14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 EYLÜL 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Torba yasa ile getirilen içki yasakları yürürlüğe girdi. Artık içkinin reklamı da yapılmayacak Alkol yasağı başladı yapılmamasına ilişkin düzenleme bugün yürürlüğe girdi. Türkiye’de perakende satış yapan yaklaşık 200 bin nokta olumsuz etkilenecek. Korsan satışların artması bekleniyor. Ekonomi Servisi Alkollü içkilerin 22.00 06.00 saatleri arasında perakende satışının yapılamayacağına ilişkin düzenleme bugün yürürlüğe girdi. Yasak, market, büfe, bakkal ve bayileri kapsıyor. Alkollü içkiler işletme dışından görülecek şekilde vitrinlerde de yer alamayacak. Alkollü içkiler lokanta restoran, gece kulübü, bar ve benzeri yerlerde ise saat sınrlaması olmadan açık olarak tüketilebilecek. Ancak tesis sınırları dışında tüketilmek üzere içki satışı yapılamayacak. Bu düzenlemenin park, bahçe, sahil ve kır düğünlerinde alkollü içki içilmesine ilişkin yasaklara dayanak oluşturacağı belirtiliyor. 22.0006.00 saatleri arasında alkolün perakende satışının Perakende satış yapan bayiler, marketler cirolarının yüzde 80’ini akşam 22.00 ile 24.00 saatleri arasında elde ediyor. Yasak nedeniyle satışlar neredeyse durma noktasına gelecek. Birçok bayinin kapanması bekleniyor. getiriyor. TV’lerde yayımlanan dizi, film ve kliplerde alkollü içkileri özendirici görüntülere yer verilemeyecek. Alkollü içkilerin ambalajı üzerine de zararlarını belirten Türkçe uyarılar konulacak. Trafik kontrolünde 1.00 promilin üzerinde alkollü olduğu saptananlara 2 yıla kadar hapis cezası verilecek. Özel otomobillerde 0.50, diğer araçlarda 0.20 promilin üzerinde alkollü olan sürücülerin trafik kazasına neden olmaları halinde haklarında TCK hükümleri uygulanacak. Alkolmetreyi üflemeyene ise 2 bin TL para cezası verilip, sürücü belgelerine 2 yıl el konulacak. Sürücü koltuğunda da artık sigara içilemeyecek. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken, düzenlemenin yaklaşık 200 bin büfeciyi olumsuz etkileyeceğini büyük müşteri kayıpları olcağını aktardı. Uygulamanın haksız rekabete yol açacağını iddia eden Palandöken, “Yandaki meyhane içki satışına devam ederken, büfeci satamayacak” dedi. Özellikle turistik bölgelerde işyeri bulunan esnafın uygulamadan daha fazla etkileneceğine işaret eden Palandöken, saat 22.00’den sonra içki satın almak isteyen bir turiste durumun izah edilmesinin zor olduğunu vurguladı. Rifat Hisarcıklıoğlu Binali Yıldırım Alkollü içki satışı yapılan yerler ile, eğitim kurumları ve dershaneler, öğrenci yurtları ve ibadethaneler arasında en az 100 metre mesafe bulunacak. Bu koşul turizm belgeli işletmeler için aranmayacak. Öğrenci yurtları, sağlık hizmeti verilen yerler, stadyum ve spor salonları, eğitim ve öğretim kurumları, pastane, kıraathane, bezik ve briç salonları ile akaryakıt istasyonlarının mağaza ve lokantalarında içki satılamayacak. 18 yaşın altındakilere de içki satışı yapılamayacak. Alkollü içkilerin reklam ve tanıtımını yasaklayan yasa, özendirici, teşvik edici kampanya, promosyon ve etkinliklere de yasak Anadolu sanayicisini Avrupa’ya BALO bağlayacak Ekonomi Servisi Anadolu’dan Avrupa’ya ilk defa tarifeli tren seferleri konteyner taşımacılığı ile başladı. Anadolu’da üretilen ürünleri demiryoluyla Avrupa’ya ulaştırmayı hedefleyen Büyük Anadolu Lojistik Organizasyonlar (BALO) projesi kapsamında ilk Anadolu’da tren Manisa’dan Münih’e üretilen hareket etti. Sistem sayesinde firmalar karaürünleri yolu taşımacılığındaki demiryoluyla ülke geçişleri masraAvrupa’ya fından da kurtulmuş olacak. Demiryolu ulaştırmayı taşımacılığı ile kahedefleyen BALO rayoluna göre yüzprojesi kapsamında de 30 maliyet düşüşü ilk tren Manisa’dan gerçekleşecek. İlk tren seferinin Münih’e hareket etti. yapıldığı törende koProje sayesinde yük nuşan TOBB Başkanı taşıma yüzde Rifat Hisarcıklıoğlu, karayolu ile Almanya’ya 30 daha ucuz beş günde yük taşıması yaolacak. pılacağını ifade ederek “Tren ile de beş günde taşıma olacak. Yüzde 30 daha ucuz olacak. Bu sayede Türk özel sektörünün rekabetçi gücü artacaktır. Manisa’dan başlayıp tüm Anadolu’ya yayılacak” dedi. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım da konuşmasında TOBB’ye demiryolu işletmesi için teklifte bulundu. Atalay’ın ilk sınavı ‘kıdem tazminatı’ ‘AKP’ye oy verdiğimi herkes biliyor’ diyen yeni Türkİş Başkanı Ergün Atalay’ın, milyonlarca işçiyi ilgilendiren kıdem tazminatı değişikliği konusundaki tavrı merak konusu. MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Mustafa Kumlu’nun istifasının ardından Türkİş’in yeni genel başkanı olan Ergün Atalay’ın ilk sınavı ekimde Meclis gündemine gelecek olan kıdem tazminatı değişikliği olacak. Başbakan Tayyip Erdoğan ile yakınlığını gizlemeyen, “Benim AKP’ye oy verdiğimi herkes biliyor” diyen Atalay’ın milyonlarca işçiyi ilgilendiren kıdem tazminatı değişikliğinde ve sonrasında gündeme gelecek olan esnek çalışma düzenlemelerinde nasıl bir tavır izleyeceği Türkİş içinde de merak konusu. Hükümet, bu yılın başında taşeron ile ilgili değişikliği gündeme getirdi. Taslağın yasalaşması halinde yardımcı işlerin yanı sıra “asıl işlerde” de taşeron çalıştırmanın önünün açılacağına dikkat çeken sendikalar, işçilerin kazanılmış haklarının da ortadan kalkacağına işaret etti. Taslağın bir diğer önemli maddesi kıdem tazminatıyla ilgiliydi. Düzenlemenin yasalaşması halinde işçilerin Ekonomi Servisi alacakları kıdem tazminatlarının düşeceğini Türkiye Metal Sanabelirten sendikalar, buna tepki gösterdi. Sosyal yicileri Sendikası’nın taraflarla anlaşamayan hükümet düzenlemeyi (MESS), üye iş yerleriertelemek zorunda kaldı. Çalışma ve Sosyal ne yönelik olarak iş kaGüvenlik Bakanı Faruk Çelik düzenlemenin zası ve meslek hastalıkekimde Meclis’e gönderileceğini açıkladı. Türkİş’te merak edilen soru ise kıdem tazminatı ları araştırması, en fazla iş değişikliği gündeme geldiğinde konfederasyonun kazasının pazartesi yaşannasıl bir tavır alacağı. Türkİş’in son genel dığını ortaya koydu. Araşkurulunda kıdem tazminatında yapılacak tırmaya göre iş kazalarının değişikliğin genel grev nedeni kabul edileceği yüzde 17.3’ü haftanın ilk güyönünde karar alınmıştı. Türkİş’te yeni bir nü gerçekleşirken, iş kazaları genel kurul yapılmadığı için daha önce alınan hafta sonuna doğru azalıyor. kararın geçerli olduğuna dikkat çekiliyor. Araştırmanın sonuçları şöyle: Ancak bu kararın uygulanması konusunda * Geçen yıl iş yerlerinde 6 başta Ergün Atalay olmak üzere Türkİş Yönetim Kurulu’nun yetkisi bulunuyor. ABD’nin Suriye’ye askeri müdahale planının arkasında, insani amaçlar değil stratejik çıkarlar yatıyor. Tarih gözlerimizin önünde tekerrür etmeye başladı, dün Irak’tı yeri, bugün Suriye. Ancak, ikinci kez yaşananlar da trajik. Tuhaflığa gelince o da AKP hükümetinin Suriye politikasıyla ilgili. İşçi haftaya kazayla başlıyor Metal sektöründe, en fazla iş kazası pazartesi yaşanıyor. Kazalar hafta sonuna doğru azalıyor. bin 215 iş kazası yaşandı, 8 meslek hastalığı tespit edildi. * Çalışanların yüzde 4.6’sı iş kazasına maruz kalırken, erkek çalışanlarda bu oran yüzde 5, kadınlarda yüzde 1 oldu. * Kazaların yaşa göre dağılımında 2635 yaş aralığı yüzde 49 oran ile ilk sırayı alırken, öğrenim durumuna göre dağılımda ilk sırayı yüzde 49’la mesleki/teknik lise mezunları arasında yaşandı. Kazaların 104’ünde ise 4 yıllık üniversite mezunları mağdur oldu. * İş kazalarının nedenlerine bakıldığında ilk 2 sırayı “iki nesne arasında sıkışma” ve “bir nesnenin kesmesi” nedeniyle yaşandı. Bu iki nedenle yaşanan kazalar, toplam kazaların yüzde 37’sini oluşturdu. * En fazla iş kazası yaşanan illerin başında 1337 kaza ile Kocaeli, 1214 kaza ile Bursa, 1059 kaza ile İzmir geldi. * İş kazaları en sık İzmir bölgesinde (Denizli ve Manisa dahil), 250499 arası işçi çalıştırılan iş yerlerinde ve “diğer ulaşım araçlarının imalatında” yaşandı. * Kazalar, en fazla kaza üretim alanlarında (yüzde 83) ve atölyelerde (yüzde 7) meydana geldi. * İş kazalarının yüzde 40’ı ilk 3 iş saatinde yaşandı. En fazla kaza yüzde 15 oranı ile 3. iş saatinde gerçekleşti. Bunu yüzde 14 ile 2. iş saati, yüzde 11 ile 1. iş saati izledi. Türkler otomobilde pazarlık yapamıyor Ekonomi Servisi Tüketici finansmanı kuruluşu TEB Cetelem’in Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan ve aralarında Türkiye’nin de olduğu 8 Avrupa otomotiv pazarının mercek altına alındığı rapora göre, pazarlık geleneğinin öncüsü olarak bilinen Türkler otomobil alırken pazarlık sonucu alınan indirimlerde Avrupalılara kıyasla çok geride kaldı. Avrupalı pazarlık ettiğinde ortalama yüzde 11 indirim alırken, Türkler ancak yüzde 8 indirim alabiliyor. Avrupa’da en yüksek indirimi yüzde 17 ile İtalyanlar alırken, yüzde 13 ile İspanyollar ikinci sırada geliyor. Araştırmaya göre; * İkinci el otomobil alımını en fazla tercih eden ülke yüzde 34’lük oranla Türkiye. * Türkiye 13.1 hafta ile otomobil satın almaya karar verme ve satın alma arasında geçen sürede de lider. Avrupa ortalaması 9.6 hafta. * Türkiye’de tüketicilerin yüzde 19’u keyfi için, yüzde 20’si ise daha iyi bir fırsat için otomobilini değiştiriyor. Avrupalı tüketicilerin yüzde 45’i otomobilini zorunlu olduğu durumlarda değiştirirken, Türkiye’de bu oran yüzde 28. Stratejik, Trajik, Tuhaf I isteksiz davrandığını, bu muhalefetin de genellikle “ulusal egemenliklere saygı gösterilmesi” noktasına odaklandığını gördük. Kosova savaşı öncesinde, Irak savaşına giderken, İran’ın nükleer enerji programı tartışılırken, Libya’ya müdahale gündeme geldiğinde hep bu ilke öne çıktı. “Ulusal egemenliğe saygı” ilkesini savunan ülkeler, hep Birleşmiş Milletler kararlarına dayalı bir meşruiyeti savundular. Bu saflaşma, BM’yi ABD açısından serbestçe kullanılabilir olmaktan çıkardı. Libya operasyonunun gösterdiği gibi NATO dahi tek parça olarak davranamaz konuma geldi. Obama’nın bugün Suriye bağlamında izlediği politikaya, Suriye’de yaşanmakta olan insani trajediyi önleme kaygısı değil, “uluslararası topluluğun kırmızı çizgileri”, “ABD’nin güvenilirliğini koruma zorunluluğu” gibi ifadelerle dile getirilen ilkeler yol gösteriyor. Diğer bir deyişle, Obama’ya ulusal sınırları tanımayan, Batı üstünlüğünü, müdahaleyi normalleştiren, “Koruma Sorumluğu” (R2P) gibi fantezileri yaşatan düzenin korunması zorunluluğu yol gösteriyor. Rusya ve Çin’in kaygısı da Suriye halkının geleceği değil. Bu iki ülke, ulusal egemenlikleri savunarak hem ABD’nin bu stratejik yaklaşımını sabote etmeyi hem de postkolanyal (bağımlı) devletler arasında yeni taraftarlar elde etmeyi hedefliyorlar. Süreç hem Obama hem de Suriye halkları açısından trajik. Aynı süreç bize tarihin, ne yazık ki komedi olarak değil, yine trajik biçimde tekerrür etmekte olduğunu gösteriyor. Obama’nın başkanlığa giden yolculuğunun, 2002’de henüz Illinois senatörüyken yaptığı savaş karşıtı konuşmayla başladığı söylenir. Bu konuşmada Obama “genel olarak savaşa değil, aptal savaşlara, acele savaşlara” karşı olduğunu söylüyor, Saddam’ın nasıl bir canavar olduğunu, kitle imha silahları geliştirdiğini vurguladıktan sonra, “Ama Saddam’ın ne ABD’ye ne de komşularına acil bir tehlike oluşturmadığını da biliyorum” diyordu. Obama’ya göre, “Anlaşılabilir bir mantıktan, geniş uluslararası destekten yoksun bir işgal girişimi”... “Ortadoğu’da ateşi körükleyecekti... El Kaide’nin güçlenmesine neden olacaktı”. Bugün Suriye’ye müdahalenin mantığını anlaşılabilir biçimde açıklayamayan Obama, o zaman eleştirdiği konuma düşmüş durumda. Obama, sürece, “cezalandırmaktan” söz ederek başladı, şimdi “rejimin savaş kapasitesini aşındırmaya” geldi. O noktada da duracak gibi görünmüyor: Senatör McCain, “Bana rejim değişikliği sözü verdiler” yoksa desteklemem demeye getiriyor. Savaşın aptallığına gelince, dün Irak’ta El Kaide yoktu; bugün El Kaide, Suriye’de muhalefetin en etkin, en savaşçı kesimini oluşturuyor. ABD web sitelerine, “yanan Beyaz Saray resmi” koyan örgütlere Stratejik ‘açıklık’ ilkesi ABD’nin Suriye’ye askeri müdahale amacının stratejik boyutu, ABD liderliğindeki “Batı” merkezli dünya düzeninin korunmasıyla yakından bağlantılıdır. Bu düzenin en önemli ilkelerini de coğrafyaların uluslararası kapitalizmin ekonomik, siyasi, kültürel hareketlerine (küreselleşmeye), askeri müdahalelerine açık tutulması ve düzenin “kırmızı çizgilerini geçenlerin” cezalandırılması oluşturur. Doğu Bloku çökünce büyük ve stratejik doğal kaynaklara sahip bir ekonomik coğrafya, “Batı”nın, uluslararası sermayenin kullanımına açıldı. “Tek kutuplu” dünya düzeni projesi o günlerde, gerçekleştirilebilir gibi görünüyordu. Ancak, hem dış tehdidin kalkması, Batı blokunun unsurlarını birbirine bağlayan bağları zayıflatmaya hem de Çin, Rusya gibi büyük güçler yükselmeye başlayınca, tek kutupluluk projesi yarıda kesildi, yerine, “çok kutuplu”, “kutuplararası”, “kutupsuz” gibi kavramlarla tanımlanmaya çalışılan bir belirsizlik oluştu. Ancak bu belirsizlikte de hâlâ ABD liderliğindeki Batı dünyasının koyduğu kurallar geçerli olmaya devam ediyordu. 11/9’dan hemen sonra yayımlanan ve Irak savaşının teorik temelini oluşturan “QDR 2001”e baktığımızda, birçok yeniliğin yanı sıra ABD’nin kendini “küresel çıkarları olan tek devlet” olarak tanımladığını, ABD ordusuna tüm coğrafyalara başkanın istediği derinlikte, sürede girebilme görevini verdiğini, diğer ülkelerin ulusal egemenliklerinin de uluslararası düzen karşısında sorumlu davranma koşuluna bağlandığını görüyoruz. Rusya, Çin, Brezilya, Hindistan, Güney Afrika, Venezüella gibi birçok devletin bu düzene itiraz ettiğini, Almanya ve Fransa’nın kimi zaman ABD inisiyatiflerine uyum göstermekte İkinci kez de trajik yardım ediyor. Esad rejimi devrilirse, El Kaide ve benzeri akımların ülkenin bir bölgesini, hatta kimyasal silahları ele geçirme olasılığı çok yüksek. Tüm olgular, ABD’nin bir kez vurmaya başlayınca duramayacağını, süreci tırmandırmak zorunda kalacağını gösteriyor. Savunma Bakanı Kerry’nin “işgalin (deyip sonra, müdahale diye düzeltmeye çalışıyor) maliyetini Suudiler ve Körfez ülkeleri karşılayacak” sözleri de anlamlı. Muhafazakâr politikacı, Pat Buchanan da bu açıklama üzerine “Araplara paralı asker mi oluyoruz” diye soruyor. Obama geldiği noktada “her siyasi yaşam, başarısızlıkla biter” savını kanıtlamaya doğru gidiyor. Irak savaşına giderken izlediğimiz şarlatanlıkların, yalanların yeniden önümüze gelmeye başlaması da trajik. Örneğin, ABD Suriye’yi Tomahawk (patlayıcı başlığında aşındırılmış uranyum gibi son derecede zehirli kimyasalradyoaktif bir madde taşıyan) füzeleriyle (şimdi uçaklardan da söz ediliyor) vurma projesinin “savaş” olmayacağını savunuyor. Clinton’ın, Lewinski’yle yaptığının seks olmadığını savunması gibi bir şey. Kerry, dışişleri komisyonunda, Suriye muhalefetinin çoğunluğunun “seküler, ılımlı” unsurlardan oluştuğunu savunurken yalan söylüyor. İç Güvenlik (Homeland Security) Komisyonu Başkanı, senatör McCaul, İsrail kaynakları, Kerry’i yalanlıyor; Putin, “Yalan söylüyor, söylediğini de biliyor” diyor. Obama ve Kerry muhalefetin elinde kimyasal silah olduğuna ilişkin medya raporlarını, Rusya’nın hazırlayıp sunduğu raporu görmezden geliyorlar. Kimyasal silahı kimin kullandığı henüz belli olmadan, rejimi suçluyorlar. “Bağımsız kanıtlarımız” var diyorlar, ama bunları gösteremiyorlar. Dahası, Kerry, dün yasadışı dinleme izleme konusunda Kongre’ye yalan söylediği tescil edilen NSA Başkanı’nın sözlerine güvenilmesini istiyor. On yıl önce Irak’ta yaşanan trajedi, gözümüzün önünde, bu kez Suriye’de sahneye konuluyor. Koyan da Nobel Barış Ödülü almış Obama. (Çarşambaya “Tuhaf” olanla devam ediyorum.) Ferrero’dan Manisa’ya 300 milyonluk fabrika Ekonomi Servisi Nutella ve Kinder markalarıyla bilinen dünyanın en büyük çikolata üreticilerinden İtalyan Ferrero, dünyadaki 19.fabrikasını 300 milyon TL’lik yatırımla Manisa’ya yaptı. Yıllık 30 bin ton üretim kapasitesine sahip bulunan ve ilk aşamada 200 kişiye istihdam sağlayan Manisa fabrikasında Nutella, Kinder Pingui ve Kinder Süt Dilimi markalı çikolatalar üretilecek. Yıllık 30 bin ton olan üretim kapasitesini yeni yatırımlarla 50 bin tona yükselten Ferrero; Manisa’da ürettiği Nutella’yı Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerine ihraç etmeyi planlıyor. Ferrero Güney Avrupa Bölge Direktörü Marco Capurso; “Türkiye’den elde edilen fındık bizim için çok önemli. Karadeniz’den ihraç ettiğimiz fındık dünyadaki tüm üretimimizin yüzde 30’unu karşılıyor. Tarım Bakanlığı ile birlikte kısa bir süre önce ‘Ferrero Değerli Tarım’ adlı projeyi hayata geçirdik. Karadeniz Bölgesi’ndeki fındık üreticilerine tarımsal uygulamalarda gelişim konusunda destek veren bu projeyle Türkiye’ye olan inancımızı göstermek istiyoruz” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle