03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 HAZİRAN 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET kultur SAYFA Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Diyarbakır Cezaevi’ni müzeye dönüştürmekte kararlı ASLI ULUŞAHİN 33. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nın teması “Sinemamızın 100 Yılı” ‘Bir daha asla’ demek için u ‘Diyarbakır Cezaevi’ni müzeye dönüştürebilirsek Kürt toplumu travmalarını aşmış olacak. Türkiye toplumu da burada ne büyük acılar yaşanmış, bu sürece destek vermek gerekir diyecek. İnanıyorum ki hem Kürtler hem Türkler hem de farklı halklar kendini çok iyi hissedecek.’ @cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 19 Onur yazarı Atilla Dorsay Kültür Servisi Bu yıl 816 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek 33. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nın teması ve onur yazarı belli oldu. Bu yıl fuar “Sinemamızın 100. Yılı” temasıyla gerçekleştirilecek ve onur yazarı, usta sinema yazarı Atilla Dorsay olacak. Fuarda Dorsay’ın katılımıyla paneller ve etkinlikler düzenlenecek. Ayrıca yaşamı, çalışmaları ve eserlerinden derlenen bir kitap ve sergi hazırlanacak. 1939 yılında İzmir’de doğan Dorsay, mimarlık eğitiminin ardından 1966 yılında Cumhuriyet gazetesinde sinema yazıları yazmaya başladı. Ardından Milliyet, Yeni Yüzyıl, Sabah gibi gazetelerin yanı sıra birçok yayında yazarlığını sürdürdü. 1985’ten itibaren 20 yıla yakın TRT 2’de sinema üzerine programlar yapan Dorsay, ayrıca dokuz yıl boyunca (1995’e kadar) TRT Radyo 3’te müzik programları yaptı. Çeşitli festival ve yarışmalarda jüri üyeliği yapan, Sinema Yazarları Derneği’nin (SEYAD) onursal başkanı olan Dorsay’ın bugüne kadar 40’tan fazla kitabı yayımlandı. Yerel seçimlerin galiplerinden biri BDP’li Gültan Kışanak’tı. Çünkü Kışanak, dünyanın en pis çukurlarından olan Diyarbakır Cezaevi’nden çıkıp, o şehrin belediye başkanlığı koltuğuna oturdu. Tarihin istihzası, bu kez çok fiyakalı bir hareketle, 12 Eylül zihniyetinin karşısında durdu. Kışanak şimdilerde, eşbaşkan Fırat Anlı’yla birlikte, Diyarbakır Cezaevi’ni yüzleşme müzesine dönüştürmeye uğraşıyor. l Diyarbakır Cezaevi’yle ilgili süreç ne aşamada? Biz imar planımızı yaptık. Tabii buna merkezi hükümetten itirazlar geliyor. Bu itirazları, oranın müze olması kamu yararınadır diyerek reddettik. Biz sadece geçmişi anarak dertlenmek değil, “bir daha asla” demek için burayı müze yapmak istiyoruz. Gelecek kuşakların demokrasi bilincinin oluşması için bu müzeye ihtiyacımız var. Israrımız devam edecek ve biz merkezi hükümeti beklemeyeceğiz. İlgili tüm taraflarla müze projesini hazırlayacağız ve toplumun karşısına çıkacağız. l Cezaevi halen faal. Şimdi ne durumda? Fiziki ömrünü tüketmiş durumda. Orada kalan arkadaşlarımız çok zor ve kötü koşullarda yaşıyorlar. Bütün altyapı sistemi çökmüş. Suları temiz akmıyor. Kanalizasyon sistemi çalışmıyor. Bir an önce boşaltılması lazım. l Buranın müze yapılmasının barışa nasıl bir katkısı olur? Barış süreçlerinde, çatışma dönemlerinde yaşanan travmaların etkisi her zaman engelleyicidir. Bu engeli ortadan kaldırmak gerekiyor. Çünkü barış sadece politik değil, aynı zamanda toplumsal bir konudur. Diyarbakır Cezaevi’ni müzeye dönüştürebilirsek Kürt toplumu travmalarını aşmış olacak. Benim mağduriyetim görüldü diyecek. Türkiye toplumu da burada ne büyük acılar yaşanmış, bu sürece destek vermek gerekir diyecek. İnanıyorum ki Diyarbakır Cezaevi müzeye dönüştürülürse hem Kürtler hem Türkler hem de farklı halklar kendini çok iyi hissedecek. l Siz de orada uzun zaman kaldınız, işkence gördünüz. Elbette müze olması size de iyi gelecek. Diyarbakır Cezaevi’nde en az konuşulan, en az yazılan, kadınlar koğuşu. Ben zaman zaman bu konuda kendimi kötü hissediyorum. Diyorum ki bu görev sana düşerdi, niye yazmadın şimdiye kadar? Belki kaçış... Müze sürecinde kadınlar koğuşuyla ilgili daha çok şey konuşulmaya başlayacak. Mesela biz hiç yapmadık, kadınlar koğuşunda bulunanlar bir araya gelsek, sohbet etsek. Böyle bir buluşmanın da vesilesi olacak bu müze. l Müzenin içinde, sizin anılarınızdan nelerin yer almasını istersiniz? Bu zor bir soru, cevap vermek kolay değil. Diyarbakır Cezaevi’nde kadınları 35. Koğuş denen hücrelere götürmediler. Kadınlara hücre cezası verdiklerinde Esat Oktay Yıldıran’ın (cezaevinin işkenceci müdürü, yüzbaşı) köpeği Co’nun kaldığı odada tutuyorlardı. Orada uzun süre kaldım ve oranın bütün özellikleriyle yeniden canlandırılması lazım. Bir kere hayvan barınağında kalıyorsun, Co’nun pisliği, yemek artıkları... Ama her şeye rağmen insan olmanın yüceliğini koruyorsun. Orada ben “Cisminin ne olduğu önemli değil, ama duygu çok önemli. Her şeye rağmen, fiziki şartlar ne olursa olsun ben insan olarak kalacağım” dedim. ‘Belediye taşeron temizlik firması değildir’ Diyarbakır’da bir araya geldiğimizde Gültan Kışanak’la kültür alanında yerel yönetimlerin rolünden sansüre kadar pek çok konudan daha söz ettik. Sohbetin satırbaşları şöyle: Kültürü dönüştürmek: Diyarbakır 8 bin yıllık kesintisiz kent yaşamının devam ettiği, 33 medeniyetin izlerinin halen takip edilebildiği bir yer. Fakat bu sadece tarihi bir tespit. İnsanlığın burada nasıl bir serüveni var, ne kadarını geleceğe taşıyabiliriz, artık bunlar üzerine somut çalışmalar yapılması gerekiyor. Kültür yeniden üretilerek toplumsallaşır. Öbür türlü kültür tarih olur. Sanatta kadına destek: Kadınların duygu yönü çok güçlü. Bunun sanata zemin yarattığını inanıyorum. Ama kadınların bu dünyadaki yükleri çok fazla. O nedenle biz bu alanda kadınları mutlaka öne çıkaran, destekleyen, yüklerini hafifleten, cesaretlendiren yaklaşım içinde olacağız. Kültüre bütçe engeli: Yerel yönetimler su, kanalizasyon, temizlik faaliyetinin dışına çıkmalı. Bununla sınırlanmış bir yerel yönetim demokrasinin güçlenmesine katkı sunmuyor. Ha merkezin taşta teşkilatı, ha taşeron temizlik firması olmuşsun. Kadınlar dedik... Erkek kadına şiddet uygulamasın, eşitlikçi davransın. Anlatıyorsun, anlatıyorsun, erkek yapıyor bunu. Ta ki kadın kendisine kalkan eli tutana kadar. Biz kültür sanat politikaları için de böyle bir yaklaşım içindeyiz. Bütçe zorlukları mutlaka çıkacak ama ben bunları toplumsal dayanışmayla çözülebileceğini, koşulların zorlanabileceğini düşünüyorum. Bu kentte kültür sanatla ilgili önemli işler yaptığın zaman yerde kalmaz. Herkes ona omuz verir. ‘Çoğunluk’u kırmak: Türkiye gibi her şeyin çoğunluk mantığına kilitlendiği bir yerde sorun çözmek kolay olmuyor. Diyelim ki sen yüzde 10’sun, ben yüzde 1’im. Yok mu benim hakkım? Hak sayısal bir değer değildir. Özgürlükler sayısal bir değer değildir. Tam tersine, az olanın hakları nasıl korunacak, herkes kendini nasıl özgür hissedecek asıl bunu düşünmek lazım. Ölçü bu olmalı. Türkiye’de ne yazık ki çok olmak fazla kıymetli. O zaman bunun kıymetini azaltmak lazım. Sansür ve yasaklar: Yasağı, sahiplenmek kırar. Güzel bir film mi var, milyonlar izlesin. Güzel bir kitap mı var, milyonlar bir yolunu bulup okusun. Biz ne kadar kitap okur, ne kadar çok film seyreder, ne kadar çok etkinliğin içinde yer alır, ne kadar fazla ürün ortaya çıkarırsak bu yasakçı zihniyeti kırmak o kadar kolay olacak. Öbür türlü sen talep ediyorsun, o da reddediyor. Ne deniliyor, ferman padişahınsa dağlar bizimdir. Orada bir ferman var, olabilir. Ama sen kendine bir özgürlük alanı yaratabilirsin. Hükümetten itiraz var Travmalar aşılacak KIŞANAK’TAN KADINLAR KOĞUŞU GARDİYANINA ÇAĞRI: ‘Gümüşhaneli Bahattin, Erdoğan Alkan yaşamını yitirdi Kültür Servisi Şair, çevirmen, gazeteci Erdoğan Alkan önceki gün 79 yaşında yaşamını yitirdi. Alkan’ın cenazesi bugün öğle namazının ardından Dolmabahçe Camisi’nden alınarak Ortaköy Mezarlığı’nda toprağa verilecek. 1935’te Samsun’da doğan Alkan Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi (1960). Mesleğe 1971 yılında TRT de yapımcı ve yönetmen olarak başladı. Anka Ajansı’nda görev yaptı. Günaydın, Sabah gazetelerinde yazar, İstanbul Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Şair Erdoğan Alkan’ın şiir, roman, araştırma ve çeviri olmak üzere yayımlanmış birçok kitabı bulunuyor. Erdoğan Alkan, TRT Bilimsel Araştırma Başarı Ödülü (1970), YAZKO Çeviri Büyük Ödülü (1982) ve TRT Dizi Film Senaryo Ödülü (1989) gibi değişik alanlardaki çalışmalarıyla birçok ödülün de sahibiydi. ‘Neden yazmadım?’ hayattaysan beni bul!’ Bir haberde, Gültan Kışanak’ın kadınlar koğuşundan iyi bir komedi filmi yaratılabileceğini söylediğine rastlamıştım. Bu sözünü anımsattığımda, koğuşun gardiyanı Gümüşhaneli Bahattin Demir’i anlattı. Hem de onun her cümleye eklediği “geberecekler” sözünü, Gümüşhane ağzıyla “ceberecekler” diye taklit ederek... Hikâyeyi ondan dinleyelim: “Biz orada yaşarken hep öyle yaptık. Başa çıkmak için işi gırgıra vuruyorsunuz. Sonrasında o anları hatırlayarak biraz duygularımı sağalttım. Böyle yaşadım. Gümüşhaneli bir gardiyanımız vardı. Dayak mı yemişiz, yerlerde mi süründürülmüşüz, onlar çok önemli değildi de, biz onun aksanına gülmeyi kendimize eğlence yapmıştık. Arkasından bir arkadaş taklidini yapardı, gülerdik. Oysa bizi döven, işkence uygulayan bir insan. Ama bir taraftan da her zaman saf Anadolu genci yanını hissettiğimiz biri. Adını bilmemiz de onun saflığından kaynaklandı. Bu Bahattin bize zorla, dayakla askeri tekmil vermeyi öğretiyor. Kimse yapmak istemiyor. Tabii günlerce dayak... Bahattin sanıyor ki, biz kadınız, o yüzden tekmil vermeyi öğrenemiyoruz. Sonunda dedi ki: ‘Ceberecekler beni iyi izleyin. Ben ne yapıyorsam aynısını siz de yapacaksınız.’ Geldi, topuk selamını çaktı: ‘Bahattin Demir, Gümüşhane, emret komutanım.’ Sonra anladı tabii cezaevindeki gizlilik kuralını bozup adını söylediğini. ‘Ceberecekler, ben öylesine söyledim, benim adım Bahattin değil!’ Kızardı, bozardı, herkesi dövdü. Bir taraftan da hâlâ, ‘Ceberecekler benim adım Bahattin değil!’ diye bağırıyordu. Unutulmaz bir şeydi. Belki de yaşıyordur Bahattin. O zamanlar ben 19 yaşındayım, o da askerlik yaptığına göre en fazla benden birkaç yaş büyük. O dönem Diyarbakır Cezaevi’nde kadınlar koğuşunda askerlik yapan Bahattin, şimdi ne yapıyor acaba?” Gültan Kışanak’a Bahattin Demir’i yeniden görmek ister misiniz diye soruyorum. “Çok isterim” diyor. “Gümüşhane’den çıksa gelse Bahattin...” İnsan kalmak Kültür Servisi Büyükçekmece Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali’nin ağustos ayında bu yıl 15.’si gerçekleştirilecek. 2010 ve 2011 yıllarında festivalin, CIOFF tarafından dünyanın en iyi kültür ve sanat festivali seçildiğini belirten Büyükçekmece Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün, “14 yıl boyunca çıtayı sürekli olarak daha yukarılara taşıdık. Dünyanın en başarılı kültür ve sanat festivali unvanına sahip olmak sorumluluğumuzu daha da artırdı” dedi. ‘Çıtayı yükselteceğiz’ • Havuz, çocuk havuzubahçesi • Açıkkapalı restaurant, bar • Odalarda: Klima, TV, fön, balkon • Sabah, öğle, akşam açık büfe, ikramlar • Alkolsüz içeceklerimiz LİMİTSİZDİR. • Plaj servisi, AİLE OTELİNİZ, WiFi 12 ADALAR, KELEBEKLER VADİSİ, DALYAN, GÖCEK, JEEP ile SAKLIKENT TURLARINA KATILMA İMKANI T (7 gece 8 gün konaklamalarda geçerlidir) Tel: 0252.616 76 11 12 • www.starotel.com.tr *60 TL AM PANSİYO N PLUS
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle