26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 7 Eylül 2017 10 dizi TASARIM: BAHADIR AKTAŞ CUMHURİYET GAZETESİ AVUKATLARINDAN BÜLENT UTKU: Önce kim çıkacak diye toto oynadık Hapisteki gazetecileri savunurken 9 ay özgürlüğünden mahrum bırakılan Utku, “Tutuklama hukuki bir kavram. Bize yaşatılana ancak ‘tutma’ denebilir” diyor Bülent Utku, tahliye edilir edilmez annesiyle böyle hasret gidermişti. Bülent Utku, Cumhuriyet’in avukatı. Gazeteciler bir yana avukatların tutuklanması çok alışıldık bir durum değildi. Ama Türkiye’de artık “Bu da olmaz” denilen her şey oluyordu, Utku tutuklandı ve 9 ay yattı. O sürece dair şunları anlattı: Hakikati tutukluyorlar Cumhuriyet gazetesi çalışanları hakkındaki dava son zamanlarda açılan davalardan sadece hukuki olarak en zayıf ve uyduruk olanlardan değil, dayandığı siyasal argümanlar bakımından da en zayıf ve uyduruk olanı. Hakikatin peşinde koşan gazetecilik, suçlanıp cezalandırılmak ve Cumhuriyet gazetesinden kalkarak diğer basın ve yayın organlarına gözdağı verilmek isteniyor. Hakikati arayan gazetecilerin her dönem siyasal iktidar tarafından hedef alındığını görüyoruz. Hakikatin öğrenilmesini engellemenin ilk yolunun, hakikatin peşine düşen gazetecilerin susturulmasından geçtiği düşünülüyor. Kimseyi inandıramadılar İddianame düzenlenince tamamen siyasal bir operasyonun söz konusu olduğunu tüm kamuoyu görmüş oldu. Operasyonu, hakkında FETÖ üyesi olması suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle cezalandırılması istenen bir savcının başlatması ve yürütmesi başlı başına bir skandal. Cumhuriyet gazetesinin FETÖ ve PKK tarafından ele geçirildiğine kimse inandırılamadı. ByLock saçmalığı Davada ByLock sahibi olan kişilerle irtibat suçun delili olarak ileri sürülmüş. Oysa bir kişi iradesi dışında herkes tarafından aranabilir. Bir kişi kendisini arayan kişide ByLock olup olmadığını bilemez. Bu, aradığımız kişi için de geçerlidir. ByLock programına sahip olan kişilerle yapılan telefon konuşmalarının, mesajlaşmalarının içeriği açıklanıp örgüt faaliyeti kapsamında bir irtibat olduğu saptanmadıkça, ceza hukukunda delil olarak ileri sürülebilmesi olanaklı değildir. Özellikle gazetecilerin, toplumdaki her kesimden insanla konuşması hayatın ve mesleğin olağan akışına uygundur. Böyle bir mantıkla milyonlarca kişinin suçlanmasının kapısı açılabilir ki bu da çok vahim bir durum. Toto oynama ‘gafleti’ Her mesleğin kişilerde az çok bir deformasyon yarattığı bilinir. Ortada gözümüzün içine sokulan bir siyasal operasyon varken benim de zaman zaman ‘hukuksal bakmak’ gibi defolarım oldu. 9 ay tutulduk. Hâlâ tutukluluğu devam eden 5 arkadaşımız var. Haklarında soruşturma başlatmak için bile huku Her sabah gazetemizi dostu bekler gibi bekledik Gazetemiz için cezaevinde kaygılandık tabii. Operasyon, Cumhuriyet gazetesini susturmaya yönelikti. Buna rağmen bildiği ilkelerden vazgeç medi. Cesurca yayınına devam etti. Cezaevinde sabah, Cumhuriyet gazetesini beklemek, almak, bir dostu beklemek, sımsıcak kucaklaşmak gibi. ki ve kanuni dayanak olmayan kişiler arasında önce kimin çıkabileceği konusunda toto oynamak gibi bir gaflete düştüm ben de hukukçu olarak. Görülmemiş tecrit Silivri Cezaevi’nde yaşama ‘tecrit’ damga vuruyor. Hem avukat olarak daha önceki deneyimlerimden hem de fiilen yaşayan biri olarak söyleyebilirim ki bu denli tecrit koşulları hiçbir dönem yaşanmamış. Bize yapılan bir tutuklama değildi. Tutulmaydı. Zira tutuklama hukuki bir kavram, tutulma ise hukuksal, kanuni dayanaktan yoksun. Adalet Yürüyüşü heyecanı Biz içerideyken beni en üzen şeylerin başında Dolmabahçe’de ve Reina’da meydana gelen patlamalar, gazeteci, milletvekili, insan hakları savunucularının tutuklanmaları geliyordu. Adalet Yürüyüşü ve referandum ise nefes kesiciydi. Adalet Yürüyüşü’ne katılamamanın, referandumda etkin olarak yer alamamanın çaresizliği cezaevinde beni etkileyen olayların başında idi. Mağdur değiliz çünkü... Cezaevinde neden tutulduğunuzun bilincindeyseniz, yaşanana mağduriyet demek doğru değil. Yahut sizi cezaevinde tutanlar bir mağduriyet yaşatamıyor demek daha doğru. Bu bilinç, sizi cezaevinde tutarak size eziyet edecegini, acı çektireceğini, boyun eğdireceğini sananlarının özlemlerini boşa çıkarıyor. Açlık grevini düşündük Cezaevlerinde tecrit koşullarının, hukuka aykırılıkların, demok Utku’nun tahliyesi, cezaevi önünde bekleyen yakınları tarafından coşkuyla karşılanmıştı. ratik hak gasplarının olduğu bir ortamda her türlü hak arama yöntemi geliyor insanın aklına. Bunlardan biri de açlık grevleri. Cezaevindeyken Eduardo Galeano’nun “Kadınlar” isimli kitabını okudum. Bolivya’da geçen bir açlık grevini anlatıyor. Aklımda kaldığı kadarıyla 5 kadın maden işçisi, kendilerini engelleyen şeyin iktidardaki diktatör değil içlerindeki korku olduğuna karar veriyorlar. Başkente gidip Noel’de açlık grevine başlıyorlar. Herkes burun kıvırıyor, ‘diktatöre karşı bu 5 kadın ne yapabilir’ diye. Kısa süre sonra aralarına bir rahip katılıyor. İlerleyen günlerde başkentin sokakları aç ve çalışmayan insanlarla doluyor. Açlık grevine başlamalarının 23. gününde diktatör, bu duruma dayanamayıp iktidardan çekiliyor. Özet olarak böyleydi. Sivil itaatsizlik eylemini kadınların başlattığı önemli örneklerden biriydi. Tabii orası Latin Amerika. Ama ben açlık grevlerinin yöntem olarak en son kullanılabilecek hak arayışlarından biri olduğunu düşünüyorum. Tarihte örneği yok Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon, tarihte örneği görülmemiş siyasal bir operasyon. Bir gazeteye karşı, aynı anda, neredeyse tüm yöneticileri ve bazı yazarları gözaltına alınıp tutuklanacak şekilde bir operasyon bildiğim kadarıyla yok. Bu operasyonla, Cumhuriyet gazetesinin susturulması hedeflenirken, tüm basına da gözdağı verilmiş oldu. Türkiye karanlık bir dönemden geçiyor. Darbe girişimi bahane edilerek muhaliflere, alabildiğine bir baskı söz konusu. Cumhuriyet gazetesi, HDP’li belediye başkanları, milletvekilleri, eş genel başkanlar, CHP milletvekilleri hedef alındı, tutuklandılar. İfşa edenler hapsedildi İmamın Ordusu kitabıyla FETÖ’nün ipliğini pazara çıkaran ve bu nedenle hapse atılan Ahmet Şık, şimdi FETÖ’ye yardım ettiği iddiasıyla tutuklandı. Hangi akıl, izan, insaf, insanlık buna razı olabilir? Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Ahmet Şık, Emre İper bu ülkenin beyni, aklı, ruhu güzel, hakikatin peşinden koşan cesur, dürüst pırıl pırıl insanları. Bu ışıltılı beyinlerden yararlanamamak, onları daha fazla içeride tutmak Türkiye’nin kaybı. Bu arkadaşlarımızın FETÖ’ye yardım etmek gibi bir suçlama ile hâlâ tutuklu kalmaları vicdanlarda yaralar açmaya devam ediyor. Arkadaşlarımızın 11 Eylül’de cezaevinden çıkmalarının vicdanlardaki kanamanın durmasına neden olacak bir adım olmasını ümit ediyorum. Bülent Utku ö9yzAluyelmmıke luisrtetsai ,Sraokhı,bmeto,tsoashikalnedt.a.. Cezaevinde o kadar çok şey o kadar değişik zamanlarda özleniyor ki... Bazen dostların güvenli ortamı, sohbeti, bazen sahanda yumurta, bazen rakı sofrası... Ama ben bir de motosiklet seyahatlerimi çok özledim. Zaten kolay öfkelenen biri değilim. Tüm cezaevi koşullarına rağmen öfkelendiğimi söyleyemem. Banyo yaptıktan sonra, yatağa uzanıp kitaba dalmak, koğuşun üst katında gece üçte koğuş arkadaşının yatağa uzanıp yaptığı sohbetler, mavralar benim için cezaevindeki en keyifli saat dilimleriydi. DIŞARIDAKİ GAZETECİLER ANLATTI Ahmet’siz 250 gün CANAN COŞKUN Haberleri ve Twitter paylaşımları gerekçe gösterilerek tutuklanan gazetemiz muhabiri Ahmet Şık, cezaevinde 250 günü geride bıraktı. 24 Temmuz’da başlayan Cumhuriyet davasında ‘itham’ olarak tanımladığı konuşmasında “Dostları olmaktan onur duyduğum” diye tarif ettiği ‘Dışarıdaki Gazeteciler’, Ahmet Şık’sız geçen 250 günün hissettirdiklerini anlattı. ‘Kolay Ahmet olunmuyor’ n Ertuğrul Mavioğlu: Elini değdirdiğin her şeye emek vereceksin, mesela güzel yemek yapacaksın, me sela iyi baba olacaksın. Muktedir kar şısında lafını hiç esirgemeyecek kadar sert, dostlarına hata yapsalar bile af fedici ve naif olacaksın. Kindar olma Mavioğlu yacaksın ama yapılan kötülükleri asla unutmayacak, kötülerin salyangoz misali arkalarında bıraktıkları iz leri süreceksin. İçeceksin ama kendini bozmayacak sın. Hep bir gözün açık, hep dik duracaksın. Sevdik lerine her daim yoldaş olacaksın. Bin kez düşüp her defasında daha da güçlenerek ayağa kalkacaksın. Uğ runda yorulsan, üzülsen, örselensen de hep hakika tin ışığını arayacaksın. Karanlığa boğulan ülkede bile bile lades demeyi becerecek, bedel ödemeyi peşinen kabul edeceksin. Her yaşında delikanlı olacaksın. Evet, haklısınız, bir Ahmet Şık kolay olunmuyor. ‘Sahi neden içeride?’ n Fatih Polat: Aslında Ahmet içerideyken de duruşu ile yokluğunu aratmayan bir gazeteci. Kuşkusuz, bu 250 gün içinde aramızda olsaydı, emi nim çok iyi haberlere imza atar ve ba sın dayanışmalarında etkin bir biçimde yer alırdı. Ama şimdi o içerideyken Polat de tıpkı Sokrates gibi soru sormayı sürdürüyor ve dı şarıdaki meslektaşlarına da savunmasında olduğu gi bi aynı şeyi yapmalarını söylüyor. Gazetecilik açısın dan aslolan da budur. Ahmet, gazetecilik yaparken eğilmeden, dava korkusuna boyun eğmeden sordu ğumuz soruların içindedir. Onun bir an önce aramı za dönmesini de böyle sağlayabiliriz: Ahmet Şık ne den içeride? ‘Cesaretli bir arkadaş eksik’ n Candan Yıldız: Ahmet eksik ise en başta tutarlı, bugünlerde en ih tiyacımız olan ve bulaşıcı olmasını is tediğimiz cesaretli bir arkadaş eksik. Bu Ahmet için eksik kalır tabii. Hak haberciliğinin kendisi olan bir gaze teciden mahrum bu toplum. Mesela Yıldız Lice’de, Hakkâri’de silahsız insansız hava araçlarının öldürdüğü insanların kim olduğunun peşine düşerdi. Sadece resmi açıklamalarla yetinmezdi. Onu ve tem sil ettiği gazeteciliği çok özledik. ‘Hâlâ hakikati dile getiriyor’ n Banu Güven: Ahmet özgürlü ğünden mahrum bırakıldığından be ri, arkadaşlığının verdiği neşe eksik. Telefonun ucundaki sesi eksik. Mu zipliği eksik. Arada Cumhuriyet’e uğ radığımda onu masasında çalışırken bulurdum. İki çift laf ederdik. O ek Güven sik. Bu adaletsizlik karşısında uykularım eksik. Ama dört duvarın ardından bize eksikliğini hissettirmedi ği çok önemli bir şey var: Hakikati dile getirmeye de vam ediyor, hem de gittikçe daha güçlü bir şekilde. Ahmet’i özledik çok. Arkadaşımızı istiyoruz. ‘Hakikat peşindekiler korkutur’ n Hilmi Hacaloğlu: Hakikat korkutur. Hakikatin peşinde olan lar da. Ahmet Şık, işte bu yüzden ce zaevinde. Çünkü o nevi şahsına mün hasır gazeteciliği ile hakikat arayışın dan hiç vazgeçmedi. Hiçbir güç sa hibi, en demokrat geçinenler de dahil olmak üzere sorgulayandan hoş Hacaloğlu lanmaz. Ahmet Şık ise bıkmadan, usanmadan sorgu lar. Cumhuriyet’e ilk operasyon yapıldığı gün Hik met Çetinkaya’nın odasında röportaj yaptığımda ona “Korkmuyor musun?” diye sordum. Açıkça “Her kim korkmuyorum derse yalan söyler” dedi ve ekledi: “Konuşması gerekenler sustuğu için benim söyledik lerim sertmiş gibi algılanıyor”. Ahmet Şık, bizim ku şağın tartışmasız en gözü pek gazetecisi. Tarih onu böyle yazacak ama onun hakikat perdesini aralama çabasını demir parmaklıkların arkasıyla cezalandı ranları nasıl yazacak? ‘Aklımızdaki ses’ n Timur Soykan: O hayatımda tanıdığım en özgün insanlardan biri dir. Hiç lafını sakınmaması, dobralı ğı ile samimiyeti birleşir ve çok sahi ci ilişkiler kurar insanlarla. Fikirleri ni hararetle savunur. Çoğu insan onu kahraman olarak görüyor ama onun Soykan hiç öyle bir hedefi olmadığını yakınındaki herkes bilir. O sadece adaletsizliklere karşı fikirleri için de tutamayan, öfkesi güzel bir adamdır. Hepimi zin içindeki, aklındaki sestir. Şimdi 250 gündür bir kumpasla hapiste. Ve biz, hepimiz bu 250 günün hiçbir dakikası özgür hissetmedik. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle