23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET kultur 21 HAZİRAN 2014 CUMARTESİ @cumhuriyet.com.tr 18 KÜLTÜR Taksim, İstanbul’un kalbi eğlence hayatının merkezi. GT Bilinçli olarak seçilmiş. Tarihi yarımadada hem Bizans damgası var, hem çok ağır bir Osmanlı kimliği var. Bir de Avrupa’ya açılan kapı bu bölge. Mesela ilk belediye ve şehircilik çalışmaları hep Beyoğlu ekseninde olmuş. Dolayısıyla altyapı da uygun. Cumhuriyetin ifade edilebileceği yeni bir mekan için en uygun yer. Bir de bunun alt politik bir mesajı var büyük ihtimalle. Burası o kadar Avrupa ki bir yandan da ulus devlet olma sürecinde Beyoğlu ve bölgesinde bir Türk kimliği oluştur Sergi, Taksim Meydanı’nın geçirdiği dönüşümlere odaklanıyor Bakanlık ‘tekelleşmek’ istiyor SELDA GÜNEYSU AKP’nin cemaatle Said Nursi kavgasında Nâzım Hikmet’i de ‘devlet tekeline’ alabilecek adım u Gezi Direnişi’nden sonra başka bir gözle bakar olduğumuz, herkesin sahiplendiği Taksim Meydanı’nı ne kadar tanıyoruz? Baha Tanman ve Gülru Tanman’dan dinleyelim. AYŞEGÜL ÖZBEK Öncesinde neredeyse her gün geçtiğimiz Taksim Meydanı, Gezi Direnişi sonrası başka bir anlam kazandı çoğu İstanbullu için. Meydanı artık başka bir gözle görmeye başladık çoğumuz. Herkesin sahiplendiği Taksim Meydanı geçmişten günümüze nasıl bir değişim yaşadı peki? Meydanın tarihi Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’ndeki bir sergiyle yeniden hatırlatılıyor. Sosyal hassasiyetlerin en fazla ifade bulduğu bir merkeze dönüşen Taksim Meydanı’nın 19. yüzyıldan 1960’a uzanan süreçte geçirdiği değişim ve dönüşümlere odaklanan sergi fotoğraf, gravür ve haritalardan oluşuyor. 11 Ekim’e kadar devam edecek olan “Taksim: İstanbul’un Kalbi” sergisini, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Bilim Kurulu Başkanı Baha Tanman ve enstitünün Bizans Araştırmaları Bölümü Yöneticisi Gülru Tanman ile konuştuk. Gülru Tanman, “Herkes sahipleniyor meydanı ama neyi sahiplendiğini bilmiyor, tarihini bilmiyor. Nasıl dönüştü, hangi aşamalardan geçti bilmiyor. Sergide meydanın mekânsal dönüşümüne yoğunlaştık” diyor. Sadece bir mekansal dönüşüm değil, meydanla birlikte sosyal hayata da yansıyan değişimler var... GT Mekânsal dönüşümle aynı zamanda bir sosyal dönüşüm de yaratmak istiyorlar. Cumhuriyet Anıtı yapılıyor, törenler de yapılmaya başlıyor fakat yetmiyor tabii ki meydan. Aslında daha büyük bir alana ihtiyaç var. Önce meydan hazırlanıp anıt yerleştirilmiyor. Tersten oluyor her şey. Anıtı yerleştiriyorlar sonra çok uzun bir sü Sosyal hayat BAHA TANMAN’DAN TAKSİM MEYDANI’NA BÜTÜNSEL BİR BAKIŞ ‘Yeşillikler zincirini kemirmişiz’ Henri Prost’un nâzım planında Taksim Meydanı’ndaki Gezi Parkı aslında Maçka Vadisi’ndeki yeşil alanla bütünleşen bir yer. Yeşillikler zincirinin halkası Gezi. Aslında bu zinciri zamanla kemirmişiz. Ceylan Oteli’nin yerinde 1930’lu yılların çok güzel bir binası olan Taksim Belediye Gazinosu vardı. Silueti delmeyen, yayvan bir bina. Onun yanından bir köprüyle Maçka Vadisi’ndeki yeşil alana bağlanırdınız. Dolmabahçe Vadisi ve Taksim Gezisi aslında Proust’un planında bir bütün oluşturmak üzerine düzenlenmiş. Gazinonun arkasındaki bugünkü Hyatt Oteli’nin yerindeki Tenis ve Dağcılık Kulübü de yayvandı mesela. Taksim neden İstanbul’un kalbi? GT İstanbul’un kalbi, çünkü 19. yüzyıldan itibaren yaşadığı değişimler, Topçu Kışlası’nın yapılmasından, İstanbul’un ilk kamusal parkının yapılması, 1928’de Cumhuriyet Anıtı’nın açılmasına kadar İstanbul’un, özellikle Cumhuriyet döneminden itibaren kamusal belleğin oluştuğu tek mekânı. BT Osmanlı’nın son döneminde başlayan kuzeye doğru olan bu gelişmenin, erken Cumhuriyet döneminde yoğunlaşmasıyla yeni İstanbul’un kalbi oluyor Taksim. Tarihi yarımadanın kalbi Hipodrom ama yeni İstanbul’un kalbi artık Taksim. Sanatsal hayat, toplumsal hareketlilik, yönetime karşı olan başkaldırılar, Kamusal bellek Farkındaysanız sonradan yapılanmalar hep yukarı doğru. Benim İstanbul’un doğasında yüksek binadan ziyade sıcak baktığım yayvan binalardır. ma çabası da var. BT Tarihi yarımadadaki onca anıtsal tarihi eser Cumhuriyet Anıtı’nı yutardı. Tarihi yarımadanın dışında, anıtı yüzünü Batı’ya dönük bir bölgede konuşlandırmak ve onun etrafında ideal bir Cumhuriyet dönemi mahallesi oluşturmak amaç. Modern bir semt oluşturma dürtüsü. PEN/Pinter Ödülü Salman Rushdie’nin Kültür Servisi 2014 PEN/Pinter ödülüne Hint asıllı Britanyalı yazar Salman Rushdie değer görüldü. “Geceyarısı Çocukları” ve “Şeytan Ayetleri” gibi romanların yazarı Rushdie, ödülünü 9 Ekim’de British Library’de yapılacak törenle alacak. 12 Eylül askeri darbesi sonrasında Türkiye’ye gelerek ülkemizdeki baskılar ve işkenceler üstüne iki kısa oyun kaleme alan Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Harold Pinter anısına 2009’dan bu yana verilen ödülü kazanan Rushdie, “Edebi dehasının yanı sıra toplumsal adalete tutkuyla bağlı olan dostum Harold Pinter’ın adını taşıyan bu ödülü almanın heyecanını duyuyorum” dedi. İngiliz PEN’inin ve ödülün seçici kurulunun başkanı Maureen Freely de şunları söyledi: “Bu ödül, İngiliz PEN’inin Salman Rushdie’ye, yalnızca kitapları ve yıllardır ifade özgürlüğünden yana çıkması dolayısıyla değil, aynı zamanda sayısız yardımlarından ötürü de bir teşekkürü. Rushdie, haksızlığa uğrayan, baskı gören ya da sürgüne zorlanan her yazarla yakından ilgilenmiştir.” re sonra çevresi gelişiyor. BT Batı’daki meydanlarda gördüğümüz meydanlarda mekânın çok net sınırlandırılması tam olarak gerçekleşememiş burada. AKM güzel bir sınır oluşturuyor ama öbür tarafta farklı apartmanlar var. Baştan meydanın tasarlanmadığı belli. Mesela şu önemli bence: Taksim Meydanı’nın ayrılmaz bir parçası şimdi büyük ölçüde kimliğini yitirdi. Talimhane semti. Orası gayet muntazam bir semtti, şimdi oteller fışkırıyor. GT Henri Prost’un sunduğu plana göre bugünkü Marmara Oteli’nin yerinde bir seyir terası var. Aslında o planları uygulamamışız. Bizdeki meydan algısıyla Batı’daki algı arasında nasıl bir fark var? BT Bizim genetik belleğimizde Batı’daki anlamda kent meydanı yok. Kent tasarımı olarak meydana baktığınız zaman arkasında şehir nüfusunun kendi örgütlenmesini görürsünüz. Kentin kendi kendini yöneten bir kimlik kazanmasıyla o meydanın tasarlanması birbiriyle bağlantılı. Bizde Batı’daki anlamda bir orta sınıfın olmaması ve kentin algılanış biçiminin Batı’dan farklı olması önemli bir ayrım. Avrupa’daki meydanın aynısını arıyoruz belki de. Aslında eski İstanbul semtlerinde meydanlar var ama o meydanlar belli bir tasarım çerçevesinde oluşmuş meydanlar değil. Organik doku içinde sokakların buluştuğu, çınar ağaçlarının gölgelendirdiği, muhakkak bir çeşmesinin olduğu alanlar. Çınarın yanında kahvesi olan bir boşluk. Taksim Meydanı’nın bugünkü durumunu nasıl görüyorsunuz? GT Çok kimliksiz kaldı. Koskoca beton bir boşluk. AKM boş bir kabuktan ibaret. Cumhuriyet Anıtı bile bence artık gözükmüyor. Sergideki fotoğraflarda görüldüğü gibi Marmara Oteli’nin önündeki alan yemyeşilmiş. Bence biraz ceza verildi Gezi’den sonra, ‘al sana meydan’ diyerek. BT AKM’nin tekrar hayata geçmesi lazım. O yayalaştırılmış beton, devasa platformun da bir şekilde yeşermesi veya işlevsel ve estetik açıdan bir şekle sokulması lazım. O betonun üstünde ağaçlandırma yapmak zor. Ancak yeşil alanlar ve çiçek tarhları yapılabilir. İnsanların oturup dinlenebileceği kent mobilyası lazım. Depresyon yaratıcı bir boşluk var... Asıl anakaradaki yeşili yok ediyoruz, sonra büyük paralar harcayarak yapay yarımadalar inşa ediyoruz. Mesela Bostancı Maltepe arasında suni yarımadalar yapılıyor. Batı’da meydan algısı ANKARA Hükümet cemaat tartışmasında Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan ilginç bir atak geldi. Bakanlığın Said luslararası Nursi’nin “Risalei Nur” adlı kitabına bandrol vermeme uy yasalara aykırı’ gulaması devam ederken Meclis Uluslararası Yazarlar Birliği gündemindeki “torba yasa”ya (PEN) Türkiye Merkezi, Türkiye eklemlenmek istenen “mem Yazarlar Sendikası (TYS), Türleket kültürü için önemi ha kiye Yazarlar Birliği gibi sivil iz görülen eserlerin basım ve toplum örgütlerinin ise söz koyayın hakkının kamuya mal nusu düzenlemeye itirazları var. edilmesini” öngören düzenlePEN Türkiye Merkezi Başkame, Nâzım Hikmet, Musa An nı Tarık Günersel, “Böyle bir ter, Sabahattin Ali, Aziz Nesin şey olamaz. Hükümetin böyle gibi yazar ve şairlerin eserbir hakkı yoktur. Bu düzenlerinin de aynı kategoleme uluslararası huriye gireceği kaygıkuka aykırıdır. Bu u Bakanlığın sına neden oldu. düzenleme diğer Yayıncılık Said Nursi’nin “Risalei yazarları ya da alanında faa Nur” adlı kitabına bandrol şairleri de etliyet göste derken, vermeme uygulaması devam kiler” ren sivil topTürkiye Yaederken Nâzım Hikmet, lum kuruluşyıncılar Birliları söz ko ği Genel SekMusa Anter, Sabahattin Ali, nusu düzenreteri Kenan Aziz Nesin gibi yazar ve lemenin yasaKocatürk ise şairlerin eserlerinin de laşması duruböyle bir madmunda bakandenin yasalaşaynı kategoriye lığın yayıncılığı ması durumungireceği kaygısına “tekeline alabileda yaşanacak soneden oldu. ceğine” ve bunun da runları şöyle anlattı: “uluslararası yasala“Yayıncılar olarak ra aykırı olduğuna” dikkat bu türlü maddeleri biz tehçekerken, bakanlık yayıncılık likeli buluyoruz çünkü bugün taki asıl sorunun “mirasçıları Said Nursi ile ilgili bir düzenolmayan yayınlarda” yaşandı leme yapılır, yarın bir başğını, dolayısıyla düzenlemenin ka bakan döneminde de başbu konumdaki yayınlar için ge ka yazarlar için bu maddetirilmek istendiğini belirtiyor. ler uygulamaya alınır. Çünkü Hükümetle cemaat arasında subjektif düzenlemedir bunki kavgada, Kültür ve Turizm lar. Yayıncılıkta, uluslararası Bakanlığı’nın Said Nursi ile il kabul görmüş kriterler ve angili yapmayı tasarladığı bir yasal laşmalar vardır. Bu tür maddüzenleme, yayıncılar arasında deler uluslararası yayıncılık kaygı doğurdu. Bakanlık, Said kriterlerine de aykırılık teşNursi’nin “Risalei Nur’da Ves kil eder. Biz, öksüz eserlerle vese Bahsi” isimli esere bandrol ilgili düzenleme beklerken bu vermemesinin ardından Meclis’te türlü maddelerin torba yasagörüşülen “vergi ve taşeron” ya konulmak istenmesi sıkıntorba yasa paketine bu konu tıları artırır.” da bir madde eklemek için haKocatürk, böyle bir düzenrekete geçti. lemenin başta Nâzım Hakmet, Söz konusu madde “Bakan Aziz Nesin. Sabahattin Ali, Mular Kurulu kararı ile memle sa Anter olmak üzere çok sayıket kültürü için önemi haiz gö da yazar ve şairi de aynı ketegorülen eserler üzerindeki hak riye sokabileceğine ilişkin kaylar, hak sahiplerinin münasip gı taşıdıklarını belirtti. bir bedel talep etme hakları saklı kalmak kaydıyla, koruma süresinin bitiminden önce kamuya mal edilebilir” hükmünü öngörüyor. ‘U 21. İSTANBUL CAZ FESTİVALİ Programdaki yeni isimler.. ‘Al sana meydan!’ ‘Sakıp Sabancı’ya ‘ziyaretçi’ katılımı Kültür Servisi Nisan ayından bu yana Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergilenen “Sakıp Sabancı” isimli eser, gördüğü yoğun ilgi nedeniyle, 10 Ağustos’a kadar burada sergilenmeye devam edecek. Eser, dost ve akrabalarından çalışanlarına kadar, yolu Sakıp Sabancı ile kesişen binlerce kişinin fotoğrafından dijital bir mozaikle oluşturulmuştu. Esere, bundan böyle ziyaretçiler de dahil olabilecek. Vesikalık fotoğraflarıyla katılıp gönüllü olarak eserin bir parçası olmak isteyen ziyaretçiler, Sakıp Sabancı Müzesi’ne şahsen başvuruda bulunabilecek ya da www.sakipsabancimuzesi. com adresinden indirilebilen formu doldurarak müzeye fotoğraflarını gönderebilecek. Kültür Servisi İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 116 Temmuz tarihleri arasında düzenlenecek 21. İstanbul Caz Festivali’nde eklenen yeni konserlerin yanı sıra programda bazı değişiklikler yapıldı. Polonya cazının son on yıldaki parlak isimlerinden piyanist, besteci ve yapımcı Leszek Mozdzer, caz dünyasının önemli müzisyenlerinden İsveçli besteci ve aranjör Lars Danielsson ve İsrailli vurmalı çalgılar ustası Zohar Fresco ile Mozdzer Danielsson Fresco Trio adı altında bir araya geliyor. Trio 3 Temmuz Perşembe akşamı 21.00’de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda müzikseverlerle buluşacak. Bu üçlünün sahne performansı sonrasında ise Polonyalı trompetçi ve besteci Thomas Stanko sahnede olacak. “Afrika müziğinin tartışmasız kraliçesi” olarak nitelendirilen Angelique Kidjo ise 14 Temmuz Pazartesi akşamı 22.00’de Feriye Lokantası’nda caz hayranlarının karşısında olacak. DT’yi bu kez ‘figüran’ kavgası sarstı n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Devlet Tiyatroları (DT) “Macbeth” adlı oyunda “akitli” olarak görev yapan iki figüranın kavgası nedeniyle zor günler yaşıyor. Ankara DT’yi sarsan olay, oyunun Kıbrıs turnesi sonrası yaşandı. İki oyuncu arasında turne sırasında başlayan tartışmanın, Ankara Esenboğa Havalimanı’nda bıçaklı saldırıya dönüştüğü kaydedildi. Arkadaşını bıçaklayan oyuncunun “adam öldürmeye teşebbüsten yargılandığı” belirtilirken diğer oyuncunun hastanedeki tedavisinin sürüyor. Leszek Mozdzer
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle