24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 AĞUSTOS 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Sarıyer’deki Kuzey Ormanları’nı barındıran Gümüşdere ve Kısırkaya bölgesi bir yakınlarının iflas etmemesi için Emine Erdoğan’ın isteğiyle imara açılmış ‘Adam iflas edecek am bir yıl önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından imara açılan Kuzey Ormanları’nın bulunduğu Sarıyer Gümüşdere ve Kısırkaya bölgesiyle ilgili çok çarpıcı bir ayrıntı ortaya çıktı. Halktan ve Meclis’ten gizlenen 4 bakan hakkındaki fezlekede yer alan yasal dinleme kaydı bölgenin imara açılmasını 12. cumhurbaşkanı seçilen, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın istediğini belgeliyor. 17 Aralık yolsuzluk operasyonunda gözaltına alınan İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Ahmet Ayyıldız’ın, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’a, “Beni Başbakan’ın eşinin özel kalemi aradıydı, yani onun için çıkması lazım” dediği dinlemeye takılıyor. Erdoğan Bayraktar’ın fezlekesinde yer alan ve Adalet Bakanlığı’ndaki dosyaya giren yasal dinleme kaydına göre bölge imara “Emine Erdoğan’ın bir arkadaşının bölgede arsası bölgeyi imara açalım’ T olduğu, iflastan kurtarmak için böyle bir girişimde bulunulduğu” gerekçesiyle açılıyor. Bayraktar’ın da bürokratına, “Başbakan beni aradı Gümüşdere Kısırkaya’yı soruyor... adamlar iflas edecek diyor mutlaka mutlaka” sözleri yine dinlemeye takılıyor. Fezlekeye göre yasal dinleme kaydı Temmuz 2013’te oluyor. Bir ay sonra ise Ağustos 2013’te Sarıyer’deki Gümüşdere ve Kısırkaya bölgeleriyle ilgili “imar planı değişikliği” askıya çıkıyor. Bölgedeki 600 dönümlük arazi 3 ay önce Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca “özelleştirme” kapsamına alındı. 4 20 Ağustos 2013... Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İstanbul Sarıyer Gümüşdere ve Kısırkaya bölgesi için hazırladığı 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı değişikliği ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı askıya çıkar. Söz konusu alan, Kuzey Ormanları’nın olduğu bölgede yer alır ve aynı zamanda 3. derece sit alanı statüsündedir. 3. köprüye yakınlığıyla dikkat çeken iki bölge yeni imar planıyla yapılaşmaya açılır. 4 18 Temmuz 2013... İmar planı değişikliğinden bir ay önce Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ile İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Ahmet Ayyıldız arasındaki telefon görüşmesi 17 Aralık soruşturması kapsamında yasal dinlemeye takılır. 600 dönüm özelleştirme kapsamına alındı bile! Yaşamsal önemde olan ve Kuzey Ormanları’nı içerisine alan bölge İstanbul’un son kalan nefes borularından biri olarak tanımlanıyor. Bölgedeki önemli bir tartışma da İstanbul’un en önemli yerel sebze kaynağı Sarıyer Gümüşdere’nin 600 dönümlük tek parça tarım arazisinin özelleştirme kapsamına alınması. 2014 Mayısı’nda Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından özelleştirme kapsamına alınan arazi için Gümüşdere Köyü Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği direniyor. Dernek bölgenin imara açılmak yerine bir Kent Tarım Projesi’ne dönüştürülmesini öneriyor. İstanbul Haber Servisi Türklerin Hollanda’ya göçünün 50. yıldönümü ve engellilerin spor yapmasının önemini anlatmak için Amsterdam’dan 3 tekerlekli bisikletiyle yola çıkan ve 88 gün sonra İstanbul’a gelen Türk asıllı Hollandalı tiyatro oyuncusu ve yazar Funda Müjde, Bakırköy’de coşkuyla karşılandı. Müjde daha sonra Taksim Meydanı’na ulaştı. İstiklal Caddesi’ni kullanarak Beyoğlu’ndaki Hollanda Başkonsolosluğu’na gitmek isteyen Müjde ve arkadaşlarının önü polislerce kesilerek meydana girmelerine izin verilmedi. Dakikalarca süren tartışmaların ardından Müjde ve diğer bisikletçiler Tarlabaşı Bulvarı üzerinden konsolosluğa gitti. Müjde, üzüntüsünü dile getirirken “Benim bisikletim tekerlekli sandalyem sayılır” dedi. Bisikletçiler de tepki gösterdi. (Fotoğraf: AA) Takıldığı tek engel, Taksim meydanındaki polis oldu Kimsenin kusuru yokmuş! Haber Merkezi Tekirdağ’da akıl hastanesine yatırılmaya direnen şizofreni hastası Ali Çelebi’yi coplarla kafasına vurarak ölümüne yol açtıkları ileri sürülen polisler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Adli Tıp raporunda Çelebi’nin dövülerek öldürüldüğüne dair bulguya ulaşılamadığı kaydedilirken; maktulün, sakinleşmesi için verilen uyuşturucu ilacın etkisiyle hayatını kaybettiği ifade edildi. Fakat Çelebi’ye iğne vuran hemşireye de bir kusur yüklenmediği için dosya kapanmış oldu. radikal.com.tr’nin haberine göre Tekirdağ Çerkezköy’de yaşayan Çelebi (34) doğuştan şizofreni hastasıydı. Emlakçılık yapan iki çocuk babası Çelebi, her yıl bir hafta süreyle Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde tedavi görüyordu. şizofreni hastası için takipsizlik ‘Sakinleştirilirken’ öldürülen ‘Başbakan aradı, çıkması lazım’ Tarih: 18 Temmuz 2013. Saat: 11.58. Bakan Bayraktar ile bürokrat Ayyıldız arasındaki görüşme 7 dakika 29 saniye sürer. Bayraktar hakkında hazırlanan fezlekeye giren yasal dinleme kaydının önemli bölümleri şöyle: Erdoğan Bayraktar: Ahmet hayırlı günler. Ahmet Ayyıldız: Hayırlı günler sayın bakanım. E.B.: Ya şimdi Başbakan aradı beni de, bu Gümüşdere Kısırkaya’yı soruyor bana, bu Uskumruköy, bunun planları 23’ünde kurula giriyor galiba Mehmet mi organize edecek bunu? 4 No’lu kurula giriyor. A.A.: 4 No’lu kurulda Mehmet Bey şey yapar, ben bakayım ona da sayın bakanım nerede? E.B.: Adamlar diyor iflas edecek, diyor mutlaka mutlaka. A.A.: Ha ha tamam, anladım anladım o Gümüşdere, o değil şeye gidecek o sayın bakanım bu Sarıyer olduğu için Hasibe Hanım’ların olduğu kurula girecek, orada gündemde, oradan birisi Başbakan’ın eşinin arkadaşıymış, o aradı geldi bana Mehmet Akif Günaçar... E.B.: Hı A.A.: Ondan sonra onun şeyi. E.B.: Hayır senin ismini Başbakan söyledi bana zaten, şey dedi ki, bana ki Ahmet Ayyıldız biliyor bu konuyu. A.A.: Ha tamam doğru geldi bana, ondan sonra ben hatta söyledim size iletsin diye o konuyu, çünkü epey bir durdu bir ay kadar, atfedilemez’ Soruşturmayı yürüten Çerkezköy Cumhuriyet Başsavcılığı, geçen 18 Temmuz’da kovuşturmaya yer olmadığına hükmetti. Kararda, Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’na göre polisin, bir direniş halinde orantılı ölçüde zor kullanabileceğine imkân tanındığı, olay günü de ailenin yardım istemesi üzerine bölgeye gittikleri, Çelebi’nin polise vurması üzerine etkisiz hale getirdikleri, sonrasında şiddete başvurmadıkları ifade edildi. Ayrıca kararda, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun raporuna yer verdi. Bu raporda, Çelebi’nin kafatasında kırık, kafa içi kanama, beyin kanaması, beyin doku harabiyeti, iç organ ve büyük damar yaralanması tarif edilmediği için travmatik etkiyle öldüğüne dair bir delile ulaşılamadığı, kronik kalp damar hastalığı olan maktulün uyuşturucu ilaç entoksikasyonu ve gelişen komplikasyonlar sonucu öldüğü kaydedildi. Çelebi’ye iğne yapan hemşire Ö.A’ya kusur atfedilemeyeceği vurgulandı. ‘Kusur ‘Kafasına, copla vurdular’ ondan sonra da gündeme aldırdık, ben hatta dedim ki bunu alalım gündeme şey olmasın, genel bir plan genel planda o adamın da bir parseli var, herhalde iflas etmiş, iflas ettiği o parsel... E.B.: Ama Başbakan bunu ilgilendiğine göre çıkması lazım. A.A.: Tamam, ben onu hatta şeye de, Mehmet’e dedim bu acil, bunu şey yapalım, dedim; hızlandıralım, çünkü dedim beni Başbakan’ın eşinin özel kalemi aradıydı beni, yani onun için çıkması lazım, bunu dedim acil şey yapalım... E.B.: Ben bunu Hasibe Hanım’a söyleyeyim mi bunu, önemli çıkar, diye. A.A.: Evet sayın bakanım bir de şey yaparsanız o da bir film biliyorsunuz. E.B.: Peki, dört No’lu kurulla ne alakası var bu Uskumruköy’ün. A.A.: Şeyde bu Sarıyer Gümüşdere. E.B.: Dört No’lu kurul mu oluyor bu. A.A.: Evet dört No’lu. Gümüşdere Kısırkaya mı ne işte öyle bir şeyler diyor, orası yani, bu bunun parseli var da ha onun bir parseli var, genel plan bu yani çıkmış şeylerden de geçmiş yani büyükşehirden falan. E.B.: Tamam oldu. A.A.: Ben burda şey yapıyordum, yani takip ediyordum işte söylüyordum böyle böyle dedim, hatta hızlandıralım dedim Mehmet Bey’e onu da şey yaptım, o kurul üyelerine de şey yaptım, hatta benim ısrarımla da girdi yani, öyle bir şey oldu ki hani hemen alın ki görüşülsün diye yani, oldu ben şey yapayım tekrar. E.B.: Bir de rapor.. A.A.: Durumu raporu ha, bilgi vereceğim ha, bilgi vereceğim ben, tamam onlar salı günleri toplanıyor ben şimdi şey yapayım hiç değilse bu hafta da. E.B.: Ayın 22’sinde şey var, nedir o Bakanlar Kurulu, 23 salı işte, salı günü çıksın bu. A.A.: Ha salı günü çıksın, tamam o zaman ben onu o şekilde şey yaparım, çözerim. Oldu sayın bakanım size de ben dönerim oldu efendim sağ olun. Geçen yıl 4 Ağustos’ta ruh sağlığı bozulunca hastaneye götürülmek üzere ambulansa bindirildi. Ambulans Çerkezköy gişelerini geçtikten sonra Çelebi, aracın camını kırıp kaçtı ve Kapaklı beldesindeki akrabalarının yanına sığındı. Polis çağrıldı. Bir polise yumruk atan Çelebi, kafasına ve sırtına coplarla vurulduktan sonra iple ayakları bağlanıp sakinleştirici iğne vurulduktan sonra ambulansa bindirildi. Bu esnada Çelebi, “Nefes alamıyorum” dedi. Kuzeni Soner Yılmaz’a göre de bir polis silahını çekip kaçmakta olan Çelebi’nin üzerine doğrultmuş, biber gazı sıkmış ve kafasının arkasına copla vurmuşlardı. Fatma Yıldız da, “Üç dört polis, kardeşimin kafasının arkasına vurdular. Biz ‘Vurmayın, hastadır, sizi bunun için mi çağırdık’ dedik. ‘Nefes alamıyorum abla’ dedi” diye konuştu. Anne Döndü Çelebi de oğlunun sırtına ve kafasını copla vurulduğunu söyledi. Çelebi, iple sedyeye bağlandıktan sonra götürüldüğü hastanede öldü. Bir hafta içinde üç defa IŞİD, Ezidiler, Suriye, Irak üstüne Tırmık yazmışım. Bugün de öyle yapacağım. Etti dört. Oysa dış politika uzmanlığım filan yok; uzmanlık ne söz, bu mesleğin her dalında çalıştım ama dış haberler servisinin kapısından içeri adım atmışlığım da yok. Öyleyse üst üste dört yazı niye? Cevabım pek kısa ve yalın: Kanımca IŞİD Türkiye’nin bir dış politika sorunu değildir. Artık değildir. Bilinenleri, kamuoyunda bilinçlere yerleşmişi yinelemenin âlemi yok. Evet, Türkiye’nin dış politikası çıkmaz sokaklara girmiştir ve gidip gidip sokağın sonundaki duvara toslamaktadır. Bir örnek: AKP’nin en tepesindeki iki zatın, Erdoğan ve Davutoğlu’nun yaptıkları onca kıyağa, gösterdikleri onca desteğe rağmen IŞİD’in Musul Başkonsolosluğumuzu basıp 49 yurttaşımızı rehin aldığından beri habire duvara toslanıyor. Genelgeçer hiçbir ahlaki değer ve ilke ile kendini bağlamayan ve bunu bir siyasalideolojik çizgi olarak benimseyen IŞİD, bildiği Bıkmadınızsa Yine IŞİD Üstüne… yolda ilerliyor. “IŞİD’in arkasında ABD var… Hayır, hayır, asıl Suriye’de Baas rejimi IŞİD’i destekliyor” yollu onca komplo teorisi her gün daha da saçmalaşıyor. AKP iktidarı, rehin yurttaşlarımızın yaşamını tehlikeye atmamak gerekçesiyle yayın yasağı koydu. Bu anlaşılabilir bir önlem. Ancak sorun IŞİD üstüne yazıp çizdirmeme, IŞİD’in insanlık için nasıl bir tehlike oluşturduğuna değinmeme noktasına tırmandı. Oysa dünya medyası son günlerde IŞİD’le yatıyor, IŞİD’le kalkıyor. Keza Batı başkentlerinde acil çözüm aranan başat sorunun adı: IŞİD. Dünkü Cumhuriyet’te yayımlanan “BatıEsad işbirliğine doğru” başlıklı derleme haber, bu yoğun diplomatik trafiği pek güzel yansıtıyordu. İngiltere’nin saygın gazetesi The Guardian’ın pazar eki The Observer, IŞİD konusuna dün iki tam sayfa ayırdı ve Suriye’deki parçaları yok edilmeden IŞİD’in Irak’taki varlığını genişletmesi ve pekiştirmesinin önlenemeyeceği gerçeğini vurgulayıp Amerika, İngiltere ve Almanya’nın IŞİD’e karşı Esad rejimi ile işbirliği içine girdiklerini duyurdu. Şimdilik istihbarat desteği ile sınırlı bu işbirliğinin yarın bir üst düzleme çıkması çok az kişi için şaşırtıcı olacak… Observer o iki tam sayfada, IŞİD’ın Irak ordusundan ele geçirdiği motorlu araçlarla kuzeye doğru ilerlediğinin, yönünün de Türkiye sınırı olduğunun altını çizdi. Bunlara, geçen günlerde gazetelerin tek sütunluk haberlerinin ya da haber içinde gözden kaçabilecek paragrafçıkların anlattıklarını da ekleyelim: Türk ve Kürt köktendinci çevrelerden IŞİD saflarına katılanların sayısının iki bini aştığı tekzip edilmeyen bir haber. İstanbul Ömerli’de yüzlerce (binlerce?) kişinin katıldığı namazlı niyazlı “IŞİD’i destekleme mitingi”ni hatırlayın. Hani Gezi sırasında yırtıcı bir şahin kesilen İstanbul Valisi’nin “Toplantı ile ilgili bize bir başvuru yapılmadığından müdahale etmedik” diyebildiği gövde gösterisinden söz ediyorum. İstanbul Bağcılar’da IŞİD üniformalarının ve posterlerinin satıldığı mağazanın ticaretine aralıksız ve engelsiz devam ettiğini bilmeyen kalmadı. Daha sayayım mı? HHH Yukarıda sıraladığım örneklere bakarak, Ortadoğu’da “belirleyici aktör” rolüne soyunan ve Esad rejimini yıkmak için TIR’larla “insani yardım malzemesi”ni IŞİD saflarına yollayan, 900 kilometrelik Suriye sınırını cihatçı terör çeteleri için yolgeçen hanına çeviren siyasal tercihin bir dış politika çizgisi olduğu söylenebilir mi? IŞİD bağlamında yürütülen politika artık dış politikanın bir alanı olmaktan çıktı. Bu bal gibi bir iç politika çizgisidir. Bugüne kadar bu çizgiyi Başbakan ile Dışişleri Bakanı yürüttüler. Bundan böyle Başbakan ile Cumhurbaşkanı yürütecekler. Yani, değişme, düzelme olasılığı hemen hemen yok. Üstelik o ikilinin yetkileri ve etkileri bugün daha da genişledi… Tehlike kapımızı çalıyor. ‘Uygulama keyfi’ ‘Onlara hırsız diyemezsiniz’ Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi yöneticisi avukat Güçlü Sevimli mektup yasağına ilişkin özetle şunları söyledi: “Engellemelerin dayandırıldığı disiplin yönetmeliğinde cumhurbaşkanı ve başbakana hakaret edilemeyeceği belirtiliyor. Ucu açık olması nedeniyle eleştiriyi dahi hakaret kabul ederek hemen yasak kararı veriliyor. Bunu yaparken de Ceza Kanunu’nda yasaklanmasına karşı kıyaslamayı esas alıyorlar. Özellikle gazetecilere gönderilen, hak ihlallerini içeren mektuplarda infaz hâkimliği, Adalet Bakanlığı ve cezaevi yönetimi mektupların reddedilmesi yönünde ortak hareket ediyor. Hırsız ifadesi ile isim verilmiş mi, yoksa niyet okuma ile bunu disiplin cezasına mı sokmuşlar, buna dikkat edilmeli. Buradaki uygulama keyfi gibi görünüyor.” İstanbul Haber Servisi Kocaeli 1 No’lu F Tipi Cezaevi tutuklularının mektupları, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda adı geçenler hakkında “hırsız” dedikleri gerekçesiyle engellendi. İnfaz hâkimliği “Hırsızlıktan ceza alsalar bile onlara hırsız diyemezsiniz” diyerek mektupları yasaklarken, karar tutukluların gazetelere cezaevindeki hak ihlallerini sıralayan mektup göndermesi ile ortaya çıktı. ÇHD İstanbul Şubesi yöneticisi avukat Güçlü Sevimli ise mektup yasaklanma kararının disiplin yönetmeliğine göre keyfi biçimde uygulandığını ve özellikle gazetecilere gönderilen mektuplarda Bakanlık, cezaevi yönetimi ve infaz hâkimliğinin ortak hareket ettiğini söyledi. Tutuklular, 17 Aralık operasyonunun ardından soruşturmada ismi geçenler için “hırsız” ifadelerini içeren mektupları gazetemizin de aralarında bulunduğu bazı yayın organları ile İstanbul Barosu, Çağdaş Hukukçular Derneği gibi birçok kuruma gönderdi. Yaşadıkları işkenceleri ve hak ihlallerini anlatan mektuplara el konulduğundan şikâyet eden tutuklular, 2 mektubun da “hırsıza hırsız dedikleri için” engellendiğini söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle