19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 5 Kasım 2018 haber 9 Ben kimseyleİhraç kararına karşı hukuk mücadelesi başlatan rock’çı imamdan Diyanet İşleri’ne mesaj: savaşmıyorum Rock’çı imam Ahmet Muhsin Tüzer, meslekten ihraç kararına karşı hukuk mücadelesi başlattı. İhraç kararının iptali için ge çen cuma günü dava açtı. Doğru bildi ği yolda yürümeye ka rarlı. Müzik çalışmala rına da devam edeceği ni söylüyor. Tüzer’in 18 yıllık mesleğinden atıl HİLAL KÖSE masına isimsiz bir ihbar neden olmuş. İmam arkadaşlarıyla İsla mi konularda yaptıkları bir sohbet ten cımbızlanan cümleleri Diyanet’e aktarılmış. Tüzer, Diyanet İşleri Başkanı’na “Ben kimseyle savaşmı yorum” mesajını gönderiyor. Türki ye’deki İslam anlayışını da sorgula yan Tüzer, “Bu şekilde devam eder lerse bunun sonu gerçekten facia olacak” diyor. Tüzer’le hem meslek ten ihracını hem de İslam adına ya pılan yanlışları konuştuk. n Rock’çı imam kimdir? Antalya Kaş’ta 1971 yılında doğ dum ama yaşa inanmıyorum. Kendi hakikatimi, özümdeki sonsuz güzel likleri keşfetmeye çabalayan bir ki şiyim. Hayatı, diğer insanlar gibi al gılamadığım için kendimi zaman zaman dışlanmış da hissediyo rum ama yine de çok mutluyum. 1990 yılından beri imamlık ya pıyorum. Bilimi, felsefeyi, sana tı, müziği çok seviyorum. Sor gulayan, eleştiren bir insanım. İmam hatipte verileni doğru sanıyorsunuz n İmam olmaya nasıl karar verdiniz? Dedem, Kaş ve bölgesinin en büyük din âlimlerinden birisiydi. Anadolu İslamının bir temsilcisiydi. Böyle bir ortamda dünyaya geldiğinizde sizi de o yönde eğitiyorlar. Benim şöyle bir şansım vardı. Dedem herkese sevgi ve saygıyla yaklaşıyordu. Herkesin sevgilisiydi. n Mesleğe başladığınızdan bu yana ne kadar değiştiniz? İlk zamanlar ben de şeriat zaviyesinden olaylara bakıyordum. Yıllarca imam hatipte okudum. Biz kendimizi biraz seçilmiş zannediyorduk. Bizim inancımızda olmayan herkes günahkâr, akıbetleri kötü olacak gibi maalesef yanlış bir algıyla büyüdük. İmam hatiplerdeki, teolojiyle ilgili eğitim veren yapılardaki en temel sıkıntı bu. Çünkü tutunacak bir dal arıyorsunuz. Büyükleriniz size diyor ki; siz zaten peygamberin ümmetisiniz. Sizi dünyadayken aslında belli bir inanç sisteminde tutsak ediyorlar. Size verileni mutlak doğru zannediyorsunuz. Onun dışındaki renkleri, düşünceleri, dini akımları, söylemleri, mezhepleri, her şeyi reddediyorsunuz. n İslam bunu söylüyor mu söylemi Ülkemizdeki İslam anlayışının vahim tablosu aslında verilmeye çalışılan din eğitiminin ne kadar yanlış olduğunun göstergesi. Müfredata acilen Mevlana, Şems, Hacı Bektaş’ın eserleri konulmalı. İmamlar gaflet uykusunda. İslamın özündeki değerleri açığa çıkaran muhteşem bir medeniyet kurduk. O medeniyetten uzaklaştığımız oranda kendimize yabancılaşıyoruz. İmamlar bunu değiştirebilir. Vedat ARIK yor mu? Bu zor ve derin bir konu. Zahir ve batın ulemasının iki ayrı görüşü var. Zahir uleması bugün her tarafta, televizyonlarda, basında çıkıp insanlara fetvalar veriyor. İslam bir ideoloji değil n ‘Hamile kadın sokakta gülmemeli’ gibi fetvalar mı? Evet onlar gibi. Kendi düşüncelerinin en doğru olduğunu empoze etmeye çalışıyorlar. Ortaya bir kaos çıkıyor. Batın uleması, bir şey iddia etmez. Yapan da yaptıran da haktır anlayışıyla hareket eder. Ülkemizdeki İslam anlayışının şu andaki vahim tablosu aslında yıllardır verilmeye çalışılan din eğitiminin ne kadar yanlış olduğunun da bir göstergesi. MEB eğitim müfredatına acilen Mevlana, Şems, Hacı Bektaş, İbni Arabi gibi büyük Allah dostlarının, düşünürlerin eserlerini sadeleştirerek koymalı. Bu şekilde devam ederlerse bunun sonu gerçekten facia olacak. Özünde rahmet olan, sevgi olan, aşk olan, muhabbet olan bir anlayışı gençlerimize verebilirsek eğer, o zaman evrensel değerlerin yaşandığı güzel bir toplum inşa edebileceğimizi söylüyorum. n Ama söylediklerinizin tam tersiyle karşılaşıyoruz... Neden biliyor musunuz? İslamı bir ideoloji olarak görüyorlar. İslam bir yaşam biçimidir, inanç zenginliğidir. Ben diyorum ki din içte yaşanır. Sözden ziyade, haldir. Nefsini terbiye edemeyen, katiyen insanlığa faydalı olamaz, daha çok kaos yaratır. n Sizin gibi düşünen imamlar azınlıkta mı? İmamlar gaflet uykusunda. Bizim kendimize özgü İslam anlayışımız var. Mevlana, Şems Tebrizi, Hacı Bektaş gibi arifler diyorum ben onlara bu yüce insanlar sayesinde, peygamberimizden miras kalan İslamın özündeki değerleri açığa çıkaran çok muhteşem bir medeniyet kurduk aslında. Biz o medeniyetten uzaklaştığımız oranda kendimize yabancılaşıyoruz. İmamlar aslında bu olumsuz tabloyu değiştirebilirler. Diyanet’in en büyük sorunu imaj n Temel sorun ne burada? Peygamberimiz de imamdı. Bizim gibi miydi? Osmanlı döneminde bile imam olmak çok zormuş. Şu anda en kolay meslek. Temel sıkıntı bu. Bin tane imam hatip açacağınıza, yüz tane akademik düzeyde, kaliteli, parmakla gösterilen, uluslararası çapta imam hatip açın. Şu anda Diyanet’in en bü hUayddiusrlemrianyük sorunu, imaj sorunu. faturası n İçsel yolculuğunuzun dönüm noktası neydi? Anlatılanlarla yapılanların aynı olmadığını göre göre çelişkileri yorumluyorsunuz. Ama benim uyanışımın son ve en önemli merhalesi 2013’te rock müzikle başladı. n Diyanet’te istenmeyen imam ne zaman oldunuz? Basın beni rock’çı imam olarak tanıttığından beri. Ailem de önce onaylamadı. Babam “muhafazakâr kesim buna hazır değil” dedi. Dediği çıktı aslında. Dünyada çok ses getirdi yaptığımız iş. Ayakta alkışlandık. Burada ise uydurma hadislerin faturasını ödüyoruz. Gelecek nesillere bunu anlatamayacağız. Gerçekten bir reforma ihtiyaç var. Cumhurbaşkanı bile “İslam güncellenmelidir” dedi. Savunmamda da bunu yazdım. Kendisiyle de tanışmıştım. “Rock müzik yapıyorum, imamım” dedim. Saçlarım uzundu o zamanlar. “Hocam sizinle tanışmaktan oldukça mutlu oldum” dedi. Cumhurbaşkanı’nın benimle bir derdi yok. Ama Diyanet’te baştan beri beni yok etmek isteyen bir kesim var. Mağdur pilot adalet arıyor FETÖ’nün kurgu davalarıyla hapis yatan Eren’in en büyük dileği üniformasına kavuşmak ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR FETÖ’nün “Atabeyler Çetesi” olarak kurguladığı kumpas davasında 12 yıl önce gözaltına alınarak tutuklanan yüzbaşı Murat Eren, hakkındaki soruşturmalar nedeniyle yeniden yargılanmak için 2 yıldır mahkemeden gün bekliyor. Mahkemeden beraat edip yeniden üniformasına kavuşmak için gün sayan Eren, “Kimseden yardım ya da minnet talep etmiyorum. İstediğim tek şey iki yıldır gün verilmeyen mahkemelerde yargılamanın yeniden başlaması ve aklanıp üniformama kavuşmak” dedi. Beraat ve yargılama Yüzbaşı Murat Eren, 2006 yılında FETÖ kumpası ile kurgulanan “Atabeyler Çetesi” soruşturması ile kumpas davasında tutuklanan ilk subay oldu. 12 yılda çeşitli aralıklarla 46 ay hapis yatan Eren 2016 yılında tahliye edildi. 2006 YAŞ’ında Kuvvet Komutanlarının ve asker üyelerin şerh koy Murat Eren ması ve disiplin puanı yüksek olmasına karşın “disiplinsizlik” suçlamasıyla TSK’den ilişiği kesildi. Türkiye’nin en iyi helikopter pilotları arasında gösterilen ve birçok pilotun “usta öğretici” olarak kabul ettiği Murat Eren hakkında daha sonra, “Silahlı terör örgütü kurmak veya yönetmek”, “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama” ve “Pat layıcı madde bulundurmak ve taşımak” suçlamasıyla 3 ayrı dava açıldı. Davaların açılma sürecinde kumpası destekleyen yayın organları, iddianamelerde olmamasına rağmen bu davaları “Danıştay saldırısını azmettirme”, “Başbakan’a suikast” şeklinde haber yaptı. Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen “Silahlı terör örgütü kurmak veya yönetmek, silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasından beraat eden Eren hakkında “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama” ve “Patlayıcı madde bulundurmak ve taşımak” suçlarından ise yeniden yargılanmasına karar verildi. 2 yıldır mahkeme için gün verilmezken, Murat Eren ise bir an önce yargılanıp üniformasına kavuşmak istiyor. Benzeri olmayan tavır Yüzbaşı Murat Eren, “Yeniden yargılama kararı ile iki sene önce cezaevinden çıkmama rağmen çeşitli gerekçelerle mahkeme günü verilmedi. FE TÖ kumpası olduğu mahkeme kararları ve çeşitli devlet makamlarının hazırlattığı raporlarda açıkça belirtilirken bu davanın hâlâ devam ediyor olması bizlerin sistem dışında itilmek istendiğini göstermekte. Benim tek derdim bir an önce mahkeme günü verilmesi ve yargılanarak beraat edip kutsal üniformama kavuşmak” dedi. Eren’in avukatı Muhammed Sarıkaya da, yargılama sürecinde kumpasları ve hukuksuzlukları belgelediklerini ancak Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin daha önce “benzerine rastlanmayan” bir kararla yargılamayı başlatmadığını anlattı. Bu durumun Murat Eren’in mağduriyetini her geçen gün artırdığını belirten Sarıkaya, “FETÖ üyeliğinden yargılanan ve adli kontrollü olarak serbest bırakılan sanık subaylar halen pilot olarak görevlerine devam ederken FETÖ kumpası olduğu kesinleşen bir davadan atılan subayın yargılamasının yapılmaması bir hukuk katliamıdır” diye konuştu. l İSTANBUL güvenlik soruşturması Doktorları FETÖ fişledi, bakanlık çalıştırmıyor Fişleyen Rektör tutuklandı, polisler ihraç edildi ama mağduriyet bitmedi SİBEL BAHÇETEPE Ülkemizde 15 Temmuz sonrası KHK’ler ile kamudaki görevinden ihraç edilen 3 bin 380 hekim bulunurken; güvenlik soruşturmasından geçemeyen hekim sayısı 1050’leri buluyor. İhraç edilen ve güvenlik soruşturması geçiren hekimler yaşadıkları zorlukların TBMM’de görüşmeleri süren yeni “Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile daha da katmerleşeceğini söylüyor. Çünkü, teklif yasalaşırsa OHAL sürecinde ihraç edilen veya güvenlik soruşturmasından olumsuz yanıt alan doktorlar artık özel hastanelerde çalışamayacak, yazdıkları raporlar geçersiz sayılacak. F.D. ve G.Ö. de bu doktorlardan yalnızca ikisi. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra güvenlik soruşturmasından olumsuz yanıt verildiği için atandığı yerde görevine başlayamayan doktor F.D, “Bizi fişleyip atanmamıza engel olan ya da ihraç ettiren kişiler şu an ya tutuklu ya kaçak. Bizim rektörümüz FETÖ soruşturmasından tutuklanmıştı, dekan ise şu an kaçak. Bizi fişleyen polislerin hepsi de ihraç edildi. Bizim hakkımızda hiçbir soruşturma, dava, gözaltı kararı bile yokken bu durumla karşı karşıyayız” diyerek gelinen süreci özetliyor. Tartışmalara neden olan yasa teklifine ilişkin sağlıkçıların bugün Ankara’ya gideceği ve Sağlık Bakanlığı yetkilileri ve siyasilerle görüşmeye çalışacakları da belirtiliyor. Büyük mağduriyet KHK ile ihraç edilen doktor G.Ö. ve güvelik soruşturmasından olumsuz yanıt verilen doktor F.D. yaşadıklarını gazetemize anlattı. Kamuda çalışılmasına engel konulduğunu belirten F.D. bunun üzerine Sağlık Bakanlığı’na başvurarak, “Zorunlu hizmetimizi kaldırın, gidip özel sektörde çalışayım” dediğini ve mezun olduktan ancak 10 ay sonra özel sektörde çalışmaya başlayabildiğini anlatıyor. “Çalışma iznimi aldım fakat bizden kısa bir süre sonra bu izinler de verilmemeye başlandı. Sanırım 100 kadar kişi bu şekilde çalışma izni aldı ancak güvenlik soruşturmasından olumsuz alan 800 kadar doktor arkadaşımız 2017’den beri evinde işssiz bir şekilde oturuyor” diyen F.D. şöyle devam ediyor: “Yasa bu şekilde geçerse 600 günlük çalışma yasağımız başlayacak. Bittikten sonra da ancak özel muayehane açmamıza izin verilecek. Bu aslında kibarca devletin ‘ben senin diplomanı alıyorum, ne yapıyorsan yap’ demesidir. Tıp fakültelerinden yeni mezun olmuş ve güvenlik soruşturmasından olumsuz yanıt almış genç doktorlar bu yasa ile 600 gün boyunca hiçbir yerde çalışamayacaklar. Bu büyük mağduriyettir.” Politik kararlar “Bugüne dek hakkımda açılan bir dava, gözaltı, bir soruşturma, kınama, uzaklaştırma gibi cezalar yok. Ama güvenlik soruşturmasında olumsuz yanıt veriliyor, nedenini de bilmiyoruz” diyen F.D, yaşadıkları çarpıklığı şöyle anlatıyor: “Dicle Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra bizim rektörümüz FETÖ soruşturmasından hapse girdi. Türkiye’de resmi olarak karakolun olduğu tek yer Dicle Üniversitesi’ydi. Dekanlık polislere oda tahsis etmişti. O dekanın şu an kaçak olduğu söyleniyor. Bizi fişleyen o polislerin hepsi ihraç edildi. İşin ironikliğini görüyor musunuz? Bunlar tamamen politik kararlar.” İstifadan sonra ihraç Tıpta Uzmanlık Sınavı’na (TUS) hazırlanmak için kamudan istifa eden, istifasından hemen sonra KHK ile ihraç edildiğini öğrenen doktor G.Ö. ise yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “KBB uzmanı olmak istiyordum. Zorunlu hizmeti bitirdikten sonra TUS’a hazırlanmak için görev yerimden istifa ettim, dershaneye yazıldım, ikinci haftada bir sabah haberlerden ihraç olduğumu öğrendim ki memur olmamama karşın ihraç edildim. Düşünün, bu olabilir mi? Sağlıkta şiddet yasası diye gündeme gelen yasa aslında doktorlara bu haliyle şiddet uygulamaktadır” diyor. Özel bir şirkette işyeri hekimliği yaptığını anlatan G.Ö, ihraç edilme nedenini öğrenemediğini belirtiyor. G.Ö’nün değerlendirmeleri şöyle: “Çıkarttıkları yasanın vehametinin farkında bile olmadıklarını düşünüyorum. Türkiye tarihine utançtır. Bu dünya tarihinde yalnızca Nazi Almanyası’nda görülmüştür. En antidemokratik ülkelerde bile görülmüş uygulama değil. Dilenelim mi ne yapalım? Şiddet yasası doktorlara daha çok şiddet gösterdi.” l İSTANBUL C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle