17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 ŞUBAT 2015 SALI CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR Erdal Beşikçioğlu’nun, Georg Büchner’in ‘Woyzeck’ oyunundan uyarlayıp sahnelediği ‘Woyzeck Masalı’, Tatbikat Sahnesi’nde... 17 UYKUSUZLUK Mine SÖĞÜT [email protected] Ya Pembe Otobüs ya Kara Minibüs 201415 tiyatro döneminBüchner’in Woyzeck’i gibi. Onlar tide Ankara’da açılan DT Tatbikat yatronun ilk ‘kahraman olmayan Sahnesi seyirciye bir yandan DT kahraman’larıdır. Onlar, yeşermekoyunlarını, öte yandan da Erdal te olan sosyoloji biliminin ‘insanın Beşikçioğlu’nun genel sanat yönetyazgısını belirleyen (Tanrı ya da ‘özmenliğinde kurulmuş yeni bir toplu gür irade’ değil) toplumdur’ görüluğun çalışmalarını sunuyor. şünü ve doğabilimci Darwin’in ‘yal‘Tatbikat Sahnesi’ sözünün başnızca koşullara en iyi ayak uydurakent için anlamı büyüktür. Devlet nın yaşama şansı vardır’ doğrultuTiyatrosu’nun henüz kurulmadığı dösundaki saptamasını ‘önceden haber nemde yaşama geçirilen Tatbikat Sah veren’ öncü karakterlerdir. Artık tinesi, Devlet Konservatuvarı’ndan yatronun odağında ‘kahraman’ deyetişen gençler için verimğil, ‘kurban’ olacaktır. Er Woyzeck li bir uygulama alanı olmuştu. Er‘kurban’ konumundaki ilk tiyatro dal Beşikçioğlu’nun Tatbikat Sahnebaşkişisidir. Toplumdaki egemen güçsi girişimi de tiyatro okullarından yeni mezun olmuş gençlerin sahne çalışmalarında sanatErdal Beşikçioğlu, la yaşam ilişkisi üstünde düşüneGogol’un ‘Deli’sini ve rek üretim yapmalarını sağlamaWoyzeck’in dramını yı amaçlıyor. Jean Paul Sartre’ın “Mezaraynı dönemde sahneye sız Ölüler”, Doug Wright’ın getirerek, insan değerinin ‘Marki de Sade’ oyunlarından gitgide daha küçümsendiğini, sonra, Beşikçioğlu’nun, Georg sevgi, iyilik, doğruluk, acıma Büchner’in ‘Woyzeck’ oyunundan uyarlayıp sahnelediği ‘Woygibi duyguların artık egemen zeck Masalı’, ‘rock müzikagüçlerin belirlediği yapay li’ olarak Tatbikat Sahnesi’ndeki kodlara göre yaşanmakta yerini aldı. olduğu, ‘gözünü şiddet Büchner’in ‘Woyzeck’ (1836) oyunu ile Gogol’un ‘Bir Delinin bürümüş’ dünyamıza duyduğu Hatıra Defteri’ (1842) öyküsütepkiyi dillendiriyor. nü yazması arasında yalnızca 6 yıl vardır. Avrupa’nın Endüstri Devrimi sonrası sancılarını yaşadılerin hem sömürüp hem de klişeleşğı, Karl Marx’ın büyük atılımına ramiş değerlerle yargılayıp aşağıladıkmak kalmış bir ‘ara dönem’de, bu iki ları, açmazlar içinde debelenen insaduyarlı yazar insan değerinin yitip ginı simgeler. dişine ağıt yakmaktadır. Erdal Beşikçioğlu, Gogol’un ‘Deİnsanın taşıdığı iç zenginliğin ve li’sini ve Woyzeck’in dramını aynı eylem gücünün yaşamı güzelleştirdönemde sahneye getirerek, insan demeye yetmediği romantizm sonrasığerinin gitgide daha küçümsendiğibir sancılı süreçtir dile gelen. Sınıfni, sevgi, iyilik, doğruluk, acıma gisal üstünlüğün simgesi, toplumsal kubi duyguların artık egemen güçlerin rumlarda edinilmiş rütbeler ve parabelirlediği yapay kodlara göre yaşandır. İster işçi olsun, ister memur, ister makta olduğu, ‘gözünü şiddet bürüse er, alt kademelerde dondurulup kal müş’ dünyamıza duyduğu tepkiyi dilmış olanlar artık ‘birey’ değil, ‘üclendiriyor. Ezilen küçük insanları, inret listesi’nde birer ‘numara’dır yalsanlık adına kucaklıyor. nızca. Tıpkı Gogol’un Poprişçin’i ve Ama bunu yaparken, onların yaşa ‘Woyzeck Masalı’ Hollywood’daki bir ‘rock müzikali’ Fransız u dığı acının şiddetini seyirciye çeşitli görselişitsel yöntemlerle aktarıyor. ‘Deli’ yapımında, oyunculuğunu içinde devindiği gıcırtılı mekanizmayla bütünleştiren sanatçı, ‘Woyzeck’te, ‘rock müziği’ni şaha kaldıran Onur Yüce imzalı besteyle, Binnaz Dorkip’in grotesk koreografisiyle, Emre Yıldız’ın sinevizyon ve Mustafa Bal’ın ışık düzenlemesiyle, makyaj ve giysilerde kullanılan sıradışı örgelerle seyircinin algısını 1 saat 15 dakika boyunca tutsak alıyor. Eşsiz seslere sahip solistlerin, koronun ve dansçıların kusursuz katkısıyla baştan sona nitelikli bir gösteri oluşuyor. Birkaçı dışında bu sanatçıları ilk kez izliyorum. İsimlerine dikkat: Adem Aydil, Ayça Eren, Aytek Şayan, Ahmet Melih Yılmaz, Ateş Bars, Berkan Şal, Burcu Özberk, Buse Kara, Burak Küçükosman, Deniz Atlı, Güneş Uydaş, Müjde Kızılkan, Metehan Güler, Melih Efeçınar, Onur Yüce, Okan Eken, Onur Dilek, Zülal Süer. Gitar, davul, klavye, bas ve saksofondan oluşan canlı orkestra sahnenin geriyüksek düzleminde çalıyor. Giysi ve dekor kullanımında yer yer başka oyunlardan tanıdık yansımalar görülse de özenli, şık bir üstünyapım izliyoruz. Bana 1970’lerin Offoff Brodway’de başlayıp, sonra Broadway’e geçen Vietnam Savaşı karşıtı ‘Stomp’ ve Türkiye’de de sahnelenen ‘Hair’ müzikallerini anımsatıyor. Temel sorun, ses düzeninin salonun kapasitesini birkaç kat aşarak sağır edici bir etki yapıyor olması. Sonuç olarak da sahnede söylenen sözlerin yüzde 90’ı anlaşılmıyor. Oyunu bilmeyen seyircinin eline ‘libretto’ verilmesi gerekiyor. Yeni bir ayarlama yapılması gerekli. ‘Woyzeck Masalı’nı kotaranların emeği boşa gitmemeli. Seyredin! zarafetiydi ‘Gigi’ müzikalinin ünlü oyuncusu Louis Jourdan hayatını kaybetti Kültür Servisi 1958 yapımı “Gigi” müzikalindeki rolüyle tanınan Louis Jourdan 93 yaşında hayatını kaybetti. Fransız aktörün ABD’nin Los Angeles kentindeki evinde öldüğü belirtildi. Fransa’nın Marsilya kentinde doğan aktör Hollywood’a gitmeden önce birçok Fransız filminde rol aldı. 2. Dünya Savaşı’nda Fransa’nın Almanya tarafından işgaliyle kariyeri kesilen sanatçı Nazi propagandası yapan filmlerde rol almayı reddetti ve direnişçilere katıldı. Daha sonra ABD’ye giden sanatçı Grace Kelly ile birlikte “The Swan” (Kuğu) ve Alfred Hitchcock’un 1947 yapımı “The Paradine Case” (Celse Açılıyor) filmlerinde rol almıştı. Sanatçının Leslie Caron ile birlikte rol aldığı “Gigi” filmi 1958’de 9 Oscar alarak rekor kırmıştı. 50’li yılların en iyi filmlerinden birisi olarak kabul edilen filmin rekorunu bir sonraki yıl “Ben Hur” filmi 11 dalda Oscar alarak kırdı. Ölümünü haber veren, aktörün resmi biyografi yazarı Olivier Minne “Fransız zarifliğini temsil ediyordu, Hollywood da ona uygun roller verdi” diye konuştu. Sıklıkla Fransız cazibesinin öne çıktığı filmlerde rol alan sanatçı kendisini “Hollywood’un Fransız klişesi” diye tanımlıyordu. Sanatçı 2010 yılında Fransa’nın devlet nişanı Legion D’Honneur ile onurlandırılmıştı. Bu topraklar yüzyıllardır korkak bir erkektir; Ve kadınları sevmeyi bilmez. Kadınlardan çok kendinden korkar; bu korkuyu bastırmak için etrafında ne varsa yakıp yıkar. O güzel, uzun ve parlak saçları görmek istemez. Gururla ışıldayan gözlerin içine, derinine bakamaz. İnce bellere dostane sarılamaz; çıplak omuzları şefkatle sıvazlayamaz. Güçlü sinelerin aklığını tehdit; Sağlam adımların hızını saldırı sanır. Kendi zaaflarını şiddetle perdeler; “seviyordum öldürdüm” diyen erkekleri affeder. Öldürülen kadınları derinine... derinine... en derinine gömer. Kadınların bacak araları onun için dev ve karanlık bir kuyu. Bu topraklar o kuyuda kızlarını, karılarını, annelerini defalarca boğdu. Kendi yarattığı karanlıktan onları yeniden doğurdu. Şimdi de orda kalsınlar; ışıktan değil zifirden var olsunlar istiyor. Bunun için sokakları tekinsiz, yolları çıkmaz, kırları ulaşılmaz kılıyor. Kadının varlığı bu toprakların nefsine hep bir tehdit. Bu toprakların nefsi, kadınların varlığını taşıyamayacak kadar zayıf. Nefsinin zayıflığı vahşetini körüklüyor. Kadınları evde, sokakta, yatakta dün, bugün, yarın parça parça ediyor. Sonra o parçaları gözümüzün içine iştahla baka baka yiyor. Bu kirli iştahı iktidarda tutan, onu olağan bulan biziz. Ve bunu yapmaya devam ettiğimiz sürece kadın, erkek, çocuk... hep birlikte biz de hem öleniz, hem öldüreniz. Dün işlenen cinayet, yarın ve yarın ve yarın yine işlenecek. Her seferinde hep aynı adam öldürecek, hep aynı kadın ölecek. Cesetlerden sıçrayan o tertemiz kan, her defasında vicdanımızı kirletecek. Bu topraklardaki en kadim bilgidir: Bir kadın öldürüldüğünde katil belli. Maktul şüpheli. O şüpheyi meşru kılan lanetli ahlak, evimizin en mahreminde bile yuvalandı yuvalanacak. Şimdi iktidarların fütursuzca çaldığı o ikiyüzlü edep borusunu kırma zamanı. Kendi edep şarkımızı söyleyerek; kendi kaderimizi yazma zamanı. Elini yüzyıllardır kana bulayan bu topraklar ehil bir erkek olmayı ve kadını sevmeyi bir gün öğrensin diye... Herkes rahatça sevsin ve sevişsin diye... Herkes kendi kaderiyle yaşayıp kendi eceliyle ölsün diye... Şimdi bu toprakları hallaç pamuğu gibi atmak lazım. Ne yapıp edip evdeki, sokaktaki, yataktaki düzeni altüst etmek lazım. Kendi toprağımıza sahip çıkmak lazım. Sonra o toprakta halkımızın tarihinde zaten var olan adil dünyayı kurmak lazım. Yoksa hepimizi ya o sadece kadınlara özel pembe otobüse bindirecekler... Ya o da lanetli kara minibüsten bir daha hiç indirmeyecekler. Kültür Servisi “2015 Koç Yılı, Çin Mutlu Bahar Bayramı” Çin Halk Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı, Pekin Halk Belediyesi ve Bakırköy Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen etkinlikle kutlandı. Çin Halk Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Gu Jingqi ve Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu’nun da izlediği etkinlikte wushu, akrobasi gösterileri, müzik dinletisi, taiji gösterisi, kadın jujitsu gösterileri yapıldı. Çin Mutlu Bahar Bayramı ANMA Av. HÜMA SANATÇININ ‘BURÇ BAŞLARI’ ADLI HEYKEL DİZİSİ 2.8 MİLYON STERLİNE SATILDI KAMİL KÜLTÜR OZAN Ai Weiwei’den müzayede rekoru Kültür ServisiÇinli muhalif sanatçı Ai Weiwei’in altın kaplama on iki hayvan başından oluşan heykel dizisi, Phillips müzayede evinin düzenlediği açık artırmada 2.8 milyon sterline (yaklaşık 10.5 milyon TL) satıldı. Çin burçlar kuşağını temsil eden “Burç Başları” adlı heykel dizisinin sanatçının satış rekorunu kırdığı belirtildi. 2014 Nisanında Ai Weiwei’in “Çin Haritası” adlı yapıtı bir müzayedede 735 bin sterline (yaklaşık 2 milyon 750 bin TL) satılmıştı. Ai Weiwei, burçlar kuşağı heykellerinde, Pekin’deki bir 18. yüzyıl çeşme başı saatinin daha küçük heykellerinden esinlenmişti. İmparator Yuanming Yuan’ın savaş sırasında geri çekildiği sarayda bulunan çeşme başı saati ise 1860’ta Fransız ve İngiliz birlikleri tarafından yerle bir edilmişti. Ai Weiwei’in yapıtı, sanatçının kültürel objeleri yeniden yorumlama geleneğini sürdürüyor. l MASARACI ÇİZİK 11.10.1956 17.02.2013 Seninle yaşamak ne güzeldi. Bana ve çevrendeki herkese hep güzel anlar yaşattın. Beni çok mutlu ettin. Her zaman anlayışlı, zarif, narin ve kibardın. Hiç kimseyi incitmedin. Asil duruşun, zarafetin dostlarımızın, sevdiklerimizin dilinde, hafızalarından silinmedi hiç. Dostlarımız, yakınlarımız hepimiz seni çok ama çok özlüyoruz… Amerikalı şair Philip Levine yaşamını yitirdi Kültür Servisi Amerikalı şair Philip Levine 87 yaşında hayatını kaybetti. On dört yaşındayken Detroit’te otomobil fabrikasında çalışmaya başlayan şair, şiiri ABD’lilerin hayatına sokan isim olarak anılıyordu. 14 Şubat’ta hayatını kaybeden Levine bir süredir pankreas kanseriyle mücadele ediyordu. İngilizcenin büyük ustalarından kabul edilen şair “The Simple Truth” adlı kitabıyla 1995 Pulitzer ödülüne değer görülmüştü. Levine, 20112012 yılları için ABD Kongre Kütüphanesi’nce “başşair” ilan edilirken, kütüphane tarafından başşairlikle ödüllendirilen 18’inci şairdi. Levine ayrıca 2013’te Amerikan Şairler Akademisi tarafından verilen Wallace Stevens Ödülü’ne değer bulunmuştu. Av. UĞUR OZAN C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle