05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR TEGV’den çocuklara: Hepimiz Aynı Güneşin Altındayız Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) ile Artclan Sanatçı Topluluğu tarafından çocuk eğitimine destek için hazırlanan sanat sergisi dün Beşiktaş, Fulya Sanat’ta açıldı. Sergide farklı disiplinlere ait eserler aydınlık bir gelecek umuduyla bir araya geliyor. “Hepimiz Aynı Güneşin Altındayız” temasıyla düzenlenen sergide 37 sanatçının işleri yer alırken 2 Ocak’a dek izlenebilecek. Pazar 24 Aralık 2017 EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: EMİNE BİLGET Gerçek bir olaydan hareketle çekilen Bombaya ve“StrongerPes Etme”, başrolündeki Jake Gyllenhaal’ın üst düzey performansıyla hafızalarda hayata dairyeretmeyibaşarıyor [email protected] 15 FİLMİN NOTU 7 / 10 Hemen her türden filmin vizyona girdiği bu hafta, bir de “gerçek olaydan esinlenen” kategorisinden “Stronger Pes Etme” var ki muhtemelen çok fazla izleyici çekmeyecek ama inanın hakkı bu olmayacak. Bu filme konu olan 2013 yılındaki Boston Maratonu’nda yaşanan bombalı saldırı tüm dünyada büyük yankı uyandırmış, tıpkı Bataclan ya da Reina saldırıları gibi toplumun tamamı üzerinde yıkıcı, ama bir o kadar da birleştirici etkileri olmuştu. 15 Nisan günü yerel saatle 14.49’da meydana gelen, 3 kişinin ölümü, 264 sivilin yaralanmasıyla sonuçlanan olayla ilgili yine bu yıl izlediğimiz “Patriots Day Kara Gün” olan bitenleri bir polis memurunun gözünden anlatan ve aksiyongerilim yönü daha ağır basan bir filmdi. Bu kez hikâyenin odak noktasında olayda bacaklarını kaybeden bir kurban ve onun hayata tutunma çabaları var. 27 yaşındaki Jeff Bauman’ın hikâyesi elbette son derece trajik. Öte yandan başından geçenler ve bugün geldiği noktada ha yatla olan hesaplaşması bir hayli ilham verici, umut verici... Daha önce “Manglehorn Hayallerimdeki Kadın”, “Joe” ve “Pineapple Express Üşütük Kafalar” gibi filmlere imza atan ama çok da iz bırakmayı başaramayan David Gordon Green belki de kariyerinin en elle tutulur işine imza attığı bu son filminde başarılı bir karakter çalışması ortaya koyuyor ve çok da duygu sömürüsüne kaçmadan izleyiciyi etkilemeyi beceriyor. Laf, Green’den açılmışken sinemalarda ne zaman izleriz bilmiyorum ama yakında çekimlerine başlayacağı ve önceki tüm devam filmlerini yok sayacağı söylenen yeni “Halloween” filmini de merak ediyorum doğrusu. En azından bir adaylık Tabii ki film aslında Jake Gyllenhall’un filmi. Kariyerinin en sağlam performansını ortaya koyan 37 yaşındaki oyuncu Bauman’ın sadece fiziksel durumunu değil, duygusal ve zihinsel durumunu da hiçbir abartıya kaçmadan aktarıyor ve Green’in ona imkân tanıyan rejisi sayesinde en küçük nüansları bile sektirmeden izleyiciye sunuyor. Altın Küre Ödülleri’nde neden aday gösterilmediğini anlamak güç doğrusu ama Akademi’nin biraz daha insaflı davranacağını ve Gyllenhall’u en azından adaylıkla ödüllendireceğini umuyorum. Öte yandan filmde Bauman’ın annesini canlandıran Miranda Richardson ile sevgilisi rolündeki Tatiana Maslany’nin de birinci sınıf performanslar ortaya koyduğunu belirtmekte yarar var. “Stronger” Boston Maratonu’ndaki terör saldırısına fazla değinmeden, daha çok Jeff Bauman’ın yaşadıkları üzerinden ilerliyor ama genç adamın verdiği bilgiler sayesinde saldırganların yakalanmış olması onu ulusal bir kahramana dönüştürüyor. Filmde Bauman’ın bu “kahramanlık” üzerinden yaşadığı birkaç zorlu an var ki, özellikle bir tanesi (buz pistinde bayrak salladığı sahne) çok etkileyici. Bir başka kırılma anı Filmin bir başka kırılma anında ise Bauman ile patla öğrenemediğimiz ama internette biraz araştırma yapınca öğren manın olduğu bölgede ona diğimiz şey ise Arredondo’nun ilk yardım elini uzatan Carlos o zamandan beri savaş karşıtı bir Arredondo’nun yüz yüze gel aktivist olması. Keşke film işin bu diği bir sahne yer alıyor. Bura tarafına biraz daha vurgu yapsay da Arredondo’nun birkaç yıl mış ve sonlara doğru düştüğü önce büyük oğlunu Irak’ta hamaset tuzağından kurtulup bi ki savaşta yitirdiğini ve kü raz daha güçlü bir duruş sergile çük oğlunun da intihar etti seymiş. Ama işte her şey istedi ğini öğreniyoruz. Tam olarak ğimiz gibi olmuyor maalesef. Havana’da Arjantinli kadınların zaferi ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR Havana Film Festivali olarak da anılan, bu yıl 39. kez seyirciyle buluşan Uluslararası Yeni Latin Amerika Sineması Festivali’nde ödüller geçmişten günümüze hükmünü süren sömürgeci anlayışın sıkıştırdığı insanlığa dair filmlere verildi, iki Arjantinli sinemacı festivale damgasını vurmuş oldu. Küresellikten payını alan Arjantin’in içinde debelendiği ekonomik kriz ortamında sistemin dışladığı, fahişelik yaparak küçük çocuğuna bakmaya çalışan genç bir kadının sokaklardaki yaşamını anlatan “Alanis” en iyi film dalında Mercan Ödülü’nü kazandı. Ana yarışma jüri üyelerinden İspanyol sinemacı İnes Paris’in “Sinemanın cinsiyeti yoktur ama kadınlara eşit haklar hayati bir meseledir” konuşmasının ardından ödülünü alan “Alanis”in yönetmeni Anahi Berneri, Latin âleminde kadınlara daha fazla şans verilmesinin iç rahatlatıcı olduğundan söz açtı. Öncesinde İspanya’daki San Sebastian Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülü alan filmin başrolündeki Sofia Gala ise en iyi kadın oyuncu ödülünü Şili’nin Oscar adayı “Fantastik Kadın/Una Mujer Fantastica” adlı filmindeki oyunculuğuyla öne çıkan şahane Daniela Vega ile paylaştı. 2 ödül birden Yılın en iyi filmlerinden birisi olan “Zama”da geçmişin belirtilmeyen bir tarihinde, sömürge adalarının birinde tayinini bekleyen, yalakalıklarına rağmen iktidara yaranmayı beceremeyen bir günümüz bürokratını simgeleyen adamın deliliğe uzanan iç sıkıntılarını anlatan Arjantinli Lucrecia Martel, Havana’da en iyi yönetmen ödülününün yanı sıra Fipresci’nin (Uluslararası Eleştirmenler) ödülünü de kazandı. Martel, Cannes’da yarışan “Başsız Kadın”dan (Una Mujer sin Cabeza) dokuz yıl sonra çekebildiği “Zama”nın hastalığı nedeniyle iyice zorlaşan yapım sürecinin ardından sıkça seyahat etmeyi tercih etmediğinden bu kez ödülünü almak için gelmedi. Kuruluş Döneminde, Yeni Bir Kurtuluşun Peşinde Şefik Hüsnü sınıflara, devrime ve sosyalizme bakıyor 384 sf., 22 TL Türkiye’nin kuruluş sürecinde işçi sınıfını örgütlemeye ve ideolojik alanda Marksist bir ağırlık oluşturmaya çalışan Şefik Hüsnü’nün, dönemin Aydınlık dergisindeki yazılarının tematik derlemesini sunan, tarihsel değere sahip bir çalışma… Gökhan Atılgan’ın derleyip kapsamlı bir sunuş yazısıyla katkıda bulunduğu Toplumsal Sınışar, Türkiye Devrimi ve Sosyalizm’de, Şefik Hüsnü imzasıyla yer alan yazıların ilki (1921) yazıldığında İstanbul işgal altında, sonuncusu (1925) yazıldığında Takriri Sükun Kanunu çıkmak üzere. Türkiye’de sosyalist düşünce nasıl doğdu; yeni kurulan Cumhuriyet’e, inkılaplara ve ülkedeki sınıflara nasıl baktı; Marksist birikimi bu topraklara nasıl taşıdı; amele sınıfını, köylüleri, münevverleri ve burjuvaziyi değerlendirirken ne gibi örgütlenme olanaklarıyla karşılaştı? Cumhuriyet tarihini ve sosyalist hareketi, Kuruluşu ve Kurtuluşu anlamak için bir klasik! www.yordamkitap.com C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle