23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C 1 MART 2015 PAZAR www.cumhuriyet.com.tr 1 yılda 600 bin kişi sadece dumana maruz kaldığı için ölecek Aslında adı BILIC! Hırvat Hoca’nın adı da bir sorun. Büyük harf BILIC yazdığınızda, ünlü hocanın adı deforme oluyor. Biraz araştırdık, Hırvat dilinde büyük harf yok, onlar da tamamı büyük harf yazımda BILIC’ı tercih ediyor, İngilizler gibi. Biz de BILIC yazdığımızda sizden anlayışını bekliyoruz. Şiddet ve Yoksulluk... Bir ülkede şiddet neden kol gezer? Diyelim ki, ülkemiz gerçek potansiyelini kullanan, tarımda kendi üretimini yapan, sanayisi gelişmiş bir ülke olsun. Bunun anlamı şudur, insanların cebine giren para artmıştır. Herkesin iş güvencesi vardır. Gelecek kaygısı nispeten hafiflemiştir. Aileler, çoluk çocuk pikniğe giderler, mangalda mis gibi et kokusu çevreye yayılır. Babalar çocuklarıyla top oynarlar anneler, teyzeler tatlı bir dedikoduya dalarlar, evin büyük kızı doktor çıkmış, evlenmek üzeredir. Aileler kredi almadan, onlara bir ev döşeyecekleri için mutludurlar. Kızın da kocasının da işleri garantidir. Hayal ediyoruz ya, ülke kendi tarımını kendi kontrol ettiğinden şimdilerde uluslararası şirketler istediği için ekilmeyen tütün ve haşhaş bitkisi Ege’nin çok verimli ovalarında rüzgâra karşı salınmaktadır. Özellikle de Türk haşhaşı çok değerli olduğundan, Ege köylüleri giderek zenginleşmişlerdir. Memleketlerini çok severler, kimsenin aklına büyük kentlere göç etmek gelmez. Yazı bağ evlerinde tütün kırarak ve hasatta en güzel giysilerini giyip, zeybek oynayarak yeni bir yılı karşılarlar. Çocukları toprağın ve onun verdiklerinin değerini küçük yaşlarda kavradıkları için kendilerini adeta toprağa adarlar ve en büyük rekabet daha fazla haşhaş bitkisi yetiştirmek içindir. Şimdi ülkenin bir başka ucuna gidelim. Suruç’a, en uçta, kıyasıya Çaresizliğin resmidir. çatışmaların Edvard Munch. devam ettiği Kobani’ye on adım mesafesinde. Şimdilerde burada kimsenin tarımla uğraştığı yok, oysa Suruç’un simgesi nar! Çünkü bir zamanlar buraları narın anavatanıymış. Suruç ovası da yüzyıllar boyunca en iyi sulu tarımın yapıldığı bir ovaymış. Şimdi bu ova kupkuru ve Suruç’ta tarımla uğraşan yok. Gençler kendilerini büyük kentlere atmışlar, en azından büyük kentlerde kol kuvvetiyle yapılan işlerde çalışmak mümkün. Ne olmuş da yüzyıllar boyu tüm zamanların en iyi tarımının yapıldığı Suruç Ovası kurumuş? Atatürk Barajı yapıldığında yeraltı sularının yolları değişmiş. Kuruma başlamış, daha sonra da ovaya su verilmemiş. Susuz kalan toprak ne olur? Oysa o güzelim, toprağı çok verimli ova kurumamış olsaydı, bugün Suruç ve çevresi tarım zengini bir bölge olacaktı. Bu zenginlik bütün bölgeye yayılacaktı. Kimse durup dururken kentini bırakıp büyük kentlere göçmez. Bölge ayrıca kadim bir medeniyet bölgesidir. Gerçek anlamda bir turizm projesi bu bölgeyi, tümüyle bir başka gelir düzeyine atlatabilir! Ve turizmin girdiği bölgelerde dincilerin olumsuz etkisi kendiliğinden hafifler, dağa çıkmak da daha farklı bir tercih olur. Gelelim şiddete, şiddet temelde başarılamamış bir varoluşun dışavurumudur. Örneğin çocuklarıyla birlikte eşini vuran ve intihar eden insanların hikâyelerine göz attığımızda temelde, ekonomik bir neden görmekteyiz. Eylemi gerçekleştiren kişiler araştırıldığında ailenin gırtlağına kadar borca battığı görülmektedir. Kapitalist sistemin yeni kurtuluş yolu, herkesi ister işçi, ister beyaz yakalı, ister işsiz, ister emekli olsun herkesi ama herkesi borçlandırma üstünedir. Ve öyle bir an gelir ki, kişi çaresiz kalır ve ölüm bir çare olarak görülebilir. Öte yandan, yoksulluk en çok toplumun en küçük hücresi aileyi etkiler. Evine ekmek götüremeyen baba, temelde karısı ve çocukları karşısında her daim eziktir. Ve bu eziklik çok zaman kadına ve çocuklara şiddeti getirir. Ezikliği en çok unutturan şey, alkol ve uyuşturuculardır. Ülkemiz özellikle büyük kentlerin varoşlarında uyuşturucu ve alkolün kol gezdiği bir ülke olma yolundadır. Bazı bölgelerde tüm aile uyuşturucu işinde çalışmaktadır. Polis buralara giremez ve buna karşı çıkan insanlar da şiddetin bir öznesi haline gelirler. Bunun örnekleri ülkemizde görülmeye başlanmıştır. Cebine yeterince para girmeyen, çocuklarını nasıl okutacağını düşünen, bazen ev kirasını veremeyen bir insan temelde düzene öfkelidir. Ancak bu öfke ne yazık ki, ülkemizde yanlış yerlere yönelmektedir. Boşanan kadınlar öldürülür, baklava çalan çocuklar, taş atan çocuklar tutuklanır ve tutukevlerinde ses geçirmeyen, kamera olmayan “mavi odalarda” dövülür, tecavüz edilir. Bu düzeni sürdürmek isteyen iktidarlar ise böyle verimli bir ortamda insanları sürekli ötekileştirerek, kendi seçmen kitlesini ötekine karşı tahrik ederler, öfkenin yön değiştirmesini sağlarlar. Kısaca şiddet, yoksulluğun ortaya çıkardığı bir olgudur. Yok edilmesi kesinlikle ülkenin ekonomik olarak gelişmesiyle ilgilidir. Ve biz seçime giren partilerin ekonomik olarak ne önerdiğine bakmalıyız. Ne öneriyorlar? Sigara 1 milyar can alacak 2005 yılından bu yana devletler nezdinde sigara kullanımının kısıtlanması ve etkileri konularında çalışmalarda bulunan Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) sigaranın zararları üzerine yoğunlaşan alt organizasyonu Sigara Kontrolü Uygulama Kurulu (FCTC), 2015 raporunu açıkladı. Türkiye’nin de aralarında olduğu 180 ülkenin üyesi olduğu kurumun raporuna göre sigara kullananların yüzde 80’i düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşıyor. Sigara her yıl dünya genelinde 6 milyon insanın ölümüne sebep oluyor. Bu ölümlerin 5 milyonu direkt sigara içenlerden, 600 bini ise Beni babam avukat annem rockçı biliyor ARİF KIZILYALIN Tütün kullananların yarısından fazlası ölüyor. Tütünün içinde 400’den fazla kimyasal bulunuyor. Bunların 200’ü insan bedenine zararlı ve 50’den fazlası doğrudan kanser nedeni. Dünya Sağlık Örgütü’nün sigara konusunda uzmanlaşan alt kurumu, 21. yüzyılın sonuna kadar toplam 1 milyar insanın sigaradan hayatını kaybedeceğini öngördü. Kurum, sigaranın ülkelere göre dağılım haritasını da yayımladı. sigara dumanına maruz kalarak kalp ve solunum rahatsızlıkları sebebiyle hayatını kaybeden pasif içicilerden oluşuyor. Geri kalan 400 bin ölüm ise sigara kullanımına bağlı yan sebeplerden gerçekleşiyor. Bu rakamlara göre sigara dünyada her altı saniyede bir kişiyi öldürüyor. Sigaradan ölenlerin sayısının 2030’da yılda 8 milyona çıkacağını öngören FCTC, raporunda ayrıca dünyada sigara kullanımının yarıdan fazlasının Brezilya, Çin, Endonezya, Hindistan ve Rusya’da gerçekleştiğini açıkladı. Kuruluşundan bu yana pek çok ülkede kapalı alanlarda sigara kullanımının yasaklanması ve paketlerin üzerindeki uyarıların artırılması konularında çalışmalarda bulunan FCTC, kurumsal hedefi olarak ise 2025 yılı sonuna kadar sigara içenlerin en az yüzde 30’unu bıraktırmak olduğunu belirtti. Liverpool galibiyetiyle Avrupa futbolunun adı en çok anılan teknik direktörleri arasına giren Beşiktaş’ın Hırvat teknik direktörü Slaven Bilic, aslında “sadece ve sadece” bir futbol adamı değil... Onu, belki de “o” yapan farklılık, sanattan, hukuka, sosyal yaşamdan, insan haklarına geniş bir yelpazeye sahip olması... Ve onun, bu özellikleri, Bilic’i belki de, önümüzdeki yıllarda, vatanından sonra en fazla bulunduğu Britanya topraklarına taşıyacak. futbol onlardan daha güzel” sözü, onun hayat çizgisini anlatıyordu. Hem topçu, hem popçu! Birçok arkadaşı basketbola ağırlık verirken o, doğduğu kentin takımı Hajduk’ta defans oyuncusu olarak ön plana çıkıverdi. Yugoslav disiplininden midir nedir, planlı yaşam, onu el attığı her alanda başarıya götürüyordu. Hatta bir hayli terlediği hukuk fakültesi eğitimi sırasında önce Fransızca, sonra İtalyanca, İspanyolca, Almanca, az buçuk da Rusçayı ekledi bilgi dağarcığına. İnanılmaz ama, bir ara okul arkadaşları ile Newerra adlı bir rock grubu bile kurdu. Dedik ya, annesinin müzisyen, babasının avukat namzeti, ama o dibine kadar bir futbolcuydu. Yugoslav iç savaşını hiç sevmemiş, Hajduk’tan sonra bir iki takımda kiralık forma giyip Almanya’ya geçmişti. Ardından İngiltere’de West HamEverton macerası ve yeniden doğduğu toprakların takımı Hajduk Split’te futbola erken ve şanssız vedası geldi. Etnik kimliği nedeniyle pek sevmeyen Dinamo Zagrebliler bile üzülmüştü Bilic’in sakatlığına. Doktorlar, “Eğer oynarsan...” diyordu, ama o, çok sevdiği futboldan kopamıyordu ki! Belindeki sinirler artık ayaklarına hükmekmekte yetersiz kalınca mecburen kenara geldi. Formasını çıkartmış, eşofmanını giymişti. Gençleri buluyor, hak edene forma veriyordu ki, 21 yaş altı milli takımda buldu kendini. 4 yıllık kısa teknik adamlık kariyeri 5. yıla girerken artık Hırvat milli takımının 1. teknik direktörüydü. Hırvatlar onunla coşmuştu. 2008 Avrupa Şampiyonası’nda Türkiye’ye şanssız eleniş sonrası Dinamo Moskova ve Beşiktaş.. Dövme merakı, ateist olarak bilinmesine karşın Slav Katolik cemaatine mensup olması, UNİCEF gönüllülüğü ise onun çok ön plana çıkmayan özellikleri. Cılız bir bebek Tarih, 11 Eylül 1968’i gösterirken, Tito Yugoslavya’sının, gösterişsiz ama tam teşekküllü hastanesinde bir bebek dünyaya geldi. Hukukçu bir baba ile sanat meraklısı eğitimci bir annenin cılız çocuğuna, “Slaven” adını veriyordu Bilic ailesi. Dev bir kitaplık ve onlarca müzik aletinin içinde geçen çocukluğu sırasında, aile büyükleri beklentilerini de çizmişlerdi ufaklık için, “Ya babası gibi günün birinde büyük bir hukukçu olacak, ya da annesinin itelemesiyle Yugosav müziğinde çığır açacak...” Gelgelelim, okul başlarken kanına karışan spor virüsü onu, doğduğu toprakların en ünlü futbol karakterlerinden biri yapacaktı. Sabah okul, öğleden sonra antrenman, akşam müzik kursu ve gece yarısı babasının minik kütüphanesinden ödünç aldığı kitapları arasında geçti gençlik yılları. Babası, Hukuk Fakültesi Dekanı olmuş, ona da adalet eğitimi yolu gözükmüştü. Okumayı seviyordu, özellikle Karl Marx ve Engels’in eserlerinden alın teriemeksömürü üçgenini sentezlemiş, oldukça iyi sayılabilecek mali durumlarına karşı, “hakça paylaşımı” prensip edinmişti... Ama her Yugoslav gibi spor ve futbol çok farklı şeyler ifade ediyordu onun için. Hatta ilerleyen yıllardaki, “Kadınlara büyük saygı duyuyorum ama Paris Hilton ve Fidel Castro DiazBalart ile selfie çekti. Havana K Hilton üba’nın Amerikalılara serbest seyahat izni vermesinin ardından ülkeye ilk seyahat edenler arasında Amerika’nın en ünlü markalarından Hilton otellerinin varisi Paris Hilton da vardı. Havana’daki 17. Geleneksel Puro Festivali’ne katılan Hilton ülkeye gitmekle kalmadı bir de eski Küba Devlet Başkanı Fidel Castro’nun oğlu Fidel Castro DiazBalart ile birlikte sarmaş dolaş selfie çekti. Öğretmendi uyuşturucu baronu oldu Meksika’nın en çok arananlar listesinin başında yer alan ‘La Tuta’ lakaplı uyuşturucu baronu Servando Gomez, polis güçlerinin uzun çalışmaları sonunda önceki gün yakalandı. 49 yaşındaki uyuşturucu baronu Gomez’in illegal işlere girmeden önce bir ilkokulda öğretmenlik yaptığı açıklandı. Meksika Başkanı Enrique Pena Nieto, Gomez’i ülkenin batı bölgesi olan Michoacan’ı çete kavgaları ve uyuşturucuyla yerle bir etmesi sebebiyle en çok arananlar listesine almış ve bilgi getirenlere 2 milyon dolar ödül verileceğini açıklamıştı. Yargılanması beklenen Gomez’in hikâyesi Türkiye’de de gösterilen Breaking Bad adlı diziyi hatırlattı. Yüksek topukla koştular Antalya’da bu yıl 10.’su düzenlenen Runatolia Uluslararası Antalya Maratonu, yüksek topuklu koşu ve halk koşusuyla başladı. Terra City Alışveriş Merkezi önündeki yüksek topuklu koşuya, 21 kişi katıldı. Topuk ölçümü tamamlanan kadın yarışmacılar, 7 santimetre uzunluğunda 1,5 santimetre enindeki topuklarla 100 metre koşarak yarışı tamamladı. Bazı yarışmacıların dengesini sağlayamayarak yere düştüğü etkinliğin birincisi, Ayşen Özkul, ikincisi Durdu Ekinci, üçüncüsü ise Çisem Melek oldu. “Kadına Şiddete Hayır” yazılı bir pankartın da açıldığı koşu sonunda birinci 2 bin lira, ikinci bin 500 lira, üçüncü ise bin lira ile ödüllendirildi. Anadolu Partisi Genel Başkanı Emine Ülker Tarhan da katılımcılarla bir süre sohbet etti. FİLOZOF GİBİ SÖZLERİ VAR “Paramı yoksullarla paylaşmadığım gün insanlıktan yoksun olduğum gündür. Dünyayı tek başıma kurtaramayacağımı gayet iyi biliyorum. Ancak haksızlığa karşı hep ön saflarda olacağım. Takım olarak oynuyoruz. Zaten buradaki felsefe güç halkındır. Oyunculara bunu anlatmaya çalışıyorum. Takımda zenginler ve fakirler yok, sınıflar yok. Sınıfları ortadan kaldırarak gücü halka vermeye çalışıyoruz. O bakımdan sosyalist bir takım yaratıyorum diyebilirim.” Sözleriyle de spor tarihine geçen bir adamdı o..! Pornoyla yeşil enerji Günde 41 milyon kişi tarafından ziyaret edilen Pornhub isimli porno sitesi, kullanıcılarının ekran başındaki aktivitelerini bir bileklik yardımıyla yeşil enerjiye dönüştürecek. Bileğe takılan cihaz, el hareketleriyle oluşan kinetik enerjiyi bir USB cihazına aktarıp telefonları şarj edebilecek. Sitenin ‘Wankland’ adını verdiği bileklik “Kendinizi severken dünyayı da sevin” başlığıyla pazarlanıyor. Site her yüz video için bir fidan dikeceğini açıklamıştı. Dijital para reel dünyada Dünyanın en büyük uçak bileti satan platformu müşterilerine rezervasyonlarında dijital para olan bitcoin’i kullanma opsiyonu verecek. İngiliz ve Amerikan Havayolları’nın da kullandığı, 130 bin seyahat ajandasıyla çalışan UATP isimli platform internet sitesine “Bitcoin ile öde” butonu koyacak. Dijital parayı diğer ödeme seçeneklerinden daha güvenli bulduklarını açıklayan şirket yetkilileri, yakın zamanda bitcoin’in kullanımının yaygınlaşacağının altını çizdi. DHA C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle