29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 AĞUSTOS 2014 PAZAR 14 DIŞ HABERLER [email protected] Financial Times’a göre NATO, 7 ülkeden oluşacak ‘acil yanıt gücü’ kuracak Rusya’ya NATO resti Galloway’e sokak ortasında dayak n Dış Haberler Servisi Irak işgali ve İsrail’in Filistin politikalarına sert eleştirileriyle tanınan İngiliz milletvekili George Galloway, dün Londra’nın Notting Hill semtinde hayranlarıyla fotoğraf çektirirken bir erkeğin saldırısına uğradı. 60 yaşındaki Galloway’in yediği yumruklardan vücudunda morluklar oluştu, bazı kaburgaları kırıldı. Hastaneye kaldırılan siyasetçinin durumu iyi. Sözcüsü saldırganın “Hitler” diye seslendiğini aktarırken, “İsrail hakkında yaptığı yorumlarla bağlantılı gibi görünüyor” dedi. Polisin 39 yaşında bir erkek şüpheliyi gözaltına aldığı duyuruldu. Dış Haberler Servisi Batı, Ukrayna krizi nedeniyle Rusya’ya NATO üzerinden ‘gözdağı’ veriyor. Yedi NATO üyesi ülke, Moskova’nın Ukrayna’yı ‘işgal olasılığını’ öne sürerek 10 bin askerlik ‘acil yanıt gücü’ kurmayı planlıyor. Financial Times’ın haberine göre, detaylar belirsiz olsa da hava ve donanma birlikleri, kara güçlerine entegre edilecek. İngiltere liderliğinde güçte Danimarka, Letonya, Litvanya, Estonya, Norveç, Hollanda yer alacak. Kanada’nın da katkısı bekleniyor. İngiltere Başbakanı David Cameron’ın yeni gücü 4 Eylül’de Ukrayna Devlet Başkanı Petro Paraşenko’nun da katılacağı Galler’deki NATO zirvesinde açıklayacağı belirtiliyor. Zirveye Baltık ülkelerine destek için Estonya’ya gidecek olan ABD Başkanı Barack Obama da katılacak. NATO, Rusya’nın Ukrayna’ya 1000’den fazla askerini, tank ve zırhlı birliklerini yolladığını savunuyor. Moskova iddiaları yalanlıyor. NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, ittifakın Doğu Avrupa’da ‘görünürlüğünü artıracağını’ açıklamışken, son olarak Kiev ittifaka üyelik başvurusunda bulunacaklarını ilan etti. Batı yanlısı Kiev yönetiminin Ukrayna’nın doğusundaki operas Rusya’ya ‘münasip’ yanıt verilmesi gerektiğini söyledi, “Bugün Ukrayna’nın kaderinden konuşuyoruz, yarın bu bütün Avrupa da olabilir” dedi. Yine de pazartesi günü başlaması beklenen barış müzakerelerine dair: “Hakiki bir ilerleme umuyoruz. Niye? Çünkü barış planından geri dönüşü olmayan bir sınıra çok yaklaştık” vurgusunu eksik etmedi. Putin’i telefonla arayarak ‘Rusya’yı kınadıklarını’ ileten AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, dün Ukrayna’daki krizin ‘dönüşü olmayan bir noktaya’ gelinebileceği ikazı yaptı. Litvanya Devlet Başkanı Dalia Grybauskaite, “Rusya’nın aslında AB ile entegrasyon isteyen bir ülke ile savaşta olduğunu” söylerken, “Pratikte Rusya, Avrupa’ya karşı savaşta demektir. Bu da Ukrayna’ya yardımı gerektirir” dedi. AB zirvesinde Ukrayna’ya 1 milyar dolarlık ek kredi yardımı gündeme taşındı. Ancak AB içinde yeni yaptırımlarda görüş ayrılığı var. Rus yetkilileri, şirketleri ve mali sektörüne yaptırımların yüksek teknolojide ürünlerine genişletilmesinden söz edilse de son olarak Avrupa İşadamları Birliği, yaptırımların kendilerine de zarar verdiği ikazını içeren bir açıklama yayımladı. Yeni Türkiye’nin ‘Selfie’si Erdoğan’ın 28 Ağustos söylevlerini ve Çankaya’daki devir teslimi izlerken, gözlerimin önüne Hollande’ın Elysee Sarayı’na çıktığı gün geldi. Elysee’de çiçeği burnunda başkan sıfatıyla yaptığı ilk konuşmada Hollande, “Parlamento, hükümet ve yargı bağımsız olacak!” demişti: “Ben herkes adına her şeye karar vermeyeceğim. İktidar ağırbaşlı ve ilkeli kullanılacak. Devlet yansız olacak. Daima laikliği savunacağım ve ırkçılıkla mücadele edeceğim. Fransa bütün halklara saygı gösterecek, özgürlükler ve ezilenlerin onurunu, kadın haklarını hep koruyacak…” O zaman da (Bakın: “Hollande Usulü Başkanlık” Sağnak; 17 Mayıs, 2012) yazdım. Güçler ayrımı… Laiklik vurgusu… Özgürlükler… Kadın haklarının önemi… Bir paragrafta, modern devletin koruması, kollaması gereken “olmazsa olmaz” tüm değerler var! Bir Hollande’ın vermiş olduğu şu mesajlara bakın… Bir de… kendisini “yeni milat” olarak gören “yeni Türkiye”nin cumhurbaşkanı RTE’ye! Aradaki fark, “Ben devletin hizmetkârıyım” diyenle, “Devlet benim!” diyenin farkıdır. Bitmedi… Hollande, Elysee Sarayı’na, orta sınıf bir Fransız arabası… bir Citroen DS5’le çıkmıştı. Yemin töreninde yanında ailesi, çoluğu çocuğu bulunmamıştı. Fransa Devlet Başkanı’nın 4 çocuğunun annesi Segolene Royal bu durumu, “Cumhurbaşkanlığına biz cümbür cemaat, maaile seçilmedik!” diyerek açıklamış, ardından eklemişti: “Fransız seçmeni, cumhurbaşkanlığına yalnız François Hollande’ı getirdi. Ailenin paylaştığı mahremiyet anları farklı; harfiyen uygulanacak protokol kurallarının yeri ayrı. Cumhuriyetin yönetimi kusursuz olmalı. Yemin töreninde yalnız anayasal organlar hazır bulunacak!” Bu çok tayin edici yaklaşım farkına baktığınızda, “cumhuriyet rejimiyle” bağdaşan bir protokolden çok, üçüncü dünya monarşilerinin özenti dolu “taç giyme” seremonilerini andıran Ankara’daki törene Fransa’nın neden üst düzey bir temsilci yollamadığını anlarsınız... Size de oldu mu bilmiyorum? Ankara’nın “yeni selfie”si olan bu abartılı törenleri izlerken, hiçbir kalıba uymayan “yeni Türkiye” fotoğrafı karşısında ben sıklıkla gerçeklik algısını yitirme hissi yaşadım. Ekran karşısında, olanları sürekli; “Bu gördüklerim sahiden yaşanıyor mu?” duygusuyla izledim. Ve ister istemez filmi geri sarıp, buraya nasıl geldiğimizi düşündüm… Kırılma noktası hiç kuşkusuz yapılan ilk 2007 referandumuydu. Parlamenter sistemi kökten değiştiren ve Erdoğan’ı bugün Çankaya’ya bir yeni “milli şef iddiası” ile taşıyan yolun taşları, 7 yıl önce o ilk 21 Ekim 2007 referandumu ile döşenmişti. Konuyu o dönemde ısrarla işlemiş; bu adımın ilerde “Tayyibizmin hukuki kılıfını” hazırlayacağını söylemiş; üzerlerinde “referandum sorusunun dahi bulunmadığı”; neyin oylandığı belirsiz bir sandık taktiğini ana muhalefetin sineye nasıl çektiğini/çekebildiğini defalarca sormuştum… Öyle ki… “Referandum çoktan bitti. O mevzu artık kapandı. Sen konudan hâlâ çıkamadın” diye sitem eden dostlarım olmuştu. Onlara “Referandum Kültürüne Alışmak” başlıklı bir yazıda, “Geleceğin yüreği geçmiştedir” diyen bir İtalyan özdeyişini hatırlatmış: “Ben geçmişten bahsettiğimi düşünmüyorum” demiştim, “Tersine, gelecekten söz ediyorum. 21 Ekim referandumu, Türk demokrasisinde yeni bir kuralsızlık standardı oluşturacak ve geleceğimizi yönlendirecek. Cumhurbaşkanı seçimi ve yetkileri meselesi, kritik bir kavşakta bizi tekrar yakalayacak. Referandumun açtığı büyük belirsizlikler, sorunlar yumağı olarak yeniden önümüze çıkacak. 21 Ekim’i ileride bir kırılma noktasının başlangıcı olarak hatırlayabiliriz.” 21 Ekim referandumunun mazi olduğunu iddia eden ahbabım o zaman hiç unutmuyorum, bana, “Sabah ola, hayrola!” yanıtını vermişti. “Hele o gün gelsin! Oluşan şartlara göre bakarız. Türkiye kriz yönetimi ile idare edilen bir ülke. Biz krizden krize yaşıyoruz. Sorunları bir sonraki krize dek ‘Allah kerim!’ öteliyoruz. Geçmişin referandumuyla artık kim ilgilenir?” Bunu neden şimdi hatırlatıyorum? Bugünlere böyle hep “Sabah ola hayrola! Şartlara göre bakarız!” diyerek geldik... Bu sürede muhalefetin en temel beklentisi/ temennisi zamanla AKP’de çatlakların oluşması, bir GülErdoğan kapışmasının yaşanması, Erdoğan’ın bu yolla aşırı güçlenmesinin önlenmesiydi. “Sistemdeki köklü değişikliklere karşı”, bugüne göre yolun başında çok daha etkili yapılabilecek bir mücadeleye girmek yerine, muhalefet, bu “bekle gör” yolunu seçti. Bugün işte “bekle gör”le varılan nokta ortada. Yemin töreninde ana muhalefet sıraları boşalıyor... İçtüzük kitapçıkları fırlatılıyor... Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı sıfatıyla katıldığı ilk törende, uzattığı el havada kalıyor… Ana muhalefet lideri kendisine uzatılan eli sıkmıyor! Bunlar anlamlı siyasi mücadele yöntemleri değil, sembolik jestler sadece. Yazık ki çok geç gelen jestler üstelik… Yedi yıldır yapılması gereken devamlı ve istikrarlı bir siyasi mücadelenin parçası olmuş olsalardı bir anlamı olabilirdi... Ancak zamanında o mücadele yapılmadığı için bugün, bu sembolik jestler heyhat!sadece yıpratıcı polemik konusu oluyor. AB: Dönüşü olmayan yol Rusya lideri Putin, Ukrayna ordusunun bombaladığı bölgelerdeki sivil halka yeniden insani yardım göndereceklerini söyledi. (Fotoğraf: AP) Kiev’den üyelik hevesi ‘Gazze’nin inşası için 20 yıl gerek’ yonlarına karşı Rusya yanlısı federalistler atağa geçmiş durumda. Donetsk ve Lugansk bölgelerinin yanı sıra güneydoğudaki Azak Denizi’nde de yeni cephe açıldı. Donetsk kentinin doğusunda Ilovaysk’ta sıkışan 100 Ukrayna askerinin ise Rus lideri Putin’in çağrısı üzerine bölgeden çıktığı belirtildi. Kiev yönetimi federalistlerin son olarak bir savaş uçağını daha düşürdüğünü, pilotun paraşütle atlayarak kurtulduğunu duyurdu. Rusya’dan da karşı iddialar var. Devlet kanalı RT, Ukrayna’nın doğusuna Avrupa’dan ‘gönüllü savaşçı’ akını olduğunu öne sürdü, kimi kaynaklar Kiev’in paralı askerler kullandığını kaydetti. Rusya ise krizi yumuşatıcı mesajlarını da eksik etmiyor. Önceki gün Batı’ya Rusya’nın nükleer güç olduğunu anımsatarak “Ortaklarımız bize bulaşmamaları gerektiğini anlamalılar” diyen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçen hafta Minsk’te bir zirvede buluştukları Paraşenko’yu övdü. Ondan “Diyaloğa girilebilecek bir partner” diye söz etti. Paraşenko ise dün Brüksel’deki AB zirvesinde nDış Haberler Servisi İsrail ile Filistinlilerin 50 gün süren savaşında yerle bir olan Gazze Şeridi’nde, ablukanın sürmesi halinde yeniden inşanın tamamlanması için 20 yıl gerekiyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve Kızılhaç’la koordineli çalışan Shelter Cluster isimli oluşumun araştırmasına göre, İsrail saldırılarında bölgede en az 17 bin konut yıkıldı. Ayrıca önceki yıllardaki saldırılarda hasar gören ve henüz onarılamayan 5 bin ev daha var. Araştırma sonuçları, Gazze’de 75 bin konut açığı olduğunu da ortaya koydu. İnşa çalışmaları için en az 6 milyar dolar gerektiği belirtiliyor. Bedii’nin cezası ömür boyuna çevrildi Hagel, Ankara’yı iknaya geliyor Dış Haberler Servisi Irak Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) karşı uluslararası koalisyon oluşturma arayışındaki ABD yönetimi, Savunma Bakanı Chuck Hagel’i gelecek hafta Türkiye’ye gönderiyor. Pentagon Sözcüsü John Kirby önceki gün gazetecilere yaptığı açıklamada, Hagel’in 45 Eylül’de Galler’deki NATO zirvesine katılacağını, daha sonra sırasıyla Gürcistan ve Türkiye’ye gideceğini bildirdi. Hagel’in, savunma bakanı olduktan sonra Türkiye’yi ilk kez ziyaret edeceğine dikkati çeken Kirby, “Türkiye, kilit bir NATO müttefiki. Suriye ve Irak ile olan sınırı göz önüne alındığında, IŞİD’in oluşturduğu bölgesel tehdide dair derin endişelerimizi paylaşıyorlar” dedi. ABD kaynaklı haberlerde Türkiye’nin cihatçıların Suriye’ye geçişine “açık kapı” politikasına işaret edilerek Washington’ın bunu sona erdirme girişiminden netice almasının “diplomatik zafer” olacağı yorumu yapıldı. Washington’ın IŞİD karşıtı koalisyon için bölge ülkelerine göndereceği diğer isim ise Dışişleri Bakanı John Kerry. New York Times gazetesindeki son makalesinde Kerry, cihatçı örgütün “soykırım ajandası” olduğu uyarısında bulundu, ülkeleri birlikte hareket etmeye çağırdı. Uluslararası koalisyon için Körfez’deki Sünni yönetimlerin bulunduğu ülkelerden de yeni mesaj geldi. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) toplantısından IŞİD’i güçlü bir şekilde kınayan açıklama çıktı. Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz elSuud da IŞİD’le ilgili açıklamasında, önlem alınmazsa terörizmin, “bir ay kadar Musul bölgesindeki Amerli kasabasındaki Şii Türkmenler Irak ordusuna ait helikopterlerle IŞİD kuşatmasından kurtarılmaya çalışılıyor. Irak ordusu ilçe etrafındaki 34 köyü ele geçirse de Amerli hâlâ IŞİD’in kuşatması altında direniyor. (REUTERS) Ezidi kadınları satıyorlar Dış Haberler Servisi Irak’ta IŞİD katliamının hedefindeki Ezidi toplumunun kadın ve kız çocukları cihatçılar tarafından kaçırılıyor, “satılıyor”. Suriyeli muhaliflerin Londra merkezli İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, Irak’ta son haftalarda yaklaşık 300 Ezidi kadın ve kız çocuğu Irak’tan Suriye’ye kaçırıldı. İngiltere merkezli gözlemevi, şu anda içlerinden en az 27’sinin yaklaşık biner dolara IŞİD militanlarına satılarak zorla evlendirildiğinin doğrulandığını duyurdu. Bazı Suriyeli Arapların ve Kürtlerin parayı ödeyerek kadın ve çocukları kurtarmak amacıyla girişimde bulunduğu ancak cihatçıların bu “insan ticareti” için sadece IŞİD militanlarına izin verdiği belirtiliyor. BM’den de geçen haftalarda IŞİD’in Irak’ta kadınları kaçırdığı, cinsel saldırıda bulunduğu şeklinde duyumların alındığı yönünde açıklamalar yapılmıştı. Bu arada AFP’nin haberinde IŞİD’den Türkiye’ye kaçan Ezidilerin sayısının 16 bine yükseldiği yönündeki demeçlere yer verildi. Rakipsiz ‘milli şef’ iddiası nDış Haberler Servisi Mısır’da geçen yılki darbenin ardından Müslüman Kardeşler’e yönelik yargı süreçleri devam ederken önde gelen liderlerden Muhammed Bedii ve 7 kişi hakkında bir davada verilen ölüm cezası ömür boyu hapse çevrildi. Giza Mahkemesi kararın Mısır Başmüftülüğü’ne danışılarak verildiğini açıkladı. Bedii ve diğer sanıklar “cinayet ve halkı şiddete teşvik etmekle” suçlanıyordu. Ancak İhvan’ın Rehberlik Konseyi Başkanı Bedii, 2013’teki isyanlarla ilgili yargılandığı başka bir davada da ölüm cezasıyla karşı karşıya. Öte yandan mahkeme, gıyabında yargılanan, aralarında El Cemaatu’l İslamiyye yöneticilerinden Asım Abdulmacid’in de bulunduğu 6 kişi hakkında da idam cezası verdi. Mısır’da darbe sonrası gösterelerin yıldönümünde yeni protestolar olurken, 41 kişinin gözaltına alındığı belirtiliyor. sonra” Avrupa ve ABD’yi tehdit edebileceği uyarısında bulundu. Kerry de devrede Hagel’in ilk gelişi Irak’ta ABD’nin IŞİD hedeflerine hava saldırıları sürerken Sünni aşiretler de cihatçı karşıtı koalisyona katılmaya niyetli. Önkoşulları ise Bağdat’ta reforme edilmiş yeni siyasi düzende yer almak. Anbar bölgesindeki Ebu Muhammed el Zubai kod adlı aşiret reisi “IŞİD’le birlikte yaşamak elinizde kor kömür tutmak gibi. Başka hiçbir bayrağın dalgalanmasına izin vermiyorlar. Şu anda tüm Sünni bölgeler denetimleri altında” diye konuştu. Ocak ayından bu yana hükümete karşı savaşan aşiret liderleri ve eski ordu mensupları, IŞİD’in ilerlemesinde rol oynamıştı. Ancak daha sonra IŞİD “Ya silah bırakın ya da bize katılın” resti çekmişti. Sünni aşiretlerden işaret Thomas Thabane. Dış Haberler Servisi Afrika’nın 2 milyon nüfuslu küçük krallığı Lesotho’da Başbakan Thomas Thabane’nin devrildiği öne sürüldü. Güney Afrika’ya kaçan Thabane, “Bu yasadışıdır. Hayati tehlikem geçince döneceğim” dedi. Thabane, iki yıldır üç partili koalisyona liderlik ediyordu. Haziranda parlamentoyu feshetmişti. Başkent Maseru’dan ordunun dün sabah sokağa çıkıp Thabane’ye bağlı polisi silahsızlandırdığı haberi geldi. Bağımsızlığın kazanıldığı 1966’dan beri bir Lesotho’da ‘darbe girişimi’ dizi darbe yapmış olan ordu ise darbe iddiasını reddetti, “demokratik olarak seçilmiş hükümeti desteklediklerini” duyurdu. Ordunun, Thabane’nin yardımcısı ve koalisyon ortağı Mothetjoe Metsing’i desteklediği söyleniyor. Güney Afrika durumu “kaygı verici” diye niteledi. Lesotho tekstil ihracatı ile Güney Afrika’ya hidroelektrik kaynağı sağlayan dağlık arazileriyle namlı. Dünyanın en alçağı deniz seviyesinden 1380 metre olan tepeleriyle “en yüksek ülkesi” olarak biliniyor. Dış Haberler Servisi Suriyeİsrail sınırındaki Golan Tepeleri’nde, El Kaide’nin Suriye kolu olan El Nusra Cephesi’nin başını çektiği cihatçı grupların perşembe günü kuşattığı BM Barış Gücü’ne bağlı 72 Filipin birliğine dün saldırı düzenlediği haberi geldi. Kimi kaynaklar en az üç düzine BM askerinin çatışmaların ardından cihatçıların kuşatmasından kurtulduğunu aktardı. Ancak AFP pek çok askerin akıbetlerinin henüz meçhul olduğunu duyurdu. El Nusra’nın dahil olduğu cihatçı gruplar, perşembe günü Golan’daki Kuneytra kapısını Suriye güçlerinden aldığında 44 BM askerini rehin almış, 72’sini kuşatmıştı. BM’ye bağlı Filipin birliğinin Manila’daki komutanlığı askerlerin kendilerini savunmak için “ölümcül güç” kullanacaklarını duyurmuştu. El Nusra BM gücüne saldırdı Siyasi mücadele farklıdır
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle