19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
eğitim EPOSTA: [email protected] Pazartesi 5 Kasım 2018 8 TASARIM: EMİNE BİLGET Asıl başarı mutlulukİsraİl’dekİ Hadera Demokratİk OkulU’Nun kurucusu Hecht: Hem Türkiye’de hem de dünyanın pek çok ülkesinde alternatif eğitim arayışları ve bunun sonucu olarak da farklı metotlar uygulayan eğitim kurumu sayısı artıyor. İsrail’deki Hadera Demokratik Okulu’nun kurucusu Yaacov Hecht, bu arayış içindeki annebabalara, “Alternatif eğitimin tek yolu demokratik eği tim değil, başka bir sürü cevap var. Ebeveynler alternatifler arıyorlarsa, doğru yoldalar. Kendi ihtiyaç ve beklentilerine uygun alternatifleri aramaya devam etmeliler’’ diyor. Yaacov Hecht, Sabancı Vakfı ve Ashoka Türkiye’nin birlikte hayata geçirdiği “Fark Yaratan Sınıflar” projesi kapsamında “Eğitimde Yenilikçi ve Güçlendirici Yaklaşımlar: Öğrenme İçin Duygulara Yer Açmak” zirvesinde bir konuşma yapmak üzere bir süre önce Türkiye’deydi. Hecht, alternatif eğitim ve demokratik okullarla ilgili sorularımızı yanıtladı. n Demokratik okul ne demek? Dünyanın 60 ülkesinde, iki bin demokratik okul bulunuyor. Bu okullara baktığımızda, üç ortak özellik ortaya çıkıyor: Demokratik okullarda bütün öğrenciler öğrenme planlarını kendileri yaratıyor ve inşa ediyor. Demokratik okullar, demokratik toplumlar talep ediyor. Okullarda bütün kararları çocuklar, ebeveynler ve öğretmenler dahil çalışanlar birlikte alıyor. Demokratik okulların büyük çoğunluğunda öğrenciler çalışanlar arasından bir mentor seçiyor ve bu kişi çocuk ve ebeveynlerle yakından çalışıyor. n Okulda kurallar nasıl alınıyor? Müfredat, ders kitabı vb. kimler nasıl belirliyor? Bütün kararlar, okul meclisi tarafından alınıyor. Bütün çalışanlar ve çocuklar okul meclisinin üyeleri. Bazı 48 öğrenci için koşun! İstanbul Maratonu’nda Darüşşafaka Cemiyeti adına koşacak gönüllüler, 48 öğrencinin 1 yıllık eğitim masraflarını destekleyecek bağışa ulaşmayı hedefliyor. 11 Kasım’da koşulacak maratonun ‘’Halk Koşusu’’ için kayıt yaptırmak ve sonrasında da Darüşşafaka yararına bağış kampanyasını ‘’Adım Adım İyilik Peşinde Koş’’ platformundan başlatmak mümkün. Maratonda, 13 Darüşşafaka öğrencisi de koşacak. ‘Kendinizi keşfedin’ Öğrenci Koçu Emel Akçay Uzun, “Çocuklar ve gençler, öğrenme süreçlerinde birbirinden farklı özellikler gösterir. Öğrencilerin öğrenme aşamalarında kendilerini tanımaları önemlidir. Aynı zamanda ailelerin de bu gözlemleri yapıp onlara öğrenme süreçlerinde destek olması gerekir” dedi. Aydın Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Unilook Türkiye ile düzenlediği Aydın Üniversite Tanıtım ve Tercih Günleri kapsamında “Mesleğimi Seçtim Ne Oldum” başlıklı seminer veren Uzun, eğitimin bir keşif yolculuğu olduğunu belirterek, “Kimi öğrenciler, işitsel öğrenme biçimine sahiptir. Bu öğrenciler için anlatımlar önem taşır. Ritim ve müzikle motive olurlar. Aileler, bazen müzik dinleyerek çalışan çocuklarına eleştirel yaklaşıyor. Ancak müzik çocuklarının öğrenme biçimine uygun olabilir’’ diye konuştu. VELİLER OKULUN PARÇASI n Velilerin okuldaki yeri nedir?  Ebeveynler okulun çok önemli bir parçası. Ancak demokratik okullarda ebeveynlerin rolü, geleneksel okullarınkinden farklı. Demokratik okulları birlikte yaratmak, çocuklar için de ebeveynler için de yeni şeyler deneyimleyecekleri bir süreç. Bu yolculuğa birlikte çıkıp, birlikte keşfediyorlar. okullarda ebeveynler de okul meclisinin üyesi oluyor. Okul meclisi her hafta toplanıyor ve okul ve öğrenme süreçleriyle ilgili bütün kararlar bu mecliste alınıyor. Müfredat ise üç farklı şekilde oluşturuluyor: l Öğretmenler tarafından yürütülen dersler: Öğretmenler “özgürlük akademisi” ilkesine bağlı kalarak neyi nasıl öğretmek istediklerini kendileri belirliyor. Çocuklar ise hangi derse gireceğinin seçimini dönem başında kendileri yapıyor. Girecekleri ve girmeyecekleri derslere bu şekilde karar veriyorlar. l Öğrenciler tarafından yürütülen dersler: Öğrenenler, diğer öğrenenlere neyi nasıl öğreteceklerini belirliyor ve seçimi diğer öğrenenlere bırakıyor. l Sınıf 2.0 Sistemi: Bu sistemde ise Yaacov Hecht herkes hem öğretmen hem öğrenen durumunda. Buna “takım öğrenmesi” diyoruz. Topluluk olarak birlikte öğrenip öğretiyorlar. Son karar veren çocuk n Ders seçimi nasıl yapılıyor? Öğrencinin dahil olması söz konusu mu? Tüm okullarda öğrenen ve mentor oturup bir öğrenme planı üzerinde çalışıyor. Bazı okullarda ebeveynler de bu planı oluşturma sürecine dahil oluyor. Bütün durumlarda son karar verici çocuk oluyor. n Okulunuzu bitiren öğrenciler ne yapıyor? Farklı sistemlere uyumda sorun yaşanıyor mu? Demokratik okullardaki çocuklar seçim yapmayı ve yaptıkları seçimlerin sorumluluğunu almayı öğreniyor. Bu nedenle farklı sistemlere uyum sağlamakta bir sorun yaşamıyorlar. Çünkü çok önemli bir beceriyi edinmiş olarak yola devam ediyorlar: Karar vermek ve verdiği kararların sorumluluğunu almak. Yaptığımız araştırmalar, bunun yanında iki önemli kazanımı da gösteriyor: 1 Demokratik okullara giden çocuklar, yetişkinliklerinde okul hayatlarıyla derin bir olumlu bağlantı kurabiliyor. Okulda öğrendikleri, onları yetişkin hayatlarına hazırlamak için yeterli oluyor. 2 Toplumsal değişim için gönüllülük yapma oranları, demokratik okullara gidenlere göre yedi kat daha fazla. n Öğrencilerin akademik başarısı nasıl ölçülüyor? Diğer okullarla kıyasladığınızda başarı düzeyiniz nedir? Önce akademik olmayan başarı bizim için ne demek, ondan bahsedeyim. Akademik olmayan başarının bizim için 2 önemli göstergesi var: Şiddette azalma ve okulla ilgili yenilikçi fikirlerin ne kadarının çalışanlardan, idarecilerden ya da öğretmenlerden değil de öğrencilerden geldiği. Akademik başarıyı ise geleneksel okulların ölçtüğü şekilde ölçüyoruz. Bir yandan da şunu biliyoruz: Bir öğrencinin başarısı, ailesinin sosyoekonomik durumuyla doğrudan ilişkili. Yola ilk çıktığımızda, akademik başarımızın yüksek olduğunu, çünkü öğrencilerin çoğunun sosyoekonomik açıdan avantajlı ailelerin çocukları olduğunu gördük. Şu anda, sosyoekonomik açıdan dezavantajlı bölgelerde de okullarımız var. Bizim için asıl başarı, mutluluk. Eğer mutluysanız, şiddete başvurmazsınız ve yeni fikirler bulup uygularsınız. Bizim için önemli olan tam da bu. n Demokratik okul olarak en önemli hedef nedir? Farklının güzel olduğunu gösterebilmek. Çocuklara yönelik insan Sadako içinhakları atölye çalışması 356 turna kuşuyapılıyor Çocuklara yönelik insan hakları atölyesi olan ‘’Çocuk (H) aklı’’da, insan hakları, özgürlük, barış gibi soyut kavramlar, bu amaç için hazırlanmış oyunlarla çocuklar için daha anlaşılır hale getiriliyor. UNIVERSUS Sosyal Araştırmalar Merkezi tarafından yürütülen atölyede, animasyon filmler, kutu oyunları ve yaratıcı çalışmalar yer alıyor. İki kez Şişli Belediyesi’nin Feriköy ve Okmeydanı’nda bulunan bilgi evlerinde gerçekleştirilen proje, bazı okullarda da uygulanıyor. Etkinlikler şöyle: n BARIŞA 356 TURNA: İkinci Dünya Savaşı’nda Hiroşima’ya atom bombası atıldığında henüz 2 yaşında olan bir Japon kız olan Sadako Sasaki’nin öyküsü, projenin barış temalı bu etkinliğine ilham olmuş. Atom bombasının yaydığı radyasyon sebebiyle kansere yakalanan Sadako, bir Japon efsanesine göre “kağıttan bin turna kuşu yaptığında hayalinin gerçekleşeceğine” inanır. Barışı düşleyerek hasta yatağında kağıttan turna kuşları yapmaya başlayan Sadako, 1955 yılında, henüz 12 yaşında hayaline ulaşamadan hayatını kaybeder. Bu etkinlikte Sadako’nun yaptığı 644 turna kuşunun hikâyesi, savaşın masum çocuklara nasıl zarar verdiği anlatılıyor ve çocuklar la Sadako’nun yarım kalan hayalini tamamlamak için barışa 356 turna kuşu yapmaya başlanıyor. n İNSAN HAKLARI OYUN ATÖLYESİ: Bu atölyenin merkezinde, Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi tarafından hazırlanan “Söz Küçüğün” ve “Neden Olmasın” adlı kutu oyunları bulunuyor. “Söz Küçüğün’’, çocukların gündelik yaşamlarından örnek olaylar yardımıyla kendi hakları üzerine düşünmelerini, tartışmalarını ve öğrenmelerini amaçlıyor. Oyun aynı zamanda çocuklar da insan haklarına dayalı tutum ve davranış değişikliğinin de hayata geçmesini hedefliyor. Toplumsal yaşamda karşılaşılan ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, bireysel silahlanma gibi sorunlar, somut örneklerle çocuklar tarafından değerlendiriliyor. “Neden Olmasın” kutu oyununda ise toplumsal cinsiyet rollerinin sebep olduğu hak ihlalleri ve eşitsizlikler konu ediliyor. Hak ihlallerini görselleştiren kartlar çocuklar tarafından yorumlanıyor ve bu ihlallerin niteliği sorgulanıyor. KKTC’de ‘10 Kasım’ tartışması Milli Eğitim Bakanlığı’nın hafta sonuna denk gelen Atatürk’ü anma törenlerini okullardaki ‘katılımı artırmak’ gerekçesiyle 9 Kasım’a alması tepkilere neden oldu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 80’inci yıldönümünde 10 Kasım’ın hafta sonuna gelmesi nedeniyle anmanın 9 Kasım’a çekilmesi tartışma yarattı. Tartışma KKTC Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Mehmet Burhan imzasıyla okullara gönderilen genelge ile başladı. Genelgede, ama törenlerinin 9 Kasım Cuma günü yapılaca rı Mehmet Burhan, katılımın ğı, katılım konusunda hassas yüksek olması için bu kara davranılması istendi. Genel rın alındığını belirterek “Ba ge sosyal medyada, “10 Kasım kanlık olarak 10 Kasım’ın zamanında değil 9 Kasım’da boş geçmesini istemedik. anılıyor. Kabul edilemez” şek Hafta sonu katılımın yüksek linde tepkilere neden oldu. olmayacağını düşündük. Ço ‘Tepkiye şaşırdım’ Mehmet Burhan cuklarımızın 10 Kasım’a katılmasını, bugünü yaşaması Tepkiler üzerine açıklama yapan nı istedik. Tepkileri görünce şaşır Milli Eğitim Bakanlığı Müşteşa dık” dedi. l DHA Şiddet... Dört bir yanda Geçen bir haftaya, hatta bir aya bakınca en çok konuştuğumuz olaylar arasında “şiddet”in ön plana çıktığını görebilirsiniz. Her ne kadar yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında, anketörlerin sordukları klasik “Sizin için ülkenin en önemli sorunu nedir” sorusuna yanıtlar arasında birinci sırayı hep “hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı” alıyor gibi görünse de, içinde “şiddet” bulunmayan bir yaşam özlemi, doğal olarak hepimizin ortak talebi olsa gerek. Mesela, geçen 34 gün, bütün Türkiye kamuoyu neyi konuştu? Tabii ki, şarkıcı Sıla Gençoğlu’nun erkek arkadaşı Ahmet Kural adlı aktör bozuntusundan yediği dayağı. Aklı başında herkesin kayıtsız koşulsuz sahip çıktığı Sıla, yara bere içinde savcılığa başvurduğu andan itibaren, saldırının faili magandaya tepkiler yağdı. Kadına şiddete karşı kampanyanın yeni bir simgesibayrağı konumuna geçti Sıla Gençoğlu. Olayı örtbas etmeyip, çıkıp anlatması ve bu konudaki ulusalküresel farkındalığa katkıda bulunması alkışlanması gereken bir tavırdı. Tabii ki “şiddet” dediğimizde sadece, bugün bu magandanın bir kadını dövmesi ya da öldürmesi, başka bir gün kendisini “dünya yıldızı” sanan futbolcu bozuntusu başka bir magandanın, önce bir kadına sözlü tacizi, ardından kocasının burnunu kırmasını kastetmiyoruz. Şiddetin bireysel ya da toplu ve çok sık yaşandığı bir toplumdan söz ediyoruz. Mesela, cuma gecesi Seyrantepe’de oynanan bir maçta, iki büyük kulübün neredeyse tüm sporcularının ve teknik heyetlerinin karıştığı “bar kavgası” seviyesizliğindeki toplu yumruklaşma ve tekmeleşme de, toplumun tüm kesimlerine “pes” dedirtti. Mahalle aralarındaki arsalarda, halı sahalarda ya da okul bahçelerindeki çocuklara kötü bir “derskurseğitim” niteliğinde bir naklen gösteriydi o sahneler. Oyun oynanırken birbirlerine sert bile girmemiş koca koca adamlar, bir tanesinin tek bir efelenmesi ve tokadı ardından, içlerindeki tüm kini ve öfkeyi kustular birbirlerine. İçinde yaşadığımız topraklarda okul bahçelerinden karakollara, eğlence mekânlarından hastane acil servislerine, hatta oturma odalarına kadar uzanan geniş bir platformda, hemen her dakika şiddetle birlikte yaşıyoruz. Sadece fiziki şiddetten söz etmiyorum tabii. Aç televizyonu, adamın biri gece gündüz bağırıyor suratlarımıza karşı. “Yau!.. Bee!.. Bunlaaaar!.. Yok öyleee!.. Eyyy!..” diye. Bu da şiddet değil mi? Hâkiminden akademisyenine, gazetecisinden öğretmenine, siyasi karşıtından yabancı devlet adamlarına kadar cemi cümlesine atarlanan, “gider yapan”, hörelenen birinin bağırışlarını haykırışlarını neredeyse tüm kanallardan aynı anda dinlemek, şiddete maruz kalmak değil de nedir? Bir ayı aşkın bir süredir neredeyse her haber bülteninde, malum Arap gazetecinin nasıl boğazlandığını, cesedinin kaç parçaya ayrılıp nerelere dağıtıldığına ilişkin haber ve yorumları, tahminleri, senaryoları dinliyor olmak da, şiddetten dolaylı nasibini almak değil mi? Ağızlarını her açtıklarında, politikacıların “Kodum mu oturturum, haddini bildiririm, sokağa çıkamaz hale getiririm” tadındaki sözlerini dinlerken nasıl hissediyor insanlar kendilerini? Hastane acil servislerindekoridorlarında bile, can kurtarmak için çırpınan personele tekmetokatyumruksopasilahla saldıranların ruh halini izah için ciltler hacminde doktora tezleri yazılsa yeter mi? Bu moddan, bu ruh halinden, bu durumdan bir an önce kurtulmamız gerektiği ortada. Bir şeyler yapmalı. Yoksa, kırıp geçireceğiz birbirimizi. Yok olacağız. Aynaya bakmanın zamanı geldi, geçiyor bile. Bakın, malum maçtaki seviyesiz toplu şiddet gösterisinin gölgesinde kaldı, o gencecik sporseverin, Fenerbahçeli Koray Şener’in maç öncesi ölümü. Yasını bile doğru dürüst tutamadı bu ülke. Yazık değil mi? Sarılacivert ışıklar içinde uyu evlat. Köy çocukları için Çocuk Vakfı’nca başlatılan sosyal sorumluluk kampanyası ile yoksul çocukların eğitim gördüğü köymahalle ilk ve ortaokullarla taşımalı eğitim yapılan okulların ihtiyaçları karşılanacak. Yardım isteyen okulların listesi www.cocukvakfi.org.tr adresinde yer alacak. Eğitim destekleri Çocuk Vakfı ile Çocuk ve Eğitim Gönüllüleri tarafından okul adreslerine gönderilecek. Kampanya 31 Mayıs 2019 tarihine kadar sürdürülecek. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle