05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 24 Aralık 2017 10 Reis haklı: Dünya beşten büyük Yazının başlığı bir laf çarptırma içermiyor, mizaha göz kırpmıyor. AKP Reisi’nin yıllardır bıkıp usanmadan yinelediği “Dünya beşten büyüktür” yargısına kesinlikle katılıyorum. Söyleyenin, bıkıp usanmadan tekrarlayanın AKP Reisi olması bunun doğru olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Hem niye değiştirsin ki? Bozuk bir saat bile günde iki kez zamanı doğru gösterdiğine göre, AKP Reisi’nin söylediği her şey de ille yanlış olacak değil ya... Buyrun... HHH Birleşmiş Milletler (BM) 24 Ekim 1945’te kuruldu. 193 üyesi var. Yani dünyadaki bağımsız ülkelerin tümü. Kuruluş amacı: “Dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslararasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir işbirliği oluşturmak” olarak tanımlanmış. Bu tanım bugün de geçerli (imiş). Yukarıdaki paragraftaki 24 Ekim 1945 tarihini gözden kaçırmadınız elbette. İkinci Dünya Savaşı bitmiş; Hitler, İtalya, Japonya teslim olmuş; savaşın galipleri Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği dünyaya yeni bir “nizam” vermek üzere kafa kafaya verip Birleşmiş Milletler Örgütü’nü kurmuşlar. Kimi kaynaklar BM’yi, Cemiyeti Akvam’ın (Kavimler Birliği’nin ) devamı, yeniden kuruluşu olarak görürler. Ne tuhaf! Cemiyeti Akvam da Birinci Dünya Savaşı’nın ardından, yine savaşın galipleri tarafından kurulmuş ve yine “uluslararası barışı ve güveni sağlamak ve devam ettirmek” amacını kuruluş ilkesi olarak belirlemişti. Kuruluşundan sadece 20 yıl sonra İkinci Dünya Savaşı patlak verdi. Cemiyeti Akvam seyirci kaldı. Zaten sonra da dağıldı. Şu açık, her iki dünya savaşının galipleri cafcaflı, fiyakalı kuruluş ilkelerinin ardına sığınıp kendilerinin egemen olacağı bir dünya düzeni peşindeydiler ve öyle oldu. Bugün 193 üyeye ulaşan Birleşmiş Milletler’de Amerika Birleşik Devletleri, Rusya Federasyonu, Çin, Fransa ve İngiltere’nin borusu ötüyor. Diğer ülkeler neredeyse birer konu mankeni. 193 üyenin oluşturduğu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu bağlayıcı karar yetkisine ve uymayanın cezalandırılacağı yaptırım gücüne sahip değil. Buna karşılık BM içinden oluşmuş 15 üyelik bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) var. Beş daimi, 10 geçici üyesi ile BMGK yaptırım gücü olan, kararları bütün (Evet, bütün) üyeler için bağlayıcı bir örgüt. BMGK’nin bağlayıcı bir karar alabilmesi ve karara uymayanlara etkili bir yaptırım uygulayabilmesi için 15 üyesinden 9’unun oyu gerekiyor. Boş verin. Bu da BM palavrasının bir tüzük maddesi. Beş daimi üyeden herhangi biri bu kararı veto ettiği takdirde o karar yok hükmünde. BM Genel Kurulu’nda o karar tartışılsa, oylansa ve 193 üyeden 192’si tarafından kabul edilse bile geçerliliği yok. HHH Zaten bildiğinizi sandığım bu açıklamalar tek cümleye indirgenebilir: Birleşmiş Milletler Örgütü aslında beş daimi üyenin egemen olduğu ve kararları bütün dünya ülkeleri için bağlayıcı bir örgüt. Bu beş ülke dünyaya hükmediyor. 1945’te kurulmuş, kuruluşundan bu yana 73 yıl geçmiş, bu 73 yıl boyunca köprülerin altından çok sular akmış Birleşmiş Milletler, hantal, çoğu kez göstermelik ve esas olarak beş daimi üyenin dünyaya yön ve nizam verme yetkisine sahip olduğu bir örgüt. Ve sakın gözden kaçırmayalım: Bu beş daimi üye, yani Amerika Birleşik Devletleri, Rusya Federasyonu, Çin, Fransa ve İngiltere dünyanın en çok silah üreten ve pazarlayan ülkeleri. Yani BM’nin hedefi olarak ilan edilmiş “dünya barışı” bu beş ülkenin iki dudağının arasında. Bu “kediye ciğer teslim etmek” değilse nedir? O yüzden Tayyip Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür” cümlesi hangi nedenle ve gerekçeyle söylenmiş olursa olsun doğrudur ve yerden göğe haklıdır. F tipi denince akla tecrit gelir İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube si Hapishane Komisyonu tarafından her cumartesi Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirilen F Oturması dün 300. kez yapıldı. Komisyon adına Tuncay Yiğit tarafından okunan basın açıklamasında, sermaye devletinin 19 Aralık 2000’de Hayata Dönüş operasyonlarına tepki gösterilerek “1922 Aralık’ta Türkiye genelinde 20 hapishanede yapılan bu operasyonla politik mahpuslar F tipi hapishanelere götürüldüler. F tipi dendiğinde ilk akla gelen tecrittir. 17 yıldır tecrit ve tretmana dayalı uygulamalarla mahpusların kimlikleri, kişilikleri teslim alınmaya çalışılmaktadır. Tecrit insan onuruna, insan haklarına aykırıdır, öz olarak işkencedir ve insanlık suçudur” denildi. “Hasta mahpuslar serbest bırakılsın!”, “Tecrit işkencesine son!”, “Tedavi haktır engellenemez!” sloganlarıyla eylem sonlandırıldı. l İSTANBUL/Cumhuriyet haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY Cumhuriyet davası öncesi bir açıklama yapan IPI, arkadaşlarımızın bırakılmasını istedi Bu büyük ayıp tarihe geçecek Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Yönetim Kurulu, Cumhuriyet davasının yarınki duruşması öncesi bir açıklama yayımlayarak tutuklu gazetecilerin derhal tahliye edilmesi çağrısında bulundu. Cumhuriyet davasını kınayan IPI’nın açıklamasında, “Cumhuriyet’te bugün veya geçmişte görev yapan 18 gazeteci, yönetici ve çalışanın gazete yönetimini ele geçirerek terör örgütlerini desteklemek ve demokrasiyi yıkmakla suçlanmaları mantık dışıdır. Hükümetin siyasetlerini eleştiren veya mercek altına alan haber ve yorumların; iktidarın 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olmakla suçladığı ve Cumhuriyet’in de sert ve istikrarlı bir biçimde eleştirdiği ABD merkezli Fethullah Gülen liderliğindeki harekete yardım amaçlı olduğu yolundaki suçlamalar abestir. Sanıkların aynı anda hem yasadışı Kürt ve solcu militan gruplara, hem de Gülencilere yardım etmeye çalıştığı iddiaları da aynı şekilde abestir. Bazı ByLock kullanıcıları gazetecilere SMS göndermiş, gazeteciler bunlara cevap vermemesine karşın yetkililer iki taraf arasında bu tek taraflı iletişim üzerinden müphem bir bağlantı kurmaya çalışmıştır. Yetkililerin çok önceden karar verdikleri anlaşılan suçlamaları güçlendirmek için soruşturmada kullandıkları bu yöntem yüz kızartıcıdır” denildi. Açıklamada Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay ve Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’nun 14 aydır tutuk lu olduğu anımsatılarak tutuklu Cumhuriyetçilerin maruz kaldıkları muamelenin büyük bir ayıp olarak tarihe geçtiği vurgulandı. IPI Yönetim Kurulu Üyesi Kadri Gürsel ile IPI üyeleri Murat Sabuncu ve Ahmet Şık’ın Cumhuriyet davası kapsamında yargılanmakta oldukları anımsatılan açıklamada, “Hem Sabuncu hem de Şık 2016 sonundan beri, ‘delil karartma’ riski gerekçe gösterilerek hapiste tutuluyor. Karartılabileceği iddia edilen deliller, aylar ve hatta yıllar önce yayınlamış oldukları haberler veya yorumlar... Bu saygın gazetecilerin ve daha onlarcısının uzadıkça uzayan tutukluluğu, hüküm giymeksizin cezalandırıldıklarına ve insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğü il kelerinden belirgin bir ayrılışa işaret ediyor” denildi. İnsani değerlere zıt Davanın, “Cumhuriyet’i susturmayı, siyasi iktidarın hoş karşılamadığı haber ve eleştirileri yayınlamaya cesaret eden diğerlerine bir mesaj göndermeyi amaçladığı” vurgulanan açıklamada, “Bu tutum bütünüyle kabul edilemezdir ve aynı zamanda adalet ve iyi yönetim anlayışı ile insani değerlere zıttır. Türkiye hükümetini meslektaşlarımızı serbest bırakmaya ve davayı düşürmeye, mesleklerini yaptıkları için hapis tehdidiyle karşı karşıya olan diğer gazetecileri salıvermek üzere benzer adımlar atmaya, bilgi edinme ve paylaşma hakkına yönelik sistematik baskıya bir son vermeye çağırıyoruz” denildi. l Haber Merkezi Vedat ARIK Adaletin peşindeyiz ‘DIŞARIDAKİ GAZETECİLER’, tutuklu ARKADAŞLARI İÇİN özgürlük çağrısıYLA YÜRÜDÜ ‘Dışarıdaki Gazeteciler’ gazetemiz yazar ve yöneticilerinin yargılandığı dava ön cesinde çağrı yapmak için dün Ka dıköy Bahariye Caddesi’nde “Gaze tecilere özgürlük” pankartı eşliğin de yürüyerek “Özgür basın susturu lamaz”, “Ahmet, Murat çıkacak yine yazacak”, “Susma haykır, özgür ba sın haktır” sloganları attı. Kitle ardından Boğa Heykeli’nin orada durarak basın açıklaması yap tı. Açıklamaya CHP İs tanbul Milletvekili Ba rış Yarkadaş, PM üye si Gökmen Kadir Öğüt, Kadıköy İlçe Başka ZEHRA ÖZDİLEK nı Ali Narin, Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, MYK üye si Levent Tüzel, dil bilimci Necmiye Alpay, gazeteci Tunca Öğreten, İrfan Değirmenci, Ertuğrul Mavioğlu, avu katlar, gazeteciler ve çok sayıda yurt taş katıldı. Kitle, “Ahmet Şık’a özgür lük”, “Gazetecilere özgürlük”, “Sözü müz var basın özgürlüğü için”, “Akın Atalay’a özgürlük hemen şimdi” dö vizlerini taşıdı. Bedel ödüyorlar Gazeteci Güventürk Görgülü ortak basın açıklamasını okuyarak yarın görülecek Cumhuriyet davasına çağrı yaptı. Görgülü, Nâzım Hikmet’in “Bu memleket bizim” şiirini okuyarak konuşmasına başladı. Görgülü, “Bu toprakları seven, bu halka kendini adamış Nâzım Hikmet, ilk kez 89 yıl önce bugün tutuklandı. Savunmasında ‘muharrir’ olduğunu söylese de ‘fikir ve ifade özgürlüğü’nü hatırlatsa da mahpus damından, esaretten kurtulamadı. ‘Daha adil’, ‘daha özgür’, ‘daha güzel’ bir ülke için sözünü esirgememiş her şair, yazar, entelektüel, avukat, akademisyen... hep zulüm gördü” diye konuştu. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra da maalesef bu tablo değişmediğine değinen Görgülü, “100’ün üzerinde gazeteci, artık ‘toplama kampı’ olarak tanımlanan Silivri Cezaevi’nde ve daha pek çok cezaevinde en ağır şekilde bedel ödüyor” dedi. Büyük bir saldırı Cumhuriyet gazetesinin 418 gündür büyük bir saldırıyla karşı karşıya kaldığına değinen Görgülü, “Gazetenin genel yayın yönetmeni Murat Sabuncu ve icra kurulu başkanı Akın Atalay, 419 gündür tutuklu. Ahmet Şık 358 gündür, Emre İper ise 261 gündür aynı kaderi paylaşıyor. Peki neden cezaevindeler? Ana suçla Kadıköy’deki yürüyüşte “Özgür basın susturulamaz”, “Ahmet, Murat çıkacak yine yazacak”, “Susma haykır, özgür basın haktır” sloganları atıldı. ma, ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme.’ Bu soruşturmayı açanlar da bu yargılamayı yapanlar da, bu yargılamanın arkasında duranlar da gayet iyi biliyorlar ki Cumhuriyet bir gazetedir, Cumhuriyet çalışanları gazetecilerdir” ifadelerini kullandı. Hep hatırlatacağız Görgülü “Ne dünkü zulmü ne de bugünkünü unutacağız” diyerek “Onlar bugün FETÖ olarak adlandırıp topa tuttukları cemaate ve onun liderine övgüler dizerken Ahmet Şık, o yapılanmanın ne olduğunu apaçık yazmış, bu nedenle kumpasa uğramış ve bugün olduğu gibi yine bedel ödemişti. Siz binbir kelime oyunuyla milletin hafızasından silmek istediğiniz o günleri tarihten de silmek istiyor olabilirsiniz ama size kötü bir haberimiz var, biz hep hatırlayacak ve hatırlatacağız. Bu ülkenin aydınlık vicdanları; Ali Elverdi’leri, Mehmet Ekici’leri, Ömer Diken’leri unutmadığı gibi bugünleri de asla unutmayacaktır. Cumhuriyet iddianamesini okuyan, o duruşmaları izleyen bizler gayet iyi biliyoruz ki terörle ilgili suçla malar gayet temelsizdir. Ve hepimiz gayet iyi biliyoruz ki aslında yargılanan haberlerdir, habercilik faaliyetidir” ifadelerini kullandı. Haber suç olamaz Görgülü şöyle devam etti: “Biz de tutuklu Cumhuriyetçiler ve gazetecilikten tutuklu tüm gazeteciler gibi hakikatin ve adaletin peşindeyiz. Anadolu’nun işgal altında olduğu günlerde ‘Herhalde dünyada bir hak vardır ve hak kuvvetin üstündedir’ diyen Mustafa Kemal’in sözleri de yargılamayı yapanların kulağına küpe olmalı. Güneş balçıkla sıvanamaz, haber suç olamaz. O yüzden pazartesi günü Çağlayan Adliyesi’nde görülecek Cumhuriyet davasında gazeteci arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını istiyoruz. Halkımızı da onların hepimizin haber hakkını savunan gazetecilerin yanında olmaya çağırıyoruz. Tüm tutuklu gazetecilere özgürlük!.” Açıklamanın sonunda CHP Milletvekili Barış Yarkadaş ve gazeteci İrfan Değirmenci bir çam ağacına, “Gazetecilik suç değildir” notunu asarak, “Gazetecinin yılbaşı ağacı böyle olur” dedi. 22 AY SONRA DAVA 3 gazeteciye 39 yıl istendi MAHMUT ORAL Şırnak’ın İdil ilçesinde sokağa çıkma yasağı sırasında gözaltına alınıp serbest bırakılan gazeteciler Ferzen Çatak, Mahmut Ruvanas ve Kadri Esen hakkında 22 ay sonra dava açıldı.“Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek”, “Örgüt propagandası yapmak” ve “Örgüt üyeliği” ile suçlanan gazetecilerin, toplam 39 yıl hapsi istendi. Şırnak’ın İdil ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında, 28 Şubat 2016’da bulundukları evde gözaltına alınan, KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabirleri Ferzen Çatak ve Mahmut Ruvanas ile KHK ile kapatılan Azadiya Welat gazetesi muhabiri Kadri Esen hakkında başlatılan soruşturma 22 ay sonra tamamlandı. Çatak hakkında “Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek”, “Örgüt propagandası yapmak” ve “Örgüt üyeliği” iddialarıyla, Ruvanas ve Esen hakkında ise “Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” ve “Örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla iddianame hazırlandı. Çatak için 8 yıldan 23 yıla kadar, Esen ve Ruvanas için de ayrı ayrı 2 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası istedi. Böylelikle 3 gazeteci için istenen toplam ceza miktarı 39 yılı buldu. l DİYARBAKIR CUMARTESİ ANNELERİ AKP adım atmadı Cumartesi Anneleri, Galatasa ray Meydanı’nda yaptıkları 665’inci oturumda, 1994 yılında gözaltında kaybedilen üniversite öğrencisi İsmail Bahçeci’nin akıbetini sordu. Bahçeci’den geriye kalan kazağının, yazdığı şiirlerinin, çizdiği karikatürlerinin ve ajandasının sergilendiği oturumda, söz alan Bahçeci’nin kardeşi Umut Bahçeci, 15 yıldır hükümette olan AKP’nin, belli olan failleri yargılamak için tek bir adım atmadığını vurguladı. Bahçeci, 23 yıl önce karga tulumba sivil bir arabaya zorla bindirilen ağabeyinin son çığlığının “Beni kaybetmeye çalışıyorlar” olduğunu söyledi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle