A. Voznesenski’nin dizelerinde dile getirdiği duruma düştük: “Zaman yok düşünmeye artık / Doldurulur gibi konserve kutularına/ Brüt ve net. bürolara tıkıldık. /Zaman yok artık insan olmaya…” İşte, ekonomik koşulları iyi olsa da tüm özlemlerini, acı ve sevinçlerini, sevdalarını, hayallerini geride bırakıp İstanbul’u terk edenlerin psikolojisi özetle böyle bir tablo arz ediyor. ‘Yalnızlık iyi gelmedi’ Babam üniversitedeyken, bütün telefon konuşmalarımızda ‘Para kazanma hırsın olmasın kızım’ derdi. Böyle büyüdüm. İstanbul’u yenme arzum hiç olmadı. Ben huzur arıyordum, geldim. Uzun süredir dönmeyi düşünüyordum aslında. Ne zamandan beri? Arada ziyaretime gelen annemin ‘Sen bu şehirde nasıl yaşıyorsun?’ sorusuna ‘Çünkü ben bu şehri seviyorum’ diyemediğimden beri. n İstanbul’un en çok neresini sevmiştin Beşiktaş’tan başka? Ah o İstiklal Caddesi.. Oranın yeri ayrı. Çünkü ‘İstanbul’daki başka hiçbir yere benzemez. Taksim sınıfsızdır’ derdik. Zengini de fakiri de, yaşlısı, genci, öğrencisi, işadamı da, herkes vardı orada. Şimdi ise sanırım çok insan benimle aynı şeyi düşünüyordur, yabancı bir ülkeye gelmişsin de sokaklarını geziyorsun gibi. Çalan müzikler bile değişti. Bize ait bir şey kalmadı orada. En son gittiğimde vedalaştım İstiklal’le, daha da gitmedim. n Şimdi nasıl hissediyorsun? Her gün şükrediyorum. Sakin hayatımda o kadar huzurluyum ki. Ailem her ihtiyacım olduğunda yanımda. Şu ara tek işim Arya’yı büyütmek. Aile bütçesine bir süre daha katkım olmayacak sanırım ama küçük şehirde yaşamak maddi anlamda daha kolay. Deniz manzaralı bir ev kiraladık, Beşiktaş’taki evimizin yarı fiyatına. Annemin bahçesinden gelen organik sebze, meyvelerden bahsetmeyeceğim. O artık kalanlara haksızlık olur. n Gideceğini bilseydim seni daha çok ziyaret ederdim. Bu şehir insanı birbirinden de uzaklaştırıyor sanırım artık... Yoksa bizimki tembellik miydi? Ayda yılda bir görüşür olduk. Sevgi hep baki, ona bir şey diyemem. Ama hep birlikte yorulduk, kendi hayatlarımıza öyle yoğunlaştık ki, birbirimizi ihmal ettik. Kendine zaman ayıramadığın bir şehirde, sevdiğin bir arkadaşını bir çay içimi görebilmek saatlerini alıyor bazen. Şehir bütün enerjini emiyor. Bir tatil günüm vardı benim ve yapmak istediğim çok şey. Karar verene kadar yarısı geçerdi zaten. n Günler öncesinden plan yapmadan dostlarımızla görüşemez olduk genel olarak... Evet Hilal, o buluşmalara ve birbirimize çok ihtiyacımız var aslında. Bu yalnızlık kimseye iyi gelmedi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle