04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 EYLÜL 2014 SALI 4 HABERLER ‘Baskı endişelendiriyor’ Barış ve Çevre İnsanlığın gördüğü en büyük yıkım olan 2. Dünya Savaşı’nı başlatan 1 Eylül 1939, Nazilerin Polonya’yı işgali hareketinin yıldönümleri, elli yılı aşkın bir süredir “Dünya Barış Günü” olarak idrak ediliyor. Dün birini daha kutladık. Dünya Barış Hareketi’nin güçlü olduğu, barış uğruna büyük mücadeleler verildiği 20. yüzyılın ikinci yarısında dünya barışı o haldeydi, her iki blokun da kendine göre ayrı barış anlayışları ile ayrı barış günleri vardı, her iki taraf da karşısındakini barışın en büyük düşmanı olarak görüyordu. Yani çağlar içinde, kalıcı ve adil barışın onsuz olmazı olan uzlaşma kültürü henüz kıvamını bulmamıştı, bloklar arasında egemen olan da barış değil, savaşmama haliydi. O kadar ki, her iki tarafın da barış örgütlerine bakışları gülünçtü. Seksenli yıllarda, Türk Barış Derneği’nin yöneticileri 12 Eylül yönetimi tarafından hapse atılıp, TCK’nin komünizme karşı getirilmiş 141 142. maddelerinden yargılanırlarken, Moskova’da kurulmuş iktidar yandaşı olmayan barış kuruluşunun üyeleri de kapitalist emperyalizmin ajanları olmakla suçlanıp hapis ediliyorlardı. HHH Neden barış hareketi 20. yüzyılın ikinci yarısında büyük önem kazandı? Sorunun yanıtı savaş barış diyalektiğinde yatar. Her ne kadar, barış özleminin insanlık kadar eski olduğu söylenirse (ki, savaşları hep egemen sınıfların çıkardığı iddiası gibi bu da bir ölçüde doğrudur) insanlık tarihinin çok büyük bölümünde, şan şeref, şöhret, servet, kısacası her türlü zafer barışta değil, savaşta aranırdı. Egemen sınıflar her alanda olduğu gibi savaş konusunda da yönettikleri insanları peşlerinden kanlı maceralarına sürüklemeyi başardılar. Evet, savaşın bedelini emekçiler, yoksullar, çocuklar ve kadınlar ödüyorlardı. Ama bu olgu evrensel barış arayışlarını ön plana çıkaramadı yine de uzun süre. Ve tarihin örgüsü savaş barış diyalektiğinin doğrultusunda dokundu. Yani her savaş içinde kendi barışını, her barış da içinde kendi savaşını barındırıyordu. Bunun en parlak ve en son örnekleri 1. ve 2. Dünya Savaşları’dır. Daha dünya savaşı daha öncesinden bölüşüm hesapları yapılmaktaydı. Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki anlaşmalar da bir sonraki savaşların tohumlarını taşıyordu. Örneğin Sevres, Kurtuluş Savaşı’nın ve Versailles da 2. Dünya Savaşı’nın tohumlarını barındırmaktaydılar. HHH Ama 50 milyonun yaşamını yitirmesine yol açan 2. Dünya Savaşı ve sonunda devreye giren nükleer silahlar, savaş barış diyalektiğini kopardı. Artık yeni bir savaşın barışı da olmayacaktı, galibi de. Gelişmiş nükleer silahlar, iki tarafa da karşısındakini topyekun yok etme olanağını sağlıyordu. 20. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde, insanoğlu var olmaya başladığı andan o yana, yaşadığı en büyük tehditle burun burunaydı: Kendi kendini bir anda yok etme. İnsanlığın yarım yüzyıla yakın bir süre, nükleer dehşet dengesi denen çok tehlikeli dönemi nefes nefese yaşaması, barış hareketini en ön plana çıkardı. Yirminci yüzyıl kapanırken, bloklardan birinin çökmesiyle, tüm savaş tehdidi değil, ama bir anda tüm insanlığın topyekun yok olabileceği nükleer savaş tehlikesi ortadan kalktı. Ama insanlık yine rahat nefes alamadı. Çünkü 20. yüzyıldan beri var olduğu halde nükleer tehlike yüzünden biraz geride gibi görünen başka bir tehlike, insanların yavaş başlayan, sonra gittikçe artan bir ivme ile gezegeni üzerinde yaşanmaz hale sokacak davranışlarının doğurduğu tehlike ile birlikte çevre sorunları ön plana çıktı. 20. yüzyılın tehdidi nükleer tehditti, 21. yüzyılın tehdidi ise çevresel tehdittir. Ve bu yüzdendir ki, şu anda önem olarak çevreci hareket, barış hareketinin de önüne geçmiş görünmektedir. Erdoğan ile hükümetin boykot ettiği, CHP ve HDP liderlerinin katıldığı adli yıl açılış töreninde konuşan Yargıtay Başkanı Ali Alkan, yargıya müdahale girişimlerini eleştirdi ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve hükümet üyelerinin boykot ettiği adli yıl açılış töreninde iktidarın yargıya müdahale girişimlerine sert tepki gösterdi. Kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığına vurgu yapan Alkan, iktidar temsilcilerinin “yargıya polis operasyonu yapılabileceği” yönündeki açıklamalarını eleştirdi. Alkan, “Yargıyı isteğe göre dizayn etmek için yargı kurumları üzerinde baskı oluşturulmak istenmesi, yargının kendi içerisinde yapacağı seçimlere ilişkin müdahale girişimleri endişeyle karşılanmaktadır” dedi. 71. Adli Yıl Açılış töreni, dün Marriott Otel’de gerçekleştirildi. Törene CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Metin Feyzioğlu HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici ile yüksek yargı üyeleri ve hâkimler katıldı. İlk kez bir adli yıl açılış törenine katılan Demirtaş, Haşim Kılıç ile bir süre sohbet etti. Açılışta konuşan Alkan, “Yargının bağımsızlığını ortadan kaldırmak veya yürütmeye bağlı bir yargı oluşturmak, yargı denetiminden kaynaklanan meşruiyeti hafife almak olacaktır. Yürütmenin etkisi altında olan bir yargının, keyfi ve hukuka aykırı eylem ve işlemlere karşı gerçek bir denetim ifa etmesi beklenemez” dedi. Yargı kararlarındaki hataların yine yargının kendi denetim sistemi içerisinde giderilmesinin beklenmesi gerektiğini savunan Alkan, şöyle devam etti: “Bu hususlar yargı bağımsızlığına müdahale için gerekçe yapılmamalıdır. Son zamanlarda Yargıtay Kanunu ve HSYK Kanunu’nda yapılan değişiklikler ile yargıya müdahale girişimleri, sorunları çözmekten çok artıracak niteliktedir. Yargı bağımsızlığına müdahale niteliği taşıyan konularda, yargının susmasını ve sadece kararları ile konuşmasını beklemek, ancak; demokrasiye, kuvvetler ayrılığına ve hukukun üstünlüğüne gerçek anlamda bağlılığın yaşandığı ortamlarda haklılık kazanabilir. Yargının sükunet ihtiyacına gerekli özen gösterilmiyorsa veya bu ihtiyaç umursanmıyorsa, sessizliği korumak nasıl mümkün olacaktır?” Son dönemde adalete olan güvenin azaldığından bahsedildiğini anımsatan Alkan, “Temel hukuk ilkesine karşın özel amaçla yasa ‘Hâkimler ve savcılar başınızı dik tutunuz’ Yargıçlara seslenen Alkan, “Hâkim ve savcı olmak, bizim için en büyük onur ve şeref kaynağıdır. Hiçbir makama, unvana ve göreve tamah ve tenezzül etmeyiniz. Yargının hepimizin bildiği iç sorunlarını kendi içinizde, kendiniz çözünüz. Görevinize ve temsilinize müdahale ettirmeyiniz. Bağımsızlık ve teminatınıza el uzatan hiçbir çözüme rıza göstermeyiniz, başınızı dik tutunuz” dedi. Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞAA TBB BAŞKANI FEYZİOĞLU: Kılıçdaroğlu, Alkan ve Feyzioğlu bir araya geldi. Düşmanımız keyfiliktir TBB Başkanı Feyzioğlu törende 20 dakikalık bir konuşma yaptı. “Düşmanımız kin ve keyfiliktir. Biz ise kin tutmayız, keyfilik yapmayız” diyen Feyzioğlu, yargıya yönelik açık ve yakın en büyük tehlikenin “Devlet benim, ben ne dersem o olur” keyfiliği olduğunu söyledi. Bu keyfiliklere karşı kurumların dik duracağını kaydeden Feyzioğlu, “Yüksek yargısından ilk derece yargısına kadar, buralarda görev yapan binlerce vicdanlı ve namuslu avukat, hâkim ve savcı dik duracaktır. Binlerce cesur avukat, hâkim ve savcı, hukuk dışı her müdahaleye ‘hayır’ diyecektir. Hayatlarını hukukun üstünlüğüne adamış binlerce avukat, hâkim ve savcı, bu güzel ülkenin her köşesinde, insanlarımıza ‘eşit yurttaş’ olmanın mutluluğunu yaşatacaktır” dedi. Törenin ardından düzenlenen kokteylde konuşan Alkan, Erdoğan’ın açılışta hazır bulunmasından onur duyacaklarını belirterek “İnşallah bir sonraki adli yıl açılış töreninde ‘Sayın Cumhurbaşkanım’ diye başlamayı arzu ederiz” ifadelerini kullandı. Demirtaş ilk kez katıldı ‘Nasıl sessizliğini koruyacak’ Feyzioğlu’nun el sıkma hamlesi l Salona sonradan gelen Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, ön sırasında oturanların elini tek tek sıkarken, Feyzioğlu’nu pas geçti. Feyzioğlu da yerinden kalkarak Güngör’ün yanına gitti ve elini sıktı. Feyzioğlu, Danıştay’ın kuruluş yıldönümü törenindeki uzun konuşması Erdoğan’ın tepkisini çekmişti. Erdoğan, konuşmanın yarısında salondan ayrılınca ona Danıştay Başkanı da eşlik etmişti. çıkarma anlayışı, aynı yasalarda sık sık değişiklikler yapılması ve yasalar çıkarılırken anayasaya uygunluğu konusunda gerekli özenin gösterilmemesi adalete olan güveni sarsmakta, yargı ve yönetimde de tıkanmalara neden olmaktadır” sözleriyle bu durumun sorumlusunun iktidar olduğu mesajını verdi. Alkan’ın “Yargıyı yıpratmak kimseye bir yarar sağlamaz. Adaletin güçlü olması, hâkimler için değil herkes için güvencedir. Yargı mensupları polemiğe zorlanmamalıdır” sözleri ise alkış aldı. Zümrevi grup Savcıdan ayetli örnek Yurt Haberleri Servisi Antalya’daki adli yıl açılış töreninde Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Bağcı’nın Kuran ayetlerinden örnekler vermesi dikkat çekti. Bağcı “Devletin kapısı adaletin ve iyiliğin kapısıdır. Bu kapı her zaman açık tutulmalıdır. Hucurat Suresi 9. ayette ‘Hükmettiğiniz zaman adaletle hükmedin. Allah adilleri sever’ buyrulurken, Maide Suresi 8. ayette ‘Ey inananlar Allah için adaleti ayakta tutup, gözeten şahitler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin’ denilmektedir” dedi. Yurt genelinde yapılan törenlerde Barolar, Erdoğan ve hükümetin Adli yıl açılışına katılmamasını eleştirdi. TBB Başkanı Feyzioğlu katıldığı için töreni protesto eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yayınladığı mesajda, yeni bir grup tanımlaması yaptı. Erdoğan, bu grup için ‘zümrevi gruplar’ ifadesini kullandı. Erdoğan, “Tüm yargı kurumları ve mensupları, yargıya sirayet etmeye çalışan, yargıyı etki altına almaya çalışan, adeta yargıyı teslim almaya çalışan siyasi, ideolojik ve zümrevi gruplara karşı son derece hassas, dikkatli ve cesur olmak zorundadır” mesajı verdi. ERDOĞAN’DAN YENİ TANIM: BAŞBAKAN DAVUTOĞLU: ‘Vesayet’ vurgusu Başbakan Ahmet Davutoğlu, mesajında Erdoğan gibi ‘Zümrevi gruplar” ifadesini kullandı. Davutoğlu mesajında “Yargı mensuplarının belirli bir siyasi, ideolojik veya zümrevi çıkar amacıyla hareket etmeyeceklerine olan inancımız tamdır. Yargı zırhına bürünen vesayet odaklarının siyaseti ve bürokrasiyi baskı altına alma girişimlerine karşı ortak bir irade sergileyeceğimize yürekten inanıyorum” ifadelerini kullandı. Bozdağ: Saptırma ve çelişki ‘Yolsuzluklar araştırılmalı’ 25 Aralık soruşturmasında takipsizlik kararı verilmesini ‘mahkeme önüne gelebilir’ diye değerlendirmeyen Haşim Kılıç, Gül’ün ‘kayıp trilyon’ başvurusunu takdir ettiğini söyledi ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, son dönemde yargı, yürütme ve yasama arasında yaşanan gerilime ilişkin rahatsızlığını ifade ederken, “Gelinen nokta gösteriyor ki yasama, yürütme ve yargı arasında bir barış sürecine ihtiyaç var. Eğer biz bunu yapamazsak Türkiye’yi normalleştiremeyiz” dedi. Bir yanda 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Kayıp Trilyon davasına ifadeye gideceğini açıklaması, diğer yanda 25 Aralık dosyasına takipsizlik verilmesine ilişkin soruya yanıt veren Kılıç, “Şüphesiz ki eğer bir yolsuzluk varsa, bunu araştırmayalım, bunu yargıya intikal ettirmeyelim, bu konuda hareketsiz kalalım şeklinde bir düşünce asla kabul edilemez. Ben bir önceki cumhurbaşkanımızın davranışını taktirle karşılıyorum. Bu hukukun üstünlüğüne olan saygısının çok büyük bir işaretidir” dedi. Adli yıl açılışı dolayısıyla Yargıtay Başkanı Ali Alkan tarafından Meclis’te verilen resepsiyonda soruları yanıtlayan Kılıç, Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan’ın başbakanlık, AKP Genel Başkanlığı ve milletvekilliği görevini 28 Ağustos’a kadar sürdürmesiyle ilgili CHP’nin yaptığı başvuruya ilişkin soruya “AKP Kongre’sinden bir gün önce bize başvuru yapıldı. O yüzden arkadaşlarımız hazırlık yapma imkanı bulamadı. Şuanda üzerinde çalışıyorlar. Önümüzdeki günlerde bu konuda bi karar verilir” dedi. Kılıç, son MİT düzenlemesi ilgili de raportörlerin çalışmasının sürdürdüğünü belirtti. Türkiye’de son dönem yaşananlardan rahatsızlığını ifade eden Kılıç, “Bence yasamayürütme ve yargı arasında bir barış sürecine Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, dün geç saatlerde bir mesaj yayımlayarak Yargıtay Başkanı Alkan’ın eleştirilerine yanıt verdi. Bozdağ, “Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığından söz edilirken, yargı içinde yapılanmış siyasi, ideolojik veya zümrevi yaklaşımların görmezden gelinerek yaşanan olumsuzlukların sorumluluğunun yasama ve yürütmeye yüklenmesi büyük bir saptırma ve çelişkidir” dedi. Bozdağ, yargı kararlarının eleştirilmesinin yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına müdahale anlamına gelmediğini savundu. ‘İmzasız belgeyi kaldırıp attım’ Kılıç, paralel yapının yargıyı ele geçirmeye çalıştığı şeklindeki iddialar ile Anayasa Mahkemesi içinde benzer yapının olup olmadığına ilikin soruya, “Bence böyle bir yapının varlığı asla kabul edilemez. Hiçbir akıl sabihinin devletin içinde böyle bir yapılanmayı kabul etmesi düşünülemez. Ancak bunun için mutlaka ortaya belgenin ve bilginin konulması lazım. Belge ve bilgi olmadan insanlar itham edilerek çok ciddi yanlışlar yapılıyor. İmzasız bir yığın dilekçe geliyor: Fişlemeler yapılıyor. Bu fişlemelerle de kurum başkanının veya amirinin bunu çözmesi isteniyor. Bu çok yanlış bir davranış” dedi. Emniyet ve MİT’e bu konuda hiç soru sormadığını, bu konuda bu kurumlardan da bilgi ve belge de gelmediğini dile getiren Kılıç, kuruma ilişkin bir imzasız fişleme belgesinin kendisine geldiğini, bunu kaldırıp attığını kaydetti. “Türkiye’de yaşanan bu olaylar sizde paralel yapı izlenimi yaratıyor mu” sorusu üzerine ise Kılıç, “Gözlemlediğimiz bazı olaylar var. Ama bunun boyutu nedir? Bu konuda çok bilgi sahibi değiliz. Bu bilgi ilgili yerlerde var. Onlar söylüyor” dedi. Kılıç, söz konusu iddiaların gerekçe gösterilerek hakimlerin huzursuz ve rahatsız edildiğini belirterek, “Hâkimler arasında ciddi kamplaşmalar var, duygusal olarak bir kopuş var” ifadesini kullandı. 25 Aralık dosyasına takipsizlik kararına ilişkin soruyu yanıtlayan Kılıç, bu konuda değerlendirme yapmaktan kendisini imtina ettiğini söyledi. Kılıç, buna gerekçe olarak ileride bu konuların mahkeme önüne gelme ihtimalinin yüksek olmasını gösterdi. ‘Hepimizden daha çok biliyorlar’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, çözüm sürecine ilişkin “Bizim de kırmızı çizgilerimiz var, yol haritasını basından okuyoruz” tepkisini gösteren Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e “Devlet projesi halinde yürütülen ve ‘Çözüm süreci’ olarak nitelendirilen bu olayın içerisinde görevlerini, bihakkın yerine getirdiklerini, ne yapıldığı, ne yapılması gerektiği konusunda da hepimizden daha çok bilgiye sahip olduklarını biliyorum” yanıtını verdi. Arınç, “Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında neler yaptığımızı, neler konuştuğumuzu daha sonra bildiri halinde, özet olarak arz ediyoruz. Yaptığımız her konu devletin işidir. Devletin ilgili kurumları da kendi rollerini en güzel şekilde yerine getirmektedirler. Bir kurumun, diğerinin bu konuda ne yaptığından habersiz olması mümkün de değildir, doğru da değildir” yanıtını verdi. Musul’da IŞİD’in elindeki Türklerin durumları ile ilgili soru üzerine de Arınç, “Çok şükür ki hayattadırlar, bulundukları yerler bilinmektedir” dedi. HÜKÜMET ÜYELERİ RESEPSİYONA KATILDI Adli Yıl açılış törenine katılmayan Başbakan Ahmet Davutoğlu, Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel resepsiyona katılan isimler arasında başı çekti. TBB Başkanı Metin Feyzioğlu da resepsiyona gelirken; sohbet eden Necdet Özel, Haşim Kılıç ve Davutoğlu’nun elini sıktı. ihtiyaç var. Eğer biz bunu yapamazsak Türkiye’yi normalleştiremeyiz. Bunların hepsi sunni gündemler. Reel sorunlara dönmek gerekir. Gerçek gündeme dönmenin yolu gönüllerde bir barış süreci başlatmalıyız” değerlendirmesinde bulundu. “İki tane önemli şey yaşandı. Birisi Sayın Abdullah Gül, kendi davasıyla ilgili ifade vereceğini açıklaması, ikincisi 25 Aralık dosyasına takipsizlik kararı verilmesi. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusu üzerine ise Kılıç, şunları kaydetti: “Şüphesiz ki eğer bir yolsuzluk varsa, bunu araştırmayalım, bunu yargıya intikal ettirmeyelim, bu konuda hareketsiz kalalım şeklinde bir düşünce asla kabul edilemez. Varsa böyle bir düşünce sonuna kadar bunun araştırması yapılır. Ancak iddialarla insanlar yıpratılmamalı, itibarsızlaştırılmalı. Ben bir önceki cumhurbaşkanımızın davranışını takdirle karşılıyorum. Gerçekten bir cumhurbaşkanlığı yapmış birinin böyle bir yasal süreçte kendisine yapılan başvuruyu bu şekilde büyük bir karşılaması, ‘Evet gideceğim gereken ifadeleri vereceğim’ demesi hukukun üstünlüğüne olan saygısının çok büyük bir işaretidir. Çünkü cumhurbaşkanı olduğu dönemde de yargıya çok destek çıktı, yargıyla ilgili çok iyi şeyler yaptı. Bunu unutamayız.” Kılıç, İstanbul’da polislere yönelik paralel operasyonlarla ilgili 25 başvuru yapıldığını, konunun incelendiğini söylerken, İstanbul Askeri Casusluk davası başvurusu konusunda ise Adalet Bakanlı’nın iki aylık süre isteğini belirterek, “Çok zaman geçmiş değil. Önümüzdeki süreçte kısa sürede karara bağlanır” dedi. Fotoğraf: AA l ARINÇ’TAN ÖZEL’E YANIT Takipsizlik kararı İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN Devlette ‘barış süreci’ [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle