03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 KASIM 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 İbrahim Günel’i, 1990 yılında Cumhuriyet’te tanıdım ve hemen sevdim. Geçimli bir insan ve iyi bir gazeteciydi. Ne var ki dostluğumuz kısa sürdü. Cumhuriyet gazetesinin basın tarihine geçen “Büyük Buhran” dönemiydi. Dış muhabirlere ücret ödenemiyordu. Ben de Paris’te altı ay süren bir sefaletten sonra İlhan Selçuk’un onayıyla Milliyet’e geçtim. 1996’ya kadar Cumhuriyet’te çalışan İbo’yla yollarımız, Radikal’de yeniden kesişti. Mehmet Yılmaz’ın yepyeni bir anlayışla tasarladığı ve o yönettiği sürece gerçekten çok iyi bir gazete olan Radikal’de hepimiz çok mutluyduk. İbrahim, araştırmacı gazeteci olarak birbirinden vurucu röportajlara imza atıyordu. Derken Mehmet Yılmaz gitti, Radikal’de yavaş yavaş bir “hizaya çekilme” operasyonu ve dahası, gazeteci tensikatı başladı. HHH İbrahim Günel, kendiliğinden gitsin diye uygulanan baskı ve sansüre rağmen kalıp direndiği Radikal’den 2006 yılında hem çok yakışıksız biçimde atıldı, hem de tazminat alamadı. Üstelik mağduriyeti, bununla sınırlı değildi: Tüm gazetecilere olduğu gibi, Radikal’de çalıştığı on yıl boyunca maaşının bir bölümü “telif” adı altında ödenmiş, dolayısıyla SSK primleri de asgari düzeyde yatırılmıştı. Durum, 5953 sayılı basın yasasına uygundu. Ama gereği prim ve tazminatlarda tavan olmadığını hatırlatınca, bizzat müdür yardımcısı, “sistemimiz böyle”, diye kestirip attı. İbrahim, Kadıköy SGK hakkında suç duyurusunda bulunacağını bildirdiğinde, kurumdan aldığı cevap tehdit kokuyordu: “İşleminizi gelecek ay da yapmayız. Paranızı aralıkta bile alamazsınız!” HHH Ve İbrahim Günel, 10 Ekim 2014’te İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na Kadıköy SGK hakkında suç duyurusunda bulundu. Çünkü anayasanın “Yargı” başlığını taşıyan 138. maddesinin son fıkrasında, “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez” yazıyor. Arkadaşım İbrahim’in 2009 yılında başlayıp lehine biten mahkeme kararına eski işverenin uymasını sağladıktan sonra devlet SGK’sinin de uymasını sağlamak mücadelesi sürüyor. Beş yıldır hakkını aradığı süreci kendisinden dinlerken, beni aldı bir gülme, çünkü aklıma mahkeme kararına göre inşaatının durdurulması gereken bir saray öyküsü geldi. Ah İbo, ah. Cumhurbaşkanı’nın üstüne oturduğu mahkeme kararlarının altına hangi devlet kurumu, neler yapmaz… Bir Basın Emekçisinin Çile Güncesi sonuç, kıdem üzere tazminatı da emekli alamadığı olduğu için, çok Kadıköy düşük bir SGK’ye emeklilik başvurdu. maaşı olarak Ne var ki karşısına Kadıköy çıkıyordu. SGK, eksik Medyadan primlerin sıtkı sıyrılıp tahsil emekliye edileceği ayrılan Vincent Van Gogh/Zeytin Ağaçları eski İbrahim, 2009 işverenin yılında eski işverenine karşı Bağcılar SGK’ye bağlı olduğu “eksik ödenen primlerinin gerekçesiyle kendisini tespiti ve işverenden Bağcılar’a yönlendirdi. tahsili, dolayısıyla doğru Bağcılar SGK, İbrahim hesaplanmış bir emekli Günel’i tam 3.5 ay aylığı” almak amacıyla oyaladıktan sonra işverenden dava açtı. Bakırköy 6. tahsil edilen eksik primlerini İş Mahkemesi, 2012’de SSK Hizmet Cetveli’ne işledi. davacıyı haklı bularak eksik İbrahim Günel, düzeltilmiş ödenen primlerin tespitine, Hizmet Cetveli’yle yeniden farkın faiziyle kendisine Kadıköy SGK’ye başvurdu. ödenmesine ve emekli Kazanılmış primleri emekli maaşının bu yeni duruma maaşına yansıtacak işlem, göre düzeltilmesine karar Kadıköy SGK’nin “ay sonu, verdi. Eski işveren, tabii işler yoğun” gerekçesiyle ki kararı temyiz etti. Ama ertelendi. 2 Ekim 2014’teki Yargıtay, 13 Mayıs 2014 ikinci başvurusu ise tarihinde yerel mahkemenin “Bazı primlerin SSK prim kararını onadı. tavanını aştığı için yargı HHH kararını uygulamayacakları” Yargı sürecinden galip gerekçesiyle reddedildi. çıkan İbrahim Günel, Yargıtay İbrahim Günel, Kadıköy kararını eline alıp uygulatmak SGK’ye 5953 sayılı yasa “Size, sol elimde bir zeytin dalı, sağ elimde bir mitralyözle geliyorum. Zeytin dalın ı düşürmeyin.” YASER ARAFAT (BM Genel Kurulu’ndak i konuşması, 13 Kasım 1974) Dingo’nun Ahırı Unutamadığım bir film sahnesidir: Filmin başrol oyuncusu Cüneyt Arkın bir hesabının olduğu mafya babasının mekânına gider. Kapıda iriyarı bir adam nöbet tutmaktadır; “Dur bakalım! Nereye gidiyorsun? Burası Dingo’nun ahırı mı” diyerek Cüneyt Arkın’ı durdurur. Sinema salonundaki izleyiciler nefeslerini tutmuşlar, nöbetçinin başına gelecekleri beklemektedirler. Kahramanımız, izleyicilerin beklentilerini boşa çıkarmaz; “Daha beter lennn…” diye bağırarak, adamı bir yumrukta yere serip içeri dalar. “Vay o mafya babasının haline” dedirtecek bir ortam yaratır yani… HHH Sanırım bu “Dingo’nun ahırı” meselesini merak edenleriniz olmuştur. Dilim döndüğünce açıklamaya çalışayım… Bir rivayete göre bu deyim, Avustralya ve Güneydoğu Asya’da yaşayan etçil, “canis dingo” denilen vahşi bir köpek türüyle ilintilidir. Bu köpek yırtıcı olduğundan sahipleri tarafından evcilleştirilene ve havlamayı öğrenene kadar bir ahıra kapatılıp orada beslenir. Evet, burada bir “dingo ahırı” söz konusuysa da bu dingonun bizim Dingo ile bir alakası yoktur. Bizim Dingo, İstanbul’un atlı tramvaylar döneminde (18711915) bu kentte yaşamış ve Taksim alanının batı kısmındaki sular idaresi maksemi ile Fransız Konsolosluğu’na ait yapı arasında ahır işleten bir Rum vatandaşımızdır. O dönemde tramvaylar iki atla çekilirken dik Şişhane yokuşunu çıkabilmek için Azapkapı’dan takviye at alarak yokuşu çıkabilirlermiş. Tramvay bu haliyle Taksim’e kadar gelir, burada koşumundan çıkartılan atlar Dingo’nun ahırında bir süre dinlendirildikten sonra tramvaya bağlanmadan boş olarak Azapkapı’ya götürülürmüş. Gün boyu bir sürü atın girip çıkmasından ötürü “Burası Dingo’nun ahırı mı, giren çıkan belli değil” sözü dilimize girip yerleşmiştir. HHH Dingo’nun ahırı deyimi, 1915 yılında atlı tramvayların kalkıp yerlerini elektrikli tramvaylara bırakmasından ve Dingo’nun ahırının işlevsizlikten kapanmasından tam 98 yıl sonra, 17 Haziran 2013 günü Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç tarafından siyaset literatürümüze sokulmuştur. Anımsayalım. Sayın Arınç, bir televizyon kanalında Gezi Parkı olaylarıyla ilgili soruları yanıtlamıştı: “Bir defa polis sokakta seyyar satıcı değil, güvenlik gücü. Kendisine kanunların vermiş olduğu bütün yetkileri kullanacak. Kimse polisten şikâyet etmesin. Polisten kim şikâyet ediyor? Her şeyi yakıp döken, ‘Her yer benimdir, hiç kimse bana karışmasın’ diyen eylemciler. Kimse kusura bakmasın, burası Dingo’nun ahırı değil, burası hukuk devleti. Bu hukuk devletinde kimin, ne yapacağı kurallarla belirlenmiştir.” (abç) HHH Doğru söze ne denir? Fakat aklım şu sıralar gidip gelip Soma’daki zeytin ağacı katliamına takılıyor. Sayın Arınç’a soruyorum: Taksim Alanı’nın Dingo’nun ahırı olmadığını anladık da SomaYırcalı, Dingo’nun ahırı mıdır? Ülkemizdeki termik santral yağmasından pay almak isteyen Kolin adlı bir şirket özel kuvvetler kuruyor, göz koyduğu topraklardaki sahipli 6 bin zeytin ağacını bir sabaha karşı kestiriyor. Devletin valisi, kaymakamı bu doğa kıyımını, bu hukuk ihlalini önleyeceği yerde bu hukuksuzluğu, bu vahşeti destekliyor. Jandarma da seyrediyor. Sayın Arınç’ın mantık izleğinden yola çıkacak olursak SomaYırcalı’daki “ahır müstecirlerinin” Danıştay’ın verdiği yürütmeyi durdurma kararını beklememelerinin, 12 saat sabredememelerinin nedeni nedir? Danıştay’dan kendilerine önceden sızdırılan bilgi mi bu acelecilikte rol oynamıştır? Hani burası bir hukuk devleti idi, hani bu hukuk devletinde kimin ne yapacağı kurallarla belirlenmişti? Sayın Arınç bu çifte standart anlayışını, bu hukuksuzluğu, bu kuralsızlığı nasıl açıklayacaktır? Sayın Arınç yılların siyasetçisidir, aynı zamanda bir hukukçudur. Bu tür “akçeli işlerde”, arka planda nelerin döndüğünü iyi bilir. Madem ülkenin “ahırlaşmasından” hoşnut değildir, o zaman hukuk devleti adına bir şeyler yapılmasına öncülük etmelidir. Boş laflara karnımız artık toktur. Yaşadıklarımız, tanık olduklarımız canımıza tak etmiştir. Yeter! Zeytin tanesi ekenini hatırlar Yağı gözyaşı olup akar Ah ataların bilgeliği Gövdemizi kalkan yapıp Koruyacağız sizi Kirpiklerimizle temizleyip dikenlerinizi Hüznü keseceğiz Toprağımızdan sökeceğiz Solmasın diye Zeytin ağacının Sonsuz yeşili Ve yarsın diye toprağı Ölümsüz kökleri Bir bıçak gibi MAHMUT DERVİŞ* *Filistinli ozan, bu şiirini İsrail ordusu işgal ettiği Filistin topraklarındaki zeytinlikleri sökmeye başladığı zaman yazmıştır. Yeni çevre katliamı korkusu HES’ler hızla özelleştirilecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun geçen hafta açıkladığı ekonomide dönüşüm programında kamuya ait Hidroelektrik Santrallarının (HES) hızla özelleştirmesine ilişkin maddeler yer aldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın koordinatörlüğünde yürütülecek olan enerji üretim programında, “Kamuya ait HES’lerin özeleştirilmesi öncesinde havza planlarının tamamlanması gerekmektedir, havza planlama çalışmaları bir an önce hayata geçirilecektir” denildi. Programa göre, özel sektör başvurusuna açılacak yeni HES projelerinde büyük projelere öncelik verilecek. Çevrecilerin tepki gösterdiği HES projeleri için “Can ve mal güvenliği ile çevredoğa korunması için HES’lerin denetlenmesi amacıyla gerekli mevuzat oluşturulacak” denildi. Projelerden, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı sorumlu olacak. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Yeni salonda sadece kadınlar çalışacak Türbanlı vekillere ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com özel kuaför ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanlığı, türbanlı milletvekilleri, türbanlı personel ve personelin türbanlı eşlerine hizmet vermek için yeni bir kuaförün açılmasına yönelik çalışma yürütüyor. TBMM’de geçen mart ayından bu yana milletvekillerine hizmet veren yeni hizmet binasının alt katında yer alan kuaförlerde erkek çalışanların bulunması türbanlı kadın milletvekilleri ve türbanlı personelin bu kuaförleri kullanamamasına neden oldu. Kısa sürede TBMM Başkanlığı’na bu yönde şikâyetler ve talepler gitmeye başlarken konu hakkında HDP Diyarbakır Milletvekili Al tan Tan, TBMM Başkanlığı’na iki kere soru önergesi vererek bu konuyu gündeme getirdi. İkinci soru önergesine yanıt veren TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, türbanlı milletvekili, türbanlı personel ile personelin türbanlı eşine hizmet verecek bir kuaförün bulunması konusunda çalışmaların yapıldığını açıkladı. TBMM Başkanvekili Yakut, yeni Halkla İlişkiler binasında uygun bir mekânın oluşturulacağını ve bu kapsamda ilave bir kuaför salonunun açılacağını bildirdi. Yeni açılacak kuaför salonunun çalışanlarının tamamı kadınlardan oluşacak, yalnızca türbanlı kişilere hizmet verecek. G NOKTASI [email protected] BULMACA HARBİ SEMİH POROY SEDAT YAŞAYAN Göztepe’de 4 sağlık çalışanı kıskaçta Uyuz salgını iddialarını İstanbul Haber Servisi İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 9 Eylül’de “Uyuz salgını” nedeniyle karantinaya alındığı iddiaları üzerine SES üyesi sağlık çalışanları, bir basın açıklaması düzenleyerek hastalığın önce taşeron hademelerde ardından hemşire ve doktorlarda görüldüğünü belirtmişti. Basın açıklamasının ardından SES üyesi 1 doktor, 1 hemşire ve 2 tıbbi sekreterin yerinin hastane yetkilileri, değiştirildiği kaydedildi. Hastane başhekimlik binası önünde dün bir araya gelen SES üyeleri “Baskılar ve sürgünler bizi yıldıramaz” pankartı açtı“Yaşasın örgüt Bedrettin Dalan’ı operasyonlardan önce uyardığı iddia edilmişti gündeme getirene sürgün lü mücadelemiz”“Baskılar bizi yıldıramaz” sloganlarını attı. SES üyesi Sevgi İnce, gerçekleri kamuoyuna duyuran sağlık çalışanları üzerinde hastane yönetiminin baskı kurmaya çalıştığını, dolaplarının aranarak tutanak tutulduğunu öne sürdü. “Bizler hastaların sağlık hakkına sahip çıkıyoruz” diyen İnce “Rotasyon adı altında yıllardır çalıştığımız yerlerimiz değiştirildi. Yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunacağız” dedi. HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel ise Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun yanıtlaması istemiyle TBMM’ye soru önergesi verdi. Eski MİT’çiye beraat İstanbul Haber Servisi Ergenekon davası ile birleştirilen İrtica ile Mücadele Eylem Planı iddianamesinin firari sanığı eski İSTEK Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Bedrettin Dalan’ı operasyonlardan önce ikaz ederek kaçmasını söylediği iddia edilen eski MİT görevlisi Özel Yılmaz, beraat etti. Özel yetkili ve TMK’nin 10’uncu maddesi ile yetkili mahkemelerin kapatılmasının ardından İstanbul 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne devredilen davanın duruşmasına 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle tutuksuz yargılanan Özel Yılmaz katıldı. Davaya ilişkin görüşünü açıklayan duruşma savcısı Mehmet Murat Dalkuş, Yılmaz’ın mahkumiyetine yeterli, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğini belirterek beraatına karar verilmesini istedi. Son savunması sorulan Özer Yılmaz da savcının görüşüne katıldığını belirterek beraatına karar verilmesini istedi. Mahkeme heyeti de üzerine atılı suçu işlediğine dair savunmasının aksine şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığını belirterek Özel Yılmaz’ın beraatına hükmetti. Yılmaz “Örgüte yardım ve yataklık yapmak” suçundan yargılanıyordu. MEF ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ’NDEN Üniversitemiz Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümüne 2547 Sayılı Kanun ve ilgili Yönetmelik hükümlerine göre tam gün görev yapacak 1 adet Doçent alınacaktır. İlgilenenlerin ayrıntılı bilgi için Üniversitemizin www.mef.edu.tr adresindeki ilan metnini incelemeleri duyurulur. www.mef.edu.tr • [email protected] İstanbul Bilim Üniversitesi, Tıbbi Görüntüleme Bölümü’nden almış olduğum öğrenci kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. İSA BİGİŞ SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Birisine 1 çok kızarak 2 sertçe azarlamak. 2/ Kırk 3 pınar güreş 4 lerini düzen 5 lemeyi üstle6 nen kişiye verilen ad... Bu 7 laşıcı hasta 8 lıklara yol 9 açan mikrop. 3/ Bir şeyin 1 2 3 4 5 6 7 8 9 doğru olduğunu 1 S A D A B A D T kanıtlayan şey... 2 A C U N N A P A Bir nota. 4/ Şiirde 3 birbirleriyle ilgili 4 R A V İ Y O L İ U R A A F A R A sözcük ya da kav5 H K E T E N H ramların dizelerde 6 B B E A T S A L toplanması sanatı. C A N 5/ Kastamonu’nun 7 N İ H A L R OMA N E S K bir ilçesi... Yankı. 8 6/ Doku teli... “Biz 9 T E R E K E M E kimseye tutmayız / Kamu âlem birdir bize” (Yunus Emre). 7/ Ölüm cezası... Kent. 8/ Evliya... Adıyaman’ın bir ilçesi. 9/ Derin soğuklukları inceleyen bilim dalı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İzmir yöresine özgü, irmikle yapılan bir tatlı. 2/ Zehir... Anadolu’nun bazı yörelerinde tohuma verilen ad. 3/ Antil Adaları’nda, özellikle Jamaika’da yaygın olan ve siyahların anayurt Afrika’ya dönüp özgürlüğe kavuşmalarını amaçlayan mistik, kültürel ve siyasal akım. 4/ Erzurum yöresine özgü, yoğurt ve yarmayla yapılan bir çorba... Şarap. 5/ Kolaylıkla aldatılabilen... Japon lirik dramı. 6/ Yapraklar durumunda ayrılabilen parlak bir mineral... Meslek. 7/ Utanma, hayâ... Eski Roma’da yöneticiler meclisi. 8/ Külde pişirilen bir tür yufka ekmeği... Dudak boyası. 9/ Orta Amerika ve Antiller’de yetişen, etli ve sulu bir meyve... Boru sesi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle