13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 yEryÜZÜ SofrALArı TASARIM: ÇAĞLA SEVİNDİK Ramazan Derleyen TAYFUN ATAY Pazar 5 Temmuz 2015 Dindarlığın sınırı nereye kadar? Bir kişi dini inancı doğrultusunda modern hayat tarzını dışlayabilir. o zaman, bilimsel bilgi ve modern etik kuralların geçerli olduğu doktorluk gibi bir mesleği de yapmamalıdır eçen gün bir devlet hastanesinde bir kadın doktorla ilgili iddialar haber oldu. 15 yaşındaki bir erkek hasta için “onu ramazanda muayene edemem, abdestim kaçar, nikâh düşer” gibi tutarsız bahaneler ileri sürmüş. Şiddetli baş ağrısı şikâyetiyle gelen bir kadın hastaya da, “Başın açık olduğu için Allah belanızı veriyor, kapanın geçer, namaz kılarsan ağrıların azalır” diye hayli rencide edici şekilde bir “dini telkin”de bulunmuş!.. SÜREYYA Bu haberle ilgili kiSU mileri, olayın arkasında başka şeylerin olduğunu, dindar Müslümanlarla ilgili “gri propaganda” yapılmak istendiğini düşünebilir. Ama en azından dini programlarda hoca efendilere fetva soranların ürettikleri meseleler üzerinden bir zihniyet ve kişilik analizi yaptığımızda, bu gibi olayların gayet mümkün olduğunu kabul edebiliriz. Nitekim, bu olaya benzer nice başka örnekler var. “Takva” üzere erkeklerin, namahrem oldukları gerekçesiyle kurtarmaya çalışmaması yüzünden denizde boğulan kadınlardan; kadınların çalışmasına karşı olduğu için birimindeki kadın memurları süren müdürlere kadar... Bu olayların ele alınıp değerlendirilmesi gereken birçok boyutu var. Laikdemokratik bir toplumda dindar olma özgürlüğünün nereye kadar olabileceğini tartışalım. Kabul etmek gerekir ki bir kişinin inancı gereği giyinmesinde veya G FAYDALI BİLGİLER besin toplayıcılığı mahiyetinde, ilk insanın kovulduğu cennette buluruz: “...Ve Rab Allah, görünüşü güzel ve yenilmesi iyi nin insan varoluşunun esaarım Ortadoğu’da sını oluşturduğunu bize gös olan her ağacı ve bahçebaşladı. Günümüzterir. Bu, söz konusu tarihin nin ortasına da hayat ağaden 5500 yıl önceye tarihcını, iyilik ve kötülüğü bilyüzde 99’unu kapsayan bir lenen ilk uygarlık ve devme ağacını yerden bitirdi... dönemdir. let olan Sümer de orada, Ve Rab Allah adama emreÜç tektanrıcı semavi din, Güney Mezopotamya’da dip dedi: Bahçenin her ağaYahudilik, Hristiyanlık ve ortaya çıktı. Ve İbrahim cından istediğin gibi ye; faİslâm ise insanlığın yeryüPeygamber’den neşet etzü hayatını tarımla başlatır. kat iyilik ve kötülüğü bilme miş üç büyük tektanrıcı ağacından yemeyeceksin, (semavî) dinin doğuş yeri de Hz. Âdem, çiftçidir. çünkü ondan yediğin günde Üstelik tarım, cennetOrtadoğu... mutlaka ölürsün” (Tevrat; ten “YılanŞeytan”ın oyuTarım, devlet, tanrılar, Tekvin 2: 9 ve 17). nuna gelip yasak meyvekrallar, rahipler... Bunların “Ey Âdem! Eşin ve sen hepsini Ortadoğu’ya borçlu yi yedikleri için kovulan cennette kal, orada olandan Âdem ile Havva’ya verilen yuz. Sıraladıklarımız, aynı istediğiniz yerde bol bol yizamanda insanlık tarihinde bir “ceza”dır. Allah, Âdem’i eşi ile birlikte dünyaya “sü yin, yalnız şu ağaca yaklaşki ilk eşitsizliklerin, ilk tarer” ve onu “geçimin toprak mayın; yoksa zalimlerden bakalaşma ve sınıflaşmalaolursunuz” (Kur’an; Bakatan olacak” diyerek tarıma rın karşılığı sayılabilecek ra: 35). başlangıçlar. “Allah’a karşı gelBu çerçevede gümekten sakınanlanümüzden 4 ila 3 ra söz verilen cennet bin yıl öncesi gişöyledir: Orada temiz bi geniş bir zasu ırmakları, tadı boman aralığı içerizulmayan süt ırmaksinde bir noktaları, içenlere zevk veda yaşamış olduren şarap ırmakları, ğu tahmin edilen süzme bal ırmaklaHz. İbrahim’in de rı vardır. Onlara oraOrtadoğu’da çok da her türlü ürün ve önemli bir tarihsel Rablerinden mağfidönüşümün gerçekleştiricisi ola Adem ile Havva, cennette yasak meyveyi yerken... ret vardır” (Kur’an; Muhammed: 15). rak belirdiği ileDemek ki Kur’an’da da, ri sürülür. Sümer çoktanrı“mahkum eder”: cılığından tektanrıcılığa ev“Ve Âdem’e dedi: Karının Tevrat’ta da insanlığın 2 milyon yıllık eşitlikçi ve bürilme, onun marifetidir. Bu sözünü dinlediğin için, Onyük ölçekli kavgadövüşten konuda, ismiyle müsemma dan yemeyeceksin diye sa“çığ” gibi bir bilgi malzeme na emrettiğim ağaçtan yedi uzak “toplayıcı” yaşam biçisini önümüze koymuş Muğin için toprak senin yüzün mine karşılık gelen bir tasvir, “cennet” olarak karşıazzez İlmiye Çığ hocanın den lanetli oldu; ömrünün mızda. adını zikretmemek de bübütün günlerinde zahmetle İnsanlığın yaşam serüveyük haksızlık olur (özellikle ondan yiyeceksin; ve sana ni, onun yaratılış serüvebkz. M. İ. Çığ, “Kur’an İncil diken ve çalı bitirecek; ve ve Tevrat’ın Sümer’deki Kö kır otunu yiyeceksin; topra ni ile nasıl da mutabık!.. Takeni”, 1995; “İbrahim Peyğa dönünceye kadar, alnının rım ve hayvancılık faaliyetinin yoğunlaşmasını mütegamber”, 1997). teriyle ekmek yiyeceksin” akiben mülkiyetle, eşitsiz(Tevrat; Tekvin 3:1719). Ve aynen Sümer polikle, rekabet, çatışma, kav“Zahmetle ondan”, yaliteizminde olduğu gibi gadövüş ve savaşla bozuni topraktan yiyeceksin!.. “İbrahimî” monoteistik gelan düzen, adeta bir “yeryülenekte de ekonomikkültü Allah’ın sözü bu ve “zahmet” de tarım olsa gerektir. zü cezası” olarak kutsal merel altyapı olarak karşımıztinlerde karşılığını buluyor. Peki, dinlerimiz insanda tarım, daha açık deyişle Tıpkı ilk “karçiftçilik ve hayvancılık faali lık tarihinin yüzde 99’unu oluşturan ve içerisinde eşit deş kavgası”nın yeti vardır. da aynı “ekonomiİnsanlık tarihine antropo likçi, paylaşımcı, ortaklaşpolitik”dönüşümün bir izmacı bir yaşam biçiminin lojik bakış, yaklaşık 10 bin yıl önce gerçekleşmiş Tarım sürdüğü kuvvetle muhtemel düşümü mahiyetinde onDevrimi öncesinde 2 milyon olan avcıtoplayıcı evreyi es larda karşılığını bulduğu yıllık dönemde avcıtoplayı mi geçmektedir?.. Hayır!.. O gibi... yaşamın izlerini, özellikle cı göçebe bir yaşam biçimiYarın: HABİLKABİL TArıM VE DİN T Eyüp Devlet Hastanesi doktoru, 15 yaşındaki erkek hastaya ‘abdestim kaçar’ diye bakmadı, başı açık hastalara ‘Allah belanızı veriyor’ dedi. karşı cinsten biriyle tokalaşmaktan sakınmasında karşı çıkılacak bir şey yok. Birilerinin sınıfsal bir tavır olarak parmaklarının ucuyla tokalaşır gibi yaptığı şekilde, dini bir tavır olarak tokalaşmamasını da “snopluk” olarak görebiliriz. Bir özgürlük ya da hak ihlaline neden olmadıktan sonra sorun yoktur; ama bir doktorun inancı gereği bir hastayı muayene etmek istememesi, hastanın hakkının ihlalidir. Başka bir doktora gitsin de denemez. Bir doktor taksici değildir ki!.. SALT’ta sanat koleksiyonculuğundaki tercihler temalı bir serginin adı bu konuda ufuk açıcı: “Her Tercih Diğer İhtimaller İçin Bir Dışlamadır.” Laik demokratik bir toplumda bir insan dini inancına göre bir yaşam tarzını tercih edebilir, ama başkalarını bu tercihe uymaya zorlayamaz. Her tercihin bedeli vardır ve o bedel, tercihi yapan tarafından ödenir, başkalarına ödetilmez. Bir kişi dini inancına göre bir hayat tarzını ve dünya görüşünü tercih edince, modern düşünce ve hayat tarzını dışlayabilir. O zaman, bilimsel bilgi ve modern etik kuralların geçerli olduğu (doktorluk gibi) bir mesleği yapmamalıdır. Hem modernliğin ürünlerini kullanmayı tercih edip, hem de o ürünlerin kullanma talimatına uymazsanız arıza çıkar. Zamanın ruhuna uygun olarak “hem o hem bu” şeklinde bir tercih yapmak da mümkün tabii. Ama bu, farklılıkları karşı karşıya getirmeyen ve dinsel önyargılarla şekillenmiş kafa karışıklıklarına son veren “sivil” (medeni) bir melez bilinçle olabilir ancak. İnanç, hak ihlali yapmaz osmanlı/İstanbul mutfağı üzerine SOFRA SOHBETLERİ mparatorluklar başkentinden güna sahiplenemeyeceği kadar büyük ve nümüz modern Türkiye’sine, en tek bir mutfaktır. Nitekim Amerika’ya kozmopolit, zengin ve dinamik mergöç etmiş İstanbullu Ermeni Ardaşes kez özelliğini sürdüren İstanbul, etkiH. Keolyan’ın 1913’te New York’ta yaleyici bir yemek kültürünü de içinde yımladığı yemek kitabı The Oriental Cobarındırır. Bunun nedeni ise insandook Book , “Şark’ın doyurucu, lezzetArtun ğakültür etkileşiminden kaynaklanli ve ekonomik yemekleri”nin tarifini suÜnsal maktadır: İnsanlarının çeşitliliği, kennarken, herhangi bir etnik ya da dindilerine özgü kültürel birikimleri, zensel kimlik ayrımı sergilemekten kaçıngin doğası, ılıman iklimi, çarşı ve pazarlarda mıştı. Bu mutfak, aynı ülkede yaşayan insanlaürün çeşitliliği, ekonomisi, siyaseti ve kültürü rın ortaklaşa oluşturdukları bir mutfaktı. Elbetarasındaki kaçınılmaz tarihsel etkileşim süreç te, kitaptaki tarifler arasında Rum usulü kuruleri, bize bu ince mutfağın sırrını açıklar. tulmuş balık “Bakaliaro”, Ermeni usulü “DüzoğOsmanlı/İstanbul kent mutfağı derken salu kızartma”, “Halep köfte”, “hünkârbeğendi”, dece Müslüman halkının yaratıcılığından söz “Türk” pilavı, kahvesi ya da lokumu gibi, etnik/ edilmemeli; yüzyıllardır birlikte yaşadığımız Hı dinsel cemaatlerin ünlü yemekleri, içecekleristiyan ve Yahudi kökenli “hemşerilerimizin” ri yer alıyordu. de bu mutfağın oluşmasındaki önemli katkıNe var ki, yemek adlarının İngilizce yazılışıyla ları yadsınamaz. Ermenilerin “topik”in yanı sıTürkçe verilmiş olması da, toplumsal bir senra, bol soğanlı asma yaprağı sarması, Rumların tez ve aidiyet duygusunu ortaya koyuyor; Kebalıklı “ papaz yahnileri”, fasulye “pilakileri”, olyan, hiçbir ayrımcılık yapmadan, “Bu mutMusevilerin “pırasa köfteleri” ilk akla gelenler. fak bizim ortak mutfağımız” mesajını veriyorNe var ki, “çokkültürlü ve çok dinli” du. Aynı şekilde, son yıllarda çıkan ve beğeİstanbul’da gayrimüslim azınlıkların gelenekni kazanan, Takuhi Tovmasyan’ın “Sofranız sel yemeklerinin; çeşitliliğine karşın, domuz eti Şen Olsun” ve Sula Bozis’in “İstanbullu Rumlagibi dinsel yasakların dışında, özünde Müslürın Mutfak Kültürü” de bize ağırlıkla zengin bir manlarla birlikte aynı kentsel sentezi ve coğkentin ortak sofrasını sunuyor. Çünkü İstanrafyayı paylaşmaları, dolayısıyla aynı çarşılarbul Rum ve Ermenileri ile Anadolu Rum ve Erdan ve pazarlardan alışveriş yapmanın doğurmenilerinin yemek yeme alışkanlıkları farklıduğu ortak bir aidiyet duygusunu taşıdıkladır; İstanbul’da yaşayanlarınki bu kentin, Anarı açıktır. dolu’daki gayrimüslimlerin sofraları ise yöreBu yüzden, şimdilerde postmodernist akısel/kırsal mutfakların izlerini taşırlar. Sonuçma uyan, kimi Müslüman Türk, Musevi, Rum, ta, İstanbul mutfağı, küçük nüanslar dışında, Ermeni kökenli yazarın ‘Büyükada’lı teyzemin bu kentte yaşamış ve yaşayan insanların ortak yemekleri’ tarzı kitapları peşpeşe çıkarmaları, kültürel ürünüdür. bana biraz yapay geliyor. Çünkü İstanbul mutİstanbul yemeklerini etnik/dinsel etiketlefağı, günümüzde Anadolu göçünün etkileri de me çabaları bana bu yüzden ters geliyor derdâhil, hiçbir etnik ve dinsel kesimin tek başısem, beni bağışlar mısınız? İ C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle