03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 KASIM 2014 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Kılıçdaroğlu, zeytin katliamı için savcıları göreve çağırdı: Yürekli bir savcı istiyoruz Yırcalılar CHP grubunda HÜKÜMET DEĞİŞMESİNİ İSTİYOR Topal Demokrasi Hayır, Türkiye’den değil ABD’den söz edeceğim. Türkiye, çoktandır, “topal” ötesi bir yerde. Pazartesi yazımda, ABD ara seçimler inde Cumhuriyetçi Parti’nin zaferi üzerine düşüncelerimi paylaşmıştım. Karşımızda dünyanın askeri açıdan en güçlü ülkesinde, dünyanın kritik bir döneminde bir “topal ördek” başkandan çok daha öte bir sorun var: Bir “topal demokrasi”... Bu demokrasi “topal”; çünkü Profesör Michael Glennon’un pazartesi yazımda aktarmaya başladığım “Çift Hükümet” kitabında ayrıntılı olarak belgelendiği gibi, Amerikan halkı gerek kendi yönetimleri gerekse de uluslararası sorunlar konusunda ilk anda hayal edilemeyecek kadar cahil ve ilgisiz. Bu kesim, geçen hafta salı günü seçim sonuçlarının gösterdiği gibi, kimi zaman sandığa bile gitmek istemiyor. İkincisi, seçimler sırasında yeniden canlanan tartışmalar adayların çok büyük, kaynağı açıklanmayan mali destekler (“karanlık para” kavramı kullanılıyor) aldıklarını gösteriyor. Nihayet, Prof. Glennon’un kitabında, insanın ağzını açık bırakacak biçimde sergilenen kaynakların gösterdiği bir gerçek var: Aslında iktidar, televizyonlarda, merasimlerde, uluslararası gezilerde görünen, yasamayürütmeyargı organlarının başına seçimlerle gelip gidenlerin elinde değil, sayıları bine ulaşan, ileri derecede eğitimli, halkın cahilliğinden, iradesini ifadelerinden adeta nefret eden üst düzey bürokratların yönettiği bir iç ve uluslararası güvenlik aparatının elinde. Süreçte heyet krizi MAHMUT LICALI ANKARA Çözüm sürecinde İmralı’da yaşanan mutabakat krizi nedeniyle adaya gitmesine vize verilmeyen HDP heyetine yönelik hükümette rahatsızlık yaşandığı dile getiriliyor. Hükümette HDP’deki mevcut isimlerin değişmesi şartıyla izin verilmesi eğiliminin öne çıktığı belirtiliyor. Hükümetin, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken’den oluşan HDP heyetinin “çözüm sürecine katkı sunmadığı” gerekçesiyle değiştirilmesi ve HDP’den siyasi bir temsilciyle akil insanlardan oluşacak yeni bir heyet aracılığıyla İmralı görüşmelerini sürdürmesini talep ettiği kulislere yansıdı. HDP heyetinin ise bugün düzenleyecekleri basın toplantısında yaşanan krizle ilgili açıklamalarda bulunmaları bekleniyor. Abdullah Öcalan ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan arasında sağlanan mutabakatın AKP’de kabul görmemesi üzerine, adada yeni bir “görüşme trafiği”nin başlatıldığı ifade ediliyor. Bu gelişmeler yaşanırken, bu kez, İmralı’ya gidecek HDP heyetinin değişmesi görüşü öne çıktı. HDP heyeti bu talebe karşı çıkarken, İmralı’ya gidişin bu şarta bağlanması rahatsızlık yarattı. Hükümet kanadında çözüm sürecinde yaşanan tıkanıklığın yalnızca Kobani eylemleriyle değil, HDP heyetinin tutumuyla da ilişkili olduğu yorumları yapılıyor. Hükümet kanadı, çözüm sürecinin bundan sonra nasıl devam ettirileceği yönündeki formül arayışında HDP heyeti yerine daha farklı bir yapının İmralı’da görüşme trafiği yürütmesine sıcak bakıyor. Hükümet kanadında HDP’nin Öcalan’ı yönlendirdiği, Kandil’in etkisinde kalarak çözüm sürecine katkı sağlamadığı eleştirileri yapılıyor. HDP heyeti yerine akil insanlardan oluşan geniş yapılı bir heyetin çözüm süreci kapsamında İmralı görüşmelerini yapması bu heyette siyasilerin de bulunması öngörülüyor. Hükümetin bu talebinin İmralı’da görüşme yürütüen MİT yetkilileri aracılığıyla Öcalan’a iletildiği de ifade ediliyor. Kulislere göre Buldan ile Önder artık heyette yer almayacak. İddiaya göre İmralı görüşmeleri Baluken ile birlikte hükümetin belirleyeceği akil insanlar heyetinden bazı isimler aracılığıyla yürütülecek. Bir başka iddiaya göre de İmralı’ya bundan sonra yapılacak görüşmeler daha şeffaf bir şekilde gerçekleştirilecek. İmralı’ya akiller gidebilir ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yırca’daki zeytin katliamıyla ilgili olarak savcıları göreve çağırırken “Yürekli bir savcı istiyoruz” dedi. Muaviye’nin sarayına “Kendi paranla yapıyorsan israftır, halkın parasıyla yapıyorsan ihanettir” dediği için sürgüne gönderilen Ebuzer’in sözlerini Davutoğlu ve Erdoğan için yineleyen Kılıçdaroğlu, “Bu kaçak sarayı halkın parasıyla yapıyorsan ihanettir, kendi paranla yapıyorsan israftır” diye konuştu. Grup toplantısına 6 bin zeytin ağacı kesilen Yırca köylüleri de katıldı. Kılıçdaroğlu’nun konuşması özetle şöyle: Atatürk’ü sevmeyenler: Düşünün, bir ülkeyi ayağa kaldırıyorsunuz, köylüyü perişan eden “aşar” vergisini kaldırıyorsunuz, uçağınızı yapıyorsunuz. Anadolu’nun her tarafına fabrikalar götürüyorsunuz. Yolsuzluk yapanları da Yüce Divan’a gönderiyorsunuz. Bu ülkenin insanları Mustafa Kemal’e şükranla bağlanmasın da ne olsun? Atatürk gibi bir liderin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne bakın, bir de Atatürk’ün olmadığı İslam coğrafyasına bakın. Atatürk’ün büyüklüğünü daha iyi anlarsınız. O kadar büyük ki; düşmanları bile saygı gösteriyor. Bizden bazı dili uzunlar var. Sağlığında da Atatürk’ü sevmeyenler, şimdi de sevmeyenler var. Onlarda Allah korkusu yok. Facialara karşı öneriler: Türkİş, Hakİş, DİSK, TMMOB, CHP’nin grup toplantısına katılan Yırca köylüleri Kılıçdaroğlu’ndan destek isterken İzmir’in çeşitli ilçe ve köylerinden gelen yöresel kıyafetli kadınlar aşure ikram etti. TTB ile bir araya geldik, faciaların önlenebilmesi için 10 madde üzerinde uzlaştık. Maden işyerlerinde taşeron işçi olmamalıdır. İşyerlerinde mutlaka sendikalaşmanın önü açılmalıdır. Yeraltında çalışanlar için mutlaka yaşam odaları olmalı. Davutoğlu’na seslenmek istiyorum: Senin görevini ben yapmak zorunda kaldım kusura bakma. Davutoğlu bunları yapar mı? Abisine danışacak önce. Baltalı çeteler: Bakanlar Kurulu bir karar alıyor. Yırca köylülerinin arazileri “acele kamulaştırılacaktır” diyor. Havuz medyası adına çalışan işadamı adına karar aldılar. Yırca köylülerini, zeytini gözden çıkardılar. Baskın düzenleniyor, 6 bin zeytin ağacı kesiliyor. Onlarca ailenin gelir kaynağını yok etmek demektir. Baltalı çetelerle 6 bin ağaç katledildi. Bir taraftan gidip zeytinleri keseceksin, sonra çıkacaksın televizyonlara bir kamu spotu yayımlayacaksın. Ne diyor orada “Çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakmak için haydi Türkiye tarım arazilerini koruyalım” tam bir komedi değil mi? Zaytungculara mesaj gönderiyoruz. Yürekli bir savcı: Bu ülkenin namuslu savcılarını göreve davet ediyorum. Bu yasa yürürlükteyken 6 bin zeytin ağacını yok eden yetkililer hakkında soruşturma açılmasını istiyoruz, Köylünün günahı ne? Vergisini veriyor, askere gidiyor. Vergiyle kaçak saray yapıyorlar. Büyük saray yapıyoruz, kaçak saray yapıyoruz bu bizim itibarımız... O saray bu ülkenin itibarı değildir. ABD’nin başkanının oturduğu beyaz ev kaçak saraydan altı kat küçük. Bu demektir ki Erdoğan ve Davutoğlu’na göre Amerika itibarsız bir ülke, biz onlardan altı kat daha itibarlıyız!.. Almanya başbakanı bir apartman dairesinde oturuyor, zavallı gariban. İtibarı sıfır! Asker postalı istemiyoruz: Mescidi Aksa’ya çirkin bir saldırı yapıldı. Birisi çıktı, o kutsal topraklarda İsrail postalını ellerine vereceğiz, dedi. E git ver bakalım, elinden tutan mı var? Hiçbir kutsal mekânda asker postalı istemiyoruz. Türkiye’de yabancı asker postalı istemiyoruz. Bu topraklarda peşmergenin ne işi var? Fotoğraf: AA Cehalet, para ve güç Federal hükümetin 2009’da yaptırdığı bir araştırmaya göre, her yedi Amerikalı yetişkinden birinin okuma düzeyi ancak resimli çocuk kitapları okuyacak düzeyde, bir ilaç prospektüsünde anlatılan yan etkileri anlayamaya dahi yetmiyor. Amerikalıların yüzde 25’i bağımsızlığın İngiltere’ye karşı kazanılmış olduğunu, yüzde 40’ı II. Dünya Savaşı’nda kime karşı savaştıklarını, yüzde 70’i anayasanın anlamını, yüzde 27’si başkanın yürütmenin başı olduğunu bilmiyor. Amerikalıların yüzde 71’i İran’ın nükleer silahı olduğuna, yüzde 33’ü Saddam’ın 11 Eylül’ü örgütlediğine inanıyor. 2006 yılında, savaşın en sıcak yıllarında 1824 yaş arasındaki Amerikalıların yüzde 88’i haritada Afganistan’ı, yüzde 63’ü Irak, İran, İsrail’i bulamıyor. Seçmenin önemli bir kısmı başkanlık seçimlerinde yalnızca tek bir adaya oy vermeleri gerektiğini anlayamadığı için, 2000 seçimlerinde Florida’da iptal edilen oyların sayısı, Al Gore ve Bush arasındaki oy farkından daha büyüktü. Seçmenin durumu böyleyken, seçimlerde adaylar kampanyalarını büyük ölçüde “karanlık parayla” finanse ediyorlar. Centre for Responsive Politics kurumunun açıkladığına göre, “karanlık para” kategorisine giren bağışlar 2010 yılında 161 milyar dolardan bu yıl 216 milyar dolara yükselmiş. Bunun yüzde 69’u Cumhuriyetçi Parti adaylarına gitmiş. Federal hükümetin her adaya yapılabilecek bağışlara koyduğu sınırı aşmak için kurulan 94 “Super Pacs”, bu yıl 54.7 milyon dolar harcamış. Seçimlerde toplam kampanya harcamaları 526.5 milyon dolara ulaşmış. Kampanyalara en büyük katkıyı yaptığına inanılan iki işadamı, Adelson (Cumhuriyetçi), Saban (Clinton’ları destekliyor) fanatik düzeyde İsrail yanlısı. Saban geçen hafta bir toplantıda İran için, “ben olsam o... çocuklarını, dünyalarını karartana kadar bombalarım” diyordu. Seçimlerle gelip giden “yöneticiler”, büyük paralara, dolayısıyla büyük sermayeye muhtaç ve bağımlı. Hiç değişmeyen, “gerçek hükümet” ise sıradan maaşla, gece gündüz çalışan ama kendilerini güvenlikten, sırları korumaktan sorumlu gören; güç tutkunu ama denetlenemeyen ya da kendi kendini denetlemesi beklenen bürokratların elinde. Prof. Glennon, bu kadroların esas olarak devletin uzun dönemli varlığını düşündüğünü ama eğer kısa dönemde barışla savaş arasında bir tercih yapmak gerekirse genelde, edilgen ya da yetersiz görünmemek için savaşı seçtiklerini aktarıyor. Bu yapılanma esas olarak 1947’de Harry Truman döneminde oluşmaya başladığında, her iki partiden kimi temsilciler, senatörler, “başımıza polis devleti gelecek”, CIA FBI “Gestapo olacak”, “Alman genelkurmayına benzemeye başladı” gibi ifadelerle kaygılarını dile getirmişler. Glennon’un sergilediği veriler, sürecin o günden bu yana çok ilerlediğini gösteriyor. Çözüm için silahsızlanma isteyen Başbakan’dan, zorunlu din dersine yeni bahane Din dersine IŞİD kılıfı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Ahmet Davutoğlu, terör örgütünün silahları bırakması ve ülkeyi terk etmesi gerektiğini belirterek, “Bunlar olmadan çözüm sürecinden bahsetmek mümkün değildir” dedi. Hacı Bektaş ziyaretinde, “Din kültürü ve ahlak bilgisi dersi bir dini mezhebi tahkir ediyorsa, ötekiliyorsa bu dersi kaldıralım” diyen Davutoğlu, dünkü grup toplantısında ise IŞİD gibi radikal unsurlara karşı “din kültürü ve ahlak bilgisi” dersinin zorunlu olmasını savundu. Davutoğlu, “Cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık makamı boş” diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na “Sen küçük sandalyenin derdine düş”, MHP lideri Devlet Bahçeli’ye de “polemik yapma” dedi. Rusya Devlet başkanı Putin’in aralık ayı başında Türkiye’ye geleceğini açıklayan Davutoğlu’nun grupta yaptığı konuşma ana başlıklarıyla şöyle: Zorunlu din dersine IŞİD örneği: Üç alternatif var. Bir, bu dersi tümüyle kaldıralım. Bunu kaldırdığımızda eğitim içinde ki bugün IŞİD radikalizmi başta olmak üzere, bu tür radikal eğilimlerin toplumda yer almasını nasıl engelleyeceğiz? Yeni yetişen Alevi Sünni gençler, gerçek dini anlayış hakkında nasıl kültür sahibi olacaklar? Din dersi olmadığı zaman nasıl yanlış kanaatlerin ortaya çıkacağını görmüyorlar mı? Onlar yasakladı, yeni Silah bıraksınlar: HDP açıklama yapacak Süreçte yaşanan kriz devam ederken HDP İmralı heyeti de bugün saat 11.00’de açıklaması yapacak. Heyet 10 gün önce, hükümetin İmralı’da sağlanan mutabakatı yerine getirmesini talep etmiş, tıkanıklığın aşılması için İmralı’ya gitme talebinde bulunmuştu. HÜKÜMET TIKANIKLIĞI MASAYA YATIRDI Hükümetle HDP arasında başlayan “İmralı’ı ziyaret polemiği” Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında yapılan çözüm süreci toplantısında da masaya yatırıldı. Toplantıda gelinen aşama ve askıda bekletilen HDP heyetinin İmralı’yı ziyaret etme talebi masaya yatırıldı. Hükümet, HDP’nin son dönem izlediği politikadan rahatsız olduğunun mesajını önceki günkü Bakanlar Kurulu toplantısının ardından vermişti. Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, “HDP’den bir grup milletvekili adaya gitmek istiyor. Adalet Bakanlığı henüz buna karşı bir cevap vermiş değil. Sürecin devam edip etmediği konusunda da başbakanımızın çok açıklamaları var. Çözüm süreci devam ediyor. Henüz masadayız, kalkmadık” ifadelerini kullanmıştı. Süreçte kendilerinin de HDP’den bazı adımlar beklediklerini ifade eden Arınç, “67 Ekim’den beri ortalığı yakıp yıkanlara karşı insanlarımızın ölümlerine yol açan eşkıyalara karşı olan bitenlerden nedamet duymadıklarına göre bizden neyi bekliyorlar?” demiş, silahların bırakılması beklentisini yeniden dile getirmişti. HDP’ye, çözüm sürecinin tüm taraflarına sesleniyorum. İyi niyetliyseniz, bu iyi niyetinizi gösterin. Şiddet sarmalına ve vandalizme karşı olduğunuzu açık yüreklilikle ifade edin, maskelerin arkasına saklanmayın. Açık yürekli olursanız, diğer adımlar atılmaya devam edecektir. Bir taraftan çözüm sürecini savunuyormuş gibi yapıp bir taraftan kamu düzeni konusunda sürekli provokasyonlarla devam ederseniz biz de hak ettiğiniz mukabeleyi gösteririz. Çözüm sürecini başlatırken kimin hangi adımı atacağını belirledik. Silahları bırakma konusunda hiçbir adım atmamanın tutarlı bir yanı yoktur. Geçen sene mayısta ülkeyi terk etmesi gerekenler terk etmeye başlamalıdır, silahları bırakmaya başlamalıdır. Silahları bırakmadan, silahları Demokles’in kılıcı gibi bölge halkının üzerinde sallamaya devam ederseniz çözüm sürecinden bahsetmek mümkün değildir. yetişen nesil 32 farzı sayamayacak hale geldi. İkinci alternatif, Sünni gençler Sünniliği, Aleviler Aleviliği okusun. Bugün Aleviliği ve Sünniliği karşıt gösterenler, o bir tarih, kültür, Alevilik, Sünnilik cahilidir. Üçüncü alternatif ise, bizim savunduğumuz alternatif. Din dersi, bütün dini anlayışı yeni nesillere öğretmek üzere okutulmalıdır. CHP ve MHP’ye Dersim eleştirisi: CHP’nin en önemli ikilemlerinden birisi Dersim meselesindeki ikircikli tutumudur. Sayın Cumhurbaşkanımız, özür diledi. Şimdi CHP ve MHP’den bir karşı tavır alış söz konusu oldu. CHP Dersim konusunda hâlâ bir açıklamada bulunmadı. Çünkü kor kuyor. Dersim’i eleştirirsem ulusalcılar kopar, parti bölünür diye korkuyor. Cumhurbaşkanımız, Alevi dedelerini yemeğe davet etti. Onları haram yemekle suçluyor Kılıçdaroğlu. Kılıçdaroğlu, sen kimseyi haram yemekle itham edemezsin. Edebin erkânın temsilcileridir, hepsi eline beline diline sahip çıkanlardır. Kendilerine Hacı Bektaş Veli’yi okumalarını tavsiye ediyorum. Dersim’de yapılanları İhsan Sabri Çağlayangil’den dinlesinler, bunun bir zulüm olduğunu açıkça söylesin ya da Tunceli’ye gitmesin. Sayın Bahçeli, Dersim’de yapılan yanlıştı, zulümdü. CHP, MHP, HDP zulümde seçicilik yapıyorlar. BAHÇELİ, TÜRKİYE’Yİ ‘GÜNAHKÂR’ KENTLERE BENZETTİ AĞBABA VE SALICI ESENYURT’A GİTTİ HDP EŞ GENEL BAŞKANI YÜKSEKDAĞ ‘Patinajı aşın’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, hükümetin HDP’yi dizayn ve terbiye etme yaklaşımında olduğunu belirterek “HDP’yi dizayn etmeye kalkışmak kimsenin haddi değildir. Biz ne yapacağımızı daima halka sorduk. Kimse dizayn etme ve sinsi politikalarla HDP’ye yaklaşmasın” diye konuştu. Yüksekdağ, çözüm sürecindeki “patinaj” durumunun hükümetin iradesiyle aşılabileceğini ifade etti. Çözüm sürecinde hükümetin topu kendisi dışında herkese attığını söyleyen Yüksekdağ, AKP’nin müzakerenin başlaması önündeki en büyük engeli HDP olarak sunduğunu belirtti. AKP’nin kendi sorumluluğunu HDP’ye atmaması gerektiğini söyleyen Yüksekdağ, iktidarın çözüm sürecinin HDP’nin tavrına göre belli olacağı açıklamalarını eleştirerek “Böyle bir ciddiyetsizlik olur mu? AKP mi, HDP mi hükümet? Sürecin başındaki engeli niye HDP olarak görüyorsunuz?” dedi. ‘77 milyonun parasını gömdü’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın milletin gözünün içine baka baka devlet hazinesini boşalttığını belirterek “Erdoğan saraylar ve uçaklara yetimin, dulun, fakirin, 77 milyonun parasını gömmüştür” dedi. Atatürk Orman Çiftliği’ndeki (AOÇ) saraya 1 katrilyon 370 trilyon, özel uçağa da 400 trilyon para harcandığını söyleyen Bahçeli, “Bu millet yatacak kalkacak Erdoğan’ın kibri, müsrifliği, azgınca yaptığı harcamalar için mi çalışacaktır? Türk milleti nerededir, AKP’ye oy veren kardeşlerim bu haksız, hukuksuz, uğursuz, haram ve ahlaksız düzene nereye kadar suskun kalacaktır? Çavuşesku da saray yaptırmış ama hayrını görememişlerdir” diye konuşurken, Türkiye’yi kutsal kitaplarda “günahkâr” kentler olarak geçen “Sodom ve Gomora”ya benzetti. Bahçeli, grup toplantısında, AKP’nin devlet ihaleleriyle palazlandırdığı fırsatçıların vatandaşların geçim kapısına gözlerini diktiğini söyledi. Soma’nın Yırca köyünde yaşananların zorbalığın nerelere kadar dayandığını ortaya koyduğunu belirten Bahçeli, Kolin Şirketler Grubu’nun Yırca’da 6 bin zeytin ağacını kesmekle kalmadığını, özel güvenlik görevlilerinin Yırcalıları darp ettiğini ifade etti. Bahçeli, “Zulme karşı durduğunu her fırsatta duyuran aslan parçası Davutoğlu sana soruyorum, Yırca’da olanlar zalimlik, eşkıyalık değil midir?” diye konuştu. Türkiye’nin ekonomik darboğaz yaşadığını söyleyen Bahçeli, Davutoğlu’nun büyük bir tantanayla açıkladığı Ekonomide Yeni Eylem Programı’nın, iktidarın 12 yıllık utanç ve tembellik beyanatı olduğunu kaydetti. Bahçeli, atanamayan öğretmenlerin ahının karanlık sarayın bin odasında çınladığını belirterek “Vatandaş bir torba kömür, bir paket makarna, bir çuval unla uyuşturulup uyutulurken, saray bahanesiyle millet hazinesi hortumlanmaktadır. Aziz vatandaşlarım, sizden alınan vergiler Erdoğan’ın lüksü, keyfi ve egoları için feda edilmekte, 1725 rüşvet lobisi gücüne güç katmaktadır. Allah için söyleyiniz, bu millet yatacak kalkacak Erdoğan’ın kibri, müsrifliği, azgınca yaptığı harcamalar için mi çalışacaktır?” diye konuştu. Davutoğlu’nu Dersim katliamına modern bir Kerbela dediği için eleştirdiklerini söyleyen Bahçeli, “Davutoğlu, PKK’yle yürütülen kanlı pazarlıklara, süreç ihanetiyle Türkiye’nin bölünme arayışına bakmalı, titreyip kendine gelmelidir” diye konuştu. Atatürk’ün emriyle Dersim isyanının bastırıldığını kaydeden Bahçeli, “Davutoğlu’nun terörist Rıza’ya hayranlığı, terörist Öcalan’dan ve PKK’yle düşe kalka sürdürdüğü ihanet müzakerelerinden kaynaklanmaktadır” dedi. CHP’den Doğru’ya destek ziyareti İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, AKP’li Esenyurt Belediyesi’nin 11 milyonluk yemek faturası iddiasını gündeme getiren CHP Esenyurt Belediyesi Meclis Üyesi Engin Doğru’nun ilçe merkezinde bulunan işyerine polis ile zabıtanın baskın yapılmasını ve işyerinin mühürlenmek istenmesine tepki gösterdi. Veli Ağbaba ve ve CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, dün öğle saatlerinde Esenyurt’a giderek Engin Doğru’ya destek ziyaretinde bulundu. Yaşananları “siyasi baskı” olarak değerlendiren Ağbaba “Böyle bir durumda, arkadaşlarımızın sonuna kadar yanındayız, bunu herkesin bilmesi gerekir. Buraya geliş amacımız da bu. İlçe, il başkanları ve örgütümüzle birlikte bu konunun takipçisi olacağımızı belirtiyoruz. Bu bir siyasi bir yaptırımdır, baskıdır. Konunun takipçisi olacağız ve TBMM gündemine taşıyacağız” dedi. Titre, kendine gel
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle