28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 11 Haziran 2015 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY haber 9 Ekonomideki kötü gidişi ski CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici, uluslararası kuruluşların AKP’yi ekonominin kötü gidişatıyla ilPELİN gili 2013’ten beri kaç ÜNKER kez uyardığını ancak mevcut ekonomi yönetiminin önlem almadığını söyledi. Kesici, gazetemize yaptığı değerlendirmede, dünyadaki dolar likiditesinin azalmasıyla özellikle gelişen ülkelerin ‘sermaye donma riski’ ile karşı karşıya olduğunu belirterek The Economist Intelligence Unit’in Eylül 2013’te açıkladığı endekse göre Türkiye’nin bu ülkelerin başında geldiğine dikkat çekti. Kesici, şöyle devam etti: “Dünyada çok miktarda olan dolar Amerika’ya çekilirse bundan ülkeler nasıl etkilenecek, böyle bir endekste en kötü etkilenecek ülke Türkiye görünüyor. Bu endeks 20 Eylül 2013’te açıklandı. Mevcut AKP hükümetinin Eylül 2013’te bütün dünyaya ilan edilen bu endeksi ya yeteri kadar ciddiye almamış olmaları veya algılayamamış olmaları sıkıntı yaratıyor. Yani dünyada böyle bir daralma olacaktır. 2013’ten beri bu bütün dünyaya ilan edilmiştir. Ama bizimkiler hala cümbüş çalmaya devam ettiler, halbuki böyle bir durum yok.” Ekonomideki kötü gidişi teyit eden bir diğer endeksin de Bloomberg olduğunu belirten Kesici, “Bloomberg’e göre Türkiye, dünyanın en kötü 15 ekonomisi içinde 9. sırada. Bizimkiler dünya ekonomisinde Türkiye’nin yerini abarta abarta bitiremiyor ama 2 Mart 2015’te yayımlanan bu endekste Türkiye’nin dünyanın en kötü ekonomisi olduğu ilan edildi. Hükümetten buna bir itiraz da gelmedi” dedi. dünya gördü, AKP görmedi E Eski CHP milletvekili İlhan Kesici: Dünya, Türkiye ekonomisinin kötü gidişatını gördü. 2013’ten beri AKP’yi kaç kez uyardı ama AKP anlamak istemedi Derin(!) provokasyon zünde seçimler öncesi bölge ağırlıklı pek çok kanlı provokasyon üzerine, seçimler sonrası Diyarbakır’da 4 cana mal olan “Derin(!) provokasyon”un, tarafların gerçekten sağduyulu duruşları ile amacına tam ulaşamaması çok değerli olsa da geçiştirilerek hafife alınması yanlış olur... Son olayda da görüldüğü üzere, canları yanan tarafların çok uzun zamandır beslenmiş öfke, cepheleşme, çatışmacı reflekslerindeki şiddeti derinleştiriyor. Seçim süreci içinde yaşatılan, seçimler sonrası da gündemimize giren provoksyonların amacı sorgulanamayacak kadar açık... Sorunların demokrasi, siyaset, Meclis içinde çözülmesi yolunda atılmış yaşamsal adımlar; siyasi tarafların son seçim kampanyalarındaki etkin çabalarının üzerine, seçmen sağduyusu ile gelen çok anlamlı katkılara zarar vermeyi hedef alıyor... Bu kanlı saldırıları düzenleyen adresler karanlık kalabilseler de, yine tehdit boyutları çok ağır, “Derin(!) provokasyon” eylemleri serisi içinde, Türkiye’nin demokrasiye dönük nefes alması, yürüyüşünün engellenmesi amaçlanıyor... Başlığımdaki “derin” vurgulamasının yanına koyduğum ünlem işareti, aslında provokasyon odakları karanlık kalsalar da, yararlananlar olarak çok da bilinmez olmadıklarının altını çizmek içindir... Kanlı terör eylemleri ile gerçekleştirilen provokasyonların adreslerini zamanında okumak, provoksyonların tuzağına düşmemek için çok ama çok önemlidir... Provokasyonları düzenleyen karanlık odaklar, sonuç alabildikleri, çatıştırmak istedikleri tarafları tuzağa düşürebildikleri ölçeklerde kanlı oyunları, eylemlerini sürdüreceklerdir. Açığa çıkarılabildikleri ölçeklerde de tuzakları tuzak olmaktan çıkacak, hesap verme konumuna düşeceklerdir... HHH Son kanlı provokasyonda ilk öldürülenin tarafına bakılarak, karşı adresten gibi görünen tepkilerde üç canın daha alınması, bir boyutu ile provokasyonun tuzağına ne kadar da kolay düşülebileceğinin göstergesi... Belki de iç içe kurgulanmış provokasyonların da ürünleri... Siyaseten sorumlu taraf liderliklerinin devreye girmeleri, çok net sağduyu çağrıları ile amaçlanan şiddet boyutlarına vardırılamaması sevindirici. Provokasyonların işlevsiz kılınabilmesi, oyunların bozulması için hâlâ çok yetersiz... Öncelikle devletin, hâlâ görev başında olan hükümetin sorumluluğunda güvenlik örgütlerinin, yeni moral değerleri ile parlameto içinde görev alacak siyasi partilerimiz, toplumsal örgütlenmelerimiz, bireyler olarak hepimizin.. sorumluluklarımız ortada... HHH Gazeteci olarak tanıklık edemediğim son provokayonların okunmasına gelince; benzerlerinden, tanıklık yapabildiklerimden örneklemeler verebilirim... Bugün kanlı 1 Mayıs 77’nin genellenmiş değerlendirmelerdeki yeri, “12 Eylül darbesine yürüyüşte en anlamlı, işlevsel provokasyon eylemi” değil mi? Dönemin DİSK örgütlenmesinde etkili uzman kadroları, dönemin ilerlemeci olarak bilinen, Sovyetler’e sempati duyan sol çizgiden olmaları ile bağlantılı, kan uyuşmazlıkları varsayılan yine sol ama Çin’e sempatizan örgütlerin katılımlarına güvenlik kaygısı ile izin vermemişlerdi. Aydınlıkçılar olarak bilnen sol örgütlenmeler de inatla katılmayı seçmişlerdi. Sol içi çatışmacılık geçerliydi... 1990’lı yıllarda Kürtler içinde, İran etkisiyle de beslenmiş HizbullahPKK ayrışmaları, iç çatışmalarını anımsayalım... Ya da günümüzde aşiret, Sünni İslam yaklaşımları ağır basan, AKP’ye de oy verme eğilimleri önceki seçimlerde ağır basmış, daha dindar Kürtler ile HDPPKKKandil’e yakın örgütlenmelerin çekişmeleri gibi.. var olan çatışmaların doğasında yaşanan gerilimleri görelim. Örneklerini verdiğim her üç ortamda geçerli gerilimler, çatışmalar ile, kanlı provokasyonlar ile yaşatılanların, can kayıplarının arasında, asla ve de katiyen doğrudan bir ilişki yok... Canlı tanık olarak, 1 Mayıs 1977’de iki tarafın birbirine girmesi halinde olsa olsa yaralanmalar olurdu... Ölenlerin çoğu dönemin içdış odaklı provokatörlerinin, derin devletimizin de katkısıyla polisin doğrudan öldürme kastı olmasa da kitlelerin ayaklarının dibine dibine ateş açmaları sonucunda çoğunun panikte ezilerek öldüğünün altını çizebilirim... 1990’lı yıllarda PKK sempatizanı gençler ile Hizbullahçıların yüz yüze geldiklerinde, birbirlerine uyguladıkları şiddet ve suçları sayabildiklerine, yaşanan katliamların açıklanmasında nasıl yetersiz kalındığına kaç kez tanıklık ettim. Derin devlet ile açığa çıkarılmamış provokatörlerin faili meçhul cinayetleri ise bugün sayılmakla bitirilemiyor... Ö YATIRIMLAR DÜŞTÜ İlhan Kesici, yapısal bozulmanın en önemli göstergesi olarak kamu ve özel sektör yatırımlarındaki düşüşü gösterdi. 1998’de kamu ve özel sektör yatırımları milli gelirin yüzde 24.3’ü iken bu oran 2013’te yüzde 20’ye indi. Kesici’nin verdiği bilgiye göre son 8 yılda Türkiye gelişen ülkelerden daha az büyüdü. Sabit fiyatlarla dolar bazında kişi başı milli gelirde 7 yıldır yerinde saydı. Türkiye çok partili dönemde (57 yıl) ortalama yüzde 5.1 büyürken 12 yıllık AKP iktidarında yüzde 4.7, son 8 yılda yüzde 3.3 büyüyebildi. SANAYİ DE TASARRUF DA KALMADI Yapısal bozulmanın diğer önemli göstergeleri olarak da imalat sanayisi ve yurtiçi tasarruflardaki düşüşü gösteren Kesici, milli gelirde imalat sanayinin payının 1998’de yüzde 23.6 iken 2013’te yüzde 15’e gerilediğini söyledi. İç tasarrufların milli gelirdeki payının da 1998’deki yüzde 24’ten yüzde 14’e gerilediğini belirtti. Kesici, hanehalkının borçluluk oranındaki artışa dikkat çekti. Hanehalkı borçları 2002’de 4 milyar dolar iken 2014’te 155 milyar dolara çıktı. Toplam dış borç ise 107 milyar dolardan 398 milyar dolara yükseldi. IMF çok sert dille uyardı İlhan Kesici lhan Kesici, Türkiye ekonomisi ile ilgili önemli uyarılar arasında en sorunlu olanın Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) 5 Aralık 2014’te yayımladığı Türkiye raporu olduğuna dikkat çekti. Kesici, “IMF’nin hükümetimize resmen verdiği raporun son satırında deniliyor ki, ‘Türk yetkilileri, Türkiye ekonomisinin İ karşı karşıya olduğu riskleri bizim algıladığımız gibi algılamıyor’ Bu diplomatik bir dille, en yumuşak şekilde ifade edilmiş bir söylemdir. Bu da şu demek: Türk ekonomisinin karşı karşıya olduğu riskler çok ciddidir, bunu Türk ekonomi yetkililerine bıkmadan usanmadan anlattık, fakat bunlar ekonominin hangi durumda olduğunu ya anlamıyor lar, algılayamıyorlar ya da aldırış etmiyorlar. Bu ileri derecede suçlayıcı bir dildir. Diplomatik dilde de çok az rastlanan bir şeydir” diye konuştu. Türkiye’nin 2001’den beri çok istikrarsız ve sağlıksız bir büyüme trendi olduğunu vurgulayan Kesici, “Böyle bir durum her ekonomiye kalp krizi geçirtir” dedi. Üretimsiz, yatırımsız büyümeye devam Türkiye yılın ilk çeyreğinde yüzde 2.3 büyüdü. Dolardaki hızlı yükselişle milli gelir 794.7 milyar dolarla 2012’den sonra ilk kez 800 milyar doların altını gördü. Halk 176 dolar fakirleşti. ayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) iç talepte geçen yılın son çeyreğinde başlayan canlanmanın devam etmesiyle yılın ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre sabit fiyatlarla yüzde 2.3 büyüdü. TÜİK, 2015 yılı I. Çeyrek (Ocak – Mart) GSYH verilerini açıkladı. Yılın ilk çeyreğinde büyümeyi yurtiçi tüketim 3 puan, devletin nihai tüketim harcamaları 0.3 puan, özel sektör yatırımları 0.4 puan, stok değişmeleri 0.2 puan yukarı çekerken, kamu sektörü yatırımları 0.4 puan, net ihracat ise 1 puan aşağı çekti. Mevsimsellikten ve takvim etkisinden arındırılmış GSYH birinci çeyrekte önceki çeyreğe göre yüzde 1.3, takvim etkisinden arındırılmış GSYH ise bir önceki yıl aynı döneme göre yüzde 2.4 arttı. TÜİK verilerine göre kişi başına gelir 10 bin 228 dolarda kaldı. 2010’dan beri kişi başı gelir 10 bin dolardan yukarıya çıkamadı. 4 Sanayi üretiminin alt ko G 10 bin dolarda kaldı lu imalat sanayisi yılın ilk çeyreğinde sadece yüzde 0.8 büyüdü ki bu milli gelirin lokomotifi olmaktan çok uzak. AKP’nin büyümenin lokomotifi olarak gördüğü inşaat yüzde 3.5 düşüşle büyümeye negetif etki yaptı. Yılın ilk çeyreğinde yüzde 2.3 olan büyümenin yılın kalanında nasıl bir seyir izleyeceği ise seçimlerin ardından mevcut siyasi belirsizliğin ne şekilde çözümleneceğine bağlı olacak. Bu noktada analistler yıl sonu için beklentilerini henüz revize etmiyor ancak büyüme üzerinde aşağı yönlü risklere dikkat çekiyor. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ekonominin temellerinin sağlam olduğunu belirterek, siyasi belirsizliğin uzun sürmemesi gerektiğini söyledi. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan “Önümüzdeki dönemde dış talebin büyümeye katkı sağlaması beklenmekte” derken TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ise, “Büyümeyi dengelemek ve sürdürebilir kılmak için tek yolun KOBİ’leri ateşlemek” olduğunu bildirdi. l Ekonomi Servisi HARCAMALAR ARTTI Hanehalklarının nihai tüketim harcamaları birinci çeyrekte sabit fiyatlarla yüzde 4.5’lik artışla 20 milyar 982 milyon lira, cari fiyatlarla yüzde 11.1’lik artışla 316 milyar 311 milyon lira oldu. Devletin nihai tüketim harcamaları söz konusu dönemde sabit fiyatlarla yüzde 2.5 artarak 3 milyar 211 milyon lira, cari fiyatlarla yüzde 7.9’luk artışla 66 milyar 891 milyon lira olarak gerçekleşti. FT: Kördüğüm şüpheleri artırdı Moody’s: Ekonomi politikaları gecikecek cının kurumlara güvenini ngiliz Financial Times gasas olduğunu, yatırımcıların luslararası kredi deredestekleyeceğini söyledi. celendirme kuruluşu U İ zetesi, Türkiye’de seçim da ekonominin dengesiz ve iç Moody’s, AKP’nin azınlık Moody’s’ten 2015 genel sesonrası ortaya çıkan tabloyu talebe fazla bağlı olmasından “kördüğüm” olarak nitelendirdi. Gazete, bu durumun Türkiye ekonomisinin gidişatına yönelik şüpheleri artırdığını yazdı. Financial Times; birçok ekonomistin Türkiye’de ekonomik durgunluğun artmasını beklediğini, ülke ekonomisinin iç ve dış şoklara karşı hasşikâyetçi olduklarını belirtiyor. Gazete Türkiye’nin yerine getirmesi gereken ve yabancı yatırımcıların da acilen yapılması gerektiği görüşünde oldukları reformları; rekabet gücünün, tasarruf oranının ve ihracatın artırılması olarak sıralıyor. l Ekonomi Servisi çimleri ile ilgili açıklama geldi. Moody’s tarafından yapılan açıklamada, seçim sonuçlarının siyasi belirsizliği artırdığı ve ekonomi politikalarının uygulanmasını daha da geciktireceği belirtildi. Açıklamada ayrıca seçmendeki çeşitliliğin parlamentoya yansıması Türkiye’de kurumların gücünü ve yatırımhükümeti veya bir koalisyon kurmasını beklediğini ve bu durumun uzun ömürlü olmayan kırılgan bir hükümete işaret edebileceğini belirtti. Moody’s ayrıca 2019’dan önce erken seçim olasılığının yüksek olduğunu söyledi. Açıklamada son olarak, Türkiye’nin olumlu kamu maliye göstergeleri BAA3 WSJ: Merkez rahatladı Wall Street Journal Gazetesi, “Seçim10 yılı aşkın süredir görülmeyen bir siyasi türbülans dönemine kapıyı açmış olsa da Merkez Bankası’nın (TCMB) bağımsızlığını teyit edebileceğini” belirterek “Siyasi belirsizlik TCMB için nimet” diye yazdı. Haberde, TL’deki kayıplara neden olarak zayıf güven, siyasi kargaşa ve yüksek enflasyonu gösteren iktisatçılar Lubomir Mitov ve Carlos Ortiz’in “Türkiye Merkez Bankası muhtemelen önümüzdeki günlerde para politikasını sıkılaştıracak” şeklindeki değerlendirmeleri de yansıtıldı. olan kredi notunu desteklediği belirtildi. l Ekonomi Servisi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle