19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 5 Kasım 2018 12 Ümmetçilik bölücülüktür Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken, dünya görüşü, dini, mezhebi ve etnik kimliği ne olursa olsun, bu ülkeye vatandaşlık bilinciyle bağlı olan herkesi Türk olarak nitelemişti. Başka bir deyişle, dünya görüşü, dini, mezhebi, etnik kimliği ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkese Türk denmesini öngörmüştü. Dolayısıyla, bir kişinin dindar, ateist, agnostik, deist, Müslüman, Sünni, Alevi, Hıristiyan, Musevi, Türkmen, Kürt, Laz, Boşnak, Arnavut, Çerkez, Arap, Rum, Ermeni olmasından bağımsız olarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes Türktür. Buradaki Türk kavramı etnik bir kimliğe değil, vatandaşlık unsuruna işaret eder. Nasıl ki Almanya vatandaşı olanlara Alman, Fransa vatandaşı olanlara Fransız, İtalya vatandaşı olanlara İtalyan, İspanya vatandaşı olanlara İspanyol, Yunanistan vatandaşı olanlara Yunan, Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olanlara Amerikalı deniyorsa, Türkiye adı verilen ülkenin vatandaşı olanlara da Türk denmektedir. Almanya vatandaşı olanlara Almanyalı, Fransa vatandaşı olanlara Fransalı, İtalya vatandaşı olanlara İtalyalı, İspanya vatandaşı olanlara İspanyalı, Yunanistan vatandaşı olanlara Yunanistanlı, ABD vatandaşı olanlara ABD’li demek ne kadar garipse, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Türkiyeli demek de o kadar gariptir. Bu konuda bir komplekse girip, Türk sözcüğünden rahatsızlık duymak saçmadır. Atatürk’ün ortaya koyduğu Türk kavramının Türkçülük ile bir ilgisi yoktur. Atatürk, Cumhuriyetin kuruluşundan önce Enver Paşa’nın izlediği Türkçü ve Turancı çizgiden uzak durmuştur. Atatürk, kurucusu olduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nin temel ilkelerini ortaya koyarken de, milliyetçilik ilkesini tek ilke olarak ortaya koymadığı gibi, milliyetçiliği milletçilik olarak, yani ulusçuluk olarak, yani ümmetçi anlayışın antitezi olarak ortaya koymuştur. Başka bir deyişle, birleştirici unsurun İslam ümmetine ait olmak olmadığını, Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşı olmak olduğunu vurgulamıştır. Çünkü İslam ümmetine ait olan kişi Suudi Arabistan’ın, Malezya’nın, Endonezya’nın, Irak’ın, Mısır’ın, Tunus’un, Fas’ın, İran’ın vatandaşı da olabilir. Atatürk’ün milliyetçilik ilkesinin tek başına hiçbir anlamı yoktur. Atatürk’ün CHP’nin temel ilkeleri olarak ortaya koyduğu Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik, Milliyetçilik ve Devrimcilik, birbirini tamamlayan ilkelerdir. Cumhuriyetçilik monarşinin, Halkçılık oligarşinin, Devletçilik serbest piyasacılığın, Laiklik teokrasinin, Milliyetçilik ümmetçiliğin, Devrimcilik statükoculuğun antitezi olarak ortaya konmuş ilkelerdir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Türk kavramı, devletin adında yoktu. Osmanlı döneminde devletin adı Devleti Âliyye, yani Büyük Devlet veya Devleti Âliyyei Osmaniyye, yani Büyük Osmanlı Devleti idi. Osmanlı adı, Osmanlı İmparatorluğu’nu kuran Osmanoğlu ailesinin adıydı. Başka bir deyişle devletin adı, bir ailenin adıyla özdeşleşmişti. Günümüzde bir devletin büyüklük veya küçüklük gibi sıfatlarla ve/veya bir ailenin adıyla ilişkilendirilmesi kadar saçma ve komik bir şey olamaz. CHP, DP, AP, MHP, ANAP, DSP, AKP gibi, Türkiye’deki birçok siyasi partinin içinde bunları kavramayan, Türk kavramıyla etnik bir kimliği anlayarak ırkçı ve ayrımcı bir siyaset üreten kişiler olmuştur. Ancak Atatürk’ün ortaya koyduğu siyaset anlayışında böyle bir yaklaşım hiçbir zaman olmamıştır. Anayasanın ikinci maddesindeki demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ilkesini fiilen ortadan kaldıran AKP’nin, okullarda okutulan andı, gelişmiş ülkelerde böyle bir andın var olmadığı gerekçesiyle kaldırması ve bunu yaparken de “Türküm” ifadesinin anlamını çarpıtması, halkı kandırmaktan başka bir şey değildir. “Milli Görüş” kamuflajı altında “Ümmetçi Görüş”ü halka dayatan bir zihniyetten gelenlerden, başka bir şey de beklenmezdi. Bu anlayış, vatandaşları ve vatanı, dünya görüşü, din, mezhep ve etnik kimlik üzerinden bölmek dışında hiçbir işe yaramaz. 5 Kasım 2018 SAYI: 33997 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça Sorumlu Müdür Ozan Alper Yurtoğlu Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur. l Okur Temsilcisi: Cengiz Yıldırım [email protected] l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İmsak İstanbul 06:06 Ankara 05:50 İzmir 06:12 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:32 12:54 15:37 07:15 12:38 15:24 07:35 13:01 15:50 Akşam 18:03 17:50 18:15 Yatsı 19:24 19:10 19:33 yorum TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümünde İstanbul Havaalanı açıldı. Kuşkusuz böyle bü yan İstanbulculuk özellikle sermaye birikiminde ve eğitimde İstanbul’a büyük bir ivme ka yük bir eser, eğer, astarı yüzünden pa zandırdı. Pek çok kamu kuru halı olmasaydı ya da harcanan emek munun merkezi İstanbul’a ta ve para elde edilecek değeri aşmasay şındı. O kadar ki devlet teşvikiy dı çok olumlu bulunabilirdi. le kurulan kimi özel üniversite Rejimin gösterisi lerin bile bu kentte yerleştirilmesi yoluna gidildi. AKP iktidarın Açılışla gelen ve gidenBu büyük inşaatın yerinin seçimi ve doğal çevreye etkisi bilimsel değerlendirmelerden uzak tutuldu. İhale da süreç İstanbul tutkusuna dönüştürülerek çok daha ileri noktalara taşındı. Cumhu sinde keyfilik geçerliydi. Yapımı sırasında en az 38 işçinin öldüğü açıklandı; sendika başkanı tutuklandı. Kısa ve uzun dönemde ülke ekonomisine doğrudan ve dolaylı katkılarının neler olacağı, on yıl sonra tamamlandığında yaklaşık 250 bin kişiye iş alanı yaratacağının dışında açıklık kazanmadı. Başkanın gösterisine dönüşen açılışında ülke siyasetinin AKP’si ve Saray ile sarmaş dolaş olan sermaye vardı. AKP destekçiliği yapan parti dahil muhalefet partileri katılmadı. Emek kesimi hiç yoktu. Cumhuriyet Bayramı’na denk getirilen havalimanımızın tantanalı doğumu, ülke bütünlüğü açısından hiç de birleştirici değildi. Özetle, katılımcıları ve söylemleriyle, 29 Ekim günü açılan yalnızca bir havaalanı değil, Türkiye’nin içine sürüklenmiş olduğu Başkanlık rejiminin su yüzüne çıkan kimi özellikleriydi. Ankara, Cumhuriyetin kuruluşundan hemen önce ülkenin, bir bütün olarak ve dengeli gelişmesini gerçekleştirmek amacıyla başkent yapıldı. Ankara’nın başkent olmasına en başta siyasal İslamcılar var güçleriyle karşı çıktılar. Onlar için İstanbul, İslam dünyasının merkeziydi. Ülkenin, Cumhuriyet kurulduğunda aşırı ölçüde ticaret ağırlıklı olan burjuvazisi de Ankara’nın başkent olmasını istemiyordu. Ayrıca, başta İngiltere olmak üzere emperyalist ülkeler, kendilerine karşılıksız arsa verilmesine ve inşaat malzemesi alımlarına kolaylıklar getirilmesine karşın, büyükelçiliklerini 1929’a kadar Ankara’ya taşımadılar. Cumhuriyet Bayramı resepsiyonlarının önemli bir işlevi de yabancıların Ankara’nın başkent yapılmasına karşı çıkışını kırmaktı (Ayrıntı için bkz. Şimşir, Bilal N. Ankara… Ankara… Bir Başkent’in Doğuşu, riyetin fiziksel simgeleri olan Çankaya Köşkü’ne karşı duyulan soğukluğun ve Atatürk Orman Çiftliği’nin yok edilmek istenmesinin bir sonucu olarak Saray’ın Ankara’da yapılmış olmasına bakmayın, Başkan’ın bilinen İstanbul sevdasının bir sonucu olarak, bugün ülke çok büyük ölçüde İstanbul’dan yönetiliyor. İstanbul’un başkent oluşu, uluslararası gözlemlere de konu oluyor. Geçenlerde haftalık The Economist, İstanbul’un yalnız Türkiye’nin değil, tüm İslam dünyasının da siyasi merkezi olma özelliği kazanmakta olduğunu vurguluyordu. İstanbul artık öyle bir merkez ki, Suudi Arabistan bağlantılı ve basın özgürlüğüne yönelik bir büyük küresel cinayet bile orada işlendi. Ancak güçlü olduğunu her gün öne süren Türkiye yönetimi, aradan bir aydan fazla bir süre geçmiş olmasına bGiirdpeanr,çCaumhuriyetten Ankara: Bilgi Yayınevi, 2006). Cumhuriyetin uygulamaları denge li bölgesel gelişme ilkesine göre oldu. karşın, cinayetin aydınlatılmasını başaramıyor. Açılışında Zafer Anıtı olarak sunulan Cumhuriyetin kuruluşuyla birlik Devlet eliyle kurulan sanayi tesislerinin İstanbul Havaalanı, Cumhuriyet kaza te uygulamaya konulan ekonomik ve ya da Köy Enstitüleri gibi eğitim ku nımları olan başkent Ankara’dan ve toplumsal politikaların ana özellikle rumlarının yerlerinin ülke çapında dağı buradan dengeli bölgesel gelişme po rinden biri bölgeler arası gelişmişlik lımı bunun en önemli göstergesidir. litikasından uzaklaşılmasının yeni ve farklarının azaltılmasıydı. Önceki sağcı hükümetlerle başla çok önemli bir aşamasıdır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir etki sağlamak için, bir sözcüğün tümcenin çeşitli öğeleri başında yinelenmesi. 2/ Türk müziğinde bir makam. 3/ Tuzağa düşürülen şey... Çalgılı kutu ya da saat. 4/ Bir yerin ya da bir kimsenin güven 1 ORTOREKS İ 2 BARK REAL 3 AKALA KLE 4 KANO A T 1 2 3 liğini sağlamakla görevli iriyarı kimse... İskambil 5 K İ E V P A T İ deki maça rengine verilen bir başka ad. 5/ Acıklı... 6 A G A B A T Sodyum elementinin simgesi. 6/ Telefon sözü... İslamlıktan önceki Türk edebiyatında “atasözü” anlamında kullanılan sözcük. 7/ Duygu ve düşünceleri belirtecek biçimde yüzde beliren kımıldanışlar... 7 8 9 V A T U L AMA AP İ A İ R İ S SOPRAN İ S T Kimi hastalıklara karşı bağışıklık sağlamak amacıyla vücuda verilen eriyik. 8/ “Yiğit yiğide yâr olur / Kötülerde ham olur” (Karacaoğlan)... Duyuru. 9/ Doğu Karadeniz yöresine özgü, tarım ürünlerini saklamaya yarayan ve ayaklar üzerine kurulan ahşap yapı. bölünerek derecelenmiş olan sıcakölçer. 4/ Balık ağlarının yanları 4 5 6 7 8 9 YUKARIDAN AŞAĞIYA: na geçirilen keçi 1/ “AnahtarTarhana” örneğinde olduğu gibi, bir sözcük için kılından yapılmış ip... deki harflerin yerini değiştirerek elde edilen yeni sözcüğe ve Verme, ödeme. 5/ Dikilitaş. 6/ “ ufuksuz yaşamaz” (Y.K. rilen ad. 2/ Bir yüzeyin eğiklik derecesini anlamaya yarayan Beyatlı)... Eski dilde su... İlkel benlik. 7/ Atı, saçı ve sabunu araç... Bir öğretim kurumu. 3/ Yemek... Erimekte bulunan bu vardır... Müşterilerin arabalarını park etmekle görevli kimse. zun sıcaklığı ile kaynar suyun buhar sıcaklığı arası seksene 8/ Bir şeyin içindeki öz... Kent. 9/ Yavuz Özkan’ın bir filmi. Tahran, Ankara’ya Moskova’dan daha yakın Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa dörtlüsünün İstanbul Zirvesi, ABD’nin masada olmaması boyutuyla değerlendirildi hep… Fakat en az onun kadar önemli bir diğer yanı ise, İran’ın da olmamasıydı! Bunun ne anlama geldiği ve ne sonuçlar doğurabileceğine geleceğiz ama öncelikle Erdoğan’ın İstanbul Zirvesi hedeflerini inceleyelim: Erdoğan’ın dörtlü zirveden beklentisi Erdoğan’ın 7 Eylül’de yapılacağını ilan ettiği ama muhataplarının ayak sürüyerek ve zayıf bir gündemle en sonunda 27 Ekim’e razı olduğu İstanbul Zirvesi, önemli bir karar ya da mutabakatla sonuçlanmadı. Peki, Erdoğan neden böylesi bir dörtlü zirvede ısrarcı oldu? 1. Erdoğan için pratikte İstanbul Zirvesi dar anlamıyla, Soçi Mutabakatı’nın gereğinin yerine getirilememesi şartlarında İdlib merkezli ortaya çıkacak göç problemine AB’yi ortak etmektir. 2. Geniş anlamda ise izledikleri şu NeoAbdülhamitçi çizgiyle Suriye masasına oturabilmektir: Rusya’yla alan açmak ama ABD’yle pazarlıkları sürdürmek, ikisine karşı AB’yle denge aramak. Ankara ile Washington, İran konusunda hemfikir mi? Fakat bu dörtlü zirvenin sonuçları bakımından en önemli özelliği, Soçi’den sonra İstanbul’da da İran’ın dışarıda bırakılmış olmasıdır. Zira, İdlib sorununa dair Ankara ile Moskova arasında varılan 17 Eylül tarihli Soçi Mutabakatı pekâlâ Astana Üçlüsü formatında da yapılabilirdi! İran’ın hem Soçi’de hem İstanbul’da dışlanmasının arkasında, Suriye’de siyasi çözüm sürecine girilirken Ankara ile Moskova’nın ABD’yle bir uzlaşma, bir ortak nokta bulma arayışı olabilir mi? Çünkü anımsayacaksınız, ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 16 Temmuz’da Helsinki’de yaptığı zirveden sonra, Reuters’a ABD ile Rusya’nın “İran’ın Suriye’den çekilmesi” konusunda anlaştığı iddiası servis edilmişti. Öte yandan Türkiye’ye gelen ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, temaslarının ardından 18 Ekim günü havalimanında şunu söylemişti: “Türkler, Suriye’deki ana hedeflerimiz konusunda bizimle hemfikir. Bu hedefler İran’ın Suriye’den tamamen çekilmesi, çatışmaları hafifletmek ve siyasi süreci yeniden canlandırmak.” Tahran’ı dışlamak ABD’ye yarar Peki, İran’ı Suriye’den dışlamak ne anlama gelir? 1. Öncelikle ABD’nin İran’a ambargo uyguladığı ve çevrelemeye çalıştığı şu süreçte Tahran’ın dışlanması, AKP Hükümeti’ni, ABD’nin istediği zemine kayma riskiyle karşı karşıya getirir. Tahran’ı dışlamak, son tahlilde ABD’ye yarar. 2. Suriye’de “çözüm masası”nın esas aktörleri Moskova ve Tahran’dır. Ankara, Şam karşıtlığını sürdürdüğü için, Astana sürecine rağmen “çözüm masası”nın esas aktörü olamamaktadır, masanın kenarında tutulmaktadır. Tahran’ı dışlayan Ankara, Şam’ın en yakın müttefikini dışlamış olarak, “çözüm masası”nda kenarda kalmayı sürdürmüş olacaktır. 3. Moskova ve Tahran’ın Suriye’de “çözüm masası”nın esas aktörleri olduğu şartlarda ABD’nin masaya oturabilmesinin tek yolu, elindeki Kürt kartını kullanabilmesidir. “Kürt koridoru” konusunda Tahran’ın yaklaşımı, Moskova’ya göre Ankara’ya daha yakındır. Dolayısıyla Tahran’ı dışlamak, en temel konuda Ankara’nın esas müttefikini kaybetmesi demektir. Ankara ne yapmalı? 1. Ankara’nın ABD’ye karşı durabilmesinin yolu Moskova ve Tahran’la Astana formatını koruyabilmesine bağlıdır. 2. Ankara’nın “çözüm masası”nda olmasının yolu, öncelikle ve hemen Şam’la anlaşma yoluna girmesine bağlıdır. 3. Astana Üçlüsü içerisinde Ankara’nın Moskova’yla güç dengesi kurabilmesi, Tahran’la bir ağırlık oluşturabilmesine bağlıdır. Sonuç: Tahran’ı dışlamak, Ankara’yı Washington çizgisine çeker. Ankara tersine bu süreçte Tahran’la daha sıkı bir işbirliğine girmelidir. “Arap/Fars Körfezi’nden Doğu Akdeniz’e uzanan enerji koridoru” inşası şeklindeki ABD stratejik hedefinin önünde Ankara’nın birincil müttefiki Moskova değil, Tahran’dır. T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NDEN / BAŞKANLIĞI’NDAN ESAS NO: 2018/998 Davacı KADESAN KARADENİZ BRANDA ÇADIR SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ’nin mahkememizde görülmekte olan Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h)) davası nedeniyle; Borçlu tarafından 7101 sayılı kanunla değişik İİK’nın İİK’nın 286’ncı maddesinde belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğu tespit olunmakla; a)İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 307764/0 sicil numarasında kayıtlı davacı (Borçlu) KADESAN KARADENİZ BRANDA ÇADIR SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ’nin hakkında 25/10/2018 tarihinden başlamak üzere 3 AY SÜRE İLE GEÇİCİ MÜHLET KARARI VERİLMESİNE, davacı (borçlu) şirketin İİK’nın 297. maddesinin 2. fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere mal varlıklarının muhafazası için tüm tedbirlerin alınmasına, b)Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenmesi amacıyla 7101 sayılı Kanunla değişik İİK’nın 287/3 maddesi uyarınca davacı(borçlu) şirketin sunulan tablolardaki alacaklı sayısı ve alacak miktarları dikkate alınarak davacı şirkete 3 KİŞİLİK GEÇİCİ KONKORDATO KOMİSERİ HEYETİ GÖREVLENDİRİLMESİNE, c)Geçici komiser olarak Ayhan ZERAN, Yaşar SARI, Adem PELİT’in görevlendirilmelerine,karar verilmiş olup Alacaklıların, ilandan itibaren 7 günlük kesin süre içinde dilekçeyle mahkememiz dosyasına itiraz ederek konkordato mühleti verilmesini gerektiren bir hâl bulunmadığını delilleriyle birlikte ileri sürebilecekleri ve bu çerçevede mahkemeden konkordato talebinin reddini isteyebilecekleri ve Mahkememizin 2018/998 Esas sayılı konkordatonun tasdikine ilişkin davanın ön inceleme ve ilk tahkikat duruşmasının 24/01/2019 günü saat 14:00’te yapılacağı, 7101 sayılı Kanunla değişik İİK’nın 288/2 maddesi uyarınca ilgililere ilanen duyurulur. 26/10/2018 GEÇİCİ KOMİSER HEYETİ: ADI SOYADI: Ayhan ZERAN ADI SOYADI: Yaşar SARI ADI SOYADI: Adem PELİT Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 887880) C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle