07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 MAYIS 2014 PAZAR 6 HABERLER Erdoğan’ın korumaları Üsküdar Kısıklı’daki evinin çıkışında gazeteciyi yumrukladı Şiddet serisi sürüyor İstanbul Haber Servisi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Üsküdar Kısıklı’daki evinden çıkışı sırasında bir vatandaşla görüşmesini görüntülemeye çalışan habercilere korumaları müdahale etti. Başbakanlık korumasının yüzüne yumruk attığını söyleyen Gazete Habertürk Başbakanlık muhabiri Umut Tütüncü gözaltına alınmak istendi. Başbakan Erdoğan’ın Soma ziyareti sırasında yaşanan protestolardan sonra Erdoğan’ı korumakla görevli CAT timinde yer alan korumaların tutumu daha da sertleşti. Hafta sonunu İstanbul’da geçiren Erdoğan, Üsküdar Kısıklı’daki evinden öğle saatlerinde çıktı. Resmi programı olmayan Başbakan’ın evden çıkışını görüntülemek isteyen haberciler koşarak evin önüne gitti. Başbakan’ın makam aracını durdurup bir yurttaşla konuşmasını görüntülemek isteyen gazeteciler polis tarafından engellendi. Bu sırada Başbakanlık CAT timinde görev yapan bir polis memuru Habertürk muhabiri Umut Tütüncü’ye fiziki saldırıda bulundu. Tütüncü, kendisine yumruk attığını belirttiği korumaya gözlüğünü fırlattı. Diğer korumalar da Tütüncü’yü gözaltına almak istedi. Daha sonra korumalar Tütüncü’yü gözaltına almaktan vazgeçti. Saldırgan polisten şikâyetçi olduğunu söyleyen Tütüncü’yü araya giren diğer gazeteciler sakinleştirmeye çalıştı. Raporlu Yerkel de oradaydı Erdoğan, evinden çıktıktan sonra Karacaahmet Mezarlığı’na giderek annesi Tenzile ve babası Ahmet Erdoğan’ın kabirlerini ziyaret etti. Erdoğan, daha sonra Beşiktaş’taki Başbakanlık Ofisi’ne geçti. Soma’da bir vatandaşa attığı tekmeyle gündeme gelen ve olaydan sonra 7 gün iş göremez raporu alan Başbakanlık Müşaviri, Özel Kalem Müdür Yardımcısı Yusuf Yerkel önceki gün olduğu gibi dün de Erdoğan’ın yanındaydı. Madenci Ölüyor, Diktatör Övüyor... Halkını Dövüyor, Sövüyor Dün devletin utanç verici, ayıp, çırılçıplak, yüz kızartıcı bir durumunu yaşadık. Ne bakmak istedim, ne duymak, ne bilmek, ne yazmak, ne okumak... Lanet okumak bile içimden gelmedi... Öylesine bir alçaklık. İçimiz yıkılmış... Yürekler yarık, alev alev... Görüntülerde madencilerin, kızlarının, çocuklarının, ailelerinin her bir hareketi dağıtıyor insanı... madencinin yalnız kalan çizmesi... bir görüntü... bir ses... bir çığlık... avuç içinde bir mektup... bir haykırış... sedyede kömür karası çizmesini çıkarmaya kalkan o güzelim insanın yüreğinden dalga dalga damarlarıma karışan saf insanlığı... damla damla, insan olanda dışa vuruyor... Duymadığımız çığlıkları, duaları, haykırışları, karısının çocuğunun ana babasının isimlerini sayıklamaları... birer birer, sessiz, saplanıp duruyor her şey... Yok hayır; ne anlamamız, ne duymamız, ne yer değişmemiz mümkün. Hiçbir zaman orada olanı anlayamayacak olmanın zavallılığı içindeyiz... Eşduyum mümkün değil. Yiğit insanlar direnişte... mumlar, mumlar, mumlar... ışıklardan kentler, sokaklar, caddeler, insanlar... kızlar erkekler... genç yaşlı... alınları pak, yürekleri pırıl... hepsi yarının, geleceğin kurucuları... Herkes birer Soma... herkes birer kömür karası; yürekler madenlerde... karanlıkları yararak ilerliyorlar... ellerinde kazmalar kürekler; başlarında baretler, madenci ışıkları... Kömürden duvarları aşarak, ölümü yenerek öteye; aydınlığa, ışıklara, güneşe, yeşile, güle, çiceğe, güzele, masumiyete yürüyorlar... koşar adım... Her bir toplumsal cinayet, bu batasıca düzenin yeraltında giderek çoğalttığı canlar... Ve üzerimizde giderek taşıyamayacağımız ağırlığa doğru büyüyen bir gökyüzü... Yaşıyor muyuz, ölü müyüz... Hayır hiçbir şey görmek, duymak, bilmek istemiyorum... Kendine laf edecek herkesi sille tokat dövmeye hazır bir insan işbaşında... Geldi, gezdi, gördü... Soma’dan geçti bir hışımla... Geride jandarma ve polis işgali altında, tekmelenmiş, tokatlanmış, saldırılmış bir Soma bırakarak... Avukatlar, ellerine plastik kelepçeler vurulup gözaltına alınıyor, kente insanlar sokulmuyor, otobüsler durduruluyor. Diktatör ve adamları işbaşında... Soma ayağa kalkacak, kendini var edecek; öfkesini, üzüntüsünü, kaderini, yüreğindeki acıyı kömürün karanlığına haykıracak, özgürleşecek... Ama üzerine TOMA’ları salıyorlar... Biber gazı, cop, kelepçe, plastik mermi... Bu hışımdan, Somalıların payına düşen... HHH Hayır hiçbir şey görmek, duymak istemiyorum... Çünkü bir kan emici ekip sahne aldı Soma’da... Binbir yalan, acımazlık... Gerçeği örtme, dile getirmeme üzerine kurulan bir sahne... O yok, bu yok, şu yok... Felaket, dünya dışı varlıkların, uzaylıların işi. Geldiler, madeni ateşe verdiler ve çekip gittiler, arkalarında hiçbir iz bırakmayarak... Bugüne kadar madenlerde görülmeyen, anlaşılmayan bir olay cereyan etmiş... ne olduğunu kimse bilemezmiş... madende her şey güllük gülistanlıkmış... mevzuata uygunmuş, teknik her şey tıkır tıkır işliyormuş... gaz ölçümlerini izliyorlarmış... kaza olması için hiçbir neden yokmuş... Yalanın bini bir para... bir trajikomik sahne... hepsi 302 madencinin canı ve geri kalan yüzlerce anası, babası, eşi, çocukları üzerinden... Sahipler, hayatta kalacak hep, hiç madene girmeyecek ve mirasçısı çocukları on binlerce lira aylıklarla hayatın keyfini sürecek... hiç evini, aşını, ekmeğini, çocuğunu, borcunu harcını düşünmeyecek... 35 bin lira aylık, ‘Bay Sahip’e... On binler, bay müdürlere, sırtlan gibi işçilerin sırtına binenlere... Vurun en alttakine, kömüre kazma kürek sallayana... Güvenlik sistemleri mi... erken uyarı sistemleri mi... mevzuatta yok ki, vicdanlarda niye olsun... Vicdanlarda zaten mevzuatta olanlar bile yok... Yeni Zelandalı madenci yıllık 200 bin dolar alıyormuş, Amerikalı madenci 60 bin dolar... Türkiye’de maden işçisi ortalama 20 bin TL... Binlerce insan madende çalışmak için sırada bekliyor... canların biri gider, biri gelir... biri ölür, biri kalır... suyuna, eğitimine, varlığına, beynine, kanına, canına, karısına, eşine, anasına, babasına para mı vermiş... Alçaklığın sonu gelmeli... bu vahşi sömürü düzeninin... madenci tehlike maaşı almalı... hepsi kazancın yüzdesinden de almalı... patron ve yalakalarının maaşlarına sınırlama konmalı... madenci iyi kazanmalı, iyi yaşamalı, çocuklarını iyi yetiştirmeli... Alçaklığı bırakın artık... Madencinin kanını, gözyaşını, yoksulluğunu İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, New York’ta gökdelenlere, villalara akıtmayı bırakın... Akıtacaksanız, madenci de kazanacak, o da iyi yaşayacak, insan gibi, korkusuz, büyük bir yürekle ve güvenle... HHH Madenci ölüyor, ama diktatör övüyor... halkını ise dövüyor, sövüyor... Vahşi düzeni koruyucularıyla, savunucularıyla, bütünüyle ayakta tutmak yok mu... En dehşet olanlardan biri de bu... Öldürüyor insanı... Korumaların gözaltına almak istediği Tütüncü polisten şikâyetçi olduğunu söyledi. Greenpeace Üretim modelinin çöktÜğÜnÜ söyleyen yeraltı madeniş sendikası Başkanı GörGÜn: ‘Kömüre karşı Plan B’ İstanbul Haber Servisi Greenpeace Akdeniz, Soma’daki trajedinin benzerlerinin tekrar yaşanmaması için yeni bir kampanya başlattı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’a yönelik imza kampanyasında Greenpeace, yaşanan trajedinin en temelinde AKP hükümetinin enerji politikaları olduğuna dikkat çekti. Kampanyada, Taner Yıldız’a, kömüre verilen teşviklerden vazgeçmesi, yenilenebilir enerjilerin önündeki engelleri kaldırması ve enerji verimliliği potansiyelini değerlendirmesi çağrısında bulunuluyor. Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Pınar Aksoğan, Enerji Bakanlığı’nın 2012’yi kömür yılı ilan ettiğini ve kömüre teşvikleri artırmaya karar verdiğini belirtti. Kömür madenlerinin özel sektöre şartsız ve yeterince denetim olmadan devredildiğini vurgulayan Aksoğan, “Madenleri devralan ve kömür yatırımı yapmak isteyen yatırımcılar, şirket çıkarları adına insan faktörü ve iş güvenliğini göz ardı ettiler. Kömür, madenin çıkarılması aşamasından yakılmasına kadar her anında felaket getiriyor, havayı, çevreyi kirletiyor, insan sağlığına zarar veriyor, iklim değişikliğine neden oluyor. Kimse canından da işinden de olmadan bunu başarabiliriz” dedi. Sarı sendikalar da sorumlu! EMRE DÖKER Kelepçeli yiğitlerim SOMA DİSK’e bağlı Yeraltı Madenİş Sendikası Genel Başkanı Tayfun Görgün, Soma’daki maden katliamında sarı sendikaların da sorumlu olduğunu söyledi. AKP hükümetinin ucuz üretim modelinin çöktüğünü, bu kazaların daha önce de beklendiğini belirten Görgün, “Bu kadar de netimsiz, taşeron yaygın bir üretim yapılırsa kazalar kaçınılmaz olur” diye konuştu. Görgün, madende örgütlü Madenİş Sendikası’nın da hem hükümeti hem de şirketi aklayan açıklamalar yaptığına dikkat çekti. Görgün, işçilerin bu sendikaya üye olması için işveren ve sendikacıların baskı uyguladığını savunarak şunları söyledi: “Madenİş Sendikası, işçi sendikası olmaktan çok işveren sendikasına dönüştü. Daha çok işveren çıkarlarını koruyor. Hükümete yağ çeken, Başbakan’ın mitinglerine adam taşıyan, iş sağlığı ve güvenlik önlemlerini tartışmayan bir yapıya dönüştü. Facianın ardından şimdi arada kaldılar. Hâlâ, ‘güvenlik önlemlerinin alındığı dün yadaki en iyi işletmelerden biri’ mealinde açıklama yapıyorlar. Dünyanın en büyük maden kazalarından biri olmuş, hâlâ işverene toz kondurulmuyor, hâlâ hükümetin sorumluluğu gizleniyor. İşyerine gidemeyen bir sendika oldular.” Görgün, faciayla ilgili delillerin karartılmasından korktuklarını da vurguladı. Polise eleştiri ‘Başbakan’ı örnek alıp saldırıyorlar’ KESK İstanbul Şubeler Platformu, Soma’daki işçi katliamının sorumlularını protesto etti İstanbul Haber Servisi Soma faciasıyla ilgili siyasi partilerden ve sivil toplum kuruluşlarından tepkiler sürüyor. Tüm Öğretim Üyeleri Derneği (TÜMÖD) ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) Merkez Komite yaptıkları açıklamalarla Soma faciasını “cinayet” olarak nitelendirerek Soma’da polisin sert müdahalesini de eleştirdi. Tüm Öğretim Üyeleri Derneği (TÜMÖD) Genel Başkanı Prof. Dr. Recep Akdur tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Manisa’nın Soma ilçesi Eynez mevkisi yeraltı kömür ocağında büyük ihmaller sonucunda meydana gelen maden kazası, aslında kelimenin tam anlamıyla cinayettir. İşçi sağlığı ve güvenliğinin tamamen bir maliyet unsuru olarak görüldüğü ve yüksek oranda kâr elde etmek için, en acımasız üretim süreçlerinde çalışmak zorunda bırakılan maden emekçileri, başından beri ölüme terk edilmişlerdir. Bu şartlar altında yaşamaları tesadüflere kalmıştır” denildi. TKP’den yapılan açıklamada ise “Ölülerimize de, dirilerimize de saygı duymayı öğreneceksiniz. Soma’daki katliamda ölen işçilerin cenazeleri daha kaldırılmadan Başbakan, ‘istifa et’ diyen halka saldırıyor. Başbakan’ı örnek alan bürokratı, koruması, bakanı ne halkın acısını anlıyor ne de ölülere saygı gösteriyor” sözlerine yer verildi. Açıklamada, “AKP’nin halka düşman yüzü bir kez daha göründü” ifadelerine yer verildi. İşte talepler Greenpeace’in kampanyada önerdiği B Planı aşağıdaki talepleri içeriyor: “Yeni kömür projeleri iptal edilmeli. 2040 yılına kadar kömür devreden çıkarılarak elektrik üretimindeki payı sıfıra indirilmeli. Kömür sektöründe çalışan işçilerin yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği gibi sektörlere geçişinin yapılması için ulusal bir plan hazırlanmalı. Kömüre verilen teşvikler sona erdirilip bu teşvikler yenilenebilir enerjilere kaydırılmalı ve yenilenebilir enerjiler önündeki bariyerler kaldırılmalı. Enerji lisans başvurularında öncelik yerli kömür ve ithal kömürden yenilenebilir enerjilere geçilmeli.” ‘Bu ülkedeki en temiz şey senin çizmen’ İstanbul Haber Servisi KESK İstanbul Şubeler Platformu, Soma’daki işçi katliamının sorumlularını protesto ederek hayatını kaybeden madencileri andı. Şişli’deki Cevahir Alışveriş Merkezi önünde oturma eylemi yapan KESK üyeleri “Yeter artık, Soma kader değil, cinayettir” pankartı açtı. Üzerinde “Bu ülkedeki en temiz şey senin çizmen” yazılı sarı bir çizme, baret ve bir parça kömürle madencileri anan sendika üyeleri yere mumla “Soma” yazdı. KESK İstanbul Şubeler Platformu adına yapılan ortak açıklamada, Soma’da yaşananın bir kaza değil açık bir iş cinayeti olduğuna dikkat çekildi. 12 yıllık AKP iktidarı döneminde iş cinayetlerinde 12 bini aşkın işçinin yaşamını yitirdiğine vurgu yapılarak “Türkiye’de her yıl maden ocaklarında onlarca işçinin cinayete kurban gitmesine karşın hiçbir önlem alınmamış, göstermelik denetimler yapılmış, çalışma koşulları ile ilgili en temel sorunlar göz ardı edilerek katliam gibi cinayete resmen davetiye çıkarılmıştır” denildi. Açıklamada, Soma’daki katliamın sorumlusunun güvencesiz çalıştırmayı yaygınlaştıran, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri almayı maliyet unsuru olarak gören patronlar ile AKP hükümeti olduğu belirtildi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’i istifaya çağıran KESK üyeleri, Türkiye Kömür İşletmeleri ve Soma Holding’deki sorumluların en ağır şekilde cezalandırılmasını istedi. Alçaklığın sonu gelmeli
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle