28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 MART 2015 PAZAR 8 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL etmeyen kişileri, kurumları hainlikle veya vatanı satmakla suçluyor. Halkın ülkeyi adam gibi yönet diye verdiği siyasal gücü, anayasa başta yasaları çiğneyerek, genelde sakat, yalan yanlış ama ona göre doğru emirlerine, eğilimlerine yasalar gereği karşı durmayı görev bilen kurumları ve insanları sürekli hain veya vatanı satmakla suçluyor. Kendini anayasa, yasalar üstünde Tanrı’nın lütfettiği bir kişi sanıyor. İstediği zaman kurumlara, yönetenlere hain damgasını vurmak, tedavisi olanaksız bir bünyevi rahatsızlık! HHH Şu ya da bu koltuktan bugüne dek hainlikle suçladıkları elbette kabarık bir liste oluşturuyor. Birkaç çarpıcı örnek: Bugünlere medyayı, kimi yazarları, pek çok aydını, ekonominin belkemiği işadamları derneği TÜSİAD’ı, hatta durmadan saldırdığı muhalefet partilerini ve liderlerini hainlikle suçlayarak geldi ve... ...sonuçlarını hiç hesaba katmadan, dilediğini uydurma bir gerekçeyle vatan hainliği ile suçlarken... ...önce “Vatanı satmak kendi dirayetsizliğiniz, kendi iş bilmezliğiniz yüzünden ülkeyi kriz üzerine krize sokmakla olur” diye bir ön giriş yaptı. Sonra... doğrudan Merkez Bankası Başkanı’nı “Vatanı satmak faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur” diye ihanetle suçladı. HHH Ama sonra? Piyasa Kaçak Saray’ın ihanet suçlamasını, doları bir anda 2.52’ye çıkararak satın aldı. Şimdi sormak lazım Kaçak Saray’a: Merkez Bankası’nı vatana ihanetle, hainlikle suçlamanızın hemen ardından, dolardaki bu yükselişi sağlayarak acaba döviz lobisinin bir anda bir kat daha zenginleşmesine yardımcı oldunuz diye yorumlanırsa ve kamuoyunda söz ve etki sahibi olan birisinin doların birden yükselişini; ülkenin, milletin kaynaklarını heba etmek ve vatana ihanetle suçlanma olasılığıyla karşılaşabileceğinizi hiç düşündünüz mü? HHH Bakın millet ve devlet yaşamındaki bu otoriterlikten kaynaklanan hakaretler, söylemler bir gün bakarsınız sona ermiş. Tutsak aldığınız yargının yerini alan bağımsız yargı ve yargıçların karşısında olabilirsiniz. O zaman: Ülkeyi altüst eden 13 yıllık icraatınız nedeniyle örneğin Gezi eylemleri sırasında türbanlı bacınızın dövüldüğü yalan çıkan iddialarınız... ...cemaat kumpasına göz yumarak bu ülkenin aydınlarını hapsetmeniz... ...bugün bir savcının Ergenekon diye bir örgüt yok açıklamasını dikkate alarak bu davanın savcılığını da üstlenmeniz... ...darbe yapacaklar bahanesiyle milletin ordusunu darmadağın etmeniz... ...boşa çıkan kızınıza suikast martavalını da sorgulayanlar... ...yalanla, yıllarca olumsuz toplumsal sonuçlar veren sorunlar yaratarak yönettiğiniz bu ülkeyi karmakarışık bir ortama sürüklemenizi ya vatana ihanetle suçlarsa... ...bugünlerin bir sonu olacağını ve biat etmeyenleri bol keseden vatana ihanetle suçlamanızın gün gelir (ki gelecek) hesap verme olasılığına dönüşebileceğini de hiç düşündünüz mü? HHH Saraylı’nın defterinde dava arkadaşlığına bile yer yok. Türk işi başkanlık uydurmasına olmaz diyen sözüm ona candan arkadaşı A. Gül’ü bile bal gibi olur diye harcayan Bay RTE; ülkeye getirmeyi düşündüğü, diktatörlük hevesindeki sistemi içeren Türk işi başkanlığı artık çekinmeden şu cümleyle özetledi: “Bu sistemde başkanlığın (kendisinin) merkezdeki (tepedeki) gücünü bir yandan (emrine alacağı) Meclis’le, diğer yandan yerel yönetimlerin (sözde) sahadaki gücüyle dengeleyecek(miş).” Sık sık “güçlü başkan” diye kendini böyle tarif ediyor. HHH Saraylı öylesine alaturka düşünceli, saltanat sevdalısı ki kendini haklı çıkarmak için dünyanın çeşitli ülkelerinde uygulanan başkanlık sistemlerini sıraladıktan sonra; önerdiği Türk işi başkanlığının neden tartışıldığını anlayamadığını soruyor. Yanıt o kadar basit ki... Tartışılan başkanlık sistemi değil oysa. Genelde karşı çıkılan ise Bay RTE’nin artık kamuoyunun ezbere bildiği zorba kişiliği ve... ...önerdiği, savunduğu sistemle güçlü başkan yutturmacasının inandırıcı olmayan yetkilerini aşmayacağı vaadini de halkı uyutma gerekçesiyle öne sürdüğü... ...12 yılda özgürlüklere vurduğu darbelerin dik âlâsını diktatör başkanlığında da uygulayacağı kaygı ve kişiliğinden kaynaklanan, kuşku! Bu nedenler, istenmediğini anlayamayacağı saptamalar tabii! Madenci eşi: Bu gurur niye? u Bakan Yıldız, konuşmasını yaparken AKP’liler “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganı attı. Ölen madencilerden Mehmet Tokat’ın eşi Zeynep Tokat ise “Neyle gurur duyuyorsunuz?” diye tepki gösterdi. Salonu terk eden Zeynep Tokat tekrar salona girmek isteyince polisler engel oldu. Fotoğraflar: DHA Ermenek’te yaşamını yitiren madencilerin ailelerine verilen evlerin tapu töreninde aileler, AKP’lilere sert tepki gösterdi n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY KARAMAN (DHA) Karaman’ın Ermenek ilçesinde 28 Ekim’de su dolan maden ocağında yaşamını yitiren 18 madencinin ailelerine Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından verilecek evlerin tapuları dağıtıldı. Törene katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan konuşmak için kürsüye çıktıklarında partililer tarafından “Türkiye sizinle gurur duyuyor” sloganı atılmasına ölen madencilerin eşleri “Neyle gurur duyuyorsunuz” diyerek sert tepki gösterdi. Törene TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve ölen madencilerin aileleri de katıldı. Madencilerin aileleri salonda sol bölümde, davetliler de sağ bölümde oturtuldu. Yıldız, konuşmasını yapmak için kürsüye çıktığı sırada AKP’liler “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganı atmaya başlayınca ölen madencilerden Mehmet Tokat’ın eşi Zeynep Tokat, ayağa kalkıp, “Neyle gurur duyuyorsunuz? Bizim acımız var. Canlarımız gitti. Ne demek gurur duyuyorsunuz” diyerek tep ki gösterdi. Bu sırada babasının cenaze törenine yırtık ayakkabıyla gelmesi geniş yankı uyandıran ölen madenci Tezcan Gökçe’nin eşi Ayşe Gökçe de tepki göstererek, “Ne verdiniz de gurur duyuyorsunuz siz? Biz bir şey istemiyoruz” dedi. Gökçe, kendisini sakinleştirmek isteyen bakanların korumalarına da, “Benim iki acım var. Sakin olamam ben. İki yiğidimi yitirdim ben. Aklımı yitireceğim” dedi. Tekrar yerinden kalkan Zeynep Tokat, slogan atan partililerin yanına yaklaşıp, “Bizim çektiğimiz acıyı biliyor musunuz?” diyerek salonu terk etti. Zeynep Tokat, salonun dışında bekleyenlere de “Sizin yüzünüzden bunlar başımıza geldi. Bir Soma yasası çıkardınız başımıza. Bize Cumhurbaşkanı, Başbakan ne yaptı? Gelip başsağlığında bile bulunmadılar” dedi. Salonda tepkisini sürdüren Ayşe Gökçe de sakinleştirilmek için sivil polisler tarafından salon dışına çıkartıldı. Bu sırada salonu terk eden Zeynep Tokat tekrar salona girmek istedi. Ancak polisler Eşler salonu terk etti izin vermedi.Tepkiler devam ederken Bakan Yıldız, konuşmasını sürdürdü. Konuşması sırasında Bakan Elvan’ın, alkışlanması üzerine ölen madenci İsmail Gürses’in eşi Havva Gürses, 7.5 aylık bebeğini gösterip, yetim kaldığını belirterek, “Bu çocuk babasız kaldı. Dünyayı verseniz hiçbir şey olmaz” diyerek salonu terk etti. Bakan Elvan da, “Burada ağlayan ve üzüntü içinde olan kardeşlerimiz anlıyorum. Onun için bu kardeşlerimizi kucaklamaya sonuna kadar devam edeceğiz ” dedi. Bu sırada bir madenci yakını da, “Söz veriyor musunuz?” diye Bakan Elvan’a sordu. Elvan da yanlarında olacağına söz verdi. şsiz kalan işçilerden tepki Törenin yapıldığı binanın önünde ise maden faciasının ardından yapılan denetimler sonucu üretimi durdurulan diğer ocaklarda çalışan yaklaşık 50 işçi, 4 aydır işsiz kaldıklarını anlatmak için “Verilen sözlerin hiçbirisi tutulmadı” yazılı pankart açtı. Tepkilerini dile getiren işçilerden 5 temsilci, 2 bakanla görüştürüldü. İ Danıştay, 301 işçinin öldüğü Soma’daki maden kazasına ilişkin Bakan Çelik’in iş müfettişleri hakkında soruşturma izni vermemesi kararını kaldırdı Bakanlık da yargılanacak ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Danıştay 1. Dairesi, 13 Mayıs 2014 tarihinde 301 işçinin can verdiği Soma’daki maden kazasında sorumluluğu bulunan iş müfettişleri hakkında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in soruşturma izni vermemesine ilişkin kararını kaldırdı. Daire, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer ve ona bağlı 12 iş müfettişinin facianın yaşandığı Eynez Kömür İşletmesi’nde gerekli denetimleri yapıp yapmadığının belirlenmesi gerektiğine işaret ederek, soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararın “eksik inceleme nedeniyle” kaldırıldığını bildirdi. Soma’da 301 işçinin hayatını kaybetmesine ilişkin soruşturmayı yürüten Soma Başsavcılığı, arasında Soma Kömür İşletmeleri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Genel Müdürü Ramazan Doğru ve İşletme Müdürü Akın Çelik’in arasında bulunduğu 45 kişi hakkında iddianame düzenleyerek, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunmuştu. Ancak Soma Başsavcılığı’nın, katliamda sorumluluğu bilirkişi raporuyla tespit edilen Çalışma Bakanlığı müfettişleri hakkında istediği soruşturma izni ise Bakan Faruk Çelik tarafından geçen eylül ayında reddedilmişti. Soma Başsavcılığı ile Halkın Kurtuluşu Partisi (HKP) adına avukat Doğan Erkan’ın arasında bulunduğu 6 kişi ve kuruluş, bakanın soruşturma izni vermemesine ilişkin kararını yargıya taşımıştı. anıştay: Devletin kusuru soruşturulmalı İtirazı değerlendiren Danıştay Birinci Daire, soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararı 4 Aralık 2014 tarihinde oybirliğiyle kaldırdı. Soma Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturmada görevlendirilen bilirkişiler tarafından Çalışma Bakanlığı iş müfettişlerinin maden faciasındaki “kusurları”nın anlatıldığı 5 Eylül 2014 tarihli rapora işaret eden Danıştay, kararında devletin kusuru soruşturulmalı dedi. Bu nedenle itirazın kabulüyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararının eksik ince D leme nedeniyle kaldırılmasına hükmedildi. Savcılığın bilirkişi raporunda, müfettişlerin “kusurlu” oldukları belirtilmişti. Kararda, haklarında ön inceleme yapılan müfettişlerin isimleri şöyle sıralandı: İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer, iş müfettişleri Ercemal Atasoy, Ayhan Yüksel, Aysel Ertürk, Yaşar Korkmaz, Ertan Gül, Abdurrahman Başkaya, Mehmet Göl, Mukadder Kavcar, Mehmet Tekelioğlu, Gürol Alaca, Emin Gümüş, Ersin Bulut. orumluları koruyan Erdoğan’a yanıttır’ Halkın Kurtuluş Partisi tarafından Danıştay’ın bu kararına ilişkin Cumhuriyet’e yapılan açıklamada, “Bu karar; Soma katliamını kapatmak isteyen, sorumluları koruyan ve kollayan başta Devlet Başkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere resmi ve özel tüm yetkililere verilmiş bir cevaptır. Partimiz HKP Soma Katliamı ve diğer katliamların takipçisi olmaya devam edecektir” denildi. ‘S ...ve polis oluşturuyor. Önce polise verilen yetkiler bölümüne bakalım. 2007 yılında Polis Yetki ve Salahiyet Kanunu’nda yapılan değişiklikle silah kullanma yetkisi genişletilmişti. Bu durum o gün çok tartışıldı. Polise yönelik olumsuz bakışın artacağı, devamında giderilmesi olanaksız zararların oluşacağı konuşulmuştu. Ne yazık ki bunların tümü yaşandı. Bugüne dek 183 kişi polis kurşunuyla yaşamını yitirdi. Almanya’da yıllar önce polis bir genci vurarak öldürünce İçişleri Bakanı istifa etmişti. Bizde böyle bir durum olunca istifa değil istifade geçerli oluyor. O polis İçişleri Bakanı’nın elinden ödül bile alıyor. Yeni paketle polise, “yaralatıcı bir durum” karşısında bile silah kullanma yetkisi veriliyor. Bunun anlamı şudur: Polise cinayet işleme hakkı vermek! Kabul edilebilir bir durum değil. Böylesine sorumluluğu ağır bir yetkiyi herkesin aynı kişilikle içselleştirmesi olanaksızdır. O gün moral durumu kötüyse… Amiri Başbakan gibi en ufak bir muhalif kıpırtıyı yok etmekten yanaysa… Polis elindeki yetkinin sınırını nasıl çizecek? Demokrasinin rayına oturduğu, her mevsim olağanüstü paketlerin çıkarılmadığı ülkelerde polise olan güven yüzde 8090’dır. Türkiye’de yüzde 20’lerde… Bunun birinci derecede sorumlusu hükümettir. HHH Polise yönelik düzenlemelerin ikinci halkası ise yetiştirilmesine, atanmasına ve yükseltilmesine ilişkin. Bugün polis yetiştiren kurumların tümü kapatılıyor. Üniversite düzeyinde eğitim veren Güvenlik Bilimleri Akademisi kapatılıyor. Buradaki öğrencilerin tümü, başta iktisadi idari bilimler fakültesi olmak üzere başka okullara gönderiliyor. Bu her şeyden önce kişi hak ve özgürlüklerine hakaret. Düşünün, polislik mesleğini seçmiş, bunun için gerekli sınavlarda başarılı olmuş bir gence, “Okulunu kapatıyoruz, seni de bu meslekle hiç ilgisi olmayan başka bir okula yolluyoruz” diyorsunuz. Polisin mesleki olarak yükselmesinde de sözlü sınav ve liyakat sistemi getirilecek. Türkiye’de sözlü sınavın ne anlama geldiğini bilmeyen varsa ilk birkaç şartı aktaralım; AKP’li bir yöneticiden referans getirmek, iktidar yanlısı olduğunu kanıtlayıcı bir yaşam tarzını göstermek… Liyakat ne demek oluyor? Onu da özetleyelim; mesleğini icra ederken devletin değil hükümetin memuru olduğunu hiçbir ikirciklenmeye meydan vermeyecek şekilde kanıtlamak. Bu gidişle mahalle karakolunda amir olmanın yolu bile AKP koridorlarından geçecek. HHH 21 yasada değişiklik öngören torba yasanın görüşmeleri son anda bir değişiklik olmazsa yarından itibaren yeniden başlayacak. Muhalefet partileri kendi açılarından sakıncalı yönleri sıralayıp yasanın geçmesini engellemeye çalışıyor. Yasanın her tarafı döküldüğü için her partinin kendi çizgisine ters düşen bir yanı var. Aynı şekilde toplumun da her kesimini etkiliyor. Bu bağlamda toplumsal muhalefetin de yükseltilmesi şart. Muhalefetin tüm engellemelerine karşın 131 maddelik paketin 33 maddesi geçti. Kimi eleştiriler şöyle: Mademki yasayı engelleyemiyorsunuz, o Meclis’te ne işiniz var, sinei millete dönün… Bu da çözüm değil. Böyle bir durumda AKP ilk şunu söyleyecek: Muhalefetin zaten demokrasiye, parlamentoya saygısı yok… İşte kanıtı… Halkın da böyle bir durumda şunu söyleme hakkı doğar: Biz sizi bizi temsil edin diye gönderdik, niye geldiniz? Sinei millet bu anlamda deyim yerindeyse silleyi millettir… Umudu yitirmeden, doğruları anlatmaktan bıkıp usanmadan mücadeleye devam… VEFAT Değerli Üyemiz ACI KAYBIMIZ Türk ve dünya edebiyatının dev yazarı, çağımızın Homeros’u, Türkçe’nin büyülü sesini dünyaya duyuran, Nâzım Hikmet’i Paris günlerinde yalnız bırakmayan, iyi, âdil, barış içinde bir dünyanın kurulması için bütün ömrünce mücadele eden VEFAT Merhum Ahmet Kun’un eşi, Cumhuriyet’imizin ilk öğretmenlerinden, sevgili annemiz, YAŞAR KEMAL’i kaybettik. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Üyesi, Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü ve Basın Şeref Kartı sahibi yazar Yaşar Kemal, 28 Şubat Cumartesi günü tedavi gördüğü İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’nde vefat etti. Üzüntümüz sonsuz. Edebiyata ve gazetecilik mesleğine uzun yıllar hizmet veren Yaşar Kemal’i sevgi ve saygıyla anıyoruz. Yeri doldurulamayacak olan değerli üyemiz Yaşar Kemal’in ailesine, sevenlerine ve basın topluluğumuza başsağlığı diliyoruz. CEMİLE KUN 28 Şubat 2015 cumartesi günü 103 yaşında bizlere veda etti. Cenazesi 1 Mart 2015 pazar (bugün), Zincirlikuyu Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip, Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilecektir. Onu çok özleyeceğiz, ruhu şad, mekânı cennet olsun. YAŞAR KEMAL’i yitirmenin derin acısı içindeyiz. Uğrunda savaştığı güzel ve insani değerler yaşadıkça aramızda olacak. KIZI: ÇİĞDEM ÖNAT OĞLU: SONER KUN TORUNU: ZEYNEP KUN DÜNDAR Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle