05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 24 Aralık 2017 2 haber EDİTÖR: FİGEN ATALAY TASARIM: İLKNUR FİLİZ Üstün çocuğun işi zorÜstün zekâlı çocuklar okulda başarıyı yakalarken sosyal konularda zorluk çekebiliyor Üstün zekâlı çocuklar, akademik alanlarda başarı gösterirken, öğrenme güçlüğü ve davranış sorunları nedeniyle sıkıntı yaşayabiliyor. Tüm Üstün Zekâlılar Derneği (TÜZDER) Genel Müdürü Tunahan Coşkun, üstün zekâlı çocukların okulda karşılaştığı 6 sorun ve çözüm önerileri hakkında şu bilgileri verdi: n MÜKEMMELLİYETÇİLİK:Üstün zekâlı bir çocuk, bir görevin gereklerini yerine getirmemeyi seçebilir, çünkü bu görevi önemsiz görebilirler. Bu durum öğrencilerin öğretmenler tarafından kınanmasına neden olabilir. n SOSYAL ETKİLEŞİM ZORLUĞU: Üstün zekâlı bir çocuğun arkadaş edinmesi zor olabilir. Aynı yaş grubundan ziyade öğretmen ve diğer yetişkinlerle daha rahat etkileşime geçebilir. Bu, sosyal ve duygusal yalnızlığa veya akran zorbalığına neden olabilir. n DUYGUSAL OLGUNLUK: Üstün çocuklar son derece akıllı olduğu halde duygularıyla baş etmede problem yaşayabilir. n DİSLEKSİ: Okul çağındaki çocukların yüzde 25’inin yetenekli ancak öğrenme güçlüğü yaşadığı tahmin ediliyor. n AKRAN FAKİRLİĞİ: Üstün zekâlı çocuklar hem okul ortamında hem de diğer sosyal ortamlarda gereğince anlaşılamıyor. Bunun altında yatan en önemli sebeplerden bir tanesi kendileri ile eş düzeyde çocuklar ile birlikte olamama dezavantajı. n DİKKAT VE DAVRANIŞ SORUNLARI: Üstün zekâlı bir çocuğun dikkat zorluklarıyla uğraşması da söz konusudur. Bunlar, belirli ilgi alanlarına odaklanabildikleri, sınıf derslerini takip etmede zorluk çektikleri anlamına gelir. Okul ödevleri, zihnin odaklanmasını sağlamanın zor oluşu nedeniyle öğrenciler için zaman alabilir. Adalet tarihine bir not daha CUMHURİYET GAZETESİ mensuplarının yargılandığı davanın 31 Ekim 2017’deki duruşması hakkında medyaya yansıyan haber özet olarak şöyleydi: “Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, muhabiri Ahmet Şık ve muhasebe çalışanı Emre İper’in tutuklu yargılandığı davanın 4. duruşması İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verildi.” REINA KATLİAMI’nın 16 Aralık 2017 duruşması hakkında medyaya yansıyan haber de özet olarak şöyleydi: “İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, 39 kişinin hayatını kaybettiği ‘Reina katliamı’ davasında ‘IŞİD üyeliği’nden yargılanan yedi sanığı tahliye etti. Mahkeme, tahliye kararına ‘delillerin toplanmasını ve ölçülülük ilkesini’ gerekçe gösterdi.” HHH Bu iki haberde dikkati çeken nokta, aralarından biri, tutuklanacağını bile bile ülkeye dönmüş ve havaalanında gözaltına alınmış olan dört CUMHURİYET mensubunun tutukluluğunun devamına karar veren mahkeme ile REİNA KATLİAMI’nda, IŞİD üyeliği ile yargılanan sanıkların bazılarını “delillerin toplanmasını ve ölçülülük ilkesini” gerekçe göstererek tahliye eden mahkemenin aynı mahkeme olmasıydı. HHH Yukardaki haberleri okurken Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto’nun Sedat Simavi Ödülleri Töreni’nde, tutuklu yargılanan gazeteci/yazarlar konusunda söylediklerini bir kez daha anımsadım: “...Bugün arkadaşlarını ihbar eden, küçük ya da büyük çıkarlar için arkadaşlarını harcayan, cezaevindeki arkadaşlarına ‘oh çeken’ bir grup insan var. Bunlar kendilerine gazeteci diyorlar. Cezaevinde 140 gazeteci var. Bu arkadaşlarımızı cemiyet olarak ziyaret etmeye çalışıyoruz. Ahmet Şık’ı da, Ali Bulaç’ı da ziyaret ettik. Özgür Gündem’den İnan Kızılkaya’yı da ziyaret ettik. Cezaevindeki meslektaşlarımız ziyaretlerimiz sırasında birbirlerine selam gönderiyorlar. Cezaevindeki dayanışmaları çok yüksek. Biz o dayanışmayı dışarda gösterelim istiyoruz ama bunu sağlayamıyoruz. Gazetecilikte nefret dili haberciliğinden vazgeçelim. Türkiye basın özgürlüğünden, halkın haber alma ve doğruyu öğrenme hakkından yoksun bırakılmamalı. Bu utançtan kurtulunmalı. Gergin bir topluluk olduk. Medyanın da bu gerginliğe olumsuz katkısı var. Siyasetçilerin dili de nefret dili. Bu kavga içinde toplumun sağlıklı hareket edebilmesi mümkün değil. Umarım bunları kısa zamanda atlatırız. Umudumuzu yitirmiyoruz, mücadeleyi de bırakmıyoruz. Sedat Simavi bize ‘Dik durun’ demişti. Biz de dik durmaya çalışıyoruz. Kısaca diyoruz ki düşünceyi ifade özgürlüğü önündeki engeller kalkmalıdır. Gazeteciler, yazarlar düşüncelerinden, yazılarından ötürü cezaevlerinde çürütülmesinler. Hapishanelerinde en çok gazeteci bulunan ülke ayıbı ortadan kalksın. Gazeteciliğin, yazarlığın, sanatın 21. yüzyılda suç olmadığı artık bilinsin. Ummak istiyoruz ki gelecek yıla üzerimizdeki bütün sıkıntıları, korkuları yenmiş, barış içinde kardeşçe yaşayan bir toplum olarak gireriz.” HHH Bu çelişkiler ve baskılar karşısında nasıl susulur ki: DİREN ADALET... DİREN DEMOKRASİ! Bakan’a müdür yeğeni soruldu Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Özel Eğitim ve Rehberlik Genel Müdürlüğü’ne bağlı Özel Eğitim Kaynaştırma Daire Başkanlığı’na, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın Metalurji Teknolojisi öğretmeni olan yeğeni Fikret Yılmaz vekâleten atandı. CHP Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için verdiği soru önergesinde, “Özel eğitim alanında aktif çalışan ve özel eğitim alan onlarca uzman personel varken, bu alanda eğitimi ve deneyimi olmayan yeğeninizin atanması siyasi etiğe uygun mudur” diye sordu. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle