28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 EKONOMİ T DOLAR AVRO FAİZ BORSA ALTIN CUMHURIYET ALTIN 24 AYAR 2.6870 0.1 kuruş 2.9980 1.4 kuruş 9.91 0.36 puan 84.753 693 puan 1 lira 98 kuruş 102.85 685.84 30 kuruş EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: BETÜL BERİŞE Salı 12 Mayıs 2015 38 milyar liralık batık Bankalar Birliği verilerine göre yılın ilk çeyreğinde 384 bin kişi yasal takibe girerken, tasfiye olunacak kredi miktarı 38 milyar 239 milyon 507 bine ulaştı ürkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi tarafından açıklanan Negatif Nitelikli Bireysel Kredi ve Kredi Kartı Mart Raporu’na göre, yılın ilk üç ayında bireysel kredi veya kredi kartı borcundan dolayı 384 bin kişi yasal takibe girdi. Aynı yıl içinde birden fazla kaydı bulunan kişilerin tekilleştirilerek sayılmasıyla hazırlanan veriler; yılın ilk üç ayında, bireysel kredi borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısının geçen yılın ilk üç ayına göre yüzde 1 oranında azalarak, 2015 yılının ilk üç ayında 175 bin kişi olduğunu gösterdi. Öte yandan, bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı aynı dönemde yüzde 13 oranında artarak 291 bin kişiye yükseldi. Bireysel kredi veya bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş toplam kişi sayısı ise 2015 yılının ilk üç ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7 artarak 384 bin kişi oldu. Bireysel kredi veya kredi kartı borcundan dolayı yasal takibi devam eden kişilerin sayısı, şubat dönemi itibarıyla 30 bin kişi artarak 2.98 milyon kişiye yükselmişti. Rapora göre mart sonu itibariyle tasfiye olunacak kredi miktarı 38 milyar 239 milyon 507 bin liraya ulaştı. Tasfiye olunacak alacakların büyük kısmı bireysel kredilerden kaynaklandı. Bireysel kredilerin 13 milyar 511 milyon 546 bin lirası batık. Sektörlere göre toptan, perakende ticarette 6.2 milyar lira, inşaatta 3.8 milyar lira, tekstilde 1.6 milyar lira, tarımda 1.3 milyar liralık kredi tasfiye olunacak ala Madenlere sigorta zorunluluğu 301 işçinin yaşamını yitirdiği Soma faciasının ardından gündeme gelmişti. Madenciye zorunlu sigorta dönemi başladı. Maden çalışanları için zorunlu kaza sigortası tebliği yürürlüğe girdi. Ölüm ve sakatlanma teminatı 150 bin lira olarak belirlendi. Hazine Müsteşarlığı’nın “maden çalışanları zorunlu ferdi kaza sigortası tarife ve talimatı tebliği, Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğe göre, ferdi kaza sigortası için kişi başına sakatlanma ve ölüm teminatı 150 bin lira, net prim de 700 lira Madencinin primi 700 lira olacak Yüzde 7 artış olacak. Sigorta konusu işletmelerde gerçekleşen kazalarda sakatlanma ve ölüm teminatları için ayrı ayrı olmak üzere kaza başına 1 milyon 500 bin lirayı aşan hasar, ilgili sigorta şirketlerince, Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenecek Olağandışı Riskler Yönetim Merkezi’ne zorunlu olarak reasüre edilecek. Öngörülen zorunlu reasürans, 10 kişiyi aşan üretim ve üretim hazırlığında bulunan personele sahip işletmeler için geçerli olacak. caklar listesine eklendi. Diğer yandan piyasalardaki gelişmelerin reel sektörü olumsuz etkilediğine dikkat çeken İstanbul Tüccarlar Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı İlker Önel, “Talep daralması, kârların düşmesi, yatırımın gerilemesi ve borçların artması istihdam sorununu da beraberinde getiriyor” dedi. Önel “Bunların yanı sıra bir de seçimlerin yaklaşması, varolan talebi azalttığı gibi yatırımların ertelenmesine neden oluyor. Hammaddeyi dolar ile alan ve iç pazara TL ile satan tüccarın borcu yüzde 1520 arttı” diye konuştu. AB, Merkez Bankası’nı eleştirdi Avrupa Birliği (AB) Maliye Bakanları yıllık gözden geçirmede Merkez Bankası’nın (TCMB) para politikasını eleştirdi. AB’nin ekonomik gözden geçirme raporunda, Türkiye’nin izlediği ‘çelişkili’ para politikasının enflasyonu düşürmede başarısız olduğu vurgulandı. Raporda, “TCMB’nin temel hedefi fiyat istikrarı olmasına rağmen banka eşanlı olarak ikincil ve bazen çelişkili hedefleri gözetti. TCMB’nin sadece fiyat istikrarı hedefine odaklanması ve ikincil hedeflerin makroihtiyati ve mali politikalar ile yapısal reformlarla halledilmesinin tavsiye ediyoruz” denildi. Rapora göre, 2010’dan itibaren uygulanan alışılmışın dışındaki para politikası enflasyon beklentilerini sabitleyemedi ve enflasyonu yüzde 5 olan hedefe getiremedi. Anadolu beş mesleği daha sigortalıyor mı’, Bartın’da ‘Tel Kırma’, İstanbul’da ‘Kukla Yapımı’ ve Zonguldak Devrek’te ‘Baston Yapımı’ kursları düzenleniyor. Ulusal ve uluslararası alanda birçok ödüle layık görülen Bir Usta Bin Usta Projesi’nde bugüne kadar 5 yılda 25 mesleki eğitim düzenlendi ve 475 usta adayına eğitimler verildi. Kursiyerler, MEB onaylı usta öğretici niteliğindeki kurs bitirme sertifikalarını alarak mezun oldu. Böylece kurslar aracılığıyla bir yandan yerel mesleklerin kaybolması engellenirken diğer yandan gençlere de yeni iş olanakları yaratılmış oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü’nün teknik danışmanlığında yürütülen proje kapsamında her yıl 5 ilde, 3 ila 6 ay arasında değişen eğitim programlarıyla 5 mesleki kurs düzenleniyor. Proje ile 10 yıl boyunca 50 mesleğin ve toplam 1.000 usta adayının desteklenmesi hedefleniyor. Sanko Holding Yönetim Kurul Üyesi Sami Konukoğlu ve Abdulkadir Konukoğlu, yeni yatırımı anlattı. Anadolu Sigorta’nın güzel bir uygulaması var beş yıldır devam eden. Bir sosyal sorumluluk projesi olarak gündeme gelmiş seçilen illerin ekonomisine de aslında ciddi katkı yapan önemli bir proje: Bir Usta Bin Usta... Proje kapsamında Anadolu’da kaybolmaya yüz tutan mesleklere dikkat çekmek amaçlanıyor ama aynı zamanda onların yeni kuşaklara taşınması amacıyla da kurslar açılarak meslekler yeniden hayata kazandırılıyor. İşte bu proje altıncı yılına girdi. Sanko’dan traktöre 200 milyon dolar Sanko Holding’in 2012’de bünyesine kattığı Başak Traktör 130 milyon dolar yatırımla tesisini yeniledi. Sanko Holding Yönetim Kurulu Onursal Başkanı Abdulkadir Konukoğlu, Başak Traktör’ün bu yıl 101. yılını kutladığını anımsatarak, “200 milyon dolar daha yatırım yaparak Başak Traktör’ü Türkiye’nin en modern tesislerinden biri yapmayı hedefliyoruz” dedi. Traktör pazarının yüzde 5’ine hakim olduklarını belirten Konukoğlu, kısa zamanda iç pazarın yüzde 10’una ula şarak ihracat gerçekleştirmeyi hedeflediklerini ifade etti. 50’ye yakın bayi ile 300 kişiye istihdam sağladıklarına değinen Konukoğlu, “Yıllık 10 bin adetlik üretim kapasitemizin yüzde yüzü Türk sanayisinin üretimi” diye konuştu. Memura bu yıl da zam görünmüyor Geçen yıl yüzde 2.97’lik maaş kaybı yaşayan memurlara bu yıl zam yapılmayacak. Bağımsız SağlıkSen Genel Başkanı Mehmet Bayraktar, ANKA’ya yaptığı açıklamada, memurların 2014 yılında enflasyondan kaynaklı yüzde 2.97’lik bir maaş kaybı yaşadığını, bu yıl ise memurlar için öngörülen yüzde 3+3’lük zammın sadece enflasyona karşılık geleceğini belirterek, “Memurlar bu yıl sadece enflasyondan kaynaklanan kayıpları maaşlarında görebilecek. Geçen yıldan alacaklı memura bu yıl zam yapılmış olmayacak” dedi. 4 aylık enflasyon yüzde 4.71 çıktı. OcakNisan dönemi enflasyonuna göre, SSK ve BağKur emeklileri yüzde 4.71 zam alacak. ma süreçlerinde kurmayı başardığı “tekelci yapılanmalar” oluyor. Bu yapılanmalar, siyaseti etkilemek isteyenleri bu “yapılanmaya” katılmaya zorluyor. Bir kez katılım gerçekleştikten sonra, bu “statüko”nun dışına çıkarak başka seçenekler aramak verimsiz bir çaba gibi görünmeye başlıyor. “Statüko” ve iktidardaki siyasal parti toplumda büyük tepki çekmeye, kendiliğinden çökmeye başlamamışsa, statükoyu sorgulamayan hiçbir parti, başarılı olamıyor. İktidar partisinin henüz çökmeye, halktan büyük, tepki çekmeye başlamadığı, koşullarda başarı elde etme olasılığına giden tek yol, İskoçya’da SNP’nin, özellikleri farklı olsa da Yunanistan’da Syriza’nın, İspanya’da Podemos’un, bir zamanlar Brezilya’da İşçi Partisi’nin yaptığı gibi “algısal kilitleri” kırmaya çalışmaktan, bunun için de “yapışkan statükoyu”, iktidar partisinin “doğal”, “normal”, “kalıcı” olarak sunduğu şeyleri sorgulamaktan, çözüm önerilerini hep bu sorgulamanın içinde koyarak sunmaktan geçiyor. Türkiye’de seçimlere giderken, CHP’nin, HDP’nin, AKP döneminde oluşan “yapışkan statükoyu” sorgulayamadığını, “algısal kilitleri” kıracak bir söylemi oluşturmakta çok zorlandıklarını düşünüyorum. 475 usta yetişti Proje kapsamında bu yıl; Ardahan’da ‘Damal Bebek Yapımı’, Aydın Söke’de ‘Körüklü Çizme Yapı lAksigorta suistimallere savaş açtı Aksigorta Genel Müdür Yardımcısı Ayhan Dayoğlu, 2014 yılında 13 milyon TL suistimal tespit ettiklerini söyledi. Dayoğlu, Aksigorta’nın, 2015’in başında Suistimal Yönetimi Projesi’ni ve dünya sigortacılık sektöründe varolan en gelişmiş analiz ve inceleme tekniklerini hayata geçireceğini belirtti. Şirkette yapılan farkındalık faaliyetleri ve vaka çalışmaları sayesinde geçen yıl oto branşında tespit edilen suistimal vakalarının yüzde 40 oranında arttığını belirtti. lAviva Sigorta yeniden yapılanıyor Aviva Sigorta Genel Müdürü Cenk Tabakoğlu, yenilenen vizyonları ile son iki yıldır küçülen ve duraklama döneminde hareket eden şirketin ilişkilerini tekrar aktif hale getirmeye başladıklarını söyledi l Garzan’dan, Starpet’ten hediye akaryakıt 10’uncu yılını kutlayan akaryakıt sektörünün yüzde yüz yerli markası Starpet, Garzan Sigorta’dan trafik ve kasko sigortası yaptıran herkese, 75 TL’ye varan tutarlarda akaryakıt hediye ediyor. Sektörden iraat mühendisleri, Türkiye’de uygulanmakta olan politikalar nedeniyle, çiftçilerin son 10 yılda Belçika büyüklüğündeki tarım arazisini ekmekten vazgeçtiğine dikkat çekti. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin konuyla ilgili açıklamasında, “AKP hükümetinin küresel güçlerin talepleri doğrultusunda ısrarla sürdürdüğü tarım politikaları sonucunda, sadece son 10 yılda tarım arazilerimiz 27 milyon dekar küçüldü. Çiftçimizin kazanamadığı için artık ekmekten vazgeçtiği tarım arazimiz Avrupa’nın mer Belçika kadar tarım arazisi kaybedildi Z kezindeki Belçika’nın toplam yüzölçümüne yakın bir büyüklüktedir” denildi. Türkiye’de teknik ve ekonomik ölçütlerde sulanabilir arazi büyüklüğünün 85 milyon dekar olduğu belirtilen açıklamada, 2013 yılı itibarıyla 59 milyon dekar arazinin sulamaya açıldığı hatırlatılarak, daha en az 26 milyon dekar tarım arazisinin su ile buluşması gerektiği vurgulandı. Türkiye’nin yalnızca 2014’te 2 milyon ton soya için 1.1 milyar dolar, 1.4 milyon ton mısır için de 360 milyon dolar ödeme yaptı Soyaya 1.1 milyar ğı kaydedilen açıklamada, “İthal ettiğimiz soyayı üretebilmek için 4 milyon dekar tarım arazisine ihtiyaç vardır. Mısır için de 1.5 milyon dekar tarım arazisine ihtiyaç bulunmaktadır” denildi. Bu arada, Gaziantep Ticaret Borsası Başkanı Ahmet Tiryakioğlu, bu yıl hububatta tarihi rekolte beklediklerini duyurdu. Tiryakioğlu, “İklim koşullarında bir değişiklik yaşanmazsa 23 milyon tonun üzerinde buğday üretimi bekliyoruz. Türkiye’nin buğday üretimi ortalamasının 20 milyon ton civarındaydı. Yağmurla gelen 34 milyon tonluk fark yaratacak” dedi. Kadına katkı yüzde 33 Her zamankinden çok daha ağırlıklı bir ekonomik programla seçmenin karşısına çıkan siyasi partiler, sigorta konusunda da ciddi çalışma yapmışa benziyor. Asgari ücretin insani hale gelmesi ya da emekliye maaş kadar ilgi çekmese de oldukça cazip öneriler sıralanıyor. Örneğin CHP, bireysel emeklilik sigortasında devletin katkısını kadınlar için yüzde 33’e çıkarcak. Öğrencileri okul kazalarına karşı sigortalayacak ve DASK’taki yetki karmaşasını da çözemeyi vaadediyor. BES’te otomatik katılım için pilot uygulama başlatan AKP hükümeti, katkı oranlarını uluslararası düzeye çıkarmayı, tarım sigortalarının kapsamını genişletmeyi, hayat sigortalarını geliştirmeyi vaadediyor. MHP sigortacılığı da kapsayacak Mali Piyasalar Üst Kurulu oluşturmayı, KOBİ’ler için mikro sigorta gibi finansal araçlar yaratacak. ngiltere seçimleri öncesinde televizyon haberlerinde, seçim programlarında sıkça karşılaştığım bir sahne beni çok düşündürdü. Bu, İngiliz İşçi Partisi’nin seçimleri kaybetmesini de açıklayan sahne, aklıma yine, “yapışkan statüko”, “algısal kilitler” kavramlarını getirdi. Türkiye’de genel seçimlere giderken de “benzer bir durum söz konusu olabilir” diye düşündüm. O sahne şöyle: İngiltere’de, işçi sınıfının yaşadığı bir bölgenin ana caddesinde ya da alış veriş merkezindeyiz. Televizyoncu insanları durdurup soruyor: “Ekonomi toparlanıyormuş. İşsizlik azalıyormuş. Siz ne diyorsunuz?” Aldığı cevap hep aynı: “Benim hayatımda iyileşen bir şey yok.” İkinci soru: “Bu seçimlerde İşçi Partisi’ne oy verecek misiniz?” “Bilemiyorum, bana çok harcama yapacak gibi geliyor. Ya vergileri arttırırsa. Bundan çekiniyorum.” Tabii televizyoncu, “ama o paraları sosyal hizmetlerin, sağlık eğitim sisteminin iyileşmesi için harcayacak, diğer bir deyişle senin için harcayacak. Senden değil en zenginden daha fazla vergi alacak” demiyor. İşçi Partisi de mesajını, daha dengeli, daha ılımlı, daha insani kavramlarıyla birlikte ne kadar tekrarlarsa tekrarlasın bu sahnedeki insana ulaşmıyor. Çünkü İP’nin mesajı, 1980’lerde Thatcher hükümetleri İ Seçimlerde seçenek sorunu sırasında gelişen, 1997’den sonra İşçi PartisiBlair hükümetleri döneminde iyice pekişen neoliberalizmin, “yeni” başlığı altında piyasaya sürülen toplum, devlet ve birey tanımlarının yarattığı “algısal kilitlerin”, “patika bağımlılığının”, dolayısıyla bir “yapışkan statükonun” kapsamı içinde dile getirilmiş bir mesaj olmanın ötesine geçemiyordu. İP’nin mesajı, ekonomi yönetiminde, siyasette, genelde kültürde egemen olan “statüko”yu sorgulamıyor, onu kabul ediyordu. O zaman da bu statükonun denenmiş, süreklilik vaat eden aktörleri, oy verecek olanlara çok daha güvenli seçenekler olarak görünüyorlardı. süreçlerinde, bu partinin iktidar yaşamının çok ötesine uzanan, kalıcı davranış biçimleri, “patika bağımlılığı” yaratan “algısal kilitler” oluşuyor. Hele bu parti bir şeyin yıkıntısı üzerinde iktidar olan “yeni” bir düşünceyi, tarzı temsil ediyorsa... (1980’lerden 1990’ların ortasına kadar Thatcher hükümetleri, onların tükendiği noktada, var olan statükoyu sorgulamadan devralan, 2010’a kadar gelen BlairBrown hükümetleri, aynı “patikada” devam eden CameronClegg koalisyonu gibi) Böylece toplumda, bir kez yerleştikten sonra, değiştirilmesi giderek zorlaşan bir “yapışkan statüko” şekillenebiliyor. Muhalefetin çok parçalı, hükümet partisi karşısında bir seçenek sunmakta, statükoyu sorgulamakta başarısız kaldığı koşullarda, hükümet partisinin uygulamaları sonucunda oluşan “algısal kilitler” daha güçlü oluyor. “Statüko”nun “yapışkanlık” düzeyini belirleyen bir etken de tek parti hükümetinin, ülkenin siyaset yap Tek bir partinin, yürütme üzerinde, uzun süre egemen olduğu ülkelerde, siyasi kararların alınma ‘Algısal kilitler’, ‘Patika bağımlılığı’ C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle