05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 24 Aralık 2017 6 dizi EDİTÖR: OLCAY BÜYÜKTAŞ TASARIM: FUNDA YAŞAR ER RİSKLERİN GÖLGESİNDE EKONOMİ 1 OLCAY BÜYÜKTAŞ [email protected] Pasta büyüyor lke uzun zamandır başta işsizlik ve yüksek enflasyon olmak üzere cid Üdi sıkıntılarla karşı karşıya. Dün yada derin sayılabilecek bir kriz yaşandığı dönem, ‘krizin teğet geçtiği’ ülke olarak övünülen konumdan, yüksek sayıla amabilecek büyümeler yaşansa da gelirlerin dar gelirlinin artmadığı, gerek hane halkı gerek şirketler açısından borçluluğun tavan yaptığı noktalara gidildi. Biz de ülkenin ekonomik olarak hali pür melalini ülkenin önde gelen iktisatcıları ile konuştuk, masaya yatırdık. Prof. Seyfettin Gürsel, Prof. payıKorkut Boratav, Prof. Selva Demiralp ve artmıyor Prof. Hayri Kozanoğlu yüksek enflas yonda büyümeye, işsizlikten borçlara, OHAL'in yarattığı yatırım ikliminden faiz tartışmasına sorularımızı yanıtladı. İlk Büyümenin hayli dalgalı olduğunu, bunun da ülke için iyi olmadığını konuğumuz Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Seyfettin Gürsel... söyleyen Prof. Seyfettin Gürsel, milli gelirdeki artışa karşın, n Hocam, bugünlerde en çok hangi soruya muhatap oluyorsunuz? ücretlilerin gelirinde kayda değer bir iyileşme olmadığını dile getirdi Geçen hafta 3. Çeyrek GSYH yıllık artışı yüzde 11.1 olarak açıklandıktan kısa bir süre sonra bir arkadaşımdan bir telefon mesajı aldım. Uzun zamandır küçük sanayi işletmesini suyun üzerinde tutma gayretinde olan arkadaşım “Bu büyüme rakamı da nereden çıktı?” diye adeta benden hesap sordu. Aynı gün iktisatçı olmayan yakın çevremden de benzer sorulara muhatap oldum. a‘irşstiızşlaikgyeneİçşsnizelikibnediduleruimndra?’ Bir iniyor, bir çıkıyor. Doğal olarak pek çok vatandaş gelirlerine ve yaşam koşullarına bakıp “milli gelir pastası bu kadar hızlı büyüyorsa bize düşen parça neden yerinde sayıyor” diye rakamları sorguluyordu. Bu arada sokaktaki vatandaşın TÜİK’in istatistiklerinin inandırıcılığına olan derin şüphesinin yeniden hortlamasına hiç girmeyeceğim. Sadece şu kadarını not etmek 2016’da düşen büyüme temposu işsizlikte şiddetli bir artışa neden olmuştu. Nisan döneminde 2 milyon 750 binlik işsizler ordusu aralık döneminde 3 milyon 600 bine yükseldi. Tarım dışı işsizlik oranı da bu dönemde isterim: Geçen yıl büyüme oranı yüzde yüzde 11.7’den 14.2’ye büyük 3.2’te kaldığında TÜİK inandırıcı oluyor Bahçeşehir Üniversitesi bir sıçrama yaptı. Hatırlarsanız da neden şimdi olmasın. Ekonomik ve Toplumsal Nisan 2017’de çok kritik bir refe n Bu yüksek büyüme nereden çıktı? Araştırmalar Merkezi randum yapılacaktı. İktidar doğal Açıkçası yüksek bir büyüme bekleniyordu. Şahsen baz etkisi nedeniyle yüzde 8’in üzerinde çıkabileceğini düşünüyordum. Ama çift haneli rakam sürpriz oldu. Bu sürprizde TÜİK’in yakın geçmişin büyüme rakamlarını sürekli revize etmesinin de payı var. Bu tür revizyonlar her ülkede yapılır ama sınırlıdır. Adettir, büyüme rakamları veriler eksiksiz olarak elde edilmeden açıklanır. Dolayısıyla zaman içinde sınırlı ölçüde re (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel’in Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi iktisat tarihi, iktisat politikaları, politik iktisat, çalışma ekonomisi ve seçim sistemleri konularında, yurtdışında ve yurtiçinde olarak müdahale etmek zorunda kaldı; ÖTV indirimleri, istihdama yönelik sigorta ve gelir vergisi teşvikleri gibi pek çok teşvik getirildi. Ama en önemlisi küçük işletmelere Hazine garantili 230 milyarlık kredi dağıtıldı. Kısacası kamu gaz pedalini kökledi, toplam tüketim ve yatırımlar da ivmelendi. Yüksek büyüme de istihdamı kamçıladı ve işsizlik ocak vizyona tabi tutulurlar. Ancak yeni ula yayımlanmış kitapları ve ayından itibaren azalmaya başladı. sal hesap yöntemine geçildiğinden beri TÜİK ciddi revizyonlar yaptı. Bu elbette kötü niyetten değil yeni hesap yöntemine ve geniş veri tabanına yeterince ‘Büyümenin hız kesmesihâkim olamamaktan kaynaklanıyor. Ma lum geçen yıl 15 Temmuz darbe teşebbüsünün yarattığı travma nedeniyle ekonomide küçülme ya kuvvetle muhtemel’şanmıştı. Mevsim etkilerinden arındırılmış 3. çeyrekten 4. çeyreğe GSYH artışı bir önceki revizyonda yüzde 3.9 olarak görülüyordu. Dikkat buyurun: Bu yıllık büyüme değil çeyrekten çeyreğe büyüme ve çok yüksek bir oran. Geçen hafta açıklanan büyüme rakamlarında bu oran yüzde 4.9 (!) olarak revize edildi. 2017 1. çeyrek büyüme rakamı da yüzde 1.3’den 1.6’ya, 2. çeyrek büyüme rakamı da yüzde 2.1’den 2.2’ye revize edildi. Hal böyle olunca zaten baz etkisiyle yüksek beklenen 3. çeyrek yıllık büyüme rakamı iyice yüksek geldi. Bu yılın ilk yarısında yıllık büyümelerin revize edilerek yüzde 5.3 ve 5,’e yükseldiğini, 2017 büyüme oranının da yüzde 6.5 ci eaGrşetitalisrbizililriğ...ivarında beklendiğini söyleyebilirim. makaleleri bulunuyor. Ama artıştan önceki düzeyine de ine medi. Halen işsiz sayısı 3 milyon 300 binin üzerinde, tarım dışı işsizlik ora nı da yüzde 12,7. İşsizliğin azalmaya devam edebilmesi için ekonomik bü yümenin en azından yüzde 5’in üze rinde seyretmesi gerekiyor. 2018’e yö nelik ekonomik büyüme tahminleri gkyiyçöOglaeeüyefremyrnüüzysşersidklureıdiyünnaedbseçkeöayheıkdeökkreenob2nalldkeaablıenkr.üeürktbah1ktcear.bnaymkyçlodaıaGasAecdizütıüıehlcrseıymllekdımlyelimakdryşdaııakıkknıaüöçnanearğaakıaiepdc.emleılrıbdsllbızançngn3daad.oaknmaüerüüedYştia..aattın4nlymddyynadıeelçaYnhıaeka.lüürıie6genlısnraüelannıg..bmyktmisyüTzkkBmGkvaodıiüakişrnaÜrseytyaeuetlaeruzaaıilegcüiş etİdrdfdzKkövkodm3eky.okyuzelııatvet’nnğBı.öardlüibkd9eiabneçaddkcvtbıinze5üdraenügteteagökaodsaeylıdalyy1eemşbekaroösanle1müyrd.ürildlmiıru1vdğnramlepmüm’ırum3öddüleelyüeiauğuzoirk..elıneelura2ekğüekrdenebsS.dhebhbatyyvüeoçomuBooukamaitbimüoieeklnlruzlneagrni0uuiüdyaçrrylcuyylrimiö.mşa..ebnyüatuesşra6iobBkFrhbreçdüımüo.ımbesd’ınülTrieyuaıuakTmiyrnuildekyuıleür.alanşrlüoüaerzloinarone.İrlakt,şaylaamtbpldktlekAıdurnny ebatrorkkluiü.mkıiaaaeiayıımsyouabeltnnlrşdınynneırh.amnnlalnıotdaagaın3ııSlağünğsedesiekrre2ib.boliıdo,a,öaıdıtkaaakfl.nğçnumüniankaiihntnimokçieşmdsihyreıdlarckieadaain.idyayıraüipneeeytçrlByoaidhrgıetmktleynezeakrciüıömıeııöknzaeşyşikraaeydbdndallvdlçiiğtıgtystaümstaüeteiaeeıeaiiayderinmcnymvnşçyiıryrnoazdyadültasieybüeranlrraüemimıeeçük.üzmneln zıgeğnidznybitelÖdYnaöemydieceüıihyeartdrsneaameairşeki0tdcibça1akalbsıe.ke,eiyeı2cam6ştişkulrtyYcaikıaraigüçk.meeseitokğKyagelnokkeoıadüosydlssnrziaşvialeu.eaunibYe.knBlüngkoBdlŞlnyeyaiköauauuilbnrüürrdlsikrrıoırtekiYiuzmrdrışuırsmmlcdgrnAeGdşrsbilaeonımoaüeklegicaaneuictneuzinkğnedrelçldsadylsgieiiğ4sıağnl.iedşpğekölanüikaeruMusiÇueseşniel5nttnıççzeınçnlvimımkaüdtlgleıdazrkiüueaebphl,nebb.libdebeeeanrrkiuymliikekyaka?asre4rltadıtüçiesdrianriyndtnmıecere.inameıeiilmikğpBivçamndğykitakıayöeiaieiaklddriyaknbmgıÜaealvunieemnneuEdziycGvaaimönGoeaynFvr6nieyazoLsGaeobziıSliYrEiAalacstluuamrca1kn1ütGeeudğe99şnmiarootzeilssonul6q4ütseayölokniinaoésğY’’89aruypınnuonlcrsltbddr’ee’’aı’dddddcoddemeantluunnseeeeeeeuyaassal,.,,.ii ti’inde o yılın bilgisine da Ekonomi yandığından son ölçüm 2016 yılı bölümünü n Peki, bu büyüme kime, nasıl yansıyor ya da yansımalı? Milli gelirde (GSYH) esaslı artışlar gerçekleşse bile bu ilave mal ve hizmetlerden her vatandaşın aşağı yukarı eşit oranda yararlanacağının garantisi olmadığını bilmemiz gerekiyor. Yüksek ekonomik büyüme ya da kişi başı ortalama reel gelir artışı kimi zaman öyle koşullarda ortaya çıkabilir ki, gelir eşitsizliği pekâlâ artıyor olabilir. Türkiye’ye gelince... TÜİK 2006 yılından bu yana ‘Gelir ve Yaşam Koşulları Anketi’ verisi ile gelir eşitsizliğinin popüler ölçütü olan Gini katsayısını ve Şiddetli Maddi Yoksunluk endeksini hesaplıyor. En son 2016 anketinin sonucu yayımlandı. Ancak anket yapılan hanelere haliyle bir yıl önceki gelirleri soruluyor. Yani en son 2015 gelir verisi elimizde. 2005’ten 2013’e kadar, küresel kriz dönemi hariç, Gini 0.428’den 0.391’e kadar düzenli gerilemişti. Gini katsayısındaki gerilme bu yıllarda kişi başı ortalama gelir artışlarının, düşük gelirli kesimlerin pasta di nın. Bu ankette gelirin yanı sıra Avrupa İstatistik Enstitüsünün belirlediği temel ihtiyaçları karşılama kapasitesine yönelik sorular da soruluyor. 2014 yılında nüfusun yüzde 29.4’ü şiddetli maddi yoksunluktan muzdarip görünüyordu. 2016’da bu oran yüzde 32.9’a yükseldi. Kısacası son yıllarda yüksek ekonomik büyüme sosyal dengeleri gö 1973’te bitirdi. 19801982’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde Dr. asistan öğretim üyesi olarak çalıştı. 19821983’te Yrd. Doç. olarak çalıştı. 19831986’dada İletişim Yayınları’nda Cumhuriyet limini arttırdığını gösteriyor. Ama ardından Gini artmaya başladı ve 2015 yılında 0.404’e yükseldi. zeten bir büyüme olmaktan çık Dönemi Pasta büyüdü ama düşük gelirlilerin payı büyümedi. Avrupa’nın en eşitsiz ülkesiyiz. mış görünüyor. Türkiye Ansiklo ‘faiz politikası hususunda bu kadar tezat varken ne kur ne de fiyat istikrarı sağlanır’ pedisi’nin yayın yönetmenliğini yaptı. n Son olarak dövizde ve enflasyonda baş döndüren gelişmeleri sormak istiyorum. Cumhurbaşkanı Merkez Bankası’na faizleri düşürün diyor, onlar da inadına yükseltiyor. Bu işin sonu nereye varacak? Haklısınız, kasımdayıllık enflasyon yüzde 13’e dayandı, Türk Lirası da beklenmedik şiddette değer kaybına uğradı. 3.50’lerde seyreden dolar kuru 3.90’ı aştı. Kurdaki hızlı artışın nedeni, jeopolitik riskler ve belirsizlikler bir yana esas Merkez Bankası’nın enflasyon tahminlerinden sürekli büyük çapta yanılmasından kaynaklandı. Artık kimse Merkez Bankası’ne inanmıyor. Buna Cumhurbaşkanı da dahil ama “beni dinlemiyorsunuz, faizleri indirseniz böyle olmaz” iddiasında. Sadece piyasa aktörlerinin değil ekonomiden sorumlu bakanların ve Merkez Bankası yönetiminin de bu iddiaya katılmadıkları belli. Ama Merkez üzerindeki baskı nedeniyle gereken faiz ar tırımına da gidemiyor. Son PPK toplantısında “ne şiş yansın ne kebap” tadında fonlama faizinde 0.5 puanlık artış yaptılar. Yatırımcılar 1 puan artış bekliyordu. Bu koşullarda enflasyonda sert ve kalıcı bir düşüş beklenmiyor. Önümüzdeki iki ay baz etkisiyle bir gerileme olacak ama sonra ne olacağı belli değil. Çift haneli enflasyon iyice katılaştı. Banka faizleri yüksek düzeylerini uzun süre koruyacak. Yüksek faizler ve belirsizlik tüketici ve yatırımcı davranışlarını olumsuz etkilemeye devam edecek. Son aylarda gerek tüketici güveninde gerek reel kesim güvenindeki sürekli düşüşler bu yüksek enflasyonyüksek faiz ortamının bir yansıması olarak değerlendirilmeli. Kısacası, faiz politikası hususunda bu kadar tezat varken ne kur ne de fiyat istikrarı sağlanır. ABD’nin parçalayıcı 4 hedefi, kasapkoyun ilişkisi Bu kez “Yüzyılın Projesi” konusuna “saha”dan gireceğim. Belki minik çıkarlar peşinde koşanlar meseleyi hâlâ görmemiş olabilir. Suriye, ülkesinin büyük bölümünü kurtardı. Ama ülkesi henüz parçalanmış duruyor. Çünkü Türkiye sınırı boyunca Kürt bölgesi Amerikalıların ve bir araç olarak kullandıkları PYD / YPG’nin işgali altında. İdlib de El Kaideci Nusracı örgütlerin... Ve Ankara da dirsek temasında. Esad, Amerikalılarla işbirliği yapan PKK uzantılı PYD’yi vatan hainliği ile suçladı. En önemli gelişme buydu geçen hafta. Haksız değil, emperyalist yabancı ülke, durmadan silah yığıyor oraya. ABD iki gün önce 393.3 milyon dolarlık daha ağır silahları PKK ve uzantılarına gönderme kararı aldı. Trump baştan sona yalancı. Türkiye’ye YPG’ye daha silah vermeyeceğiz diyeli iki hafta oldu! Belki de ABD’yi o değil Pentagon yönetiyor. ABD’nin planı gayet açık. Suriye’yi parçalanmış tutmak. PKK bölgesini Suriye topraklarında bütünsel bir “devlet” yapısı olarak kökleştirmek. Böylece Şam’ın ülke birliğini kurma olanağını ortadan kaldırmak... ABD’nin bu politikasının ayrıca 4 yönü var: ABD ve dört hedef İlki, Rusya ile rekabet, zaten son “güvenlik strateji belgesi”nde, Rusya’yı, mücadele edilmesi gereken ve ABD’ye zararlı ülke olarak görüyor. Esad ile Rusya müttefikse, Suriye’nin bir parçası da bizim denetimimizde olacak, anlayışı. PKK’ye yeni ağır silah sevkıyatı da bu anlayışla uyumlu. Bu “PKK ülkesi” yapılanmasını, aynı zamanda, Türkiye’deki Kürt bölgesi için de ileri zamanlara yönelik bir tehdit unsuru olarak tutmak. İkincisi, Ortadoğu’nun tam göbeğinde, arkasında tam bir Batı dünyasının olduğu, İsrail ile dost ilişkisi içinde yeni bir kale üs elde etmek. Buradan, Ortadoğu bölgesini sürekli karışıklık içinde tutma fırsatını elde etmek. Üçüncüsü, PKK / Suriye bölgesini silahlı bir üs haline getirerek, tamamen Amerikan hegemonyası altına almak. Şöyle: “Biz olmadan siz hiçbir şey değilsiniz, hem Türkiye hem Şam Esad sizi yer bitirir, artık ebedi olarak bize bağlı yaşayacaksınız, sizin varlık ihtiyaçlarınız artık benden sorulur..” Dördüncüsü, böyle bağladığı PKKSuriye bölgesini yani PKK / YPG silahlı güçlerini, Ortadoğu’da baş düşman ilan ettiği İran’a karşı da gerektiğinde bir tehdit baskı unsuru olarak kullanmak. Esad’ın tam da bu dönemde PKK PYD güçlerine “vatan hainliği” suçlaması yapması rastlantı değil. Bu durumu görüyor ve Amerikan kontrolü altındaki bu PKK PYD bölgesini yeniden Suriye’ye entegre etmenin de artık çok zor olacağının farkında. Durum budur.. Her şey adım adım, yavaş yavaş gelişir. Eğer Amerikan politikası bu şekilde ilerlerse, bölge ateşin içinden kurtulamayacağı gibi, tüm bölge ülkeleri, Türkiye dahil tehdit ve tehlike altındadır. Bunu sahada olanlardan okumamak mümkün mü? Yeniden, Yüzyılın Projesi Tüm bunları boşa çıkarmak için Ortadoğu’yu uzun vadeli bir barış ve kardeşlik bölgesine dönüştürmeyenler, başlarını kasabın bıçağı altına uzatmış koyunlara dönüşürler. Yanı başımızdaki bölgenin barış ve işbirliğine dönüşmesi için elini taşın altına koyan kimse var mı? Bunu Türkiye yapabilir. İran yapabilir. Suriye yapabilir ve Irak yapabilir. Hepsi birden yapmalıdır, çünkü çıkarları ortaktır. Bu dört ülke de tehdit altında. Öncelikle, ABD’nin parçala devletler yarat kontrol et ve kullan politikasına karşılık, bu ülkelerin üniter birliklerini birbiriyle dayanışarak ciddi işbirlikleriyle korumaları gerekir. Öyle böyle değil, tam bir “Avrupa Birliği”nden daha nitelikli bir dayanışma, proje, bilim, iyi ekonomi temelinde... Bu ülkeler nitelikli bir ekonomiye dönüşmedikleri sürece, Batılıların pazarı olmaktan kurtulamayacaklar ve kargaşalıkları bitmeyecek. Ankara’ya bakıyorum, küçük hesaplar ve çıkarlar peşinde. Ankara’da Ortadoğu’ya yönelik bir büyük barış projesi kuracak bir anlayış ne yazık ki sıfır. Gelinen nokta ortadayken, Suriye ile birebir ilişkiye bile giremeyecek ve “intikam” mı desem yoksa izledikleri politikanın iflasının ezikliği içinde mi desem.. Bir durum. Türkiye’nin akıllı dinamizmi tam sıfır... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle