18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Salı 12 Mayıs 2015 Jeb: Ben de işgal ederdim 2016 ABD başkanlık seçiminin Cumhuriyetçi adayı olması beklenen Jeb Bush, Irak’ı işgal eden ağabeyi Bush’a sahip çıktı: “Ben de olsam işgali onaylardım, o istihbaratı alan herkes onaylardı.” EDİTÖR:CEYDA KARAN TASARIM: BETÜL BERİŞE Al Jazeera’ya 100 milyonluk dava Mısır’da ‘terör örgütü’ ilan edilen İhvan’a destekçilikten yargılanan Al Jazeera eski Kahire büro şefi Muhammed Fehmi, hapisteki günleri için Katarlı işverenine 100 milyon dolarlık dava açtı. Kanadalı Fehmi, kanalı ihmalkarlıkla suçladı. KIBRIS Müzakereler cumartesi başlıyor Körfez’den boykot uriye’ye askeri müdahale yapmadığı gibi Esad yönetiminin İslamcılarca devrilmesini istemediğini ilan eden, üstüne üstlük İran ile nükleer anlaşmaya kararlılıkla ilerleyen ABD Başkanı Barack Obama’yı Körfez’deki Sünni krallıklar boykot ediyor. Obama, hem İran’la olası nükleer anlaşmaya ikna etmek hem de silah satışları ve savuunma anlaşmaları yaparak güvence vermek istediği 6 Körfez ülkesinin kralını parşembe Camp David’de zirveye davet etmişti. Ancak hepsinin başı olan Suudi Kralı Salman, davete icabet etmeyeceğini açıkladı. Zirvede Suudi Arabistan’ı 1. Veliaht, 1. Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Prens Muhammed bin Nayif ile Kral’ın oğlu olan 2. Veliaht ve Savunma Bakanı Prens Muhammed bin Salman temsil edecek. Dışişleri Bakanı Adil Cubeyr, Suudi Kralı’nın boy göstermemesini “zirvenin zamanlaması, Yemen’de planlanan insani ateşkes ve Kral Salman İnsani Yardım Merkezi’nin açılışıy 21 [email protected] ABD’nin Körfez’le Camp David zirvesine Salman katılmıyor. Suudi Kralı’nın Obama’yı terslediği söyleniyor. Zirvede kral sayısı ikide kaldı BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide, yeni seçilen KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis’i ilk kez bir araya getirdi. Eide’nin ev sahipliğinde ara bölgede bulunan Ledra Palace Otel’de verilen yemekte iki liderin resmen müzakerelere 15 Mayıs Cumartesi günü başlaması kararlaştırıldı. Eide, “Liderler gecikmeden kararlılıkta yola devam edilmesi konusunda hem fikir. Bu benzersiz bir fırsat, iki lider de güçlü bir kararlılık gösterdi. Onların ortak çabasıyla bir çözüme ulaşılabilir” dedi. Yemek öncesinde Kıbrıslı Rum ve Türk aktivistler, otel önünde “artık barış zamanı, çözüm zamanı” yazılı pankartlarla müzakerelerin başlamasına destek verdi. S ülke Kuveyt ve Katar lider düzeyinde katılacak. Körfez’in Obama’nın İran’la anlaşmasını Faust’un şeytanla anlaşmasına benzettiğinden ve bölgeyi terk edişinin işraeti olarak gördüğünden söz ediliyor. Suudiler, ABD’den F35 hayalet savaş uçağı dahil en yüksek teknolojinin yanısıra İran tehdidine karşı yazılı güvenlik garantisi ve ABD’nin İsrail ile yaptığı gibi askeri işbirliği anlaşması istiyor. ABD’li yetkililer Körfez için ortak savunma altyapısının ele alınacağını söylerken, bölge çapında koordineli balistik füze savunma sistemine vurgu yaptı. Masada Irak, Suriye, Libya ve son olarak Suudilerin hava operasyonu yürüttüğü Yemen de var. Emirates Üniversitesi sprofesörü Abdülhalik Abdullah, Körfez liderlerinin Obama’nın politikalarına ne güvendiği ne de saygı duyduğunu belirtti. Abdullah Obama’nın Körfez’le ilgili “kendi halkları içindeki huzursuzluk, tatminsizlik İran’dan bile büyük tehdit” yorumunun liderleri kızdırdığınu ve tüm zirveyi boşa çıkardığını sözlerine ekledi. Füze kalkanı satışı Diktatörün ölümü... vren öldüğünde artık diktatör değil; çeyrek asır önce emekli olmuş, sağlık sorunlarıyla boğuşan düşkün, düşmüş bir ihtiyardı. Klasik deyişle; ahı gitmiş, vahı kalmıştı. Ardında bıraktığı 12 Eylül mimarisi ve zihniyeti, hâlâ yerinde devam ediyorsa; bunun öncelikle sorumlusu kamuoyu, medyası ve muhalefetiyle biziz... Aradan on yıllar geçmiş; “çağdaş demokrasi” adına taş taş üzerine konulamamış. Tersine özgürlüklerde geri gidilmiş. Askeri vesayet bitmiş, sivil vesayet gelmiş. Nerdeyse dalya diyen Evren, üç yıl tedavi gördüğü bir hastane köşesinde ölmüş, ölmemiş neyi değiştirir? Bizim için fark eder? “Diktatörün ölümü” dendiğinde ben mesela İspanya’da tartışmasız “diktatör” olarak yatağında ölen Franco’yu düşünüyor ve hatırlıyorum... 1980 yılında İspanya’ya gittiğimde Franco öleli 5 yıl olmuştu ve “diktatörün ölümü” henüz belleklerde tazeydi. Dost toplantılarında insanlar birbirlerine hâlâ, yeri geldiğinde, “o gün nerede olduklarını” ve “ne yaptıklarını” anlatıyorlardı. “Kennedy’nin ölümü” ya da “11 Eylül” gibi, tarihin hani “büyük şok”/ “büyük paradigma değişikliği” anları vardır ya... Öyle... Franco’nun ölümü de İspanyollar için öyle bir an olmuştu. O anı yaşayan her İspanyol, “diktatörün ölüm tarihi” 20 Kasım 1975’i kişisel anılarıyla belleğine, bir daha silinmez biçimde kaydetmişti. Tanıdığım pek çok muhalif, “80’lik generalin” ölümünde açmak üzere buzdolabında beklettikleri şampanyayı o gün büyük keyifle patlatmış olduklarını anlatmışlardı. Demokratlar “diktatörün ölümünü”, son kertede bir bayram gibi kutlamıştı. Çünkü “özgürlükler” ve “yaşam” onlar için Franco’dan sonra başlamıştı. İspanya’da “20K” koduyla hatırlanan bu tarih, özetle “milat” olmuştu. “20K” öncesi ülkede “hukuk devleti”, “yargı bağımsızlığı”, “güçler ayrılığı”, “fikirifade özgürlükleri”, “dernek, toplanma hürriyeti” gibi kavramlarının esamisi okunmazken; İspanya birkaç yılda “demokrasiye geçişi” tamamlayıp bu hedeflerin hepsine ulaştı. “AB üyeliği” ve lehte uluslararası koşullar; İspanya’da kuşkusuz süreci pekiştiren unsurlar oldu. Ama “20K”yi demokrasi bayramına çevirmek için İspanyollar da her şeyi yaptı. İspanyolca’da “destape” diye anılan bu “açılım” döneminde, bütün “tabular” yıkıldı ve “yasaklar” kırıldı. Diktatörün ölümünden bir yıl sonra komünist parti yasallaştı. İki yıl sonra demokratik seçimler, üç yıl sonra “demokratik anayasa” yapıldı. Diktatörün tüm baskı araçları ortadan kalktı. Kioskları yepyeni yayınlar kapladı. Siyasetten cinselliğe, ekonomiye dek her konuda yeni medya her şeyi serbestçe tartışıyor; kadın erkek eşitliği ve kadınların özgürleşmesi gibi konular gündemden düşmüyordu. “Kurumsal açılımlar”la, “özgürlük” arayan “sivil toplumun açılımı” İspanya’da el ele gitmiş; demokratikleşme bayramı, iki “açılım”ın yan yana gelmesi, çakışmasıyla gerçekleşmişti. Bizde böyle çok unsurun yan yana, bir araya geldiği benzer bir “açılım” hiç olmadı ve yaşanmadı. İspanya ile en büyük fark “hukuk devleti”nin bizde Evren sonrasında da hiçbir dönemde yaşama geçirilmemiş olmasının yanında, “özgürlüklerin” bir “ortak değer” olarak hiçbir dönemde gene böyle baştacı edilmemiş olmasında... Evren’i izleyen Özal, Demirel, Çiller, Erbakan, Ecevit dönemlerinde de biz büyük “yasaklar kuşatmasından” hiç kurtulamadık. Erdoğan yıllardan hiç bahsetmiyorum... “Gelen gideni aratır” sözünün yaşandığı bir coğrafyadayız. “Diktatör Kenan Evren”in ebediyete göçmesi, bu yüzden bir milat sunmuyor ne yazık ki. E Obama ocakta tahta çıkan Salman’ı ziyarete gitmişti. la” gerekçelendirerek alay eder gibi bir mazeret sundu. Washington’ın cuma günkü “kral gelecek” teminatının Riyad tarafından pazar günü yalanlaması “Salman’ın Obama’yı terslemesi” olarak yorumlanınca, Cubeyr “Kesinlikle Kral’ın Obama’ya tavır koyması değil” diye ısrar etti. ABD’li yetkililer de çok üst düzey bir heyet gönderildiğine dikkat çekti. Öncesinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Kral Salman’ın Esad’ı devirmek için kurdukları ittifakta Nusra ve diğer Kaide bağlantılı gruplara kilit rol vermesinin Obama’yı kaygılandırdığına dair açıklamalar yapılmıştı. Ve Obama zirve öncesi Salman’la başbaşa görüşmeyi planlıyordu. Tahta geçtiğinden beri yurtdışına çıkmayan Salman’da bunama olduğu, içişlerini Nayif’e, dış politikayı oğlu Muhammed’e emanet ettiği söylentileri de var. Biri felç geçiren diğeri kanser tedavisi gören Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman liderlerinin de es geçtiği, Bahreyn’in veliaht yolladığı Camp David’e sadece iki İki veliaht gidiyor ABD Şampanya ile kutlandı ‘Bin Ladin’in ölümü ile ilgili her şey yalan’ Pulitzer ödüllü saygın gazeteci Seymour Hersh, Başkan Barack Obama’nın 2011’de Kaide lideri Usame Bin Ladin’in öldürülmesiyle ilgili kamuoyuna yalan söylediğini iddia etti. London Review of Books’ta çıkan ve adı açıklanmayan çok önemli bir ABD’li kaynağa dayanan haberde bin Ladin’in 2006’dan beri Pakistan İstihbarat Servisi (ISI) tarafından Abbottabad’daki yerleşkede esir tutulduğu, bir ISI yetkilisinin 25 milyon dolar karşılığı ABD’ye bu yeri bildirdiği, ISI ve Pakistan ordusunun işbirliğiyle ABD askerlerinin çatışmadan içeri girdiği ileri sürüldü. Buna göre Bin Ladin İslami kuralara uygun şekilde denize gömülmedi, ceset parçaları helikopterden dağa atıldı. Beyaz Saray “Tümüyle tezatlarla dolu, Pakistan’ın hiç haberi yoktu” diyerek haberi yalanladı. AB Göçmen için kota ve müdahale talebi Avrupa Komisyonu, Akdeniz’de ölümleri engellemek için AB ülkelerinin sığınmacıları kotayla paylaşmasını önerecek. Ülke nüfusu, gelir düzeyi ve işsizlik oranlarına göre belirlenecek kota sistemine en çok göç alan İtalya, Yunanistan, Almanya destek verirken, Doğu Avrupa ve Britanya karşı çıkıyor. AB, insan kaçakçılarının teknelerini yok etmek için BM Güvenlik Konseyi’nden askeri müdahale izni de talep ediyor. “Tabu” yıkmanın önemi Rohingya felaketi Endonezya ve Malezya açıklarında insan kaçakçılarının terk ettiği 6 teknede 100’e yakını çocuk 2 bin göçmen kurtarıldı. Göçmenlerin çoğu Myanmar’da zulme uğrayan Rohingya (Arakan) Müslümanları. Aralarında Bangladeşliler de var. Yetkililer göçmenlerin bazısının kendilerince kurtarıldığını, bazısının yüzerek kıyıya ulaş tığını aktardı. Malezya polisi teknelerin Langkawi sahili yakınında bulunduğunu, bu kişilerin tahliye edilerek gözaltı merkezine gönderildiğini açıkladı. Çoğu açlık, susuzluktan bitap halde. Ardından Uluslararası Göç Örgütü, çoğu Rohing ya Müslümanı 6 bin göçmenin Tayland açıklarında denizde bekletildiğini duyurdu. Tayland’ın Rohingya Müslümanlarına yönelik önlemleri nedeniyle, insan kaçakçılarının göçmenleri kıyıya çıkarmak istemedikleri söyleniyor. ABD BM’de insan hakları sorgusu Siyahlara polis şiddetinin önünü alamayan ABD, BM İnsan Hakları Konseyi’ne hesap verdi. Adalet Bakanlığı sivil haklar müsteşarı James Cadogan, “Baltimore’da F. Gray, Missouri’de M. Brown, New York’ta E. Garner, Ohio’da T. Rice, Güney Carolina’da W. Scott’un trajik ölümleri bizi daha çok çalışmaya sevketti” dedi. CIA işkenceleri sorulduğunda “Çizgiyi aştık, ama sorumluluğunu üstlendik” yanıtı verildi. Britanya kabinesinin üçte biri kadın ritanya seçiminde zafer kazanan ve tek başına iktidar olan Muhafazakar Partili Başbakan David Cameron, 27 bakanla yeni kabineyi kurdu. Bakanlıkların üçte birini kadınlara verdi. Maliye Bakanı George Osborne, Dışişleri Bakanı Philip Hammond, Savunma Bakanı Michael Fallon ve İçişleri Bakanı Theresa May koltuklarını korudu. Muhafazakarlar, 20 yıldır ilk kez tek başına iktidar. Londra’nın ‘Osmanlı torunu’, şakacı belediye başkanı Boris Johnson’a bakanlık vermeyen Cameron, belediyede son yılına giren Johnson’ı tecrübeli partililerle fikir alışverişinde bulunacağı “siyasi kabine” toplantılarına dahil etti. Kültür Bakanlığı’ndan Ticaret ve İnvasyon Bakanlığı’na geçen Sajid Javid, Pakistanlı Müslüman bir otobüs şoförünün 45 B ABD Müslüman bakan yaşındaki bankacı oğlu. Parlamentoya giren 13 Müslüman vekilden 8’i kadın. AB ve göçmen karşıtı UKIP’in lideri Nigel Farage’ın 4 milyona yakın oy almasına rağmen tek vekil çıkarınca verdiği istifası iptal oldu. UKIP yönetim kurulu, başarılı kampanya yürüttüğünü söylediği Farage’ın istifasını oybirliğiyle reddettiğini duyurdu. Farage da istifayı geri çekti. Nükleer santraldan yakıt sızıntısı New York eyaletinde Indian Point nükleer santralinin trafosundaki patlamanın ardından petrol sızıntısı oldu. Yerleşimlere bu kadar yakında nükleer tesis olmasına karşı çıkan New York Valisi Anrew Cuomo, tonlarca petrolün Hudson Nehri’ne sızdığını açıkladı. Nükleer santral kazada skendini otomatik kapatmıştı. Küba’ya ayak basan ilk Fransa Cumhurbaşkanı 1898’de bağımsızlığını ilan eden Küba, tarihinde ilk kez bir Fransız lideri ağırladı. ABD ile ilişkileri normalleştiren Küba’nın AB ile yakınlaşmasının başını çeken Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Havana’ya resmi ziyaretinde “Dünyaya açılmak isterlerse yanlarında olacağız” dedi Hollande, ABD’nin Küba’ya uyguladığı yaptırımların da bu doğrultuda kaldırılmasını istedi. Dün Kübalı mevkidaşı Raul Castro’yla anlaşmalar imzaladı. Cameron kabinesi poz verdi. Farage istifayı geri çekti. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle