29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 ŞUBAT 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Erdoğan’ın ‘partiye sızan tuzluklar’ dediği vekil isimleri kendisine mühürlü gelmiş 5 Zarftaki ‘tuzluklar’ ERDEM GÜL Vekil, Vekili Tanımayınca ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “partiye sızan tuzluklar” dediği, dershane tartışması ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından cemaatle başlayan iç kavgada AKP’den istifa eden milletvekillerinin isimlerinin kendisine mühürlü zarftla gönderildiği öğrenildi. Cemaatten 2011 seçimleri öncesinde mühürlü zarf içinde 46 kişilik aday listesi alan Erdoğan, bu listeden seçilebilecek yerlere yalnızca 6 ismi milletvekili adayı göstermiş. Başbakan Erdoğan, önceki gün “Milletin oyuyla AKP çatısı altında görev alanlar, meğer bir yerlerden gelen emir ve talimatla istifa ettirilmişler, meğer AKP’ye de bazı tuzluklar sızmış. ..ama sonra biri sana emir verecek, talimat verecek, sen de milletin emanetine ihanet edecek, partinden istifa edeceksin” diyerek AKP’den istifa eden milletvekillerinin kendilerinin bilgisi dışında partiye aday olarak CEMAAT KAYGISI YEREL SEÇİMDE ADAY DEĞİŞTİRTTİ AKP, 2011 seçimlerinde cemaatten gelen listeye karşın çok sınırlı sayıda ismi milletvekili göstermesine karşın yerel seçimde de bazı belediye başkan adaylarının “cemaatçi” olabilecekleri üzerine harekete geçti. Bu nedenle henüz ilan edilmeyen bazı adayların değiştirildiği belirtildi. Bu çerçevede 400’e yakın ilçede, bazılarının cemaate yakın olduğu gerekçesiyle aday değişikliğine gidildi. sızdıkları mesajı vermişti. Cemaatten 46 isimli zarf Ancak AKP yöneticilerinin 2011 seçimleri öncesinde milletvekili adaylarının belirlenmesi sürecinde yürütülen pazarlıklara ilişkin verdikleri bilgiler Erdoğan’ın, “sızdılar” açıklamasıyla çelişiyor. Edinilen bilgilere göre 2011 seçimlerine giderken cemaatten Erdoğan’a, milletvekili adayı yapılması istenen isimlerin listesi mühürlü bir zarf içinde gönderildi. O dönem parti kulislerinde de alttan alta konuşulan bu zarfın içinde cemaatin AKP’nin milletvekili aday listesinde yer almasını istediği 46 isim yer alıyordu. AKP yö neticileri, listenin öncesinde ve gelişinden sonra cemaatle AKP arasında adaylar konusunda sıkı pazarlıklar yürütüldüğü bilgisini de veriyor. Erdoğan’a listenin yer aldığı mühürlü zarfı ulaştıran ve o dönem yine pazarlıkları yürütenler hakkında bilgi bulunmazken 46 isimden seçilecek yerlerden milletvekili aday listelerine alınıp seçimde de AKP milletvekili olarak Meclis’e girdikleri belirtiliyor. Erdoğan’ın 46 isimden seçilecek yerlerde yalnızca 6 isme yer verdiği, bu 6 ismin de milletvekili seçildiğine dikkat çekiliyor. AKP yönetimine göre Erdoğan’ın listeye koyup milletvekili seçtirdiği 6 “cemaatçi”den 4’ü, dershane ve 17 Aralık sonrası süreçte AKP’den istifa etti. AKP’de halen Erdoğan’ın cemaatle yapılan pazarlıklar sonucu listeye koyduğu 2 AKP’li partideki yerlerini koruyor. AKP’de henüz istifa etmeyen iki “cemaat”çi milletvekilinden birinin önümüzdeki günlerde ayrılabileceği, birininse partide kalabileceği değerlendirmeleri yapılıyor. Üç dönem rahatsızlığı Partide sayıları sınırlı olması nedeniyle “paralel” diye ifade edilen bu milletvekillerinin istifalarında sona gelindiği belirtilirken; asıl, “cemaatçi” olmayan, ancak parti politikalarından ve tüzükteki üç dönem kuralı nedeniyle çok fazla sayıda ismin rahatsız olmasından kaygı duyuluyor. Partide bu isimlerin yolsuzluk ve yargıya yönelik dizayn sürecini eleştirerek parti içinde bazı adımlara karşı çıkabileceği ve özellikle Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde istifa etmeye yönelik adımlar atabilecekleri ifade ediliyor. AKP’nin milletvekili sayısı 12 yıldır 300’ün altına düşmüyor. İstediği yasayı istediği gibi çıkarabiliyor, koalisyon hükümetlerindeki sıkıntıları yaşamıyor. Bunun verdiği avantajlar kuşkusuz büyük ama zaman zaman milletvekilleri bu konuda beklenmedik olaylarla karşılaşabiliyor. Bunun örneklerinden biri geçen haftalarda yaşandı. AKP’li bir milletvekili, kulisten parti grubuna doğru yürürken yanına gelen bir kadınla sohbete başladı. Birlikte gruba doğru yürüdüler, tam asansörden inerlerken kadın, milletvekiline dönüp bir komisyonu sordu. Milletvekili, komisyonun yerini bilmediğini söyleyip gruba doğru yürümeye devam etti. Aradan bir süre geçmişti ki milletvekili, Meclis çalışmalarına katılmak için Genel Kurul salonuna girdi. Tam bir koltuğa oturmak için iktidar sıralarına doğru yönelirken kendisiyle sohbet eden kadını milletvekili sıralarında otururken gördü. Gerisini kendisinden dinleyelim: “Meğer benimle sohbet eden kişi bizim milletvekilimizmiş.” Kılıçdaroğlu, hakkında yolsuzluk iddiası bulunan isimlerin halka ders veremeyeceğini söyledi ‘Ar damarları çatlamış’ GÜLER’DEN TUHAF BENZETME: TKP İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ BAŞKAN ADAYI GÜLER SİBEL BAHÇETEPE Bir Yolsuzluk ‘Mesel’i CHP Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin aradı. Söze, Anadolu’da anlatılan bir “mesel”le başladı: “Yolda giderken katıra sormuşlar? ‘Senin baban kim’ diye. Katır, bakmış ‘eşek’ dese olmayacak, hemen bir yalan kıvırmış, ‘Benim babam attır’ demiş.” Sonra sözü 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna getirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 4 bakanı yolsuzluk nedeniyle görevlerini bırakmak zorunda kalmışken CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı Mustafa Sarıgül’le ilgili “yolsuzluk” iddialarına tepkiliydi. Keskin, Erdoğan’ın 2004’te Deniz Baykal ile liderlik yarışına giren Sarıgül’ün partiden ihracı için gerekçe gösterilen yolsuzluk iddialarını yeniden gündeme taşıması nedeniyle bu hikâyeyi anlattığını söyleyip devam etti: “Şimdi Tayyip Erdoğan, oğlu ile ilgili yolsuzluk iddialarının üstüne ne örtmek istese de örtemiyor. Onun için de 15 yıl önce, parti içi mücadele ortamında yaşanmış iddialara sarılıp itibarını kurtarmaya çalışıyor. Ama nafile, ne kadar gizlemeye çalışırsa çalışsın, artık ok yaydan çıktı. Bu yolsuzlukların üstünü örtmeyi başaramayacak ve bundan sonra her zaman karşısına çıkacak...” 17 Aralık ikinci Yurt Haberleri Servisi İstanbul’da 17 Aralık’ta başlatılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda oğlu Barış Güler’in tutuklanmasının ardından önceki gün ilk kez seçim bölgesi Mardin’e giden eski İçişleri Bakanı ve Mardin Milletvekili Muammer Güler, “Cemaat adına siyasi faaliyetlerde bulunmak, siyasi partilerle pazarlık içine girmek, devlet içinde kadrolaşmak, iktidara ortak olmaya çalışmak gibi faaliyetlerin tamamı iman ve Kuran hizmetine tam bir tezat teşkil ediyor” dedi. Güler, partisinin aday tanıtım programında yaptığı konuşmasında 17 Aralık’ta yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu Gezi Parkı direnişine benzeterek “İkinci Gezi vakası” olarak niteledi. Güler, “Kanunsuz hiçbir iş içinde olmadığımı buradan alnım açık başım dik olarak sizlere ifade ediyorum. Her türlü hesabı, her yerde vermeye hazırım. Bu hesabı vermeden de siyasete devam etmeyeceğim” dedi. Gezi vakası ‘Erdoğan artık bir hologram’ Türkiye Komünist Partisi (TKP) İstanbul büyükşehir belediye başkan adayı Aydemir Güler, dün seçim çalışmalarını başlatmak üzere çok sayıda partili ile Galatasaray’da buluştu. Güler’e yoğun ilgi gösteren TKP’liler, İstiklal Caddesi üzerindeki TKP Beyoğlu İlçe Binası’na “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganları atarak yürüdü. Aydemir Güler, burada yaptığı konuşmada “İstanbul’un da Türkiye’nin de en büyük sorunu AKP iktidarıdır. Önce onu tarihin çöplüğüne göndereceğiz. Kadir Topbaş’ı hiç seçim çalışmasında gördünüz mü? Göremezsiniz Kendisi hazirandan beri gözükmüyor. Bundan sonra da göremeyeceksiniz. Kadir Topbaş değildir aday olan. AKP’nin biricik adayı Tayyip Erdoğan’dır. O da bir hologramdır artık. Hologram olarak çıkıyor, ancak ecinnilere karışmıştır.” (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) ŞAHİN’DEN GÜLEN’E: GELİN ‘Sizi zorla mı tutuyorlar?’ Yurt Haberleri Servisi AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, ABD’de yaşayan Fethullah Gülen’e Türkiye’ye dönmesi çağrısında bulunarak “16 yıldır ABD’desiniz. Artık gelin Allah aşkına. Sizin vatanınız burası. Kardeşiniz öldü, cenazesine gelemediniz; yakınlarınız öldü, cenazesine gelemediniz; gelin artık Türkiye’ye. Yoksa orada sizi istemediğimiz şekilde bir bağlantılar içine mi soktular, bırakmıyorlar mı?” dedi. Karabük’te konuşan Şahin, Türkiye’de seçimler dolayısıyla uluslararası bir proje uygulandığını ileri sürerek Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken, aday olması durumunda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın önünü kesme düşüncesiyle birtakım adımlar atılmaya çalışıldığını anlattı. “Biz bu işin farkındayız. 17 Aralık, 25 Aralık operasyonlarının gerçek sebebi budur” iddiasında bulunan Şahin “Bu proje içinde ‘kardeş’ dediklerimizin yer alması bizi üzüyor, yaralıyor” dedi. ‘Gelir elde etti, ama borcu Hazine’ye ödettirdi’ İzmit’te Yuvacık yolsuzluğu iddiası İZMİT (DHA) İzmit Büyükşehir Belediyesi’nde Sefa Sirmen’in başkanlığı döneminde genel sekreter olarak görev yapan Kadri Veziroğlu, şu anki Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yönetiminin, Yuvacık Barajı’ndan dağıttığı sudan 850 milyon dolar gelir sağladığını, ancak bu para ile borcunu ödemeyip Hazine’ye ödettirerek kamuyu zarara uğrattığını ileri sürdü. Basın toplantısı düzenleyen Veziroğlu, “Son 5 yılda büyükşehir belediyesinin 600 milyon ton metreküp suyu barajdan teslim aldığını ve ilgili işletmeci şirketin 390 milyon dolar belediyeye fatura kestiğini söyledim. Kocaeli Su İşletmeleri’nin alınan bu suyu konut ve işyerlerine sattığını ve bu satıştan da 850 milyon dolar (son 5 yıl içersinde döviz değerleriyle) su satışını tahakkuk ettirdiğini ifade etmiştim. Bugüne kadar bir cevap çıkmadı” dedi. Veziroğlu, para olduğu halde su bedelini ödemediği için Hazine’ye yük bindiğini ve suç işlendiğini söyledi. Bülent Arınç: Allah BURSA (Cumhuriyet) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yolsuzluğun “yanlarından bile geçmeyeceğini” ileri sürerek, yapanlar için, “Allah cezalarını versin” ifadesini kullandı. AKP Yıldırım İlçe Teşkilatı, muhtarlar ve sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle kahvaltıda bir araya gelen Arınç, “Yolsuzluk bizim yanımızdan bile geçmez. Bunu yapan insan, hesabını verir. Hiç elinden bile tutmayız. Onun hakkında ‘Ben bunu tanırım, bu iyi adamdır, bu benim aslanımdır, ona kimse bir şey söylemesin’ demeyiz. Bir iddia varsa, ‘Git kardeşim hesabını ver, aklan da ondan sonra gel’ deriz. Allah cezasını versin. Kimin ne yaptığını yargı ortaya koyacak. Bunun hesabını o insanlar verecek. Bizim bu işlerle en ufak bir ilişkimiz yok” diye konuştu. cezalarını versin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrası partisinden istifa eden milletvekilleri için söylediği “İçimize bazı tuzluklar sızmış” sözlerini anımsatarak, “Milletvekilini tuzluk olarak gören Başbakan bir tek Türkiye’de. Kendi milletvekiline tuzluk diyor. O tuzlukların bir kısmı ayıklandı diğerleri parlamentoda duruyor demek ki. Merak ediyorum acaba yürekli bir AKP milletvekili çıkıp ‘Siz bana tuzluk diyemezsiniz. Ben buraya milletin iradesiyle geldim’ diyebilecek mi” diye sordu. Kılıçdaroğlu, dün Taksim Park Otel’de Duyarlı Hukukçular Platformu tarafından düzenlenen “Türkiye’de Hukuk ve Çözüm Önerileri” başlıklı toplantıya katıldı. Toplantının ardından açıklama yapan Kılıçdaroğlu, genç avukatların katıldığı toplantıda avukatların kaygılarını dile getirdiğini belirtti. 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarıyla ilgili eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in, “İkinci Gezi vakasıdır” yönündeki sözlerini de Kılıçdaroğlu, özetle şöyle değerlendirdi: “Merak ediyorum, çocuğu tutuklu, yatak odalarında kasalar, içinde milyonlar, dolarlar, Avro’lar. Ve oğluna ‘Oğlum gizli konuş, bunlar telefonla konuşulacak işler değildir’ diyen bir baba, şimdi milletin önüne çıkmış millete ders veriyor. Bizim kültürümüzde böyle bir olayla karşılaşan bir kişi, topluma saygısı varsa toplumun önüne çıkmaz, utanır. Ar damarı çatlamış kişiler ise toplumun önüne çıkarlar, çünkü onlarda utanma duygusu yoktur. Öbürü de çıkmış başka bir yerde konuşuyor. Sanki 700 bin liralık saati ben aldım. O hiçbir şey almamış, masum birisi. Nasıl bir siyaset, ahlak anlayışıdır bu anlamakta güçlük çekiyorum.” 138 önce öldü, sonra dirildi Türkiye’de siyasetçilerin en büyük avantajlarından biri halkın yaşananları ve açıklamaları en çok bir ay içinde unutuvermesidir. Böyle olunca her siyasetçi nabza göre söylem değiştirip daha önce ateşli bir şekilde savunduğu düşüncelerden hiç zorlanmadan çark edebiliyor. Söylem değiştirme konusunda pek çok örneğe sahip AKP iktidarı; yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla geçmişteki davaların aksine “mahkeme heyetinin kürsüsünden inerek sanık sıralarına” geçince “masumiyet karinesinden”, “soruşturmanın gizliliğine” kadar pek çok hukuki ilkeyi birdenbire hatırladı ve bu ilkelerin ateşli savunucu oldu. Konjonktüre göre söylem değişikliği AKP’nin sıradan bir özelliği halini almışken bu duruma verebileceğimiz en ilginç örnek ise geçen ay TBMM Başkanlığı’ndan geldi. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 4 Ocak 2014 tarihinde yaptığı basın toplantısında televizyon ekranlarında son dakika haber olarak yansıyan şu cümleyi söylemişti: “Anayasanın 138’inci maddesi bu memlekette ölmüştür.” Bu açıklamanın üzerinden henüz bir ay geçmeden 21 Ocak 2014 tarihinde TBMM Başkanlığı yargı bağımsızlığıyla ilgili MHP Mersin Milletvekili Ali Öz’ün bir soru önergesine ise şu yanıtı verdi: “Anayasa’nın 138’inci maddesi uyarınca yargı organlarının bağımsızlığı ve tarafsızlığı güvence altına alınmış olup söz konusu hükümler herkes için bağlayıcı niteliktedir.” Özetlemek gerekirse; TBMM Başkanlığı mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen 138’inci maddeyi önce öldürdü, sonra yeniden “diriltti.” Ayşe Sayın, Emine Kaplan, Mahmut Lıcalı [email protected] oplum af değil, adalet istiyor’ “Toplantıda yeniden yargılamalar konuşuldu mu?” yönündeki soruya Kılıçdaroğlu, “Eğer iktidar gerçekten samimiyse, yasa teklifimizi verdik. Hükümet de sahip çıkar, beraber bunu çıkarır ve Türkiye’yi bu ayıptan kurtarmış oluruz. Toplum af değil adalet istiyor. Çünkü içerdekiler suçlu değiller ki af istesinler. ‘Biz adalet, adil yargılanma ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde yargılanmak istiyoruz’ diyorlar. Bunu sağlayacak olan da biziz. Yani siyaset kurumu, parlamento. Bir yerde bir şey tıkandıysa onun önünü açmak gerekiyor” dedi. ‘T Başbakan’dan Dolmabahçe’de ‘Demokratikleşme’ zirvesi İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün kurmaylarıyla “Demokratikleşme Paketi Değerlendirme” toplantısı yaptı. Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’ne önce başbakan yardımcıları Beşir Atalay, Ali Babacan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, İçişleri Bakanı Efkan Ala geldi. Erdoğan’ın başkanlık ettiği ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da katıldığı toplantı basına kapalı yapıldı. Öğleden sonra yapılan ve 4 saat süren toplantıda demokratikleşme paketi üzerine görüşme yapıldığı belirtildi. Edinilen bilgiye göre, toplantıda, Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk davalarında ve yolsuzluk soruşturmasında usule uygun olmayan işlemlerin yapıldığı iddiaları ve önlenmesine ilişkin düzenlemeler, demokratikleşme paketine 15 veya 17 maddelik ek düzenleme ile Terörle Mücadele Kanunu ve özel yetkili mahkemelerin kaldırılması konusu değerlendirildi. Toplantıda ayrıca, telefon dinlemeleriyle ilgili düzenlemeler ele alınırken gözaltı işlemlerine ilişkin “somut delil olmadan gözaltı yapılmaması”, “soruşturmanın gizliliği”, “masumiyet karinesi” gibi konuların da konuşulduğu belirtildi. 17 Aralık operasyonuyla gündeme gelen “Devlet sırlarının açıklanması”, “Savcılık talebiyle gerçekleştirilen ortam ve cep telefonu dinlemeleri ile savcıların mali tedbir koymasına” getirilecek kısıtlamaları içeren paketin de TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşme takvimine dahil edilmesine ilişkin görüşlerin ele alındığı bilgisi edinildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle