03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 19 EKİM 2014 PAZAR 16 KÜLTÜR Utku Varlık’ın ‘Fragmanlar’ sergisi 6 Kasım’a kadar Bozlu Art Project Nişantaşı’nda Resmin gizemine yolculuk u Utku Varlık, sergi için hazırlanan belgeselde, ‘paranın’ daha sanata dokunmadığı yıllara, örneğin bir Katar emirinin kızının fuarcılık yapmadığı, ‘bezirgânların’ resim tarihini yazmadığı yıllara vurgu yapıyor. “O zamanlar yaşamak güçtü ve insan yalnızdı ama hayali ve tutkusu resme özgüydü” diyor. Kültür Servisi Utku Varlık’ın “Fragmanlar” sergisi Bozlu Art Project Nişantaşı’nda açıldı. “Eğer bir düş giderek resme dönüşüyorsa, resim de sonuçta düş’e dönüşür” diyen Utku Varlık yeni sergisinde atölyesinde yıllardır sakladığı dosyalardan, rulolara gizlenmiş, başlanmış ama bitmemiş binlerce detaydan yola çıkıyor. Sergi açılışı dolayısıyla, 40 yıldan fazla bir süredir çalışmalarını sürdürdüğü Paris’ten İstanbul’a gelen Utku Varlık ile 6 Kasım’a kadar sürecek sergisi üzerine konuştuk. Bu serginizle edebiyat ve sinemada çokça karşılaştığımız bir kelimeyi resim terminolojisinde kullandınız. Serginiz ve bu resimlerinizden biraz bahsedebilir misiniz? Konu ve içerik de bir serginin oluşumunu yönlendirir ama isim koymak, bir sergiyi Çok ilginç tüm bu yazışmalar içerik olarak bir sevgiyi özetliyor; resim ve resim yapmak, ne biçim bir tutku bu? Yaşamak bir başka türlü sıkıntıysa, bu sanatın oluşumunda değişik bir yansıma, yaratmaya özgü bir sinerji getirmiştir geçmişte. Sefalete bir övgü yapmıyorum. Bugüne özgü söylemek istediğim; yaşama boyutlarının yaratmayla ters orantılı olması ve de sanat adına performans yapan milyonerlerin çoğalması. Fragmanlar isimli serginizde atölyenizden görüntülerin de olduğu bir belgesel var, günümüzde atölye bir ressam için ne ifade ediyor? Atölye benim için bir mekândan öte, düşlerimi gerçekleştirdiğim bir “cabinet de curiosité”, bir merak kabinesidir. O resmi özlediğimiz yıllar aynı zamanda resmi yapan malzemeyi de özlediğimiz yıllardı. Doğru dürüst renkli kalem bile bulunamadığı günlerde bir tüp yağlıboya, fırça, tuval, şasi, sanata özgü kitap, röprodüksiyon... Büyük lüks! Belki bana özgü bu açlık ki ilk Batı’ya gittiğimde, bir resim malzemesi satan butiğin vitrinine uzun süre baktığımı anımsıyorum. Daha sonra nereye gitsem oraya özgü; ilginç her malzeme, obje, kitap kendiliğinden birikti. Atölye o denli bir renk karnavalı ki, doğadan hızla yok olan pigment, doğal toz boyalara bakmak bile resmin gizemine bir yolculuktur. Bir Çin Masalı Dün gece rüyamda Çin’deydim... Dev bir ejderhanın sırtına binmiş, Sarı Nehri aşmakta idim. Sağ yanımda Konfüçyüs, “Akıl var, mantık v ar: Şu üzerine bindiğin ejderha, tam beş bin yıl önce çizildi. Seni çok uzaklara taşıyamaz” demekteydi... Sol yanımda Bertolucci “Kimse sana Yasak Kenti benim gibi gösteremez” diye dil döküp beni baştan çıkarmaya çalışmakta idi... Ne sağa baktım ne sola, daha sıkı sarıldım ejderhama... Dün gece rüyamda Çin’deydim... Ve de üstelik Çinliydim... Önümde anneannem duruyordu. Anneannemin çekik gözlerinde şimşekler çakıyordu: “Siz feministler bugüne dek neredeydiniz! Bak ayaklarım mahvoldu” dedi. Ayaklarına baktım. Anneannemin ayakları mercimek boyunda. “Yok güzellikmiş, yok asaletmiş diye bizi kandırdılar, ayaklarımızı zincire vurdular, bebeklikten beri dapadar demir kalıplarda kemiklerim eğrildi, parmaklarım büzüştü, atamadığım adımlarla bir arpa boyu ilerleyemedim. Şimdiden sonra ayaklarım özgürlüğü ne yapsın, alın özgürlüğünüz sizin olsun!” dedi. Aldım anneannemi kucağıma, aldım mercimek ayakları avcuma, okşadım, okşadım, okşadım... Anneannemin çekik gözlerindeki öfke gözyaşına, gözyaşları inci tanelerine dönüştü... İncileri görünce bir sevindi, bir sevindi... Onu tam yatıştırdım ki, arkamda bir kahkaha... Arkama baktım, karşımda Çinli torunum. Çekmiş altına mini’leri, gözüne de sürmeleri. Kirpikler birer yelpaze, dudaklar vişne. Başına da türban bağlamış! Bu ne hal, sen daha çocuksun dememle, “Bana bak babaanne, galiba nerede ve hangi zamanda yaşadığımızı yine unutuverdin! Kapanma özgürlüğümü kullanıyorum” deyip, elindeki pankartı burnuma dayadı. Pankartta “İlim Çin’de de olsa aramalısın” yazıyordu. Hong Kong’a gidip direnişçilere katılacak diye ödüm koptu! Kırk yılda bir rüyamda Çin’deyim, üstelik Çinliyim, aile sorunlarıyla uğraşacak değilim! HHH Dün gece rüyamda Çin’deydim. Çinli miydim değil miydim, bilmiyorum ama çok yaşlıydım. Sırtına bindiğim ejderha kadar yaşlıydım. Ejderhanın boynuna sımsıkı sarılmış uçup giderken, konuşa konuşa, o eski güzel günleri yâd ediyor, eğleniyor, eğleniyor, eğleniyorduk... Yeryüzünde ilk kâğıdı yaptığımız günleri anımsıyor musun... Birinci yüzyıldaydı... Avrupalıların bu tekniği öğrenmeleri için aradan bin yıl geçmesi gerekti... Evet anımsıyorum... İlk matbaayı, baskı yöntemlerini keşfedişimizi unutmadın değil mi. 9. yüzyıldaydı. Avrupa’dan beş yüz yıl önce... Elbet unutmadım. Hem daha öncesini de unutmadım. İÖ 4. yüzyılda ipek üretmeye başladığımızı, yıllar, yüz yıllar, bin yıllar boyunca, dünyayı ipekle donattığımızı... Yeryüzündeki öteki “ilk”lerimizi de unutmadın değil mi? Unutmadım. Barutu? Unutmadım Pusulayı? Unutmadım. Pergeli? Kibriti? Unutmadım, unutmadım. Kilidi? Porseleni? Unutmadım. Kâğıt parayı? Unutmadım. Kamıştan ve demirden, yeryüzünün ilk asma köprülerini? Yandan çarklı tekneleri? Yeryüzünün ilk mekanik saatlerini? Hastalıklara karşı aşıyı buluşumuzu? Unutmadım, unutmadım, unutmadım... Demiri döküp ilk sanat eserlerimizi yaratmamızı. İÖ dördüncü yüzyıldı. Avrupa’nın bu sanatı keşfetmesi için aradan on sekiz yüzyıl geçmeliydi. Biliyorsun değil mi? Biliyorum, dedi ejderha ve yolumuza devam ettik. HHH Sevgili okurlar, birkaç gündür Çin’in başkenti Pekin’deyim. Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nin genel kongresinde. Nasılsa döndüğümde buradaki izlenimleri sizlerle paylaşacağım, şimdilik “Uzak Doğu’m” kitabımdan (Cumhuriyet Kitapları) günümüze uyarlanmış minik bir bölümle “Beijing’den sevgiler” diyorum. Merak kabinesi ‘Fragmanlar’ tasarlamak için bence gereklidir. Her sergi öncesi atölyeyi bir düzene sokmak, çalışmanın sağlığı açısından çok önemlidir. Bu kez uzun süredir el sürülmemiş, zamanla birikmiş; “unutulmuş denemez; çünkü bellek bu tür arşiv konusunda çok hinoğluhindir”, bilerek kenara konmuş bir sürü ufak boyutlu tuval bana beynin bir işlevini anımsattı. Düşün oluşumunda uyku fenomeni; beynin güncel bellek için yaptığı “arşiv” çalışması süresindedir. O gün yaşanmış tüm duygu fenomenlerini elden geçiren arşiv bürosu, olguyu üç bölümde sorgular: Ertesi gün ve ötesi için kullanılacak ve de geçmişe dönük dosyasına konacak ivmeler ve duygu bölümü. Bu montajda duygu motifleri önemli bir rol oynar; çünkü hayale özgü tüm “emotion”ın analizi yapılıp önemliler kullanılmak üzere dosyalandıktan sonra, montajda gereksiz imajlar ve düşen “fragman”lar düşleri ve karabasanı oluşturan kısa metraj filmlerdir. Burada üçüncü boyut; uzak ve yakın, geçmiş ve gelecek ikileminde paradoksal bir oyun olarak bizi “virtuel”e saptırır; bu şekillenmede bir mantık yoktur. Aslında sanatın oluşumundaki en önemli ivme; “gerçek ve gerçeküstü” de içerik olarak bir ivme yaratır kendi adına; buna “absürd” diyoruz yani şaşırtma, korkutma olarak bir “leitmotiv” oluşturur ve de içerikte önemli sapmaları içerir. Değişik dönemlerin bu küçük boyut çalışmalarının sergiye bir anlam ka tacağını düşünerek fragmanlar dedim. “Ben hep ‘resmi özlediğimiz’ yılları düşünürüm” diyorsunuz serginiz için hazırlanan belgeselde. Bu sözlerinizle altını çizmek istediğiniz konu neydi? Resmi özlediğimiz yıllar; günümüzde yaşadığımız, “paranın” daha sanata dokunmadığı yıllara, örneğin bir Katar emirinin kızının fuarcılık yapmadığı, “bezirgânların” resim tarihini yazmadığı yıllara bir göndermedir. Alıp okuyun bir ressamın yazışmalarını, örneğin Turan Erol’a mektuplar; tüm dostları, hocası Bedri Rahmi vs. Evet, resim satılmazdı, herkes bir yaşam kavgasındaydı, yaşamak güçtü ve insan yalnızdı ama hayali ve tutkusu resme özgüydü. Ülkem Özsezen’s Newbury Quintet ‘Milliday’ (San Grafik) Piyanist ve besteci Ülkem Özsezen’in ilk albümü “Ghost’s Note”un üzerinden geçen 3.5 yıl, zamanın izlerini bırakmış. Bu kez daha kalabalık ve farklı anlayışta bir topluluk ile çalışmış Ülkem, Newsbury Quintet adlı projede. Çalgısal bileşeninden dolayı daha elektrikli bir albüm bu. İlkinde mainstream ile güncel eğilimleri işleyen modern kompozisyonlar bir aradayken, burada bütüncül bir konsept var. İki albüm arasındaki ortak nokta ise tüm müzisyenlerin sahip olduğu ifade özgürlüğü ve geniş alanlar. Başta saksofoncu Engin Recepoğulları olmak üzere toplulukta yeterince söz hakkına sahip üç solocu var; hatta basçı Alper Yılmaz buna dahil. Melodik gitarcı Eren Gümrükçüoğlu ile makyajsız davulcu Ekin Cengizkan’ın ilk albüm stüdyo kaydı bu. Konsept zamanın öznel algısı üzerine. Albüme adını veren sözcüğün anlamı “gün biriminin bir alt bölümü”. Hesaba göre bir milliday, 0.001 gün; yani günün binde birine eşit. Zamanın hızlı akmadığı bir albüm “Milliday”; tek rock parça “Sundae” dışında telaşsız, paniksiz bir üsluba sahip. Zamanın ayrıntısında saklanan bir gizem var orta yerinde, BlowUp’ın görselliğinin zamana tahvil edilişini andıran bir serüven. Tamamen kişisel bir algı bu; bir o kadar da soyut. Beck “Morning Phase” (Capitol) Obur değil iştahlı, ayran gönüllü değil projeci, pop bukalemunu değil sofistike bir sanatçı; tam adıyla Beck Hansen ya da alıştığımız haliyle Beck. Altı yıl sonra çıkardığı 12. stüdyo albümü “Morning Phase”, The Byrds, genç Bob Dylan ya da akustik şarkılarıyla Pink Floyd mirası üzerine kurulu. Aslında çok eskiden merak salmıştı singersongwriter havalarına, ancak memleketi Los Angeles’ın geleneğini ironik bir biçimde sürdürmeyi tercih ediyor Beck. Zira arka planında Gainsbourg tarzı bohem dünyalar var. Parlak gitarlar, şıngırdayan vurmalılar, katmanlı vokaller, bulanık akustik baslara bakınca, geçmişle akrabalığı; müzikal bir yalınlığı, minimal bir soundu var bu analog albümün. Neredeyse “Sea Change” ile aynı renk paletini kullanmış. Bilgelik sıfatına sahip olmak için 43 erken bir yaş olabilir ama bizimki usta işi hikâyeler anlatıyor. Hippi kültürü ile flört etse de içinden nadiren umut geçen kasvetli şarkılar ağır basıyor. Lirik şarkı sözlerinde sıkça ele aldığı konuların başında ölüm ve ahlak yer alıyor. Evet, yılların hipster’i için sade ve mütevazı bir folk albümü oldukça radikal bir çıkış. Bundan sonra ondan “Loser” bekleyenler avcunu yalar çünkü artık saçaklı süet ceket giymiyor. [email protected] T.C. ANKARA (SULH HUKUK MAH.) SATIŞ MEMURLUĞU’NA İZAFETEN ANKARA 22. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2014/138 SATIŞ Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TAŞINMAZIN Özellikleri: Ankara ili, Çankaya ilçesi, Cevizlidere Mahallesi, Ceyhun Atıf Kansu Caddesi 1244. sokak ile 1249. sokak kesişiminde 7 kapı No’lu Batuhan apartmanının bulunduğu yere rastlayan imarın 27893 ada, 4 parseli teşkil eden 1.179,00m2 yüzölçümünde arsa üzerine inşa edilmiş 51/1179 arsa paylı zemin kat 5 No’lu dubleks mesken vasıflı taşınmazın zemin katta 2 oda, salon, WC, balkon, alt katta ise 4 oda, mutfak, antre, banyo, WC ve depo olarak kullanılmakta olan bir alan mevcut olup, toplam kullanım alanı 177m2 olarak ölçülmüş olup, eklentisi 7 No’lu depo ile birlikte hissedarlar arasındaki ortaklığın giderilmesi amacıyla satılarak paraya çevrilecektir. Gayrimenkulün geniş evsafı dosyada mevcut bilirkişi raporunda açıklanmıştır. Adresi: Cevizlidere Mah. Ceyhun Atıf Kansu Cad. Batuhan Apt 7/5 Çankaya Yüzölçümü: 1.179,00m2 Arsa Payı: 51/1179 İmar Durumu: imarlıdır. Kıymeti: 250.000,00 TL KDV Oranı: %18 Kaydındaki Şerhler: Tapu kaydındaki gibidir. 1. Satış Günü: 25/11/2014 günü 09.45 09.55 arası 2. Satış Günü: 26/12/2014 günü 09.45 09.55 arası Satış Yeri: Ankara Adliyesi 2 No’lu mezat salonu NOT: TAŞINMAZ TAPU KAYDINDA YABANCI GERÇEK VE TÜZEL KİŞİLERİN TAŞINMAZ VE SINIRLI AYNİ HAK EDİNİMLERİ YASAKLANMIŞTIR. Satış şartları:1 İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50’sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50’sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2014/138 Satış sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 11/10/2014 (İİK m.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 64800)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle