03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 KASIM 2014 ÇARŞAMBA 12 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL ideolojisine, kendi dünya görüşüne göre şekillendirdiği bir tarihi figüre dönüştürülmüştür” diyen RTE, bu sözüyle suçüstü yakalandı. Zira Atatürk’ü kendi siyasal çıkarına, kendi ideolojisine, kendi dünya görüşüne göre bugün yorumlayan bizzat kendisidir! Nutuk’ta Atatürk’ün çok kez yeni Türkiye’den söz ettiğini söyleyen RTE, böylece 2014’te Cumhurbaşkanı seçilerek açtığı yeni Türkiye sayfasını Atatürk’e mal etti. Büyük Önder’in gerçekleşmesini arzuladığı ama bugüne dek gerçekleşleşmeyen yeni bir dönem açtığını dolaylı biçimde ifade ederek adeta onun sürgiti bir lider olduğunu duyumsatmak istedi. HHH Cumhuriyetin, Mustafa Kemal’in bir anda, ani bir kararla, tek kişinin aldığı kararla kurulmadığının altını çiziyor. Osmanlı’nın artık ayakta duramayacağını gören Mustafa Kemal’in daha yüzbaşılığında cumhuriyet rejimini kurmayı hayal ettiğine tarihsel belgeler tanıklık ediyor. Atatürk’ün cumhuriyet kurmayı düşlediğini bilen, hilafete ve tükenmiş Osmanlı padişahlarına hâlâ sadık olanların Birinci Millet Meclisi dönemindeki telaşlarını ve Atatürk’ün saltanat yanlılarının aleyhte olası davranışlarını önlemek amacıyla cumhuriyeti onların Ankara’da bulunmadığı bir gün Meclis’in ilan etmesini sağladığını, RTE’nin Osmanlı belleği unutmuş görünüyor. Evet cumhuriyet bir anda bir kişinin aldığı kararla ilan edilmedi ama milleti ya istiklal ya ölüm sloganıyla bir amaç etrafında toplayarak kazanılan ulusal savaş, cumhuriyetin ilanı ve yıkmaya çabaladığı aydınlığı yakalayan devrimler.. onun çelik gibi iradesiyle başarıldı. HHH “Bizim yeni Türkiye özlemimiz tıpkı Gazi Mustafa Kemal’in kastettiği gibi 23 Nisan 1920 Türkiyesi, o ruh o heyecandır” diyor. Oysa Atatürk, Nutuk’u cumhuriyetin ilanından dört yıl sonra okudu. Onun Nutuk’taki sık kullandığı yeni Türkiye ifadesi; RTE’nin hayranı olduğu köhne Osmanlı’yı, hilafeti yıkıp yerine halk iradesine dayalı çağdaş cumhuriyeti kurma amacının özetidir. 1920’den bu yana geçen zamanı öyle yorumluyor ki, onu Atatürk’ün 1923’te kurduğu cumhuriyeti bıraktığı yerden devam ettirmeye çalışan kişi sanırsınız. Unutulmaması gereken bir Atatürk gerçeği var: Mustafa Kemal; sen ve çevrendekiler istediğiniz kadar aksini düşünün, diktatörlerden de diktatör kılıklı siyasetçilerden de nefret ederdi! HHH Siyasi ve askeri zaferler kazanan, cumhuriyeti kuran insan neden sonra ölümüne yakın yıllarda Çankaya’da Pembe Köşk diye anılan konutun yapılmasına izin verdi. O öyle bir insandı ki, günümüzün görmemişleri gibi milletine milyarlara mal olan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın yapımına asla izin vermezdi. HHH RTE’nin son konuşmalarında henüz ağzından çıkaramadığı bir hazırlık seziliyor. Milletin kafasından gönlünden silmeye çalıştı, başaramadı. Şimdi kendi anlayışına göre tek bir Atatürk yaratma hevesinde. Boşuna uğraşı. Ekmek almaya giderken vurdular AKIN BODUR İSKENDERUN Kilis’te kaçakçıları takip eden jandarmalar tarafından vurulan baba oğuldan Kasım Özdemir (28), kaçakçılarla ilgilerinin olmadığını belirterek “Ekmek almaya giderken kapının önünde vuruldum. Babam ve ben hiç uğruna vurulduk. Olan bize oldu” dedi. Baba Mehmet Özdemir de “Oğlumu vurunca ‘Niye vuruyorsunuz? Suçumuz ne dedim’ ama bana sıktı” dedi. Özdemir’in küçük oğlu Yunus Özdemir de “Olay üzerine dışarı çıkan komşularımıza, ailemize de ‘sizi de vururum’ denildi” diye konuştu. Kilis Valiliği, kaçakçı takibi sırasında sınırdaki Deliosman köyünde jandarma tarafından ayaklarından yarala takip eden jandarmaların yaraladığı Kasım Özdemir: l Kilis’te kaçakçıları n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ‘Jandarma sizi de vururum diye tehdit etti’ Mehmet Özdemir’in diğer oğlu Yunus Özdemir de Gaziantep’in İslahiye ilçesinde görevli jandarmanın Tahtaköprü Barajı yakınlarında yol denetlemesi yaparken, kaçakçılarla karşılaştığını ve takibe aldığını belirterek “Kaçanlar bizim evin yakınlarına gelmiş. Taşlarla, sopalarla jandarmayla arbede yaşanmış. İki er, bir şöför ve bir de komutan bunları takip etmiş. Ekmek almaya giden ağabeyim ve ardından babam vuruldu ama ellerinde silah, sopa ve taş yoktu. Balkona çıkan komşularımıza ‘sizi de vururum’ denildi. Kaçakçılar köyden zorla alınan birinin arabasıyla kaçtı. Kuzenim babam ve ağabeyimi hastaneye götürdü” dedi. maya ‘Sen ne yaptın?’ deyince, onu da sol bacağından vurdu. Vurulduk. Annem ve kardeşlerim, komşularımız dışarı çıkınca, onlara da silah çevirdi. Olan bana ve babama oldu” dedi. ‘Niye vuruyorsunuz dedim, bana da sıktı’ Aynı hastanede tedavisi süren baba Mehmet Özdemir de “O gün zeytin kırmaya gidecektik. Kaçakçılar bizim oraya gelmiş. Jandarma da peşlerindeymiş. Haberimiz yok. Jandarma kapının önünde, ekmek almaya giden oğlumla karşılaşınca onu vurdu. ‘Niye vuruyorsnuz? Suçumuz ne dedim?’ ama bana sıktı. Arabaya baktılar ve boş olduğunu gördüler” dedi. Özdemir, soruşturma kapsamında ifade verdi. Jandarma kurşunu Hakkında yakalama kararı bulunan Muzaffer Görül, dur ihtarına uymadığı için açılan ateş sonucu yaşamını yitirdi MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Diyarbakır Bingöl karayolunda, hakkında kesinleşmiş hapis cezası ve yakalama kararı bulunduğu belirtilen 23 yaşındaki Muzaffer Görül, Jandarma Karakolu önünde askerlerce kurulan barikatta “dur” ihtarına uymayınca başından vurularak öldürüldü. İHD Şube Başkanı Raci Bilici, Görül’ün sağ olarak yakalanabileceğini belirterek, “Bu olay yargısız infazdır” dedi. Diyarbakır Valiliği, açıklamasında ihtara uymayan araç içerisinden silah gösterilmesi üzerine askerlerin ateş açtığını, yaralı olarak Dicle Üniversitesi’ne kaldırılan kişinin burada yaşamını yitirdiğini, Lice cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma başlattığını bildirdi. Valilik, Görül’ün cezaevinden firar ettiğini, üç ayrı mahkemece 7 yıl 6 ay kesinleşmiş hapis cezası olduğunu ve hakkında yakalama kararı bulunduğunu aktardı. İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, “Bu yargısız infazdır. Arkadaşlarımız otopsiye girdiler. Kafasından vurulmuş. Olay yerinden edindiğiniz bilgiye göre araba askerlerden uzaklaşırken durdurmak için arabanın lastiğine ateş ediliyor ve lastik patlıyor. Zaten lastik patladığı için araç duracaktı. Bu kişi sağ olarak yakalanabilirdi. Araçta 2 kişi bulunuyormuş. Diğeri herhangi bir yara almamış. Valilik ölen kişinin arandığını söylüyor. Muhtemelen arandığı için kaçmak istedi. Aranıyor olması ve kaçmak istemesi öldürülmesini gerektirmez” dedi. Görül’ün yakınları, haberi alınca Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne geldi. Bu sırada duruma tepki gösteren Görül’ün yakınları ile hastanenin özel güvenlik görevlileri arasında arbede çıktı, acil servisin camları kırıldı. Çevik kuvvet, acil servise gelerek Görül’ün yakınlarına biber gazı ile müdahale etti. Yoğun biber gazı üzerine acil servisteki hastalar başka birimlere götürüldü. Bir süre hastanenin acil servisine hasta kabul edilmedi. Polis hastanede geniş güvenlik önlemleri alırken baba Mehmet Görül, “Çocuğum masumdur. Sorgusuz sualsiz infaz edildi. Hiç kimseye bir şey yapmadık. Bir de hastane önünde polisin saldırısına uğradık” dedi. Otopside Görül’ün kafasından uzun namlulu bir silaha ait tek bir mermi çekirdeği ile yaşamını yitirdiği saptandı. Görül ailesi tarafından teslim alınan cenaze Bingöl’ün Genç ilçesine bağlı Ziyaret köyüne götürüldü. nan 2 köylünün “jandarmaya mukavemette bulunulduğu ve çıkan arbedede yaralandığı” yönünde bir açıklama yaparken Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde tedavileri süren baba oğul gazetemize konuştu. Olayın sabaha karşı 06.30 sıralarında meydana geldiğini anlatan Kasım Özdemir, “Jan darma araçla kaçan kaçakçıları kovalıyormuş. Onlar kaçarken bizim köye gelmiş. Evin önünde arabamız var. Evden çıkıp ekmek almaya giderken kapının önünde jandarmayla karşılaştım. Silah doğrulttu, ‘sıkma çocuklar yatıyor’ dedim ama o arada beni sağ bacağımdan vurdu. Kapının önünde duran babam, jandar Atatürk büstünü siyaha boyadılar BURSA (Cumhuriyet) Merkez Yıldırım İlçesi’nde bulunan Eşref Evcil İlkokulu’nun bahçesinde bulunan Atatürk büstü, Atatürk’ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım’dan bir gün önce kimliği belirlenemeyen kişilerce siyah boya ile boyandı. Olay, sabah okula gelen okul yöneticilerinin polise haber vermesi sonucu ortaya çıktı. Parmak izi alan güvenlik kameralarını inceleyen ekipler zanlı veya zanlıların kimliğini araştırıyor. Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şubesi saldırıyı yazılı açıklama ile kınadı. Açıklamada. “Bu saldırıyı Cumhuriyetimize ve onun kurucusu yüce Atatürk’e yapma densizliğini gösterenlerin varlıklarını kime borçlu olduklarını anlayamadıkları açıktır. Biz Atatürkçüler olarak, yapılan bu çirkin saldırıyı şiddetle kınar, Allah’tan akıllarını bir an önce başlarına getirmesini dileriz” denildi. Bilici: Yargısız infaz hayranlığı kendi ağzından dinledikten sonra aklımıza ilk bu söylem geldi. Konunun kara mizah yanı bir tarafa, Erdoğan’ın Atatürk’ü överek ve Atatürk’e sığınarak geliştirmeye çalıştığı yeni politika siyasi tarihimizin bir geleneğini daha gündeme taşımış oldu. O da şu: Türkiye’de Atatürk’ü yok sayarak ya da yok etmeye çalışarak siyaset yapan herkes eninde sonunda Atatürk’ün hakkını teslim eder ya da bu gerçeğe teslim olur. Zira 10 Kasım günü bu köşede dile getirmeye çalıştığımız gibi, Atatürk’ün bıraktığı başlıca miras, akıl ve bilimdir. Buna bir de değişimi eklemek gerekir. Zaten aklın ve bilimin doğası değişim üzerine oturur. Erbakan da bu anlamda benzer bir yoldan geçmişti. Yıllarca Atatürk’ü inkâr etti, sonunda Refah Partisi Genel Başkanlığı döneminde şu demeci verdi: “Yaşasaydı, Atatürk de Refah Partili olurdu!” HHH Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nun düzenlediği törende konuşan Erdoğan’dan bir paragraf paylaşalım: “Bir tek Atatürk varken tarih içinde çok sayıda Atatürk’ün üretildiğini, çok sayıda Atatürkçülük yorumlarıyla Gazi Mustafa Kemal’in şahsi manevisinin yıpratıldığını teessürle izledik. 1938’de vefatının ardından üretilen bir Atatürk değil, 1881’de doğan, ailesiyle, eğitimiyle, askeri ve siyasi hayatıyla, yaşam tarzı ve fikirleriyle konuşulan, öğretilen bir Atatürk, onun aziz hatırasına gösterilebilecek en güzel hürmet olacaktır.” İnsanın gözleri yaşarıyor... Erdoğan, Atatürk’ün bütün yönleriyle öğretilmesini istiyor. Ahh o okullardaki Atatürk köşelerini kaldırtan iktidarlar... Ahh o ulusal bayramları unutturmaya çalışanlar... Ahh o Çankaya Köşkü’nü işlevsiz hale getirmeye yeltenenler... Erdoğan, yeni Türkiye diye sunmaya çalıştığı Atatürk Türkiyesi’ni yıkma projesini de yine Atatürk’le meşrulaştırmaya çalışıyor. Şöyle diyor: “Yeni Türkiye vurgusu ilk kez Gazi Mustafa Kemal tarafından Nutuk eserinde zikredilmiştir. Mustafa Kemal tam da bizim atfettiğimiz gibi yeni Türkiye ile 23 Nisan 1920’de temelleri atılan Türkiye’yi kastetmiştir... Yeni Türkiye; Gazi Mustafa Kemal’in bir istismar aracı olmaktan çıkarılıp Başkomutan, Meclis Başkanı, Cumhurbaşkanı, en önemlisi de milli irade âşığı bir şahsiyet olarak anlaşılacağı bir Türkiye olacaktır.” HHH Erdoğan da tıpkı eleştirdiği gibi kendine göre bir Atatürk portresi çizmekten başka bir çıkış yolu bulamamış görünüyor. Atatürk’ün yaptıklarının tam zıddını yapmaya çalışan bir kişi de Atatürk’ü anlamak, anlatmak gerektiğini söylüyorsa, bu ülkenin sırtı yere gelmez artık! Sayın Erdoğan; Mademki siz de Atatürk’ü anlamaya giriştiniz, onun okuduğu kitaplardan başlamaya ne dersiniz? Anıtkabir Derneği, Atatürk’ün yaşamı boyunca okuduğu saptanan kitapları bir araya getirdi. Sayısı 3 bin 997 idi. Sakın yanlış anlamayın; bu saray odasının sayısı değil, okuduğu kitap sayısı. Bu kitaplarda Atatürk’ün altını çizdiği bölümler bir araya getirildi, tam 12 bin 500 sayfa tuttu. Aman bu da yanlış anlaşılmasın, ihale rakamı değil, kitap sayfası... Atatürk; okumak deyince, her şeyden önce kitap okumayı anlıyordu. Halkına meydan okumayı, bildiğini okumayı, hariçten gazel okumayı, kendisine muhalefet edenin canına okumayı anlamıyordu. İsterseniz Nutuk’tan başlayın.... Atatürk’ün halktan, devletten aldıklarıyla değil, verdikleriyle doyduğunu göreceksiniz. BAŞKANLIĞA SARAÇ ATANDI 1000 Suriyeli ülkesine döndü Suriye’deki iç savaş nedeniyle geçen yıllarda Türkiye’ye sığınan 1000 kişi dün sabah, Akçakale Kaymakamlığı tarafından verilen özel izinle, ocak ayından bu yana geçişlere kapalı olan Şanlıurfa Akçakale Sınır Kapısı’ndan ülkelerine geri döndü. Geçen yıllarda Türkiye’ye sığınan Suriyeli Araplar, sınır kapısından geçerek IŞİD kontrolündeki Tel Abyad bölgesine geçti. Suriyelilerin ülkelerine dönüşü sırasında güvenlik güçleri sınır kapısı ve çevresinde yoğun önlem aldı. (Fotoğraf: DHA) ‘Alo YÖK’ dönemi SİNAN TARTANOĞLU Polis acil servise gaz sıktı ‘Musul Konsolosluğu yıkılmadı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Musul’daki rehine krizi sırasında boşaltılan ve IŞİD’in eline geçen başkonsolosluk binasının vurulduğu iddialarını Dışişleri Bakanlığı yalanladı. Diplomatik kaynaklar, “Bizim binamıza bir zarar gelmedi. Anlaşılan yanındaki iki bina zarar görmüş. Bizdeki bilgiye göre başkonsolosluk binası sağlam” bilgisini verdi. ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Musul civarında IŞİD’e yönelik hava operasyonlarında Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu binasının da vurulduğu iddialarını Dışişleri doğrulamadı. Başkonsolosluk binasının vurulduğu haberini ilk olarak Rudaw vermişti ve dün sabah erken saatlerinde, savaş uçaklarının Ninova vilayetinin merkezi olan Musul’da bombardıman gerçekleştirdiğini duyurmuştu. Operasyonda vurulan yerler arasında IŞİD’in ana karargâhı ile çeşitli işler için kullanılan Türkiye Başkonsolosluğu, Şeriat Mahkemesi, kaymakamlık binası, polis merkezi ile gençlik ve spor müdürlüğü binasının da yer aldığı iddia edildi. İddia üzerine Dışişleri, eski bir çalışanıyla irtibata geçti ve iddiayı reddetti. Buna göre, çok yakındaki başka bir bina vurulduğu bilgisi geldi. Bu bina da IŞİD’in önemli karargâhlarından biri. Hazro’daki silahlı kavga davası başka ilçeye alınacak ANKARA YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’nın istifasının ardından boşalan başkanlık koltuğuna Çetinsaya’nın vekili, “Alo Fatih” olarak bilinen Habertürk Gazetesi eski yöneticisi Fatih Saraç’ın kardeşi Prof. Dr. Yekta Saraç atandı. Saraç’ı atayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Saraç’tan boşalan koltuğa ise Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Demir’i getirdi. TÜİK Başkanlığı yaparken “kurumun personeline mesai saatleri içinde Gölbaşı’ndaki villasının özel işlerini yaptırmak” iddiasıyla, 8 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı davada, bilirkişi raporu aleyhine olmasına karşın beraaat eden Demir’in, Saraç’tan boşalan YÖK Başkanvekilliğine de getirileceği konuşuluyor. Daha önce 3 kez Bakanlar Kurulu kontenjanından YÖK üyeliğine atanan yeni Başkan Saraç, 2010’dan bu yana başkanvekillği görevini yürütüyordu. Daha önce hiç üniversite yönetimi deneyimi olmayan Saraç’ın kardeşi Fatih Saraç, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sürecinde internete düşen ses kayıtları nedeniyle “Alo Fatih” olarak anılmıştı. Saraç’ın Kurula başkan olarak atanması ile boşalan YÖK üyeliğine ise Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Demir atandı. Prof. Dr Yusuf Ziya Özcan’ın YÖK başkanlığı döneminde YÖK Başkanvekilliği yapan Demir hakkında, TÜİK Başkanıyken dava açılmıştı. Demir, bilirkişi raporunda ortada usulsüzlükler olduğu yönündeki tespitlere karşın beraat etmişti. Villa Davası olarak bilinen yargılamada beraat eden Demir’in, eski YÖK Başkanvekili Yekta Saraç’ın YÖK Başkanı olarak atanmasının ardından boşalan YÖK Başkanvekilliği görevine getirileceği konuşuluyor. Demir, Villa Davası’nda yargılanırken, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörlüğüne atanmıştı. Demir, “başarılarla dolu” kariyerinde YÖK Başkanvekilliği ve TÜİK Başkanlığı’nın yanısıra, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu üyeliği, ÖSYM Yönetim Kurulu üyeliği de yapmıştı. nDİYARBAKIR (Cumhuriyet) Hazro ilçesine bağlı Çiftlibahçe köyünde 17 Ağustos’ta 8 kişinin öldüğü, 5 kişinin yaralandığı silahlı kavgaya ilişkin soruşturma tamamlandı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. İddianamede, 6 kişi hakkında 4’er kez ağırlaştırılmış müebbet ile 6’şar yıl hapis cezası talep edildi. İddianameyi kabul eden Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosyanın “güvenlik” gerekçesiyle başka ilde görülmesi için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne başvurduğu öğrenildi. Üniversite yönetimi deneyimi yok KöşK seçİmİ sürecİndeKİ yayınları tarİhİnİn en büyüK cezasını getİrdİ TRT’ye yandaşlık cezası FIRAT KOZOK ANKARA Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Cumhurbaşkanlığı seçim sürecindeki taraflı yayınları nedeniyle tepki çeken TRT’ye tarihinin en büyük cezasını kesti. Kurul, daha önce verdiği kararları gerektiği şekilde yerine getirmeyen ve tarafsızlığı ihlal eden TRT’ye tek kalemde 7 program durdurma cezası verdi. Cumhuriyet’in RTÜK tablolarından ulaştığı verilere göre son cezalarla birlikte Köşk seçimi sürecinde kanala verilen program durdurma cezalarının toplamda 25’e çıktığı öğrenildi. 45 yıllık yayın tarihinde ilk kez böylesi bir cezayla karşı karşıya kalan devlet televizyonu, yanlı yayınlarının bedelini “belgesel” yayımlayarak çekecek. YSK, TRT Türk televizyonunun 6 Ağustos8 Ağustos tarihleri arasındaki 3 günlük canlı yayınlarında Tayyip Erdoğan’ın faaliyetlerine 5 saat 26 dakika 3 saniye yer vermesine karşın, diğer adaylara hiç yer vermediğini saptadı. Dosyayı incelerken kanala verilen önceki cezaları da göz önünde bulunduran YSK, TRT Türk’e 6 program durdurma cezası verdi. Ancak, kanal cezanın gerekçesini açıklayan bilgi notunu yayınlarken, bir bölümünü kesti. Bunun üzerine kurul TRT’ye 7 program durdurma cezası kesti. RTÜK Üyesi Süleyman Demirkan, ortaya çıkan tablonun TRT için “tarihe geçecek utanç” olduğunu belirterek “Eğer, RTÜK görevini savsaklamadan, çifte standart, ötekileştirme yapmadan raporlama yapsaydı TRT dahil hiçbir yayın kuruluşu böylesine tek yanlı bir yayına imza atamazdı. TRT bu utanç verici sonuçla karşılaşmazdı. Aksi halde ya üst üste verilecek cezalarla yayın yapamaz duruma düşerlerdi ya da adam gibi yasalar ve YSK kararları doğrultusunda, adil ve fırsat eşitliğine uygun yayın yaparlardı. RTÜK Başkanı’na soruyorum, TRT’nin yandaşlığını koruyacağız diye çabalarken, gelinen noktada ona nasıl zarar verdiğinizi gördünüz mü?” dedi. Demir başkanvekili de olabilir 8 terörist teslim oldu nŞIRNAK (AA) Valilikten yapılan açıklamada, terör örgütü PKK içerisinde faaliyet gösteren 8 kişinin, bugün Habur Kara Hudut Kapısı Emniyet Amirliği’ne teslim olduğu belirtildi. Teslim olan şahıslarla ilgili işlemlerin adli makamlarca yürütüldüğü ifade edilen açıklamada, “21 Mart 2013’den bugüne ilimizdeki polis sorumluluk bölgesinde 22, jandarma sorumluluk bölgesinde 38, Habur Kara Hudut Kapısı Emniyet Amirliği’ne de 377 olmak üzere toplam 437 kişi, PKK terör örgütü içerisinde faaliyet yürütmekte iken kaçıp güvenlik güçlerine teslim olmuştur” denildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle