23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 KASIM 2014 PAZAR CUMHURİYET kultur@cumhuriyet.com.tr SAYFA KÜLTÜR 17 Zeynep Avcı’nın ‘Bekleyiş’ini Filiz Kutlar oynuyor Savaştan kalan Kültür Servisi Zeynep Avcı’nın Marguerite Duras’tan esinlenerek yazdığı, Filiz Kutlar’ın oynadığı “Bekleyiş” adlı oyun, 18 Kasım Salı günü ve 9 ve 16 Aralık günleri 20.30’da Maya Cüneyt Türel Sahnesi’nde izlenebilecek. Müziklerini Fazıl Say’ın yaptığı tek kişilik oyunun yönetmenleri Filiz Kutlar ve Sibel Yıldırım Özer. “Bekleyiş”in dekor ve kostümlerini Gürel Yontan, ışık tasarımını Murat Selçuk üstlendi. Yönetmen yardımcısı ise Esra Özdelice. Yalnızca İkinci Dünya Savaşı sırasında gidip de dönmeyen kocasını bekleyen bir kadının acısını değil, bütün insanların ortak acılarını anlatan “Bekleyiş”, hüzünlü bir aşk ve insanlık hikâyesi. Tiyatro Dafne yapımı “Bekleyiş”, savaşların yalnızca öldürmekle kalmadığını, savaşın kalıcı hasarları arasında “umutları, yaşam sevinçleri sonsuza kadar yok olmuş insanlar”ın da bulunduğunu vurguluyor. ‘Bir Deli’... 50 Yıl Sonra Önceki akşam Kenter Tiyatrosu’ndan içeri girdiğimde, duvardaki o fotoğraf bir mıknatıs gibi beni kendine çekti. Soldan sağa arka sırada: Yıldız Kenter, Muhsin Ertuğrul, Müşfik Kenter, Genco Erkal ve Şükran Güngör. Ön sırada: Kamuran Yüce, Ergun Köknar ve Kenter’lerin ışıkçısı İbrahim Turgut. Muhsin Hoca dışında hepsi yirmili yaşların başındalar. Çocuk bunlar! Çocuk çocuk gülüyorlar; çocuk gibi utangaçafacan, saygıyla Hoca’ya ya da kameraya bakıyorlar. Hoca onlara kol kanat germiş, gözlerinde hem saygı hem müthiş bir sevgi... 1960’ta çekilen fotoğraftan sadece ikisi hayatta... Fotoğrafı aklıma ve yüreğime yerleştirip salona girdim. 50 yıl sonra Genco Erkal’dan yeniden Gogol’ün “Bir Delinin Hatıra Defteri”ni izleyeceğim. Doğrusu biraz da ne gereği vardı havasındaydım... Sonra perde açıldı... Oyun başladı... Sonra, sonra... Hangi anda nasıl bilmiyorum ama (zaten birdenbire olmadı, yavaş yavaş oyun sizi içine çekiyor) “ne gerek var”, “iyi ki var, iyi ki var”a dönüştü. Sonra... Sonra (bir saat on beş dakika sonra) bir de baktım millet ayağa fırlamış çılgınca alkışlıyor. Bu bir tiyatro eleştirisi değil. “Türkiye’de oynanan ilk tek kişilik oyun olarak” bilinen ve 50 yıl önce Ankara Sanat Tiyatrosu’nda izlediğim oyunla bugünkü oyunun bende yarattığı farklı fırtınayı vurgulamak istiyorum. Şimdiki, çok daha komik (trajikomik) ve bin kat daha çok acıtıyor. Şimdiki, Gogol’ün dehasını, gerçeküstücülüğünü, “absürdlüğünü”; acımasız toplumsal eleştiriyle fanteziyi harmanlamasını muhteşem bir biçimde ortaya koyuyor (Çeviri Coşkun Tunçtan; uyarlayan Genco Erkal). İnanılmaz bir biçimde güncel! Siyasilerin aldığı rüşvetten din sömürüsüne, içinde yaşadığımız her çarpıklık var. (Ki öyküye hiçbir ekleme yapılmamış! Klasik eserlerin gücü bu işte!) Şimdiki prodüksiyonda Mete Sakpınar’ın müziği çok etkileyici, adeta Genco Erkal’la başrolü paylaşıyor. Duygu Sağıroğlu’nun yeni sahne tasarımı da öyle: Önce “deli”nin iç dünyasını, beynini yansıtıyor; sonra acımasızlığı, yüreklerin buzulunu... Özlem Kaya’nın kostümleri dört dörtlük... Genco Erkal’ın 27 yaşındaki “deli”sini de anımsıyorum. (Arada bir kez daha oynadı ama o belleğimde yer etmemiş.) O zaman 9. dereceden bir memuru çok daha dışa dönük oynuyordu. Şimdi 77 yaşında çok daha içe dönük, adeta bir “filozof deli”/“filozof oyuncu”... Oyundan çıkarken yeniden o fotoğrafın önünden geçtim. Fotoğraftakiler de “Bir Delinin Hatıra Defteri”ni ayakta alkışlıyordu. Muhsin Hoca olsun, yanındaki gençler olsun hepsi bana gülümsüyordu. İyi ki böyle delilerimiz, çılgınlarımız var diye hayata bir kez daha şükrettim. Keşke, keşke Genco Erkal bu oyunu, AVM’lerin labirentleri ya da sadece turneler yerine, hep Kenter Tiyatrosu’nda oynayabilse... Hiç kuşkum yok, bundan hem Kenter Tiyatrosu hem de Dostlar Tiyatrosu kazançlı çıkar... Samsun Sanat Tiyatrosu ‘Yargı işkencesi var’ Sanata kaymakamlık engeli METE KIZIK Dünya Hapisteki Yazarlar Günü’nde TYB, PEN ve TYS Türkiye’yi mercek altına aldı u TYB Başkanı Metin Celâl, yayın ve ifade özgürlüğü üstündeki baskıların sürdüğünü belirtti. PEN Türkiye ikinci başkanı Halil İbrahim Özcan, Türkiye’de yargı işkencesine dikkat çekti. TYS’den Hakkı Zariç de, “Devlet kendisinden yana olmayandan öç alıyor” dedi. ASLI ULUŞAHİN Hakkı Zariç Halil İbrahim Özcan Metin Celâl İZMİR Samsun Sanat Tiyatrosu’nun (SST), Bergama’da sahnelemeyi planladığı “Diren” oyunu, Bergama Kaymakamlığı’nca “politik” olduğu gerekçesiyle son anda sahnelenmesinin engellendiği öğrenildi. Çalışmalarını Karşı Sanat Merkezi bünyesinde sürdüren SST, önceki akşam Bergama’da “Diren” adlı oyunu sahneleyecekti ancak kaymakamlık son anda oyuna yer vermekten vazgeçti. Karşı Sanat Merkezi Yöneticisi Yaşar Gündem, “Gezi, Soma, 17 Aralık sürecini anlatan oyunumuz için tüm yazışmalar bitmiş, yer ayrılmıştı. EğitimSen’in düzenlediği etkinlik için kaymakamlık, ilçedeki bir okulu tahsis etmişti. Ancak verilen izin son anda geri çekildi. Benzer engellemeler daha önce de Edirne, Simav, Afyon ve Kütahya’da karşımıza çıkmıştı. Ancak bunlar izleyicilerle buluşmamızı engelleyemedi” dedi. Oyunu bugüne kadar 25 yerde sahnelediklerini vurgulayan Gündem, “AKP döneminde sanata yapılan saldırıların listesi çok kabarık. Son zamanlarda TÜSAK yasa tasarısıyla da tiyatroların içi boşaltılıyor. Muhalif sesler yok edilmek isteniyor. Ancak sanatçıların ve sanatseverlerin desteği ile bu planlar boşa çıkartılıyor” diye konuştu. Oyun Bergama Belediye Başkanlığı’ndan alınan izinle dün ilçedeki Cumhuriyet Alanı’nda sahnelendi. Uluslararası PEN’in ilan ettiği, 15 Kasım Dünya Hapisteki Yazarlar Günü’nde, Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB), PEN Türkiye temsilciliği ve Türkiye Yazarlar Sendikası, fikirleri nedeniyle özgürlükleri elinden alınan yazarlara dikkat çekmek için ortak bir basın toplantısı düzenledi. TYB Başkanı Metin Celâl, Türkiye’de ve dünyanın çeşitli ülkelerinde, yazarları baskı altına almak için adaletsiz hükümlerin yanı sıra, dolaylı cezalandırma mekanizmalarının işlediğini belirtti. Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Yasası’nın ilgili hükümlerine, torba yasalarla geçirilen kanunların, “makul şüphe” gibi suçlamaların eklendiğini vurgulayan Metin Celâl, Türkiye’de hapisteki yazar ve gazeteci sayısında düşüş olsa da, yayın ve ifade özgürlüğünün üzerindeki baskıların sürdüğünü söyledi. PEN Türkiye Merke zi İkinci Başkanı Halil İbrahim Özcan, son olarak Erol Özkoray’ın “Gezi Fenomeni” kitabı nedeniyle 1 yıl hapis cezasına çarptırıldığını anımsatarak, bu tür cezalarla ifade özgürlüğünün üzerindeki baskının sürekli kılındığını aktardı. “Türkiye’de yargı işkencesi var” diyen Özcan, yasalarda özgürleştirici düzenlemelerin yanı sıra uygulayıcıların da sansürcü zihniyetten uzaklaşmasının şart olduğunu ifade etti. Türkiye Yazarlar Sendikası Yönetim Kurulu üyesi Hakkı Zariç ise tarihimiz boyunca yazarlara bedel ödeten bir gelenekten ve “Yeni Türkiye” paradigmasından söz etti. Devletin, şair Nedim’e, Nâzım Hikmet’e, Sabahattin Ali’ye, Hrant Dink’e, Pınar Selek’e gösterdiği kötü niyetin “Yeni Türkiye”de de sürdüğünü belirten Zariç, “Devlet kendisinden yana olmayanı sadece cezalandırmakla kalmıyor, ondan öç alıyor” dedi. Türkiye’de bugün, çoğu örgüt üyeliği suçlamasıyla hapiste tutulan 19 yazar ve gazeteci var. Uluslararası PEN’in bu yıl durumlarına dikkat çekerek destek talep ettiği yazarlar ise hapiste tutulan, Paraguay’dan Nelson Aguilera, Kırgızistan’dan Azimjon Askarov, Kamerun’dan Dieudonné Enoh Meyomesse, İran’dan Mahvash Sabet ve Çin’den Gao Yu. CONTEMPORARY İSTANBUL BUGÜN SONA ERİYOR Fuarın gözdesi genç sanatçılar Kültür Servisi Galerileri, koleksiyonerleri ve sanatseverleri İstanbul’da dokuzuncu kez bir araya getiren Contemporary İstanbul, bugün sona eriyor. Önizleme ve takip eden iki günde 42 bin sanatseverin ziyaret ettiği fuara ilgi yoğun oldu. Dün ve bugünle birlikte bu rakamın 70 bin olması bekleniyor. 23 ülkeden, 520 sanatçı, 108 çağdaş sanat galerisinin katıldığı fuarda yer alan eserlerin toplam değeri ise 190 milyon TL. Toplam bine yakın yabancı özel davetli ve 340 koleksiyoneri ağırlayan fuarda, yabancı koleksiyonerler fuardan ve fuarın koleksiyoner u Yabancı yatırımcılar özellikle Türkiye’den genç sanatçılara yatırım yapmak istiyorlar. Bu yıl fuarda kaç milyon liralık satış olacağı ise merak konusu. programından çok etkilendiklerini bildirdi. Fuar yetkilileri, uluslararası çapta genç ve yeni sanatın zenginliğinin özellikle dikkat çektiğini dile getirdi. Türkiye’den çağdaş sanat seçkisinin etkileyici bulunduğunu vurgulayan yetkililer, yabancı yatırımcıların özellikle Türkiye’den genç sanatçılara yatırım yapmak istediklerini de söyledi. Geçen yıl fuarda sergilenen eserlerin yüzde 67’si satılmıştı. Bu yıl ise ne kadar satış olacağı merak konusu. Bugün fuarı ziyaret edecekler için küçük bir not: Bu yıl ilk kez gerçekleşen “Pazar Seminerleri” 12.00 17.00 saatleri arasında. muratbeser@muratbeser.com Baba Zula “34 Oto Sanayi” (Lila Records) “Gecekondu” adını taşıyan önceki albümlerini 2010 yılında çıkarmıştı itaatsiz topluluk Baba Zula. Konsept birliği açısından, o zamana değin yaptıkları en derli toplu bu işin ardından hayli zaman geçti, çok gecekondu yıkıldı. Yaşadığı toplumun hapşırığından nezle olan nahif topluluğun, olan bitenden muaf kalmadığını gösteriyor yeni çalışma “34 Oto Sanayi”. Adından anlaşılıyor; tesiri altına girdikleri olayların merkezi İstanbul, Gezi Parkı, yılı 2013. Müzikal açıdan (son dönem konserlerinde de ağırlığını hissettiren) oryantal soundlar, oyun havası ve göbek dansı ritimleri iyice artmış. Demirbaşlar Murat Ertel ve Levent Akman’a basıyla Can Aydemir, sesiyle Melike Şahin, Elena Hristova, davullarıyla Özgür Çakırlar ve Periklis Tsoukalas eşlik etmiş. Baba Zula’nın sekizinci albümünde sesler sertleşmiş, sözler açık politik vurgu ve göndermelerle keskinleşmiş. “Gariplere Yer Yok” ezilen halklara ve azınlık sorununa değinirken kapanıştaki “Direniş Destanı”, sanki Grup Yorum’un elinden çıkmış, üzerine oyun havası mikslenmiş gibi tınlıyor. İnsani değerleri eriten tüketim toplumuna karşı şarkı sözleri iyice kalabalıklaşmış. Eğlendirirken düşündüren, halk için yapılmış sanat müziği “34 Oto Sanayi”. Jacob Karlzon 3 “Shine” (ACT) Birileri Viktoria Tolstoy’a eşlik ederken hatırlasa da Jacob Karlzon pek çok kişi için yeni bir isim. İlk albümü “More”u 2012 yılında çıkarması bir yana, bu aralar Avrupa’nın en parlak piyanistlerinden biri olarak gösteriliyor. 43 yaşındaki İsveçli müzisyen, yeni albümü “Shine” ile fikren çok açık bir müzik yapıyor; entelektüel merakı ve enerjisiyle cazdan taşıyor, pop topraklarına da ayak basıyor. Güçlü tuşeleriyle Esbjörn Svensson’un bıraktığı boşluğu doldurmaya namzet olduğunun altını çiziyor. Kasvetli ve içe dönük bir içeriği basitçe ele alarak mutlu ve enerjik atmosferlere çeviriyor Karlzon. Yanındaki basçı Hans Anderson ile davulcu Robert Mehmet İkiz’in organik performansı, müziği genişleten bir boyut katıyor. Parça yapıları çok karmaşık değil; elektronik ve akustik arasındaki sınırları kasten netleştirmiyor. Müzikal özgürlüğünü basitleştirmekte ve sadeleştirmekte arayan bir müzisyen görüntüsü veriyor Karlzon. Synth ve özel efektlerle klasik piyano triosu müziğine çağdaş ekler yapıyor. Kırılgan ve güçlü kimliğini iç içe kullanıyor, U2’nun “I Still Haven’t Found What I’m Looking For” parçasının yorumundaki gibi. Cazın Coldplay’ine ilgisiz kalmamanız önerilir, menfaatiniz icabı. Muhsin Hoca her fırsatta haykırırdı: “Beyler bana bir tiyatro lazım!” diye. Şimdi de “Barış İçin Müzik Vakfı” haykırıyor: “Beyler bize 5 adet trompet, 2 adet trombon, 2 adet korno, 1 adet alto flüt, 1 adet bas flüt ve 50 adet nota sehpası lazım”. Bu sayfaların okuruysanız Edirnekapı’da imkânları sınırlı binlerce çocuğa ortak sosyal ve kültürel yaşam alanları oluşturan, okullarda müzik atölyeleri kuran Vakfı biliyorsunuz. Kitlelere, çocuklarla kurdukları orkestralarla, müzikle ulaşıyorlar. Bugün pazar. “Vodafone İstanbul Maratonu” var. Millet Asya’dan Avrupa’ya koşuyor. Bu olayı ve harikalığını İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) “Barış İçin Müzik” topluluğuna destek sağlamak için fırsat bellemiş. Görgün Taner, Yeşim Gürer Oymak’ın da dahil olduğu bir grup İKSV’li, maratona katılarak “Barış İçin Müzik” için koşacaklar. Hedefleri bir bağış kampanyası başlatarak yukarıda saydıklarım için 40 bin TL toplamak... Size şu saatten sonra kalkın koşun demiyorum ama mucizeler yaratan bu çocuklar için bağışta bulunabilirsiniz! (Barış İçin Müzik Vakfı Garanti Bankası Yeşilköy Şubesi TL IBAN NO: TR94 0006 2000 3280 0006 2978 30) Ak Saray’lar istemiyoruz. 5 adet trompet, 2 adet trombon, 2 adet korno, 1 adet alto flüt, 1 adet bas flüt ve 50 adet nota sehpası için 40 bin TL arıyoruz. Ha gayret! 5 adet trompet... 2 korno... 1 flüt
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle