Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 EKİM 2014 PAZAR 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada Oysa yuh adalet, diyebilirdi. Ne utanmazlık ne etik… Artık ara ki bulasın yargı erkinde. Diyeceksiniz ki bir veya iki savcı iktidara zıt giderek aman İstanbul’da rahatımız bozalmasın diye ya da AKP hükümetlerinin devlet bürokrasisine saldığı, adeta kırk satır mı kırk katır mı misali korku nedeniyle… …. 17 Aralık’ta savcı emriyle dört bakanın oğlu ile bir devlet bankası genel müdürünün evindeki polis aramalarında say say bitmez, tamamen rüşvet ürünü paralarla, araçlarla ilgili başlatılan soruşturmayı bir kalemde… …bir yeni atanan savcı, üstelik, bunlar da rüşvet delili mi, Usulsüz diye, 53 kişiyi sorgulayan dosyaları alaylı bir tavırla cart diye yırttı ve artık rüşvetle ilgileri ayyuka çıkan bu kişiler hakkında takipsizlik kararı vererek dosyaları kapatıverdi. Bu 53 kişi aralarında Rıza ile bakan oğullarını ak sütler gibi temize çıkardı HHH Bu olayın anlamı nedir? Bu memlekette AKP’ye yakın, yandaş, yalaka oldun mu, istersen Merkez Bankası kasalarını soy ya da milyarca rüşveti evindeki özel kasalarda sakla veya verilen rüşvetleri helal para diye cebe indir… Ne soruşturmaya uğrarsın ne de hâlâ bu ülkenin hukuk devleti olduğuna inan bir savcının iktidara göre cüretkâr, darbeci, Pensilvanyalı bir savcının suçlamalardan mahkemeye çıkarılır, hapiste de öyle uzun süre yatarsın! 17 25 Aralık’ta suçüstü yakalansan ne çıkar? Yargı bağımsızlığını tanımayan, hatta yargı bağımsızlığını her fırsatta AKP hükümetlerinin ipe çektiğini yazıp söyledin mi; medyanın dörtte üçünü zapt etmiş olan iktidarın kocaman ağızları, günlerce yargı bağımsızlığına yüksek düzeyde koruduklarını öyle söylemeye başlıyorlar ki, aksini ama gerçeği konuşmaya girişenler adeta suçlu duruma düşüveriyorlar. Bu iktidar son yıllarda, aylarda insanlardaki yargıya güven duygusunu sildi süpürdü. Bağımsız yargının, hukuk devletinin temeline kibrit suyu döktü. HHH Kanıt mı? Simgesel son somut örnek dünkü gazetelerin manşetlerinde.17 Aralık silindi! Bu iktidarın marifeti yolsuzluklar, rüşvet dosyalarını, AKP hükümetleri, Müslüman toplumu kandıran savunageldiği helal hukuk anlayışıyla kapattı. Ha kim mi ülkeyi, yargıyı bu hale getiren? Soruyu yanıtlayan yorumlar, haberler iki gündür Avrupa medyasında: Bizlerin dolaylı ifadelerle yıllardır yazdığımız temel gerçeği; örneğin Fransa’nın Le Monde gazetesi “RTE ve Nöropsikiyatri” başlıklı başyazısında yarım sayfaya yakın yorumunda açıklayıverdi. Le Monde bu ruhsal durumu “hubris” sözcüğü ile tanımlandığını, RTE’nin “ruh arazından mustarip olduğunu” yazıyor ve… hubris sözcüğünü açıklıyor: “Herhangi bir insanın egosu zirveye tırmanır, muazzam bir kibirlilik, mutlak bir yanılmazlık, kesin bir güçlülük ve otoriter bir pederşahilik dürtüleri o şahısta had safhaya varırsa, bu durumu hekimler böyle tanımlıyor yani iktidar sarhoşluğu!” HHH Yalnız Le Monde değil; örneğin Alman etkin gazetesi Frankfurter Allgemeine’nin BM Güvenlik Kurulu’na Türkiye’nin üye seçilememesini “Türk dış politikasının iflası” diye nitelediğini ve RTE’nin “sorumluluktan uzak dış politikasının sonucu diye yorumladığını, Cumhurbaşkanı’nın ülkeyi dışarıdan izole konuma getirdiğini hâlâ kabul etmediğini vurguladığını” Nilgün Cerrahoğlu dün köşesinde aktarıyor. Üstelik Türkiye’nin üye olmamasına çalışan ve başaran ülkelerin başında bu Müslüman mı Müslüman, İslam âlemini savunucusu bizdeki kadronun yakın dostu Suudi Arabistan başta, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri ile Yunanistan! HHH İşte biz dünyanın diline düşmüş, hubrit vakası diye tanımlanan böyle bir dünya liderinin diktası altında yaşıyor ve demokratik bir ülke olmakla övünüyoruz. Bütün bu yorumsal değerlendirmelerden sonra hâlâ yargının artık AKP’nin emrinde olduğunun,çözüm yollarında olacakların baş sorumlusu, mimarı kim diyen yanıtı belli bir soru yaşıyor mu kafalarınızda? Erdoğan Afganistan’ın yeni Devlet Başkanı Ahmetzai’yi kutladı. Ahmedzai, Erdoğan’a, Afganistan’ın en yüksek şeref madalyası olduğunu belirterek Gazi Amanullah Han Şeref Madalyası’nı taktı. HABERLER Ankara’yı bilenler bilir: Havadan bakılınca başkent; dev bir artı işaretidir. Dik çizginin bir ucu Esenboğa’dır, öbür ucu Çankaya… Uçaktan indiğinizde eski Ankara, sizi ilk Meclis’in yanına, Hâkimiyeti Milliye Meydanı’na getirir. Oradan itibaren Atatürk Bulvarı başlar. Opera Meydanı’ndan, Lozan Meydanı’ndan, Zafer Meydanı’ndan geçerek ve her meydanda, binada, heykelde Cumhuriyet’i hissederek, kentin en büyük meydanı, miting alanı Kızılay’a gelirsiniz. Yol sizi, Bakanlıklar’dan Meclis’e ulaştırır; adeta halkın sesini, temsilcilerine taşır. Meclis, Genelkurmay karargâhıyla, Hava, Deniz Kuvvetleri ve Jandarma Komutanlığı binasıyla çevrelenmiştir. Bunları teğet geçerek protokol yoluna dahil olur Çankaya’ya tırmanırsınız. Köşk, Anayasa Mahkemesi ile aynı tepede sırt sırta durur. Adeta, iktidarı paylaşır gibidirler. Çankaya’nın kudreti, yanı başındaki mahkemenin hâkimlerince dizginlenir. HHH “Öyle idi” demek lazım. Çünkü şehrin ve ülkenin siyasi pozisyonunu mükemmelen temsil eden bu şehir planı, AK Parti döneminde yerle bir edildi. Erdoğan Başbakan olunca, seleflerinin tersine Çankaya Köşkü’nün hemen karşısındaki Başbakanlık konutuna taşınmadı. Kentin öbür ucuna, Esenboğa’ya yakın olan kendi evini tercih etti. Sonra “Vekil, milletiyle iç içe otursun” modern bir cami konduruldu. Binanın öbür yanında kalan, İstanbul’dan ithal Laila da, parti ve cami gelince kebapçı oldu. Tabii iktidarın mıknatıs etkisi hemen kendini gösterdi ve bölge, bir anda çekim merkezi haline geldi. TOBB, üniversitesini oraya kurdu. Armada alışveriş merkezi genişledi. Parti binasının çaprazına Ticaret Odası’nın büyük kongre merkezi yerleşti. Yandaş medyanın “Alo Fatih” hattı o caddeye çekildi. İş kuleleri, plazalar, gökdelenler pıtrak gibi bitti. İş takipçileri için lüks oteller dikildi. ÇukurambarSöğütözü hattında, bir “Akhattan” yaratıldı. Artık şehrin ana arteri, Söğütözü Caddesi’ydi. HHH Şimdi tahmin edin, 29 Ekim’de hizmete açılacak yeni Başkanlık Sarayı nereye inşa edildi? Bildiniz! Söğütözü Caddesi’nin diğer ucuna... Atatürk Orman Çiftliği’nin enkazı üzerine saray yapılması, kentsel ve siyasal dönüşüm stratejisinin son hamlesiydi. Böylece, bir ucunda parti merkezi, diğer ucunda “AK Saray” olan, partiyi “Başkan”a bağlayan Söğütözü Caddesi, yeni “parti devleti”nin alternatif protokol yolu oldu. Atatürk Bulvarı’nın tahtına kondu. “Başkan”ın ziyaretçileri, çevre yoluna sapacağından, “Opera”, “Zafer”, “Lozan” meydanlarından, heykeller arasından geçmekten “kurtuldu”. Başkentin “AKkent”e dönüştürülme projesi, 29 Ekim’de tamamlanıyor. Asıl “2. Cumhuriyet”, o gün başlıyor. GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY İkinci Cumhuriyet’e 10 Gün Kaldı şiarıyla, Oran’daki milletvekilleri lojmanları yıkıldı. Oraya lüks konutlar yapıldı. Miting alanı Kızılay’a devasa bir AVM konduruldu; meydan boğuldu. Anayasa Mahkemesi de kentin dışına kovuldu. Ardından, şehrin “artı”sının dışında kalan, alternatif bir semt yaratıldı: Çukurambar! HHH Bir zamanlar hububat yatağı bu çukurda, son 10 yılda yepyeni bir mahalle inşa edildi. Milletvekilleri, bu eski piknik alanına dikilen yüksek apartmanlara yerleşti. Binalar, camilerle, marka pastanelerle, içkisiz lüks restoranlarla çevrelendi. Emlak fiyatları ve kiralar uçuşa geçti. Şehrin mutaassıp sosyetesinin buluşma yeri haline gelen Çukurambar, bir yokuşla Söğütözü’ne iniyor, oradan şehrin akciğeri sayılan Atatürk Orman Çiftliği’ne bağlanıyordu. Orada Atatürk’ün, 1930’larda dinlenmek için kullandığı minicik bir bağevi vardı. 2007’de, görkemli AK Parti Genel Merkezi, tam o bağevinin yanı başına inşa edildi. Karşısına YSK, seçimde taraflı yayınlarla ilgili RTÜK’e isyan etti Geç gelen uyarı bir üslupla RTÜK’ü uyardı. RTÜK, uzman denetçileri aracılığıyla hazırladığı izleme raporlarını önce kendi içerisinde değerlendiriyor, ardından da YSK’ye iletiyor. YSK ise kendisine gelen dosyalar üzerinden tarafsızlığı ihlal eden yayınlar hakkında cezai işlem uyguluyor. Bu çerçevede 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde birçok kanala çok sayıda program durdurma cezası verildi. Hatırlanacağı üzere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim sürecindeki mitingleri birçok kanalda canlı olarak yayınlanmış, haber bültenlerinde diğer iki adaya göre ezici bir üstünlük kurmuştu. Ancak RTÜK televizyonlarla ilgili raporlamalarını genelde ana haber bültenleri üzerinden hazırladı. Ancak mitinglerden yapılan canlı yayınlar görmezden gelindi. Böylece YSK’nin yandaş televizyon kanallarına yaptırım uygulamasının da önüne geçildi. YSK, bu konuda RTÜK’ü uyararak raporlamaların canlı yayınları da kapsaması gerektiğini iletti. RTÜK uyarıyı dikkate almayınca kanallarla ilgili yaptırımlar da “yılan hikâyesine” döndü. RTÜK’ün birçok kanalla ilgili raporları seçimden sonra YSK’ye gönderildi. YSK bu raporlardan bazılarında eksiklikler görerek RTÜK’e geri gönderdi. RTÜK ise kendisinden talep edilen işlemi yaptıktan sonra YSK’ye bir kez daha dosya iletti. Böyle olunca YSK’nin seçim döneminde vermesi gereken cezalar, seçimin üzerinden neredeyse 2.5 ay geçmesine karşın verilemedi. Seçim sürecinde yaşanan bu sıkıntı YSK ile RTÜK arasındaki resmi yazışmalara da yansıdı. YSK’nin RTÜK’e ilettiği yazıda, şu ifadelere yer verildi: “01.08.201405.08.2014 tarihleri arasındaki sadece ana haber bültenleri incelenerek düzenlenen rapor değerlendirilerek verilen üst kurul kararı, kurulumuzca sadece haber bültenlerinin esas alınması nedeniyle yeterli görülmeyerek 14.08.2014 tarih ve 2014/3677 sayılı ara kararımızla Cumhurbaşkanı adaylarının seçim propaganda faaliyetleri kapsamında ‘haber bültenleri ile birlikte diğer yayınları da izlenerek’ düzenlenecek raporların kurulumuzca değerlendirilmesini müteakip kurulumuza gönderilmesine karar verilmesine rağmen, ara kararı gereği yerine getirilmeyerek, 01.08.201405.08.2014 tarihleri arasındaki ana haber bültenlerinin incelenmesiyle düzenlenen raporun değerlendirildiği üst kurulun 07.08.2014 tarih ve 22 sayılı kararına atıf yapılarak cevap verilmesinin nedeni anlaşılamamıştır.” FIRAT KOZOK ANKARA RTÜK, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin televizyon kanallarının yayınlarına ilişkin birçok usulsüzlük raporunu seçimden haftalar sonra YSK’ye gönderdi. YSK’nin kanallarla ilgili yaklaşık 50 kararı seçim bitip, taşlar yerine oturduktan sonra RTÜK’e ulaştı. RTÜK’ün tarafsızlığı ihlal eden yayınlarını sumen altı etmesi YSK’yi çileden çıkardı. YSK, devlet bürokrasisinde eşine az rastlanır Adalet Çadırı’nı taradılar SİBEL BAHÇETEPE Maltepe Gülsuyu’nda uyuşturucu çeteleri tarafından öldürülen Hasan Ferit Gedik’in 19 Kasım’da görülecek davası öncesi adalet talebini yinelemek için Halk Cephesi tarafından Kartal Meydanı’nda 34 gün önce açılan “Adalet Çadırı”na önceki gece kimliği belirsiz kişiler silahlı saldırı gerçekleştirdi. Olayda şans eseri ölen ya da yaralanan olmazken kurşunlardan ikisi çadıra, biri ise çadırın hemen yanındaki Atatürk heykeline isabet etti. Saldırganların olay yerinden kaçtığı belirtilirken çadırın bulunduğu noktadaki Mobese’nin de bir süredir çalışmadığı iddia edildi. Olay sonrası polis, çevrede bulunan dükkânların kamera kayıtlarını incelemeye aldı. Halk Cephesi üyesi Seda Tokay, çadırın açıldığı günden bu yana taciz edildiklerini anlatarak “Direnişin 5. gününde, çetecilerden 3 kişi geldi. Ferit’in ‘Ayağa kalk İstanbul’ afişini göstererek ‘Bunlar bizim aşiretten değil mi?’ diye konuştular. Gözdağı vermek ve tahrik etmek istediler. Bunları söyleyenlerin Hasan’ı vuran ve katledenlerin tanıdıkları olduğunu düşünüyoruz” dedi. Saldırının da aynı şekilde çeteciler tarafından yapılmış olabileceğini söyleyen Tokay “1011 kişi çadırın etrafındaydık. Sonra bir anda çadırın çaprazından ateş etmeye başladılar. Kaçan kişiler, polis merkezinin arkasına gitmişler. Olay sonrası polis uzaktan fotoğraflar çekti herhangi bir inceleme yapılmadı. Normalde buradaki çevik kuvvet gece 23.30 gibi gider, ama olay günü buradaydı. Açlık grevine başlayacağız” dedi. Resmi yazıda sert üslup Henüz yerlerdeki yapraklar dallardakinden fazla değil. Kasım başından itibaren öyle olacak. Çıplak ağaçların dibindeki yaprak halı rüzgârla birlikte hışırdayıp toprakla sarmaş dolaş yeni bir yaşama bürünecek. Bugünlerde sombaharın tadı, rengi, kokusu, sesi kendisini her yerde hissettiriyor. İki insanın zor kucaklayacağı kalınlıkta gövdesiyle parkın en yüksek ağaçlarından biri olduğunu taa uzaklardan gösteren söğüdün hemen yanından koşarken her tarafımı dolduran kuş sesleriyle duraladım. Çevremde bir tek kuş bile yok ama tam bir “kuştan sesler korosunun” ortasındayım. Gözlerimi ovaladım. Evet, tek bir kuş bile yok. Tamam, kitap okurken artık gözlüğe mecburum ama kuşlara bakarken de mi yoksa?.. Ağacın altına geldim. Sesler yoğunlaştı, çeşitlendi... Gövdeye dokunup gökyüzüne baktım, o güzelim manzara... Dalların arasından görünen alaca gökyüzü, insanın içine uzanan bir derinlik yaratıyor. Ama kuşlar yok... HHH Yazdan biliyorum, serçeler örgütlü gruplar halinde dolaşır, çimenlerin arasına konup iner, sulak çukurların kıyısında kümelenirdi. Yine etrafta öyle bir yerde olmalılar; ama sesler tepemden geliyor. Gövdeye yaslanıp hiç kıpırdamadan gözümü dalların arasına dikince fark ettim ki, bütün kuşlar ince dalların yaprakları arasında buluşmuşlar, arada birçok kısa uçuşlarla birbirlerinin dallarını ziyaret ediyorlar. “İlahi söğüt” dedim, “senin pek çok arkadaşını biliyorum. Arada bir yazardım da... Baştaki ‘s’ harfini düşürür, verdiğin öğütleri dinlerdim. Ama dallarının yüzlerce serçeyle birlikte konser salonları haline gelişi de bir başkaymış.” Gökyüzü yaprak yağışlı demiştim ama, söğüdün altında ses yağışlı. Sanki sesler yağmur taneleri olmuş, bütün bedenime dokunuyordu. İnsanın kendisini doğanın bir parçası gibi hissetmesi ne güzel... Gövdenin bir kabuğu, bir yaprak, kuşun ağzından dökülen bir cik... HHH Öten ağacın altından az öteye gidip dev konser salonlarına uzaktan bakarken usul usul gün doğuyordu. Geceden kalma kavun dilimi ay, bulutların arasında düzgün çizgilerle güneşi selamlıyordu. Konser saatini anlamışsınızdır; tam güneş doğarken... Serçelerin güneşi karşılaması her zaman böyledir. Eskiden onların tellerden güneşi doğurmasını izler, kendimi dünyanın olmadık coğrafyalarında hissederdim. Söğüdün dallarında ağacı sese dönüştürmelerini izlemenin keyfi de başkaymış. Aslında serçeler güneşin doğumunu izlemezler, güneşi doğururlar. Seslerine biraz kulak verince, “Biz haykırmasak bu güneş doğmazdı” dediklerini duyarsınız. Sombaharın kuşları uğurlamakta olduğu şu günlerde olabildiğince gün doğumlarını kaçırmamaya çalışıyorum. Serçeleri dinledikçe, “bir kuş beyinli olup doğanın tadını onlar kadar güzel çıkarmayı başaramadın” diye söyleniyorum kendime. Oysa günlük işlerin karmaşası arasında insan ne yapıp etmeli, doğadan payını alabilmeli. İnsan olmak için... Neee? Beton yığınları arasında bu mümkün değil mi? Kızılderililerin kültürlerine ilişkin bir kitapta okumuştum... Kızılderili New York’a geliyor. Beyaz arkadaşıyla gökdelenlerin arasında yürürken birden duruyor. Yan taraftaki ağacı gösterip sesleniyor: Bir karınca yürüyor, ayak sesini duydum... Beyaz, “Bu gürültünün ortasında duyman mümkün değil ki” deyince, şu karşılığı veriyor: İnsan duymak istediği sesi duyar... Arif Doğan toprağa verildi Yurt Haberleri Servisi Önceki gün yaşamını yitiren emekli Albay Arif Doğan için memleketi Düzce’nin Cumayeri ilçesinde dün cenaze töreni düzenlendi. Cumayeri Merkez Camisi’ndeki törene İl Jandarma Komutanı Albay Ramazan Akça, İl Emniyet Müdürü İsmail Hakkı Akyüz, askeri erkân, eşi Fethiye Doğan ve yakınları katıldı. Sedat Peker’in de cenazeye çelenk göndermesi dikkat çekti. Arif Doğan’ın cenazesi Yaka Mahallesi’ndeki aile mezarlığında toprağa verildi. “JİTEM’i ben kurdum” diyen, Ergenekon davasında 47 yıl 3 ay hapis cezası aldıktan sonra sağlık sorunları nedeniyle tahliye edilen Doğan GATA’da yaşamını yitirmişti. Ortaokulda türbana hayır İstanbul Haber Servisi Toplumsal Kadın Erdoğan: Densizler l KÂBİL (AA) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, günübirlik ziyaret için gittiği Kâbil’de Afganistan Devlet Başkanı Eşref Gani Ahmedzai ile görüştü. Bölgedeki gelişmeleri de değerlendirdiklerini anlatan Erdoğan; Pakistan, Afganistan ve Türkiye olarak başlayan İstanbul sürecinin aynı kararlılıkla devam etmesi gerektiğini vurguladı. Erdoğan ve Ahmedzai ile baş başa görüşmelerinin ardından heyetlerle bir araya geldi. Erdoğan, daha sonra ISAF bünyesinde Türk askerinin görev yaptığı Doğan Kışlası’nı ziyaret etti. Erdoğan, kışlaya gelişinde, Kâbil Eğitim Yardım ve Danışma Komutanı Tuğgeneral Şafak Gök tarafından karşılandı. Erdoğan kışla yemekhanesinde 93 kişilik Azeri bölüğü de dahil Türk askerlerine hitaben bir konuşma yaptı. “Kobani’den Türkiye’ye sığınanlara da en başta kucak açan onları dostça, kardeşçe kucaklayan yine Türk Silahlı Kuvvetlerimiz olmuştur” ifadesini kullanan Erdoğan “Bazı densizler çıkıp Mehmetçiğe taş atıyor olabilirler, bazı alçaklar çıkıp Mehmetçiğe kurşun sıkıyor olabilirler. Barış için görev yaptığımız yerlerde, bazıları çıkıp düşmanca tavırlar sergiliyor olabilirler. Dünyanın en büyük ve en kadim ordularından biri olan Türk Silahlı Kuvvetleri, bu insanlık dışı saldırıların hiçbirine boyun eğmez, hiçbirinden etkilenmez ve vazifesini kararlılıkla yerine getirme idealinden asla vazgeçmez” dedi. Çadır ve anıt çevresinde 5 adet mermi kovanı bulundu. MUSTAFA ÇAKIR BTK’ye dev bütçe yici ve denetleyici kurumların bütçe büyüklükleri de şöyle: RTÜK 248 milyon lira, SPK 109 milyon 496 bin lira, BDDK 282 milyon lira, EPDK 248 milyon 136 bin lira, Kamu İhale Kurumu 130 milyon lira, Rekabet Kurumu 65 milyon 500 bin lira, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 96 milyon lira, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 33 milyon 560 bin lira. Hükümet artan maliyetler nedeniyle tasarrufa gitmek için kamuda taşıt kiralamaya sınırlama getirildiğini duyurmuştu. Buna karşın bütçeye göre kamu idareleri gelecek 2015 bütçe cetvellerinde dikkat çeken ayrıntılar yer aldı Hareketi Derneği (TOKHADER) öncülüğünde Kadıköy’de bir araya gelen yurttaşlar, türbanın ilköğretime dek inmesini protesto etmek için Bağdat Caddesi’nde 4 günlük oturma eylemi ve imza kampanyası başlattı. “Bizler başörtüsüne karşı değiliz, baskı ve dayatmalarla başın örtülmesine karşıyız”, “Çocuklarımızdan, geleceğimizden, Cumhuriyetimizden vazgeçmedik. Eğitimde kirli oyunları seyredip susma artık” yazılı pankartlar açan grup, Türk bayrakları ve Atatürk posterleri astı. Toplumsal Kadın Hareketi Derneği Onursal Başkanı Hüsniye Kaya, imza kampanyasında hedeflerinin 10 bin imza olduğunu ifade etti. Ahmet Özer adlı yurttaş ise eyleme destek için Almanya’dan geldiğini söyledi. Eylem, salı günü saat 17.00’de sona erecek. Fotoğraf: VEDAT ARIK 324 kaçak yakalandı ANKARA Meclis’e sunulan 2015 bütçesinde, düzenleyici ve denetleyici kurumlar içerisinde bütçe büyüklüğü en yüksek olan kurum, yasal telefon dinlemelerinin yapıldığı Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) da bağlı olduğu Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) oldu. Kurumların 2015 yılında alabilecekleri taşıtların listelendiği bütçe cetveline göre Cumhurbaşkanlığı’na gelecek yıl 2’si güvenlik önlemli olmak üzere 14, Başbakanlık’a da 20’si güvenlik önlemli olmak üzere 183 binek otomobil alınacak. Bütçe cetvellerine göre BTK’nin bütçe büyüklüğü 2 milyar lira. Diğer düzenle Taşıt saltanatı yıl yine çok sayıda araç edinebilecek. Cumhurbaşkanlığı gelecek yıl 12 binek otomobil, 2 güvenlik önlemli binek otomobil alacak. Güvenlik önlemli binek otomobillerin cinsi ve fiyatı Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği tarafından belirlenecek. Bunun dışında Cumhurbaşkanlığı’na 2 minibüs, 1 panel, 1 otobüs, 1 kamyon alınacak. Yine cinsi ve fiyatı Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği tarafından belirlenmek üzere “diğer taşıtlar” kapsamında Cumhurbaşkanlığı’na 6 araç daha alınacak. Başbakanlık ise 20’si güvenlik önlemli olmak üzere toplam 183 binek otomobil alacak. Başbakanlık’a 16 arazi binek aracı, 17 minibüs, 3 pickup, 1 panel, 1 midibüs, 1 otobüs de alınacak. İSKENDERUN/ MERSİN (Cumhuriyet) Mersin’de yurtdışına gitmek isteyenlerin bulunduğu tekneye operasyon düzenleyen ekipler, aralarında çocukların da bulunduğu Suriyeli 200 kişiyi yakaladı. Suriyelileri yurtdışına çıkarmak istediği belirlenen 7 kişi gözaltına alındı. Hatay’da ise bir teknede 124 Suriyeli göçmenin bulunduğu ve bunların deniz yoluyla Türkiye’ye gelmeye çalıştığı öğrenildi. Her iki şehirde de göçmenler, Yabancılar Şube Müdürlüğü’ne götürüldü. İnşaattan taş yağdı Haber Merkezi Şişli’de gazetemizin bulunduğu Prof. Dr. Nurettin Mazhar Öktel Sokak’taki 7 katlı inşaatta hiçbir önlem alınmadan “leğen”le taşınan hafriyat kontrolsüzce sokağa döküldü. 7. kattan taşlarla dolu leğen halat yardımıyla sokağa indirilirken devrilince yoldan geçen arabalar zarar gördü. Gazetemizin Dış Haberler Şefi Ceyda Karan’ın içinde bulunduğu araç da zarar gördü. Karan, insan hayatını tehlikeye sokan inşaat yetkilileri hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunarak kamu davası açılmasını istedi.