28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 MAYIS 2014 PAZAR 4 HABERLER Oysa... Sevgili, Pazar günleri günlük siyasetin sınırlarından içeri sızmamaya özen gösteriyorum bildiğin gibi, diyaloğumuz daha ziyade sohbet çerçevesi içinde kalıyordu. Ama bu kez, yaşanan acının büyüklüğü, insanların hiç de kader olmayan durumları karşısında onu kader kılarcasına ahmaklaşan umarsızlığımızın yol açtığı utanç, yukarıda sözünü ettiğim mülahazaları geçersiz kılıyor. Şimdiye kadar yaşanan maden kazalarından ne hesap sorabildiğimize ne de ders aldığımıza göre, Soma’da yitirdiklermiz karşısında başımızı eğip itiraf edebiliriz: Bu olaydan hepimiz sorumluyuz, dolayısıyla hepimiz katiliz. Öyle ya, demokrasilerde hesap sorulamıyorsa eğer, sorumlular hesap sorma durumunda olanlardır. Henüz öyle bir hesap sorulmadı. Hesap verme konumunda olanların da azgınlaşıp etrafa saldıracak cüreti bulmalarının nedeni bu. Ölümlere yanıyoruz, ama ölümler kadar yanmamız gereken başka bir husus da, ölümlere karşın bir şeyin değişmemesi, değişmeyecek olması olmalı. Ünlü Macar şairi Sandor Petofi, bir şiirindeki “meçhul asker” öldüğünden çok, evladına böyle bir dünya bıraktığına yanar. Bizde de son acı, bazı yanlışların düzelmelerine vesile olabilirdi. HHH Türkiye bugün tarihinde şimdiye dek görmediği ölçüde büyük bir bölünmüşlük ve parçalanmışlık olgusuyla karşı karşıya bulunuyor. Kastettiğim, bize oy verenler ve vermeyenler diye iktidar tarafından yapılan ve gittikçe keskinleştirilen ötekileştirme eyleminin sonucu olan bölünmüşlük. Benzerini, tıpkı Demokrat Parti döneminde Adnan Menderes’in Vatan Cephesi uygulamasında gördüğümüz bu girişim, toplum açısından çok tehlikeli bir noktaya varmış bulunuyor. İşte Soma faciası bu noktada, bu yanlışlığı düzeltebilecek bir rol oynayabilirdi. Yüzlerce canı yitirdiğimiz Soma’da insanların verdikleri oylar, Türkiye genelinde olduğu gibi, yüzde 40’lar dolayında iktidardan yana, geri kalanı ise muhalefetin yanında olmak üzere bölünmüştü. Ama facia bize gösterdi ki, ölüm herkesi parti ayrımı yapmaksızın vuruyor. Yani ortak bir acıdır söz konusu olan. Sübjektivist, çağdaş ulus kavramının kuramcılarından Ernest Renan, ulusların oluşum sürecini anlatırken, ortak zaferlerin, hatta onlardan da çok, büyük ortak acıların ulus birliğinin oluşmasında çok önemli roller oynadığını belirtir. HHH Yakın geçmişimizde yaşadığımız olaylar bu gözlemi doğrulamaktadır. Korkunç 1999 depremi büyük bir ulusal felaketti. Ama bu felaketin hemen ertesinde büyük bir toplumsal dayanışma olgusuna şahit olduk. O güne kadar toplumsal olaylara ilgisiz, dayanışma duygusundan yoksun sanılan gençler, görülmemiş bir örgütlenme ile etkin bir dayanışma girişimini başlattı. Felaket, dayanışma duygularını pekiştirmiş, büyük bir toplumsal birlik sağlanmıştı. Soma’da yaşanan acının büyüklüğü de, aynı olgunun yinelenmesini sağlayabilirdi. Başlangıçta umut verici gelişmeler de olmamış değildi. CHP, Bakan Taner Yıldız’ın açıklamaları dışında herhangi bir açıklama yapmamak ve acıyı artıracak davranışlardan kaçınarak birlik ve beraberliği güçlendirecek davranışlardan yana tavır koyacağını açıklamıştı. Bu durumda devletin gücünü elinde tutan iktidarın da büyük acının doğurduğu öfke patlamalarına karşı anlayışlı olması beklenirdi. Nitekim, Taner Yıldız da böyle bir tutumu benimsemiş görünüyordu. Ama öyle olmadı. Başta Başbakan olmak üzere, iktidar canibi alabildiğine hoyrat davrandı, vatandaşa saldırdı, tokatladı, tekmeledi, gazladı. “Bir daha Soma’lar olmasın!” diyenlerin üstüne Soma’da TOMA’lar sürüldü. Bir fırsat daha heba oldu. Neden? Çünkü Türkiye’de iktidar, birlik beraberlik değil, karşıtlık, çatışma istiyor. Bu, Sevgili, maden faciasından daha büyük bir cinayettir. Ve hepimiz katiliz. Oysa böyle olmayabilirdi. “Gözaltı işlemi” yapılmadan polis tarafından yaka paça “alınan” avukatlar ve öğrenciler elleri plastik kelepçe ile arkadan kelepçelenerek spor salonuna götürüldü. Sözkonusu kişilerin ciddi şekilde darp edildiği görüldü. İlçe girişleri tutuldu, aileler ve haklarını arayanlar şiddetle susturulmaya çalışılıyor Soma’da abluka HAKAN DİRİK/OĞUZ YILDIZ da bekleyen madenci yakınları bölgeden uzaklaştırıldı. Yaşamını yitiren işçilerin ailelerine hukuki destek vermek için ilçede bulunan ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve bazı yönetim kurulu üyeleri, darp edilerek ve yaka paça gözaltına alındı. Avukatların, “eylem yapma olasılığı yüksek kişilere” gelişigüzel kimlik kontrolü yapan polise tepki gösterdiği, tartışmanın bu nedenle çıktığı öğrenildi. Daha sonra büyüyen gerginliğin ardından aralarında Kozaağaçlı’nın da olduğu çok sayıda avukat, dövülerek gözaltına alındı. Avukatlar bileklerine plastik kelepçe takıldıktan sonra Soma Spor Salonu’na götürüldü. Gözaltına alınanlar arasında çok sayıda öğrenci de yer aldı. SOMA Soma’da hüzün yerini öfkeye bırakırken, ilçedeki dayanışmanın kendilerine yönelik tepkiyi örgütlemesinden çekinen hükümet bölgeyi abluka altına aldı. İlçeye giden yollarda “polis noktaları” oluşturuldu. Hatta TOMA’lar karayollarına indi. İlçe girişinde emniyet güçleri özellikle otobüsler ve Manisa dışından gelen otomobilleri durdurup, “neden geldiklerini soruyor”. Faciadan sonra bölgeye giden Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın da aralarında olduğu çok sayıda avukat, yaka paça gözaltına alındı. Gün boyu gözetim altında tutulan avukatlar, saat 20.00 sıralarında “gözaltı işlemi yapılmadan” serbest bırakıldı. Diğer avukatlarla birlikte darp edilen Kozağaçlı kolundan yaralandı. Polis, acıyı paylaşmak ve dayanışma için Soma’ya gelenleri engellemeye çalıştı. İlçeye gelen tüm araçlar durduruldu. Araçlardaki herkesin tek tek kimlik kontrolü yapıldı. “Sakıncalı” oldukları düşünülenler geri çevrildi. Özellikle “toplu” seyahat edenler, ilçeye sokulmadı. Polisler, geri çevrilenlere “valilik kararını” gerekçe gösterdi. Özellikle İstanbul, Ankara ve Diyarbakır’dan gelen çevik kuvvet ekipleri bölgelerinde yaşattıkları şiddeti ilçeye taşıdı. Önceki günlerde camları kırılan AKP ilçe binasında güvenlik önlemlerinin en üst seviyede olması ve polisin tutumu gözlerden kaçmadı. Bu tutum ablukanın ne için oluşturulduğunun ipuçlarını verdi. Ablukanın devamı, facianın yaşandığı madendeydi. Maden çevresinde güvenliği asker sağladı. İlk günlerde ocağın başın Avukatlar yaka paça... Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ yapılmadı Gözaltı işlemi Avukatlar, 20.00 sıralarında “gözaltı işlemi yapılmadan” serbest bırakıldı. Diğer yurttaşlar da “susma hakkını” kullandı ve serbest bırakıldı. Kozağaçlı, “Bize neden saldırdılar. Yüzlerimizdeki, kollarımızdaki darp izlerinin açıklamasını birilerinin yapması gerek. Gözaltına alınmadıysak, yapılan işlemi hukuksal olarak birilerinin açıklaması gerekir. Bizleri dövme izni mi verdiler?” dedi. Öte yandan İş Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişlerinin yaptığı incelemeler sonucu, Soma’da maden faciası yaşanan ocağın güvenliğini sağlamak ve kazanın etkilerini silmek dışında yeraltındaki bütün işlerin durdurulmasına karar verildi. Polis zoruyla normal(!) hayat SİNAN TARTANOĞLU ANKARA Ankara’daki Soma gerginliği 1 gün aradan sonra dün de devam etti. Soma faciasını protesto etmek isteyenler Güvenpark’a alınmazken, KESK ve Eğitim Sen üyelerine polis ablukası altında oturmalarına izin verildi. Onlar da basın açıklaması yapmak istedikleri anda gözaltına alındı. Aralarında Öğrenci Kolektifleri’nin de olduğu bir grup Güvenpark’a girmek isterken polisin “Ankara’da hayatı normale döndürmek istiyoruz. Dağılmazsanız zor kullanarak döndüreceğiz” demesi dikkat çekti. Toplamda aralarında Eğitim Sen yöneticilerinin ve öğrencilerin de bulunduğu 15 kişi gözaltına alındı. Maden durduruldu ‘Kimden neyi saklama çabası?’ HAKAN DİRİK OĞUZ YILDIZ SOMA Soma’daki abluka, madenci aileleriyle dayanışmak için ilçeye gelmek isteyenleri isyan ettirdi. Özellikle toplu olarak otobüs ve benzeri araçlarla ilçeye girmek isteyenlere izin verilmedi. “Sakıncalı piyadeler” gözaltına alındı. Karakolda yer kalmayınca, gözaltındakiler ilçedeki spor salonuna dolduruldu. İlçeye girişler, yalnızca Akhisar yönünden değil, BergamaKınık ile SavaştepeBalıkesir yönünden de kesildi. Durdurulup geri çevrilenler arasında üniversite öğrencileri çoğunluktaydı. Uludağ Üniversitesi’nden İrem Özal ile İstanbul Üniversitesi’nden Burak Şahin, madenci aileleri için arkadaşlarıyla yardım topladıklarını, bunu ulaştırmak istediklerini, ancak giremediklerini söyledi. Dokuz Eylül Üniversitesi’nden gelen grupta yer alan Murat Aydın, “Böyle Bir şey görmedim. Kimden neyi saklamaya çalışıyorlar anlamıyoruz. Televizyonlardan doğru düzgün haber alamıyoruz. Açıkçası bize verilen haberlere de inanmıyoruz. Ne olup bittiğini kendi gözümüzle görmek için geldik. Ama şimdi de ilçeye sokulmuyoruz” dedi. Boğaziç Üniverstesi’nden Hüseyin Alaçam, arkadaşlarının babası Ahmet Varol’un ölen madencilerden olduğunu dile getirerek “Arkadaşımıza ve ailesine taziye sunmak için buraya geldik. Ailesine ulaşamıyoruz. Madene gitmek istediğimizde ise polis bize eşlik edip yanlış yola soktu. Şehir dışına göndermeye çalıştı” dedi. Arabası durdurulan yurttaşlardan biri de “Niye geldiniz?” sorusuna, dua okumak için mezarlığa ziyarete gideceği yanıtını verdi. Polis amiri de “Buraya kadar gelmene gerek yoktu. Oradan da okusaydın olurdu” diye yanıtladı. İzmir’de Soma protestosu sürüyor İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Soma’da önceki gün ve dün polisin yurttaşlara yönelik şiddeti, İzmir’de gerçekleştirilen yürüyüşle protesto edildi. DİSK, KESK ve TTB’nin çağrısı üzerine Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nden yürüyüşe geçen çok sayıda İzmirli, “Katil Tayyip”, “Hükümet İstifa”, “Genel grev genel direniş”, “Soma’nın hesabı sorulacak” sloganlarıyla Gündoğdu Alanı’na kadar yürüdü. Burada basın açıklamasını okuyan KESK Dönem Sözcüsü Rukiye Çakır, “Polisleriyle, jandarmalarıyla, yandaş medyalarıyla bizi yıldırmak istiyorlar ancak başaramayacaklar” dedi. (Fotoğraf: METE KIZIK)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle