19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 OCAK 2015 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA Erdoğan faiz gerilimini sürdürdü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dün açıklanan enflasyon raporunun ardından faiz indirimine ilişkin tepkisini sürdürdü. Ekonomistlerin şaşkınlıkla karşıladığı “Yüksek enflasyonun nedeni yüksek faiz. Faiz inerse enflasyon da iner” paradigmasını yineleyen Erdoğan, dünyanın hiçbir yerinde Türkiye’deki gibi bir faiz uygulaması olmadığını söyleyerek Merkez’e 21 Ocak’taki faiz indiriminden daha fazla bir indirim beklediğinin işaretini verdi. Tayyip Erdoğan, geçen hafta Merkez’e şöyle seslenmişti: “Ey Merkez Bankası daha neyi bekliyorsun? Şimdi diyebilirler; ‘Merkez Bankası bağımsızdır’. Ben de bağımsızım. Cumhurun sesi olarak bunu yapmak, söylemek durumundayım ve gerekirse çağırıp kendileriyle de bunu oturup konuşacağız. Bu iş böyle yürümez.” Merkez Bankası 2 EKONOMİ [email protected] 11 bir haftada çark etti 1 Ocak’ta zaten belli olan enflasyonun 1 puan düşme ihtimalini bir hafta sonra yeniden gerekçe gösteren TCMB erken faiz indirimi sinyali verdi. TCMB Başkanı Erdem Başçı olağanüstü bir toplantıyla faizleri indirebileceğini duyurdu. Umudun Kıvılcımları Bu haftaya damgasını vuran ve hepimizin yakından takip ettiği birbiriyle çok yakından ilintili üç gelişme oldu. Sırayla Ekonomi Politik köşesine taşıyorum: Avrupa Merkez Bankası (AMB) Mart 15’ten başlayarak ayda 60 milyar Avro’luk bir tahvil alım programına girişeceğini ilan etti. Toplamda 1.1 trilyon Avro’ya ulaşması beklenen bu operasyon, küresel finans sistemine (öncelikle bankalara) 1.1 trilyon Avro taze nakit para aktarılması anlamına gelecek. Coşku ve umutsuzluk bir arada. “Coşku”, zira Avrupa bankaları döndürülemeyen borç tehlikesine karşı rezervlerini artırarak kendilerini güvence altına alabilecekler. Trilyonlarca Avro’luk rezerv tutarına rağmen finans sermayesinin nakit para iştahının ardı kesilmiyor. Taze likit para aynı zamanda finansal spekülasyonun kumarhane masalarında “oyunun” bir kez daha sürdürülmesi demek. Piyasa “oyuncuları” da iştahla bu haberi beklemekteydi. Diğer yandan, “sıfır alt sınırına” dayanmış faiz oranlarına karşın Avrupa’da ekonomileri canlandıracak, ivmelendirecek talep eksikliğinin sürmekte olduğu; ve ayda 60 milyar Avro’luk para basma işleminin şirketlerin yatırım ve hanehalklarının tüketim talebine yansımadığı sürece reel ekonomiye herhangi bir katkısının olamayacağı çok açık biliniyor. Dolayısıyla, Avrupa’da süregelen krizin ana nedeni talep eksikliğinden kaynaklanmakta. Ancak talebi canlandıracak gelir artışlarının sağlanması, “kemer sıkma” ve “rekabetçi Avrupa” yaratma fanatizminin dogma kalıpları nedeniyle olanaklı değil. Örneğin, benzer operasyonların gerçekleştirildiği ABD ekonomisinde, Fed’in parasal genişleme operasyonları sonucunda para piyasalarına aktarılan 3 trilyon dolarlık taze paraya rağmen, Amerikan milli gelirinde anlamlı bir artış sağlanmadığı, işsizlik oranındaki gerilemenin de çoğunlukla işgücü piyasasına katılım oranındaki düşüşten kaynaklandığı bilinmekte. 10 Aralık tarihli “Bretton Woods’un 70 Yılında Fed Ne Yapsın?” yazımızda bu konuyu işlemiş ve merkez bankalarının reel ekonomilere ulaşmadaki çaresizliğini “tarihin sonu” diye nitelendirmiştik. Dolayısıyla, 1.1 trilyon dolarlık Avrupa parasının aslında kime ve hangi amaçlara (finansal kumar oyunlarına) yarayacağını kestirmek güç değil. Diğer yandan, ABM’nin söz konusu kararından “yararlanmak” için öngörülen “aşırı borçlu olmamak” koşulu nedeniyle, aslında bir canlandırma paketine en muhtaç durumda olan komşumuz Yunanistan ile İspanya’nın söz konusu paketten yararlandırılmayacağı anlaşılıyor. Oysa, yüzde 25.5’lik açık işsizlik oranı; (genç istihdam işsizliği yüzde 49.6) ve kriz öncesine görece yüzde 26’yı bulan üretim kayıplarıyla Yunanistan ekonomisinin ana sorununun reel ekonomisinin canlandırılması olduğu bilinmekte. Oysa, ABABMIMF troykasının fanatik kemer sıkma dogmatizmi, halkın reel gelirindeki aşınmayı giderek daha da şiddetlendirmekten başka bir sonuç yaratmamakta. Yunanistan’ın 317 milyar Avro düzeyindeki borcu, “kemer sıkma” politikaları sayesinde 5 sene öncesine göre 13 milyar Avro azaltılabilmiş. Ancak söz konusu politikaların yol açtığı ekonomik çöküntü nedeniyle borç stokunun milli gelire oranının yüzde 175’e fırlamış olduğu gözleniyor. Oysa 5 sene öncesi borç oranı yüzde 113 idi. Bu “karanlık” gözlemler altında, sürekli artan borç yükünün yarattığı kötümserlik ile birlikte düşünüldüğünde Yunanistan özel sektör şirketlerinden yatırım harcamalarının artırılmasını beklemek gerçekçi değil. Dolayısıyla, Yunanistan’da öncelikle borç sorununun çözülmesi gerekiyor; bir yandan da ekonomiyi canlandıracak tek kaynağın devlet harcamalarının artırılması sayesinde gerçekleşebileceği anlaşılıyor. Sol partiler koalisyonu SYRİZA’nın kemer sıkma politikalarını reddederek, kamu harcamalarını ve halkın reel gelirini artıracak politikaları izleyeceğini ilan eden programı büyük bir seçim zaferine imza atmış durumda. SYRİZA, emeklilik maaşlarının ve asgari ücretin artırılması yoluyla hanehalkı gelirlerinin yükseltilmesini; vergi kayıplarının azaltılmasını ve kamu yatırım harcamalarının artırılmasını savunan geleneksel bir genişleyici ekonomi paketi izlemeye hazırlanıyor. SYRİZA ekonomi kurmayları, bu paketin maliyetinin 1317 milyar Avro civarında olduğunu ve aylık 60 milyar Avro’luk para basma operasyonundan çok daha ucuz; ve daha önemlisi, sonuçlarının çok daha kesin ve olumlu olacağını vurguluyorlar. Yunan halkı, “Hiçbir şeyden korkumuz yok, korkunun kendisinden başka” sloganıyla Avrupa’da yeni bir sayfayı aralamış durumda. Ege’nin diğer yakasında, ülkemizde ise Birleşik Metalİş Sendikası’na bağlı işyerlerinde örgütlü 15 bin işçi 29 Ocak’ta MESS’e bağlı 42 fabrikada greve çıkmaya hazırlanıyor. Umudun kıvılcımları (denilebilir ki bir kez daha) alevleniyor. Sermaye’nin korkusu ise Yunanistan’ın SYRİZA’nın kemer sıkmayı reddeden, kamu ve emek ağırlıklı genişleyici politikaları sayesinde hızla toparlanması ve işsizliği azaltması; ve böylelikle diğer çevre ülkelerine de örnek oluşturması. Marx’ın vurguladığı üzere, “sermayenin” sadece teknik bir üretim faktörü değil; aynı zamanda “sosyal bir ilişki” olduğunu unutmamamız gerekiyor. G eçen haftaki yarım puanlık faiz indirimi AKP çevreleri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yeterli bulunmayan Merkez’in geri adım atması bankanın bağımsızlığı konusunda soru işaretlerini artırdı. Endişelerle dolar 2.37 TL’yi aştı. Bağımsızlık zedelendi Ekonomistler enflasyondaki düşüşün faiz indirimlerini meşrulaştırdığını belirtirken, hükümetten gelen açıklamaların ise Merkez’in kredibilitesine zarar verdiğini; TCMB’nin kararları ekonomik nedenlerle alınmış olsa bile dışarıdan böyle görünmediğini belirtti. Üst düzey bir bankacı, Reuters’a yaptığı değerlendirmede, “TCMB enflasyondaki düşüşü geçen haftaki PPK kararında göremiyor muydu? Enflasyonun ocakta neredeyse 1 puan düşeceği TCMB’nin geçen haftaki faiz indiriminde de belliydi. Siyasilerin acil PPK toplantısı çağrılarına paralel bir adım atılacağının açıklanması ve açıklamanın geçen haftaki PPK’ye göre farklı olması ve ister istemez kararların siyasi baskıdan etkilendiğini gösteriyor” dedi. Ekonomi Servisi Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, petrol fiyatlarındaki düşüş, gıda enflasyonunun geçmiş yıllar ortalamalarına dönmesi ve döviz kurunun birikimli etkilerinin kademeli olarak ortadan kalkması ile enflasyonun düşeceğini ve yıl sonu tahminlerini yüzde 5.5’e çektiklerini belirterek, ocakta enflasyonda sert bir gerileme olması durumunda erken faiz indirimini değerlendirebileceklerini söyledi. Başçı, “24 Şubat’a kadar çok vakit var... Bu durumda enflasyondaki düşüşle uyumlu, reel faizleri hafif artıda bırakacak bir indirimi tartışırız” dedi. Merkez 21 Ocak’taki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında 50 baz puan artışla politika faizini yüzde 7.75’e çekerken, kararın duyurulmasının ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AKP’li bakanlar ve bürokratlar tarafından “Faizi daha fazla indir” baskısına maruz kalmıştı. PPK toplantısından bir hafta sonra yılın ilk enflasyon raporunun tanıtım toplantısında konuşan Başçı, yeni bir indirimin sinyalini verirken bunun için 24 Şubat’taki PPK toplantısına beklemeyeceklerini vurguladı. Başçı, faiz indirimine yönelik eleştirilere yanıt verirken, “Faiz indirimlerinde, görerek ilerlememiz gerekiyor. Enflasyonu görelim ondan sonra adım atalım. Siyasi söylemler dünyanın her yerinde, özellikle Merkez Bankası bağımsızsa bunları her yerde duyarsınız. Bu tür şeyler oluyor. Başka ülkelerde de oluyor. Böyle oynaklığın çok olduğu dönemde bu tür şeyler olabilir. Her ifadede, her söylenende bir hakikat payı vardır. Burada bizim almamız gereken bir şey var mı? Bunların hepsini dikkatli bir şekilde dinleriz ama otururuz arkadaşlarımızla birlikte, teknik birimlerimizin değerlendirmeleri çerçevesinde enflasyonu düşürücü politika nedir, bunu ele alırız. Orada (Cumhurbaşkanlığı) her zaman brifing vermeye hazırız, herhangi bir çekincemiz yok” dedi. BAŞÇI KONUŞTU, DOLAR FIRLADI Başçı’nın açıklamaları finans çevreleri tarafından Merkez Bankası Başkanı’nın ısrarlı bir şekilde devam eden ‘faizleri indir’ baskısına boyun eğdiği şeklinde algılandı. Başçı’nın açıklamalarıyla birlikte dolar/TL 2.3395’ten 2.3707’ye kadar çıktı. Talep Yiğit Bulut’tan Cumhurbaşkanı Ekonomi Başdanışmanı Yiğit Bulut, TCMB’nin geçen hafta politika faizini 50 baz puan indirerek yüzde 7.75’e çekmesinin ardından Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “TCMB yine kendinden bekleneni yaptı ve artırırken gösterdiği cesareti ülke menfaatı adına gösteremedi... Bu karar asla yeterli değil... Bir daha indirim yapmak için rutin toplantı tarihinin beklenmesine gerek yok, Türkiye’nin bu faize bir gün dahi katlanması mümkün değil” demişti. Bulut, dün ise şu açıklamalarda bulundu: “Başçı’nın ‘gerekirse ara toplantı ile indirime gidebiliriz’ vurgusu çok önemli ve anlamlı. Cumhurbaşkanımız yıllar önce yurtdışındaki bir konuşmasında ‘düşük faiz, düşük enflasyon’ paradigmasını açıklamıştı. Şimdi bu paradigma herkesin gözü önünde her anlamda ispatlanıyor ve hayata geçiyor.” Öte yandan Merkez, 2014 yıl sonunda yüzde 8.17 olan enflasyonun yüzde 5 olan hedefin üzerinde kalması nedeniyle Merkez Bankası kanunu uyarınca, hükümete açık mektup gönderdi ve enflasyondaki sapmanın nedenleri ile hedefe ulaşmak için alınması gereken önlemleri açıkladı. Merkez Bankası tarafından Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a gönderilen ve kamuoyuna açıklanan mektupta, 2014’te enflasyonun hedefin üzerinde kalmasında döviz kuru ve gıda fiyatlarındaki gelişmeler ile yönetilen fiyatlardaki ayarlamaların belirleyici olduğu ifade edildi. Rusya’nın notu Piyasaları SYRİZA çarptı çöpe gitti u Avrupa’da parasal genişleme baharı kısa sürdü. Avrupa borsaları Yunanistan hakkındaki endişelerin tekrar canlanması ve zayıf bilançoların etkisiyle geriledi. urofirst 300 endeksi yüzde 1’in üzerinde düştü. Atina borsası ise art arda ikinci günde Avrupa genelinin gerisinde kalarak yüzde 2.6 geriledi. Yunan devlet tahvillerinin getirileri de yükseldi. Yunan bankacılık endeksi tarihi düşük seviyeye inerken, National Bank of Greece yüzde 10’un üzerinde düşüş kaydetti. Yatırımcılar, Syriza hükümetinin aldığı mali yardım hakkında Avrupa ülkeleri ile anlaşmazlık yaşayacağından endişe ediyor. Ekonomi Servisi Kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s (S&P) Batılı ülkelerin ekonomik yaptırımları ve petrol fiyatlarındaki gerilemenin etkisiyle Rusya ekonomisinin zorlanmaya başladığına işaret ederek, ülkenin kredi notunu BBB’den BB+’ya düşürdü. Rusya’nın finans sisteminin de zayıflamakta olduğuna dikkat çekilen S&P açıklamasında, “Rusya Merkez Bankası para politikası kararları almakta ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi desteklemekte giderek daha çok zorlanıyor” denildi. Yatırım yapılabilir notun bir kademe altında olan BB+ notu ‘çöp seviyesi’ olarak adlandırılıyor. Rusya’nın notu 10 yıl aradan sonra ilk kez bu seviyeye indirildi. Not indiriminin ardından Rusya’nın 5 yıllık devlet tahvili faizi 15 baz puan arttı. Rus tahvillerinin temerrüde düşmesi halinde sigorta maliyeti ise 4 baz puan yükseldi. Avro, Hotel California gibi Piyasalarda endişe sürerken Yunanistan’ın yeni Maliye Bakanı Atina Üniversitesi Profesörü Yanis Varoufakis oldu. Varoufakis, krizin başından bu yana Yunanistan’ın Avro bölgesinde kalarak temerrüde düşmesi gerektiğini savunuyordu. Yeni bakan 2012’de Bloomberg Radyosu’nda katıldığı bir programda “Yunanistan hiçbir zaman Avro bölgesine girmemeliydi. Ancak şu an girmiş olduğuna göre çıkış uçurumdan yuvarlanmak gibi olabilir. Hotel California şarkısının son dizesi şu anki durumu iyi özetliyor: İstediğin zaman çıkış yapabilirsin. Ama hiçbir zaman ayrılamazsın” demişti. Ekonomi Servisi Avrupa hisse senedi piyasalarındaki yükseliş Yunanistan hakkındaki endişelerin tekrar güçlenmesi ve Siemens ile Philips gibi lokomotif hisselerin açıkladığı zayıf sonuçların ardından tersine döndü. Avrupa çapında lokomotif hisseleri izleyen Euro STOXX 50 endeksi de Avrupa Merkez Bankası’nın tahvil alımlarına başlayacağı beklentileriyle başlayan sekiz günlük yükselişin ardından yüzde 1.5 civarı düştü. Avrupa geneli hisse senetlerini izleyen FTSE KISA... KISA... 4 Ordu Ticaret ve Sanayi Odası Fındık Komitesi Başkanı Evren Enginyurt, düşük fındık rekoltesi nedeniyle fiyatların her geçen gün artış gösterdiğini belirterek, “Ordu’da kilogramı 17 liraya yükselen fındık fiyatı daha önce görülmemiş bir şey. Bu fiyatla yeni bir rekora daha ulaşılmış oldu” dedi. 4 Son dönemin en popüler yatırım araçlarından Bitcoin’in borsası açıldı. New York Borsası’ndan 106 milyon dolarlık yatırım desteği alan Coinbase, ilk kez yatırım aracının borsasını açtı. 4 ABD’de tüketici güven endeksi ocakta 102.9 ile beklentilerin oldukça üzerinde açıklandı. Ülkede yeni konut satışları aralıkta 481 bin ile tahminleri aştı. 4 Goldman Sachs Group Başkanı Gary Cohn, petrol fiyatlarında düşüşün büyük ihtimalle devam edeceğini ve fiyatın 30 dolar/varil seviyesine ulaşabileceğini söyledi. SYRİZA Nasıl Başardı? Yunanistan’da ekonomik kriz derinleşirken 2009’da yüzde 4.6 oy aldı.. 2012’de yüzde 27. Şimdi ise yüzde 36.26. Burnunu ekonomik krizlerden kurtaramayan, AB hegemonyasını kayıtsız şartsız kabullenmek zorunda kalan ve 7 yıldır ağır bir sosyal fatura ödeyen komşumuz 25 Ocak’ta sandığa giderek tercihini Radikal Sol’dan yana yaptı. Peki SYRİZA, Yunanistan’ı ekonomik darboğazdan çıkarabilecek mi? Papandreu ailesinin 92 yıl sonra ilk kez meclis dışında kalmasından Avrupa solunun çıkacağı dersler neler? Ve seçimlere 130 gün kala Türkiye’de sosyalist ve sosyal demokratlar için bir kıvılcım yaratabilir mi? Benzer sorular üzerinde hayli tartışılacak. Ama bence en önemlisi Aleksis Çipras’ın liderliğindeki Radikal Sol Koalisyon’un (SYRİZA) bunu nasıl başardığı? Kolay değil, çok farklı çevrelerden, ılımlısından en uç olanına, Troçkistlerden yeşillere, Maoistlerden Avrokomünistlerine kadar 13 sol grubu ve bağımsız politikacıları bünyesinde barındıran bir hareketten bir parti yaratabilmek ve o partiyi iktidara taşıyabilmek. 2008 yılında partinin başına geçen Çipras’ın başarılarının önemli taşlarından biri birleştirici yöntemlerle doğru bir teşkilatlanma yapısı oluşturmak oldu. Kimi zaman iç dalgalanmalar hatta kopmalar ve geri dönmeler olsa da parti bütünlüğü korundu. Ardından alanlarından en iyi ve en yeteneklilerinden bir danışmanlar ordusu oluşturdu. Vizyonunu belirledi ve doğru politikaları yaşama geçirmeye başladı. Kendi “gölge hükümetini” kurdu. Ancak Çipras’ın yanı sıra SYRİZA’ya başarıya taşıyan kadronun önemli iki ismi daha var. Biri SYRİZA’nın en iyi danışmanlarından George Stathakis. Diğeri ise geçen mayıs ayındaki yerel seçimlerde Yunanistan’ın, başkent Atina’nın da içinde bulunduğu en büyük bölgesi olan Attika’nın valiliğine seçilen 39 yaşındaki bir kadın: Rena Dourou. YRİZA’yı güçlendiren bir kadın eli Dourou, SYRİZA’nın Amazonu diye de tanımlanıyor. Tuttuğunu kopartan bir cengâver. Halkın SYRİZA’ya koşup oy vermesinin arkasında, sadece vaat ettiği “umut” yok anlayacağınız. 1 Eylül’de valilik görevine başlayan Dourou sayesinde 4 ayda kazanılan bir başarı örneği de var... Attika, 3.8 milyon nüfusu ile Yunanistan’daki 13 bölgenin en büyüğü. Bölge nüfusunun yüzde 26’sı işsiz, yüzde 34’ü yoksulluk sınırının altında yaşıyor... Peki neler yaptı arasında Türkçenin de bulunduğu 5 dil bilen Rena Dourou. Öncelikle politikasını sosyal plan üzerine kurdu. Bölgesel bütçeyi revize etti. Ve kredileri ailelerle bir dayanışma ağı oluşturmak için kullandı. Sosyal yardımlar için ayrılan bütçeyi 1.9 milyon Avro’dan 13 milyon Avro’ya çıkardı yani yüzde 600 artırmış oldu. Okullara yardımlar, S engellilere destekler... İnsanları günlük yaşamlarına dokundu. “Herkese elektrik” kampanyası ile elektrik faturalarını ödeyemeyip elektrikleri kesildiği için karanlıkta yaşayanların borçlarını üstlendi. Avrupa Komisyonu’nun karşısına dikildi ve bölgesine tahsis edilen 1.5 milyon Avro tutarındaki Avrupa Yapılanma Fonu’nu komisyon tarafından belirlenen kriterler doğrultusunda harcamayacağını anlattı. Kendi ekibi ile söz konusu projeyi yeniden oluşturdu: İstihdam yaratabilecek KOBİ’lere teşvikler, bir önceki hükümet tarafından askıya alınan altyapı yatırımları ve bölgesindeki yoksulluğu azaltacak politikalar... Ve Brüksel’e istediklerini kabul ettirdi. Öyle ki yeni bir sözleşmenin daha yolda olduğu söyleniyor... Topu topu 4 aylık bile olsa Attika’daki yönetim bir anlamda Yunan halkı için bir laboratuvar oldu. Ve SYRİZA’yı iktidara taşıdı. Çalkantıdaki diğer Akdeniz ülkeleri İspanya, İtalya, Portekiz için de bir umut ışığı... Türkiye bu yolda ilk denemesini biliyorsunuz Birleşik Haziran Hareketi ile başlattı. Henüz çok cılız. Ama tünelin ucundaki ışık olabilir... Neden olmasın? C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle