14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 EYLÜL 2013 PAZARTESİ 4 HABERLER Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar, ODTÜ’nün hedef yapılmak istendiğini söyledi ‘Türban mağduriyeti yok’ S on günlerde iktidara yakın çevrelerin odağında yine ODTÜ var. Önce başları örtülü öğrencilerin üniversiteye alınmadığı iddiaları, ardından da üniversite yerleşkesinin doğu sınırından geçecek yola karşı çıkanları gerekçe göstererek ODTÜ’ye polisi sokma çabaları... ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar ile her iki konuyu da konuşma fırsatı bulduk. Öncelikle türbanlı 4 kızın eğitim hakkından mağdur edildiği iddiaları doğru mu? Başbakan’ın dediği gibi başı örtülü öğrenciler ODTÜ’de ötekileştiriliyor mu? Rektör Acar bu soruyu, bizden önce kendisini arayan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya ve AKP’li parti yöneticilerine de şöyle yanıtlamış: Herhangi bir öğrencimizin kılık kıyafeti ne deniyle kayıt larda sorun ya şaması diye bir şey ODTÜ’de söz konusu olamaz. Aynı şekilde, mevcut öğrencilerimizin de kılık kıyafeti ya da görüşleri nedeniyle eğitim ve öğrenim hakkının kısıtlanması hiçbir şekilde söz konusu değil. Bu yıl 3 bin 600 öğrenci kaydettik. Bunlardan onlarcasının başı örtülüdür. Keza, halen eğitim gören başörtülü öğrencilerimiz var. Hiçbiri mağduriyet yaşamıyor. O zaman yaşanan sorun nedir? Biz de onu tespit etmeye çalışıyoruz. O görüntülerde başı örtülü kızlar kayıt yaptırmaya gelen ODTÜ öğrencisi mi, bundan emin değiliz. Bizim görebildiğimiz kadarıyla olay kayıtlara gelen öğrencilerle ilgili değil. Aynı yerde yine başı örtülü olan, kayıtlar için gelmiş başka kız öğrenciler başka aileler de var. Onların yaşadığı hiçbir sıkıntı, mağduriyet yok. Zaten olay, kayıtların yapıldığı binanın dışında bekleyen insanlar arasında yaşanmış. Eğer Ağlasaydım!.. İnsan elbette ağlar da. Hüzünlenir ağlar. Üzülür ağlar. Sevinir ağlar. İnsandır, ağlar. Neden ağladığını bildiği zaman da vardır bilmediği de. Sessiz sessiz de ağlar, hıçkırıklara da boğulur. Kimi zaman ağlayanlara gıpta ederim. Ağlamam zordur. Neden zordur, onu da bilmem. Ama ağlasaydım eğer? HHH Yurduma ağlardım önce. Hıçkıra hıçkıra ağlardım. Nereden nereye geldiğine bakıp ağlardım. Atatürk’ün ülkesinin bugününe bakıp bakıp ağlardım. Dünyanın en saygın ülkesi iken başka ülkelerin peşine takılmış kömür vagonu durumuna bakardım da ağlardım. Akıl ülkesi olma yolundan ayrılıp dogmaların körüne takılıp gidenlerin ülkesi olmasına şaşardım da ağlardım. Hapislerde yatan ülkemin yüz akı insanlarının durumuna nasıl olup da bir şey yapamadığımıza yanıp ağlardım. Ülkemin yoksulunun iş sahibi yapılmak yerine nasıl dilenci yapıldığına bakardım da ağlardım. Ülkemin varsılının “Ben bu varlığı hak ediyor muyum?” demek yerine iktidar yalakalığına sığınmasına bakar da ağlardım. İnsanların nasıl malların peşinde koştuğunu görürdüm de ağlardım. Eğer ağlayabilseydim? HHH Irak’ta ölen milyonlarca insanı düşünür ağlardım. Bu cinayetlere benim ülkem nasıl oluyor da destek oluyor diye hüngür hüngür ağlardım. Bunca ölüme iki damla gözyaşı yetmez derdim. Mısır’da vurularak ölen Esma için elbette ağlardım. Neden benim ülkem, Mısır halkını meydanlara çıkmaya kışkırtıp da bunları körüklüyor diye düşünüp ağlardım. Neden biz Suriye’de iç savaşı kışkırtıp bir tarafa yandaş oluyoruz diye düşünüp ağlardım. Nedir bu ülkemin “Bizi tutmayın da saldıralım” diye koşturup durması derdim de ağlardım. Büyük Atatürk’ün “misakımilli” sınırlarını çizip ne dışına karışan ne içine karıştıran bağımsız politikasını bırakıp başkalarının maşası oluyoruz diye ağlardım da ağlardım. Ama ağlayamıyorum işte. Keşke ağlayıp açılsaydım diyorum ama tıkanıp kalıyorum. HHH Ağlamanın faydası yok, biliyorum. Ağlamak yerine ayağa kalkmak gerekiyor. Ayağa kalkmak. Benim gibi düşünenleri bulmak. Benim gibi içi acıyanlarla buluşmak. Sonra da birleşmek. El ele tutuşmak, yürek yüreğe buluşmak. Sonra da hep birlikte yürümek. Zulmün üstüne yürümek. Haksızlıkların üstüne yürümek. Adaletsizliklerin üstüne yürümek. Seçim sandıklarına yürümek. Doğru bir iktidara yürümek. Uygar, bağımsız, laik bir ülkeyi yeniden yaratmak için yürümek. Ağlamak değil, buluşmak. Ağlamak değil, birleşmek. Ağlamak değil, anlamak. Anlamak, yapmak ve değiştirmek. Ondan sonra da, Hak edilmiş sevinçle ağlamak… ‘İzinleri yok, ailelere yanaşıp konuşuyorlar’ Cemaat tarikat yurdu tanıtımı yaptıkları ileri sürülen o grubun izinleri var mı? Hayır. İlke olarak biz üniversite içinde sadece kendi öğrenci topluluklarımızın stant açmasına izin veriyoruz. Dışarıdan gelen herhangi birisi de izin istemedi. Orada zaten stant da yok. Anladığım kadarıyla oradaki ailelere yanaşıp konuşuyorlar. Kapıdan “öğrenciyim ya da ailesiyim” diye girdilerse kontrol etmemiz mümkün değil. Kayıt dönemi yüzlerce insan geliyor. Kim ne yapıyor bilmemiz mümkün değil Protestocu öğrenciler hakkında işlem yapacak mısınız? Demokratik hakların kullanımıyla ilgili ODTÜ’nün çizgisi bellidir. Şiddet olmayacak. Başkasının özgürlüğü engellenmeyecek. Üniversite faaliyetlerine engel olunmayacak. Çevreye zarar verilmeyecek. Bu 4 çizgi aşılırsa özgürlük ortamını sürdüremeyiz. Bu olayda çizgiler aşıldı mı? Şiddet yaşandı mı? Ona bakıyoruz. Eğer çizgi aşılmışsa tabii ki soruşturma açacağız. Gerekirse disiplin işlemi uygulayacağız. Benim görebildiğim kadarıyla fiziksel şiddet kesinlikle yok. Zaten aksini söyleyen de yok. Sözlü taciz var mı? Hakaret var mı? Ona bakıyoruz. Ama kesinlikle “Başörtünüzden dolayı sizi istemiyoruz” gibi bir tavır yok orada. Zaten etrafta onlarca başı örtülü öğrenci ve veli var. Hiçbiri de böyle bir şey algılamamış. ‘Şikâyetçi olmadılar’ ‘Kayıt yaptırdılarsa ilişkiye geçeriz’ Bana yapılsa, kızımı kayıt için götürdüğümde “taciz” ile karşılaşsam şikâyetçi olurum. Ama onlar olmamışlar. Şikâyet dilekçesi olmadığı için kimlik tespiti de yapılmamış. Kayıt yaptıran öğrenciler arasında bulabilirsek, kendileriyle ilişkiye geçeceğiz. Olaya ilişkin elinizde kayıt ya da belge var mı? Bizim elimizde başka bir video kaydı yok. Sosyal medyaya yansıyan, kendi çektikleri kayıt var. Olay hakkında bilgisi olan birimlerimizden tutanak istedik. Bahsi geçen başı örtülü kızlar ve yanlarındaki erkeğin bir şikâyeti yok. Bizim yetkililerimiz onları Rektörlüğe davet etmişler ve “Şikâyette bulunacak mısınız” diye sormuşlar, dilekçe verebileceklerini söylemişler. Ayrıca, “Karakolda şikâyet etmek isterseniz size yardımcı olabiliriz” demişler. Ama onlar “Şikâyet etmeyeceğiz” demişler. Gazetelerden gördüğüm kadarıyla daha sonra karakola şikâyette bulunmuşlar. ‘Polis gelirse gençlik radikalleşir’ Bu olay sonrasında “üniversitelere polis” projesi yeniden gündeme getirildi. Görüşünüz nedir? Bizim yerleşkemizden 2008’de jandarma çıkarken polis konulması teklif edildi. Biz bunu uygun görmedik. Nitekim son 5 yılda da sadece iki kez dışarıdan polis istemek durumunda kalındı. Onlar da dışarıdan gelen grupların çıkardığı olaylarla ilgiliydi. Üniversitelerde çıkan çatışmaların kaynağını üniversiteler olarak görmemek lazım. Hatta üniversitelerde sosyal çevrenin daha fazla kontrolü olduğu için frenleyici bir yönü de vardır. Ama toplum gerildikçe bu gerginlik üniversiteye de kaçınılmaz olarak yansıyor. Toplumun sorunları en açık şekilde üniversitelerde yaşanıyor. Üniversitedeki olayları polisle bastırsanız dahi başka yerde yine patlayacak o gerilim. Polis gelse hem üniversitedeki gençlerin daha radikalleşmesi, hem de toplumun farklı noktalarında patlamaların yaşanma ihtimali düşünülmeli. Bu olay sonrasında başlayan ODTÜ tartışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? ODTÜ olayların odağına, hedefine çekilmek isteniyor. Ben üniversitemizin herhangi bir parti lehine ya da aleyhine kullanılmasını istemiyorum. Şimdiye kadar da kullanılmadı. Burası bir bilim kurumu. Ama bizim de yöneticilerimizden beklentimiz, bu tür haberler çıktığında açıp sormaları. Milli Eğitim Bakanı, YÖK Başkanı açıp sordular. Tek bir kaynaktan gelen haberler üzerine tepki göstermeyip ilgili kurumdan bilgi alarak karar verseler daha sağlıklı olur diye düşünüyorum. ‘BELEDİYE ONAY ALMADI’ Ama yolun ODTÜ içinde kalan bölümü sit alanı... Yol güzergâhının ODTÜ arazisi içindeki yaklaşık 400 metrelik kısmı 1995 yılında kararı alınan 1. derece sit alanı ile örtüşmektedir. Bu nedenle koruma kurulu onayına bağlıdır. Aynı yol, 2007 yılında kesinleşen “Ankara Nâzım Planı 2023”te de yer almaktadır. Ayrıca, “ ODTÜ Koruma Amaçlı İmar Pla nı” hazırlanırken, 2010 yılında ilgili kurum ve kuruluşlarla yapılan toplantılarda itiraz konusu olmamıştır. Ancak, bu yolun yapılması için “Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu” ve “Ankara Tabiat Varlıklarını Koruma Komisyonu”nun olumlu görüşlerine ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın onayına tabidir. Peki bu onaylar alındı mı? Hayır henüz kesinleşmedi. ODTÜ Koruma Amaçlı İmar Planı onaylandıktan sonra inşaat izninin verilmesi gerekir. Belediye bu onaylar tamamlanmadan inşaat başladı. Ve aslında kendi açısından riskli bir karar aldı. Ama ODTÜ’nün yola ilişkin yasal bir itirazı yok anladığım kadarıyla. Benim birinci sorumluluğum üniversitemize, öğrencilerimize, çalışanlarımıza karşı. ODTÜ olarak yasal ve meşru zeminde kalmak zorundayız. Bizim “Ankara’nın ihtiyacı olduğu” gerekçesiyle sınırımızdan geçen bu yola ilişkin itirazımız olmadığı 1994 imar planı, 2007 Ankara Nâzım Planı’ndan biliniyor. Ama “evet” dememiz tüm kentleşme ve ulaşım kararlarına “evet” dediğimiz anlamına gelmez. Halka danışın, projeyi değiştirin Onaylar ve kararlar alınmış olsa da öğrencilerin ve yolun geçeceği mahalle sakinlerinin itirazları var. Sizce ne yapılması gerekir? Yetkililere de ilettiğimiz görüşümüz şu: Kesinlikle bu yol konusunda şiddete başvurulmaması gerekir. Bu kararlar yıllar önce alınmış olsa bile öncelikle şimdi yolun geçeceği güzergâhta yaşayan 100. yıl ve Çiğdem mahalleleri sakinlerinin itirazları dikkate alınmalı. Dinlenmeli. Onlarla bir danışma süreci başlatılmalı. Belki geciktirecek ama sağlıklı olanı budur. Gerekirse, bu yurttaşların istekleri de haklı görülürse projede bazı değişikliklere de gidilmesi düşünümelidir. ODTÜ arazisinden geçmesi istenilen iki yol birbirine karıştırılıyor. Belediye iki yol geçmesini istiyordu. Biri 2007’de gündeme getirdiği, binalarımızın arasından geçecek ve kampusu doğubatı yönünde ikiye bölecek yoldu. Dava açtık ve iptal ettirdik o yolu. Diğeri Anadolu Bulvarı’nın devamı olarak ODTÜ arazisinin doğu sınır bölgesinden ve 100. YılÇiğdem mahallelerinden geçecek olan yol. ‘ODTÜ yıpratılıyor ve güçsüzleştiriliyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Üniversitede yaşanan türban ve yol tartışmalarına ilişkin açıklama yapan ODTÜ Mezunları Derneği, “ODTÜ öğrencisi olmayan kişiler üniversitemize girerek ‘yurtlarda fuhuş yapıldığı, kız öğrencilerin merdiven altlarında düşük yaptığı’ gibi yalanlarla açık bir karalama kampanyası yürütmüşlerdir. Ayrıca, duruma tepki gösteren öğrencilerimiz, hükümet yetkilileri tarafından hedef gösterilmiş ve bazıları gözaltına alınmıştır. ODTÜ ailesi içinde herkes inancını dilediği gibi yaşayabilmektedir” denildi. Açıklamada, “Her türlü yöntem denenerek ODTÜ yıpratılmaya, yalnız ve güçsüz bırakılmaya çalışılmaktadır” denildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle