28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Sivas’ta diri diri yakılan aydınlardan, cura ustası Nesimi Çimen’in sanatçı oğlu Mazlum Çimen, Sivas’taki zihniyetin gelişip iktidara geldiğini, hesabının da işin mutfağıyla olduğunu söyledi azlum Çimen, Sivas’ta Temmuz 1993’te düzenlenen Pir Sultan Abdal etkinlikleri sırasında Madımak Oteli’nde yobazlar tarafından diri diri yakılan aydınlar, yazarlar, ozanlardan, cura ustası kalaycı Nesimi Çimen’in balet oğlu. 22 yılının nasıl geçtiğini merak ediyorum, soruyorum: “Büyümekle geçtiğini” söylüyor. “Babamla çalıp söylediğimiz dönemlerde o söylediğimiz bütün sözcükler bize hoş gelen ve hayatın gerçekleri diye inandığımız sözcüklerdi, ama ben yaşamamışım, onu anladım. İlk baştaki 5 yıl çok MEHMET ağırdı, sonraki 5 yıl biKESKİN raz daha netleşerek geçti, sonraki 10 daha ağır geçti. Çünkü kendinle, acınla hesaplaşmaya başlıyorsun... Büyümekten yoruldum.” “İsyan bile edemedik, bu ülke acımızı yaşamamıza bile izin vermedi” diyor. “Yandık suçlandık, yandık yargılandık, yandık öldürüldük, yandık dövüldük. Sonra çıkıp ‘Yandığımız için sizden özür diliyoruz’ demek zorunda kaldım. Çocuklar olarak bir araya geldiğimizde içimize akıttığımız yaşlara sarılıp gülebiliyoruz. Ben Madımak’ta sadece babamı yitirmedim. Evime girip çıkmış, sarıldığım 17 tane dostumu, ağabeyimi yitirdim. Yanmak başka; biz yakıldık! Yandılar diye yargılandık, yakıldılar diye bakılsa belki zamanaşımına düşmezdi.” KULTUR ‘Yanmadık, yakıldık’ Yasmine Hamdan’dan ramazanda caz Ramazanda Caz konserleri kapsamında Yasmine Hamdan 5 Temmuz günü Sarıyer’deki UNIQ İstanbul Açık Hava Sahnesi’nde cazseverlerle buluşacak. Beyrut doğumlu Hamdan, Beyrut’ta kurPazar 5 Temmuz 2015 EDİTÖR: MEHMET KESKİN TASARIM: ÇAĞLA SEVİNDİK duğu, Ortadoğu’nun Arapça müzik yapan ilk indieelektronik grubu olarak tanımlanan Soapkills ikilisiyle tanındı, ardından Y.A.S. adını kullanarak Mirwais’le ve daha sonra da Cocorosie’yle işbirliği yaptı. 21 M yada insanlık suçunun zamanaşımı olamaz. Her balkon konuşmasında ‘Herkese eşit davranıyorum’ sözlerinin ironi olarak kaldığı, mizah unsuru olduğu Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp da ‘Vatana, millete hayırlı olsun’ dedi. Bunu söylerken bizim acımızı dahi rahat yaşamamıza izin vermeme mantığındasın demektir. Bu ne demek? Bu mu gerçek İslam? Benim bu kadar dolmuşluğuma rağmen senin camını taşladığımı, çocuğunu dövdüğümü, Kuran kurslarını bastığımı, camini bombaladığımı, birisinin sakalını kestiğimi, bir türbanlı kızın başından türbanını aldığımı duydun mu?” Volkan Topakoğlu ‘Birdenbire’ (Z Kalan) isikletle saksofon arasındaki alakayı herhalde en iyi Yahya Dai anlar, ancak kontrbas derseniz, onu Volkan Topakoğlu’na sormak icap eder. Nedeni, ilk albümünün arkasında ve içinde kendisini bisiklet üzerinde ve sırtında kocaman çalgısıyla gösteren Fransız tarzı iki muazzam fotoğrafın varlığı. Ne olursa olsun tüm bunlar arasındaki en önemli bağ muhtemelen tutku. İşte, Volkan’ın da “Birdenbire” adını taşıyan bu albümünün itici gücü tutku. “Birdenbire” Volkan’ın o güne değin yaptığı işin gerek besteci gerekse icracı olarakdüzgün bir faaliyet raporu. Bu raporun içinde yer alan davulda Berke Özgümüş, gitarda Eylül Biçer, tenor saksofonda Barış Ertürk, piyanoda Kürşad Deniz ise beslendiği kaynakları hissettiren, müzikal eğilimlerindeki çok yönlülüğü iyi yansıtan, birbirleriyle uyumları yüksek, kendi gibi genç ve kaliteli müzisyenler. Modern caz kulvarında seyreden bu albümde tamamı özgün ve akustik tınılı 10 güzel beste bulunuyor; ikili formattan beşliye değin uzanan her kombinasyonda. Bestelerin yer yer sofistike yapısına rağmen, hayatı hoşgörü içinde yaşayan, insanlık hallerini yokuşa sürmeyen, kalpleri kırmayan dökmeyen, sakin ama bir o kadar da coşkulu ve yoğun bir içeriği var. B Ülke 20 yılda allak bullak oldu CAN EROK Sonra kendisi soruyor: 22 yılda ne oldu? “Çok basit; yananlar kaldılar, biz ne olduk bilmiyorum. Sivas’ta yitirdiklerimiz, onlar hayatta kaldılar. Sanıkları savunanlar Meclis’te, dava 21 sene sürmüş, zamanaşımına düşürülmüş, müthiş bir utanç. Sivas’taki zihniyet inanılmaz şekilde gelişmiş, iktidara gelmiş, Türkiye’nin yüzde 62’sini kaplamış. Olumlu hiçbir gelişme yok. Bir acımızı yaşarken diğer acıdan bunu unutuyoruz. Gündem enflasyonundan dolayı; depremler, Reyhanlı, Roboski... Hangi birisine yanacağını, takip edeceğini şaşırıyorsun. Duvar takvimine koyduğunda, katliamların anmasından geçilmiyor. Öyle bir hale geldi ki, 22 yılda değil Madımak, 20 bin acı yaşanmıştır. Bunun zerresini başka bir ülkeye düşürsen, o ülkede terbiye tanımının üzerine anıtlar, abideler dikilebilirdi.” Mahkemeye 33 sanık çıkarıldığını söyleyen Çimen “Orada 15 bin sanık 22 yılda bir değil, 20 bin acı yaşandı ‘Sistem kendi Alevisini yaratmaya başladı’ biz de biraz suçluyuz. Alevilerin Kızılbaş olduklarını hatırlaması lazım. Aleviliğin temelinde şu mu vardır: Kuran kursları, cemevleri, baş örtüsü... Bu mudur? Hak, hukuk, insan hakları, kadın hakları, hayvan hakları, eşcinsellerin hakları... Bunlar sorun olarak Alevilerin dağarcığındadır. Sesini sadece diğer başlıklara çıkarırsan kendinden uzaklaşırsın. Sanata saldırı, kadına saldırı, eşcinsele saldırı var; Kürtlere hakaret ediliyor, yolsuzluk var, zam var sesin yok... Senin derdin sadece başörtüsü mü? Sistem kendi Alevisini yaratmaya başladı. Aleviler de buna çanak tuttu. Kuran kursuna karşı olduğumdan değil, ama Aleviliğin içerisinde böyle bir şey olması tuhaf.” vardır. O mitinge katılan kaç kişi varsa sanık durumundadır. Benim o sanıklarla hiçbir husumetim yok, şu anda da onlarla bir sorunum yok. Niye yaptıklarını da bilmiyorum. Benim hesabım işin mutfağıyla... İdam istemiyle dava açtık, birkaç yıl sonra İHD idama karşı imza kampanyası açtığında dördüncü imza bana aitti” diyor. Çimen anlatmaya devam ediyor: “İnsanlık suçunun zamanaşımı olamaz. Hâlâ SS subaylarının arandığı bir dünleviler de kendi karadeliklerinde yaşıyor. Daha beteri Aleviler ara“A beskleşti, bir arabesk Alevi toplumu ortaya çıktı. Kendine gelse, Kızılbaş olduğunu hatırlasa belki bu kadar dengesizlik olmazdı. Burada Kadın cinayetlerinin de, örnekler vererek, suçun cezasız kalmasından kaynaklandığını söyleyen Çimen, “İnsanın en temel değer olarak algılanmadığı bir toplumda ahlaki ve fikri olarak namuslu yaşamdan bahsedemezsiniz” diyor. Arkasından da Diyanet İşleri’yle Bilim Bakanlığı’nın bütçelerinin arasındaki uçuruma dikkat çekip “Düşünün birisi çıkıp bir çocukla evlenmenin yaşı yoktur, Kuran’da böyledir, diyebiliyor. Diyanet’ten veya hükümetten birisi çıkıp da ‘sen ne diyorsun’ demiyor. Bu ülkede talepler bu noktaya gelebildiyse yaşam tehlikededir. 20 yılda bu ülke allak bullak oldu. Buradan Madımak’a köprüleri birbirine bağladığınızda sanırım hiç çekilmemiş bir korku filmini izlersiniz” diyerek ahlaki yozlaşmanın biat kültüründen beslendiğini söylüyor. “Sivas’ın yıkımı 1993 2 Temmuz olarak kalmadı. Alev halkası, duman halkası büyüdü, daha sonra hayatlar çöktü. Aziz Baba’da kurtulmuş olmanın verdiği bir rahatlama yoktu. Çünkü müsebbib gösterildi. Böyle bir vicdansızlık olur mu? Bir kısım Aleviler de sebep göstermeye kalktı, önüne geçildi. Düşünün bir katliamın müsebbibi olarak gösteriliyorsunuz. Öyle bir bela iş ki bu, vicdanınızla kalıyorsunuz. Düşünün, devlet tarafından bir katliamın sebebi olarak gösteriliyorum; bu ağır bir şey. Oturup konuşmuştuk, tabii ki böyle bir şey söylemiyordu ama nefes alışında, oturmasında kalkmasında hüznü vardı, ben de teselli etmek durumunda kalıyordum. Rıfat Ilgaz; dostlarım, Nesimi, Asım diye diye öldü. Yıkım öyle kalmadı; halkası genişledi daha sonra çıktı. Arif (Sağ) Ağabey niye ölmedi diye suçlandı. Böyle bir acımasızlık olur mu? Bir kesim tarafından sağ kaldığı için yargılandı.” Savaş Kadınları (İber Müzik) avaş Kadınları” 12 dilde (Arapça, Romanca, Ladino, Lazca, Rumca, Ermenice, Türkçe, Zazaca, Adigece, Gürcüce, Kürtçe, Abhazca), 12 kadın solist (Selda Öztürk, Fehmiye Çelik, Janet Esim, Mine Kalaycı, Adile Yadırgı, Tatyana Bostan, Gülten Benli, Gülseven Medar, Hava Karadaş, Rabia Gürel, İclal Şirvan, Rahşan Yılmaz) tarafından seslendirilmiş, 12 şarkıdan oluşuyor. Ana teması ölüm ve yalnızlık, coğrafi merkezi ise bazen dolaylı da olsa Anadolu. Bazı toplumsal olayların ve savaşların ardından yakılan ağıtlar bunlar; melodilerin arasına gizlenmiş ölümün verdiği acıyı yenme çabası eşliğinde... Ölümle gelen acıların etkisiyle yazılmış, ama ölümsüzlüğü yaratmış satırlar. Kiminde barış arzusu önde, kiminde hınç, öfke ve intikam; çoğunda da çaresizlikle karışık bir trajedi. Müzik yönetmenliğini Barış Güney’in yaptığı, Metin Günaydın tarafından hazırlanan albüm, geleneksel şarkılardan oluşsa da, yaşadığımız dünyanın üzerindeki savaşlarda en çok etkilenenlerin yaralarına bir daha olmasın ümidiyle merhem olmaya çalışıyor. Acil durumlarda söylendiği üzere: önce kadınlar ve çocuklar... Savaşların etkilerini kadın gözünden ağıtlarla anlatan, etkileyici, yükü ruhen ağır bir albüm “Savaş Kadınları”. muratbeser@muratbeser.com “S C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle