19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 OCAK 2015 ÇARŞAMBA 8 HABERLER GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK AKP, 17 Aralık sonrası polis ve yargıya hâkim olunca ‘özel yetki’yi geri getirdi n Baştarafı 1. Sayfada ... yayılmış yurtdışındaki cemaat okullarını son Afrika gezisinde casus yetiştiriyor, Türkiye aleyhine çalışmalar yapıyor, diye afişe ederken... ... Türkiye’yi karaladı. Cemaatle kavgasını ta Afrika’ya taşıyacak kadar gözünü karartmış; yurtdışında bu okulları, kısa süre öncesine kadar Türkiye’nin gurur duyduğu okullar diye tanımlayan ve yıllarca o ülkelere resmi gezi ile giden, başta Dışişleri bakanlarının programında ziyaret edilmesi koşulu konulan bu okullara, yalnız manevi değil, devletin kesesinden maddi büyük yardımlar yapan, bizzat o dönemin başbakanı, şimdi de Cumhurbaşkanı olan, tam 12 yıl bu okulları öven, maddi desteğini esirgemeyen Bay RTE... ... Ne zaman ki özellikle seçimlerde, Cemaat, oy desteğini artık kesti ve AKP hükümeti ile iktidarını artık desteklemekten vazgeçti... Hatta karşılarında dik duracağını kanıtlamak istercesine... ... Cemaat okullarını özelleştirmeye girişti. Özelleştireceğini ilan ettiği okullar birden RTE’nin düşmanı oluverdi. HHH Bu tezatlı davranışlar kendisine anımsatıldığında “Ne istediler de vermedik” diye kendini savunmaya, son olarak da “kandırıldık” demeye başladı. Bu sözleri itiraf niteliğinde. Öyleyse devletin parası ile aldatıldığını söyleyerek, “Ne istediler de vermedik” diyerek itiraf eden o dönemin başbakanı; devletin trilyonlarını, bugün tabii devlet parasıyla satın alacağını söylediği bu okullara akıtarak suç işlediğini kabul etmiş olmuyor mu? Seçimlerde Cemaatin oylarını partisel ve kişisel ihtirasları uğruna kullanmak pahasına, bir yandan Cemaatin devlet içinde dilediği gibi at koşturmasına göz yumacaksın ve Cemaatin okullarına devletin trilyonlarını yatıraracaksın ve sonra güya pişmanlık duyuyormuş gibi halkın huzuruna çıkıp masum hatta mağdur siyasetçi rolü oynayacaksın! HHH Bu numaraları kim yutar demeyelim. RTE’yi savunmak uğruna sayıları pek çok yalakaların TV’lerdeki konuşmalarını anımsamak yeterli... Devletin paralarını çarçur ettiğini bu kadar açık bir dille itiraf edenin hesap vereceği yer Yüce Divan olmalı. Ama kamuoyunda RTE’yi savunan bülbüller, TV’lerde bu itirafı devlet adamlığının bir örneği diye halka yutturmaya çalışıyorlar ve... ... Aklıevvel hukuk adamları da, yahu devlet parasını aldatılma pahasına sarf ettiğini itiraf eden adamın suçu nedir, ne değildir diye parmaklarını oynatmıyorlar. Yurtdışında ülkesini kötüleyen bir Cumhurbaşkanı’na sahip olmakla partisi ve yandaşları ne kadar övünse azdır. HHH 16 yaşından beri siyasetin içinde olan Aleksis Çipras’ın partisi SYRİZA’nın seçimleri kazanması başta ana muhalefet partisi CHP’de sevinçle karşılandı. Çipras’ın öne sürdüğü vaatleri CHP’de sahiplenmiş gibi bir tavır içinde. Genel Başkan; Yunanistan’da sol (sosyalist) partinin iktidara gelmesinin, sol olduğunu iddia eden CHP’nin de 2015 seçimlerinde iktidara geleceğinin işareti sayıyor ve... ... Sosyalist SYRİZA ile “aynı dünya görüşünü paylaştığını” söylüyor. Oysa Yunanistan’daki seçimlerini izlemek için Atina’ya giden Aslı Aydıntaşbaş’a Çipras, “Türkiye’deki farklı kesimler SYRİZA’yı sahiplense de partinin aslında sadece HDP ve ÖDP ile organik ilişkisi” olduğunu ve fakat “seçim gecesi itibarıyla CHP ile bir temas olmadığını” söylüyor. Bu, sosyalist SYRİZA’nın CHP’yi sosyalist kimlikte görmediğinin bir kanıtı değil mi? HDP ile ÖDP’yi partisinin sosyalist kimliğine daha yakın bulan Çipras bu yargısında elbette haklı. Çünkü CHP, son zamanlarda sosyalist parti olmayı bırakın bir yana, sol parti kimliğini bile yitiren bir süreç içinde. Aydın ve tarafsız kesimlerdeki genel yargı; “CHP sol politikalarla değil, AKP’nin ılımlı İslam politikalarına yönelerek oy toplama sevdasına düştü. Laikliği ağzına almayarak, her alandaki dinselleşmeyi görmezden gelerek ayakta kalmaya çalışıyor.” (Açık Pencere, Melih Aşık) Buraya kadarmış ALİCAN ULUDAĞ GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada Türkiye’de ayrı bir heyecan yarattı. Türkiye’nin de hızla seçim iklimine girmesiyle birlikte Yunanistan örneğinin bizde de yaşanıp yaşanmayacağı tartışma konusu. Hatta hemen formül üretenler var. Bir sol birlikteliğin içinde olacaklarolmayacaklar listesi bile gündemde. 7 Haziran seçimlerinden AKP dışında yeni bir iktidarın çıkmasını isteyen pek çok kesim doğal olarak komşumuzdan etkilendi, “acaba, bizde de olmaz mı” diye düşündü. Bu özlem güzel de, buraya giden yol nasıl şekillenecek? Bütün mesele burada. Bunun ayrıntısına girip kaybolmadan önce Yunanistan’da yüzde 36 oyla zafer kazanan SYRİZA koalisyonunun kısa seçim öyküsünü paylaşalım. Arada girip çıkan partiler olsa da toplam 6 sol partinin bir araya gelmesiyle oluşan SYRİZA, Yunanca Radikal Sol Kaolisyon sözcüklerinin kısaltılmışı. 2009 seçimlerinde 4.6, 2012 Mayıs seçiminde yüzde 16.8, 2012 Haziran seçiminde yüzde 26.9 oy aldı. Her seçimde iki haneli rakamlarla oyunu yükseltti. HHH Türkiye’de sol ne yazık ki böyle bir ortaklık kültüründen uzak. Buna ilişkin paylaşabileceğimiz pek çok örnek, bire bir yaşadığımız anı var. Sadece birini sütuna yatıralım. 1995’te merkez sağ iki partinin birbirine vura vura yıpranıp Refah Partisi’nin birinci olmasının ardından gelen tehlikeyi sezenler, mutlak birleşme ile büyümenin kaçınılmaz olduğu görüşüyle hareketlendiler. Siyasi partileri yetersiz bulan, iyi niyetinden endişe etmediğimiz kesimler platformlar kurdular. Art arda kurulan platformlar zaman zaman bir araya geldiler. Buluşmanın ana konusu birleşmeydi. Buluşmadan ortak bir sonuç çıkmadan ayrıldılar. Devamında bütün platformların dışında birleşmenin şart olduğu görüşünü öne çıkaran “ayrı” bir platform kuruldu. Birleşme ayrılığı! Bu örneği kesinlikle o çabaları küçümsemek ya da bugün çaba harcanmasın demek için aktarmıyoruz. Tam tersine ortak aklın, ortak hedefin şart olduğunu, bunu başarmak için önceki deneyimler neden başarısız oldu sorusuna yanıt vermek gerektiğini vurgulamak için sütuna yatırıyoruz. HHH Yunanistan’daki ortaklığın adı kimilerine “radikal” gelebilir. Ama bu ortaklığın paydalarına baktığımızda hiç de radikal değil, gerçekçi olduğunu görüyoruz. Sermayenin egemenliği o kadar mutlaklaştı ki, birazcık sosyal kavramından söz etmek kimilerine “radikal sol” gelebilir. Türkiye’de iktidarda sosyal devlet kavramını kaldırmış, bunun yerine hükümete endeksliymiş gibi gösterilen yardım dağıtımını getirmiş bir parti var. Kaçak Saray sakininin dünkü gazetelerinde çıkan manşetler bir kez daha gösteriyor ki, 7 Haziran’dan sonra bugün gücünü çok kısıtlı kullanabilen parlamenter sistemin de pabucu daha atılacak. Tam tek adamlık gündemde. Buna karşı acil önlem alalım derken yeniden bölünmelere meydan vermeden bir “hedef ortaklığı” en akılcı yol görünüyor. Buna ilişkin düşüncesi olanlara sütunumuzu açıyoruz. Elbette bizim de özlemlerimiz var; ancak gerçekçi olmak gerekirse, bütün mesele son seçimde AKP’ye oy verenlerin yüzde 10’unun bu kararını değiştirmesini sağlamak. Bu ve hatta ötesi de başarılabilir. Ama önce bunu istemek ve ana hedefe koymak gerekiyor. Bu sütunun kapısı açık... ANKARA 17 Aralık operasyonu yaşanınca “önlem” olarak özel yetkili mahkeme ve savcılıkları kaldıran hükümet, tehlike geçip polis ve yargıya hâkim olunca eskiye dönme kararı aldı. İktidarın etkin olduğu HSYK’nin, önümüzdeki günlerde çıkaracağı kararnameyle bazı ağır ceza mahkemelerini terör ve örgütlü suçlara bakması için yetkilendireceği öğrenildi. Bu arada 17 Aralık sonrası Ankara Adliyesi’nde boşaltılan ve aile içi şiddet savcılarına tahsis edilen DGM katı, yaklaşık bir yıl sonra tekrar özel yetkili konumundaki Anayasal Düzene Karşı Suçlar Soruşturma Bürosu savcılarına verildi. Bu kat, tekrar muhaliflere yönelik sindirme operasyonlarının merkezi olacak. Türkiye, 17 Aralık operasyonu nedeniyle ara verdiği özel yetkili mahkemeler uygulamasına yeniden geri dönüyor. İktidar, 17 Aralık operasyonu üzerine mart ayında özel yetkili mahkemeleri, “hâkim ve savcılar arasında hiyerarşiye neden olduğu, toplumda tartışmalara yol açtığı” gerekçesiyle kaldırmıştı. HSYK seçimlerini hükümet kazanınca ve cemaatin operasyon tehlikesi de geçince, son yargı paketine özel yetkili mahkemeleri geri getirecek bir düzenleme eklenmişti. Düzenlemeyle, HSYK’ye mahkemeler arasında ihtisaslaşmayı sağlayacak gö u17 Aralık sonrası kaldırılan özel yetkili mahkemeler, ihtisaslaşma adı altında geri dönüyor. HSYK, bu konuda yetki kararnamesi çıkaracak. Ankara Adliyesi’nde de boşaltılan ve duvarlarına mutlu aile resimleri asılan DGM katına terör suçlarına bakan savcılar geri geldi. revlendirmeler yapma yetkisi verilmişti. HSYK 1. Dairesi, 888 kişilik atama kararnamesi sonrası şu an yetki kararnamesi üzerinde çalışıyor. Kararnameyle özellikle ağır ceza mahkemesi başkan ve üyelerinin değişmesi bekleniyor. Kararname ile bazı ağır ceza mahkemelerine “ihtisas mahkemesi” olarak özel yetkiler verileceği öğrenildi. Ankara, İstanbul, İzmir, Diyarbakır gibi büyük illerde örgüt ve terör suçlarına bakması için bazı ağır ceza mahkemelerine özel yetki verileceği kaydedildi. Bu mahkemeler, Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu savcılarının açtığı davalara bakacak. Bu büro, kaldırılan özel yetkili savcıların yerine görev yapıyor. Cemaate yönelik yapılan operasyonların yargılamalarını da bu yeni mahkemeler yapacak. Öte yandan özel yetkili mahkemeler uygulaması fiziki olarak da geri döndü. Eskiden özel yetkili mahkemeler, Ankara Adliyesi’nin DGM katında bulunurdu. 17 Aralık sonrası özel yetkili mahkemeler kaldırılıp yerine Anayasal Düzene Karşı Suçlar Soruşturma Bürosu kurulunca, savcılar adliyenin 3. katına taşınmıştı. Özel yetkili imajını silmek için bu savcılar DGM katından alınmış, simgesel olarak aile içi şiddet savcılarına verilmişti. Uzun yıllar muhaliflerin sindirildiği yerlerin başında gelen DGM katının duvarlarına, mutlu aile resimleri asılmıştı. Ancak bu uygulamadan geri adım atıldı. Ankara Başsavcılığı’nın kararıyla Anayasal Düzen Savcıları, tekrar DGM katına taşındı. Güvenlik önlemleri arttırıldı. Aile içi şiddet savcıları da adliyenin başka yerine alındı, duvardaki resimler de kaldırıldı. KPSS ile 2012’deki Avukatlar İçin Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı Yazılı Yarışma Sınavı soruşturmaları yürüten Ankara Cumhuriyet Savcısı Yücel Erkman’ın da bürosu değiştirildi. Memur Suçları Soruşturma Bürosu’nda görevli Erkman’ın yeni görevi Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu oldu. Erkman’ın sınavlarla ilgili soruşturmasına, yeni bürosunda da devam edeceği öğrenildi. Başkan ve üyeler değişiyor KPSS savcısı da özel yetkili ERDOĞAN’I AKBİL DAVASINDA BERAAT KARARI VEREN CİRİT BAŞKANLIĞA OYNUYOR Yargıda ‘elçi’ krizi ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Ali Alkan’ın gelecek ay emekliye ayrılacak olması nedeniyle boşalacak Yargıtay Başkanlığı için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 13. Ceza Dairesi Başkanı İsmail Rüştü Cirit’i işaret ettiği belirtildi. Erdoğan’ın da adının karıştığı Akbil davasında beraat kararı veren ve 17 Aralık operasyonu üzerine ise Erdoğan’ın savcı Zekeriya Öz’e gönderdiği iki elçiden biri olan Cirit’in adaylığı, Yargıda Birlik Platformu (YBP) içinde kriz yarattı. Özellikle YBP’nin milliyetçi kanadı bu isme karşı çıkarken adaylık için pazarlıklar sürüyor. 17 Aralık operasyonu sonrası hükümete karşı sert mesajlar veren Yargıtay Başkanı Ali Alkan, 9 Şubat’ta emekli olacak. Bu nedenle bu tarihten sonra Yargıtay Başkanlığı için seçim yapılacak. Yargıtay’a son atanan 144 üye sonrası denge iktidar lehine değişti. Bu kapsamda YBP’ye yakın üyelerin öncülüğünde önceki gün Rixos’ta yemek düzenlendi. Yargıtay üyelerinin katıldığı yemekte, başkanlık için nabız yoklandı. YBP’nin hükümet kanadı, Cirit’in ismini ortaya attı. Ancak YBP’de milliyetçi ve sosyal demokratlar itiraz etti. Özellikle ülkücü kesimin Cirit’e karşılık 10. Hukuk Dairesi Başkanı Süleyman Caner’i önerdiği kaydedildi. Yargıtay Başsavcısı Hasan Erbil, Başsavcı Vekili Mehmet Ekmekçi’nin isimleri de adaylar arasında geçiyor. Sosyal demokratlar arasından ise eski HSYK üyesi olan Ali Suat Ertosun’un aday olmayı istediği konuşuluyor. Anlaşma sağlanamadığı için toplantıya dün hâkimevinde de devam edildi. Erdoğan’ın memleketlisi; Rizeli olan Cirit, Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı iken Erdoğan’ın Büyükşehir Başkanlığı dönemini kapsayan yolsuzluk iddialarıyla ilgili açılan Akbil davasına bakmıştı. Davada Aralık 2003’te beraat kararı veren Cirit, 2004’te ise Yargıtay üyeliğine seçildi. İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet’in Charlie Hebdo karikatürlerini yayımlamasının ardından başlayan tehditlere karşı destek ziyaretleri sürüyor. Gazetemizin dün Şişli’deki merkezine gelen ÖDP Eş Genel Başkanı Alper Taş, gazetemiz imtiyaz sahibi Orhan Erinç ve Genel Yayın Yönetmeni Utku Çakırözer ile görüştü. Cumhuriyet’e yönelik bir saldırının kendilerine de yapılmış sayılacağını söyleyen Taş, “Cumhuriyet gazetesi birçok basın şehidi vermiş ve gazetecilik mesleğinden yayın hayatı boyunca taviz vermemiştir. Charlie Hebdo olayında da ifade özgürlüğüne sahip Gazetemize destek sürüyor çıkmış ancak insanların inançlarına da hassas davranmıştır. Burada Cumhuriyet gazetesi açıkça hedef gösterilmiştir” dedi. AKP’nin söylemleri ve yaptıkları ile radikal İslamın önünü açmaya devam ettiğini vurgulayan Taş, “Biz de buna karşı bir barikat oluşturmak istiyoruz. Bu söylemler devam ederse Cumhuriyet’in başına gelenler çokça yaşanacak gibi. Biz ÖDP ve Birleşik Haziran Hareketi olarak Cumhuriyet’in basında ifade özgürlüğünün yanında olmaya devam edeceğiz” dedi. Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt da gazetemizi ziyaret ederek desteklerini iletti. olmadığını bildirdi. EğitimSen Mart 2012’de uyarı grevi adı altında işe gelmeme eylemi yapmıştı. Tarsus İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü greve katılan Öğretmen Ertan Rüstem’e mazeretsiz olarak göreve gelmediği gerekçesiyle uyarı cezası vermiş, idare mahkemesinde başvurusu reddedilen öğretmen AYM’ye başvurmuştu. GEZİ DAVASINDA ÖRNEK KARAR EREN KESKİN DAVASI Cezasızlık bitse kimse katil demez İstanbul Haber Servisi İnsan hakları savunucusu avukat Eren Keskin’e 301. maddeden verilen 10 aylık hapis cezası tepkilere neden oldu. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Abdülbaki Boğa, “10 yıl önce yapılmış bir konuşma nedeniyle verilen bu ceza, devletin kin güttüğünü gösteriyor. Cezasızlık kültürü sona erse, suç işleyen kamu görevlileri yargılansa kimse ‘katil devlet’ demez” değerlendirmesinde bulundu. Derneğin Taksim’deki şube binasında yapılan toplantıda konuşan Boğa, basın açıklamasını Kürtçe yaptı. Boğa, suçluların cezalandırılmasını istediklerini söyledi. Keskin 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın öldürülmesini kastederek “Türkiye Cumhuriyeti eli kanlı bir katildir” demişti. Rüştü Cirit kimdir? AYM kararı: ‘Greve ceza demokrasiye aykırı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi, eğitimde 4+4+4 sistemi getiren yasaya karşı EğitimSen’in kararıyla grev yapan öğretmene verilen uyarı cezasını hak ihlali olarak değerlendirdi. Cezanın kaldırılması için kararı mahkemeye gönderen Yüksek Mahkeme, memura uyarı cezası verilmesinin demokratik bir toplumda gerekli İzinsiz gösteri bir haktır İSTANBUL / BURSA (Cumhuriyet) Gezi Direnişi’ne destek için Kadıköy’de düzenlenen eyleme katıldıkları gerekçesiyle hakkında dava açılan 15 kişinin beraatına karar veren mahkeme, ‘İzinsiz gösteri’ tanımını tartışmaya açacak bir karara imza attı. Gerekçeli kararında, Anayasa’nın 34. maddesine atıfta bulunarak “Herkes, önceden izin almadan, yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” vurgusu yapan mahkeme, güvenlik güçlerinin silahsız olan ve saldırı amacı taşımayan insanlara karşı güç kullanmaması gerektiğini kaydetti. Kadıköy’de 2013’te düzenlenen eylem sırasında gözaltına biri ABD vatandaşı 16 kişi hakkında açılan davayı karara bağlayan İstanbul Anadolu 19. Asliye Ceza Mahkemesi, 15 kişi hakkında beraat kararı vermişti. ABD vatandaşı olan 16. sanığın dosyası ise ifadesi alınamadığı için ayrıldı. Mahkeme, davayla ilgili gerekçeli kararını dün açıkladı. Kararında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve AİHM kararlarına yer veren mahkeme, buna göre toplanma ve gösteri hakkının güvence altına alındığına dikkat çekti. Kararda, bazı sanıkların üzerinde bulunan ve ‘suç delili’ olarak el konulan baret ve maskelerin tek başına delil olamayacağı ifade edildi. Öte yandan Gezi Direnişi sırasında Bursa’da yapılan eylemlere katıldıkları için haklarında “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçundan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan eski EğitimSen Bursa Şubesi Başkanı Hasan Özaydın, DİSK Güney Marmara Bölge Temsilcisi Ayhan Ekinci, Bursa Barosu avukatlarından ÇHD üyesi Birkan Özey, eski kimya Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Ali Uluşahin’in de aralarında bulunduğu siyasi parti, sendika, akademik oda başkanı ve öğrencilerin de aralarında bulunduğu 30 kişinin yargılanmasına Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Sanıklar, yaptıkları son savunmada demokratik haklarını kullandıklarını vurguladı. Mahkeme, suçun unsurlarının oluşmadığına kanaat getirerek, sanıkların beraatine hükmetti. İŞÇİ PARTİSİ GENEL BAŞKANI PERİNÇEK İLE İSVİÇRE ARASINDAKİ DAVA BUGÜN Strasbourg çıkarması DUYGU GÜVENÇ ANKARA/STRASBOURG İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile İsviçre arasındaki “soykırımın inkârını suç sayma” ile ilgili dava bugün AİHM Büyük Dairesi’nde yeniden görülecek. AİHM’nin 17 yargıcı duruşmanın ardından oylamaya çekilecek ancak sonuç açıklanmayacak. Perinçek ile İsviçre arasındaki davanın kritik duruşması öncesinde Türkler ve Ermeniler Strasbourg’a çıkarma yaptı. Perinçek, “Talat Paşa Komitesi” adıyla Strasbourg’a uçak kaldırdı, İsviçre’deki Ermeni diyasporası da Fransa’da buluştu. AİHM eski yargıçlarından CHP Milletvekili Rıza Türmen, bugün yapılacak duruşmada davanın yeniden ele alınacağını belirterek “Duruşmada taraflar dinlenecek, ardından mahkemenin 17 üyesi oylama ve istişareye çekilecek. Yarın (bugün) yapılacak oylamada verilecek karar gizli kalacak. İstişare sürecinin ardından kararın yazımı yaklaşık 34 ayda tamamlanacak ve mahkeme yeniden oylamaya gidecek. Bu oylamada üyeler görüşlerini değiştirebilirler” dedi. İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Biz davaya görüş bildirdik ancak müdahil olmadık. Müdahil tanımlaması yanlış. Soykırımın inkârı bu acının tekrar yaşanmasına neden olur. Bu davanın ifade özgürlüğü ile ilgisi yoktur. Biz de Uluslararası İnsan Hakları Derneği, Dur De! Platformu ve Hakikat Adalet Hafıza Merkezi ile birlikte davaya görüş bildirdik” diye konuştu. Perinçek ile İsviçre arasındaki davaya ülke içinden ve dışından çok sayıda taraf müdahil oldu. Dışişleri Bakanlığı da davaya müdahil olan taraflardan biri. Türkiye’nin görüşü AİHM’deki dava sürecinde iletildi. Türkiye’nin resmi tutumunun “Tarihin ve hukukun siyasileştirilmesine yönelik girişimlere karşı olunmalı, demokratik toplumlarda ifade özgürlüğü garanti altına alınmalı” ifadesiyle mahkemede iletilmesi bekleniyor. Perinçek başkanlığındaki heyet, kendilerine Talat Paşa Komitesi adını vererek, İstanbul’dan özel uçakla Strasbourg’a çıkarma yaparken Avrupa’daki Ermeni lobisi Gazeteci İpekçi’ye saygı gecesi ZEYNEP ALTAY 36 yıl önce 1 Şubat’ta öldürülen gazeteci Abdi İpekçi, önceki gün Beşiktaş Belediyesi tarafından Akatlar Kültür Merkezi Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde anıldı. Ustanın yaşamından kesitlerin sunulduğu gecede kızı Nükhet İpekçi İzet, “Ben gecelerden şimdiye kadar kaçtım. Çünkü dia gösterisinin sonunda gördüğünüz gibi biz kanlı bir gömlekleyiz. Bu gömlek göz göre göre defalarca önümüze geldi. 12 Eylül’ü geçtik ama halen Cumhuriyet gazetesinin önünde öldürmekten, yok etmekten söz ediliyor. Abdi İpekçi yok edildi ve yok edilmeye devam ediliyor. O nedenle burada çizilen Abdi İpekçi portresi çok kıymetli” dedi. Cemre Birand, Ergin Konuksever, Gülriz Sururi’nin aralarında olduğu çok sayıda kişinin katıldığı geceyi Faruk Şüyün hazırlarken Halit Kıvanç sundu. Türkiye müdahil oldu de Strasbourg’da buluştu. AİHM’nin çevresinde güvenlik önlemleri de artırıldı. Perinçek ile İsviçre arasındaki dava 2005’te başladı. Ermeni İsviçre Derneği, İsviçre Ceza Kanunu’nunda yer alan “soykırımın inkârını suç sayma” hükmünü gerekçe göstererek şikâyette bulundu. Perinçek, İsviçre’nin çeşitli illerine giderek konuşma yaptı. İsviçre mahkemelerindeki sürecin 2007’de tamamlanması ve Perinçek’in suçlu bulunmasının ardından dava 2008’de AİHM’ye taşındı. AİHM, Perinçek’in savunmasını haklı buldu ve İsviçre’nin insan hakkı ihlali yaptığına hükmetti. Ancak İsviçre Mart 2014’te AİHM’ye temyiz başvurusunda bulundu. Bu başvuru sonucunda AİHM’nin 5 yargıcından oluşan mahkeme paneli davanın Büyük Daire tarafından tekrar değerlendirilmesini kararlaştırdı. Bursa’da 30 kişiye beraat Perinçek, Strasbourg’a hareketinden önce yaptığı açıklamada, “Gerçekler de hukuk da bizim yanımızda. Avrupa’nın büyük özgürlük geleneğine, Fransız özgürlüklerine dayanıyoruz” dedi. Gerçekler Perinçek: yanımızda C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle