01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 OCAK 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Arkadaşlarıyla aynı koğuşta kalmak istemelerine cezaevi yönetimi karşı çıkıyor 7 beklemeyeceği kesin... “Hizmet”in güçlü arşivinin peyder pey kamuya açılması sürpriz olmaz. Eski dosyalar kavgası başladı bile: Zafer Çağlayan’ın Sarraf’ın uçağıyla yaptığı umre haberi, “Zekeriya Öz’ün Dubai sefası” haberiyle cevaplandı. Bu atışma hızlanacaktır. Cemaat, hükümetin unutturmaya çalıştığı yolsuzluk dosyalarını ısrarla gündemde tutacak, gücü yeterse Başbakan’ın oğlunu ifadeye çağıracaktır. Erdoğan’ın internetten kazıttığı “Ergenekon’un savcısıyım” sözleri dolaşıma sokulacak, bugün Ergenekon davasını yeniden gördürme çabası “çark etme” olarak anlatılacaktır. HHH Neye güveniyorlar? Erdoğan, cemaatin tabandaki gücünün abartıldığını düşünüyor olsa gerek... AKP içinde sadece iki milletvekillerinin olduğu biliniyor. Onlar da ayrılmadı; duruyor. Buna karşın cemaatten canı yanmışların hükümete desteği günden güne büyüyor. Cemaat kanadında ise hava değişik: Onlar, Erdoğan’ın cemaati sindireceğini sanarak yanlış hesap yaptığına inanıyor. Seçim sürecinde AKP’lilerin gireceği hemen her evde cemaatin okullarında okumuş, dershanelerine girip çıkmış, yurtlarında barınmış birilerinin olacağını ve bunların Başbakan’a tavır koyacağını düşünüyor. “Gözaltına alacakları isimler de asıl fikir önderleri olmayacak” diyorlar. Dışarda ise Amerika ve İsrail’in, Ortadoğu’yu birbirine katan kavgacı bir lider yerine, Batı’yla barış isteyen, uzlaşmacı bir dini öndere daha yakın durduğuna inanıyorlar. HHH Türkiye, mezhepler arası çatışma görmüştü, ama Hüseyin Gülerce’nin ifadesiyle “Sünniler arasında böyle bir yangın hiç yaşanmadı”. Ülke yönetimine dini sokuşturmanın bedeli bu... Çocukları zorluyorlar SİBEL BAHÇETEPE Bakanı istifaya götürecek boyutta ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, Sincan Cezaevi’nde 1 Ocak’ta 12 çocuğun 40 gardiyan tarafından öldüresiye dövüldüğünü belirterek konunun komisyon tarafından araştırılmasını istedi. CHP’li Gök, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Sincan Cezaevi’nde yaşanan olaylara değindi. Gök, Sincan Cezaevi’nde çocuklar koğuşunda Adalet Bakanı’nı istifaya götürecek boyutta bir olayın yaşandığını ifade etti. Gök, şunları dile getirdi: “Çocuklar ağır bir saldırıya maruz kaldı. 12 çocuk 40 gardiyan tarafından öldüresiye dövüldü. Sebep, çocuklardan bir tanesinin hasta olması, ayağa kalkamayacak durumda olması nedeniyle sayımda beni burada sayın demesinden kaynaklanan; zorla onun olduğu yerden kaldırılması üzerine, gardiyanların bütün çocukların ağzını burnunu dağıttıkları ve gaz sıkarak çocukları etkisiz hale getirdiği bir olayı yaşadılar. ” Yangın Haftası Savaş haftasına geldik. Zirve koltuğunun, iki lideri taşıyamayacağı görüldü. Öyle bir noktaya geldik ki... Birinden biri tasfiye edilecek: Ya devlet, ya paralel devlet... HHH Köşk’e giden mektubun içeriği dikkatli incelendiğinde, “Uzatılan dostluk elini tutarız” diyen Gülen’in, aslında alttan almadığı, tersine kibar bir dille barış koşullarını sıraladığı görülüyor. Mektubun dolaylı muhatabı olan Başbakan’ın da nazik ifadeleri ayıklayıp altından çıkan talepleri okuyunca “Bu çete tasfiye edilene kadar savaş” kararını açıkladığı anlaşılıyor. İktidar yanlısı medyanın süründüğü savaş boyalarından, yaklaşan operasyonun boyutu anlaşılıyor. Mehmet Metiner’in tabiriyle “ölümüne itaat, ölümüne mücadele” dönemi başlıyor. HHH Tarafların mühimmatına bakalım: Hükümet cephesinde asla geri adım atmamaya kararlı bir lider var. İlk adım, cemaatin bürokrasideki kadrolarını temizlemek, vitrindeki isimlerini “çete üyeliği”nden gözaltına almak olacağa benziyor. Bugün yarın polisler polislerin kapısını çalabilir, savcılar savcılar için iddianame yazabilir, yargıçlar yargıçları yargılayabilir. Cemaatin insan ve para kaynağı sayılan dershaneleri önce denetime almak, giderek kapatmak, yurtdışında bugüne kadar verilen desteği kesmek, muhtemel ataklardan bazıları... Ardından sıra cemaate yakın sermayenin ve medya sahiplerinin tacizine gelecektir. HHH Ya cemaat? Onların da oturup Maltepe Çocuk ve Gençlik Cezaevi’ne sürgün edilen siyasi tutuklu çocuklar, arkadaşlarıyla aynı koğuşta kalma istemini yineledi. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) avukatlarından Güçlü Sevimli, cezaevinde çocuklarla görüştüğünü belirterek “Siyasi davadan tutuklu olan bu çocuklar, adli tutuklu olan çocukların bulunduğu koğuşlara dağıtılmak isteniyor. Çocuklar kesinlikle bunu kabul etmiyor ve bir arada kalmayı, aksi halde açlık grevine gideceklerini söylüyor” dedi. Sevimli, Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu’nun kararının ardından çocukların durumunun netlik kazanacağını söyledi. Ankara Sincan Çocuk ve Gençlik Cezaevi’nde işkenceye maruz kalan 12 çocuktan 4’ü İstanbul Maltepe’ye, diğer 4’ü de İzmir Şakran Çocuk ve Gençlik Cezaevi’ne sürgün edilmişlerdi. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nden avukat Gülizar Tuncer ile avukat Tülay Bingöl ise Maltepe Çocuk ve Gençlik Cezaevi’nde kalan A.D. (17), K.Ş. (17), B.K. (17) ve B.D. ile görüşerek yaşadıkları işkenceyi raporlamış ve tek kişilik hücrelerde kalan çocukların arkadaşlarıyla birlikte kalma isteğinin olduğunu, aksi durumda pazartesi günü (dün) açlık grevine çıkacaklarını açıklamışlardı. ÇHD İstanbul Şubesi’nden avukat Güçlü Sevimli, dün öğle saatlerinde Maltepe Cezaevi’ne giderek çocuklarla ve cezaevi yetkilileriyle görüştü. Cezaevi çıkışı sorularımızı yanıtlayan Sevimli, “Ce Öldüresiye dövüldüler İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Sincan Cezaevi’nden Aliağa Şakran Cezaevi’ne nakledilen çocuk mahkumların, çıplak arama başta olmak üzere bir dizi işkenceye uğradıkları savlandı. Çocukların gardiyanlar tarafından dövüldüğü, bulundukları odalara biber gazı sıkıldığı iddialar arasında yer aldı. TAYDER, ÇHD ve İHD temsilcileri tarafından, sürgün edilen 4 çocuk mahkumla ilgili olarak ortak yapılan açıklamada, “Tüm çocuklar Şakran girişinde çıplak arama işkencesiyle karşılaşmışlardır” denildi. Çocukların cezaevine girişlerinde saldırıya uğradığı bildirilen açıklamada, “H.E isimli çocuk hasta olması nedeniyle ayakta sayım vermek istememiştir. Bunu bahane eden gardiyanlar çocuklara saldırmaya başlamışlardır. Ardından diğer odalarda bulunan çocuklara da saldırarak, biber gazı ve tazyikli su sıkmışlardır” denildi. Çocukların verdikleri ifadelerde, cop ve demir borularla dövüldükleri bilgilerinin yer aldığı vurgulanan açıklamada, “Çocuklar kendilerine saldıran gardiyan sayısının 50 civarında olduğunu ve içlerinde başgardiyanın da olduğunu aktarmaktadır” denildi. Görüşme yapılan çocukların tamamında işkence izlerinin gözle görülür biçimde olduğu kaydedilen açıklamada: “Şakran bu çocukların ne yazık ki ilk sürgün cezaevi değildir. Çocukları, Türkiye’nin dört bir yanına dağıtma kararı, sorunları çözmediği gibi yenilerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.” zaevi Gözlem Kurulu, belli aralıklarla toplanarak kimlerin hangi koğuşlarda nasıl kalacağına karar verir. Kurulda, genellikle cezaevi birinci ve ikinci müdürü, kurum psikoloğu ve başgardiyan olur. Bu kurulun da bugün (dün) öğleden sonra toplanıp kararını vereceğini öğrendik. Ancak bizler de net bilgi henüz alamadık” dedi. Cezaevi müdürünün yerinde olmaması nedeniyle görüşemediğini, gardiyanlardan biri ile görüştüğünü anımsatan Sevimli, başgardiyanın “onları aynı koğuşa koymamız mümkün değil” dediğini söyledi. Dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz davasının Eskişehir ayağı ertelendi ‘Sonuna kadar peşindeyiz’ CAN HACIOĞLU ESKİŞEHİR Gezi Direnişi sırasında Eskişehir’de 2 Haziran gecesi polislerin de aralarında bulunduğu eli sopalı bir grup tarafından dövülen ve geçirdiği beyin kanaması nedeniyle 10 Temmuz’de yaşamını yitiren 19 yaşındaki Anadolu Üniversitesi öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın ölümüyle ilgili davanın Eskişehir ayağına başlandı. Avukatların iddianame okunmadan ve sanıklar ifade vermeden tanık ifadelerinin alınamayacağı talebinin ardından duruşma 28 Şubat’a ertelendi. Adliye önündeki 300 polisle geniş güvenlik önlemleri alınması ise dikkat çekti. Korkmaz’ın ölümüyle ilgili sanıkların Kayseri’de, müştekilerin Hatay’da, bir polisin Ankara’da ifade vereceği davanın Eskişehir ayağında ise 25 tanık ifade verecek. Duruşmaya Ali İsmail’in ağabeyi Avukat Gürkan Korkmaz, annesi Emel ve babası Şahap Korkmaz katılırken, Gezi Direnişi sırasında Ankara’da polis kurşunuyla öldürülen Ethem Sarısülük’ün ailesi de Eskişehir’deydi. Duruşmaya Korkmaz ailesi için 100 avukat katıldı. Müşteki avukatlarından Ömer Kavili ve Ayhan Erdoğan, iddianame sanıkların yüzüne okunmadan, sanık ifadeleri alınmadan tanıkların Fotoğraf: UĞUR DEMİR ifadesinin alınamayacağını vurguladı. Sanıklar İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu, Muhammet Vatansever’in avukatı Selamet Şen de tanıkların, sanıklardan sonra ifade vermesinin uygun olduğunu söyledi. Bunun üzerine mahkeme tanık ifadelerinin Kayseri’de başlayacak ana davadan sonra alınmasına karar vererek duruşmayı 28 Şubat’a erteledi. Korkmaz’ın ağabeyi Gürkan Korkmaz, “Dava Eskişehir’den kaçırılmıştır. Amacı, insanların oraya ulaşmasının zor olmasından dolayıydı. Nerede olursa olsun biz davayı takip edeceğiz” dedi. Aile avukatlarından Ayhan Erdoğan, “Yargılamada başka bir hukuksuzluk, sanıkların dinlenmesinden önce tanıkların üstelik talimatla güvenli olmadığı iddia edilen bu şehirde tekrardan dinlenilmesidir. Mahkemenin bu kararı aslında mahkemenin burada görülmesinin hiçbir engelinin olmadığının kanıtıdır” dedi. Çağdaş Hukukçular Derneği’nden avukat Hüseyin Arslan da “Bu davayı takip etmememiz için ellerinden geleni yaptılar. Ancak biz 100’ün üzerinde avukatla bu davayı takip edeceğiz” dedi. Davayı kaçırdılar Son gÜnE KAdAr özgÜrLÜKLErİ SAvundu Keskin’in cenazesi İstanbul Haber Servisi Almanya’nın Köln kentinde geçirdiği kalp krizi sonucu 3 Ocak Cuma günü yaşamını yitiren Adnan Keskin’in (57) cenazesinin bugün Türkiye’ye getirilmesi bekleniyor. Fatsa Devrimci Yol davasında idam cezasına çarptırılan Keskin, Artvin ve Erzincan askeri cezaevlerinden iki kez firar ederek 1987’den bu yana Almanya’nın Köln kentinde sürgün hayatı yaşıyordu. 1957 Artvin Şavşat doğumlu Adnan Keskin, 12 Eylül öncesi başta Artvin olmak üzere Karadeniz’in birçok bölgesinde faşizme karşı verilen mücadelenin ön saflarında yer aldı. Ölümünün ardından Köln’de bir araya gelen aile dostları, arkadaşları bir anma toplantısı düzenledi. Top Türkiye’ye getiriliyor Berkin eylemine polis engeli İstanbul Haber Servisi Polisin attığı biber gazı kapsülünün başına isabet etmesi sonucu ağır yaralanan ve yoğun bakımda tutulan Berkin E’yi vuran polislerin yakalanması istemiyle Taksim’de 24 saatlik açlık grevi yapmak isteyen Halk Cephelilere polis müdahale etti. 1’i kadın 3 kişi, 24 saatlik açlık grevine başlamak üzere Taksim Meydanı’na geldi. Yüzlerce polis tarafından yoğun güvenlik önlemi alınan Taksim’de 3 kişinin önü polisler tarafından kesildi. Ellerindeki dövizleri dahi poşetlerden çıkarmaya fırsat bulamayan göstericiler, hiçbir uyarı yapılmadan yaka paça gözaltına alındı. Bu eylemin ardından yaklaşık 2 saat sonra 3 kişilik bir başka grup da Taksim Meydanı’na geldi. “Berkin E. için 24 saatlik açlık grevindeyiz” yazılı pankart açan grup slogan atmaya başladı. Bu grup da çevrede bulunan çok sayıda sivil polis tarafından gözaltına alınarak Emniyet’e götürüldü. Gün boyu aralıklarla Taksim Meydanı’na gelerek açlık grevi yapmak isteyen gruplar da polisler tarafından gözaltına alındı. lantıda Adnan Keskin sevdiği türkü ve şiirlerle anıldı. Neşe Keskin eşinin “bir özgürlük savaşçısı” olduğunu, son güne dek bir sosyalist olarak yaşadığını, düşünce özgürlüğünü, insan haklarının önemli ilkelerinden biri olarak gördüğünü, demokratik bir toplum arzuladığını söyledi. Keskin’in gençlik yıllarından yakın arkadaşı olan yazar Doğan Akhanlı birlikte oldukları yıllardan kısa kesitler sundu. Keskin’i uğurlama törenine halk ozanı Ali Asker, NRW eyalet milletvekili Arif Ünal, Prof. Gazi Çağlar, yazar yönetmen Hayri Argav, araştırmacı yazar İlhami Yazgan, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Genel Başkanı Turgut Öker de katıldı. HEKİME ACİL duruMLArdA bİLE MÜdAHALE YASAĞI gEtİrEn YASA YÜrÜrLÜĞE gİrdİ ÇobAn’In MAHKEMESİnE görÜntÜLEr gELdİ Halka yardım etmeleri yasak İKLİM ÖNGEL ANKARA TBMM’de yasalaşan “Tamgün Yasa Tasarısı” ile kamuoyunda bilinenin aksine “Gezi süreci”nden geri dönüş yapılmadığı anlaşıldı. Hekimlerin acil durumlarda müdahale etmeleri durumunda ceza almalarını sağlayan madde bir ekleme dışında aynen kaldı. Buna göre hekimler ruhsatsız sağlık hizmeti verdiklerinde hırsızlık, yaralama gibi adi suçların cezalarından dahi fazla ceza alacaklar. Yapılan eklemenin soruna çözüm getirmediğini söyleyen Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Bayazıt İlhan, CHP’li vekillerin kabul edilen önergesine karşın sorunun çözümlenmediğini dile getirdi. İlhan, “Hekimlere yönelik tehdit devam ediyor. Hekimler bu değişikliğe karşın deprem gibi bir felaket sırasında dahi ‘Bir konteynırda sağlık hizmeti veriyorum’ diyemez. Bu madde tümüyle çıkarılmalı” değerlendirmesini yaptı. Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair “torba tasarı” geçen hafta yasalaştı. CHP’li vekillerin, yasalaşan torba tasarıda Dünya Tabipleri Birliği gibi uluslararası sağlık çevrelerinden tepki gören, hekimlerin ruhsatsız sağlık hizmeti veremeyeceğine dair maddeye ilişkin verdiği önerge kabul edildi. Söz konusu maddeye komisyonda eklenen cezalarda “olağanüstü durumlarda mesleğini icraya yetkili kişilerce acil sağlık hizmeti ulaşana kadar verilecek olan sağlık hizmeti hariç” ifadesinden sonra “sağlık hizmeti devamlılık arz edene kadar” cümlesi eklendi. Bu haliyle kabul edilen madde kamuoyunda “Gezi sürecinden geri adım atıldı” şeklinde yorumlandı. Tamgün için İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü’nden (PHR) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e çağrı yapıldı. PHR tıp başdanışmanı Dr. Vincent Iacopino yaptığı çağrıda şunları kaydetti: “Türk hükümetinin muhalefete karşı hoşgörüsüzlüğü, görevlerini yerine getiren doktorları kovuşturmaya kadar varmıştır. Uluslararası tıp camiası, Cumhurbaşkanı Gül’e, sağlığı tehdit eden ve tıp camiasına olan güvenini sarsan bu yasayı onaylamaması çağrısında bulunmaktadır.” ‘Süngerli oda’ rezaleti! Haber Merkezi Süngerini yırtan tutukluya dava açılınca, uzun yıllar varlığı inkâr edilen “süngerli oda”nın görüntüleri de ilk kez ortaya çıktı. Görüntülere ulaşan Radikal gazetesinin haberine göre İzmir 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde, koğuş kapısına vurduğu için süngerli odaya konan Gökhan Çoban’ın (28) yargılandığı mahkemeye, odanın görüntüleri geldi. Görüntülerde, odanın dört bir tarafı, küçük penceresi, tavanı ve tabanının süngerle kaplı olduğu, oturağın dahi bulunmadığı, köşede bir alaturka tuvaletin olduğu ve tuvaletin etrafının örtülmeyip açık tutulduğu görülüyor. Daha da kötüsü, mahkumlar, nerede olduğunu bilmedikleri bir kameradan gözleniyor ve bu kamera da, açıkta bulunan tuvalete bakıyor ve mahkumların bu anları kaydediliyor. İzmir’de, geçen yıl yasadışı DHKP/C’ye yönelik operasyonda tutuklanan Çoban, İzmir 2 No’lu F Tipi Cezaevi’ne konuldu. Çoban, 28 Ağustos’ta sorunları protesto için koğuş kapısını tekmeleyince süngerli oda denilen hücreye atıldı. Burada 6 saat tutulan Çoban, iddiaya göre, zımba tellerini çıkararak, duvara “DHKP/C” yazdI. Çoban ifadesinde, döşemelerin zaten sökük olduğunu, düşmekte olan malzemeyi sinirlenip yere attığını söyledi. Çoban’a, 436 TL 23 kuruşluk hasarı karşılamadığı için “kamu malına zarar” suçlamasıyla İzmir 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Dava ise 31 Aralık’ta bitti. Mahkeme Çoban’a 5 ay hapis verdi, hükmün açıklanmasını erteledi. Mahkeme zararın tespiti için cezaevinden görüntü istedi. Çoban’ın avukatı Serdar Gültekin süngerli odanın böylece gün yüzüne çıktığını söyledi. Gül’e veto çağrısı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle