16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 11 Haziran 2015 KULTUR ürkiye Yayıncılar Birliği (TYB) Düşünce ve İfade Özgürlüğü 2015 Ödülleri, dün akşam Pera Palas’taki ödül töreniyle sahiplerine verildi. FriedrichEbertStiftung katkılarıyla düzenlenen törende Ragıp Zarakolu ile Birlik Başkanı, gazetemiz yazarı Metin Celal de birer açılış konuşması yaptı. Ardından, birliğin yıllık olarak yayımladığı “Yayınlama Özgürlüğü Raporu 2015” ile ilgili, kısa bilgi verildi. Etkinlikte bu yıl, karikatürleri nedeniyle sık sık yargılanan, Penguen’in bir kapağında çizdiği figür nedeniyle “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçundan hapis cezası alan karikatürist Bahadır Baruter’e, muhalif kitaplarına çok sayıda dava açılan Kırmızı Kedi Yayınları kurucusu Haluk Hepkon’a, Dost Kitabevi’nin kurucusu, bağımsız kitapçılık mesleğini 38 yıldır sürdüren Erdal Akalın’a Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü verildi. Ödül bu yıl ilk kez bir çizere verilmesiyle de çok alkış topladı. Düzenlenen törende ayrıca, Cumhuriyet gazetesine, gazetecilik ve yayıncılık faaliyetlerinden dolayı yıllardır Belçika’da sürgün hayatı yaşayan ve Türk vatandaşlığından çıkarılan Ant Yayınları ile Ant Dergisi kurucuları Doğan Özgüden ve İnci Tuğsavul Özgüden’e ve internetteki erişim engellemeleri ve kısıtlamalarıyla ilgili tek kaynak olan Engelli Web’e, ‘Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel Ödülü’ verildi. Törende gazetemiz adına verilen özel ödülü, Cumhuriyet Vakfı İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, İcra Kuru Jacky Klein Pera Müzesi’nde Sanat tarihçisi ve yazar Jacky Klein bugün saat 19.00’da Pera Müzesi’nde British Council ve Pera Müzesi işbirliğiyle düzenlenen ve 26 Temmuz’a kadar devam eden “Grayson Perry: Küçük Farklılıklar” sergisi kapsamında Grayson Perry’nin sanat pratiğine odaklanan bir konusma gerçeklestirecek. Sergi kataloğu için Perry’yle özel bir söylesi de gerçekleştirmiş olan Klein, sanatçının kariyerindeki kilit işlerden bahsedecek. Ayrıca Klein konmuşmasında özellikle din, sınıf, cinsiyet ve tüketim kültürü gibi işlerinde tekrar eden temalara odaklanacak. EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK 21 ‘Sorumlu benim’ diyen Cumhuriyet’e Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü T Türkiye Yayıncılar Birliği’nin Pera Palas’ta verilen ödülünü Cumhuriyet ekibi birlikte aldı Fotoğraflar: VEDAT ARIK Haluk Hepkon ödülünü Oral’dan aldı. (Soldan) Can Dündar, Zeynep Oral, Orhan Erinç, Ceyda Karan, Akın Atalay, Evrim Altuğ ve Tora Pekin bir arada. lu Başkanı Akın Atalay ve yazarımız Zeynep Oral ile Dış Haberler Şefi Ceyda Karan gibi isimleri sahneye çağırarak hep birlikte kabul eden Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, bir de teşekkür konuşması yaptı. Dündar, köşe yazarımız ve gazetemizin eski Kültür Şefi Celâl Üster’i de bu süreçte gazeteye verdiği emekten ötürü takdirle anan TYB Başkanı Metin Celal’den aldığı ödülle ilgili konuşmasında, ‘Ödülün zamanlaması manidar,’ şeklinde bir espri yaptı ve davetlilere özetle şunları vurguladı: “Dergilerin, gazetelerin baskı tekniği değişiyor ama, devletin baskı tekniği hiç değişmiyor galiba. Aynı baskıları sadece yeni kuşaklar devralıyor ve onlar da mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Biz de, çalışma arkadaşlarımla o mücadele geleneğini devraldık ve çok benzer baskılara karşı göğüs germeye, mücadele etmeye devam ediyoruz. O açıdan ödülün tam da zamanında geldiğini söylemek zorundayım. Bir anlamda, aslında çok bedel ödedik. Bu gazetenin geleneğinde bedel ödemek var; özgürlüklerin bir bedeli olduğu kesin ve kurşunlanan, bazen bombalanan yazarlarımız, arabalarıyla birlikte giden Uğur Mumcu’lar, Bahriye Üçok’lar, sabahın köründe tutuklanıp içeride yatırılan İlhan Selçuk’lar... İşte tüm o geleneğin devamıdır aslında Cumhuriyet. Bedel de ödemeyi sürdürüyor. Çalışanlarıyla zaman zaman adliye saraylarında, kimi zaman gözaltında, kimi zaman Cumhurbaşkanı’nın dilinde, tehditler altında görevlerini yapmaya devam ediyor. ‘Mesleğin fıtratında bu var.’ Söylenilen doğru. O fıtrat, burada Ant dergisinden devredilen bir gelenek halinde. Cumhuriyet’te bunu çok iyi bilen bir kadro var. Böyle olmaya, hep devam edeceğiz.” l Kültür Servisi Baruter’e ödülünü Metin Celal sundu. Ant Yayınları’na selam ‘Baskı tekniği’ değişmedi Erdal Akalın’a ödülü Mustafa Köz verdi. Körfez’de sanat ve AB Bursa’da kuruldu ikiyüzlülük B Europe, Bursa Açıkhava Tiyatrosu’ndaki konserinde coşturdu Black Sabbath ile Thin Lizzy arasında bir intiba yaratsa da diri. Permalı Ahu Tuba saçlar kesilmiş, yerine Kartal Tibet’in Tarkan’ı gelmiş. Solist Joey Tempest, mikrofon ayağı çevirme konusunda halen bir numara. John Norum solo gitarda virtüöz performansı sergiliyor. Seyirciye tavuk yemleme hareketiyle pena dağıtan sempatik basçı John Leven, hasır şapkasının ardına gizlenmiş içine kapa İnsan Hakları Gözlem Örgütü’nden Nicholas McGeehan, işçilere ve muhaliflere ağır baskıların uygulandığı Abu Dabi’de, sanat ve kültürün para ve iktidarın hizmetine koşulduğunu söylüyor. nsan Hakları Gözlem Örgütü’nün (Human Rights Watch) Ortadoğu araştırmacısı Nicholas McGeehan’ın geçenlerde New York Times gazetesinde yayımlanan “Körfez’de Sanat ve İkiyüzlülük” başlıklı yazısı, Körfez ülkeleri, özellikle de Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) sanat alanındaki büyük yatırımlarına ilişkin tartışmalara damgasını vurdu. McGeehan, yazısında, Abu Dabi yakınlarındaki esSadiyat adasında yürütülen ve Louvre ve Guggenheim müzeleri ile bir New York Üniversitesi yerleşkesini de kapsayan dev projedeki çelişkiler ve ikiyüzlülükleri vurguluyordu. Lübnanlı sanatçı Walid Raad geçen mayıs ayında Abu Dabi havalimanından geri çevrilmişti. Kısa bir süre önce Mumbaylı (bizde Bombay diye bilinir) sanatçı Ashok Sukumaran’a BAE’ye giriş izni verilmemişti. İ Üniversitesi profesörlerinden Andrew Ross ve gazeteci Sean O’Driscoll da vardı. Eleştiriye hoşgörü yok! McGeehan, bütün bu engellemelerin, “BAE ve ortaklarının eleştiri ve açık tartışmayı hoşgörmeye yanaşmadıklarını gösterdiğini” söylüyordu. Kaldı ki, 2014’ün Ocak ayında İnsan Hakları Gözlem Örgü çen Şubat ayında, iş yasalarının uygulanışında ciddi eksiklikler saptamıştı. Yalnızca iş yasaları mı? Güvenlik gerekçesi! Bu iki sanatçının ülkeye alınmamasının gerekçesinde “güvenlik nedeniyle” yazıyordu. Oysa Raad da, Sukumaran da, Abu Dabi’de Guggenheim Müzesi’nin açılmasına boykot çağrısında bulunan Körfez Emek Birliği’nin üyesiydiler. Son dönemde BAE’ye girmelerine izin verilmeyenler arasında, esSadiyat adasındaki müze ve üniversite yerleşkesi inşaatlarında çalışan işçilerin insanlık dışı çalışma koşullarını sert bir biçimde eleştiren New York Körfez Emek Birliği’nin 56. Venedik Bienali’ndeki işi. tü adına işçilerin çalışma koşullarını araştırdıktan sonra Abu Dabi’den ayrılırken McGeehan da kara listeye alındığını ve ülkeye bir daha giremeyeceğini öğrenmişti. McGeehan’ın hazırladığı rapora göre, düşük ücretleri protesto etmek amacıyla greve giden göçmen işçiler polisler tarafından dövülmüş ve keyfi bir biçimde sınır dışı edilmişti. İnsan Hakları Gözlem Örgütü, ge BAE’de, hükümete eleştiri yöneltenler ağır hapis cezalarına çarptırılıyor, üstelik “yanıltıcı bilgi vermek amacıyla kökü dışarıda örgütlerle bağlantı kurmak”la suçlanıyordu. 2014’te çıkarılan “terörle mücadele yasası” ise, mahkemelerin, yönetimi kalemleriyle eleştirenleri “terörist” olarak yargılamasına, dahası ölüm cezasına çarptırmasına olanak tanıyordu. Baskılar o kadar ağırlaşmıştı ki, ülkede muhalifleri savunacak avukat kalmamıştı nerdeyse. McGeehan, böylesi bir sindirme ortamında, Guggenheim ve Louvre müzeleri ile New York Üniversitesi’nin Abu Dabi’deki girişimlerinin, zorba bir devlete “saygınlık cilası çekmekten başka bir şey olmadığını” vurguluyordu: “Bu kurumlar ve bazı sanat eleştirmenleri, Abu Dabi’ye taşınmalarını, kültür tarihinde bir dönüm noktası olarak göklere çıkardılar. Oysa şu anda, baskıların gittikçe arttığı bir iklimde, sanat ve kültürün para ve iktidarın hizmetine koşulduğu görülüyor; otoriteye kayıtsız şartsız teslim oluş, bu liberal kurumların idealleriyle apaçık çelişiyor.” Terörle mücadele yasası ursa’ya Europe geliyor dediler kalktık gittik “ne işleri var yahu orada, İstanbul’da çalmayacak mı” diye soranların şaşkın bakışları arasında. Oysa bir dönemin Rock City’si değil mi Bursa? Bir de 54 yıldır yapılan festiMURAT vali var; UluslararaBEŞER sı Bursa Festivali. Zaten iki yıl önce İstanbul’a geldilerdi de ne oldu? Yanlış bir yerde Lifepark’ta katılımı zayıf sönük bir konser olmuştu. Üstelik biletler 200 liranın üzerindeydi, burada iskender kebaptan ucuz, sadece 23 lira. Yüksek oksijen seviyesinde, ıhlamur ağaçlarının arasında 3500 kapasiteli Bursa Açıkhava Tiyatrosu dolu, öğleden sonra konsercileri endişelendiren sağanak ise insafa gelmiş. Ebeveynler, yerel sakinler, şehrin önde gelenleri ve hayranlar derken, memleketin dört bir tarafından toplanmış insanlar gerçek Avrupa (Europe) Birliği’ni kurmuş. Topluluğun son albümü “War of Kings”e adını veren şarkıyla başlayan ateşli konserin sahnesini albüm kapağındaki grafik süslüyor. Sağlam çalıyor; tabanca gibi patlıyor, makineli tüfek gibi tarıyorlar. Sound temiz, parlak. Görüntüleri nık klavyeci Mic Michaeli ve kinetik davulcu Ian Haugland... Bacaklarını 90 derece açarak poz verişler, arada bir saçları arkaya atışlar; hepsi tamam. Ön sıralardan başörtülü bir teyze sahneyi ve etrafı eşit dikkatle gözlemliyor; “taşkın” gençlere bıyık altından gülümsüyor. Ama gençlerin suçu yok; onları sahneden inip aralarına dalarak, mikrofon uzatarak, arada “hadi delirelim, iyi akşamlar, nasılsınız” tü ründen Türkçe kelimeler sarf ederek kudurtan kişi Joey. Hele hele o havalı havalı “Carrie”, “Rock The Night”, “Let The Good Times Rock” falan çalmalar yok mu? Çıplak bedenine önü iliklenmemiş kolsuz siyah hırkasını giyen meczup, şarkıları feryat figan söylerken kendini yerden yere atmasın da ne yapsın? Yine aynı Joey, yüzünü sildiği havluyu seyirciye atmak yerine, önündeki monitörün yanına bırakınca, önlerdeki ergen kızların içi gidiyor. Europe performans açısından muazzam bir topluluk, ama imaj olarak arafta. Üzerlerine japonla yapışmış “The Final Countdown” imajı varken, 2004 yılında yeniden bir araya geldiklerinde bir hit parçanın arkasında değil, müzisyen hüviyetleriyle övülmek istiyorlardı. Şimdi ikisi bir arada, dostça duruyor bu sahnede. Bir düğünün en heyecanlı yerinde patlatılan konfetiler eşliğinde söylenen “The Final Countdown” ile mutlu sona ererken, insanlar ikiye bölünüyor. Kimileri sahne arkasında bir fotoğraf çektirebilmek için güvenlik engelinin önünde birikirken, siyah tişörtlü ve dövmeli arkadaşlar, eski Rock City Bursa günlerini yâd etmek için Hayal Kahvesi’ndeki after partinin yolunu tutuyor. ([email protected]) ‘Papa’ rekora gidiyor otheby’s müzayede evinin 1 Temmuz’da yapacağı çağdaş sanat etkinliği, İngiliz ressam Francis Bacon’a ait ‘eşsiz’ bir parçayla gündeme gelecek. Müzayedede sanatçının meşhur tablosu ‘Papa’, tahminen 230,3 ila 328,9 milyon dolar fiyat aralığıyla satışa sunulacak. Bacon, ilgili eseri ressam Diego Velázquez’in Papa Innocent X’i betimlediği tablosundan hareketle yorumlamıştı. l Kültür Servisi İdeallerle çelişiyor S Francis Bacon’ın eseri. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle