01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 OCAK 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER 9 Mezhep çatışmasında Steele’i tanıyan Iraklılar, kendisi için “soğuk, acımasız, kalpsiz” gibi ifadeler kullanıyor. Irak bumerangı D lunduğunu kabul etti. SünniŞii çekişmesinin tarihi yüzlerce yıl geriye gidiyor. Ancak günümüzde bu çatışmanın yeniden doğuşundan söz edebiliriz. Ortadoğu’da bugün yaşanan çatışmanın kökenleri nelerdir? ABD’nin Irak işgalinin etkileri artık çok konuşulmuyor ama Irak işgali mezhep çatışmalarını tetikleyen önemli bir faktör değil mi? TBB Başkanı Eleştirilere Yanıt Verdi ÖZGÜR ULUSOY ünyanın gözü, önce Irak sokaklarını mezarlığa çeviren, ardından Suriye’yi kana bulayan, kısa geçen sakin bir dönemin ardından Irak’ta yine alevlenen mezhep çatışmalarında... Mezhep çatışmalarının kökenini, Türkiye’nin bölgede nasıl algılandığını, merkezi Washington’da bulunan, küresel güvenlikle ilgili çalışmalar yürüten düşünce kuruluşu Stimson Merkezi’nden uzman Geneive Abdo’ya yönelttik. Aynı zamanda Brookings Enstitüsü için de çalışmalar yapan, İran ve siyasi İslam konularındaki çalışmalarıyla bilinen ve son olarak ŞiiSünni gerilimiyle ilgili bir rapor kaleme alan Abdo, bölgede Türkiye’nin Suriye muhalefetine desteğinin mezhepsel nedenlerden kaynaklandığı algısının bu uSiyasal İslam konusunda çalışmalar yürüten Geneive Abdo, “Şii siyasi liderler Türkiye’nin Şiilerin önderliğindeki hükümet veya hareketlerin siyaseten son bulması yönündeki Sünni kampanyasının parçası olduğuna inanıyor” diyor. de Suriye’de çok arttı. Bunun üç temel nedeni var: Merkezi devlet/hükümetlerin zayıflaması, ki bu Arap toplumlarında siyasi ve dini kimliklerin son derece önemli hale gelmesine yol açtı. Bir de bazı ülkelerde İran’la Suudi Arabistan arasında yaşanan “temsili savaş.” Mezhep çatışmaları Suriye’de zirveye mi ulaştı? Hayır, Suriye’de zirveye ulaştığını düşünmüyorum. Savaş sürdükçe, aşırılık tırmanıyor, bu da Selefiler gibi eğilimlerin, kendi davaları için mezhep kartını açmalarına uygun bir ortam yaratıyor. Savaş devam ettikçe, hem Sünni hem Şiiler kendi mezheplerini yok etmeyi hedefleyen bir savaş yürütüldüğüne inanmaya başlıyor. Hem camilerdeki vaazlar, hem de internete, Suudi Arabistan’da yaşayan şeyhler tarafından yüklenen vaazlar bunu gösteriyor. nkara’nın gündemi mezhepsel’ Türkiye bu mezhep savaşının bitmesinde nasıl bir rol oynayabilir, oynamalıdır? Şii ve Sünni Müslümanlar arasındaki çatışma öyle bir noktaya ulaştı ki, Türkiye hükümeti dahil pek çok hükümet, sanki mezhepsel bir politika izliyormuş gibi görünmeye başladı. Bu özellikle Suriye meselesine dahil olmuş ülkeler için geçerli: İran, Suudi Arabistan, Katar, Rusya, Türkiye ve ABD. Arap ülkelerini ziyaret ettiğimde, ki sık sık gidiyorum, Şii siyasi liderlerin Türk hükümetini mezhepsel nedenlerden ötürü Sünni yanlısı olduğunu düşündükleri çok açık görülüyor. Türkiye’nin Şiilerin önderliğindeki hükümet veya hareketlerin siyaseten son bulması yönündeki Sünni kampanyasının parçası olduğuna inanıyorlar. Irak, İran, Suriye hükümetleriyle Hizbullah hareketi bunun örnekleri. Irak Savaşı’nın Saddam Hüseyin iktidarı dışında farklı bir Sünni hükümet getirmek için yapıldığını, ancak her nasılsa Şiilerin İran’ın yardımıyla zaferle çıktığını düşünüyorlar. Türkiye’nin Suriye muhalefetine güçlü desteğinden ötürü, bunun Esad diktatörlüğüne karşı değil, mezhepsel nedenlerden olduğunu düşünüyorlar. Türkiye’nin çoğu Sünni olan Suriyeli mültecilere yardımı da bu algıyı güçlendiriyor. Türkiye’nin Sünni İslamcı bir hükümet tarafından yönetilmesi de bu algıyı besliyor. ‘Hukuk Devleti Mücadelesi Yolsuzluk Skandalıyla Şartlanamaz’ Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Metin Feyzioğlu’ndan, Milliyet’te de dün yer alan çözüm formülünün ayrıntılarını içeren uzun bir açıklama aldım… Kısaca yalnız “demokrasi, hukuk devleti, insan hakları, hukukun üstünlüğü”nden yana taraf olduğunu söyleyen Feyzioğlu, çözüm önerisini salt “hukuk devleti” kriterleri ve tamamıyla siyaset üstü olan bir “hukuk mantığına” dayandırıyor. Hukuk devletinde bu bağlamda yeri olmayan, 5 Temmuz 2012’de kaldırıldığı söylenen ancak fiilen çalışmaya devam eden “ÖGMözel görevli mahkemelerin” “gerçekten kapatılması” için gereken kanuni düzenlemenin seri biçimde yapılmasını, Yargıtay’ın bu mahkemelerde verilen hükümleri bozmasının sağlanmasını, Yargıtay’dan onanarak kesinleşen mahkumiyet hükümlerinin… yeniden yargılamaya tabi olacağına dair düzenlenme yapılmasını talep ediyor. Feyzioğlu, ÖGM’lerin yanında hukuk devletiyle bağdaşmayan terörle mücadele mahkemelerinin de gene kaldırılmasını; sözü edilen mahkemelerdeki davaların “ağır cezaya” kaydırılmasını öneriyor. “Feyzioğlu formülünün” öne sürdüğü bu esaslar kamuoyuna mal olur olmaz, geniş bir tartışma tetiklendi ve pek çok yerden itirazlar yükseldi. İstanbul Barosu Başka nı Ümit Kocasakal ör neğin, Feyzioğlu’nun iyi niyetle hareket ettiğini teslim ettikten sonra TBB Başkanı ile aynı görüşte olmadığını belirterek “Yargılanmanın yenilenmesi şu bu, benim önerim başka. Ben yargılanmanın değil, Türkiye’nin yenilenmesi gerektiğini düşünüyorum… Hükümete destek verilmemeli, meşrulaştırılmamalı” dedi. Rıza Türmen benzer biçimde “Erdoğan’ın tuzağına dikkat!” diye uyardı: “Başbakan ve hükümetinin kafasında bir ‘denklem’ var” diyerek üsteledi: “Önce Balyoz ve Ergenekon’da insanların sahte delillerle tutuklandığı ortaya çıkacak. Sonra da ‘sahte delil üreten o kişiler şimdi de aynısını yolsuzluk soruşturmasında yapıyor’ algısı yaratacaklar ve ‘haklılığımız ortaya çıktı’ diyecekler.” Yanı sıra “hızlı formül 310. madde” şeklinde Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’ nun da formülü gündeme geldi... Bu formülleri ve kafaları karıştıran bu tartışmaları konuşmak üzere, dün İlker Başbuğ, Tuncay Özkan, Doğu Perincek ve Bilgin Balanlı ile Silivri’de görüşen Feyzioğlu’nu aradım. kaldırılsın noktasında. Bundan istifade edelim. (ÖGM davalarının ağır cezaya kaydırılması bağlamında) ağır cezada, adil yargılamayı kısıtlayan hükümler olmadığı için sürecin daha doğru işletilebileceğini ümit ediyoruz. Sorunu yargı yoluyla çözmenin tek alternatifi ‘af’tır. Af da siyasi bir karardır. Bugün gündemde yok.” ABD kenara EL çekildi, SALVADOR’DAN IRAK’A.... izliyor bir dönem ABD askerlerinin en güçlü direnişle karşılaştığı Anbar bölgesinde, hükümet ile Irak Şam İslam Devleti arasında şiddetlenen çatışmalar için “Bu onların savaşı” ifadesini kullandı... Irak’ta, nispeten istikrarlı geçen bir dönemin ardından mezhepsel şiddetin alevlenmesinde, Suriye’deki iç savaş ve sınırların kontrolsüzleşmesinin oynadığı rol büyük. Irak ve Şam’da İslam Devleti’nin Felluce’de “İslami devlet” ilanı, Ramadi’nin bir bölümünde kontrolü ele geçirmesi, mezhepsel kavganın da ötesine geçiyor belki. Ancak, Irak sokaklarını mezarlığa çeviren, on binlerce Iraklının can verdiği, ülkeyi kutuplaştıran mezhep savaşının ABD işgalinin ardından geldiğini de anımsamak gerekiyor. Pentagon, Orta Amerika’da “kirli savaş” deneyimli iki emekli albayı, mezhebe dayalı polis komandoları oluşturmak için özel olarak Irak’a yollamıştı. Orta Amerika’da solcu gerillalara karşı kullanılan “ölüm mangası” tatiklerinin Irak’a taşınmasından sorumlu askerlerden emekli Albay James Steele’in ismi geçen yıl, WikiLeaks belgelerindeki bir emrin ayrıntılarını araştıran Guardian ve BBC Arapça servisinin ortak çalışmasıyla ortaya çıkmıştı. Steele, yine bir başka emekli Albay James Coffman’la birlikte Sünni direnişini kırmak için gönderilmişti Irak’a. Ününü 1980’lerde vahşet saçan Salvador ölüm mangalarındaki rolüyle kazanan Steele’in görevi, Irak’taki “özel polis birimlerini” en kanlı isyan bastırma tekniklerinde eğitmekti. Gizli işkence ve gözaltı merkezleri, zirve noktasında ayda 3 bin kişinin ölümüne yol açan ŞiiSünni savaşının tohumlarını da ekiyordu. Steele, 2003’ün başından itibaren “enerji danışmanı” sıfatıyla Irak’taydı. Irak’ta ne yaptığını çok insan bilmese de General Petraeus gibi isimlere kolaylıkla ulaşabiliyordu, doğrudan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’e bağlıydı. Ülkedeki gizli hapishane sayısı arttıkça, geceleri caddelere bırakılan ceset sayısı da artıyordu. Kayıp ve işkence vakaları öyle artmıştı ki, New York Times’da, 1 Mayıs 2005’te “Irak’ın Salvadorlaştırılması” başlıklı bir yazı yayımlamıştı. Ülkede gittikçe kötüleşen koşullara yönelik 2005 ve 2006 boyunca haberler aktı. 29 Kasım 2005’te bir gazeteci, basın toplantısında Rumsfeld’e, Irak’taki ölümlerle ilgili bir soru sorduğunda Rumsfeld, bu yönde kendilerine bilgi gelmediğini söylemişti. Oysa Steele, 6 hafta önce, Şii ölüm mangalarının gayet etkili olduğunu yolunda bir rapor yollamıştı. Amerikan işgalinden 10 yıl sonra Irak savaşı bitmiş değil. ABD, birbirlerini öldürme işini Iraklılara devretmiş durumda. uhalefet ÖGM’yi kaldırmayı desteklemeli’ “Ben 23 yıldır, genç hukuk asistanlığı günlerimden beri hep çift başlı yargının kaldırılmasını savundum. ‘DGM’ler kaldırılmalıdır’ dedim. Sonra hep ‘ÖGM’ler yanlış olmuştur’ dedim. 2013 adli yılın açılış konuşmasında bu konuya çok ağırlık verdim. Bugün tüm siyasi partilerden ben ‘ÖGM’ler kaldırılmalıdır. Yeniden yargılanma yapılmalıdır. Ve bu yargılama adil yargılama olmalıdır’ cümlesini duymak istiyorum. Buna ilaveten ‘yolsuzluk soruşturması örtbas olmasın diye yetkim dahilinde her şeyi yapıyorum ve yapacağım. Aydınlara, gazetecilere, subaylara, avukatlara yönelik bir kumpasa izin vermeyeceğim’ sözünü de keza (başta muhalefet partisi ileri gelenlerinden) duymak istiyorum. Hukuk devleti standartlarını ilgilendiren çift başlı yargının yok edilmesiyle, ‘yolsuzluk soruşturmasının üstünün örtülmesi tehlikesi’ arasında kurulan irtibatlandırmayı reddediyorum. Yolsuzluk soruşturmasının örtbas edilmemesi için muhalefet partileri gereğini yapmalıdırlar. Bu ülkenin gazetecilerine, avukatlarına, aydınlarına, subaylarına yönelik bir kumpasın ortaklığını yapanları kahramanlaştırarak yolsuzluk soruşturmasının kamuoyunda ikna edici olmasını sağlayamazlar.” ‘M ABD Dışişleri Bakanı John Kerry Irak’ın, erkezi devletler zayıfladı Evet, en son mezhepsel çatışmaların tırmanışı Irak’la başladı, Arap isyanlarıyla, özellikle M ‘A Irak ordusundan bir yetkili, “militanları Felluce’den çıkarmak için 23 güne ihtiyaçları olduğunu” söyledi. (REUTERS) lk kez hukuk devleti ölçütü marjı var’ “Muhalefet partilerinin, ‘muhalefet olmanın’ ne demek olduğunu anlamaları gerekiyor. Muhalefet, yolsuzluk soruşturmasının üzerine gidecek adımları atar ve bugüne dek çok da belirgin olmayan karşı çıkışlarını belirginleştirirse kazanır. Aksi takdirde toplum şunu sorar; ‘Ergenekon, Balyoz sorguları yapılırken bu adamlar kötüydü de, yolsuzluk soruşturmasını yaparken mi iyi oldular?’ Hukuk böyle çifte standart kaldırmaz. Önümüzde ilk kez hukuk devleti ölçütlerinin kullanılarak tesis edilmesine imkân var.” ‘İ Felluce halkına IŞİD’i kovun çağrısı Dış Haberler Servisi Irak Başbakanı Nuri el Maliki, Felluce halkına, kentte denetimi ele geçiren El Kaide bağlantılı “teröristleri kovma” çağrısı yaptı. Bölgedeki aşiret liderlerinden Şeyh Ali el Hammad ise IŞİD militanlarının Felluce’yi terk ettiklerini, şehrin Sünni aşiretlerin elinde olduğunu söyledi. Fransız haber ajansı AFP’ye telefonla konuşan El Hammad, “Şehirde IŞİD militanı yok. Hepsi gitti” dedi. Güvenlik güçlerinin Felluce’de büyük bir operasyon düzenlemeye hazırlandığı bildirilirken El Maliki açıklamasında, “Felluce halkı ve aşiretlerin” Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) militanlarını bölgeden atmasını isteyerek bu durumda Felluce’nin güvenlik güçlerinin saldırısına maruz kalmayacağını söyledi. El Maliki, güvenlik güçlerine Felluce’de yerleşim birimlerine saldırmamalarını da emretti. Felluce’nin yanı sıra Anbar vilayetinin başkenti Ramadi’de IŞİD militanlarının elinde. Irak’ta 2003’teki Amerikan işgalinden beri ilk kez büyük şehirler militanların denetimine geçti. Her iki şehirde de dün çatışmalar devam etti. Felluce ve Ramadi’de 8 kişinin öldüğü, 66 kişinin yaralandığı bildiriliyor. AA muhabirine konuşan bölgedeki el Cureysat aşireti lideri Mecid el Cureysi, çatışmaların Felluce’nin güneydoğu bölgelerinde, başkent Bağdat ve Suriye ile Ürdün’ü birbirine bağlayan uluslararası karayolu üzerinde yoğunlaştığını söyledi. Saldırıların yoğunlaşmasıyla gıda sıkıntısıyla karşı karşıya kalan Felluce’de canlarını kurtarmaya çalışan binlerce kişinin bölgeden kaçtığı öğrenildi. en seni darbecilikten, sen beni yolsuzluktan akla önerisi’ Silivri dönüşü telefonda yaptığımız hızlı değerlendirme sonunda TBB Başkanı Feyzioğlu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanlığını yapan Şükrü Karaca’nın ölümünden tam bir gün önce kendisine gönderdiği garip bir iletiden de bahsetti. İleti şöyle: “Gel kardeş, ben seni ‘darbecilik’ten aklayayım; sen beni yolsuzluktan. Neticede ikimiz de AK olalım.” Türkiye hiç bu kadar sis, toz, duman altında kalmamıştı. ‘B ift başlı yargıdan kurtulma vesilesi Silivri’den henüz dönen Feyzioğlu, satır başlarıyla “Cumhuriyet”e şu değerlendirmeleri yaptı: “Kanadoğlu önerisi, ‘Bizi cellatlarımıza mı teslim etmek istiyorlar’ diyen Silivri mahkumlarında infial yarattı. Biz ÖGM’leri kaparak çift başlı yargıyı sona erdirmek zorundayız. İlk kez bu noktaya geldik. İlk kez Türkiye’de bir hükümet; ‘ister samimi, ister değil’; bunlar Ç Ö Z L E M İ M İ Z S İ N... VEFAT Baromuzun 5215 sicil sayısında kayıtlı AVUKAT AYSEL YILHAN SENİ, SONSUZLUĞA UĞURLAYIŞIMIZIN 4. SENESİ BUGÜN. HAYATIMIZ, HER ANIMIZ BOMBOŞ AMA KALPLERİMİZ SENİNLE DOLU. İÇİMİZDEKİ SENSİZLİK, BİR ÇIĞ GİBİ BÜYÜRKEN, SANA OLAN ÖZLEMİMİZ DE BİR O KADAR ARTIYOR. YATTIĞIN YERDE, HUZURLU VE IŞIKLAR İÇİNDE OLDUĞUNU DÜŞÜNMEK, AZ DA OLSA TESELLİMİZ ARTIK. SENİ; ANILARLA YAŞATIYOR, HATIRLIYOR VE HER ZAMAN YANIMIZDA OLDUĞUNU HİSSEDİYORUZ. MEKANIN CENNET, YOLUN IŞIKLARLA OLSUN. HUZUR İÇİNDE UYU... HATİCE BİRSEN GÜLSEN TASALI 06.01.2014 tarihinde vefat etmiştir. Aziz Meslektaşımızın cenazesi 07.01.2014 Salı günü Zincirlikuyu Camii’nde kılınacak ikindi namazını müteakip, Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilecektir. Merhumeye Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. EşiN vE KIZIN: EROL ÖZLEm YILHAN İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle