28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 18 Haziran 2015 EDİTÖR: SERKAN OZAN haber 15 Sorumluluk CHP ve MHP’in sırtında Haziran seçimleri hiçbir partiye tek başına yönetme yetkisi vermedi. Buna karşılık seçmen çoğunluğu Tayyip Erdoğan’a, Ahmet Davutoğlu’na ve bu liderlerin ipoteği altındaki AKP’ye yeter dedi. Sadece Tayyip Erdoğan’ın yanında, Ahmet Davutoğlu da bugün sırtında ağır bir yük taşıyan bir siyasal figür. Cumhurbaşkanı vesayetinde hükümet sistemine göz yummuş olması ve bugün iflas etmiş olan Suriye politikasının sorumluluğunu taşıyor. Her ne kadar Davutoğlu “hodri meydan!” diye efelenmeye kalksa da, bunun kolu kanadı epey kırılmış bir horoz efelenmesi olduğu açık. Bugün ErdoğanDavutoğlu ikilisi Türkiye siyasetinde varlıklarıyla istikrarsızlık üreten en önemli unsur konumundalar. 7 Haziran seçimleri Tayyip Erdoğan’ın yere kapaklanması, AKP’nin de ciddi tökezlemesiyle sonuçlandı. Ama Erdoğan, eskisi kadar güçlü olmasa da inisyatifi eline alma olanaklarına hâlâ sahip. AKP yönetimi de bu vesayet gücünün ipoteği üzerinden kalkmadığı için, Meclis’teki göreli büyük grubuna rağmen, oyun kurucu olma kapasitesine bütünüyle sahip olamıyor. Bütün bunlara rağmen, AKP’nin seçimlerden büyük ara birinci parti olarak çıkmasını, Meclis’te en büyük gruba sahip parti olmayı korumasını küçümsemek, başını kuma gömmek olur. Büyük ihtimalle bu ayın son haftası içinde Meclis açılacak. Meclis başkanı seçimi yeni güç dengesinin sınandığı somut ilk adım olacak. Başkanın AKP’li olmamasının sadece simgesel değil, Tayyip Erdoğan’ın manevra alanını biraz daha daraltmak açısından önemi var. Erdoğan görevi ilk Davutoğlu’na vereceğini ilan etti. Davutoğlu’nun kurmaya çalışacağı hükümette yer almak, diğer üç parti için de, her şeyden önce Suriye politikasının ve hukuk devleti tahribatının ağır faturasını paylaşmak anlamına gelecek. Cumhurbaşkanı’nın yürütmeye müdahalelelerinin önünü alma konusunda da belli ki büyük zorluklar yaşayacak hükümetin bu küçük ortağı. Böyle bir koalisyonun son derece açık ifade edilmiş ilkelere ve kısaorta vadeli yapılacak somut işler listesine dayanan bir uzlaşma metnine dayanması şimdilik zayıf bir olasılık gibi gözüküyor. Davutoğlu’nun son konuşmaları veya Cumhurbaşkanı’nın Tel Abyad’dan IŞİD güçleri püskürtülürken söyledikleri bir tavır değişikliğine işaret etmiyor. Bütün bunlara rağmen, 7 Haziran sonrası oluşan siyasal güç dengesi ve yeniden ön plana çıkan parlamenter demokrasi olanakları, Erdoğan ve AKP hükümetinin demokratik hukuk devleti alanında açtığı bazı yıkımları öncelikle tamir etmeye izin veriyor. Bir dizi konuda üzeri örtülen, gizlenen yasadışı işlemlerin üzerine eğilmeyi mümkün kılıyor. Ancak bu noktada yatan tehlike, Erdoğan ve AKP yönetiminden hesap sormanın önümüzdeki dönemde CHP, MHP ve HDP saflarında ve seçmen tabanında asli beklenti haline gelmesidir. Hesap sormak ancak hukuk devleti ayakları üzerine yeniden oturtulup, demokratik ilkeler yeniden egemen kılınınca sağlıklı biçimde yapılabilecek bir iştir. Aksi durum hesap sormaya değil, öç almaya işi götürür. Öç almak siyasal bir eylem değildir. CHP, MHP ve HDP gruplarının oluşturduğu Meclis çoğunluğunun sırtında, Erdoğan ve Davutoğlu hükümetleri ve fiili başkanlık sevdasına kapılan son cumhurbaşkanının büyük tahribata uğrattıkları demokratik hukuk devletinin kurum ve kurallarını hızla tamir etme, ayakları üzerine dikme sorumluluğu var. Bu üç partinin hiç birinin tek başına gerçekleştirme imkânına sahip olmadığı bir sorumluluk bu. Ama bugünkü yapısı içinde AKP ile iktidar ortağı olarak bu sorumluluğu yerine getirme imkânları her üç partinin de çok sınırlı olacak. Meclis aritmetiği geriye çok az seçenek bırakıyor. MHP’nin akut HDP alerjisi alternatif hareket alanını iyice daraltıyor. Bu ise HDP’nin sırtındaki yükü hafifletiyor. Ona yapıcı bir muhalefet konumu dışında başka bir seçenek bırakmayarak, yüzde 100 oranında artırdığı oylarını konsolide etme olanağı veriyor. Eğer MHP bu tavrını sürdürürse, HDP yapıcı muhalefeti sürdürerek seçmen tabanını daha da genişletebilir. Meclis açılınca, siyasi basiret sınavını esas CHP ve MHP verecek. 7 ‘Baba’yı bekliyorlar Tansu Çiller: Demokrasi ve Türkiye sevdasıyla mahzenden çıkıp, 6 kez gittiği makama 7 kez geldi ve son noktada demokrasi meşalesi olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı oldu. Hüsamettin Cindoruk: Ben Demirel’i “demokrat Demirel” diye anarım. Siyasi hayatımızda zaman zaman demokrat olanlar vardır, ama demokrat kalanlar azdır, o hep demokrat kalmıştır. Sümer Oral: İki defa bakanlığını yaptım, hiçbir zaman talimat verdiğini hatırlamam. “Şuna bir bakar mısın, olacaksa yapalım, olmayacaksa bana söyle” derdi. Siyasetin bütün inceliklerine vakıftı. Kabinede sorun olacak bir çok şeyi kolaylıkla hallederdi. Fikri Sağlar: Yaptığı iyi şeyler de var, kötü şeyler de. “Bana sağcılar adam öldürüyor, dedirtemezsiniz” sözü bizim kulaklarımızda kalan en önemli sözdür. Demokratikleşme doğrultusunda mücadelesi yadsınamaz, ama kendi kafasındaki demokrasi bilinciyle ve sınırlarıyla bir demokratikleşme mücadelesi vermiştir. Mehmet Dülger: Sonsuz derecede demokrasiye bağlı bir insandı, onun için aşmayacağı şey yoktu. İstemihan Talay: Demokrasinin ülkemizde yerleşmesinde en önemli devlet adamalarından biridir ve o milletimizin gönlünde ebedi yaşayacak bir devlet adamı olarak kalacaktır. Köksal Toptan: 1980 sonrası demokrasi bu memleketten eksik oldu. O şartlar içerisinde yine demokrasi kavgasını, mücadelesini verdi. Hiçbir gün yılmadı, kendisini ziyarete gelen yabancılara da hiçbir gün Türkiye’yi kötülemedi ve bunun sonunda Türkiye yeniden demokrasiye geçme imkanı buldu. Türkiye’ye yaptıkları için Türk milleti ona minnettardır. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, doğum yeri İslamköy’de yapılan anıt mezara defnedilecek. Eşi Nazmiye Demirel’in naaşı da anıt mezara nakledilecek. Büyük üzüntü yaşanan Demirel’in memleketi İslamköy’de cenaze hazırlıkları başladı Yoldaşları anlattı: Demokrat ve vefalı SİNAN TARTANOĞLU 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel memleketi Isparta İslamköy’deyiz. İslamköy, hep kendilerinden bildikleri, çobanlığını, matematik zekasını, çalışkanlığını babalarından annelerinden duydukları Demirel’i bekliyor. Köyde “hummalı” bir çalışma başlatılmış. Yolların şeritleri yeniden boyanıyor, çukurlar kapatılıyor. Cumartesi günü “devlet köye gelecek.” Isparta şivesi, köyün Belediye Binasının hemen karşısındaki 100. Yıl Parkı’ndaki Çay sofrasına hakim. Demirel’in komşularının, yani “Demirel’i daha iyi hatırlayacakların” hepsi yaşamını yitirmiş. Masadakiler onların çocukları. Çocuklarında gördükleri Demirel’i, devlet büyüğü olarak elini öptükleri Demirel ile karşılaştırarak anlatıyorlar. İslamköy, son yerel seçimlerde çok göç verdiği için köy statüsüne düşmüş.  Anlattıklarına göre “Aga, köylüye köyü terk ettikleri için” kızmış. Matematik öğretmeni Ali Yilmaz İstanbul, Demirel’in son sözünü anlatıyor: “Tamam” Demiş Demirel, “İslamköy köy oldu. Belediye olması için uğraşmayın. Ama Köye de sahip çıkın.”  Bu sözün arkasından emekli Demirel’in memleketi İslamköy’de cenaze için hazırlıklar başladı. Okul arkadaşı İsmet Küçük ve eşi ise Demirel’in ölümünden dolayı büyük üzüntü duyduklarını söyledi. ziraatçı Hasan Hüseyin Duygu, 1965 yılında Demirel’in Miting için geldiği sırada cami odası sohbetinde söylediğini aktarıyor: “Dünkü güneşle bugünkü çamaşır kurutulmaz” “Yani” diyor Duygu, “dünde kalmayın, kafalarınız iptidai kalmasın, çağdaşlaşın” ifadeleri ile Demirel’in sözünü açıkladı.  Demirel için Ankara’ya İslamköy ekmeği gönderen fırıncı Hasan Taşıyan, “4 yıl öncesine kadar haftanın belirli günlerinde Ankara’ya ekmek gönderiyorduk. Doktor sağlık sorunları nedeniyle yasaklayınca yine göndermeye devam ettik. Kendisi yemiyor fakat çalışanları yiyordu. O bizim babamızdı” diye konuştu. Demirel’in birlikte oyun oynadığı 87 yaşındaki İsmet Küçük, “Çocukken onların 3040 koyunları vardı. ‘Çoban Sülü’ diye kitap falan da çıktı. O zaman elektrik, su yok, ortalık çamur, dar sokaklar. İki tane kanatlı kağnı arabası karşılaştığında biri ara sokağa girmeyince diğeri yoldan geçemezdi. Çocukluğumuzda misket oynardık” dedi. l İSLAMKÖY Köye sahip çıkın! Basınla savaşmadı Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan: Gayet demokrat, hoşgörülü, eleştiriye tahammüllü bir devlet adamını kaybettik. Zaman zaman sitemleri oldu, ‘Böyle yazılır mı’ dedi. Hepsini içine sindirdi. Bunu basın dolayısıyla yazdığımızı, hükümete karşı açılmış bir savaş olarak görmedi. Bir husumet olarak görmedi bunu. Basını içine sindirdi” dedi. emirel’i pek çok özelliğiyle yâd etmek mümkün, ama en akılda kalıcı özelliklerinden biri mizaha karşı hoşgörüsü ve mizah yeteneğiydi. Bazen sorudan kaçmak için, bazen mevzuu açmak için, bazen muhatabını bozmak için fıkralara yaslanırdı. Bu, onu hem sempatik kılar, hem netameli konularda açıktan diyemediğini dolaylı yoldan demesini sağlardı. Müdahaleye muhatap olduğunda, üstüne yasak konduğunda, Köşk’te siyasetten koptuğunda düğümlenen boğazını hep fıkralarla çözdü Demirel... Gelin kendi anlattığı fıkralarla bir Demirel tarihi yazalım. 12 Eylül’de siyasetçiler kenara itildiğinde: “Uçak yolculuğu sırasında çocuklar ra hat durmuyor, oradan oraya koşarak, uçağın dengesini bozuyorlarmış. Bu durumdan rahatsız olan kaptan pilot, hostesi çağırmış, ‘Çocukları kon trol altına alın’ demiş. Bir süre sonra uçağa sessizlik çökünce kaptan meraklanıp, hos tesi çağırmış. ‘Ne oldu?’ diye sorunca, hos tes şu cevabı vermiş: Uçağın kapısını aç tım, ‘çocuklar biraz da bahçede oynayın, ben sonra sizi çağırırım’ dedim.” 12 Eylül öncesi niye tedbir almadığı sorulunca: “Hocanın evini hırsızlar soyunca komşular söylen meye başlamış. ‘Hocam, insan kapısını kilitlemez mi?’, ‘Para ortaya konur mu?’, ‘Bu ka dar ağır uyku olur mu?’ diyorlarmış. Hoca da cevap vermiş: Tamam ben hatalıyım da, eve giren hırsızın hiç mi kabahati yok?” ANAP, kendi tabanı üzerine parti kurduğunda: “Köylünün biri savaşa gitmiş, bir süre sonra da künyesi gel miş. Köyün önde gelenle ri toplanmış , dul karısına ne olacağını düşünmüşler. Kadın cağızı evlendirme Yedi fıkrada Demirel tarihi D 1. 2. 3. ye karar vermişler. Kadın evlendikten bir süre sonra, öl dü sanılan köylü çıkagelmiş: ‘Biz seni öldü sandık’ diyenlere, ‘Yoo ölmedim. İşte buradayım’ deyince ortalık karışmış. Sıkıntıyla gerçeği açıklamışlar ama köylü, ‘Ben karımı isterim’ diye tutturmuş. Kıssadan hisse: Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner. Öldü sandıklarınız yarın çıkıp geliverir ler, mahcup olursunuz.” Evren referandumda yüzde 92 oy aldığında: “İki berduş kasaba meydanında avare avare dolaşırken bir kalabalığa rastlamış. Bakınırlarken, bir güvercin uçup berduşlar dan birinin omzuna konmuş. Herkes top lanmış, berduşa ‘Sen padişahımız olacak sın’ demişler. Berduş ‘Olmaz’ diye ısrar etse de, inatçı kasabalılara yenik düşmüş. Padişahlığı kabul edip arkadaşını da sadra zam yapmış. Aynı gün de başlamış zulme, boyun vurmaya, vergi salmaya. Arkadaşı, ‘Yapma, halk kızacak’ deyince çiçeği bur nunda padişah cevap vermiş: Güvercin uçurup padişah seçen halka böylesi az bile.” 4. DYP liderliğine kendi yerine Çiller seçildiğinde: “Leylek yılanı nasıl avlar bilir misiniz? Leylek havada uçarken bir yılan gördü mü hemen üzerine atılmaz. Bulunduğu yerden daha yükseğe çıkar. Çıkabileceği en yüksek noktaya geldikten sonra birden yılanın üzerine pike yapar. Yılanı belinden kaptığı gibi tekrar eski yüksekliğe çıkıp yı lanı aşağı atar. Bu kadar yüksekten düşen yılanın beli kırılır, hayvan ölür. Leylek ölen yılanı alır, yesinler diye yavrularına götürür. Ama bu her zaman böyle olmaz, leylek bazen üşengeçlik eder, yılanı yeterli yük sekliğe çıkmadan yere bırakır. Bu durum da yılan sadece bayılır. Yılanı öldü zanne den leylek, hayvanı alıp yuvasına götürür, ‘alın yiyin’ diye yavrularına bırakır. Ana leylek yuvadan ayrılınca da, yılan yavru leylekleri yer.” Asker, habire siyasetçilerle kriz çıkardığında: “Bir profesör aslanla kuzunun aynı kafes te yaşayabileceği ni iddia etmiş. ‘Yapamazsın’ demişler. ‘Deneyeyim görün’ demiş. Hayvanat bahçe sinde denemeye başlamış. İtiraz edenler bir hafta sonra gelmiş, bakmışlar ki, ku zuyla aslan aynı kafeste... ‘Bunu nasıl yaptın?’ diye şaşkınlıkla profesöre sormuşlar. O da cevap vermiş: Her gün kafese yeni bir kuzu koyuyoruz.” Cumhurbaşkanlığına aday olduğunda: “Adamın biri derdi için büyücüye gitmiş. Büyücü muskasını yazmış, adama vermiş ve bir de öğütte bulunmuş: ‘Şimdi bu mus kayı al, boynuna as ve bir de sakın dişi tav şanı aklına getirme. Derdin iyileşecek’ de miş. Adam başını sallamış, ‘Bu büyü tutmaz’ demiş. ‘Neden?’ diye sormuş büyücü... ‘Sen şimdi böyle söyledin ya, artık dişi tavşan hiç aklımdan çıkmaz.’...” 5. 6. Mezun olduğu lise çürüyor 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefawtı, 1941 yılında mezun olduğu Afyon Lisesi’nde de üzüntüyle karşılandı. Okul müzesinin bir bölümünde Demirel’e ait materyallerin bulunduğu köşe yeniden düzenlendi. Demirel’in adını taşıyan Afyonkarahisar Fen Lisesi, ödenek gönderilmemesi nedeniyle bakımsızlıktan çürüyor. 7. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle