03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 HAZİRAN 2014 CUMARTESİ 6 HABERLER Avukat Ülgen, sahte delillere göz yumanların yargıyı kullandıklarına dikkat çekti ‘Yargıçlar da yargılanmalı’ HANEVİ AVCI DA SERBEST BIRAKILDI AA Güç Zamanda Akıl Vermek Köşe yazarının sorumluluğu, sağduyusu, öngörüsü, cesareti, güvenirliliği tam bu noktada önem ve anlam kazanıyor. Kolay zamanda akıl vermek kolaydır. Seçenekler belirginken doğru ve yanlış arasında yapılması gereken seçim açıkça görülmekteyken, akıl vermeye zaten pek gerek de yoktur... Fakat doğrunun ve yanlışın birbirine karıştığı, neyin doğru neyin yanlış, bazı durumlarda da hangisinin daha az doğru ya da daha az yanlış olduğu birbirine karıştığında, kafalar da ister istemez karışacaktır... Cumhurbaşkanlığı konusundan söz etmekte olduğumu kuşkusuz anladınız... Tam olarak böyle bir noktadayız... HHH Bu gibi durumlarda doğru ve nesnel bir karara ulaşabilmek için, insan hem olayların doğru, sağlıklı bilgisine sahip olmalı, hem de kendi kişiliğini iyi tanımalı, hangi durumlarda nasıl karar veren bir kişiliğim var sorusunu dürüstçe yanıtlayabilmelidir... Verilecek karar bütün bunların bileşkesi olarak ortaya çıkacaktır... CHPMHP’nin çatı adayı açıklandığında ve sonrasındaki süreçte, elden geldiğince düşünüp araştırdım... KAHRAMANLARI Doğru yanıtı bulSELAMLIYORUZ. maya çalıştım... SIRA HUKUK Şimdi sevgili okurKATİLLERİNİN larımı birlikte düşünCEZALANDIRILMASINDA. meye çağırıyorum... HHH İstanbul’da 13 Kasım tarihli toplantıda, aday saptanırken soldaki oyların çantada keklik görülmemesi gerektiğini öncelikle belirtmiştim... Geçen haftaki yazımda da tekrarlamıştım bu uyarımı... Nitekim çatı adayının açıklanışından sonra hoşnutsuzluk seslerinin, ağır eleştirilerin bu kesimlerden yükseldiğini görüyoruz... Peki, bu aşamadan sonra neler olabilir?.. Sayın aday şu ya da bu nedenle adaylıktan çekilir mi? Ya da söz konusu partiler ondan vazgeçerek başka bir aday arayışına mı girerler?.. İlk seçeneğin gerçekleşebileceği akla gelse de, ikincisi kanımca olanaksızdır... Yine bu aşamada asıl soru ise şudur: Söz konusu aday şu ya da bu nedenle çekildiğinde ne olacak? Yanıtım, sonucun tam bir kargaşa, çıkışsızlık ve bu aşamadan sonra yeni aday kim olursa olsun kesin bir yenilgi olacağıdır... HHH Açıklanan çatı adayın kişiliği konusunda ayrıntılı görüş bildirmeye kendimi yetkili görmüyorum. Çünkü birey ve akademisyen kişiliğine ilişkin gerektiğince bilgi sahibi değilim. Buna karşılık kendisine yöneltilen eleştirileri yeterince haklı ve inandırıcı bulmuyorum. Söz konusu kişiyi her şeyden önce ve her şeyden daha önemli olarak, dürüst, kişisel ve akademik yaşamı bakımından lekesiz bir insan olarak görüyorum. Böyle bir kişiliği, hırsızlığın, yolsuzluğun, ahlaksızlığın ayyuka çıktığı bir ortamda, AKP’nin de cumhurbaşkanı adayı olabilirdi diye nitelemek, kanımca çok büyük bir haksızlıktır... HHH İdeal bir cumhurbaşkanı adayı ile mi karşı karşıyayız? İdealden neyi anladığımıza bağlı... Ben kendi cumhurbaşkanı adaylarımı geçen haftaki yazımda sıralamış, bunlardan kimin ya da kimlerin günümüz koşullarının ideali olduğuna ilişkin düşüncemi de belirtmiştim... Açıklanan sayın adayın ilk anda pek çok kişi gibi bende de hayal kırıklığı uyandırdığını gizleyemem... Fakat düşündükçe büsbütün yanlış bir seçim olmadığını, günümüzün idealine çok da ters düşmediğini duyumsuyorum... Tam bu noktada, yazının girişinde değindiğim gibi, bizim, kendimizin ciddi bir özeleştiriye gereksinimimiz olduğunu düşünüyorum... Akılcı ve uzlaştırıcı olmaktan çok, kendi düşündüklerimizin başarısı için ne olursa olsuncu bir yaklaşımımız var. Gemileri bir anda yakmaya eğilimliyiz... Yanı sıra da ülkemizi, insanımızı iyi tanımıyoruz. Toptancı reddedişlere ya da kabullenişlere yatkınız... Bizim inanışlarımıza, örneklerimize, modellerimize uygun olmayarak da doğru dürüst insan olunabileceğini pek anlayamıyor, kabul edemiyoruz... Sonuç olarak söyleyeceğim şudur: Her türlü hesaplaşmayı, ideolojik kapışmayı sonraya bırakarak, şu anda yapılması gereken, ahlaksızlığa, hırsızlığa, savaş kışkırtıcılığına, cinayet destekçiliğine, alçaklığın ve ülke düşmanlığının görülmedik boyutlara ulaşmasına karşı, bütün namuslu insanların sağduyulu davranması, iyi düşünüp taşınması, inatlaşma yerine kenetlenmesi, birbirine omuz vermesidir... ‘Silahları gömenler ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay 9. Ceza Dairesi, eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın serbest bırakılmasına karar verdi. Silivri Cezaevi’nde çıkışı sonrası açıklama yapan Avcı, “Türkiye’de yargı darbesi yapılmaya çalışıldı. Bu darbenin ilk mağdurları Ergenekon, Balyoz ve biz olduk. Daha sonra da hükümeti hedef aldı” dedi. Avcı, “Poyrazköy’e silahları gömenler, o silahları bulanlardır. Yakında göreceksiniz” ifadesini kullandı. Anayasa Mahkemesi’nin Avcı hakkındaki hak ihlali kararının ardından, Avcı’nın avukatı Fidel Okan, tahliye için Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ne başvurmuştu. Okan, Devrimci Karargâh Örgütü’ne yardım suçundan 15 yıl 4 ay 5 gün hapis cezası alan, Odatv davası kapsamında yargılaması devam eden Avcı ile ilgili ihlal kararının gerekçesini, Avcı ile ilgili tahliye kararı verecek Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ne getirdi. Anayasa Mahkemesi ikinci bölümünün oybirliğiyle aldığı kararın gerekçesinde, Avcı’nın “tutukluluk süresinin makul olmadığı ve tahliye taleplerinin formül gerekçelerle reddedildiği” yönündeki iddiasının kabul edilebilir olduğu belirtildi. Başvurudaki diğer iddialar ise kabul edilemez bulundu. Avcı, cezaevinden çıkışta kendisinden önce haksızlık yapanların durumunu teşhir ettiği için cezaevinde olduğunu ifade ederek “Yoksa herhangi bir suçla, örgütle alakam yok. Her hukukçu, benim dosyama bakabilir. Ağır cezalar, yargılar bunu görmek istemedi. Onların bir hedefi vardı: Tutuklanmam gerekiyordu” dedi. “Çektiklerimiz bazı şeylerin görülmesini sağladı” diyen Avcı, “Bir yargı darbesi yapılmaya çalışıldı. İlk mağdurları Ergenekon, Balyoz ve biz olduk. Bu yargı darbesi daha sonra da hükümeti hedef aldı” dedi. Yapılan hukuksuzlukların sadece kendine yapılan adaletsizlik olmadığını belirten Avcı, bütün topluma yapıldığını ve son mağdurun hükümet olduğunu söyledi. Cezaevinde birçok sıradan insanın suçsuz yere yattığını belirten Avcı, “Birçok gariban insan, inanılmaz cezalar alıyor. Özel yetkili mahkemeler, korkunç tahribat yaptı. Çünkü onlara verilen bir talimat vardı. Onlar Türkiye’yi dizayn ediyorlardı” dedi. Dava sürecinde Yargıtay’ın da tutumunu eleştiren Avcı, “Yargıtay evraklarıma yanıt bile vermedi. Hukukun gereklerini yerine getirmeliydi” dedi. Özel yetkili mahkemelerin toplumun her kesiminden mağdurları olduğunu söyleyen Avcı, “Sıradan gösterileri suça dönüştürdüler. Güneydoğu’da da seçilmiş birçok insan mağdur edildi. Adi suçlardan mahkum olan birçok kurban da var” dedi. Avcı, hukuk sisteminin ders çıkarması gerektiğini ifade ederek “Sahte delil üreten bu yapıyla mücadele de hukuka uygun olmalı” ifadelerini kullandı. Cezaevinden çıktıktan sonra çok özel bir planı olmadığını belirten Avcı, “İnanan bir insanım. Kaderdi, yattım. Burayı en iyi kullanmanın, faydanlanmanın yollarını aradım. Kazançlı çıktım” diye konuştu. bulanlardır’ İstanbul Haber Servisi Balyoz davasında bazı sanıkların avukatlığını üstlenen Celal Ülgen, özel yetkili mahkemedeki yargılama sırasında delillerin değerlendirilmesi aşamasının atlandığına dikkat çekerek “Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararından sonra yeniden yargılamada dava kaldığı yerden devam edecek. Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman tanık olarak dinlenecek” dedi. Ülgen, Balyoz davasında yeniden yargılamada aynı iddianame baz alınarak incelemeler yapılacağını, ancak iddianamenin okunmayacağını ifade ederek “Anayasa Mahkemesi’ne gerekçeli kararı okunacak. Sonra dava bozmaya göre delilerin tartışılma aşamasından itibaren devam edecek” dedi. Anayasa Mahkemesi’nin yargılamanın iadesine karar verdiği için sanıkların hükümlülük halinin tutukluluğuna dönüştüğünü ve infazın durdurulduğuna dikkat çeken Ülgen şöyle devam et ti: “Önümüzdeki günlerde Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi, bir tensip zaptı ile duruşma gününü bütün sanıklara ve vekillerine tebliğ edecek. 2015’in Ocak ayına duruşma günü verileceğini tahmin ediyorum. Delillerin tartışılması aşamasına geçilecek. Anayasa Mahkemesi’nin tespit ettiği 11, 17, 16 No’lu CD’ler ile 5 No’lu harddisk yeniden bilirkişi incelemesine tabi tutulacak.” Özkök ve Yalman’ın tanık olarak dinlenme taleplerini kapatılan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından kabul edilmediğine dikkat çeken Ülgen “Mahkeme yeniden yargılanmada tanık dinletmek taleplerini de yerine getirecek. Emekli orgeneraller Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman, tanık olarak çağırılacak. Diğer tanıklar da dinlenecek ve Ocak 2015’ten sonra 34 ay içerisinde sonuçlanacak ve ortadan kalkacaktır. Çünkü sahte deliller, kolaylıkla teşhis edilecek niteliktedir, sahteliğinin tespiti uzun sürmeyecektir” dedi. ‘Sahteliğin tespiti’ ahteliğe göz yumanlar yargılanmalı’ Balyoz davasının bir diğer yönünün de “sahte dijital verileri düzenleyenler ve buna gözyumanların” yargılanmasının gereğine işaret eden Ülgen görüşlerini şöyle dile getirdi: “Bu sahteliği kolayca fark edebileceği halde kasten fark etmeyenler, yani savcı, hâkim ve yüksek mahkeme hâkim ve başkanları hakkında bir soruşturma başlayacak. Çünkü bu bir suçtur. Yargıyı kendi görüşleri doğrultusunda kullanmışlar ve etkilemişlerdir. İstanbul 10. Ağır Ceza Hâkim ve savcıları kadar, açık ve net bir konuyu tespit etmedikleri nedeniyle Yargıtay 9. Ceza Daire başkan ve yargıçları da yargıç karşısına çıkacak. Sonuna kadar bu sonucu meydana getirenlerin hâkim ve savcı kisvesi altındaki çete üyelerinin cezalandırılması için bütün gücümüzü harcayacağız.” ‘S Genelkurmay Başkanı’nın istifasının ardından büyük erozyon yaşandı Koşaner haklı çıktı İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN BARKIN ŞIK ANKARA 27. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, 2011 yılında Balyoz davasından yargılanan general ve amiralleri hükümetin emekliye sevk etmek istemesi üzerine görevinden istifa etmişti. Koşaner’in istifasının ardından TSK’de Balyoz davası nedeniyle büyük erozyon yaşandı. 2010 ve 2011 yıllarındaki toplantılarında tutuklanan general ve amirallerin görev süresini uzatmak yönünde formül bulan YAŞ, 2012 ve 2013 yıllarında bu tavrını değiştirmişti. Son iki yılki toplantılarda, yargılama noktalanmamasına karşın 4 yıllık görev süresi dolan general ve amiraller emekliye sevk edildi. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği “adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine” yönelik karar ise dava konusu subayların aklanma olasılığını oldukça güçlendirdi. Şimdi herkes “Yaşanan hak mahrumiyetlerinin hesabını kim verecek?” sorusunu soruyor. 88 sanık bilirkişi incelemesi isteyecek İstanbul Haber Servisi Avukat Hüseyin Ersöz, Balyoz davası hükmünde Yargıtay’ın haklarındaki mahkumiyeti bozduğu 88 sanığın yargılanacağı davada dijital deliller üzerinde bilirkişi incelemesi ve tanık dinleme talebinde bulunacaklarını söyledi. Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 88 sanıkla ilgili davaya 24 Haziran’a duruşma günü vermişti. Ersöz, “88 kişi, hükümlülerle aynı delillerle yargılanıyordu. Emekli Orgeneral Aytaç Yalman ve emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün tanık olarak dinlenmesini talep edeceğiz” dedi. Öte yandan söz konusu dava için İstanbul Anadolu Adalet Sarayı’ndaki Şehit Hakan Kılıç Konferans Salonu’na portatif bir kürsü kuruldu. İki ekran bulunan salonda duruşmayı izleyiciler ve basın mensupları balkon bölümünden takip edecek. CHP’den ‘iadei itibar’ önerisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, komuta kademesinden tasfiye edilen komutanlar ve subaylar için “iadei itibar” yapılmasını ve Anayasa Mahkemesi’nin karar aldığı gün olan 18 Haziran 2014’ün, “adil yargılanma hakkı günü” ilan edilmesini istedi. Hamzaçebi, düzenlediği toplantıda ilgili önerilerini, yasa teklifi olarak gelecek hafta sunacaklarını kaydederek AKP yanaşırsa TBMM tatile girmeden yasalaştırabileceklerini dile getirdi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, yeniden yargılama yolunu açtıkları yönündeki açıklamasına Hamzaçebi, “2010 referandumuyla kabul edilen anayasa değişikliğinde yer alan hükmün, böyle bir sonuç yaratacağını hesap etmemişlerdi. HSYK’den pişmanlık duymaları gibi. Yoksa bu düzenlemeleri yapmazlardı” dedi. [email protected] Kopuşları tetikledi Genelkurmay Başkanı Koşaner’in, Kara Kuvvetleri Komutanı Erdal Ceylanoğlu, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Uğur Yiğit ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay ile birlikte 2011’de TSK’den istifa etmesi, kurumdaki personel erozyonunu tetikledi. Do nan ma Ko mu ta nı Ora mi ral Nus ret Gü ner, Ha va Kuv vet le ri Ko mu tan lı ğı Kur may Baş ka nı Kor ge ne ral Ne zih Dam cı, De niz Kuv vet le ri Ko mu tan lı ğı Kur may Baş ka nı Kora mi ral Atil la Ke zek TSK’den kopan üst düzey isimler oldu. Bu isimlerin yanı sıra son üç senede yüzlerce subay ile onu aşkın general/amiral TSK’den kendi isteği ile ayrıldı. Bu isimlerin sonuncusu Deniz Kuvvetleri Lojistik Başkanı Tuğamiral Gündüz Alp Demirus oldu. Balyoz Davası TSK’nin temin kaynağı olan Harp Okulları’na olan ilgiyi de azalttı. TSK, Harp Okulları’ndan yeterli sayıda teğmen adayı yetiştiremeyince dış kaynaktan alınan subay sayısında da gözle görülür bir artış yaşanmaya başladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle