24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 AĞUSTOS 2014 PAZARTESİ 10 EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr Hepiniz Şahittiniz Geleneksel nikâh törenleri için iki şahit yeterlidir. Son yıllarda, ister güç gösterisi, ister sempati devşirmek diye yorumlayın çok şahitli düğünlere de rastlar olduk. Yasal olarak yine iki kişi imza atıyor. Ama hem gelin hem damat tarafının, sevdiğisaydığı kişiler arasından dilediği kadar nikâh şahidi seçip “zengin” bir görüntü sunmasına da kimse “hayır” demiyor. HHH İşte böyle çok şahitli nikâh törenlerinden biri de 4 Mart 2013’te yapılmıştı. Osman Hulusi Toprak ile Şeyda Tosyalı çiftinin nikâh şahidi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’dü. Gül, Four Seasons Oteli’ndeki düğündeki şahitliği sonrası, nikâh defterini geline teslim ederek mutluluklar diledi. O mutlu güne Gül’ün yanı sıra altı kişi daha tanıklık etti: 17 Aralık yolsuzluk operasyonu sonrası istifa etmek zorunda kalan üç bakanın da aralarında yer aldığı şahit listesi şöyleydi: Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, İçişleri Bakanı Muammer Güler. HHH Miyase İlknur imzalı dünkü manşetimiz, İstanbul’un tarihi siluetini bozan “16:9” kulelerinde, AKP’li yönetici ve bürokratların da daireleri olduğunu haber veriyordu. Meğerse bazı “etkili” ve “yetkili” ve aynı zamanda “maaşlı” bürokratlar; seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “tıraşlamadıkları için küstüm” dediği gökdelende, fiyatları 2 milyon TL’den başlayıp 7 milyon TL’ye ulaşan daireler satın almıştı. Hem de “nakit”... Halkın huzur ve güveni için çalışan Emniyet müdürleri, daire başkanlarının, 34 milyon TL’yi “tiko” ödemesine tabii ki şaşırmayacaktık... Şaşırmamayı sürdürelim o halde: Maaşlı çalışanların “biriktirdiği” daire paralarını tahsil eden adres ile üçü 17 Aralık yolsuzluk operasyonundan sonra istifa etmiş altı bakanın şahitlik ettiği düğünün ev sahibi aynı kişiydi: Astay İnşaat’ın sahibi Mesut Toprak. HHH Tanım evrensel: Yolsuzluk, doğası gereği kamu görevinin kötüye kullanılmasından beslenir. Bu evrensel tanıma bir ek yapmak gerekirse; büyük yolsuzluklar, geniş zamana ihtiyaç duyar. İstanbul’un tarihi siluetini bozan yapılar bir günde ortaya çıkmadı. Kamu görevinin kalıcı ve etkili biçimde kötüye kullanılması için(!) geniş zamana yayılarak, çıkar ağları öre öre yükseldi. Biz bugün tarihi siluetin bozulmasına şahitlik ederken, hepiniz oradaydınız. 27 milyon kişi ‘enter’ tuşunu bile göremedi u AKP hükümeti, ilgili bakanlıklar ve telekomünikasyon şirketleri, “memleketi fiber ağlarla örüyoruz” iddiasıyla övünedursunlar; Türkiye’de 26.8 milyon yurttaş, hâlâ bilgisayarın “enter” tuşuna basmamış, 26.7 milyon yurttaş ise hayatı boyunca “internete” bir kez dahi girmemiş. nülüyor. TÜİK verilerine göre, 2013 itibarıyla Türkiye’de 16 yaş üstü nüfusun 57 milyon 818 bin 50 ve hanehalkı sayısının ise 20 milyon 489 bin 721 olduğunu hesaba katarak yaptığımız araştırmanın çarpıcı sonuçlarını yani Türkiye’nin dijital uçurum karnesini birlikte inceleyelim isterseniz: 4 Türkiye’deki yurttaşların 26 milyon 885 bin 393’i hayatında hiç bilgisayar kullanmamış. 4 10 milyon 741 bin 696 erkek hayatında hiç bilgisayara bile dokunmamış. Bu oran kadınlarda daha vahim. 16 milyon 164 bin 105 kadın haDanimarka kökenli Bang & Olufsen firması yeni televizyonu BeoVision Avant’ı televizyonunu yakında Türkiye pazarına sunuyor. 85 inç’lik yeni televizyonunun fiyatının 25 bin Avro (yaklaşık 73 bin TL) olacağını duyurdu. Bang & Olufsen Türkiye Marka Müdürü Seda Önalan “en büyük farkımız tasarım ve ses sistemlerimiz, 3 bin müşteri datamız var” dedi. Televizyon fiyatları 11 bin 25 bin Avro arasında değişirken hoparlör ise 2 bin 23 bin Avro civarında. 73 bin TL’ye televizyon Türkiye sürekli genç nüfusuyla, çıkan en son teknolojileri kullanmasıyla övünür. Yönetenlere göre Türkiye’de internet kullanımı, bilgisayarlaşma sürekli artıyor. AKP eğitim kurumlarında Fatih Projesi ile dijital devrim yapmakla övünüyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri de Türkiye’nin bilişimde internette ne kadar çağ atladığını gösteriyor. Ancak bir de resmi istatistiklerin bize göstermediği verilere bakalım. TÜİK geçen hafta Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması, 2014 verilerini yayımladı. Verilerde Türkiye’de internet kullanan bireylerin oranı yüzde 53.8 oldu diyor. Bilgisayar ve internet kullanım oranları 1674 yaş grubundaki bireylerde sırasıyla yüzde 53.5 ve yüzde 53.8’e çıkmasıyla övü yatında hiç bilgisayar kullanmamış. 4 Türkiye’deki 26 milyon 711 bin 939 kişi hayatında hiç internete girmemiş. Erkeklerde bu sayı 10 milyon 511 bin 311 iken, 16 milyon 222 bin 145 kadın hayatında hiç internete girmemiş. 4 14 milyon 834 bin 558 hanede masaüstü bilgisayar bulunmazken, 12 milyon 273 bin 343 hanede taşınabilir veya tablet bilgisayar yok. 4 799 bin 99 hanede cep telefonu kullanan birey yok. 13 milyon 400 bin 278 hanede sabit telefon bulunmuyor. 4 Türkiye’de 8 milyon 31 bin 971 hanede internet bağlantısı bulunmazken, 3 milyon 437 bin 683 hane internete gerek bile duymuyor. 4 2 milyon 562 bin 199 hane bağlantı ücretini pahalı bulduğu için internet kullanamıyor. 2 milyon 152 bin 568 hane bilgisayar alacak maddi gücü olmadığı için internet kullanamıyor. 803 bin 197 hanenin ise internet hakkında hiçbir fikri yok. Çiftçi tarifeleri yenilendi Vodafone’un Türkiye’de çiftçilere odaklı ilk sosyal iş modeli olarak hayata geçirdiği Vodafone Çiftçi Kulübü kapsamında sunulan Vodafone Çiftçi Tarifeleri yenilendi. Yenilenen tarifeye göre, Vodafone’a geçmek isteyen çiftçilere ayda 21 TL’ye 1.000 dakika konuşma imkânı sunuluyor. Çiftçi Ekstra Tarifesi’nde ayda 29 TL’ye her yöne 500 dakika ve Vodafone’lularla 1.000 dakika olmak üzere toplam 1.500 dakika konuşma, 500 MB internet ve 500 SMS sunuluyor. Türk bankalarında büyük güvenlik açığı var Türkiye online bankacılığa yönelik en çok saldırıya uğrayan ülkeler arasında Avrupa’da birinci, dünyada ise altıncı sırada. Trend Micro’nun 2014 İkinci Çeyrek Raporu’nda Türkiye’de veri güvenliğine yönelik tehdit potansiyelinin yüksek olduğunu belirledi. Raporda ülkedeki bilişim altyapısı geliştikçe tehdit potansiyelinin de artacağına dikkat çekildi. Rapordaki verilerde Türkiye’deki en büyük tehditlerin başında online bankacılığa yönelik saldırıların olduğu belirtildi. Türkiye’de zararlı online bankacılık yazılımı sayısı özellikle son üç ayda artarak online bankacılık yazılımı kurbanı bilgisayar sayısı 4 bin 567’ye yükseldi. Ayrıca Türkiye’deki birçok bilgisayar son 3 ayda Botnet ağına dahil oldu. Raporda Türkiye 1 milyon 873 bin Botnet bağlantılı bilgisayarla tüm dünyada dördüncü sırayı aldı. Son 3 ay için Türkiye’ye yönelik bir saptama da hedefli saldırılar konusunda. En çok hedef alınan ülkeler arasında Türkiye yedinci sırada. Ayrıca çevrimdışı olarak da etkin olan USB bellek ve taşınabilir harddsik’lerle bulaşan SALITY ve GAMARUE gibi kırma ve hackleme araçları da Türkiye’de ilk 10 tehdidin içinde bulunuyor. “Ben paranoyak olabilirim ama bu birilerinin beni izlemediği anlamına gelmez.” Bu sözü, gazeteci James Foley’in, kamera önünde, vahşice, İngiliz aksanlı bir yaratık tarafından boğazı kesilerek öldürülmesinin ardından, geçen hafta, çarşamba günü, Obama’nın, Dışişleri Bakanı Kerry’nin, perşembe günü Savunma Bakanı Hagel ve ABD ordusunun başı General Dempsey’in konuşmaları, Bush dönemi “neocon” yazarların en şahinlerinden Krauthammer’in, etkili muhafazakâr yazar Noonan’ın, sırasıyla Washington Post ve Wall Street Journal gazetelerindeki yorumları üzerinde düşünürken anımsadım. Bana, ABD, Ortadoğu’da IŞİD sayesinde kendine, inisiyatifi yeniden ele almasına olanak sağlayacak bir işlev yaratmaya başladı gibi geliyor. Dedim ya, “ben paranoyak olabilirim ama”... bama bombalıyor, kimse protesto etmiyor’ Obama ve Kerry çok sert bir dil kullandılar, “geniş çaplı”, “açık uçlu” bir savaştan söz ettiler. Obama, IŞİD’i “kansere” benzetti. Ertesi gün Savunma Bakanı Hagel, General Dempsey’in kimliğinde Pentagon’u yanına alarak yaptığı basın toplantısında, IŞİD’in “ABD’nin bölgedeki tüm çıkarlarına yönelik bir tehdit oluşturduğunu” anlattı; El Kaide ile karşılaştıran bir soru üzerine, Hagel “Basit bir terörist grup olmanın ötesinde... Bugüne kadar gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyor... Bugüne kadar gördüğümüz en tehlikeli yapı... Her şeye hazır olmalıyız... IŞİD’in Suriye örgütü halledilmeden başarılamaz... Ama ABD’nin müdahalesiyle değil” gibi ifadeler kullandı. General Dempsey de, “Suriye’deki IŞİD bombalanmadan başarılamaz... Bu sorun yalnızca bombalarla çözülemez” dedi. Noonan “Yeni bir terörist tehlike” başlıklı yazısında, “Obama’nın Irak’ı bombalamasını kimse protesto etmiyorsa bunun iyi bir nedeni var” diyordu. Noonan’a göre “karşımızda kendi önemini abartan, ‘O amatörlerden öte bir şey var”... “Bunlar El Kaide’den çok daha acımasızlar; yaklaşık 50.000 kilometrekarelik bir alanı kontrol ediyorlar”... “IŞİD elektrik, petrol satışından günde 2 milyon dolar gelir yaratıyor”... “Bunlar yalnızca ABD ve Batı’dan nefret ettiklerinden değil, kendi Arap devletlerini, bir halifelik kurmak için savaşıyorlar”... Noonan, “Amerika için savaş yılgını diyorlardı, daha çok savaş yorgunu olduğunu düşünüyorum” diyor ve ekliyor: “Şimdi, aylarca süren çarpıcı şiddet örnekleri, kaba propaganda ve Foley’in kafasının kesilmesinden sonra, IŞİD’in doğası, niyetleri ve yarattığı tehdit artık iyice anlaşılmıştır.” Noonan’a göre “IŞİD’i ne yapacağız” ve “Irak’a geri dönmek istiyor muyuz?” iki farklı soru oluşturur. Bugüne kadar Obama için iyi bir şey yazmayan, sürekli aşağılayıcı yorumlarını okuduğumuz Krauthammer’in, bu kez Obama’yı destekleyen, haklı bulan, “biraz geç de olsa doğrusunu yapıyor” saptamalarını buraya kadar aktardıklarıma ekleyince, ABD’de dış politika çevrelerinde bölgeye ilişkin bir “büyük strateji” üzerinde nihayet bir mutabakat oluştuğunu düşünmeye başlıyorum. IŞİD Üzerine Spekülatif Düşünceler azgeçilmez ülke’; ‘Uzaktan dengeleme’ “Uzaktan dengeleme”, İngiliz emperyalizminin Avrupa devletlerine yönelik, “çatışmalara doğrudan katılmadan, kâh birini, kâh diğerini destekleyerek, en az maliyetle en üstte kalma” politikasına ilişkin bir kavram. “Vazgeçilmez ülke” ise ABD’nin Kosova savaşı sırasında geliştirdiği bir kavram; “belki biz bütün sorunları tek başımıza çözemeyiz ama, biz olmadan da hiçbir sorun çözülemez” anlamına geliyor. ‘V ABD, şimdi, IŞİD sayesinde, Ortadoğu’da bu iki kavramın örtüştüğü bir ortama kavuştu. IŞİD, bir ABD icadıdır demiyorum ama, ABD’nin bölge ordusu CENTCOM’un karargâhına ev sahipliği yapan miniskül devlet Katar’ın, ABD korumasıyla ayakta kalan Suudi Krallığı’nın, IŞİD’in ana finansörleri olarak bilinmesi, İncirlik gibi çok önemli askeri üsleri barındıran, NATO üyesi, ekonomisi dış kaynağa bağımlı bir ülke olan Türkiye’nin, Avrupa’dan gelip IŞİD’e giden militanlara geçiş olanağı (ve daha kim bilir neler) sağlamış olması beni düşündürüyor. Şimdi IŞİD’e yukarıda değindiğim iki jeopolitik kavram bağlamında bakalım: Birincisi, artık bölgede, hem Şii hem Sünni devletlere yönelik bir tehdit var. Bu tehdidi hiçbir devlet, bölgedeki dengeleri daha da sarsmadan kendi konumunu daha da kırılganlaştırmadan kendi başına göğüsleyecek durumda değil. Buna karşılık ABD, dengeleyici, askeri kaynak ve kapasite sunucu olarak devreye girince, tüm ülkelerle, ikili ya da gruplar halinde ittifaklar oluşturarak IŞİD’i geri püskürtecek, sınırlayacak olanaklar sunabiliyor. ABD’nin katkısı ile şiddetlenen, sonra denetimden çıkan ŞiiSünni çatışmasını ortadan kaldırmadan yönetmek olanağı da doğuyor. Birçok yorumcunun geçen hafta vurguladığı gibi, ABD’nin IŞİD’e karşı, İran ve Esad rejimi ile birlikte davranma gereksinimi doğuyor (Kaplan, Stradfor, 21/08; Schwartz & Niisenbaum, Wall Street Journal, 21/08; Jones, Financial Times 21/08), Rusya ile işbirliği olasılığı (dolayısıyla Ukrayna’da uzlaşmayı hızlandırma) (Valenta&Valenta, National Interest 22/08) elde ediyor. Bölgede, IŞİD’e karşı, ABD hava desteğiyle şimdilik en etkin savaş gücü olarak yükselen Kürt savaşçıları, hem stratejik ve jeopolitik avantajlar elde ediyor, hem de ABD ile aralarında yeni bağlar, bağımlılıksadakat ilişkileri oluşmaya başlıyor. Bu gelişmeler ABD’ye Suriye, Türkiye, İran karşısında yeni olanaklar getiriyor. IŞİD sayesinde oluşan iki olanak daha var. Birincisi: ABD’de ve Avrupa ülkelerinde Müslüman toplulukların liderlikleri, bu konumları sayesinde, ev sahibi ülkelerde siyasi ekonomik ayrıcalıklar elde ederler. IŞİD’in genç kuşak üzerindeki etkisi bu ayrıcalıkları tehdit ediyor. Bu liderler bu tehdide “Harici” suçlamasıyla cevap vererek düzenle daha sıkı işbirliği yapmaya, devletin ideolojik aygıtları gibi çalışmaya elverişli bir tutumu benimsemeye başlıyorlar. IŞİD tehlikesi, ABD ve Batı’ya işbirlikçi “ılımlı” İslam üzerinde daha yakın bir denetim olanağı getiriyor. Bu sırada, IŞİD savaşçılarının önemli bir kısmının ABD, İngiliz, Fransız, Alman vatandaşı olduğu iddiası, devletlerin iç güvenlik önlemlerini, Müslüman topluluklar üzerindeki denetimlerini güçlendirmelerini meşrulaştırıyor. Nihayet IŞİD’le savaş, savaşanlara yardım söylemi, silah sanayii kuvvetli Avrupa ülkelerini hemen “yardıma meraklı” konuma getirerek ABD’nin arkasına diziyor. Ben paranoyak olabilirim ama bu IŞİD çok yararlı bir şeye benziyor... TAYSAD Çin ile iş birliğini artırdı Ekonomi Servisi Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD), Çin’de Jaguar Land Rover, Qoros Auto ve Cherry markalarının üretim yaptığı CEDZ Sanayi Bölgesi’ni ziyaret ederek iş birliği anlaşması yaptı. Anlaşmaya göre, TAYSAD’ın bu bölgede yatırım yapacak üyeleri öncelikli olarak desteklenecek. Daha önce de BMW, GM, Brilliance Jinbei ve Brilliance Zhonghua gibi markaların otomotiv üretimi yaptığı Shenyang Eyaleti ve Endüstri Bölgesi ile iş birliği anlaşması imzalayan TAYSAD, bölgedeki önemli fırsatlara işaret etti. TAYSAD Başkanı Dr. Mehmet Dudaroğlu, Çin pazarındaki faaliyetleri ve kaydedilen gelişmeleri değerlendirerek, bu ülkede önemli adımlar attıklarını, üyelerinin ve Türk yatırımcılarının Çin’de etkinliklerinin artacağına inandıklarını vurguladı. Ekonomi Servisi Akbank, Stevie Awards tarafından düzenlenen, “International Business Awards” ödüllerinde 5 altın, 3 gümüş ve 7 bronz kazandı. Bu yıl 11.’si düzenlenen yarışmaya 60’dan fazla ülkeden 4 bine yakın başvuru yapıldı. Yarışmada dereceye giren başvurular uluslararası alanda önde gelen 250’nin üstünde üst düzey yöneticinin yaptığı değerlendirmelerle belirlendi. Akbank, İstanbul Film Festivali için hazırlanan “Kalbimiz Sinema İçin Atıyor” projesi ile 4 altın Stevie ve “Akbank Direkt Mobil Bankacılık Uygulaması” ile 1 altın Stevie ödülünün sahibi oldu. Bunun yanında, sponsorluğunu yaptığı “Anish Kapoor İstanbul’da” projesiyle ve “Yılın Sistem Geliştirme Ekibi” olarak 2 gümüş Stevie kazandı. Akbank’a 15 ödül
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle