04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C 2 EYLÜL 2014 SALI www.cumhuriyet.com.tr Vira bismillah bu yıl bol olacak Haber Merkezi Balıkçılar, av yasağının 1 Eylül’de sona ermesi ile birlikte “Vira Bismillah” diyerek balık avına başladı. Gırgır tekneleriyle ağlarını sulara bırakan İstanbullu balıkçılar, sezona mezgit ve lüfer ile başladı. Fırtına nedeniyle zor anlar yaşayan balıkçılar, sezonun ilk gününde umduğunu bulamadı ama bu yıl balığın bol olacağını söylediler. Kireçburnu’ndan denize açılan balıkçıların gece boyunca ağlarına takılan deniz analarını temizlemekle uğraşmak zorunda kaldığı görüldü. İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamüller İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Tuncay Saygun, yeni sezonda balığın bol ve ucuz olacağını belirterek “Güzel bir sezon olacak. Özellikle palamut, hamsi ve istavrit bol olacak. Tüketicilerimize Yavrulara dikkat bolca balık yedireceğiz” dedi. Balık üretim kapasitesinin her sezon arttığını vurgulayan Saygun, “Denizlerimizde 500 bin ton üretmekteyiz. Bunun artı 200 bin tonu da üretim balığımız var. 700 bin ton balık üretmekteyiz toplamda. Bu sene ise 500 bin ton fazla olacağı kanısındayız. Bu yıl ki ihracat hedefimiz 650 milyon dolar ihracat yapma hedefindeyiz” diye konuştu. Sakarya, Kocaeli ve Zonguldak’ta ise balıkçıların çoğu kötü hava nedeniyle denize açılamadı, denize açılanlar da çok az balıkla döndü. Balık az olunca da ilk gün palamut, tanesi 15 liradan tezgâha düştü. Uzmanlar ise 9 cm’den küçük hamsi, 11 cm’den küçük tekir, 13 cm’den küçük istavrit ve barbunya, 14,5 cm’den küçük mezgit, 25 cm’den küçük lüfer ve 30 cm’den küçük levrek balıkların alınmaması konusunda uyarıda bulundu. ‘Hep Böyle, Yalnız Çıkardım Yola’ * Bütün perdeleri kapattım, ev telefonunu fişinden çektim, cep telefonumu sessize aldım ve dinlemeye başladım. Vedat Sakman, Metin Altıok’un en sevdiğim şiir dizelerinden etkileyici bir şarkı yapmış. Tuhaf bir şey, sanki Metin Altıok yanı başımda ve sessizce, her zamanki gibi sigarası elinde, birlikte sadece, sadece müziği dinliyoruz ve o dizelerine sessizce eşlik ediyor. “Eskiden bir sesim / Vardı benim; Şimdi uzakta. / Çınlar belki. / Bir köprünün altında / Yitirdiklerim de oldu / Kazandıklarımın yanında. / Eskiden bir yüreğim / Vardı benim; / Şimdi uzakta / Çarpar belki. / Bir çocuğun odasında. / Yitirdiklerim de oldu / Kazandıklarımın yanında. / Bir ben kaldım şimdi / Tek yakın bana. / Ama ben eskiden de / Hep böyle / Yalnız çıkardım yola…” Birden kendime geliyorum, kendimi toparlamalıyım çünkü daha dinlenecek çok şarkı var. Çünkü elimde tuttuğum CD 28 şarkıdan oluşuyor ve tümü Metin Altıok’un dizelerini yeniden, yeniden bana getirecek. Zeynep (Altıok) sana ve tüm dostlara teşekkürler. Usulca, “Kavaklar” şarkısına geçiyorum. Hepimize olur, bazen durup dururken bir keder basar içimizi. İşte ben o Sağol Zeynep, sağolun zaman, kötü emeği geçen dostlar... sesimle kendi kendime mırıldanırım, “Bedenim üşür, yüreğim sızlar. / Ah kavaklar, kavaklar / Beni hoyrat bir makasla / Eski bir fotoğraftan oydular. / Orda kaldı yanağımın yarısı, / Kendini boşlukta tamamlar. / Omzumdan bir kesik el, / Ki hâlâ durmadan kanar. / Ah kavaklar, kavaklar! / Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar.” Rahmetli Onno Tunç’un bestesini Sezen Aksu o kadar içten okur ki, Metin bile dayanamaz. Ağlar… Zuhal Olcay, usulca söylemeye başlıyor, Çiğdem Erken bestelemiş, dizeler şöyle: “Bir yüzük yaptım sana güvercin teleğinden / Bir yüzük bükerek hoşçakal sözcüğünden. / Bir yüzük yaptım belli belirsiz, / Eski bir gramafon sesinden. / Bir yüzük serçe parmağın için, / Bulutsuz bir gecede kayan yıldız izinden. / Bir yüzük yaptım terli bir yüzük. / Avucumdan geçen ince hayat çizgisinden. / Yanmasını bilen bir bakır yüzük, / Evime akım taşıyan elektrik telinden. / Bir yüzük yaptım sana, bir yüzük ki; / Yıllardır dinmeyen ormanların gümbürtüsünden.” Bir yüzük ve bütün bir hayat, aşk. Büyük sözlerden uzak, sade ve bir o kadar da samimi. Yanı başımdaki Metin Altıok gülümsüyor, sanırım bu samimi sözünü sevdi. Belki de ona en yakışan bu sözcük, samimi… Onda sahte hiçbir şey yok. O da ne, Kürtçe bir ağıt başlıyor, bu Metin Altıok’un “Kimliksiz Ölüler’i. Murat Doğan (Mirady) Kürtçe söylüyor, Metin Altıok Türkçe eşlik ediyor: “Yanında dağılmış kâğıtlar / Ve bir tütün tabakası var. / Bir bez parçasıyla / Ağzını tıkamışlar. / Cesedi sırt üstü / Boyunca uzatmışlar. / Bir deniz kabuğunda / Dalgaları duyanlar. / Boş bir mermi kovanı / Sizce nasıl uğuldar!” Derin bir suskunluk oluyor, birden bir at arabasının arkasına çırılçıplak atılmış bedenlerin Hakkâri’nin Cumhuriyet Caddesi’nden davul eşliğinde usul usul geçtiğini anımsıyorum. Bunu gördüm ben. Ağlamak geliyor içimden, Metin Altıok bana yeni sarılmış bir sigara uzatıyor, “al yak, efkâra iyi gelir.” “Bir an önce gel buraya / Karpuz, kavun yiyeyim.” Üç kadın, Çiğdem Erken, Umay Umay, Birsen Tezer çağırıyorlar bizi. “Yeni çekilmiş bir dişin / Yadırganan boşluğu / Dilimin ucunda ismin. / Somunu yitik bir vida / Düştü düşecek yüreğim. / Bir an önce gel buraya / Karpuz, kavun yiyelim. / Bilmem ki ne diyeyim / Sana örselenmemiş; / Dostluğun böğrümde sancı, / Sevgi toza belenmiş / Havi dökülmüş sevincin. / Bir an önce gel buraya / Karpuz kavun yiyelim. / Batıp çıkıyorum durmadan, / Ben bilirsin iyi yüzemem / Çarşafım diş gösteriyor / Dalgalı birkaç gündür / Sallanan döşeğim / Bir an önce gel buraya / Karpuz, kavun yiyelim.” Şarkılar sürüp gidiyor ama benim yerim azaldı. Zeynep’in gülümseyen yüzünü görüyorum, Metin Altıok da oradan kapının aralığından bize bakıyor. Herkese teşekkür ediyor, emeklerinden ötürü. Ve sessizce uzaklaşıyor. Not: Bu değerli çalışmayı hayata geçiren, tüm Metin Altıok dostları sağ olun... CD Anadolu Müzik tarafından basılmış. En önemlisi başka çalışmalar için bir örnek olması. * Metin Altıok’un bir dizesi. Fotoğraf: UĞUR DEMİR Emine Erdoğan’ın Chanel tarzı kıyafeti yıllardır ‘elit sınıfın statü sembolü’ Kennedy etkisi ARZU SÜZMEN Geçen hafta memleketimizde gündem o kadar hızlı değişti ki takip ederken halsiz düştük. Yeni Cumhurbaşkanı, yeni Başbakan, AKP 1. olağanüstü kongre ve yeni kabinenin kurulmasının yarattığı değişime şahit olduk. Bu değişimi, “yeni Türkiye” olarak adlandırdılar. Medyada Recep Tayyip Erdoğan için “yeni Türkiye’nin 1. Cumhurbaşkanı” başlıkları atıldı. Siz bu yeni Türkiye’yi merak ediyor musunuz bilmem, ben merak etmem. Zira benim için yeni Türkiye’nin mentalitesi, 23 Haziran 2013 günü dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Şimdi soruyorlar, polise talimatı kim verdi diye. Polise talimatı ben verdim” açıklamasında yatar. Benim ilgimi çeken “yeni Türkiye’yi kurduklarını” söyleyen kadronun ve eşlerinin giysileri ile bu dönem için ellerine geçen gücü giysiler yoluyla ifade ediş şekilleridir. Geçen haftanın önemli olaylarında bakalım hangi giysiler tercih edilmiş ve yeniliğe hangi manalar yüklenmiş. Emine Erdoğan ennedy’den Erdoğan’a Chanel Emine Erdoğan’ın, “Başbakanlıktan Cumhurbaşkanlığı eşliği”ne geçişteki statü değişikliğini kıyafetine yansıtışını, ilk olarak AKP 1. olağanüstü kongresinde giydiği iddialı Chanel takım uyarlaması uzun ceket ile gördük. Coco Chanel’in 1955 yılında moda dünyasına tanıttığı yakasız, korse giymeyi gerektirmeyen, tüvit kumaştan yapılan ve o dönemde kadına getirdiği rahatlık ile devrim yaratan Chanel takım, o günden beri “elit sınıfın statü sembolü” olarak kullanılıyor. K Şeritli cepler altıya çıktı ABD’nin 35’inci başkanı John F. Kennedy’nin eşi, ABD’nin first lady’si stil ikonu Jackie Kennedy’nin stilinin en önemli parçalarından biri de Chanel takım idi. Emine Erdoğan’ın Chanel takım stilindeki kıyafeti Jackie Kennedy’ye öykünerek verdiği, Coco Chanel “memleketin yeni first lady’si benim” mesajı olabilir mi? Bu uyarlamadaki en dikkat çekici nokta ise elbette ki ceplerdeki değişim. Chanel takımda iki adet bulunan şeritli cepler, Emine Erdoğan’ın ceketinde üçe katlanmış. Bakalım bu yeni cep stili, yeni Türkiye’de yeni bir akım yaratabilecek mi? Emine Erdoğan’ın beyaz, Sare Davutoğlu’nun kırık beyaz, griye yakın renklerdeki giysileri ve yelpazeleri; Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’nun lacivert takım, beyaz gömlek ve kırmızı tonlarındaki kravatlarındaki benzerliği görünce sormadan Sare edemiyor insan: Bu yeni Davutoğlu Türkiye, benzerliklerin değerli olduğu, biraz renksiz bir yer mi yoksa? Umarım devlet, kıyafetinden müziğine, tek tip millet yaratmaya çalışmayacaktır. Benzerlik demişken esas merak edilen konu ise Davutoğlu’nun, bir devlet geleneğini sürdürmek adına mitinglerinde sık sık ekose ceket giyip giymeyeceği. Jackie Kennedy Kardeş olan Beşiktaş ve Hakkâri belediyelerinden 1 Eylül Barış Günü mesajı: Bir dağa ateş düşerse kuru ile yaş aynı anda yanar ERK ACARER HAKKÂRİ Beşiktaş Belediyesi tarafından, organize edilen, “Barış’ta buluşalım” projesi kapsamında, 1 Eylül’ü Hakkâri’de selamlıyoruz. Siyasetçiler, sanatçılar, gazetecilerden oluşan yaklaşık 200 kişilik bir grupla, Depin Köprüsü’nün altından kıvrılarak akan Zap Suyu’yla birlikte şehre giriyoruz. İçinde Beşiktaş’ın olduğu bir yerde çArşı’nın bulunmaması mümkün değil. Doğal olarak, Beşiktaş’ın taraftar grubu çArşı da heyetle birlikte. Hem Türkçe, hem de Kürtçe “Barışa doğru omuz omuza” yazan pankartların arasından geçip miting alanına ilerliyoruz. Folklorik elbiseleri üzerinde olan kadınlar, erkekler ve ellerinde “kardeşliğe övgü” mesajları yazan pankartlar tutan gülümseyen çocuklar… Biri, Türkiye’nin en doğusunda, diğeri en batısında yer alan iki belediyenin birbirlerini kardeş ilan etmesi insanların yüzlerine de umut olarak yansıyor. Hakkâri Belediye Başkanı Dilek Hatipoğlu ve Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar, halkı kol kola, omuz omuza birlikte selamlıyorlar. Hatipoğlu, “Artık 30 yıllık acı dolu sürecin bir an önce bitmesini diliyoruz” derken, özlemlerini şu ifadelerle aktarıyor: “Daha onurlu, daha adil, daha eşit bir ülke istiyoruz. Bu kirli dönem bir an önce kapanmalı. CHP’li Beşiktaş Belediyesi ile oluşturduğumuz kardeşlik köprüsünü daha ileri bir boyuta taşımak istiyoruz. Dileğimiz, CHP’nin çözüm sürecinde de aktif rol alması.” Hazinedar ise, “Biz bir adım atıp Hakkâri Belediyesi’ni kardeş ilan ettik. Onlar bu adımımıza çok daha büyük adımlar atarak karşılık verdiler” diyor. Hazinedar, barışın önemine de şu sözlerle dikkat çekiyor: “Buraya kardeşliğin gücüne güç katmaya geldik. Beşiktaş meclis üyelerimiz, muhtarlarımız, kısacası Beşiktaşlılık ruhumuzla Hakkâri’deyiz. Bütün ezilmiş halkların yaralarına merhem olmak için buradayız. Herkes, 30 yıllık acı dolu bu sürecin sona ermesini istiyor. Hakkâri’deki her acı, Beşiktaş’ın acısı olacaktır. Bir Kürt deyişi; ‘Bir dağa ateş düşerse, orada kuru ile yaş aynı anda yanar’ diyor. Buna aynen katılıyoruz.” Beşiktaş ve Hakkâri belediyelerinin ortaklaşa yarattığı “kardeşlik etkinliği”, aynı zamanda iktidarın oluşturmaya çalıştığı “barışı sadece biz sağlarız” algısına da bir gönderme gibi: “Barış kimsenin tekelinde değil, ona herkes özlem duyuyor!” Hakkâri’deki etkinliğe, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun yanı sıra Hakkâri Belediye Eşbaşkanı Nurullah Çiftçi de katıldı. İki gün sürecek etkinliğin ilk gününde, Boğaziçi Caz Korosu ve Lavje Grubu’yla birlikte Anadolu Ateşi de sahne aldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle