03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 HAZİRAN 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER [email protected] 15 Suriye’de anahtar Rojava ÖZGÜR ULUSOY uriye’deki krize çözüm arayışları çerçevesinde Rojava’dan Türkiye’ye gelen heyet, İstanbul’da Suriye muhalefeti ile görüştü. Rojava Halk Meclisi Eşbaşkanı Abdulselam Ahmed, Suriye Kürtleri Sol Partisi Genel Sekreteri Muhammed Musa, PYD Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Beşira Derviş ve TEVDEM (Rojava Demokratik Halk Hareketi) Sözcüsü Çınar Salih’den oluşan heyet, Suriye muhalefeti ile temaslarının ardından 78’liler Vakfı Girişimi’nin davetiyle İstanbul’da bir grup akademisyen, gazeteci, siyasetçi ve sivil toplum örgütü temsilcisiyle Cezayir Restoran’da bir araya geldi. Heyete başkanlık eden Ahmed, Rojava’daki sürecin Türkiye’deki barışa da katkı sunacağını söyleyerek başladığı konuşmasında, Kürtlerin Suriye’de şiddet kullanan rejim güçleriyle mezhepsel savaş arasında 3. bir yol denediğini, Rojava’da Kürt, Arap, Süryani, Türkmen bütün halklardan oluşan bir yönetim modeli kurmaya çalıştıklarını anlattı. Cizire, Kobani ve Afrin kantonlarından oluşan de facto bir hükümet kurulduğunu belirten Ahmed, Cizire’de Türkmenler, Kürtler, Araplar, Çeçenler dahil halkların birlikte yaşadığını, 4 ay sonra yapılacak seçimler için uluslararası uygulamaları kabul ettiklerini, Süryaniler, Araplar, Türkmenler için kota koyduklarını anlattı. “Cizire’deki meclisimiz bütün renklerden oluşsun ki, bölgede yerini tutsun” diyen Ahmed, Rojava’daki direnişin herkesin direnişi olduğunu, Rojava’da yaşanacak kırılmanın Türkiye ve bütün bölge S İstanbul’da Suriye muhalefeti ile görüşen Rojavalı siyasiler heyetinin başkanı Ahmed, cihatçılarla Esad güçleri arasında 3. yolu denediklerini söyledi Beşira Derviş, Irak ve Suriye’deki gelişmelerle ilgili konuştu. Erdoğan’ın Viyana Çıkarması Erdoğan’ın Viyana kortejini, Avusturyalılar “YouTube”a koymuş… Başbakanın Roma’ya nasıl geldiğini önceki dönemlerde gördüğüm için merak edip baktım. “Google”a, “motorcade of Turkish PM Erdoğan in Vienna” yazdığınızda önünüze geliyor… Sayın sayabildiğiniz kadar: 28 resmi araç, 3 motosiklet, 2 ambulans; insan afallıyor! Simsiyah arabalar arabalar… Korumalar korumalar… Yukarıda tur atan helikopterler… Polis ekiplerini şimşek hızıyla izleyen ambulanslar… Geçiyor geçiyor ve de bitmiyorlar… Viyana kortejinin bir benzerini, İtalyan başkentinde iki yıl önce yaşadım… Kentin kalbi olan Termini tren istasyonundan, TC büyükelçiliğine uzanan mesafe hepten felç olmuştu. Vespa’larıyla işe gidip gelen Romalılar, kavşaklarda geçişleri iptal eden trafik polislerine küfrediyordu. Keşmekeşe bir takside yakalandığım için taksi şoförünün isyanına doğrudan tanık oldum. Arabanın motorunu kapatıp “Kim bu?” diye söze başlayan şoför ardından; “Yoksa papa mı geçiyor?” demiş; “Ama… Papa geçse, bunca eziyet etmez!” diye eklemişti. Roma, Mussolini’den bu yana belli ki bu kadar abartılı bir tantanaya sahne olmamıştı… O yılın eylülünden sonra Kırım’a, Yalta’ya gittim. Yalta’ya adım attığım an kentte bir telaş yaşandığını fark ettim. TC başbakanı meğer Yalta’da bir uluslararası konferansa katılacakmış… Yalta’nın bütün lüks otelleri hep birlikte seferber olmuş, “Acaba ne eder, nasıl eder; Erdoğan’a 80 oda birden bulabiliriz”i araştırıyordu. Uluslararası delegasyonlar içinde, lüks otellerde “80 oda” birden isteyen başka devlet, hükümet başkanı çıkmadığından tüm turizm camiası şaşırmıştı. Derken aynı kış yolum İspanya’ya düştü. İspanya’da yeni tanıdığım bir İspanyol diplomat, Türk olduğumu öğrenir öğrenmez, hemen kısa süre önce ayrıldığı Brezilya’da “Erdoğan olgusu” ile ilk nasıl tanıştığını anlattı: “2010 Mayısı’nda Erdoğan Brezilya’ya geldi!” dedi: “O dönemde başbakanınız ile benim başbakanım Zapatero; ‘medeniyetler ittifakı eşbaşkanlarıydı’. İkisinin inişi havaalanında çakıştı. Alana gittiğimde ne göreyim? 50 arabalık devasa bir kortej, Erdoğan’ı bekliyor! Korumalar, ambulanslar… Şaştım. Bizim başbakanı bekleyen yalnız 5 araba vardı!” Niye? Eski İspanya sömürgelerinin bulunduğu Latin Amerika’ya Zapatero da şöyle “şanıyla” varmak istemez mi? Ama olmaz. Yakışık almaz. Demokratik bir Avrupa ülkesinde bu derece abartılı bir şatafat düşünemez. AB ülkelerinde, güvenliğin, refakatçilerin, korumaların bir bir hesabı tutulur. Böylesine, şişkin bir koruma ordusu ve güvenlik sistemine gerek var mı acaba diye en azından tartışılır; konuşulur. Vergi mükelleflerinin, bu yükün altına girmesinin maliyeti araştırılır. Dışarıdan bakanlar aslında Türkiye’deki rejimin ne olduğunu, Erdoğan’ın maiyet alaylarıyla yüz yüze gelince hemen şıp diye anlıyorlar ve aslında sadece TC başbakanına değil, bu aşırılığı doğal gören, kabullenen, içselleştiren hepimize, bu bağlamda not veriyorlar. Böyle aslında bir “not” verdikleri için zaten görüntüleri üşenmeden “YouTube”a taşıyorlar ve tanışır tanışmaz hayretler içinde “Aa Türk müsünüz?” diye tanık oldukları bu çok kalabalık güvenlik ordularını anlatıyorlar. Erdoğan’ın “Viyana çıkarmasının” çarpıcı olan tek yanı, “YouTube”a düşen kortej görüntülerinden ibaret değildi haliyle. Erdoğan, Viyana konuşmasında ağzını açar açmaz, “Bizler (II. Viyana Kuşatması’nın padişahı) IV. Mehmet’ in, (II. Viyana Kuşatması’nın sadrazamı, komutanı) Merzifonlu Kara Musta Paşa’nın mirasçılarıyız!” dedi. Avusturyalıların, “medeniyetler ittifakı eşbaşkanı” olmakla övünen bir liderden duymak isteyecekleri son cümle herhalde bu olmalı... IV. Murat, Merzifonlu Kara Mustafa ve 11 Eylül 1683 tarihleriyle özdeşleşen II. Viyana Kuşatması çünkü hâlâ “medeniyetler çatışması” ile bire bir özdeş kabul edilen bir simge… Öyle ki üç asır sonra yaşanan “11 Eylülİkiz Kuleler” terörünün bile tarihsel bir rastlantı olup olmadığı ve de “11 Eylül”ün, “II. Viyana Kuşatması’yla simgelenen o büyük medeniyetler savaşının miladına” özel bir gönderme olup olmadığı tartışılmıştı. Bunu “ Sağnak ”ta vaktiyle uzun uzun anlatmıştım… “Medeniyetler ittifakı”(!) liderliğine soyunan bir başbakanın, Viyana’ya şimdi “Ben Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın torunuyum!” diye girmesi en hafif deyimle hoş olmayan “gaf”tır. “II. Viyana Kuşatması’nı” hâlâ bir travma olarak hatırlayan ve yaşatan Avusturyalılar için bunun ne kadar gereksiz ve itici bir vurgu olduğunu anlatmaya sözcükler yetmez… “Ufaklık” ve “tıfıl” olarak Türk basınınca küçümsenen Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz’tan başbakan sonra bunun üstüne bir de; “AB üyelik sürecimizde Avusturya’nın daha aktif rol almasını istemiş!” Eh ne demişler? İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara, değil mi ama? Abdulselam Ahmed ve ‘AİLEDE DE EŞBAŞKANLIK’ ‘Kürtler 3. yol denedi’ TEV DEM Sözcüsü Salih ulusdevlet modeli yüzünden halkların birbirine karşı önyargılarının oluştuğunu, kendilerinin bu önyargıları kaldırmayı hedeflediklerini kaydederken, “Bu prensipler doğrultusunda vatan, toprak, kavramı kutsal değildir bizim için. Topraklar üzerinde yeşertmeye çalıştığımız bu durum kutsaldır, insanların yaşam hakkı kutsaldır” dedi. “Rojava devriminin, diğer anlamıyla kadının devrimi” olduğunu belirten Salih, “Kadınlar, hem genel örgütlerde hem de YPJ olarak mücadele ediyorlar. Eşbaşkanlık sistemi en üst birimlerden en alt birimlere kadar uygulanmaktadır. Eşbaşkanlık modelinin ailenin içine kadar inmesini istiyoruz. Esas devrim olarak bunu görüyoruz. Kaostan çıkış yolu olarak bunu görüyoruz” diye konuştu. yi etkileyeceğini söyledi. Irak Şam İslam Devleti’nin, yeni haritaların çizildiği bölgeyi mezhepsel savaşa çektiğini vurgulayan Ahmed, “Türk ve Kürt halkları olarak demokrasiden başka çıkarımız yok. Rojava’daki yönetim bir tecrübe. Biz yönetim modelimizin bütün Suriye’ye dağılmasını istiyoruz, buna muhalefetten olumlu bakanlar var” diye konuştu. İstanbul’a geliş amaçlarını “Suriye çatı muhalefetiyle görüşmek” olarak açıklayan Ahmed, rejime karşı savaşan örgütlerin neredeyse tamamının İslamcı örgütlerden oluştuğunu, ÖSO’nun zayıf duruma düştüğünü belirterek ülkede çok yakında IŞİD ve Kürtler olmak üzere üç gücün kalacağını kaydetti. Türkiye sınırında yaşanan ölümlerle ilgili olarak “Resmi giriş çıkışlar olsa bu ölümler olmayacak” diyen Rojava Halk Meclisi Eşbaşkanı şöyle konuştu: “Kendi içindeki Kürtlere karşı izlediği politika ‘IŞİD, Esad ve Kürtler kaldı’ hem Türkiye’ye hem de bölge halklarına zarar verdi. Türkiye’nin özerk bölgeleri desteklemesi lazım. Rojava’daki bu cephe kırılırsa, bölge gerçekten karışılıklara gebe olacak.” Ahmed, Hükümet Sözcüsü Hüseyin Çelik’in “Kürtler kendi kaderlerini tayin edebilirler” şeklindeki açıklamasıyla ilgili soru üzerine, “Bu yöntemle Türkiye de Ortadoğu’da güç sahibi olacak” dedi. Suriye Ulusal Konseyi’nin ülkedeki sıkıntılara çare bulabilecek güce dönüşemediğini kaydeden Kürt Sol Partisi Genel Sekreteri Musa, amaçlarını “Diktatörlüğü düşürmek; Suriye ve Rojava’da çok yönlü bir demoktarik sistem oluşturmak, Suriye’de halkların tanınması ve bütün muhalefeti kapsayacak bir kongrenin oluşturulması” olarak sıraladı. Musa, İstanbul’da Türkmen Meclisi, İhvanı Müslim, Asuri örgütü, Demokra ‘SUK yanlış okudu’ ‘Direniş herkesin’ tik Birlik Örgütü’nün yanı sıra SUK içerisinde Mişel Kilo gibi önde gelen kişilerle görüştüklerini, Kürt inisiyatifinin birleşme çabasının olumlu karşılandığını gördüklerini kaydetti. Musa, çalışmaların inisiyatif olarak süreceğini ifade etti. SUK’un Suriye’deki durumu yanlış okuyarak, “34 ayda rejim düşer” düşüncesinde olduklarını söyleyen Musa şöyle konuştu: “Başta Türkiye olmak üzere SUK üzerinde etkisi olan güçler var. SUK üzerinde baskı kurup Kürtleri uzaklaştırmaya çalıştılar. Şiddet ve terör güçlerinin toprakları ele geçirmesi, ÖSO’nun geriletilmesi, Esad diktatörlüğünün geri adım atmaması ve muhalefetteki çelişkilerin derinleşmesine ek olarak Rojava’da atılan inşa adımları, SUK’ta Kürtlere yönelik imajın değişmesini sağladı. Demokratik bir çözüm içinde Suriye’de artık Kürtlerin mutlaka yer alması gerekiyor. Bir tek Kürtler değil, Süryani, Arap, Türkmen, Demokrat Arap, herkesin.” Korteji nam saldı Hama’da kadın ve çocuk katliamı Dış Haberler Servisi Suriye’nin Hama kırsalındaki Sehl elGab bölgesinde bulunan ElHurra köyünde dün bomba yüklü bir aracın infilak etmesi sonucu 34 kişi hayatını kaybetti. Suriye’nin resmi haber ajansı SANA, olayı “terörist” saldırı olarak nitelendirdi ve Esad karşıtı grupların işi olduğu mesajını verdi. Saldırıyı Nusra Cephesi’nin üstlendiği duyuruldu. Ölen 34 kişinin büyük çoğunluğunun kadın ve çocuklardan oluştuğu, yaralı sayısının 50’yi geçtiği açıklandı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, yaralılardan bazılarının durumunun ağır olmasından dolayı ölü sayısının artabileceğinden endişe ediyor. Önceki gece ise, Hama kırsalında muhalif gruplarla hükümet askerleri arasında şiddetli çatışmalar meydana gelmişti. ŞİD’e karşı tüm halklar birleşmeli’ PYD Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Beşira Derviş, partilerinin adının Demokratik Birlik Partisi olmasının, içinde Kürt ismi geçmemesinin eleştirilere sebep olduğuna dikkat çekerken, “Bizim partimizde Araplar, Süryaniler var” dedi. Ulusdevletçi partilerin döneminin sona erdiğini ifade eden Derviş, “Demokratik özerkliğin, halkların sorunlarına çare bulacak en ileri model olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu. IŞİD’in sadece MusulKerkük halklarına değil, “kendisinden olmayan herkese saldırdığını” ifade eden Derviş, saldırıların tüm halklar arasında ittifakı sağlaması gerektiğini vurguladı. Derviş, Türkmenler dahil muhalefet üyelerini Rojava’ya davet ettiklerini, görüştükleri muhalefet temsilcilerinin kendilerini yeterince tanımadıklarını dile getirdiklerini sözlerine ekledi. ‘I Saldırı, yerde kocaman bir çukura neden oldu. (Fotoğraflar: REUTERS) İnsan Hakları İzleme Örgütü Rojava’ya suçlama Dış Haberler Servisi İnsan Hakları İzleme Örgütü, Suriye’nin kuzeyindeki bölgelere hâkim olan Kürt yetkililerin keyfi tutuklamalar ve gözaltındakilerin şiddet görmesinin de aralarında olduğu hak ihlallerinde bulunduğunu bildirdi. BBC’nin haberinde örgütün raporuna göre, Kürt oluşum Demokratik Birlik Partisi PYD “çocuk asker” kullanıyor. Afrin, Ay El Arab ve Cizire’de hak ihlalleri yaşandığına dair kanıtlar bulduklarını duyuran örgüt, PYD’nin bölgede meydana gelen “cinayetler ve ortadan kaybolmalara” ilişkin vakaları aydınlatmakta başarısız olduğunu, muhaliflerin adil olmayan yargılamanın ardından ceza aldığını, gözaltındakilerin dövüldüğü suçlamalarını dile getirdi. Örgüt yetkilisi Nedim Huri, “Kürtlerin denetimindeki bölgeler, savaşın yerle bir ettiği bölgelere göre daha sessiz fakat yine de ciddi hak ihlalleri yapılıyor” dedi. Merzifonlu ile övünmek Sevg l ölüler m z olmasa, b lmem k bu hayata katlanab l r m yd k? Yaşamı güzelleşt ren onlardır. Onlar, esk b r bakır mangalın soğumuş küller altındak kor taneler g b toprağın altında yatarlar. Anılarımızı eşeley p kor taneler n aramaya gerek de yoktur. İnsan sıcağı zaman ve mekan ç nde takv me ve k lometre taşlarına gereks nme duymadan yayılır. ÜLFET SELÇUK ERTEL, RUHAN SELÇUK, ESMA ERTEL, MURAT ERTEL, Büyük bir özlem, beğeni ve sevgi ile seni anıyoruz. Derin bir sevgi ve özlemle…. Yeğenin Hikmet Aslı Selçuk MEHMET BENLİ, EREN DEVRAN ERTEL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle