28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Salı 12 Mayıs 2015 Güncel sanatın ‘İsa’sı göğe yükseldi İki kez İstanbul Bienali’ne de katılmış ünlü ABD’li çağdaş sanatçı Chris Burden 69 yaşında öldü. Performans sanatı uğruna vaktiyle kendini silahla yaralayan Burden, EDİTÖR: MEHMET KESKİN yine kendini bir otomobilde çarmıha gerd,iği performatif eseriyle tanınıyordu.. Burden İstanbul’dan esinle ürettiği 2011 tarihli ‘çadır’ düzenlemesi ile de dikkat çekti TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Kenan Evren’in amatör sanat merakı, Türkiye’de burjuvazinin sanat ve iktidarla gittikçe ucuzlayan ilişkisini yansıtan bir ibret tablosu oluşturdu. Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren, 1989’da CumhurbaşkanMEHMET lığı’ndan emekKESKİN li olduktan sonra resme merak sardı. Bir söyleşisinde, resme ilgisinin 1929’da ortaokul birinci sınıfta başladığını söyleyen Evren’in resimleri, düzenlenen müzayedelerde, kendisine yapılan ev ziyaretlerinde işadamları tarafından peynir ekmek gibi satın alındı. New York’ta bir müzeyi gezerken karşılaştığı Pablo Picasso’nun resimleri için “Bunları ben de yaparım,” diyen Evren, 1993’te Beyoğlu Aksanat’taki sergisinin açılışında, kendisinin resimlerinin değerinin de tıpkı birçok ünlü ressamınki gibi öldükten sonra artabileceğini ummuştu. Evren “Belli olmaz, bakarsınız bu tablolar ben öldükten sonra milyarlara da gidebilir,” diyordu. Lakin, sergideki bir resminin dönemin parasıyla 500 milyon liraya zatın alınmasından güç alan Evren’in ‘yapıt’larının değeri, geçen yıllarla artan ‘ah’lardan olsa gerek ki, sürekli düştü. Evren’in satışa çıkardığı ilk resmi, Kenan Evren Lisesi’nde 1991’de düzenlenen bir açık artırmada 50 milyon liraya işadamı Sakıp Sabancı tarafından satın alındı. Bir başka tablosu ise 1992’de yine lisenin bir gecesinde Koç Grubu tarafından 110 milyon TL’ye satın alındı. Kenan Evren, 1993’te önce Marmaris’te, sonra İstanbul’da Aksanat Sanat Galerisi’nde sergi açtı. Bu sergide yer alan “Anne Sevgisi” adlı tablosu Nuh Çimento’nun sahibi Muharrem Eskiyapan tarafından Evren’in Marmaris’teki evine gidilerek, dönemin parasıyla 500 milyon liraya satın alındı. Birçok işadamının katıldığı İstanbul’daki serginin açı ‘Sanat’ımın karnesidir, netekim... 12 23 Faşist diktatöre veba töreni aşizm veba gibidir. Lakabı “Kara iktidar”dır. Ne gelişmiş ülkelerde, ne de gelişmekte olanlarda tamamen ortadan kalkar; En iyi kalpli muktedirin bile kalbinin derinlerinde bir yerde hep yatar. Geri kalmış ülkelerde şahlanır; gerilemekte olan ülkelerde iktidara mıhlanır. Bulaşıcı ve öldürücüdür. Tıpkı veba gibi, kaynağı yanlış bilinmektedir. Veba, bir fare hastalığı değil; pire hastalığıdır. Pireler fareleri öldürürler; ölü farelerle temas eden insanlara da hastalığı, fareler değil pireler geçirirler. İnsanlar aslında farelerle kader ortağıdırlar ama bunu bilmezler. Pirelerden korkacaklarına farelerden korkarlar. Asıl sinsi tehlikeyi fark etmeden; hedefi şaşmış gösterişli telaşlarla oyalanırlar. Genetik hafızaya yanlış yüklenen bilgiler çağlar boyu değişmeden aktarılmaya devam ediyor. İnsan acının da öfkenin de gösterişlisine kanıyor. Zamanla insan insanın piresi oluyor. Bu sayede zihnin kuytularında sinsi sinsi yuvalan faşizm, diktatörlere yöneltilen kolektif öfkeye rağmen bir türlü ortadan kalkmıyor. Onları saklandıkları deliklerden çıkarmak; büyük mahkemelerde yargılamak ya da apar topar darağacında sallandırmak... Hiç ama hiçbir işe yaramıyor. Diktatör ölünce faşizm de ölmüş sayılmıyor. Askeri ya da sivil... Ülke darbelerden asla ders almıyor. Kötü kalpli üvey bir anayasayı bundan 30 yıl önce koşa koşa gidip onaylayan insanlar, veba yayar gibi hastalıklı bir zihniyeti yayıyor ve yıllar sonra benzer bir anayasaya “yetmez ama evet” diye yine gidip damgayı basıyorlar. Aradan onca zaman geçiyor, diktatör mağduru halkın pamuk prens saflığı bir türlü geçmek bilmiyor. Kafasına darbe yiye yiye aklını kaybeden ülke öfkesini de sevincini de kontrol edemez, neye yönlendireceğini bilemez halde. Kendisine iyice parlatılıp uzatılan kırmızı elmalara kanmaya hâlâ teşne. Bugünkü iktidar da başkanlık düşlerini ülkenin bu huyuna güvenerek kuruyor. Geçmişle hesaplaşmak peşinde oyalanırken günün hesabını tutmayı ihmal eden bir ülkede pervasızca esip gürlüyor. Camus’nün, insanın felaketler karşısındaki tehlikeli dönüşümünü ve felaketi kanıksayışını anlattığı Veba romanında şöyle bir diyalog vardır: “Söyleyin doktor, vebadan ölenler için bir anıt yapılacağı doğru mu? Gazeteler öyle diyor. Bir gömüt taşı ya da bir plaka. Bundan emindim. Ve nutuklar atılacak! (...) Buradan duyuyorum onları: ‘ölülerimiz…’ Sonra da gidip karınlarını doyuracaklar.” Biz de acımızı içimize, diktatörü toprağa gömüp, oraya buraya plaketler koyacağız. Sonra gidip yine karnımızı doyuracağız. Faşizmin simgesi olmuş bir diktatörün ölümün ardından intikam coşkusuyla şahlanan müthiş bir neşe duyabilirsiniz... O ölüm haberini yerlerde sürükleyip, duvarlara çarpa çarpa akıl fikir sokaklarında günlerce dolaştırabilirsiniz... Kalın hesap defterlerinin kirli sayfalarını parmaklarınızı tükrükleye tükrükleye defalarca çevirip geçmişe yeniden bakabilirsiniz... Bir ülkenin makus tarihini, yargılanamadan ölüp giden bir faşistin nezdinde sonsuza kadar lanetleyebilirsiniz... Ama gönüllü olarak kurduğunuz ve içinde rol aldığınız sistemle, her türlü iktidar hırsını onaylamaya devam ettiğiniz sürece bu düzen değişmez. Ne kadar derine gömerseniz gömün faşizmi... Pireler kokusunu alıp, onu yine çıkarırlar geri. F MSGSÜ: Darbeci tablosu yapmayız 2012’de, Atatürk, İnönü ve Bayar gibi devlet adamlarının portresini yapan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’yle (MSGSÜ) eski cumhurbaşkanlarının portresini usta ressamlara yaptırmak üzere görüşüldü. Atatürk’ten, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e kadar görev yapmış cumhurbaşkanlarının tablolarıyla ilgili, üniversitenin senatosundan ortak görüş olarak “Darbe yaparak cumhurbaşkanlığına gelen bir ismin portresini yapmayız” cevabı verildi. Rektör Prof. Dr. Yalçın Karayağız da, “Darbe Türkiye için yüz karasıdır” dedi. Yine 2012’de dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Evren’in 1998’de Devlet Resim Heykel ve Müzesi’ne bağışladığı “Bodrum Evleri” ve “Urlu Lisesi yararına düzenlenen bir açık artırmada dönemin parasıyla 10 milyar TL’ye satıldı. Turizmci Mehmet Kayabey Kayalıoğlu’nun satın aldığı 42 x 56 cm. ebatlarındaki tablonun açık artırması, 100 milyon TL’den başlamıştı. 1998’de, Evren imzalı “Atatürk” tablosu ise rekor bir fiyatla, 105 milyar liraya (dönemin kuru ile, 422 bin dolar) satıldı. Bu satış rakamı Kenan Evren’i “yaşayan en pahalı Türk ressamı” yaptı. O güne değin, Osman Hamdi Bey’in bir tablosu 850 bin dolara, Şeker Ahmet Paşa’nın bir tablosu da 300 bin dolara satılmıştı. Marmaris’te bir okul yararına yapılan mezat ise Kenan Evren tarafından 250 milyon liradan açıldı ve her artıran, aradaki farkı ödeyerek bağışta bulundu. Müzayedeyi düzenleyen Maçka Mezat’ın sahibi Ahmet Utku, o günlerde etkinliği şu sözlerle anlatıyordu: “Her artıran aradaki far Aksanat’ın dave tiyesi Kenan Evren kendi yaptığı bir tablosuyla... Aksanat’a karşı ‘Atsanat’ hareketi! Öte yandan, kimi sanatçılar ise, bu sergiye tepkilerini ortaya koyarak eleştirmen ve küratör Beral Madra’nın kurucusu olduğu BM Çağdaş Sanat Merkezi’nde, Eskiyapan’ın satın aldığı tablodaki at figüründen yola çıkarak “Atsanat” adıyla bir sergi düzenledi. Fikir öncülüğünü Komet’in yaptığı sergide Komet’in yanı sıra Murat Morova, Nazan Azeri, Arzu Başaran, Bala Arıduru, Erkan Özdilek, Figen Altıntaşbaş, Hülya Botasun, Gonca Sezer, Emre Zeytinoğlu, Müşerref Zeytinoğlu, Berna Erkin, Elvan Alpay, Can Maden, Hüseyin Özinal, Teoman Madra, Hale Tenger, Mevlut Akyıldız, Su Yücel, İnci Eviner, Gülsün Karamustafa, Birol Kutadgu, Zafer Mintaş gibi 30’u aşkın sanatçı, yaptıkları işlerle Evren’in sanat dışı tecrübe ve kararlarını protesto etti. Su Yücel’in eseri lışında konuşan Evren, işadamlarından tablolarını “Bir an önce ve 500 milyondan aşağı olmamak üzere satın almalarını,” istiyor ve ekliyordu: “Bu satış muamelesini bugün burada hemen yaparsak, ben de bir an önce Marmaris’e dönebilirim.” Haziran 1998’de, Evren’in “Denizli Horozu” adlı tablosu Türk Eğitim Vakfı Anado la Evleri” adlı tablolarının, “sanat eseri niteliği bulunmadığı gerekçesiyle” envanterden düşürüldüğünü açıkladı. Envanter çalışmaları sırasında Evren’in tablolarını da inceleyen kurul, müze yönetimine sergide teşhir edilmemesi tavsiyesinde bulunmuştu. Tüm bu bilgiler ise, bize ister istemez hemen herkesin kaynağını oldukça iyi tanıdığı şu ‘Ata’sözünü hatırlattı: “Efendiler; hepiniz milletvekili olabilirsiniz; bakan olabilirsiniz; dahası, Cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Ama sanatçı olamazsınız.” kı ödeyerek bağışta bulundu. Örneğin müzayedenin son bölümünde Çarmıklı ailesi 85 milyar lira verirken daha sonra fiyatı arttıran ENKA 100 milyar verdi ve yalnızca aradaki fark olan 15 milyarı ödedi. En son fiyat veren de Ali Şen ve Ali Balkaner’di.” Daha sonra gazetelere, Ali Balkaner’in tabloyu Süleyman Demirel’i hediye ettiği yansıdı. Hacizlik ‘sanat’ Evren’in Hande Ataizi tablosu. Evren’in yakın arkadaşı eski milletvekili Mustafa Deliveli’ye hediye ettiği, 1992’de yaptığı “Manzara”, 1993’te yaptığı “Sazlıklar Arasındaki Ev” ve tarihi belli olmayan “Gölde Gezinti” adlı tablolarına, Deliveli’nin sahip olduğu Lidya Otel’de başlatılan icra işleminde el konuldu ve bu eserlere toplam 14 bin lira değer biçildi. Satışa çıkarılan tablolar ise kimse tarafından alınmadı. 2010’da bir açık artırma internet sitesinden 14 liraya satışa sunulan 1993 Aksanat’taki resim sergisi kataloğu satılamadı. 1998’de ise Kültür Bakanlığı Resim ve Heykel Müzesi’nin, Evren’in “Begonvilli Duvar” adlı tablosuna 300 milyar lira verdiği ortaya çıktı. 1998’de Fikret Otyam, 1976’da çektiği “Sigara İçen İhtiyar” adlı fotoğrafını resme dönüştüren Evren hakkında, 1 liralık sembolik dava açtı. Evren yaptığı tabloyu işadamı Halis Toprak’a 2001’de 1 milyar 300 milyon liraya satmıştı. Evren hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 3 aydan 1 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. 2001’de sonuçlanan davada Evren 1 liralık tazminata mahkum edilirken hapis istemi ise mahkeme tarafından Evren’le ilgili “bir daha yapmayacağı kanaati oluştuğu” gerekçesiyle reddedildi. 2002’de beşinci kişisel sergisini Antik Palace Hünkar Salonu’nda açan Evren, oyuncu Hande Ataizi ve buz pateni yıldızı Katarina Witt’in erotik nitelikli resimlerinin yer aldığı iki resme, sergisinde yer verdi. Evren, Witt’in resmi için 2.5 milyar lira, Hande Ataizi’nin resmi için ise 10 milyar lira istedi. Uzanlar’ın malvarlığına TMSF’nin tarafından el koyduktan sonra Uzanlar’da bulunduğu ortaya çıkan “Portre” tablosu da, 2005’te yapılan bir müzayedede yalnızca 600 liraya satıldı. Savcılık: ‘Bir daha yapmayacak!’ DOB İSTANBUL DEVLET OPERA VE BALESİ DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ T . C . K Ü L T Ü R V E T U R İ Z M B A K A N L I Ğ I C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle